Etiket: filmleri

Tunç Okan Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Tunç Okan; asıl adı Tunç Kulen (d. 18 Ağustos 1942, İstanbul), yurtdışında çektiği filmlerle adını duyurmuş sinema yönetmeni ve oyuncusudur.

Haydarpaşa Lisesi’ni ve İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni bitirdi. 1964’te Ses dergisinin açtığı kapak yıldızı yarışmasında birinci oldu. Ertesi yıl Veda Busesi adlı filmde Türkân Şoray‘la birlikte oynayarak sinemaya başladı. On bir filmde rol aldıktan sonra AFC’ye, sonra İsviçre’ye gitti. Bu ülkede diş hekimi olarak çalışmaya başladı. 1974’te İsveç’te çektiği (aynı zamanda da oynadığı) Otobüs’le ilk yönetmenlik denemesini yaptı. Bir Avrupa kentinde yapayalnız kalan bir avuç Türk işçisinin öyküsünü anlatan film çeşitli uluslararası ödüller kazandı. Okan, 1984’te İsviçre’de çektiği ve gene kendinin de rol aldığı ikinci filmi Cumartesi Cumarteside, Avrupa uygarlığını eleştirdi. 1987’de Adalet Ağaoğlu‘nun Fikrimin İnce Gülü adlı romanından uyarladığı Mercedes mon amour filminin çekimini ancak 1992’de bitirebildi.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , ,

Elvis Presley Hayatı

Elvis Presley nerde büyüdü?

Elvis Aaron Presley, 8 Ocak 1935’te Tupelo, Mississippi’de doğdu. Vernon ve Gladys Presley’in tek çocuğu oldu. Ailesi fakirdi ve babası zorlanıyordu. Bir süre Elvis ve annesi, büyükannesi ile birlikte yaşarken babası 8 ay hapis yattı. Büyürken, Elvis annesine çok yakın olan utangaç bir çocuktu.

Müziğe Başlaması

Genç yaşta insanlar, Elvis’in mükemmel bir sesinin olduğunu fark ettiler. On yaşındayken ilk şarkı söyleme performansını verdi. İlk gitarını da o yıl aldı. Elvis gitar çalmayı çok severdi. Nereye giderse gitsin, hatta okula bile götürürdü. Hiçbir zaman şarkı veya gitar dersleri almamış ve müzik eğitimi görmemiştir.

Memphis’e Taşınma

Elvis sekizinci sınıfındayken Elvis’in ailesi Memphis, Tennessee’ye taşındı. Memphis’te en sevdiği şeylerden biri de Charlie’nin kayıt dükkanına gidip müzik dinlemekti. Elvis de gitar çalmaya devam etti.

Sun Records

Memphis’de Sam Phillips adında bir adamın bulunduğu bir kayıt stüdyosu vardı. Elvis ilk olarak annesi için bir şarkı kaydetmek için Ağustos 1953’te bu stüdyoya gitti. Elvis, Sun Records tarafından, keşfedilmeyi beklerken, Sam Phillips, Elvis’e, birkaç şarkıyı kaydetmek için birkaç yerel müzisyen, gitarist Scotty Moore ve basçı Bill Black ile bir araya gelmesini önerdi. Elvis “That All Right” adlı şarkıyı söyleyerken kendi stilini de içine katıp dans ediyordu. Scotty ve Bill, de ona eşlik ediyordu. Sam Phillips oğlanların şarkılarını dinleyince şarkının hit olacağını anladı. Şarkıyı kaydetti ve üç gün sonra radyoda çaldı. Elvis yıldız olma yolunda ilerliyordu.

Ünlü Olması

“That All Right” çıktığında Elvis yerel kulüplerde çalmaya başladı ve hayranlar ediniyordu. Yakın zamanda Elvis, Scotty ve Bill, Midwest’in pek çok yerinde konser gerçekleştirdiler. 1955 yılında Elvis, RCA Records’la rekor bir anlaşma imzaladı. Elvis Presley albümü bir numaraya yükselerek, ilk numarasını “Heartbreak Hotel” ile vurdu. Elvis, Milton Berle Show, Ed Sullivan Show ve Steve Allen Show gibi çeşitli TV şovlarında rol aldı. Artık müzikteki en büyük yıldızlardan biriydi.

