Etiket: Ece

Ece Temelkuran Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında

Ece Temelkuran, 22 Temmuz 1973 tarihinde İzmir’in Bornova ilçesinde doğdu. 1991 yılında Bornova Anadolu Lisesi’ni bitirdikten sonra, 1995 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni tamamladı.

1993 yılında Cumhuriyet’te gazeteciliğe, Patika dergisindeki yazarlığa giriş yaptı. Çok farklı alanlarda çalışmalar yapıtı. 1996’da yazdığı “Bütün Kadınların Kafası Karışıktır” adlı kitabı sayesinde Alman hükümeti tarafından yılın gazetecisi seçildi.

“BEKAREK TESTİ SUÇTUR”

1997 yılında “Oğlum Kızım Devletim-Evlerden Sokaklara Tutuklu Anneleri” adlı araştırma kitabı yayınlandı. Yazdığı “Bekâret Testi Suçtur” adlı makalesiyle Tabipler Odası Yılın Araştırma Yazısı ödülünü aldı.

Bir dönem CNN Türk’te muhabirlik yaptı. Dünya Sosyal Forum’unu izlemek için 2003’te Brezilya’ya, 2004’te Hindistan’a gitti. Venezüella ve Arjantin’deki ekonomik krizden sonra oluşan halk hareketini inceleyerek “Buenos Aires’te Son Tango” adı altında bir yazı dizisi yayınladı. Birgün, Milliyet ve Habertürk gazetelerinde yazdı. Habertürk TV kanalında iken “Kıyıdan” adlı bir programı sundu. Ancak 4 Ocak 2012 tarihinde Temelkuran’ın işine son verildi.

ÖZEL HAYATI

Yazar Metin Solmaz ile 1996 yılında evlenip 1998 yılında boşandı. Gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun oğlu Özgür Mumcu ile 2007 yılında evlenip 2009 yılında boşandı.

KİTAPLARI

Bütün Kadınların Kafası Karışıktır (İletişim, 2008)

Oğlum Kızım Devletim-Evlerden Sokaklara Tutuklu Anneleri (Metis, 1997)

Kıyı Kitabı (Everest, 2002)

İç Kitabı (Everest, 2002)

Dışarıdan Kıyıdan Konuşmalar (Everest, 2004)

İçeriden Kıyıdan Konuşmalar (Everest, 2005)

Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita! (Everest, 2006)

Ne Anlatayım Ben Sana! (Everest, 2006)

Ağrının Derinliği (Everest, 2008)

Muz Sesleri (Everest, 2010)

İkinci Yarısı (Everest, 2011)

Kayda Geçsin (Everest, 2012)

Düğümlere Üfleyen Kadınlar (Everest, 2013)

Devir (Can, 2015)

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , , , , , , , , ,

Özge Ece Üner Kimdir?

Hayatı

Özge Ece Üner, 1981 yılında İstanbul‘da doğdu. CNN Türk’ün bir dönem genel müdürlüğünü yapan Dinç Üner’in kızıdır. Liseyi Koç Özel Lisesi’nde okuduktan sonra Koç Üniversitesi Tarih ve Sosyoloji bölümünü bitirdi. Üniversiteden sonra Paris’e giderek Sarbonne Üniversitesi’nde Fransız dil eğitimini aldı. Devamında Brüksel’e giderek Avrupa Birliği konusunda eğitim aldı.

Tarih 8 Şubat 2013’ü gösterirken CNN Türk spikerlerinden olan Deniz Bayramoğlu ile Roma’da dünyaevine girdi.

Kariyeri

2003 yılında NTV’nin Avrupa Birliği muhabiri olarak göreve başladı. 3 yıl sürdürdüğü görevinden 2006’da ayrıldı. CNN Türk’le anlaşmadan evvel 4 ay kadar süreyle Star TV’de muhabirlik yaptı. 2006 yılında CNN Türk’te spor haberlerini sunmaya başladı. Bir süre Şirin Payzın’ın yerine sabah haberleri sundu. Yine CNN Türk’te Orkun Yazgan ile birlikte “Yeni Gün” programını sundu.

Habertürk Yılları

Ahu Özyurt ve Pelin Çift’in ardından 2009 yılında Yiğit Bulut aracılığıyla Habertürk’e transfer oldu. 2010 yılında “Olduğu Gibi” adlı tartışma programını, 2011 yılında “Akşam Raporu” isimli haber programını sundu. 2012 yılından beri “Enine Boyuna” adlı programı sunmaktadır.

