Fransız fizikçisi ve matematikçisidir. Lyon’da 20 Ocak 1775’de doğmuştur. Fransa Marsilya’da 10 Haziran 1836’da hayata veda etmiştir. Çocukluğunda özel eğitim gördü ve matematiğe olan büyük yeteneğiyle 12 yaşında zamanının matematik bilgilerini öğrendi. 13 yaşında, koni kesitleri konusunda bir inceleme yayımladı. Fransız Devrimi sırasında Lyon Kent Meclisi üyesi olan babasının giyotinde öldürülmesi ve 5 yıllık eşinin ölümü onu yaşamının sonuna kadar etkiledi. Genç yaşlarda geçimini matematik dersleri vererek sağladı.
1801’de fizik ve kimya öğretmenliği yapmak üzere Bourg’a taşındı. 1802’de Considerations sur la Théorie Mathématique du Jeu (Şans Oyunlarını Matematik Kuramı Üzerine Düşünceler) adlı eserini yazdı. Bu eser ona Lyon’da lise öğretmenliği daha sonra 1809’da politeknik okulunda mekanik profesörlüğü sağladı. 1814’te Paris Bilimler Akademisi üyeliğine seçildi. Avogadro varsayımını, Avogadro’ dan bir yıl sonra ondan bağımsız olarak ileri sürdü. College de France’da fizik ve edebiyat fakültelerinde felsefe dersleri okuttu.
Andre Ampere’in elektrodinamikle uğraşması 1820’lerden sonra başlar. Bilimler Akademisi’nde, Danimarkalı fizikçi H. C. Oersted‘in deneylerinin gösterilmesi üzerine elektrik akımı taşıyan iki iletken telin birbirine etkisi konusunda kendi adıyla tanınan yasayı {Ampère yasası) ileri sürdü. 1826’da Sur la Theorie Mathématique des Phenomenes Elekctrodymaniques Uniquement Deduite de l’Experience. (Elektrodinamik Olayının Kuramı) adlı eserinden manyetikliği moleküler akımlarla açıkladı.
Elektrik akımının manyetik etkileri konusunda bir dizi makalede, bugün kullanılan “Elektrostatik” ve “Selenoid” gibi terimleri kullandı. Bir telden geçen akımın yarattığı manyetik alan yönünü saptamaya yarayan “sağ el” kuralını ortaya koydu. Zamanından çok ileri bir görüşle “bir maddenin manyetik özelliklerinin, molekülleri içinde direnç görmeden sürekli akan, küçük dairesel akımlardan ileri geldiğini” ileriye sürdü. Klasik elektrodinamiğin kurucusu olan J. Maxwell’in “elektrodinamiğin Newton’u” dediği A.M. Ampère’in adı elektrik akım şiddeti birimine verildi ve böylece ölümsüzleştirildi.
Memoire sur l’intégration des Equations aux Differences Partielles (Kısmi Türevli Denklemlerin integral Hesabı Üzerine İnceleme) 1814; La Theorie Analityque des Phenomenes Electrodynamiques Uniquement Doduite de Lexperience (Elektrodinamik Olayların Yalnız Deney Yoluyla Varılmış Analitik Kuramı) 1827; Oeuvres (Eserler) 1854-1862 ölümünden sonra 17 cilt olarak yayımlandı.
kaynak:nkfu
Rudolf Clausius; Alman fizikçisidir (Köslin 1822 – Bonn 1888).