Benzersiz Bir Stil

Elvis, kendine özgü eşsiz bir müzik ve performans tarzına sahipti. Müziği country ve gospel müziğinin bir karışımıydı. Birçok kişiyi müziği ve dansıyla etkiliyordu. Elvis, müzik kariyerinin yanı sıra filmlerde de oynamaya başladı. İlk filmi 1956’da Love Me Tender idi. Aynı zamanda birincilik kazanan bu filmin jeneriğini seslendirdi. Sonraki 15 yıl boyunca, Jailhouse Rock, Blue Hawaii, Viva Las Vegas ve Double Trouble dahil olmak üzere 30’un üzerinde filmde rol aldı.

Askeri kariyeri

Elvis 1958 yılında orduya katıldı. Orduda iki yıl görev yaptı ve 1960 yılında ayrıldı. Bu süre zarfında Almanya 3. Zırhlı Birliğinin bir parçası olmuştur. Diğer askerler gibi maaş aldı, ancak aldığı parayı yardım derneğine bağışladı.

Sonraki Kariyeri

Elvis sonraları film yapmaya ve şarkı kaydetmeye devam etti. 60’ların ortalarında filmlere daha fazla zaman ayırdı ve müzik kariyeri yavaşladı. 1968’de büyük dönüşünü yaptı. 1969’da “From Elvis in Memphis” adlı albümündeki “Suspicious Minds” adlı bir şarkı bir numara oldu

Özel hayatı

Elvis, gelecekteki eşi Priscilla ile Almanya’daki ordudayken tanıştı. 1967’de evlenmeden önce yedi yıl birlikte oldular almışlardı. Elvis ve Priscilla’nın Lisa Marie adında bir kızı vardır.

Ölümü

Elvis Presley, 16 Ağustos 1977’de kalp yetmezliği nedeniyle öldü. Sağlığı artan kilosu ve uyuşturucu kullanımından dolayı bozulmuştu. Graceland’a anne ve babasının mezarlarının yakınında gömüldü.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Marcel Paul Pagnol Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Marcel Paul Pagnol; (d. 25 Şubat 1895, Aubagne – ö. 18 Nisan 1974, Paris, Fransa), Fransız yazar, sinema yapımcısı ve yönetmenidir. Tiyatro yapıtlarıyla bir komedi ustası olarak ünlenmiş, filmleriyle de eleştirmenlerin övgüsünü toplamıştır. 1946’da Académie Française üyeliğine seçilmiştir.

Babası eğitim müfettişiydi. Pagnol da eğitimci olarak yetişti; ortaöğrenimini Marsilya’da tamamladıktan sonra, Montpellier Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden diploma alarak öğretmen oldu. Arkadaşlarıyla birlikte Fortunio adlı bir edebiyat dergisi çıkarmış, 16 yaşında şiirlerini ve La Petite Fille aux yeux sombres (Kaygılı Gözlü Küçük Kız) adlı bir de roman yayımlamıştı. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Pirouettes (Dönekler) adlı romanını yayımladı. Birkaç oyunu taşrada sahnelendi. Paris’te bir okula geçtikten üç yıl sonra Paul Nivoix’yla birlikte yazdığı Les Marchands de gloire (1925; Zafer Tacirleri) eleştirmenlerin övgüsünü topladı. 1926’da Jazz (Caz, 1938) oyunuyla hem eleştirmenlerin, hem de halkın ilgisini çekmeyi başardı. Topaze’la (1928; Topaz, 1933/Topaze, 1962) büyük bir oyun yazarı olarak yerini sağlamlaştırdı. Paris’te iki yıl sahnelenen oyun Broadway’de de sahneye kondu ve 1933’te Louis Gasmier, 1936 ve 1951’de de Pagnol tarafından, üç kez sinemaya aktarıldı. Pagnol’un “Marsilya üçlemesi” olarak bilinen komedileri Marius (1929; Yalı Uşağı, 1940/Marius, 1945), Fanny (1931) ve César (1936), Marsilyalı balıkçı Fanny, denize açılan sevgilisi Marius, Marius’un babası César ve onun arkadaşı Panisse’in yaşamlarını ele alıyordu. Bu oyunlardan yapılan filmler yeni-gerçekçilik akımını etkiledi. Üçlemeden esinlenerek sahneye konan Broadway müzikali Fanny de daha sonra Joshua Logan tarafından gene Fanny (1961; Marsilya Aşıkları) adıyla sinemaya aktarıldı.