Show TV Serüveni

Özge Ece Üner, Erhan Çelik’in Habertürk’e geçmesinin ardından Show TV kanalına transfer oldu. 6 Ocak 2014 tarihinden beri Show TV Ana Haber programını sunmaktadır.

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , , , , ,

Ece Ayhan Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında

Kelimeleri o güzel beyninde evirip çeviren, sonra onlardan adeta bir oyun hamuruyla oynuyormuşçasına şiir yapan adam, Ece Ayhan.

Şiirin gösterdiği yönün kalbinin kuzeyi olduğunu daha küçücük bir çocukken çözmüş o. Şanslı ve çalışkanmış da…

Hastalıkla boğuşarak geçirdiği ömrünün arasına ne çok şiir, ne çok fikir sığdırmış. Zürafaları kıskandıracak kadar uzamış ki ruhunun boyu, ondan olmuş demek böyle. Ayakları şiir denince bir türlü yere basmadığından. Reddettiği tek düze hayattan…

Ama yine de o kalbinin kuzeyinde yaşamayı tercih ederek “keşke” bırakmamış belli ki içinde…

Çocukluğu

Ece Ayhan, 1931’de Muğla, Datça’da Behzat Bey ve Ayşe Hanım’ın ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailesi ona doğduğunda Ece Ayhan Çağlar adını verdi.

Aslen Gelibolulu olan babası Behzat Bey’in mal müdürlüğü görevi nedeniyle Datça’da yaşıyorlardı. Behzat Bey’in babası Ağır Ceza Mahkemesi Başkatibi, dedesi ise zamanında Gelibolu Müftülüğü görevindeydi.

Annesi Ayşe Hanım’ın ise babası Hafız İbrahim Deniz’in tarafı Eceabat’ın Yalova köyüne yerleşmişlerdi. Aslında çiftçilik ve tüccarlıkla uğraşıyordu. Eceabat’a bağlı Sivli Köyü’nün imam isteği üzerine bu köye imam olarak atandı.

Ece Ayhan, kültürlü ve varlıklı bir ailede büyüyordu, şanslıydı. 1932’de Behzat Bey, Küre’ye Mal Müdürü olarak atandı. Ancak 1933’te görevinden istifa etti ve bir avukatın yanında arzuhalci olarak çalışmaya başladı. Artık ailesinin geçimini buradan sağlayacaktı.


Eğitim hayatı

Ece Ayhan, 1938’de Eceabat’ta ilkokula başlamıştı ki, ikinci sınıfa Çanakkale’de İstiklal İlkokulu’nda devam etti. Üçüncü sınıfa geçtiğinde ise artık İstanbul’da yaşayacaklardı. Çağlar ailesi 1940’da Çanakkale’den İstanbul’a yerleşti. İlkokulu Karagümrük, Atikkale’deki 19. İlkokul’da tamamladı.

Ortaokulu, Zeyrek Ortaokulu’nda, liseyi de o zamanki Taksim Lisesi, şimdiki adıyla İstanbul Atatürk Erkek Lisesi’nde okudu.

Üniversite eğitimi için tercihi ise, 1953 yılında parasız yatılı ve burslu şekilde başladığı Ankara Üniversite Siyasal Bilgiler Fakültesi oldu. 1959 yılında artık mezun olmuş ve öğrenciliğini sonlandırmıştı.


Edebiyata yönelmesi

Ece Ayhan, yazmanın tadına erken yaşta varmış şairlerdendi. Öyle ki, şiire merak sardığında henüz ortaokul sıralarındaydı. İlk şiir denemelerini yaptığı bu yıllarda bile bir gün hep yazacağı, iyi bir şair olacağı aslında belliydi. Üniversitede, “Lautreamont, Apollinaire ve Rimbaud” eserlerini orijinal metinlerinden okuyarak şiir anlayışına yön vermişti. Bunun yanında üniversite için seçtiği bölüm onun kaderiydi. Çünkü ileride İkinci Yeni için Cemal Süreya, Sezai Karakoç gibi isimlerden bahsederken haneye Ece Ayhan da eklenecekti.

1954’te ilk şiirini “Türk Dili” dergisinde yayınlama imanını bulmuştu ve artık arkası gelebilirdi. Sonrasında “Türk Dili, Varlık, Yenilik, Seçilmiş Hikayeler Pazar Postası, Yeditepe” dergilerinde şiirleri yer alacaktı.

Ama en beğenilen ve onun “Ece Ayhan” olmasında katkısı olan en değerli şiirleri, Pazar Postası’nda yayınladıkları olacaktı.

