Keçecizade Mehmet Fuat Paşa kimdir? Keçecizade Mehmet Fuat Paşa hayatı, biyografisi, dönemi önemli olaylar, mülteciler ve dürzi meselesi hakkında bilgi.
Keçecizade Mehmet Fuat Paşa; (1815-1869) Ünlü bir Türk devlet adamıdır. “Büyük Fuat Paşa” diye anılır. İstanbul’da doğdu. Şair Keçecizade İzzet Molla’nın büyük oğludur.
Fuat, babası gibi, ilmiye sınıfına girmek için medrese öğrenimine başlayıp Arapça ve Farsça öğrendi. Sonra Tıbbiye’ye gireli; burada öğretim Fransızca olduğundan, bu dili mükemmelen öğrenip doktor çıktı. Kaptan-ı Derya Çengeloğlu Tahir Paşa’nın yanında Trablusgarp’te 3 yıl kaldı; 1839’da Babıâli başmütercimi, 1841 ‘de Londra Büyükelçiliği başkâtibi oldu. Böylece, Londra’da, Tanzimat devrinin büyük siması Büyükelçi Âli Paşa’nın maiyetinde bulundu. 1844’te Madrid sefiri oldu; birçok görevlerden sonra 1847’de ûlâ (korgeneral ile eşittir) rütbesini aldığının ertesi yılı, o zaman Osmanlı’nın bir eyaleti olan Eflâk’ı (Romanya’yı) teftiş için geniş yetkilerle Bükreş’e gitti. 1849’da Rusya nezdinde olağanüstü büyükelçi olarak Petersburg (Leningrad) a gönderildi, Rus dış işleri bakanı ünlü Neselrod’un ziyaretini kabul etti; 4 ekimde Çar ile, mutat dışı şekilde, yalnız olarak yaptığı uzun görüşmede, onu ikna ederek, savaş çıkmasını önledi. Çar’ın ricası üzerine 3 ay daha Rusya’da kaldıktan sonra İstanbul’a döndü.
Ondan sonra Fuat Efendi, artık, Avrupa’ da tanındı. Sadrâzam Büyük Reşit Paşa tarafından — o zamanlar kabineye dahil bulunan — sadaret müsteşarlığına getirildi; Abdülmecit de imtiyaz nişanı ile mükâfatlandırarak rütbesini «bâiâ» ya (orgeneral ile eşittir) yükseltti.
Mülteciler Meselesi
Fuat Paşa henüz 34 yaşında bulunuyordu. Osmanlı, Rusya ve Avusturya’dan kendisine sığınan, içlerinde generaller ve pek önemli siyasi şahsiyetler de bulunan 1.120 mültecinin hiçbirini bu devletlere — savaşı göze alarak — teslim etmemesi üzerine, Osmanlı liberal Avrupa devletlerinin büyük takdirini kazandı; Londra’da halk, Osmanlı büyükelçisi caddeden geçerken atları arabadan çözüp, arabayı elçilik binasına kadar kendi çekti. Rusya da, Avusturya da, Osmanlı’ya savaş açmaya cesaret edemediler. “Mülteciler Meselesi” diye ünlü olan bu meselenin bu tarzda hallinde Fuat Efendi, Büyük Reşit Paşa’dan sonra en önemli rolü oynamıştır.
Fuat Efendi, bundan sonra, Cevdet Efendi (Paşa) ile ünlü Türk gramerini yazdı, Şirket-i Hayriye anonim şirketini kurdu, Encümen-i Daniş (Akademi) üyesi oldu. Yanında gene Cevdet Efendi olarak, Mısır’a olağanüstü müfettiş sıfatiyle gitti, orada 4 aya yakın kalıp Tanzimat kanun, nizam ve ıslahlarını bu eyalete tatbik etti; Mısır eyaletinin İstanbul’a her yıl kesin olarak gönderdiği vergiyi de üçte bir nispetinde yükseltti. Dönüşünde hariciye nazırı (dış işleri bakanı ) oldu.