Berlin Üniversitesi’nde öğrenim gördü (1840-1844), aynı kentte lise öğretmenliğine başladı. 1847’de fen bilimleri dalmda doktorasını tamamladı, 5 yıl süreyle Berlin’deki topçuluk ve mühendislik okullarında fizik öğretmenliği yaptı. 1855’te Zürich Politeknik Okulu’ nda ders vermeye başladı ve 1857’de de Zürich Üniversitesi’ne profesör olarak atandı. Kendisine yapılan çağrıya uyarak 1867’de Würzburg Üniversitesi, 1869’dan sonra da Bonn Üniversitesi’nden fizik kürsülerini yönetti. Mekanik ısı kuramının kurucusu olarak bilinen Clausius, 1850’de yayımlanan bir çalışmasında, ısı enerjisinin soğuk bir cisimden daha sıcak bir cisme iletilebilmesi için bir iş yapılması gerektiğini açıklayarak, Carnot devresi olarak bilinen termodinamik hal değişimlerinin açıklanmasını sağladı. Clausius’un bu buluşu, termodinamiğin 2. yasasının temelini oluşturur. Bilimsel çalışmalarına, esnekliğin matematiksel olarak incelenmesiyle başlayan Clausius çalışmalarını bundan sonra ısı olayları üzerinde yoğunlaştırdı ve 1854’te “entropi” kavramını ileri sürerek, termodinamiğin 2. yasasının daha açık olarak anlaşılmasını sağladı. 1856’da termodinamiğin 2. yasasını ilk kez buhar makinelerine uygulayarak, termodinamik yasalarının teknik alanda da kullanılabileceğini gösterdi. Fiziğe bir başka katkısı da gazların kinetik kuramı üzerinde oldu. Uzun süre çalıştığı bu konuda elde ettiği sonuçları, 1857′ de yayımladı. Gazların karışma hızlarının sınırlı olmasını “serbest yol” kavramını ileri sürerek açıkladı. Bu alandaki çalışmalarından ötürü gazların kinetik kuramının kurucularından sayılır. Bir ara elektrodinamik üzerinde çalıştı, elektroliz olayının kuramım inceledi. 1852’de elektrik akımının ısı etkisinden yararlanarak ısı enerjisinin mekanik eşdeğerini de ölçtü.
kaynak:nkfu
Robert Boyle; İngiliz fizikçisi ve kimyacısıdır (İrlanda/Lismore 1627-Londra 1691).
1638’de özel öğretmeniyle birlikte Avrupa’nın bilim merkezlerini kapsayan bir geziye çıktı. 1645’te Oxford’a giderek Robert Hook ile birlikte ilk bilimsel çalışmalarına başladı. 1668’de Londra’ya yerleşti, laboratuvarında bilimsel çalışmalarını sürdürdü. Kimyaya deneysel yöntimi getirmesi nedeniyle çağdaş kimyanın kurucusu sayılır. Sceptical Chymist (Kuşkucu Kimyacı) 1661, kimya çalışmalarını topladığı en önemli eseridir. Yetkin bir deneyci olarak çağında kullanılan birçok aleti geliştirdi.
Otto von Guericke’nin 1654’te yaptığı bir hava boşaltma tulumbasını geliştirdi, düşük basınç altında damıtma işlemini tanımladı ve bu amaçla Hook’un katkısıyla 1658’de bir düzenek geliştirdi. Daha sonra açık hava basıncının özelliklerini inceledi, cıva dolu bir U borusu yardımıyla cıva sütununun belirli bir düzeyde durduğunu ve bunun açık hava basıncından kaynaklandığını ortaya koydu. Havanın en az üç bileşenden oluştuğunu, birinin su buharı, ikincisinin ışık duyumu üreten çok hafif bir madde, üçüncüsünün ise ağırlığı ve ışığı kırma niteliği bulunan sıkıştırılabilen ve genleşebilen bir akışkan olduğunu ileri sürdü. Bu konudaki ilk deneysel bulgularını 1660’ta yayımladı. 1662’de yardımcısı Towneley ile birlikte gazların hacimlerinin basınçla ters orantılı olduğunu açıkladı; belli hacimdeki havanın üzerindeki basınç iki katına çıkarıldığında hacminin yarıya indiğini ya da basınç azaltıldığında hacminin genleştiğini saptadı. Belirli bir sıcaklıkta bir gazın basıncıyla (P) hacminin (V) ters orantılı olduğunu belirten ve PV= sabit biçiminde belirtilen gaz yasası, aynı çalışmayı yapan Fransız fizikçi Mariotte ile birlikte onun adıyla anılır (Boyle-Mariotte Yasası). Yanma konusundaki buluşlarını 1673’te yayımladı. Yanma olayından havanın ancak bir bölümünün yanma için uygun olduğunu, geri kalan bölümünün bilinmediğini ortaya attı ve havanın bu olayda temel öğe olduğunu yaptığı deneylerle tanımladı. Asit ve alkalilerin genel tanımlarını verdi, ekşi tadı olan asitlerin turnusol vb gibi bitkisel boyaların (indikatör) renklerini değiştirdiğini, alkalileri ise yeniden eski renklerine döndürdüğünü saptadı. Birçok sıvı ve katımın özgül ağırlıklarını saptadı; nitrat asidiyle karıştırarak 1665’te ilk soğutma karışımını hazırladı; kurşun şekerini (kurşun asetat) ısıtarak asetonu elde etti. Fosfor üzerine yaptığı çalışmalar sonucunda fosforun yalnız havada ışıldadığını, çok küçük miktarda fosforun ışıldaması sonucu belirlenebileceğini, fosforun zeytinyağı ve başka yağlardaki çözeltilerinde de pırıldamanın oluştuğunu, fosforun uzun süre hava temasında kalmasında görünür dumanlardan ayrı olarak keskin bir kokunun (ozon) oluştuğunu saptadı ve fosfini elde etti.