Pagnol 1933’te kendi film stüdyosunu kurdu. Çektiği Angèle (1934), Regain (1937), La Femme du boulanger (1938; Fırıncının Karısı), La Fille du puisatier (1940; Kuyucunun Kızı) ve Les Lettres de mon moulin (1954; Değirmenimden Mektuplar) gibi filmlerle çeşitli ödüller kazandı. 1944-46 arasında Fransız Tiyatro Yazarları ve Bestecileri Derneği’nde başkanlık yaptı. Sinema üzerine birçok yazısı olan Pagnol, başta Shakespeare’in Hamlet’i olmak üzere çeşitli çeviriler de yapmıştı. Souvenirs d’éñfance (Çocukluk Antları) genel başlığını taşıyan üç ciltlik otobiyografisi, La Gloire de mon père (1957; Babamın Gururu, 1972), Le Château de ma mère (1958; Annemin Şatosu, 1972) ve Le Temps des secrets (1960; Sir Yılları, 1972) kitaplarından oluşur.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , ,

Albert Bassermann Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Albert Bassermann; (d. 7 Eylül 1867, Mannheim, Baden – ö. 15 Mayıs 1952, Zürich), tiyatro ve sinema oyuncusudur. Ibsen’i Almancada en iyi yorumlayan sanatçılardan biri olarak tanınmıştır.

Mesleğe 1887’de Mannheim’da başladı ve çeşitli kentlerde Shakespeare, Schiller ve Goethe’nin oyunlarındaki karakter rolleriyle kendisini kabul ettirdi. 1890’dan 1895’e değin Meiningen saray tiyatrosunda oynadı. 1889’da Berlin’de Otto Brahm’a katıldı ve bir Ibsen yorumcusu olarak ün yaptı.

1909’dan 1915’e değin Max Reinhardt’ın topluluğunda sahneye çıktı. I. Dünya Savaşı sonrasında klasikleri dışavurumcu bir yorumla sahneleyen Leopold Jessner’in yapımlarında oynadı. 1933’te Nazi rejimini protesto etmek amacıyla Almanya’yı terk etti. 1938’de ABD’ye giderek Hollywood’ da çeşitli filmlerde rol aldı. 1946’da Avrupa’ya döndü ve repertuvarında Ibsen’in Hortlaklar ve Schiller’in Wilhelm Tell oyunlarının da bulunduğu kendi topluluğuyla turnelere çıktı. Canlandırdığı karakterleri sonsuz bir özenle en ince ayrıntılara kadar değerlendirmesiyle ün kazanmış, çoğunlukla geleneklerin dışına taşarak oynadığı rollere kendi damgasını vurmuştur.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , ,

Peter O’Toole Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Peter O'Toole Peter O’Toole; İrlanda kökenli İngiliz tiyatro ve sinema oyuncusudur (Connemara/İrlanda 1932 – ö. 14 Aralık 2013 Londra).

Kraliyet Akademisi Dramatik Sanatlar Bölümü’nü bitirdi (1954). 1955’te, Old Vic Theatre’da West End ile sahneye adım attı, 1957’de, ilk müzikal oyunu Oh, my Papa’da oynadı. W. Shakespeare, A. Çehov, S. Becket, vb ünlü yazarların oyunlarını başarıyla yorumladı. 1959’da Savage innocents (Vahşi Masumlar) ile sinemaya geçti. T. E. Lawrence ile olan dikkat çekici benzerliği, özellikle mavi gözleri, Lawrance of Arabia (Arabistanlı Lawrence) 1960 filminde başrolü almasında etkili oldu. Bu filmdeki büyük başarıyla uluslararası ün kazandı.