Fransa’ya taraftar olan Fuat Efendi’nin Rusya aleyhine davranışları Rusya’da aleyhine büyük tepki yarattı. Bunun üzerine, devletin başına bir gaile açmamak için, istifa etti. Osmanlı’nın Rusya’ya savaş açmak zorunda olması, savaşın başarıyla yürütülmesi, Büyük Reşit Paşa’nın da uzun zamandan beri güttüğü siyasette büyük bir başarı göstererek İngiltere ile Fransa’yı Rusya’ya savaş açmaya ikna etmesinden sonra Ali Paşa sadrâzam oldu. Fuat Efendi’yi de ikinci kere olarak dış işlerine getirdi. Abdülmecit tarafından Fuat Efendi’ye vezir rütbesi (mareşal ile eşittir) verildi. Viyana ve Paris’e gidip pek önemli sulh projeleri üzerinde çalışan Fuat Paşa, Légion d’Honneur nişanının en yüksek rütbesiyle taltif edildi. Bu arada devlet bakanı ve üçüncü defa dış işleri bakanı olmuştu.
Dürzi Meselesi
Lübnan’da ve Güney Suriye’de Hristiyan ve Dürzî Araplar’ın aralarında kanlı vuruşmaları ve isyankâr hareketlerini önlemek üzere Şam’a gelen Paşa, 167 kişiyi İdam ettirdi; bu arada Suriye genel valisi Müşir Ahmet Paşa’yı kurşuna dizdirmesi, sonradan, çok tenkid edilmiştir.
Abdülmecit’in ölümü ve kardeşi Abdülâziz’in tahta geçmesi üzerine ikinci kere Tanzimat Meclisi başkanlığına, dördüncü defa dış işleri bakanlığına getirildi. Az sonra da sadrâzam oldu. 14 ay sonra istifa etti; Adliye Meclisi başkanı oldu. 1863’te seraskerliğe (milli sayunma bakanlığına) atandı, Abdülâziz’in Mısır gezisinde yanında bulundu. Az sonra, seraskerliği de kendisinde kalmak üzere, ikinci defa sadrazamlığa getirildi. Bu defa 3 yıldan fazla iktidarda kaldı. Mısır valilerine “hıdiv” (padişah naibi) unvanını tanıması şiddetle tenkid edildi. Sadaretten ayrıldıktan 8 ay sonra beşinci defa Ali Paşa kabinesinde dış işleri bakanı oldu. 21 haziran-17 ağustos 1867 arasında Abdülâziz’in Paris, Londra ve Viyana’yı ziyaretinde yanında bulundu. Bu, bir Osmanlı hükümdarının yabancı ülkeleri ziyaretinin tarihte tek misali olduğu için, Avrupa’da olağanüstü önemle karşılandı. Padişahlar, yabancı hükümdarları İstanbul’da kabul eder, fakat ziyaretlerini iade etmezlerdi.
Bir aralık dış işlerine ek olarak sadaret vekâletinde de bulunan Paşa, Ali Paşa ile beraber, Ziya Bey (Paşa) ve Namık Kemal gibi münekkidler tarafından son derece hırpalanıyordu. Sürmenaj teşhisiyle istirahate muhtaç olması üzerine, Nice’e dinlenmeye gitti, orada 12 şubat 1869’da henüz 54 yaşını tamamlamadan öldü. Cenazesi, Fransız hükümetinin ayırdığı bir savaş gemisiyle Osmanlı’ya getirildi, Beyazıt’taki türbesine gömüldü.
Fuat Paşa’nın Şahsiyeti
Fuat Paşa, Reşit ve Ali Paşalar’dan sonra, Tanzimat’ın en büyük simasıdır. Osmanlı’nın Avrupa siyaset âleminde yüz aklığıyla yaşamasını sağlamakta birinci derecede âmil olanlardandır. Galatasaray Lisesî’nin de kurucularındandır. Pek işlek zekâsı, en karışık meseleleri daha izaha başlanırken kavraması, hazırcevaplığı, nüktedanlığı, neşesi, mizah ve tenkid kabiliyeti, makyavelce bir politika dehası, Fransızca’yı olağanüstü incelikte konuşması, ikna kabiliyeti, medenî cesareti, tenkidleri serinkanlılıkla, hattâ memnuniyetle karşılaması kendisine Osmanlı’da ve Avrupa’da pek büyük bir ün kazandırmıştır. Fakat siyasi görüşlerinin enginliği bakımından üstadı Reşit ve Âli Paşalar’ın dehasına eriştiği söylenemez. Fuat Paşa, Türkçe’yi pek iyi kullanan bir yazardır; şiirleri de vardır. “Keçecizade” soyadını taşıyan torunları yaşamaktadır.
kaynak:nkfu