1959’da “Kınar Hanım’ın Denizleri” adını verdiği ilk kitabı çıktı ve döneminde büyük ilgi gördü. Çünkü kendine has bir havası vardı Ece Ayhan’ın, şiirleri akıllıca göndermelerle bezeliydi.

Türk şiiri ve İkinci Yeni için de farklı bir bakış açısıydı. Bu akım kapsamında düz yazı eserlerini verdi Ece Ayhan. Edebiyat, sanat, tarih, politika hakkında görüşlerini yazdı. Fikirleri o kadar ilgi çekiyordu ki, İkinci Yeni akımının en çok tartışılan isimleri arasındaydı. Bir yandan da tavırları öylesine kendine özgüydü ki, İkinci Yeni olan akımın adı ona göre “Sivil Şiir”di.

Bunun yanında dilini kullanış biçimi sebebiyle ona “Görüntücü imge ustası” denilmişti. Kelimeleri cümlelerin içinde evirip çeviriyor, bir şiir çıkarıyordu ortaya. Ölüm ve arzu olgularını birleştirmeyi iyi bilmiş ve karamsar bakış açısında bir hamur gibi yoğurarak yazıyordu.

Aynı dönemi paylaştığı Edip Cansever’e göre ise, Ece Ayhan’ın şiirleri, şiirin kilit noktası olan dil konusunu aşmak için başvurulacak en iyi kaynaktı.

Ece Ayhan, belki babasının memur olmasından ona geçmiş özellikle, disiplinli bir yaşam tarzını benimsemişti. Bir yandan yaradılışında olmasa da ileride “Hırçın Şair”, “Huysuz Şair” olarak anılacaktı.

Her ne kadar fıtratında bu tanımlamanın olmadığını düşünse de, Ece Ayhan bir yandan da şu cümleleri kurmaktan geri durmuyordu: “Kimsesizlerin, sokakta yaşayanların, açların ve parklarda barınanların, dışlanmışların, orta ikiden ayrılanların, kabadayıların, berduşların, kısacası tarih dışına düşürülen lümpenlerin yanında rahat ediyorum ben.”


İş hayatı

Orta halli bir hayat sürmüştü Ece Ayhan. Yokluğu çok hissetmese de çalışmanın da değerini kavrayabilmişti. Mezun olur olmaz İstanbul Maiyet Memurluğu’nda stajını ve Kaymakamlık kursunu tamamladı.

Sonrasında 1962’de Gürün, 1963’te Çorum – Alaca ilçelerinde Kaymakam olarak görev aldı. 1964’te Tuzla Piyade Okulu’nda Yedek Subay Öğrenci olarak askerliğini de yaptı. 1965’t es son memuriyet görev yeri olan Denizli – Çardak ilçesine kaymakam olarak atandı.

Evet son yerdi, çünkü memuriyet hayatını sadece 1966’ya kadar devam ettirebildi. Gözü de gönlü de kitaplarda, kalemlerde ve kağıtlardaydı.

“Soluk alıp verdiğini gerçekten duyduğum tek kent” diye tanımladığı İstanbul’a taşındı. Burada Sinematek ve Yeni Sinema dergisinde müdürlük, Meydan Larousse ansiklopedisinde yazarlık, Genç Sinema grubunda yöneticilik yaptı.

Ece Ayhan evlendi

Ece Ayhan, 1962’de Deniz Hafize Hanım ile evlendi ve bu evlilikten Ege adını verdikleri bir oğulları oldu. Evlilik hayatları başladığında kaymakamlık Ece Ayhan’ın kaymakamlık görevi nedeniyle Gürün’de başladı. Buradan sonra da Ece Ayhan’ın iş durumuna göre sürekli gezdiler.

Ancak evlilikleri kısa sürdü. Çünkü Deniz Hafize Hanım, Ece Ayhan’ın biricik eşi, 1968’de kansere yenik düşerek hayata gözlerini kapadı.

Bu her ölüm gibi zamansız bir kayıptı. Memuriyet hayatına veda edip şairliğe yönelmesinin ardından maddi durumu da iyi değildi artık Ece Ayhan’ın. Bir yandan maddi durumlar, bir yandan Ege’nin hala çok küçük oluşu nedeniyle oğlunun bakımını karısının ailesine bıraktı.


Ece Ayhan’ın penceresinden

Ece Ayhan bir yandan da şairliğiyle giderek ünleniyordu. 1965’te bastırdığı “Bakışsız Bir Kedi Kara” ve 1968’deki “Ortodoksluklar” ona has dilin adeta yapı taşlarıydı.