Daha sonra Night of the Generals (Generallerin Gecesi) 1966, II. Henry’ yi canlandırdığı The Lion in Winter (Kış Aslanı) 1968, Murphy’s War (Tek Kişilik Ordu) 1971 ve Under Milk Wood (1972) filmlerinde çoğunlukla eksantrik tipleri canlandırdı.

Öteki filmleri: Kidnapped (Şantajcı) 1959, Becket (1963)JLord Jim (1964), The Bible (Peygamberler Tarihi) 1966, How to Steal a Millon (Bir Milyon Nasıl Çalınır) 1966, Great Catherina (Büyük Katherina) 1967, Goodby, Mr Chips (Ecelle Yarış) 1978, The Antagonists (1981), My Favourite Year (Gözde Yılım) 1982, The Last Emperor (Son İmparator) 1988.

Peter O’Toole; (d. 2 Ağustos 1932, Connemara, Galway ili, İrlanda – ö. 14 Aralık 2013 Londra), İngiliz tiyatro ve sinema oyuncusudur. Lawrence of Arabia (1962; Arabistanlı Lawrence) filmindeki başarılı T. E. Lawrence tiplemesiyle dünya çapında ün kazanmıştır.

İngiltere’de Leeds’de yetişti. Londra’da Kraliyet Tiyatro Akademisi’nde (RADA) öğrenim gördü. Gençlik yıllarında, York-shire’da yayımlanan Evening Post’ta gazetecilik yaptı. Amatör olarak ilk kez Leeds Kent Tiyatrosu’nda sahneye çıktı. İngiliz Kraliyet Deniz Kuvvetleri’nde iki yıl görev yaptıktan sonra Bristol’da oyunculuğu sürdürdü (1955-58). Londra’da ilk kez Major Barbara (1956) oyunundaki Peter Shirley rolüyle sahneye çıktı. Bunu Oh, My Papa! (1957) ile The Long and the Short and the Talldaki (1959; Şarkının Sonu) rolleri izledi. 1960’ta Stratford-upon-Avori’da Shakespeare Anısal Topluluğu’nda oynadı ve Shylock tiplemesiyle büyük başarı kazandı. 1963’te Londra’da İngiliz Ulusal Tiyatrosu’nun açılış oyununda Hamlet’i canlandırdı. Daha sonra rol aldığı oyunlar arasında Ride a Cock Horse ile 1967’de Dublin’de sahnelenen Juno and the Paycock (Dünyanın Düzeni), Man and Superman (İnsan, Üstün-İnsan) ve Pictures in the Hallway, 1973’te Bristol Old Vic’te sahnelenen Waiting for Godot (Godot’yu Beklerken), Uncle Vanya (Vanya Dayı), Plunder, The Apple Cart (Bir Çuval İncir) ve Judgement ile 1978’de Chicago’da sahnelenen Present Laughter (Bugünün Kahkahası) sayılabilir. O’Toole, 1980’de Old Vic’te yönetmen yardımcısı oldu.

O’Toole sinema oyunculuğuna 1960’ta başladı. İki yıl sonra Arabistanlı Lawrence ile uluslararası düzeyde tanındı. Daha önceki tiyatro yaşamında klasik rolleri yeğlemiş olmasına karşın, perdede, sahip olduğu iktidar ve sorumluluğu kaldıramayan, sorunlu ve karmaşık kişilikleri canlandırdığı güçlü tiplemeleriyle ün kazandı. Becket (1964) filminde II. Henry’yi ve Lord Jim (1965) filminde başrolü oynadı. Daha sonraki filmleri arasında The Night of the Generals (1967; Generallerin Gecesi), Goodbye Mr. Chips (1969; Elveda Öğretmenim), Murphy’s War (1971; Tek Kişilik Ordu), Caligula (1977), The Stunt Man 1980; Ecelle Yarış), My Favorite Year 1982; En Güzel Yılım) ve The Last Emperor (1987; Son İmparator) sayılabilir.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , , ,

Ousmane Sembène Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Ousmane Sembène; (d. 1 Ocak 1923, Ziguinchor, Casamance, Senegal – ö. 9 Haziran 2007, Dakar, Senegal), 1960’lı yılların ortasından başlayarak tarihsel-siyasal romanları ve filmleriyle uluslararası ün kazanmış Senegalli yazar ve sinema yönetmenidir.