Başlıca eserleri: New Experiments Physico-Mechanic al Touching the Spring of the Air (Havanın Sıkıştırılabilirliği ve Etkilerine İlişkin yeni Fiziko-Mekanik Deneyler) 1660; Experiments Touching Colour (Renklere İlişkin Deneyler) 1664; New Experiments Touching the Relation Betwixt Flame and Air (Alev ve Hava Arasındaki İlişki Üzerine Yeni Deneyler) 1673; New Experiments to Make Fire and Flame Stable and Ponderable (Ateş ile Alevi Kararlı ve Tartılabilir Kılmak İçin Yeni Deneyler) 1673; Reflections Upon the Hypothesis of Alcali and Acidum (Alkali ve Asit Hipotezi Üzerinde Düşünceler) 1675.
kaynak:nkfu
Emrullah Efendi;(1858-1914)
Tanınmış bir Türk siyaset ve bilim adamıdır. Lüleburgaz’da doğdu. Babası bir tacir olan Ali Efendi’ dîr. 1881’de Mekteb-i Mülkiye-i Şahane’yi o yıl mezun olanlar arasında ikinci olarak bitirdi (birincilikle bitiren İbrahim Hakkı Efendi sonradan sadrâzam olmuştur).
Emrullah Efendi 1882’de Yanya, 1884’te Selanik, sonra Halep, 1891’de İzmir vilayetleri (eyaletleri) maarif müdürü oldu. 1900’de Meclis-i Maarife üye atanarak İstanbul’a geldi. «Servet-i Fünun» dergisinde ilmi makaleler yayınladı. 1902’de «Muhitu’l-Maarif» adındaki çok geniş tutulmuş, fakat pek ilmi olan ansiklopedisinin ilk cildini çıkardı; bu cildi sonradan düzenleyerek bir kere daha bastırdıysa da, “elif” (a) harfinin ortalarını geçemedi. Meşrutiyet’te Galatasaray Müdürü, Kırklareli mebusu, 1909’da maarif nazırı (milli eğitim bakanı), 1911’de tekrar maarif nazırı oldu. Üniversite’de de felsefe okuttu. Yeşilköy’deki evinde öldü, Fatih Camisi bahçesine gömüldü. İlmi zihniyete ulaşmış bir kimseydi, orta öğretimde yaptığı ıslahat, felsefe kitap ve makaleleri değerlidir.
kaynak:nkfu
Mustafa İnan; (d. 24 Ağustos 1911, Adana-ö. 5 Aralık 1967, Freiburg, Almanya), Türkiye’de çağdaş deneysel mekanik öğretiminin yaygınlaşmasına öncülük eden Türk mühendis ve mekanik bilgini.
1937’de Yüksek Mühendis Mektebi’ni birincilikle bitirdi. Devlet bursuyla gönderildiği İsviçre’de Zürich Teknik Üniversitesi’nde (ETH) doktora çalışmasını tamamladı (1941). İstanbul’a dönünce Yüksek Mühendis Mektebi’nde ders vermeye başladı. Bu okulun 1944’te İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) olmasından sonra doçentliğe getirildi. Kendisinin kurduğu Teknik Mekanik Kürsüsü’nde profesörlüğe yükseldi. Ek olarak Makine Fakültesi’nde mukavemet profesörü ve Yapı Malzemeleri Laboratuvarı yöneticisi olarak bu üniversitede uzun yıllar ders verdi. 1955-57 arasında İnşaat Fakültesi dekanlığını 1957-59 arasında da İTÜ rektörlüğünü yürüttü.
Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) kurulmasında etkin rol oynayan İnan’ın anısına 1971’de temel bilimler dalında TÜBİTAK Hizmet Ödülü verildi.
İnan’ın İsviçre’de doktora yaptığı dönemde, izotropik saydam maddelerde dış kuvvetlerin uygulanmasından sonra ortaya çıkan optik özellik değişikliklerinin incelenmesini konu alan ışılesneklik (fotoelastisite), mekanikçilerin üzerinde en çok çalıştığı konulardan biriydi. Doktora tezinde Vierendeel kirişlerinin mekanik ve ışılesnek incelemesini ele alan İnan, deneysel yöntemlerle çalışarak, selüloit, bakalit gibi maddelerdeki gerilmelerin resmini çekti, eğrilerini çizdi. Tez konusu olan köprünün polaroitten bir modelini yaparak, gene deneysel yoldan, teğetsel gerilmenin eğriliğe bağlı olduğunu ortaya koydu ve bu gerilmenin sınır boyunca değişmez kaldığı bir profil elde etti. İnan’ın doktora tezinde vardığı sonuçlar mekanik bilginlerine temel veriler sağladı. Ayrıca ünlü Türk matematikçisi Cahit Arf‘a da esin kaynağı oldu. Değişik yüzeyler için aynı profilleri veren formüllerden yola çıkan Arf, esnek biçim değişikliklerindeki serbest sınır problemini çözmeyi başarmıştı.
İnan gerek dersleri, gerek yapıtlarıyla, direnç ve esneklik konusunun Türk mühendisleri arasında yaygınlaşmasını sağlayan bilim adamlarından biridir. Mekanikte matematiğin önemini vurgulayan ve dersleri arasına vektörel cebri de katan İnan’ın Türkiye’de mekaniğin gelişmesine önemli bir katkısı da, matematikte var olan asal matrisi çubuk sistemlerine uygulaması ve “taşıma matrisi” kavramını tanıtmasıdır. Elastomekanikte Başlangıç Değerleri Metodu ve Taşıma Matrisi (1964) adlı yapıtında, esneklik mekaniğinde geçen doğrusal diferansiyel denklemlerin çözümü ve integral alma değişmezlerinin belirlenmesiyle ilgili başlangıç değerleri yöntemini matris hesabı yönünden incelemiş, problemlerde temel görevi üstlenen “taşıma matrisi”ni tanımlamış, bu matrisi doğrudan belirleme yöntemini anlatarak özelliklerini araştırmıştı. Cisimlerin Mukavemeti (1967) adlı yapıtı da, direnç konusundaki temel başvuru kaynaklarından biridir ve birçok dile çevrilmiştir. Bu yapıtında direncin matematik temellerini verir, direnç kavramını biçim değiştirmeyen cisimler mekaniğinden ayırır ve burulmayı bir kararlılık sorunu olarak ele alır.
1946’da Paris’te düzenlenen Mekanik Kongresi’ne bir bildiriyle katılan İnan, 1952’de İstanbul’da toplanmasına öncülük ettiği VIII. Kuramsal ve Uygulamalı Mekanik Kongresi’ne basit eğilmeye uğrayan şeritlerin vurgu kararlılığına ilişkin bir çalışmasını sundu. Enine kesitlerin basık olduğu durumu ele alarak, kararlılık olayını diferansiyel denklem yoluyla incelediği ve kritik eğilme momenti için kapalı bir formül geliştirdiği bu özgün çalışması büyük ilgi topladı.
1948’de İTÜ’de başlattığı, bugün de sürdürülmekte olan “Uygulamalı Mekanik Semineri”, yapıtları ve yönettiği doktora çalışmalarıyla Türkiye’de bir mekanik okulunun oluşmasını ve birçok bilim adamının yetişmesini sağlayan İnan tarih, edebiyat, dilbilim, felsefe ve matematiğe ilişkin pek çok makalesiyle de bilimin yaygınlaşmasına katkıda bulunmuş, üniversitelerin çağdaş bir yapıya kavuşması için çalışmıştır. Elastik Çubukların Genel Teorisi (1966) ve Düzlemde Elastisite Teorisi (ös 1969) öbür yapıtlarıdır.
kaynak:nkfu
William Huggins; (d. 7 Şubat 1824, Stoke Nevvington, Londra – ö. 12 Mayıs 1910, Londra, İngiltere), spektroskop (tayf-ölçer) kullanan ilk astronomlardan İngiliz bilim adamı. Çalışmalarıyla gökcisimlerinin gözlemlenmesi alanında yeni bir çığır açmıştır.