Bir yandan Can Yücel edasında sokak dilini de benimsemişti. 1973’te “Devlet ve Tabiat” şiir kitabıyla okuyucusunu ilk kez bu yönüyle tanıştırdı. Derdi günü kendisinden sonrasını da aydınlatacak eserler vermekti, ki bunu da 1977’de yayınladığı ilk dört kitabını kapsayan “Yort Savul” ile başardı.

1981’de “Zambaklı Padişah” ve 1982’de de “Çok Eski Adıyladır”ı yayınladı.


Ece Ayhan’ın beynindeki tümör

1974’te Ece Ayhan’ın beyninde bir tümör olduğu saptandı. Üç yıl İsviçre’de tedavi gördü. Birkaç kez beyin ameliyatı oldu. Ama tümör pek iyi huylu değildi; birçok başka hastalığa da davetiye çıkarmıştı. Sağ kulağı ileri derecede işitme kaybına uğramış, sağ gözü de hasar almıştı. Şükürler olsun ki, dünyaca ünlü Dr. Gazi Yaşargil”in yaptığı ameliyatlarla ölümcül olmaktan kurtuldu. Yine de tümörün diğer organlarına verdiği hasarların etkisini geri kalan ömrü boyunca yaşadı.

Ece Ayhan hastalığıyla uğraşırken bir anda kendini tekrar maddi sıkıntı çekerken buldu. Neyse ki bu süreçte de Çanakkale Belediye Başkanlığı sanatçısından yardımlarını esirgemedi. Hemen sosyal sağlık güvencesinin olması için belediyenin geçici işçi kadrosuna alındı. Artık SSK hastanesinde tedavisi karşılanabilecekti.

Bir  yandan da sağlığı günden güne bozuluyordu. Artık bacakları da tutmuyordu, felç olmuştu. Bu sefer de 1999 Ağustos’unda yakın dostu sevgili Metin Üstündağ’ın yardımıyla Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne yatırıldı. Tedavi giderleri hala SSK tarafından karşılanıyordu. Sigorta kapsamını aşan bir tedaviye ihtiyaç duyulduğunda da arkadaşları yardımlarını esirgemiyordu. Bir de eserlerinin yayın hakları vardı tabii; Yapı Kredi Yayıncılık da ödeme yapıyordu.

İstanbul’da önce Maltepe Huzurevi’ne yerleşti. Ama daha sonra şartlarının daha iyi olduğunu düşündüğünden, dönemin başbakanı olan arkadaşı Bülent Ecevit, onu Özel Acıbadem Huzurevi’ne yerleştirdi. Bu süre içinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Haydarpaşa, Haseki Hastanesi gibi hastanelerde de yatılı olarak tedavi gördü.

Neyse ki, tedavileri sonuç verdi ve Ece Ayhan tekrar ayağa kalktı. 2001 Nisan’ında tekrar Çanakkale’ye yerleşti.


Ece Ayhan öldü

Ece Ayhan, artık Çanakkale’de yaşıyor ve geçimini de telif hakkını Yapı Kredi Yayınları’na verdiği eserlerden sağlıyordu.

Ama burada memur hayatına dönmüş gibiydi. Her şey tek düze, her şey sıradandı sanki. Onun ruhunda kelimeleri evirip çeviren Ece, sanki boğazını sıkıyor, arada da şakağına namlusunu dayıyordu.

Daha fazla buna katlanamayacağına karar verdiğinde, tüm sevenlerini ve dostlarını terk eden edasıyla Çanakkale’den gitti.

2002 Temmuz’unda İzmir Büyükşehir Belediye Gürçeşme Huzurevi’ne yerleşti. Sanki içinde ona kaçmasını söyleyen şey, yapması gereken son şeyi söylemişti. Çünkü burada kısacık bir süre kalabildi.

12 Temmuz 2002’de fenalaşarak Eşrefpaşa Hastanesi’ne kaldırıldı ve 13 Temmuz 2002’de hayatını kaybetti.

Cansız bedeni 16 Temmuz 2002’de Çanakkale Eceabat ilçesi, Yalova köyüne gömüldü.

Bu dünyadan devrik cümleleri ve kabullenmediği hırçınlığıyla bir şair geçti. Adı Ece Ayhan Çağlar’dı…

İyi ki…

Damla Karakuş

[email protected]

Not:

Biyografisini okumak istediğiniz kişileri lütfen bizimle paylaşın.

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , , , , , , , , ,