Yaşantısıyla, müziğiyle, yaptığı televizyon programlarıyla Türk müzik ve kültür hayatında önemli bir üne sahip olan Barış Manço, doğum gününde sevenleri tarafından unutulmadı. Peki kimdir Barış Manço? Barış Manço aslen nereli ve kaç yaşında aramızdan ayrıldı? İşte Barış Manço’nun hayatı, bestelediği şarkıları ve talihsiz ölüm sebebi…
Barış Manço, 2 Ocak 1943 yılında İstanbul Üsküdar’da dünyaya merhaba dedi. 1 Şubat 1999 yılında Kadıköy’de vefat eden Barış abi, Türk sanatçı; şarkıcı, besteci, söz yazarı, TV programı yapımcısı ve sunucusu, köşe yazarı, Devlet Sanatçısı ve bu ülkenin en iyi kültür elçisi olarak adını unutulmlayan isimler arasına yazdırmayı başardı.
Ülkemiz rock müziği onun sayesinde tanıdı. Anadolu Rock türünün ilk kurucuları arasında olan Barış abi, bestelediği 200’ün üzerindeki şarkısı, ona on iki altın ve bir platin albüm ve kaset ödülü kazandırdı. Bu albümlerin bir bölümü daha sonradan Arapça’ya, Bulgarca’ya, Felemenkçe’ye, Almanca’ya, Fransızca’ya, İbranice’ye, İngilizce’ye, Japonca’ya ve Yunanca’ya çevrilerek tekrar yorumlandı. Bizzat kendisinin hazırladığı televizyon programları Dünya’nın neredeyse tamamını bir gezgin gibi gezip oradan çocuklara, gençlere ve yaşlılara bilgiler aktardı… Programlarındaki anlatımın lirikliği, sadeliği, nedeniyle herkesin gönlüne taht kurmasına ve “Barış Çelebi” olarak anılmasına sebep oldu. 1991 yılında ise Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı Unvanı’na layık görüldü.
Devlet konservatuvarı klasik Türk sanat müziği hocası, sanatçısı ve yazar Rikkat Uyanık ve İsmail Hakkı Manço çiftinin ikinci çocuğu olan Mehmet Barış Manço 2 Ocak 1943 yılında Üsküdar Zeynep Kâmil Hastanesi’nde dünyaya geldi. II. Dünya Savaşı yıllarında doğduğu için ailesi Mehmet Barış ismini ona layık gördü.
1954 yılında Galatasaray Lisesi Ortaokul giriş sınavına girmeden önce ismi Mehmet Barış Manço olarak değiştirilmiştir. Dört çocuklu çekirdek aile de Savaş, İnci ve Oktay isimlerinde üç de kardeşi bulunuyor. Konservatuvardaki çalışması sırasında Zeki Müren’in de hocalığını yapan anne Rikkat Uyanık daha sonraları Barış Manço’yla beraber televizyon programlarına katılmaya başlayarak birlikte şarkı söyledi. Ailenin kökenleri İstanbul’un fethinden sonra Konya’dan Selanik’e göç etmiş ve savaş yıllarındaki zorluklar nedeniyle I. Dünya Savaşı sırasında İstanbul’a göç etmek zorunda kalmış.
Üç yaşındayken anne babasının ayrılığından sonra Barış Manço, babası ile yaşamaya başladı. Babasıyla birlikte sık ev değiştirdi ve Cihangir’de, Üsküdar’da, Kadıköy’de ve kısa bir süre için Ankara’da yaşadı. İlkokula abisi Savaş ve ailenin en küçük ferdi olan kız kardeşi İnci’nin de okuduğu Kadıköy Gazi Mustafa Kemal İlkokulu’nda başladı. 4. sınıfı Ankara Maarif Koleji’nde okudu ve ilkokulu Kadıköy’deki başladığı okulda tamamladı. Yatılı olarak Galatasaray Lisesi’nin orta bölümüne devam etti. 1957’de amatör olarak müzikle ilgilenmeye başladı. 4 Mayıs 1959’da babasının ölümü üzerine Galatasaray Lisesi’nden ayrılarak, eğitimini Şişli Terakki Lisesi’nde tamamladı.
1957’de amatör olarak müzikle ilgilenmeye başlayan Manço, 1958 yılında ilk grubu Kafadarlar grubunu kurdu. Ortaokul yıllarında kurulan bu grup rock’n roll coverları yaparken, Barış Manço da ilk bestesi Dream Girl’i bu dönemlerde yaptı ve Ankara’da küçük bir müzik ödülünün de sahibi oldu. İkinci grubu Harmoniler’de yine Galatasaray Lisesi’ndeki arkadaşları vardı. 1959’da Galatasaray Lisesi konferans salonunda ilk konserini verdi.
Lise yılları bittiğinde Belçika Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi’nde 1963- 1971 yılları arasında resim, grafik ve iç mimari eğitimi aldı. Belçika’da “Lemistgrees” adında, Amerikalı, Belçikalı, İtalyan, Kuzey Afrikalı, İngiliz müzisyenlerden oluşan bir grupta yer aldı. “Lemistgrees”le çalışmalarının sürdüğü iki yıl içerisinde Paris Olympia’da konser verdi. 1966 yılında Paris’te iki 45’lik plak çıkardı.
1970 yılında Türkiye’ye döndüğünde Fuat Güner ve Mazhar Alanson ile birlikte “Kaygısızlar” adlı grubu kurdu. Aranjman şarkılara tepki göstererek Anadolu’dan beslenen pop folk tarzında müzik yapmaya başladı. Onuncu plağı “Dağlar Dağlar” ile büyük bir çıkış yaptı, albüm beş ayda 700 bin adet satışa ulaştı. “Dağlar Dağlar” çalışması, sanatçıya Altın Plak Ödülü’nü de kazandırdı. 1971 yılında Moğollar ile çalıştı. Aynı yıl Kurtalan Ekspres’i kurdu. İlk klibini 1973’te, “Hey Koca Topçu”ya çekti. 1975’te ilk albümü “2023”ü yaptı. 1978’de Lale Manço ile evlendi, Doğukan ve Batıkan adında iki erkek çocuğu oldu.
1980 yılında Altın Orfe’de “Nick The Chopper” ve “Ben Bir Şarkıyım” adlı Bulgar şarkısı ile de altın madalyalar aldı. Yurtdışında birçok TV programına konuk olarak katıldı, birçok ülkede koserler verdi. 1983 yılında Eurovision Şarkı Yarışması’na “Kazma” adlı şarkısıyla katıldı, ancak elendi.
1988 yılının Ekim ayında TRT 1’de çocuk ve aileye yönelik bir eğitim kültür ve eğlence programı olarak başlayan “7’den 77’ye” , 1998 Haziran ayında 370. kez ekrana gelerek Türk televizyonculuğunda ulaşılması zor bir rekora imza attı. “Ekvatordan Kutuplar’a” isimli programında ekibiyle birlikte beş kıtada 100’den fazla değişik yöreye giderek 600.000 km.’ye yakın yol kat etti.
Bestelediği 200’ün üzerindeki şarkısı, kendisine 12 altın ve 1 platin albüm/ kaset ödülü kazandırırken, bu şarkıların bir bölümü daha sonra Yunanca, Bulgarca, Arapça, Farsça, Kürtçe, Japonca, İbranice, Fransızca, İngilizce ve lemenkçe olarak yorumlandı. Müzik ve televizyon hayatında sayısız ödüller alan Barış Manço’nun 1991 yılında devlet sanatçısı unvanı, yine aynı yıl Hacettepe Üniversitesi Onursal Doktora unvanı, Uluslararası Teknoloji Ödülü, Japonya Uluslararası Kültür ve Barış Ödülü, Belçika Krallığı Leopold II Şövalyesi Nişanı, Fransız Kültür Bakanlığı Edebiyat ve Sanat Şövalyesi Nişanı, Türkmenistan Cumhurbaşkanlığı tarafından verilen Türkmen Vatandaşlığı ödülleri vardır.
31 Ocak 1999 gece saat 23:30 civarında İstanbul’un Moda semtindeki evinde kalp krizi geçirdi ve kaldırıldığı Siyami Ersek Göğüs-Kalp-Damar Cerrahisi Hastanesi’nde aynı gece saat 01:30’da yaşamını yitirdi. Daha önce 1983 yılında bir kalp spazmı geçirmişti. 1991 yılında devlet sanatçısı unvanı aldığından dolayı cenazesi için devlet töreni düzenlendi. Bu töreni TRT, Kanal D ve Kanal 6 canlı olarak kesintisiz yayınladı. STV ve Star televizyonları Manço Köşk’ten sevenlerinin düşüncelerini gün boyunca aralıksız paylaştı. Ayrıca Star TV ölümünün hemen öncesinde çekilen bir röportaj yayımladı. 3 Şubat 1999 tarihinde üzerinde Galatasaray bayrağı da bulunan Türk bayrağına sarılı naaşı Atatürk Kültür Merkezi’ne getirilerek tören düzenlendi, ardından Levent Camisi’nde cenaze namazı kılındı ve Kanlıca’daki Mihrimah Sultan Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Mezarına “Gesi Bağları” yorumundan ötürü Kayseri’nin Gesi beldesinden getirilen toprak da kondu. Ölümünün duyulmasının ardından Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve bazı siyasetçiler başsağlığı mesajı yayımladılar. Barış Manço ölmeden önce müzik hayatının 40 yılını anlatan 40. yıl şarkısını bestelemiş ancak sözlerini yazamamıştır. Bu şarkının da bulunduğu Mançoloji 1999 yılında yayımlandı ve 2,6 milyon satarak o yılın en çok satan albümü oldu. Daha sonra 2002 yılında Yüreğimdeki Barış Şarkıları adında bir anma albümü yayımlandı.
Manço’nun ölümüyle Kurtalan Ekspres yeni albüm çalışması yapmayarak yaklaşık iki yıl boyunca Barış Manço için düzenlenen birçok anma konserine katıldı. Önemli bir solisti kaybeden grup, 2003’ün Ekim ayında ilk solo albümü olan 3552’yi çıkardı.
Barış Manço & Harmoniler
1962 – Twistin Usa / The Jet
1962 – Do The The Twist / Let’s Twist Again
1963 – Çıt Çıt Twist / Dream Girl
Barış Manço & Jacques Denjean Orchestra
1964 – Baby Sitter / Quelle Peste! / Jenny Jenny / Un Autre Amour Que Toi
1964 – Baby Sitter / Quelle Peste!
1964 – Jenny Jenny / Un Autre Amour Que Toi
Barış Manço & Les Mistigris
1966 – II Arrivera / Une Fille
1966 – Aman Avcı Vurma Beni / Bien Fait Pour Toi
1967 – Bizim Gibi / Big Boss Man / Seher Vakti / Good Golly Miss Molly
Barış Manço & Kaygısızlar
1967 – Kol Düğmeleri / Big Boss Man / Seher Vakti / Good Golly Miss Molly
1968 – Kızılcıklar Oldu mu? / I’ll Go Crazy
1968 – Bebek / Keep Lookin’
1968 – Karanlıkların İçinde / Trip(To A Fair)
1968 – Boğaziçi / Flower of Love
1969 – Unutamıyorum / Runaway (Barış Manço)
1969 – Ağlama Değmez Hayat / Kirpiklerin Ok Ok Eyle
1969 – Kağızman / Anadolu
Barış Manço & Ve 1970 – Derule / Küçük Bir Gece Müziği
1970 – Dağlar Dağlar 1 / Dağlar Dağlar 2
Barış Manço & Moğollar
1971 – İşte Hendek İşte Deve / Katip Arzuhalim
Karışık
1971 – Binboğa’nın Kızı (Moğollar) / Ay Osman (Kaygısızlar)
1972 – Fil ile Kurbağa (Kaygısızlar) / Je Te Retrouverais (Les Mistigris)
Barış Manço & Kurtalan Ekspres
1972 – Ölüm Allah’ın Emri / Gamzedeyim Deva Bulamam
1973 – Lambaya Püf De! / Kalk Gidelim Küheylan
1973 – Gönül Dağı / Hey Koca Topçu (Genç Osman)
1974 – Nazar Eyle Nazar Eyle (Gel Yanıma Pazar Eyle) / Gülme Ha Gülme
1974 – Bir Bahar Akşamı / Estergon Kalesi
1975 – Ben Bilirim / 2023
1976 – Çay Elinden Öteye (Rezil Dede) / Vur Ha Vur
1977 – Nick The Chopper(George Hayes Orchestra ile) / Lonely Man
1981 – Eğri Eğri Doğru Doğru Eğri Büğrü Ama Yine De Doğru / Hal Hal
Albümler
Stüdyo albümleri
1975 – 2023 (Yavuz Plak)
1976 – Baris Mancho (C.B.S. Disques)
1979 – Yeni Bir Gün (Yavuz ve Burç Plakçılık)
1980 – Disco Manço (Türküola)
1981 – Sözüm Meclisten Dışarı (Türküola)
1983 – Estağfurullah… Ne Haddimize! (Türkola)
1985 – 24 Ayar (Emre Plak)
1986 – Değmesin Yağlı Boya (Emre Plak)
1988 – Ful Aksesuar’88 Manço: Sahibinden İhtiyaçtan (Emre Plak)
1989 – Darısı Başınıza (Yavuz ve Burç Plakçılık)
1992 – Mega Manço (Emre Plak)
1995 – Müsaadenizle Çocuklar (Emre Plak)
2018 – Golden Rollers (Tunas Tunes) – 1965’te Belçika’da kayıt edilen ama önce piyasaya çıkmayan şarkılar.
Konser albümleri
1996 – Live in Japan (Emre Plak)
Toplama albümleri
1972 – Dünden Bugüne (Sayan Plak)
1977 – Sakla Samanı Gelir Zamanı (Yavuz Plak)
1993 – Barış Manço Klasikleri: Dağlar Dağlar (Coşkun Plak)
1995 – Best Album (Victor Entertainment)
1995 – Barış Manço (Victor Entertainment)
1999 – Mançoloji (Emre Plak)
2009 – Kızılcıklar Oldu mu – 1966 Plak Kayıtları (Coşkun Plak)
Saygı
2002 – Yüreğimdeki Barış Şarkıları (Columbia Kaset)
2007 – Barış Manço Çocuk Şarkıları Volume 1 (Emre Plak)
2010 – Barış Manço Çocuk Şarkıları Volume 2 (Emre Plak)
Kaynakça: tgrthaber
Barış Manço 2 ocak 1943 tarihinde saatler 02.00 civarını göstermekte iken Bağlarbaşı-Üsküdar semtindeki Zeynep Kamil hastenesinde dünyaya gözlerini açar.
İsmail Hakkı Bey ile Rikkat Uyanık Hanım’ın ikinci oğululları olarak, ekmeğin karneyle dağıtıldığı ve ikinci dünya savaşının en kızgın oldugu zamanda dünyaya gelen Manço, 2 yıl önce dünyaya gelen abisinin “Savaş” ismini almasından sonra, ailesinin “artık dünyaya Barış gelsin” diye düşünmesinden dolayı barış adını almıştı.
Türkiye‘de Barış adını ilk alan kişinin kendisi olduğunu yıllar sonra TRT için hazırladığı ‘7 den 77 ye‘ adlı programı aracılığıyla, öğrenecekti.
Bit salgınının ortalığı kırıp geçirdiği bir dönemde ilkokula başlayan Manço, gezginliğe bu dönemlerde başlar. Gezginliğinin ilk durakları okullardır. Zira bu dönemlerde birsürü okul değiştirmek zorunda kalıyordu.
İlkokula Kadıköy Yeldeğirmeni Mustafa Kemal Paşa İlkokulunda başlayan Barış, 4. Sınıfı Ankara Maarif Koleji İlkokulu nda, 5.Sınıfıda yine Kadıköy Yeldeğirmeni Mustafa Kemal Paşa İlkokulunda okuyordu. İlkokul’u bitirdikten sonra Galatasaray Lisesi yılları başlıyordu.
Galatasaray Lisesi’nde okuyan abisi Savaş Manço’nun okuldaki lakabı ‘Ayı’ idi. Barış’ında Galatasaray Lisesi’ne gelmesinden sonra lakapları ‘Büyük Ayı ve ‘Küçük Ayı’ olarak değişiyordu. 1957 yılı Şeker Bayramında çok sevdiği Babaannesi Nimet Hanım’ı yitirir. Manço, yıllar sonra bir şarkı yazacaktır onun adına (Gülpembe) çok beğeni kazanacak olan bu şarkı aynı zamanda dinleyenleri üzerinde büyük merak uyandıracaktır kim bu Gül Pembe?
Müzikle daha küçük yaşlarında tanışmıştı. Annesinin bir ses sanatçısı olması, O’nun müziğe pek yabancılık çekmemesini sağladı. İlk olarak 14 yaşında sınıf arkadaşlarıyla birlikte Galatasaray Lisesinde Kafadarlar adlı grubu kurdu. Bugünün ünlü ekonomistlerinden “Asaf Savaş Akad” bu grubun saksofoncusuydu. İkinci grubu olan Haramiler‘de yine Galatasaray Lisesindeki arkadaşlarıyla birlikte çalıştı. Haramiler’le birlikte dönemin popüler müziklerini yorumladı.
1958 yılında ilk defa sahneye çıkıyordu. 1958 in Mart ayında yeğeni Aysel’in evlendiği akşam, Moda Düğün Salonunda Elvis Presley‘ den iki şarkı söyleyen (bunlardan biri ‘Jailhouse Rock’dı) Manço, o gün abisi Savaş Manço’ya belkide hayatındaki yapacağı en önemli şeyi söylüyordu: “Ben çocuklara şarkı söyleyeceğim“.
1959 yılının Nisan başında Galatasaray Lisesi konferans salonunda ilk resmi konserini veren manço, 4 Mayıs 1959 da babası İsmail Hakkı Bey’in ani ölümüyle ruhen yıkılıyordu.
1960’lı yıllarda Türkiye’de Hafif Batı Müziğinde Erol Büyükburç, Metin Ersoy fırtınası esiyordu. Barış’da aklına koymuştu bu müzik dünyasının içinde yer alacaktı. Henüz 14 yaşında iken Galatasaray Lise’sindeki arkadaşlarıyla kurduğu grubu Kafadarlar’la “Barış Manço ve Kafadarları” ismiyle sahne alıyordu. Bu dönemlerde daha çok o sıralarda tutulan parçaları seslendiren Barış ve Arkadaşları, Okul bitince dağılıyorlardı.
1962 yılına gelindiğinde Galatasaray Lisesinde 11. sınıfı geçemeyen Barış, bir an evvel Paris‘e gidip, Güzel Sanatlar Akademisinde okuma istediğinden Özel Şişli Kolejine gider ve 1963 yılında bu okuldan lise diplomasını alır. Yine 1962 yılında Barış Manço ilk 45’liği Twistin Usa / The Jet’i Harmoniler ‘le kaydediyor ve Grafson plak’tan satışa sunuyordu. “Neden Türkçe değil” mantığıylada o yıllarda Çıt Çıt Çedene, Urfa nın Etrafı Dumanlı Dağlar ve Kızılcıklar Oldu mu? (Barış’ın annesi Rikkat Uyanık Hanım’ın derlediği bir türkü) isimli türkülerini kaydediyordu.
1963 yılında Salyangoz yüklü bir kamyonun tercüman-şöför yardımcısı olarak İstanbul‘dan Lion‘a oradan da otostopla Paris‘e giden Manço, burada Güzel Sanatlar Akademisinde okumak istiyordu. Daha sonraları maddi sıkıntılar ve Belçika‘da yaşamakta olan abisi Savaş’ın yanında kalmak için Liege şehrine gider.
Burada bazen Türk işçilerine tercümanlık yaparak, bazen garsonluk yaparak veya Türkiye den getirttikleri filmleri orada yaşamakta olan Türk işçilerine göstererek geçimlerini sağlarlar. Tüm aksiliklere rağmen müzikten uzaklaşmaz. Arada bir Paris‘e giderek plak şirketleriyle görüşen Barış, ünlü fransız komedyen Henri Salvador‘un şirketinden 1964 yılının sonbaharında 4 parçadan (Baby Sitter, Jenny Jenny, Quelle Peste ve Un Amour Que Toi) oluşan bir EP çıkarır.
1964 yılında Fransa’da 4 parçadan oluşan EP’yi çıkardığında, o zamanlar radyoda program yapan Engin Arman Paris’den gelen Plağın üstünde koskoca “Barısh Mancho” yazısına rağmen, plağı, “Fransa’da müzik yapan genç şarkıcı Bari Manso” olarak sunar.
Programı dinlemekde olan Barış Manço nun annesi ‘Rikkat Hanım’ ayağında terliklerle evinden fırlar ve İstanbul radyosuna giderek, ‘yaa, benim oğlumdan bahsediyorsunuz, onun adı Barış Manço’dur’ der.
Fransa’daki bu maceradan sonra, Belçika da bulunduğu yıllarda Les Mistigris (Mistigris Siyam’da bir vahşi kedi türü anlamına geliyor) isimli, Belçika’lı ve Martinik’li müzisyenlerden oluşan gruba katılır. Bu grupla 1967 nin başına kadar beraber çalışır. ve Aman Avcı Vurma Beni ve Bizim Gibi (Kol Düğmeleri isimli parçanın bir önceki hali) adlı parçaları kaydeder. Bu grupla Almanya, Belçika, Fransa gibi ülkelerin dışında Türkiye’de de konserler verdi. Fakat grup üyelerinin ülkeye girip çıkmasında ve kalmasındaki problemlerden dolayı “yerli” bir grupla çalışmayı tercih eder.
1965 yılının Ocak ayında, Salvatore Adamo ve France Gall‘inde katıldıkları bir programda, Paris’in meşhur “Olympia” müzikholünde arkasında Franck Pourcel orkestrası ve Swingle Singers ile beraber plağından iki şarkı seslendirir: “Babysitter ve Jenny Jenny“.
Fakat bu konser sonrasında, kendi olağanüstü yeteneği ve annesi Rikkat Uyanık Hanımın dışında müzisyenlik hayatını etkileyen biri çıkar karşısına: O gün Barış’ı izleyen Europe-1 radyosunun sahibi ‘Daniel Filipacchi’, Barış’ın aksanını beğenmediğini ifade ederek plağın radyosunda yayınlanmasını yasaklar. Barış bu işe çok kızar ve “bundan böyle sadece Türk şarkıcısı olacağım” kararını alır.
1967 yılında Hollanda‘da büyük bir trafik kazası geçirir. Bu kazanın kendisine hatırası ise, bıyığının altındaki kesik izidir. Bu kesiği kapatmak için bıyık bırakmaya başlar. sadece bıyığını uzatacak değildir ya saçlarınıda uzatır Manço.
1967 yılından itibaren 1969 yılına kadar sürecek Kaygısızlar dönemi başlar. Bu grubun üyeleri arasında, günümüzde MFÖ olarak tanınan gruptan “Mazhar Alanson ve Fuat Güner” de vardır. Bu grupla kendi müzikal çizgisini bulma yolunda ilerleyen Barış, “Kol Dügmeleri, Unutamıyorum” gibi kendi bestelerinin dışında, ‘Bebek, Derule, Kağızman’ gibi türküleride kaydetti, Karanlıklar İçinde ve Keep Lookin parcalarında da yabancı bestecilerin şarkılarından yararlandı. Yine bu grupla yurt dışına açılma konusunda faaliyetler gösterdi ve Fransa‘da 1968 yılında ilk defa kaydettikleri “Trip” ve “Susanna” isimli parçayı single olarak çıkartmaya çalıştı.
Özellikle Trip adlı parçayı mükemmel bir şekilde yeniden kaydeden grup elemanlarının “biz yurt dışında yapamayacağız” demeleri üzerine Barış ve Kaygısızların yolları bir süre sonra ayrıldı. Kaygısızlar grup olarak dağıldı ama Barış Manço’nun plaklarında Onu yanlız bırakmamak için stüdyoda biraraya geldiler. Kaygısızların Avrupa’da kariyer yapmaya yanaşmayışları Barış’ı yeni baştan Avrupa’da yabancı bir grupla çalışmaya iter.
Londra Hyde park‘ta tanıştığı İngiliz “Jonathan Glemser” (Yardbirds’ İn ilk gitaristi), Amerikalı müzikolog “Jonathan”, Tunuslu davulcu “Mounir” ve Kafkasyalı basgitarist “Onkan” dan oluşan Barış Manço Ve adını verdiği grup böylece kurulmuş oldu.
4 ayrı ülkenin kültüründen gelen müzisyenler, 4 ayrı müzik anlayışı ve icrası içinde bir çok yeni şeyler öğrendi Barış. Bunun bir ürünü olarak bugün 7 den 77 ye herkesin ezbere bildiği Dağlar Dağlar isimli parçasını bu grup döneminde kaydetti. Bir çok yayın organında belirtildiği gibi bu parça Keban’dan gelirken bestelenmemiştir. Barış’ın Keban’a gitmesi daha sonraki yıllarda olacaktır. Barış bu parçayı kısa bir süre evli kaldığı Marie Cloud için ve annesine “senin oğlun alaturka söyleyemez” diyen Müzeyyen Senar gibi müzisyen dostlarına cevap olsun diye besteler. Kol Dügmeleri, Bebek, Kağızman gibi parçalarla ismini duyuran Barış Dağlar Dağlar’ın çıkış tarihinden dört ay sonra bu 45’liğin 700 bin satması üzerine müzik dünyasındaki o dönemin büyükleri olan, Cem Karaca, Erkin Koray ve Moğollar‘ın arasında yer alır. Altın Plak aldığı “Dağlar Dağlar” 45’liği Barış’ın hayatının dönüm noktası olmuştur.
Eğitimini tamamlayan Barış’ın amacı grubuyla birlikte Türkiye’ye dönüş yapmaktır. Fakat Türkiye’ye yalnız olarak döner.
Barış’ın Türkiye’ye döndüğü yıllarda , 1970‘lerin başında , Türkiye’de aranjman modasına karşı tepkiler başlamıştır. Aranjman modasına olan bu tepki başka bir akımın doğmasına sebep olmuştur. Bu yeni oluşan müzik türü Anadolu pop’tur. bunun üzerine Barış; Fuat Güner ve Mazhar Alanson‘la (bugünkü MFÖ‘nün elemanları) birlikte Kaygısızlar kurar.
Barış Manço artık yavaş yavaş müzik piyasasında yükseliyordu. İşte tam bu dönemlerde beklenen bombayı patlatır. Barış Manço Ve.. grubu ile 70’lerin başında çıkarttığı “Dağlar Dağlar” 45’liği , çıkışından 4-5 ay sonra 700 bin satar.
Yabancı gruplarla yaşadığı sorunlar sebebiyle bir çok gruptan ayrılmak zorunda kalır. Fakat 1971 yılında bu sorunu çözer. Avrupada da kariyer yapmaya meraklı olan, Anadolu Pop müziğinin öncüsü olarak kabul edilen Moğollar la beraber Fransa’da çalışmaya başladı.
Bu grupla İşte Hendek İşte Deve, Katip Arzuhalim ve Binboğanın Kızı isimli parçaları kaydeden Barış, Moğollar’ın tek başlarına kaydettikleri “Danses et Rythmes de la Turquie D’hier A’Aujourd’hui” (Bu LP Türkiye’de piyasaya Anadolu Pop adı altında çıktı) isimli albümle başarılı olmaları ve hatta bir önceki yıl Jimi Hendrix‘in, bir sonraki yıl Pink Floyd‘un kazandığı “Academie Charles Cross Grand Prix Du Disque” isimli ödülü kazanmaları ve tamamen yurt dışında çalışmak istemeleri sonucunda, ayrılma kararı alırlar.
Moğollar’dan Engin Yörükoğlu ile beraber yurda dönen Barış, Celal Güven, Ohannes Kemer, Özkan Uğur ve Fuat Güner gibi müzisyenlerle beraber ölümüne dek kendisinden ayrılmayan Kurtalan Ekspres isimli grubunu kurdu. Bir kaç değişimden sonra ideal kadrosuna ulaşan Kurtalan Ekspres ve Barış Manço birlikte bir çok başarıya imza atar.
1972‘de Kurtalan Ekspres le ilk 45 liği, Ölüm Allah’ın Emri / Gamzedeyim Deva Bulmam piyasaya sunulduktan sonra 20 aya yakın bir süre, askerlik sebebiyle müzik’ten ayrı kaldı. Bu süre zarfında daha önceden hazırlanmış olan Lambaya Püf De / Kalk Gidelim Küheylan 45 liği piyasaya sürüldü. Askerden döner dönmezde Gönül Dağı / Hey koca Topcu Genç Osman yayınlandı.
Vatani görevine 1972’de Polatlı’dan sonra yedek subay olarak Edremit‘te başlayan Barış, bir takım pürüzler nedeniyle 19 ay 26 gün askerlik yapmak mecburiyetinde kalıyordu. Askerden tezkere aldığının ikinci günü 2 Aralık 1973’te ilk video klibini Hey Koca Topcu-Genç Osman adlı şarkıya çeker. Bu şarkıyı Polatlı’da geçen topçu asteğmen günlerinin etkisiyle, bir anı olarak yapmıştır.
1975 yılında Barış Manço ilk Long Play ini hazırlar. Barış Manço bu albüm icin özel olarak stüdyoya girmedi. Ellerindeki birikmis parçaları 45 lik olarak çıkartmanın zor olacağını düşünerek albüm yapmaya karar verilir. Daha önce yayınlanan Dünden Bugüne isimli albüm Barış Manço’ nun Sayan Plak döneminde çıkardığı 45′ liklerden toplama olan bir albümdü. Böylelikle 1975 yılında Türkiye’ nin sayılı senfonik rock albümlerinden “2023” piyasaya çıktı. Albümde yine Türkiye nin sayılı Rock Operalarından “Baykoca Destanı“, Türkiye Cumhuriyetinin 100. yılını konu alan 2023 gibi parçalar yer aldı.
1976 yılında yine Avrupa’da kariyer yapma ümidiyle çalışmalarına başladı. Hemen hemen bütün bir yılı Belçika‘da geçiren Barış, bir Amerikan firmasi olan CBS ile anlaşma imzalar. Büyük bir bölümü George Hayes Orchestra’sıyla kaydedilen Barish Mancho (Aynı yıl Türkiye de Nick The Chopper olarak piyasa çıkar) isimli albüm 1976 yılında, ilk önce Belçika ve Hollanda‘da, daha sonra Fransa, Fas, Fildişi Sahilleri gibi ülkelerde piyasaya cıktı.
Barış bu albümüyle, beklediği başarıyı elde edemez ama beklemediği başarılarda elde etti. Örneğin Fas, Romanya gibi ülkelerde albüm, içerdiği doğu karakterinden dolayı, liste başı oldu. Sonuçta İngiltere deki Rainbow konserine ve diğer promosyon konserleri sırasında Barış’ın hasta olması gibi sebeplerden dolayı, albüm yaklaşık olarak 17-18 ülkede dinlenmesine rağmen, Barış’ın Avrupa da kariyer yapma hayalini sona erdirdi.
Barış Manço, ilk evliliğini Belçika‘da bulunduğu yıllarda yaptı. Bir giysi mağazasında tezgahtar olarak çalışan Marie-Claude adlı bir kızla tanıştı ve tam 6 yıl beraber yaşadılar. Arkasından 31 Ocak 1970 günü Liêge’de evlendiler ama 6 ay kadar sonra, 16 Temmuz 1970 günü ayrıldılar. Barış’ın okul hayatında ve geçimini sağlamasında Maria Claude‘un rolü büyüktür.
