Ruhullah Humeyni;İranlı din ve devlet adamıdır (Tahran/Humayn 1900 – Kum 1989).
Din adamı yetiştiren bir ailede köklü bir din eğitimi gördü. 1922’de Kum’da Faiziye Medresesi’ni kurdu. Sürgüne gönderildiği 1964’e kadar sürekli kaldığı Kum’u bir kültür ve İsâami bilim merkezi konumuna getirdi. Şah Muhammet Rıza Pehlevi’nin ülkesinde başlattığı laikleştirme kampanyasını (1940), 1941’de yayımladığı Keşfül Esrar adlı eseriyle eleştirdi. İngilizlerin ve SSCB’nin 1941’de İran’ı ele geçirmeleri ve Rıza Şah’ın sürgüne gitmesiyle muhalefeti bir süre dindi. 1950’de Ayetullah sanını aldı. Şah Muhammet Rıza Pehlevi’nin 1962’de referanduma sunduğu “Ak Devrim” programı gündeme gelince, Humeyni halkı referanduma katılmamaya çağırdı; “Büyük Ayetullah” diye anılır oldu. Ak Devrim’e yönelik bu karşı çıkışları sonucu Mart 1963’te Faiziye Medresesi’ni basan SAVAK’ın 20 genç mollayı öldürmesinden sonra tutuklandıysa da, halkın yoğun baskısıyla kısa süre sonra serbest bırakıldı. Haziran 1963’te Şah’a karşı yeni bir kampanya açtı. Çeşitli kentlerde başlayan halk gösterilerinde, 15 bin kişi öldü. Bu gösterilere önderlik ettiği gerekçesiyle yeniden tutuklandı (Kasım 1964) ve Türkiye’ye sürgüne gönderildi. İranlı polislerin gözetiminde önce Ankara, İstanbul, İzmir ve bir yıl kadar Bursa’da yaşadı. 1966’da da, Irak’ın kutsal kenti Necefe yerleşmesine izin verildi. Necef te kaldığı 10 yıl boyunca bir yandan din dersler verirken, öte yandan Şah yönetimine karşı mücadelesini sürdürdü. 1977’de çeşitli politik grupların Şah’a karşı başlattıkları mücadele yoğunaşınca Şah’ın tahttan indirilmesi gerektiği yolunda fetva verdi. Ocak 1978’de Kum’ da ayaklanmalar başladı. Şubat’ta olaylar Tebriz’e de sıçradı. Ekim 1978′ de, Tahran’da polisin ateş açmasıyla 700 kişinin öldüğü “kanlı cuma” olayları patlak verdi. Birkaç gün sonra Şah’ ın da baskısıyla Irak’tan ayrılmaya zorlandı, Fransa’da Paris yakınlarında Naeuphlele-Châteu’ya yerleşti. Kasım 1978’de petrol işçilerinin başlattığı büyük grev üzerine Şah, 16 Ocakta gizlice Mısır’a gitti.
1 Şubat 1979’da 15 yıldır ayrı olduğu ülkesine dönen Humeyni, görkemli bir törenle karşılandı. Şahpur Bahtiyar’ı görevinden ayrılmaya çağıran Humeyni, Mehdi Bazergan’ı hükümeti kurmakla görevlendirdi. Meclis kapatılarak tüm yetkiler Devrim Konseyi’ne bırakıldı. 30 Mart 1979’da yapılan halk oylamasının ardından İran İslâm Cumhuriyeti ilan edildi. Yeni yönetim Humeyni’nin etkisiyle İsrail ile ilişkiler kesti, CENTO’dan çıktı, ABD ile askeri antlaşmaları bozdu, birçok yabancı şirketi, bankaları, sigorta şirketlerini devletleştirdi. 1979’da yeni bir anayasayla İslâm dininin yönetimde temel ilke olduğu ve anayasal kurumlarla hükümet ve cumhurbaşkanının üstünde bir din liderinin son karar yetkisine sahip olduğu kabul edildi. Böylece Humeyni, Kasım 1979’da, ülkenin dinsel ve politik bakımından tek egemeni oldu. ABD Elçiliği’nin ele geçirilişini destekledi. Irak’ın İran’a saldırmasıyla (Eylül 1980) başlayan savaşm Saddam Hüseyin devrilinceye kadar süreceğini duyurdu. Beni Sadr’ın cumhurbaşkanı seçilmesine destek oldu. Ocak 1981′ de, ABD Elçiliği’ndekileri serbest bıraktırdı. Mollalarla Beni Sadr arasındaki gerilim artınca, Beni Sadr’ı komutanlıktan aldığım duyurdu. Ölümüne kadar İslâm Devrimi’nin, öteki İslâm ülkelerinde de egemen olması için her türlü desteği verdi. Suudi ve Saddam Hüseyin yönetimlerine karşı, Suriye ve Libya ile olumlu ilişkiler kurdu. İslâmiyeti küçük düşürdüğü gerekçesiyle, “Şeytan Ayetleri” kitabının yazarı Salman Rüşdi’nin öldürülmesi yolunda fetva verdi (1988).
kaynak:nkfu