Hülya Koçyiğit 12 Aralık 1947 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. İstanbul ve Ankara’da ilkokula giden Koçyiğit, ilkokul eğitimini İstanbul’da başladı ve daha sonra taşındıkları Ankara’da tamamladı. Sanat eğitimine Ankara Devlet Konservatuarı’nın bale bölümünde başladı. Orta öğretimine eski adıyla Atatürk Kız Lisesi olan Beşiktaş Atatürk Lisesi’ne devam ederken İstanbul Şehir Tiyatroları’na girdi. Lise öğrenimini Ankara Devlet Konservatuarı tiyatro bölümünde devam ettirdi.
1963 yılında ilk filmi Susuz Yaz ile sinema hayatına başlayan Hülya Koçyiğit Berlin Film Festivali’inde Türk sinemasına o güne kadar verilen en büyük ödül olan Altın Ayı ödülünü kazandı.
Birbirlerine aşık bir anne-babanın kızı olan Koçyiğit, babasına da oldukça düşkündü. Hepimizin öğretmeni dediği, Muhsin Ertuğrul’un tavsiyesi üzerine Ankara Devlet Konservatuarı’nda tiyatro eğitimi almaya başladı. İki kızkardeşi de İstanbul Şehir Tiyatroları’nda oyuncu olan Koçyiğit, ablası Nilüfer’in rol aldığı Bir Yetim’in Hasreti filminin setinde Muhterem Nur’un da aralarında olduğu dönemin ünlü oyuncularıyla tanışma fırsatı buldu.
Koçyiğit, Metin Erksan ve David E. Durston’ın yönetmenliğini yaptığı 1963 tarihli Susuz Yaz filmiyle ilk kez izleyici karşısına çıkmasına rağmen başarılı olmuştu. Erksan’a Berlin Altın Ayı ödülünü kazandıran film, başarısıyla uzun süre konuşuldu. Henüz öğrenciyken bu denli başarılı bir filmde oynama fırsatı bulan Koçyiğit, eğitim hayatı ve oyunculuk arasında kalmıştı. Sınıf arkadaşlarından Salih Güney’in de onun okula geri dönmesi konusundaki ikna çabaları başarılı olmadı ve bir setten diğerine koşturan Koçyiğit, Yeşilçam’ı seçmeye karar verdi. Çünkü okulla yoğun set trafiğini bir arada yürütememişti.
Prensiplerine sadık olması ve saygın kişiliği nedeniyle Ayhan Işık’ı örnek alan Koçyiğit, Ayhan Işık, o dönemin Yeşilçam’ında çalışma standartlarının oluşmasını sağlamak için “Ayhan Işık Kuralları” olarak anılan bir takım kurallar koymuştu. Koçyiğit de Işık’ın ardından gidiyor ve işini saygın biçimde yapmak için bu kurallar doğrultusunda hareket ediyordu. Fikret Hakan’ın ve Sadri Alışık’ın oyuncu olarak gelişmesinde büyük etkisi olan Koçyiğit, Vurun Kahpeye, Yıldızların Altında, Yalancı, Hıçkırık ve Dudaktan Kalbe gibi filmlerle sinema izleyicisinin gönlüne taht kurdu.
Filmlerinde kendi sesinin kullanılmasını isteyen Koçyiğit, o dönemde bunu uygulayan Sadri Alışık ve Çolpan İlhan’dan etkileniyordu. Yerli romanların sinemaya uyarlanması için büyük çaba sarfeden Koçyiğit’e konular daha gerçekçi, karakterler daha sağlam geliyordu. Kezban rolünün kendisine yapıştırıldığını düşünen oyuncu, bundan sıyrılmak için farklı karakterler canlandırmak istiyordu. Kırmızı Fener Sokağı isimli filmde sokak kızı İrma’yı canlandıran Koçyiğit, seyirciden büyük tepki almıştı. Ediz Hun’un annesi ve Cüneyt Arkın’ın metresi rollerinde izleyici karşısına çıkan Koçyiğit, farklı türdeki filmlerde, farklı rollerle oyunculuğunu geliştirme fırsatı bulmuştu.
Hep iyi rollere yakıştırılan ve izleyiciyle kurduğu samimi ilişkiyle adından bahsettiren oyuncu, sinema kariyerinde daha üstün, daha sofistike ve zorlu bir noktada olmak istiyordu. Genellikle Orhan Aksoy’la çalışan oyuncu, Ömer Lütfü Akad’ı da yönetmen olarak çok beğeniyordu.Ünlü rejisörün Gelin, Düğün, Diyet üçlemesinde ve Gökçe Çiçek filmlerinde oynayan Koçyiğit, Akad’dan sinema arayışları konusunda büyük destek aldı. Daha sonra ağırlıklı olarak Şerif Gören’in yönetimindeki filmlerde oynayan Koçyiğit, Almanya Acı Vatan, Firar, Derman, Kurbağalar, Evlidir Ne Yapsa Yeridir gibi önemli filmlerde başrolü üstlendi. 1991’de devlet sanatçısı seçilen Koçyiğit, 1991-1992’de kurucusu olduğu SO-DER’in başkanı oldu. Dört yıl boyunca sürdürdüğü başkanlık görevinden sonra yönetim kurulunda çalışmaya başlayan Koçyiğit, bir dönem siyasi çalışmalar içinde de bulundu.
Kaynak:Enson haber Biyografi