Gerçek hayat arkadaşını, “benim her şeyim” dediği Lale Manço‘yu, 1975 yılında tanır. İlginç bir tanışmaları vardır Lale ve Barış’ın. Çiftin tanışması bozuk bir telefon sayesinde olur. Ablasına misafirliğe gelen Lale, telefon bozulunca eniştesinin arkadaşı olan üst kat komşusuna telefon etmeye çıkar. Kapıyı açan Barış Manço’ya “Telefon edebilir miyim?” diye sorar Lale. Aldığı yanıt ise “Benimle evlenirsen edebilirsin” olur. “Neden olmasın” diyen Lale , içeriye girerek telefonunu eder ve parasını ödemeye kalkınca aldığı yanıt karşısında şaşkına döner. “Nasıl olsa evleneceğiz ne parası”.
Ve 1978 yılında bir nikah töreniyle resmen yaşamlarını birleştirirler. Şakayı çok seven Barış düğünde Nikah Şekeri niyetine Lale’yle beraber doldurduğu bir plağı dağıtır. Plağın A yüzünde birbirlerini seven bir çiftin aşklarını dile getirdikten sonra kavga ettikleri bir konuşma vardır. İkinci yüzünde ise Barış kendi deyimiyle “kendi mutluluk öykülerini anlatacakları” bir parça hazırlamıştır. 19 Mayıs 1981‘de Doğukan Manço Hazar, 24 Temmuz 1984‘te de Batıkan Zorbey dünyaya gelir.
Yaşamındaki ikinci evliligini 1978 de Lale Cağlar ile yapan Barış, 1979 yılında müzik dünyasına geri döndü. Cok sevdiği Kurtalan Eskpres’iyle Yeni bir Gün isimli albümünü çıkaran Barış, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, Gesi Bağları, Aynalı Kemer İnce Bele gibi parçaları ile büyük dikkat çekti. Bu albümle başlayan hiç dinmeyen başarı süreci, 1980 yılındakı Hal hal / Eğri Eğri Doğru Doğru Eğri Büğru Ama Yine De Doğru 45 liği ile, 1981 yılında Sözum Meclisten Dışarı albümüyle, 1983 yılında Estağfurullah…Ne Haddimize! albümüyle sürüp gitti.
Büyük birikiminden her yaş kuşağının yararlanmasını istediğinden, biraz da seyyah olup, dünyayı gezmek istediğinden dolayı, 1988 yılında TRT 1 televizyonuna bir teklifte bulundu.
“Çocuk ve aileye yönelik eğitici ve eğlendirici bir dünya belgeseli”dir düşündüğü. Yayına girdigi ilk gün milyonlarca izleyiciyi ekran başına toplayan “Barış Manço ile 7’den 77’ye“, böylelikle onun bir başka yavrusu oldu, ölümünden birkaç zaman öncesine kadar. Program çekimleri için oluşturulan TV ekibi, Ekvator’dan Kutuplar’a kadar yerküre üzerinde 150 değişik ülkeye giderek 500 bin km.’den fazla yol katetti. Bir başka deyişle, Barış Manço dünyanın çevresini 12 kez dolaşmış oldu. Devlet başkanları, dünyaca ünlü şair, düşünür ve yazarlar, astronotlar, sporcular, süperstarlar da konuk oldular Barış’a. Bu program Türk Televizyonculuğunda ulaşılamamış pek çok rekoru da elde ederek ayrı bir başarıya ulaştı.
Yüreğindeki çocuk sevgisi, kendi çocuklarıyla sınırlı kalmayıp dünyanın tüm çocuklarını sarmaya, sorunlarını, dertlerini dinlemeye itti Barış Manço’yu… Ak saçlarının örttüğü bedenindeki yüreği çocukların gülümseyen yüzlerinde hayat buldu…
Toplumdaki bozulmaya kayıtsız kalmamak, kendince birseyler yapmak için politikaya da soyundu. 30 yıldır yapmak istediği ve uygulamak için fırsatını kolladığı projelerini DYP’den yapılan teklifle birlikte “Hayata geçiririm” umudu başladı. “Neden siyaset, üstelik bu Barış Manço’ysa, mutlaka başkalarının yapamayacağı bir şeyleri yapabileceğine inandığı için olmuştur” düşüncesi ona şu yorumu yaptırmıştı. “DYP’den Kadıköy başkan adayı oldum. Belediyelerin sorunları belli zaten. Farklı bir renk vardır, farklı bir yaklaşım vardır. Çocuğun sağlığı diye bir olay var. Zaman zaman ana çocuk sağlığı gündeme gelir. Hastane olabilir, gençlik merkezleri olabilir. Bunlar benim hep düşündüğüm şeyler” diyerek müziği asla bırakmayacağını ve çalışmalarını durdurmayacağını ısrarla vurguluyordu o günlerde. Hatta siyasete soyunmasıyla ilgili olarak aldığı eleştirilere “Ben bir şarkıcı olarak gelmedim bu dünyaya, düşüncelerimi aktarmak üzere geldim. Gün geldi şarkı söylemekle oldu, gün geldi bir televizyon programında bir çocuğun saçlarını okşamakla oldu. Gün geldi, Güney Kutbu’nda penguenlerle konuşmakla oldu, gün geldi Ekvator’da suyun nasıl döndüğünü aramakla oldu. Şimdi insan en iyi kendini bilir herkesten önce. Ben de bildiğim kadarıyla kendimi anlatmaya çalıştım. Kendimin doğru olduğuna inandığım şeyleri aktarmaya çalışacağım insanlara” sözleriyle mesajını iletiyordu. Fakat kalbi ona siyaset yapması için izin vermiyordu. Aynı dönemlerde geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle doktorların tavsiyesini dinleyerek siyaset hayatına başlayamadan son verdiğini açıkladı.
Türkiye’nin kültür sanat ortamını kötü bulduğunu söyleyen Barış Manço, “Manzara tek kelime ile kötü ama beni bu denli karamsarlığa iten nokta herşeyin daha da kötü olacağını düşünüyor olmamdır. Çanak çömleklerle tüketilen gazetelerin olduğu, bin-iki bin kitabın ancak okunduğu bir memlekette güzel şeylerden bahsetmek oldukça zor” diyor ve ilave ediyordu: “Ben bunu kültüre karşı bir direniş olarak görüyorum.
Direkt olarak da halkı suçlu buluyorum. Benim açımdan bir problem yok aslında. Programlarım seyrediliyor ve bu camiada kırk yılı doldurmuş bir sanatçıyım. Hiçbir şeye ihtiyacım yok.” Türkiye’de bazı gerçeklerin bilinmesi gerektiğini ancak bu gerçekleri ortaya koyacak zekaların cesaret edip konuşamadığını söyleyen Barış Manço, her şeyin popüler zihniyetle ve basit bir mantıkla işlendiğini, derinlikli olmayan fikirlerin daha çok rağbet gördüğünü belirterek, “Türkiye’nin önü açık. Kültürümüz bütün çağdaş değerlerin üstünde. Bu değeri işlemek gerekiyor. Benim seyahatlerim, çocuk programlarım, röportajlarım bu güzellikleri ortaya koymak ve evrensel düzeyde tanınmasını sağlamak üzerine kuruludur. Ben kendi adıma önemli şeyler yaptığıma inaniyorum ve herkesin aynı oranda çalışması gerektigini savunuyorum” diyerek sözlerini bitiriyordu.
1991 yılında Devlet sanatçısı olan Barış, 1990 yılında, ölümüne dek sürecek Japonya macerasına başlayacaktı. İçindeki büyük sevgiyi Japon halkıyla da paylaşmasını bilen Barış, oradada süperstar sıfatını elde ediyordu.
1990 yılında, Ertuğrul Gemisinin Japonya’yı ziyareti ve Japonya açıklarında batmasının 100. yılı sebebiyle Tokyo Emperial Hotel, Japonya veliaht prensinin de izlediği bir konser verir ve Japon halkı tarafından, sebzelerden şarkı yapan adam lakabını alır (Domates, Biber, Patlıcan, Nane Limon Kabuğu). Bunu 1991 deki bir konser, 1995 yılında Japonya’ nın 16 şehrini kapsayan bir turne ve 2 tane albüm takip eder.
1982 yılında onu ilk defa yoklayan kalbi, 1999 yılında aramızdan ayrılmasına sebep oldu. 31 ocak 1999 akşamı saat 23.30 da hastaneye getirildiğinde 1 saat öncesinde yaşama gözlerini yummuştur.
200’ün üzerinde şarkısı, bunların kazandırdığı bir o kadar ödül O’nun nasıl bir müzisyen olduğunu anlatmaya yetiyordu. Öyle ki bazı şarkıları Rumca, İbranice, Bulgarca, Arapça, Farsça, Japonca, Flemenkçe, Fransızca ve İngilizce dillerinde söylendi.
Türkiye’nin müzik tarihinin kilometre taşlarından biri olan Barış Manço, el attığı her işte başarılı olmayı bildi. Televizyonuculukta bunlardan birisiydi. 1988 yılının Ekim ayında TRT’de başlayan “7’den 77’ye” programı O’nun başyapıtlarındandı. Barış ve Ekibi bu program için 10 yıl içinde Ekvatordan kutuplara , 5 kıtada 100’den fazla yöreye, ülkeye giderek kırılması güç bir rekora daha imza atmış oldu. Bir nesil O’nun çocuklar için yaptığı “Adam Olacak Çocuk” programını seyrederek büyüdü.
Son olarak büyük bir projeye daha imza atacaktı. Çok kapsamlı bir tarih belgeseli hazırlayacaktı. Fakat buna ömrü yetmedi. 1 Şubat 1999 günü aramızdan ayrıldı.
Türk Müziğine damgasını vurmuş Barış Manço artık aramızda değil. Kısa ama dolu dolu bir hayattan sonra bize birçok şey öğretti. Belki müzik adına yapacağı pek bişey kalmamıştı (özellikle geçen 10-12 yılı göz önüne alırsak) ama başka alanlarda birçok büyük projeye imza atabilirdi.
Adam olacak çocukların artık kendi ayakları üzerinde durabiliyorlar. “Arkadaşım Eşşek” şarkısıyla büyüyen bir nesil şimdilerde “Ölüm Allahın Emri Ayrılık olmasaydı” şarkını söylüyor.