1863’te, yıldızların Güneş’te ve Yer’de bulunan elementlerden oluştuğunu kanıtladı. 1866’da bir novayı incelerken parlak hidrojen çizgilerine rastladı ve bu salımın, sıcaklığı yıldızın yüzeyinden daha yüksek olan bir hidrojen gazı kabuğundan kaynaklandığı sonucunu çıkarttı. 1868’de kuyrukluyıldızların ışıldayan karbon gazı ışığı saldığını gösterdi ve aynı yıl, tayf çizgilerindeki Doppler kayması olgusundan yararlanarak yıldızların radyal hızlarını (yıldızların hareket hızlarının Yer’den bakış doğrultusundaki bileşeni) ölçmeye çalıştı. 24 Haziran 1881’de, ilk kez bir kuyrukluyıldızın tayfının fotoğrafını çekmeyi başardı; aynı başarıya ondan ayn çalışan Henry Draper da ulaştı. Huggins 1897’de “sir” unvanı aldı.
kaynak:nkfu
Marshall Warren Nirenberg; (d. 10 Nisan 1927, New York kenti, ABD – ö. 15 Ocak 2010, New York kenti, ABD ),
ABD’li biyokimya bilginidir. Genetik şifrenin çözülmesine katkılarından dolayı 1968 Nobel Fizyoloji ya da Tıp Ödülü’nü Robert W. Holley ve Har Gobind Khorana ile paylaşmıştır.
Michigan Üniversitesi’ndeki doktora çalışmalarını 1957’de tamamladı. Aynı yıl Maryland’deki Ulusal Sağlık Enstitüleri’nde çalışmaya başladı. 1965’te Ulusal Bilim Madalyası’nı aldı. Nobel Ödülü kazandıran çalışmasında dezoksiribonükleik asitte (DNA) ve bazı virüslerdeki ribonükleik asitte (RNA) yer alan ve “anlamsız” olarak nitelendirdiklerinin dışında kalan üçlü azotlu baz gruplarının (kodon), belirli amino-asitlerin hücre proteinlerine eklenmesine yol açtığını gösterdi.
kaynak:nkfu
Jan Hendrik Oort; (d 28 Nisan 1900, Franeker – ö. 12 Kasım 1992, Leiden, Hollanda), Samanyolu Gökadası’nın kendi düzlemi üzerinde ve merkezi çevresinde döndüğü varsayımını ortaya atan Hollandalı astronomdur. Bugün genel olarak kabul edilen bu varsayımın benzer bir biçimini İsveçli astronom Bertin Lindblad da ileri sürmüştür.
1924’te Leiden Gözlemevi’ne astronom olarak atanan Oort, 1945-70 arasında da bu gözlemevinin yöneticiliğinde bulundu. Bu dönemde özellikle gökada dinamiği ve yapısı üzerine araştırmalar yaptı. Lindblad’ın 1925’te gökada sisteminin dönmekte olduğu yolundaki kuramım ortaya atmasının ardından Oort, 1927’de bu kuram üzerinde bazı uyarlamalar yaparak varsayımı elde edilmiş son verilerle uyumlu duruma getirdi ve böylece kurama son biçimini kazandırdı.
Oort 1950’de, kuyrukluyıldızların Güneş’ in çevresinde bir ışık yılı kadar uzaklıkta dolanmakta olan büyük bir küçük parçacık bulutundan türediği görüşünü ortaya attı. 1956’da da, Hollandalı astronom Theodore Walraven ile birlikte, Yengeç Bulutsusu’ndan gelen kutuplanmış ışık ışınlan üzerinde geniş bir araştırmaya girişti. İki bilim adamı bu ışınların, güçlü magnetik alanlarda dairesel yollar üzerinde hareket etmekte olan elektronlarca oluşturulduğunu gösterdiler.
1953’te ABD Ulusal Bilim Akademisi’nin yabancı üyeliğine seçilen Oort, 1935-48 arasında Uluslararası Astronomi Birliği’nin genel sekreterliğini, 1958-61 arasında da başkanlığını yaptı.
kaynak:nkfu