Aşık Garip; Şaz şairidir. 16. yüzyıl sonuyla, 17. yüzyıl başı arasında Anadolu ve Azerbaycan’da yaygınlaşan halk hikâyesiyle yaşamının bu öyküye konu olduğuna inanılır. Yaratıcısı belli olmayan, ilk metin 1880’de taşbaskısı olarak yayıldı. Radloff kendi derlediği hikâyeyi 1869-1899’da yayımladı; Pertev Naili Boratov halk hikâyeleri geleneği içinde inceledi (1946); konuyu kendi anlatımlarıyla sunan yazarlar olduysa da (Selami Münir Yurdatap, Eflâtun Cem Güney) bu ürünler halk edebiyatı içinde değerlendirilemez. Özel yaşamıyla kişisel şiir ürünlerinin hikâyeye temel olduğuna inanılan Âşık Garip, baba mirasını dalkavuklarla savurduktan sonra saz çırağı olan Resul adlı Tebrizli bir gençtir. “Bâdeli Âşık” diye nitelenen yazgıyla düşte gördüğü Hızır’dan aşk dolusunu içer, özgün şiirlerle sanata başladığı gibi düşsel sevgilisi Şah Sanem’in yollarına düşer. İki sevgilinin birleşme zorlukları, parasal engelleri yenmek için Âşık Garip’in diyar diyar gezip uğraşması, bilinen halk hikâyeleri çizgisinde konu ortaklıklarıdır. Bu esere yarı bir özellik kazandıran yan ise, Şah Velet’in, Sanem’den vazgeçip Garip’in kız kardeşiyle evlenmesi, Aşık Garip ile sevgilisinin de mutlu bir evliliğe kavuşmalarıdır. Bu iyimser ve olumlu konu, içindeki şiir örneklerinin gerçekliğiyle de desteklendiği için yüzyıllarca halk arasında ilgi çekmiştir.
kaynak:nkfu
Aşık Paşa; Şair (? 1272 – Kırşehir 1333). Yazılı belgelere dayanmayan, sözlü menkıbelere yaslanan bir yaşam öyküsü vardır. Babalar Ayaklanması’ nda (1241) rol oynamış Muhlis Paşa’ nın üç oğlundan biri ve asıl adının Âli olduğu bile bir söylenti değerindedir. Birleşilen nokta, çağının dinsel kültürünü kazandıran medrese öğreniminden geçtiği, Sünniliğin savunmasını yaptığı, Anadolu halkına kendi diliyle tasavvuf ilkelerini açıklayıp öğretmeyi amaç edindiğidir.
Kırşehir dışında, bir tepe mezarlığının ortasındaki türbesiyle halk arasında kutsanan, ziyaret odağı sayılan bir değerdedir. Sanatsal değeri tartışmalı olan Garibnâme adlı 12 bin beyitlik tasavvuf mesnevisi (1330) ise, her şeyden önce Türkçeyi edebiyat dili yapan ulusçuluk bilinciyle önemlidir. Mecmualarda rastlanan şiirleri derlenerek yayımlandı (1936-1961). Garipname, şairin “Türklere hak yolunu göstermek, tasavvufun inceliklerini anlatmak, yanlış yollara gitmelerini engel olmak için Türkçe yazdığını” belirten satırları içeren mesnevisi. Farsça bir önsözle birlikte 12.000 beyit uzunluğundadır.
Mevlana’nın ünlü mesnevisi ile aynı ölçü kalıbında (Fâilâtün fâilatün fâilün) olan eser, evrenin oluşmasını konu edinen, Tanrı ve peygamberlerle İslâm büyüklerini ululayan kasidelerden oluşan bir giriş bölümüyle başlar. Her biri kendi içinde on küçük bölüm içeren on büyük bölümden öğretici, eğitici amaç bellidir: Dinsel inanç konularından başlayarak (1. bölüm, vahdet: birlik; 2. bölüm ikililer: dünya-ahiret, yer-gök gibi; 3. bölüm üçlüler: geçmiş, şimdiki zaman, gelecek gibi; 4. bölüm anasır-ı erbaa; taş, hava, su, toprak…) töresel değerlerle (yetinme, doğruluk, bağlılık, gerçek, şeriat, ibadet, erdem gibi) bu gibi konuları açıklamaya fırsat yaratan öykü, fıkra, âyet ve hadisler sergilenir. Dilce yalın ve açıkça da sanatsal etkisi çok sınırlı sayılır.
kaynak:nkfu