Yüksek öğrenimini Belçika’da “Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi“nde tamamlayan, evli, iki çocuk babası ve çok iyi derecede İngilizce ve Fransızca konuşan Barış Manço, 40. yılına ulaşan sanat yaşamında kendisine layık görülen 300’ün üzerindeki ödülün dışında, aşağıdaki ünvanlara’da sahiptir:
Türkiye Cumhuriyeti: Devlet Sanatçısı Ankara (1991)
Hacettepe Üniversitesi: Onursal Doktora Ankara (1991)
Soka Üniversitesi: Uluslararası Kültür ve Barış Ödülü Tokyo, Japonya (1991)
Belçika Krallığı: Leopold II Şövalyesi nişanı Brüksel, Belçika (1992)
Fransa Devleti: Edebiyat ve Sanat Şövalyesi nişanı Paris, Fransa (1992)
Pamukkale Üniversitesi: Onursal Doktora Denizli (1995)
Min-On Sanat Vakfı: Yüksek Şeref Madalyası Tokyo, Japonya (1995)
Liege Prensliği: Onursal Hemşehrilik Beratı Liege, Belçika (1997)
Kaynak:Biyografi.info
Kaynak: biyografi info
Barış Manço; (birth. January 2, 1943 in Istanbul, Turkey – death February 1, 1999 in Istanbul, Turkey – heart attack) was the Singer, composer, movie actor, TV producer, TV celebrity. Married to Lale, and father of two sons: Dogukan and Batikan.
After high school education in Galatasaray Lisesi, Turkey, he graduated from “L’Académie Royale des Beaux Arts de Liège” in Belgium in 1969.
He wrote, composed and performed more than 200 songs. A large number of these songs were translated into Greek, Bulgarian, Romanian, Arabic, Persian, Kurdish and re-recorded by local artists. 12 of his albums were crowned gold and 1 platinum.
In 1988, after 30 years of brilliant singer career, with a young and dynamic team, he created a new “family and children oriented” TV show for TRT 1 (Turkish State TV, 1st. Channel). The basic idea was, to travel around the world, to meet remote people (mainly children) and to try to build new cultural bridges between countries in a unique blend of an educational, entertaining but musical atmosphere. “From 7 to 77 with Baris Manco”, completed it’s eight successful year, and reached its 300th. week (an anniversary that has never celebrated before by any TV show in Turkey) is still one of the nation’s most favorite Sunday TV shows and is retransmitted the same day, by satellite to Europe, to the Mediterranean area, to the Central Asia and to the Middle East. Baris Manco and his TV crew traveled “From the Polar Circle to Equator”, via Patagonia and Himalayas, and covered more than 150 countries. In other words, they toured some twelve times and a half, around the world. The presidents, philosophers, writers, members of the royal families, superstars, astronauts… are among those whom Baris Manco has already hosted in his show. As a token of appreciation for such an international cultural effort, Baris Manco received some 300 Grand Prix awards, trophies, prizes and nominations in his career. Such as: Doctor Honoris Causa Es Art of the Hacettepe University, Ankara, Turkey (1991), Turkish State Artist of the Republic of Turkey (1991), International Culture and Peace Award of the Soka University, Tokyo, Japan (1991), Chevalier de l’Ordre des Arts et des Lettres of the Republic of France, Paris (1992), Chevalier de l’Ordre de Léopold II of the Kingdom of Belgium, Brussels (1992), Honorific Citizen of Turkmenistan, Ashgabat (1995), Doctor Honoris Causa of the Pamukkale University, Turkey (1995), Highest Honor Award of Art of Min-On foundation, Tokyo, Japan (1995).
Baris also had political ambitions and in 1995 he was candidate for mayor of the Istanbul district of Kadikoy by the conservative True Path Party (DYP), but heart problems forced him to withdraw from the race.
He was fond of Victorian and Art Deco furniture. He owned two of the largest collections of Art Nouveau Glass and 18th. century Japanese “Imari” porcelain in Turkey.
He died unexpectedly on 31st January 1999, from a heart attack. His funeral service was held on the 3rd of February 1999 at the Ataturk State Theater in Istanbul and huge masses of people gathered along his last trip to the mosque of Levent, after which Baris Manco was buried.
kaynak:nkfu
10 Ekim 1963’te, Balıkesir Edremit’te, Celal ve Emral Avşar’ın ilk çocuğu olarak dünyaya gelen Avşar, Ankara Cumhuriyet Lisesi’nden mezun oldu.
Orta öğrenimini tamamlamasının ardından okumaya devam etmeyen ve 1979’da Mehmet Tecirli adlı bir mühendislik ögrencisiyle evlenen, ancak evliliği kısa süren Avşar, henüz 16 yaşındayken hamile olmasına rağmen ayrılık kararı aldı. Anne tarafından Balıkesir’li olan Hülya Avşar’ın baba tarafı Ardahan/Hasköy’lüdür.
1981 yılında boşanmasının hemen ardından İstanbul’a taşınan ve 1983 yılında katıldığı, Bulvar Gazetesi tarafından düzenlenen Kâinat Güzellik Yarışması’nda birincilik alan, ancak yarışmanın ertesi günü, Tecirli ile yaptığı evliliği ve boşanması bir gazetede yazılınca, kurallara aykırı olduğu gerekçesiyle tacı geri alınan Avşar, çeşitli reklam filmlerinde boy göstermeye başladı.
Yaşamında dönüm noktası olan 1983 yılında, Fikret Hakan ve Salih Güney ile başrolü paylaştığı “Haram” filmi ile oyunculuk kariyerine ilk adımı atan ve daha sonra, 1984 yılında Kenan Kalav’la başrolü paylaştığı ikinci filmi Tutku’da oynayan Avşar, 1985’te batağa batırılan bir kızı canlandırdığı, “Tele Kızlar”da Tarık Akan’la birlikte oynadı. Aynı yıl Tolga Savacı’yla “Sekreter”i ve İbrahim Tatlıses’le de “Mavi Mavi”yi çeviren Avşar, 1986 yılında Hakan Balamir’le başrolü paylaştığı “Üç Halka 25”, Aytaç Arman’la oynadığı “Fatmagül’ün Suçu Ne” gibi filmlerin yanı sıra, “Kısrak”, “Alın Yazım”, “Dağlı Güvercin” ve “Sevda Ateşi” gibi filmlerde de rol aldı.
1987 yılında “Alamancının Karısı” ve “Bir Kırık Bebek” çektiği filmlerin ardından, 1989 yılında, Sinema Yazarları Derneği’nin düzenlediği yarışmada “en iyi kadın oyuncu” seçilen, “Fazilet” ve “Öğretmen Zeynep” filmlerinde rol alan Avşar, 1990’da başrolü Yaman Okay ile paylaştığı “Benim Sinemalarım”daki rolüyle, 9. Uluslararası Tahran Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü aldı.
Aynı yıl çevirdiği “Hasan Boğuldu”da Yalçın Dümer’le başrolü oynayan Avşar, Sinan Çetin’in yönetmenliğini yaptığı ve Cem Özer’le başrolü paylaştığı, 1993 yapımı “Berlin in Berlin” filmdeki rolüyle Uluslararası Moskova Film Festivali’nde “en iyi kadın oyuncu” ödülünü alarak, yurt dışında düzenlenen bir festivalde ödül alan tek Türk kadın sinema sanatçısı oldu. Bu filmiyle, Kültür Bakınlığı’ndan Sinema Başarı Ödülü, ve Sinema Yazarları Derneği’nden “en iyi 5. film” ödülünün de sahibi olan ve 1995 yılında Mehmet Aslantuğ ile, evlilik ve aşk ilişkilerinde mutlu olamayan bir kadının öyküsünün işlendiği, “Bir Kadının Anatomisi” adlı filmde oynayan Avşar, Tomris Giritlioğlu’nun yönettiği, 1999 yapımı Salkım Hanım’ın Taneleri filminde büyük beğeni topladı.
Çektiği filmlerle şöhretin basamaklarını hızla tırmanan ancak bununla yetinmeyen Avşar, şarkıcılığın ardından, program sunuculuğuna ve tiyatroculuğa da başladı.
1980’lerin sonunda müzik hayatına adım atan Avşar, assolist olarak sahnelerde yerini aldı. Müzik eğitimi aldıktan sonra yurtiçi ve yurtdışı konserleri veren Avşar, 1988 yılında çıkardığı Herşey Gönlünce Olsun albümünün ardından, 1990’da Hatırlarmısın, 1991’de Hülya Gibi, 1993’te Dost musun Düşman mı, 1995’te Yarası Saklım, 1999’da Hayat Böyle, 2000’de Sevdim ve 2002’de de, Aşıklar Delidir adında albümlere imzasını atan Avşar, 2000 yılında, Kral TV tarafından düzenlenen yılın müzik ödüllerinde, en iyi kadın şarkıcı ödülünün sahibi oldu. Barış Manço’nun anısına hazırlanan karışık albümde, Zalim Sultan’ı okudu.
90’lı yılların başında, bir sene kadar Günaydın Gazetesi’nde köşe yazarlığı yaptıktan sonra, televizyona geçiş yapan ve 1993 yılında, Sevginin Gücü dizisinde oynamasının ardından, 1995’de Süper Yıldız, 1998’de Ah Bir Zengin Olsam, 2000’de de, Savunma dizisinde rol aldı. 2004 senesinde, Zümrüt ve Kadın İsterse dizilerinde oynayan Avşar, 2006 yapımı Kadın Severse’nin yanı sıra, Anadolu Kaplanı dizisinde de konuk oyuncu olarak rol aldı.
Yönetmenliğini, Birkan Uz ve Uğur Aksay’ın yaptığı ve Medyapım tarafından, talk show formatında yayınlanan Hülya Avşar Show, Türkiye’de ilk defa Uğur Aksay tarafından uygulanan, 16/9 mm sinematografik formatta, dijital reji ile çekilen show programı olma özelliğini taşımaktadır.
Müzik, sinema, televizyon çalışmalarının ardından Aralık 2000 de kendi adını taşıyan Hülya Dergisi’ni çıkarmaya başlayan ve ilk tiyatro deneyimini, 2002 yılında, Mazlum Kiper’in yönettiği, “Bugün Benim Doğum Günüm” adlı tek kişilik oyununda yaşayan Avşar, Nisan 2003’te, ilk kitabı “Mavi Yansıma”yı elektronik ortamda yayınladı.
Ağırlıklı olarak spor dallarından tenise zaman ayıran, vakıf ve derneklere büyük ilgisi olan Avşar, Ajans Press’in 953 ulusal, bölgesel ve yerel yayında, 2005 yılının ilk 5 ayını mercek altına aldığı araştırmasında, hakkında çıkan tam 1940 haber ile birinci sırada yer aldı.
