İbn Bacce; tam adı Ebu Bekr Muhammed İbn Yahya İbnü’s-sayig Et-tucibi’l-endelusi Es-sarakusti, Latince Avempace (d. y. 1095, Sarakusta [Zaragoza] – ö. 1139’39, Fez), Endülüslü Arap filozof ve hekim. Ülkesinde Aristotelesçi ve Yeni-Platoncu Arap felsefe geleneğinin bilinen ilk temsilcisidir. Anayurdu Sarakusta’nın, Aragon ve Navarra kralı I. Alfonso tarafından ele geçirilmesi (1118) üzerine İşbiliye’ye (Sevilla), oradan da Gırnata’ya (Granada) geçti. Daha sonra gittiği Fas sarayında büyük itibar gördü, saray hekimliği ve vezirlik yaptı. Nüfuzunu kıskanan Faslı hekimlerce zehirlenerek öldürüldüğü söylenir. Döneminin en büyük hekimi sayılan İbn Bâcce ayrıca botanik, astronomi, edebiyat ve müzikle de ilgilendi. Astronomi alanında Ptolemaios’un yerleşik görüşlerini eleştirerek karşıt bir kuram geliştirmeye çalıştı. Farabi gibi, kendine özgü bir müzik kuramı oluşturdu. Ama günümüze ulaşan 30’u aşkın yapıtından çoğunu tamamlayamadı, bazılarını da çok karmaşık ve anlaşılması güç bir dille kaleme aldı. İbn Tufeyl’in Hayy bin Yakzan adlı yapıtında öne sürdüğüne göre, İbn Bâcce’nin dünyevi ilgilerinin ağır basması ve makam düşkünlüğü yapıtlarını olgunlaştırmasına engel oldu.
Başlıca yapıtları Tedbirü’l-Mütevahhid, Risaletü’l-İttisal ve Risaletü’l-Vahdet’te öncelikle insanın etkin usla (akl-ı faal) birleşmesini (ittisal) öngördüğü için düşüncelerinin tasavvufi bir yönelimi vardı. Bu bakımdan Farabi ile İbn Sina’nın etkisi altında kalmıştı, ama temelde tasavvufa karşıydı. Ölümünden sonra da bazı İslam yazarlarınca ateistlikle suçlanmıştır.
İbn Bâcce’ye göre Gazali halvet (yalnız kalma) ve sezgi yoluyla Tanrısal evrenin gizlerine ulaşılabileceğini umduğu için yanılmış, başkalarını da yanıltmıştır. Gerçeğe yalnızca us aracılığıyla ulaşılabilir. Toplumsal yaşam belli bir plan içinde ve belli bir amaca yönelik eylemleri, bunlar da seçimi ve düşünmeyi gerektirir. Düşünme ise ancak tekil insanın (mütevahhid) gerçekleştirebileceği bir eylemdir. Dolayısıyla iyi ve erdemli devlet (medinetü’l-fazıla) ancak etkin usla bütünleşmeyi amaçlayan mütevahhidlerden oluşabilir. Bu toplumda, örneğin hekimlere ve yargıçlara yer yoktur; çünkü herkes hastalıklara yol açmayacak biçimde beslenir ve insanın erişebileceği en üstün olgunlukla davranır. Erdemli devlet oluşana değin mütevahhidler Tanrı’dan başka hekimleri olmaksızın, erdemli devletin bir üyesi gibi davranmak zorundadırlar.
Us kuramında titizlikle Aristoteles’i izleyen İbn Bâcce’ye göre insanın ayırıcı özelliği, davranışlarının irade ve düşünceye bağlı olmasıdır, insanın ve eylemlerinin özünü us oluşturur. Varlık basamaklarının en üstünde, göksel varlıkların biçimleri (suret) yer alır. Bunları etkin us, maddi us (heyulani akl) ve benliğin (nefs) iç güçlerini oluşturan biçimler izler.
İnsanın özü us olduğuna göre gerçek amacı da ussaldır. Bu nedenle insan etkin usa yönelik eylemlerde bulunmalıdır. Örneğin bilgiyi herhangi bir yarar düşüncesiyle değil, yalnızca bilgi için ve usunu olgunlaştırmak amacıyla öğrenmelidir. Bu eylemlerle amacına ulaşan mütevahhid bütün ruhsal biçimlerin özelliği olan süreklilik ve maddesizlik durumuna yükselir. Feısefi bilgelik (hikmet) ülküsüne ulaştığında, düşünsel ve ahlaki erdemlerle donandığında mütevahhid tanrısal bir kişilik kazanır, anlaşılabilir (makul) tözler (cevher) arasına karışır.
kaynak:nkfu