İbn-i Haldun; Muhammet bin Abdurrahman, Arap tarihçi ve felsefecisidir (Tunus 1332 – Kahire 1406).
Çağının geleneği uyarınca ilkin Kuran, fıkıh, matematik, mantık, kelam ve felsefe öğrendi. Eserlerinde hareketli ve renkli yaşamasından devşirdiği veriler yönlendirici ve yer yer de temellendirici öğelerdir. İspanya, Kuzey Afrika, Şam ve Arabistan’da bazen gezginlik, bazen katiplikten vezirliğe kadar uzanan görevlerde bulunup, bazen tutsak, bazen kaçak olarak yaşarken, içinde bulunduğu toplumları inceledi. Mısır’ da kadı olduğu sırada Tunus’tan gelen ailesini ve tüm varlığını bir deniz kazasında yitirince kadılık görevini bırakarak bir çiftliğe çekildi. 1387’de hacca gidene kadar burada yalnız, düşünüp çalışarak yaşadı ve Mukaddime adlı ünlü eserini yazdı. Hac dönüşü Kahire’de özyaşamöyküsünü (biyografi) yazdı. Ölünceye kadar Kahire’de devlet hizmetinde küçük görevler alarak yaşadı.
İbni Haldun’un görüşlerinde temel konu, insan ve toplumdur. Bir toplum ve tarih felsefecisi olan İbni Haldun’a göre temel, kurucu öğe insandır. Toplum başlıca üç temel nedene dayanarak kurulur. Bu nedenlerin hepsinde kendini gösteren üç motif vardır: İnsanın yalnızlığı, insanın varlığını sürdürme çabası ve insanın başka insanlarla dayanışması. Böylece insan için toplumsal yaşam kaçınılmaz olunca, toplumun oluşmasındaki üç neden şöyle belirlenir: (1) İnsanın biyolojik varlığını sürdürmedeki gereksinmeleri için başkalarıyla dayanışma zorunluluğu. (2) İnsanın dışardan gelecek saldırılar, tehlikeler için başkalarıyla yardımlaşma zorunluluğu. (3) Ortak yaşamın getirdiği işbölümü için başkalarıyla birlikte olma zorunluluğu. Ortak yaşamadan ortak bir iç yaşama birliktelik duygusu, alışkanlıklar, ortak davranışlar ve giderek gelenekler, adetler doğar. Toplumu dağılmadan bütün olarak tutan en büyük, en temel neden ruhsal nedendir. Bununla birlikte İbni Haldun’a göre hiçbir toplum sonsuza kadar var olamaz; bir gün dağılır. Toplumsal yaşamada gelişme işbölümüyle gerçekleşir. Uzmanlaşma ise toplumun gelişmesini, ilerlemesini uygarlık düzeyinin artmasını sağlar. Toplumu insan kurarsa da, insanı da toplum belirler. Bu noktada alışkanlık olayı üstünde durur: İnsanın karakter yapısını, eylemlerinin, etkinliklerinin yoğunlaştığı alanı, belirleyici özelliklerini toplum içinde elde ettiği alışkanlıklarla toplum belirler. Kalıtsal belirlemeyi, yadsıyan İbni Haldun özce bir benzerliği vurgular: Toplum ve insan en temel çizgilerde benzeşirler; ikisinin de varoluşu, sürüp-gidişi ve sona erişi aynıdır. Toplum, onu oluşturan insanların temel karakter özelliğini taşır. Bu bakımdan bir insanı tanımak için toplumuna, bir toplumu tanımak için de bireylerine bakmak yeter. Eğer insanlar göçebelik özelliği gösteriyorlarsa, toplum göçebe bir toplumdur. Çünkü bir toplumda bireyler; toplumun inanışları, değerleri, geleneği, dinsel tutumlarıyla biçim bulurlar. Toplumun olduğu yerde devletle karşılaşırız. Devletin varoluşu gibi yok oluşu da, ortaya çıkışı gibi yetkinleşmesi de toplumla olasıdır. Devletin biçimi de toplumun biçimine göredir. Eğer toplum ilkelse, devlet de ilkeldir; eğer toplum uzmanlık dalları belirmiş, sağlam işbölümüne ve bunun sağladığı dayanışma içinde yetkin bir yaşama düzeyine ulaşmışsa devlet de aynı niteliği gösterir.
İbni Haldun canlı varlık olarak insanı örnek alır. İnsanın yaşam evreleriyle devletin ve toplumun değişik aşamaları özdeştirler. Buna göre üç aşamadan geçilir: Gelişme, yetkinleşme, çöküş. Toplumların gelişmesinde ve çöküşünde ekonomik nedenleri ölçüsünde, kültürel nedenler de etkilidir. Bu nedenle bilim, toplum yaşamında büyük ve önemli bir yer tutar. İbni Haldun’a göre tüm bilimler iki temel gruba ayrılır: İlk grupta temel bilimler yer alır. Akla dayanan bu bilimlerden başlıcaları mantık, matematik, doğa bilimleridir. İkinci grupta ise daha çok yoruma dayanan, akıl yürütmelerle ilgili bilimler vardır: Tefsir, hadis, kelam, dil çalışmaları. Bilim doğru düşünmeyi, doğru yargılara varmayı öğreten mantıkla olguların incelenmesidir. Deneye dayanmayan hiçbir yargı kabul edilemez. Deneysel olmayan, tümel karakterli yargılardan kalkarak evren, dünya, insan ve yaşamı üstüne yargılara varan felsefe bu nedenle sağlam bilgiler vermekten uzaktır. Sağlam doğru bilgi deneye dayanan, doğru bir mantıkla ortaya koyulan bilgidir. Deney ve gözlemi temel alması, topluma ilişkin anlayışlarıyla İbni Haldun, 15. yüzyıla uzanan bir İslâm düşünürüdür. Tüm düşünceleri, Mukaddime adlı (Önsöz. Öndeyiş) eserinde toplanmıştır.
kaynak:nkfu