AC Nielsen’in, “Marka olduğuna inandığınız sanatçı” sorusuna, ankete katılanların yüzde 40’ı ‘Marka olmuş sanatçı yok’ cevabını verdi. Halkın yarısı marka olmuş bir sanatçı olmadığına inanırken, diğer yarısı ise Hülya Avşar’ı ‘en marka sanatçı’ olarak seçti. Avşar, yüzde 15.8 ile ilk sırada yer alırken, İbrahim Tatlıses yüzde 9,5 ile ikinci ve Tarkan yüzde 8,5 ile üçüncü yer aldı.
Rol aldığı filmler, diziler ve şarkıcılığının yanı sıra, futbolcu Tanju Çolak, Coşkun Sabah, Osman Hattat, Mehmet Aşıcıoğlu gibi isimlerle yaşadığı ilişkilerle de adından söz ettiren Avşar, Mehmet Tecirli’nin ardından ikinci evliliğini, Ağustos 1997’de, üç aylık hamileyken, daha önce Ayşem Saraçoğlu’yla evlenen, işadamı Kaya Çilingiroğlu ile Paris’te gerçekleştirdi.
2005 yılında, Kadıköy 3. Aile Mahkemesi’nde yapılan ve yaklaşık bir saat süren duruşma sonunda, “şiddetli geçimsizlik nedeniyle aile birliğinin sarsıldığı” gerekçesiyle tek celsede boşanan, Hülya Avşar Kaya Çilingiroğlu çifitinin, ayrılığın ardından velayeti Avşar’a verilen, 15 Ocak 1998 doğumlu, Zehra adında bir kız çocukları vardır.
Kaya Çilingiroğlu’ndan boşandıktan sonra bir süre iş adamı Sadettin Saran ile beraber olmuştur.
2009 – 2012 yıllarında Acun Ilıcalı tarafından hazırlanan “Yetenek Sizsiniz Türkiye” yarışmasında Acun Ilıcalı ve Ali Taran ile birlikte jüri üyeliği yapmıştır.
Hülya Avşar, 2013 yılında yeni kurulan banka olan OdeaBank’ın reklamlarında oynamıştır.
Kaynak:Enson haber Biyografi
2 Ocak 1943 tarihinde İstanbul´da doğdu. Sahnelerle ilk kez 1958 yılında Galatasaray Lisesi´nde öğrenciyken tanıştı. Galatasaray Lisesi´ni bitirdikten sonra yüksek öğrenimini tamamlamak için Belçika´daki ‘Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi´ne gitti.
Grubu ‘Kurtalan Ekspres’ ile beraber Türkiye´de ve yurtdışında birçok ülkede konserler verdi. Yaptığı 200´den fazla beste sayesinde 12 altın ve 1 platin albüm kazandı. Ayrıca bu besteler Arapça, Japonca, Farsça, İngilizce ve Fransızca gibi birçok dile çevrilerek farklı sanatçılar tarafından yorumlandı.
Manço´nun şarkıcı ve besteci kişiliği, sunucu ve program yapımcısı kişiliğiyle de birleşerek ortaya herkesin çok sevdiği ‘Barış Manço’ çıktı. Ekranların en sevilen eğlence ve kültür programlarından biri olan ‘7´den 77´ye’, ilk olarak 1988 yılında TRT1´de yayınlanmaya başladı. 1998 yılının Haziran ayında 378. kez ekrana gelerek Türk televizyonculuğunda ulaşılması zor bir rekoru kırdı.
2 Ocak 1975 tarihli Baba Bizi Eversene, sanatçının tek sinema filmidir. Barış Manço bu filmde başrol oynamış ve filmin müziklerini Kurtalan Ekspres ile beraber yapmışlardır.
1993 yılında Milliyet Gazetesi’nde Oku Bakiim başlığıyla konularını günlük hayattan alan köşe yazısı yazmaya başladı ve 1995 yılına kadar yazmaya devam etti.
1998 yılında turizm sektörüne girerek Muğla’nın Bodrum ilçesi Akyarlar köyünde Club Manço adında devre tatil ve otelden oluşan 600 kişi kapasiteli bir tatil köyü açtı. Tesisin açılışını Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel yapmıştır.
Türkiye’de temel eğitimin beş yıldan 8 yıla çıkarılmasına destek olmak amacıyla eşi Lale Manço ile birlikte İstanbul’un Tuzla ilçesinde bir okul yaptırdı. 1997 yılında inşasına başlanan 30 derslikli Tuzla Barış Manço İlköğretim Okulu 2000 yılında eğitime başladı.
‘Türkiye´nin Evliyası’ lakabını da kazanan sanatçının, ‘Barış Manço Live In Japan’ (1996) adlı albümü, Japonya´daki konserinin canlı kayıtlarının olduğu bir albüm. Bu albümün özelliği, Manço´nun bizlere veda etmeden önce yayınladığı son albüm olmasıydı. 31 Ocak 1999 tarihinde İstanbul’da öldü.
Gittiği ülkelerden topladığı 310 adetlik fotoğraf makinesi koleksiyonu bulunmaktaydı. Bu koleksiyonunu ölmeden önce Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Cağaloğlu’nda bulunan Basın Müzesi’ne bağışlamıştır.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Meziyetlerini saymakla bitiremeyeceğimiz toplumumuzun yetiştirdiği en özel değerlerden biri olan adam, Barış Manço. Kendisine yaşadığı süre içinde fazla kimlik yapmış, unutulmazlar listesine adını altın harflerle yazdırmış o. Siz onu en çok hangi yönüyle sevdiniz bilmiyorum. Ama o, şarkıcı, besteci, söz yazarı, yapımcı ve hatta gezgin Barış Manço.
Her yönünü değerlendiren, parçalarından mükemmel bir bütün olan Barış Manço, bugün hala hepimizin dilinde. Hatta şu satırları yazarken bile, ”Ayağında gümüş hal hal…”
Bir de hatrımda o görkemli yüzükleri…
Barış, 2 Ocak 1943 yılında dünyaya geldiğinde II. Dünya Savaşı yaşanmaya devam ediyordu. Savaşın etkisini hissettirdiği zor zamanlardı. İki yıl önce doğan çocuklarına Savaş adını veren Rikkat Uyanık ve Hakkı Manço çifti, bu sefer doğan çocuklarına da Barış adını verdiler. Çünkü Barış adıyla yaşayıp, barışı getirmeliydi.
Belki de bu yüzdendir, Barış Manço’nun bütün dünya çocuklarını birleştiren sevgi dolu bir kalbi oldu.
Ailenin kökeninde göç etmek vardı. İstanbul’un fethinden sonra Konya’dan Selanik’e göç eden aile, savaş sırasında yaşadıklarıyla da I. Dünya Savaşı zamanında İstanbul’a geldiler. Barış 3 yaşındayken annesi ve babası ayrılınca babasıyla yaşamaya başladı. Babasıyla çok sık ev değiştiriyorlardı. Cihangir, Üsküdar, Kadıköy derken bir süreliğine yolları Ankara’ya bile düştü. Bu sebeple eğitim hayatı boyunca da hep okul değiştirdi.
Barış’ın annesi Rikkat Uyanık, Devlet Konservatuarı Klasik Türk Sanat Müziği sanatçısı, hocası ve aynı zamanda yazardı. Konsevatuardaki çalışmaları sırasında Zeki Müren’in de hocalığını yapmıştı. Bu sıralarda Barış ile birlikte TV programlarına katılarak şarkı söylüyordu. Barış annesinden ve onun çevresinden müziğe aşık oluyordu.
Barış, Galatasaray Lisesi orta bölümüne kayıtlıydı. 1957 yılında amatör olarak başlayan müzik ilgisi ile 1958’de ilk grubu Kafadarlar’ı kurdu. Grup kadrosuyla Rock’n Roll kavırları yapıyordu. Barış Manço da bu dönemde ilk bestesi Dream Girl’i yaptı. Hatta bu besteyle Ankara’da küçük bir ödül dahi kazandı.
İkinci Grubu Harmoniler’di. Bu grubu da yine Galatasaray Lisesi’ndeki arkadaşlarıyla kurmuşlardı. 1959’da Galatasaray Lisesi konferans salonunda küçük Barış Manço ilk konserini verdi. Müzik, bir çocuk olmasına rağmen onun hayatına büyük duygular katıyordu.
4 Mayıs 1959’da Barış, babasını kaybetti. Küçük bedeninin yaşadığı bu büyük acı onu daha fazla müziğe itti. Ayrıca Galatasaray Lisesi’nden ayrılmak zorundaydı. Liseyi Şişli Terakki Lisesi’nde tamamladı.
Harmoniler grubu kadrosuyla verdikleri konserden sonra, Barış Manço Grafson şirketinden üç tane 45’lik çıkardı. Liseden sonra Barış, öğrenimini Belçika’da devam ettirmek isteyince Harmoniler grubu dağıldı. Bu grubun kayfettiği iki türkü, ”Kızılcıklar Oldu mu?” ve ”Urfa’nın Etrafı Dumanlı Dağlar” yıllar sonra yayınlandı.
Barış, 1963’te yüksek öğrenim görmek için Belçika Kraliyet Akademisi’ne gitti. Ancak bir hayali vardı ve Belçika’ya varmadan önce karayoluyla Fransa’nın başkenti Paris’e gitti. Daha önceden bağlantı kurduğu ünlü şarkıcı Henry Salvador ile buluştu. Ancak Henry, Barış’ın Fransızcasını ve fazla kilosundan kaynaklı dış görüntüsünü yetersiz buldu.
Barış, Henry Salvador ile anlaşamadı ve Belçika’ya döndü. Abisi Savaş da buradaydı. Resim, grafik ve iç mimarlık eğitimi gördü. Okuldan arta kalan zamanlarında da garsonluk, otomobil bakıcılığı gibi işlerde çalışıyordu.
Her zaman çok çalıştı ve üretti. Her şeyden önce pes etmedi. Yaşının ve heyecanlı isteklerinin farkındaydı. İşte heyecandan öldüğü anlardan sadece biriydi Belçikalı şair Andre Soulac ile tanışmak. Gözlerinin parıltısı Andre’nin içini ısıtmıştı.
Andre sayesinde Barış’ın Fransızcası ilerledi. Yaptığı bestelere Andre de söz yazıyordu. Böylece müzikle bağı hiç kopmadan yoluna devam edebildi.
Barış, müziğe bağlı bir hayat yaşamak istediğini biliyordu. 1964’te Rigolo plak şirketiyle anlaştılar ve Jacques Danjean Orkestrası ile çalışmaya başladı. Artık profesyonelliğin ilk adımlarını atmıştı. 4 şarkılık iki Fransızca plak çıkardı.
Barış Manço plaklarının gösterdiği başarı, onu Fransız radyosunda yayınlanan ”Salut les copins” pop müzik içerikli programına konuk olarak taşıdı. Hatta plaklar Türkiye’ye ulaştığında Barış Manço radyolarda Fransız sanatçı olarak sunuldu.
12 Ocak 1965’te Paris’in en eski, dünyaca ünlü konser salonu Olympia’da program öncesinde sahne alarak kendi bestesi Babysitter ile başka Fransızca ve İngilizce şarkılar söyledi. Mükemmel bir performanstı ve Henry Salvador’un tebriklerini kazandı.
Barış Manço artık daha da dikkat çekiyordu. Hayallerinin ötesinde başlamıştı her şey. 1966’da bir festivalde The Folk 4 grubu ile Türk müziğinden örneklerle dikkatleri üzerine çekti.
Her şey Barış’ın gözünde mükemmel ilerlerken bir Fransız müzisyen Barış Manço’nun aksanını beğenmediğinden onun plağının çalınmasını yasakladı. Bu olay Barış’ı çok sarstı. İnandığı doğruların başladığı yolda kendisini yarıda bıraktığını düşünüyordu artık.
Avrupa kariyeri burada bitmişti. Ama yine de içinde umut kırıntısı bırakacak bir şeyler de oluyordu. L’Alba adlı bir grup, plağının çalınması yeni yasaklanmışken, Andre Soulacie birlikte yazdıkları ilk parçayı seslendirmişti.
Barış müziği bırakamazdı. Çünkü onun ruhunda alyuvarlar tadında dolaşan notalar vardı. Bu notalar onu nereye çekerse oraya gidip ihtiyacı olanı alıp müziğe dönüştürmek zorundaydı.Olympia’daki konser sırasında tanıştığı Belçikalı grup Les Mistigris ile çalmaya başladı. Hatta gruplarının söz yazarı Andre Soulac ile MANLAC prodüksiyon şirketini kurdular.
Artık konser turnelerine çıkıyordu Barış Manço. Fransa, Belçika, Çekoslovakya. Almanya derken birçok ülkede Les Mistigris olarak konser veriyorlardı. Giderek hırslanan, hırslandıkça da daha çok çalışan Barış Manço, Les Mistigris grubu dahilinde Sahibinin Sesi şirketiyle birinde kendi besteleri, diğerinde ise iki türkü yorumunun olduğu iki 45’lik çıkardı.
Konserler zamanında çok iyi Türkçe konuşan Belçikalı Marie Claude ile tanıştılar. Yaşadıkları aşk aynı ve farklı dillerin konuşulduğu karmaşık ve bir o kadar da saf bir aşktı. Marie ve Barış aşkı bulmuşlardı. İstanbul’da nişanlandılar.
Barış Hollanda’da bir trafik kazası geçirdi ve dudağında derin bir yarık oldu. İşte bu sebepten onu hafızalarımıza kazıyan bıyıklarını bırakmaya başladı.
Les Mistigris ile dört şarkılık bir plak daha çıkardılar. Ancak Barış artık yasal süreçte vize sorunları yaşıyordu. Grupla yollarını ayırmak zorunda kaldılar. Barış Manço, dudağının üstünde bıyıkları ve kolunda nişanlısı ile birlikte, 1969 Haziran’ında Belçika Kraliyet Akademis’ni birincilikle bitirerek İstanbul’a döndü.
Barış Manço İstanbul’a geldiğinde Kaygısızlar grubuna katıldı. Grubun genç gitaristleri Mahzar Alanson ve Fuat Güner’di. Artık ruhumuz Barış Manço müziği zevkinin Türkiye’de olduğunu mükemmel isimlerle buluşmasıyla doruklarda yaşayacaktı.
Kaygısızlar daha önce de kendi konserlerini veren genç bir gruptu. Barış bu gruba yeni bir soluk getirecekti. En mükemmel Barış Manço hitlerinden olan Kol Düğmeleri’nin kaydı bu grubun şansı olacaktı.
Grup olarak psychedelic akımından etkilenmişlerdi. Hem Anadolu temaları hem de doğu desenlerine yakın olan bu akımın etkisinde bir yandan Bebek, Kağızman gibi türküleri yorumlarken bir yandan da İngilizce besteler yapıyorlardı.
45’liklerden Ağlama Değmez Hayat, 50.000’den fazla satış yaptı ve bu başarı Barış Manço’ya ilk kez Altın Plak Ödülü’nü kazandırdı.
25 Nisan 1970 Cumartesi, İstanbul Fitaş Sineması konserinde, oyuncu Nebahat Çehre’nin ellerinden ödülünü alırken artık geleceğini görebiliyordu ve heyecanı hala kalbindeydi.
Barış Manço ve Kaygısızlar grubunun yaptığı besteler günden güne daha çok ilgi görüyordu. Plak şirketlerinin de dikkatinden kaçmayan bu gelişme, onlara yeni teklifler kazandırdı.
Fransız plak şirketleri Philips ve Barclay anlaşma teklif ettiler. Aynı yıl Fransa’ya giden Barış Manço, plak şirketinin önerisi üzerine Barıshango adıyla tanıtıldı. Kaygısızlar grubu ise artık Possibility adını taşıyordu.
Bundan sonraki süreçte artık daha kaliteli kayıt imkanları vardı ama bu kayıtlar her nedense piyasaya uzun süre sürülmedi. Bunun yanında yapılan isim değişikliği de olumsuz eleştriler alıyordu. Olumsuz ne olursa olsun, bu iyi olan şeyleri gölgeleyemezdi.
Barış Manço 1969 sonunda Kaygısızlar ile yollarını ayırdı ve Fransa’da yeni bir grup kurdu. Yeni grubu Türkiye’de ”…Ve”, yurt dışında ise ”…Etc” olarak tanınacaktı.
1970 Barış için yepyeni bir yıldı. Psychedelic rock akımından sıyrılmış artık Anadolu pop sularında yüzmeye başlamıştı.
Daha İstanbul’da nişanlanan Marie ve Barış çifti, Belçika’nın Liege şehrinde evlendi. Ancak bu evlilik çok kısa sürdü. Marie ve Barış 22 Haziran 1970’te ayrıldılar.
Kasım 1970’te o güne kadar sürekli Batı enstrümanlarını kullanan Barış Manço, bu kez farklı bir şey denedi ve notalarını Kemençe sanatçısı Cüneyd Orhon’un yazdığı Dağlar Dağlar’ı seslendirdi. Barış Manço’nun gitarı ve kemençeyle buluşan bu türkü, Barış Manço müzik tarzının da başlangıcı oldu.
Bu türkü ile plağı 700.000’den fazla sattı ve Barış Manço hayatındaki tek Platin Plak Ödülü‘nü işte o zaman kazandı. Ödülünü Nisan 1971 İstanbul Fitaş Sineması’ndaki konseri sırasında oyuncu Öztürk Serengil verdi.
Dağlar Dağlar başarısı ile Türk müziği piyasasına tam anlamıyla girmişti Barış Manço. Bugün bile dilimizde olan o türkü, işte o günlerde Barış Manço’yu resmi anlamda hayatımıza kattı.
1970 yılı Barış için oldukça başarılı ve güzel geçiyordu. Bir ilk daha yaptı ve ünlü Moğollar grubu ile birleştiler. Çünkü iki tarafın da amacı ortaktı: Türk kmüziği ile Avrupa’da ünlü olmak.
Barış Manço’nun müziği o zamana kadar hala Batı’nın etkisindeydi ve Moğollar da Anadolu pop tarzında müzik yapıyordu. Ama artık bir bütün olmaya karar vermişlerdi.
Hatta Barış Manço bir röportajında şöyle söyledi: “Artık biz bir bütünüz. Ne ben Moğollar’ın şarkıcısıyım, ne de onlar benim grubum. Yepyeni bir grup olduk. Adımız MançoMongol. Kafaca anlaşan, aynı fikir seviyesine gelmiş olan bizler, yaptıklarımızın daha iyi olması için, sesimizi bütün dünyaya kuvvetlice duyurabilmek için, baş başa vermenin zamanı geldiğini anladık”
Manchomongol’un ilk Türkiye konseri Barış Manço’nun Platin Plak Ödül töreninin yapıldığı Fitaş Sineması’ndaki konserdi. Sadece bir ay içinde bugün hala dilimize dolanan türküler kaydettiler. Bunlardan ”İşte Hendek İşte Deve” tıpkı Dağlar Dağlar gibi çok ilgi çekti ve artık Barış Manço klasiklerindendi.
Haziran 1971’de grupta çıkan anlaşmazlıklar ve Barış’ın sağlık problemleri sebebiyle Machomongol dağıldı.
1971 – 1972 yılları Barış Manço’nun birçok sanatçı ile çalışarak Kurtalan Ekspres’i kurma çabalarıyla geçti. 1972’de Kıbrıs’a giderken asker kaçağı olarak alınan Barış, Belçika Kraliyet Akademisi diploması sayesinde yedek subaylık hakkı kazandı. Ancak askere gitmeden önce Kurtalan Ekspres’i kurdu.
Kurtalan Ekspres adını İstanbul’dan Güneydoğu’ya giden trenden alıyordu. Barış, Mayıs 1972’de grupla stüdyoya girerek ”Ölüm Allah’ın Emri” ve ”Gamzedeyim Deva Bulmam’ı kaydetti. Bu şarkıların yer aldığı plağı da yayınladıktan sonra gönlü rahat bir şekilde ancak kafasında yarım kalmış birçok projeyle askere gitti.
Kurtalan Ekspres dağılmayacağını ve Barış Manço’yu bekleyeceğini açıklamaıştı. Barış Manço askerliği boyunca ordu evinde sahne alsa da dinleyicisine ulaşma ihtiyacını hissediyordu.
Eğitim dönemi biter bitmez plak ile dinleyicisine ulaşma yollarını denedi. Kurtalan Ekspres ile ”Küheylan” ve ”Lambaya Püf De” şarkılarını kaydederek peruklu bir fotoğrafının bulunduğu bir zarfla piyasaya sürdüler.
Küheylan’ın sözleri ve Ağustos 1973’te yayınlanan askerlik sonlarında tamamlanmış olan albümlerde geçen şarkılar sebebiyle Barış Manço ülkücü olarak eleştirilecekti.
İlk video klibini hey Koca Topçu şarkısı için yine bu dönemlerde çektiler. Kurtalan Ekspres grubu olarak çektikleri klip ilgi çekmişlti.
Artık 70’lerin ortalarına geldiğimizde Cem Kara solun, Barış Manço ise sağın sembolü olarak tanınıyordu. Ancak Barış Manço konserlerindeki Bozkurt işaretlerine karşı durarak müziklerinin herkes için olduğunu vurgulamak adına, Hey Koca Topçu’yu sol yumruğunu kaldırarak söylüyordu.
1976’da Kurtalan Ekspres’ten Özkan Uğur’un ayrılmasından sonra bir çatırdama başladı ve bilindik senaryo devreye girdi. Birileri gitti, birileri geldi, ama grup dağılmadı.
Bu sırada Barış, Baris Mancho albümüyle yurt dışında son denemesini yapıyordu. Avrupa’da Baris Mancho, Türkiye’de ise Nick The Chopper adıyla satışa sunuldu. Ancak Doğu ülkelerinde liste başı olsa bile , bir şansı yoktu. Bu albüm başarısız olmuştu. çünkü değerini Doğu ülkelerinden başkası bilemedi.
Barış Manço, değerinin bilinmediği zamanlar yaşıyordu. CBS firması desteğiyle Londra’da Rainbow Tiyatrosu’nda Kurtalan Ekspres ile konser vererek Türkçe ve İngilizce şarkılarda ruhunu semaya uçuruyordu.
Ancak konserden sonra karaciğer enfeksiyonu geçirdi ve karın boşluğunda bağırsağına yapışan bir tümör nedeniyle Belçika’da ameliyat oldu. Sağlık problemleri ne yazık ki onu bir süre müzikten uzakta bırakacaktı.
Barış Manço müziğin aşkına o kadar düşmüştü ki, evlilik konusunda pek başarılı olamıyordu. Ancak 1975’te tanıştığı Lale Çağlar onun sonsuz eşi olacaktı.
18 Temmuz 1978’de Barış Manço ve Lale Çağlar evlendi ve müzikle dolu bir masalla bir ömür mutlu yaşadılar. 19 Mayıs 1981’de ilk çocukları Doğukan Hazar Manço, Temmuz 1984’te de ikinci çocukları Batıkan Zorbey Manço da onlara katılacaktı.
Haziran 1978’de Barış Manço yeni plağını hazırlamak için çalışıyordu. Barış Manço’nun Kurtalan Ekspres ile 6 ay boyunca çalıştığı albüm 1979’da başarıyla yayınlandı.
”Yeni Bir Gün”, Barış Manço’nun Türk,iye’deki yerini sağlamlaştırdı. Barış, birçok röportajında bu dönemi ustalığa geçiş olarak açıkladı. 1979’da Cem Karaca’nın Türkiye’deki etkisini yitirmeye başlaması da Barış Manço’nun Türkiye’de yeniden doğuşunu hızlandıran önemli bir olaydı.
Barış Manço Türkiye’ye girdiği bu albümle progresif rock için en iyi örnekelrdendi. ”Sarı Çizmeli Mehmet Ağa”, ”Aynalı Kemer” gibi şarkılarla sonunda bizim Barış abimiz oluyordu. Üstelik de kendi tarzından ödün vermeden.
Onu bunca sevmemizin en önemli sebeplerinden biri de buydu; birbirine zıt duracak iki şeyi bir araya getiriyor ve mükemmel yeteneğiyle onu bize sevdiriyordu. Progressive müzikle harmanladığı bu güzel şarkılar elbette hit olmuştu.
Barış Manço, 1979’da Yılın Erkek Sanatçısı ünvanına sahip olmuştu. Yeni Bir Gün şarkısı bunun yanında, Yılın Bestecisi – Albümü – Düzenlemesi ödüllerini de getirmişti.
Bu güzel anların nazarı elbet çıkacaktı. Onu gönlümüzün sanatçısı yapan şarkılarını söylediği Belçika konserinden dönerken Edirne’de bir trafik kazası yaşandı ve belk kemiği çatlayan Barış Abi iki ay sahnelerden uzak kaldı.
Barış Manço bu dönemde ilk kez başka bir sanatçıya beste verdi. Siparişi üzerine Nazan Şoray için hazırladığı ”Hal Hal” şarkısının kaydında yine Kurtalan Ekspres vardı ve 45’lik olarak yayınlandı.
Bu şarkı değerini buldu ve yılın şarkısı ödülünü kazandı. Nazan Şoray’a da Altın Plak kazandırdı.
Bu şarkıyı daha sonra Barış Manço kendi sesinden de seslendirecekti. ”Eğri Büğrü” ile birlikte yayınladığı bu plak Barış Manço’nun son plağı olacaktı. ”Hal Hal” 80’lerin popüler şarkısıydı artık ve Türk halkı bu takıyı bu şarkıyla öğrendiğinden Barış Manço ile bir anılacaktı.
Temmuz 1981’de ”Sözüm Meclisten Dışarı” albümü yayınlandı ve bu albümde yer alan ”Arkadaşım Eşek” büyük küçük herkesin beğenisini kazandı.
Ayrıca ”Dönence” ve ”Gülpembe” ile 80’li yıllar boyunca devam edecek bir üne sahip oldu. Özellikle Gülpembe çok merak uyandırdı. Oysaki Barı Manço onu 1957’de Şeker Bayramı’nda yitirdiği babaannesi Nimet Hanım için yazmıştır. Şarkının duygusu salt sevginin ta kendisidir.
Barış Manço bu yarışmanın TRT tarafından yapılan Türkiye elemelerine ”Kazma” şarkısıyla katıldı. Çok beğeni toplasa da jüri tarafından ön elemeyi geçemedi.
Bu elemeden sonra Barış Manço şunları söyledi: “Aslında benim jürim elli milyondur. Esas kararı onlar verecektir. Döneceğim ve parçayı plak yapacağım. O zaman her şey ortaya çıkacak”
Gerçekten de o zaman her şey ortaya çıkmıştı.
Barış Abi artık gerçek bir ağabeydi. 1983’teki ”Estağfrullah… Ne Haddimize!” albümündeki ”Kazma” ve ”Halil İbrahim Sofrası” gibi şarkıların sözleriyle adeta Türk halkının söylemek istediklerini söylüyordu.Bu albümde ”Kol Düğmeleri’ni de tekrar düzenledi ve bu haliyle de büyük beğeni topladı. Bunun üzerine 1983’te Türk pop müziği dalında yılın sanatçısı seçildi.
1985’teki 24 Ayar albümü kapağında Kurtalan Ekspres yazamyan ilk Barış Manço albümüydü. Aslında Kurtalan Ekspres Barış Manço’ya eşlik etmişti.
Bu albümle birlikte soundu değişen Kurtalan Ekspres, Barış Manço için son kez canlı çalmıştı. Çünkü Barş Abi, artık albümlerinde bilgisayar soundlarına yer vererek Kurtalan Ekspres’i de sadece sahnede tutmak niyetindeydi. Ancak 1988’den sora Kurtalan Ekspres adı grubun kendi içinde yaşadığı sorunlar sebebiyle sadece Barış Manço konserlerinde göründü.
Barış Manço bu albümünde daha çok çocukların ilgi odağı olmuştu. Bundan sonra da hep çocukların Barış Abisi olacaktı.
Barış Manço’nun müziğe olan tutkusu malumdu ama her zaman kafasında kurduğu TV projeleri de vardı. Özellikle çocuklara yönelik bir program her zaman hayaliydi. Sonunda bu hayali de gerçek oldu. İyi ki de oldu. Yoksa biz Barış Abisiz bir dünyada 90’lar kuşağı oalrak nasıl büyürdük…
TV projesini hayata geçirmek için TRT 1 kanalına daha önce yapılmamış bir program önerisiyle gittiğinde bunca zaman ona olumsuz yanıtlar veren kanal bu sefer katısız kalamadı. ”Barış Manço ile 7’den 77’ye” 1988 yılında dünyaya gelmiş oldu. Böyle dile getiriyorum, çünkü hepimizi onunla buluşturan bu program Barış Abi’nin üçüncü çocuğu olmuştu.
Gerçekten adı gibi 7’den 77’ye herkesin ilgisini çekmişti. Tabi ki başta biz 90 kuşağı çocuklarını, sonra da o çocukların ebeveynlerini ekrana kitliyordu.
Bu programla hepimiz Barış Abi’yle beraber gittiği 150’den fazla ülkeye gidip oraları gezerek onunla birlikte ”dünyanın en çok yer gezen çocukları” olduk ve Barış Abi hepimize yolculuk boyunca uslu durduğumuz için, söz dinleyip ıspanak yediğimiz için, bayram sabahları erkenden kalktığımız için hep 10 puan verdi.
”Adam Olacak Çocuk” ile çocuklara övgüler verirken, ”ikinci Kahvaltı”, ”Dönence” ve ”Dere Tepe Türkiye” ile yetişkinlerle buluştu.
Barış Manço 1 Şubat 1999’da Moda’daki evinde kalp krizinden öldü.
Bence hepimizin sevgisini yüreğinde taşımak, kan pompalaması gereken bir organa fazla gelmişti. Barış Abi bizleri bırakıp sonsuzluğa gitti.
Devlet sanatçısı ünvanı olan Barış Manço’ya devlet tarafından ona yakışır bir tören düzenlendi. 3 Şubat 1999’da üzerinde Galatasaray bayrağı da bulunan Türk bayrağına sarılı tabutu Atatürk Kültür Merkezi’ne getirildi ve bir tören yapıldı. Kanlıca Mihrimah Sultan Mezarlığı’nda toprağa verildi. Mezarına ”Gesi Bağları” yorumundan sebep Kayseri Gesi beldesinden getirilen topraktan atıldı.
Barış Manço’nun ölümünden sonra Kadıköy Moda’daki köşkü müze haline getirildi. Şu anda Barış Abi’nin kişisel eşyalarını nsergilendiği bu müze şarkıları ve sevgimizle birlikte hala onu yaşatmaktadır.
Hepimiz onun gözünde adam olacak çocuklardık ve bir şekilde hepimiz ”adam” olduk. Onu yanıltmayan bizler adına ve sizlerin de yerine bu satırlardan uzanıp önce sevgimizi, sonra özlemimizi iletiyorum Barış Abi’ye. En çok 10 puanları özlediğimizi ve her bayram sabahı erkenden kalktığımızı bilmeni istiyorum.
”Adam Olacak Çocuk” ile yetenekelrimizi keşfetmemizi sağladığın için, ”7’den 77’ye” hepimizin sevgilisi olduğun için, bize yüzlerce ülkenin varlığını daha küçücükken öğrettiğin için ”İkinci Kahvaltı” ile aile büyüklerimizle buluştuğun için, hepimizin kalbinde kurduğun taht için, seni böylesine sevdiğimiz için, önce kendi adıma sonra da sizler adına çok ama çok teşekkür ederim Barış Abi. Çünkü biz seni 7’den 77’ye hep çok sevdik.
Sen iyi ki vardın ve şimdi biliyorum ki, olmasaydın, olmazdı…
Damla Karakuş
[email protected]
Biyografisini okumak istediğiniz kişileri lütfen bizimle paylaşın.
Kaynak:Enson haber Biyografi