Çocukluk ve gençlik yıllarını Casamance kıyılarında balıkçılık yaparak geçirdi. Marssoum’daki Seramik Okulu’nda öğrenim gördü. Bir süre Dakar’da duvarcı, tesisatçı ve makinist yardımcısı olarak çalıştıktan sonra 1939’da Fransız ordusuna alındı. II. Dünya Savaşı sırasında 1942’de Özgür Fransız Kuvvetleri’ne katıldı ve 1944’te Fransa’ya gitti. Terhis olduktan sonra Fransa’ya yerleşti; Marsilya’da dok işçiliği yaptı ve militan bir sendikacı oldu.

Öusmane Fransızca okuyup yazmayı kendi kendine öğrenmişti. Marsilya’daki deneyimlerine dayanan ilk romanı Le Docker noir’i (Siyah Dok İşçisi) 1956’da yayımladı. Belkemiğindeki rahatsızlık yüzünden çalışmayı bıraktıktan sonra geçimini yazarak sağladı. Sonraki yapıtları arasında Ô pays, mon beau peuple! (1957; Ah Memleketim, Ah Güzel Halkım), Afrikalı işçilerin acımasız sömürgeci yönetime karşı başlattığı 1947-48 demiryolu grevini anlatan Les Bouts de bois de dieu (1960; Tanrı Ormanının Kıyıları) ile Voltaïque (1962), Présence Africaine’dt yayımlanan L’Harmattan (1964) ve en iyi filmlerinden birine konu olan Xala (1973) adlı öykü kitapları yer alır.

Ousmane 1960’larda, yüzde 80’i Fransızca, hatta okuma yazma bilmeyen Afrikalı seyirciye ulaşabilmek için sinemayla ilgilenmeye başladı. Moskova’da Devlet Sinema Enstitüsü’nde (VGIK) öğrenim gördükten sonra ülkesine döndü ve toplumsal konulan ele alan üç kısa filmle bir Afrikalı sinemacıya ait ilk uzun film olan La Noire de…’yü (1966; Siyah Kızın Biri…) çekti. Bir Fransız ailesinin yanında hizmetçilik yapan, okuma yazma bilmeyen Dakarlı bir kızın yaşamını anlattığı film, 1967 Cannes Film Şenliği’nde ödül aldı. Ousmane 1968’de Fransızca değil Volof dilinde film yapmaya karar vererek, Dakar’daki günlük yaşamı ve yozlaşmayı anlattığı Mandabi (Havale) adlı komediyi çekti. Sonraki bütün filmleri de Volof dilindeydi. Afrika dinlerini kapsamlı bir biçimde inceleyen iddialı yapıtı Ceddo (1977; Yabancılar), ülkesi Senegal’de yasaklandı. Thierno Faty Sow’la birlikte yönettiği, Fransız sömürge kuvvetlerinin Senegal’de yaptıkları bir katliamı anlatan Camp de Thiaroye’yla (1988; Thiaroye Kampı) uluslararası alanda yeniden dikkatleri çekti.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , ,

Yıldırım Önal Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Yıldırım Önal; (d. 1931, İzmir – ö. 10 Ekim 1982, İzmir), tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmendir. Kendine özgü konuşma biçimi ve etkileyici sesiyle oluşturduğu üslupla dikkati çekmiştir.

1953’te Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nü bitirdi. Aynı yıl sahneyi çıktığı Devlet Tiyatroları’nda kısa bir ara dışında 1963’e değin oynadı. Schiller’den Maria Stuart (1953), Reşat Nuri Güntekin’den Tanrıdağı Ziyafeti (1954), Turgut Özakman’dan Güneşte On Kişi (1954), Cevat Fehmi Başkut’tan Harput’ta Bir Amerikalı (1955), Shakespeare’den On İkinci Gece (1955), Gerhart Hauptmann’ dan Rose Bernd (1962) gibi oyunlarda rol aldı. Özellikle Edmund Morris’in Tahta Çanaklar (1956), Özakman’ın Duvarların Ötesi (1958) ve Tennessee Williams’ın Arzu Tramvayı’ndaki (1960) tiplemeleriyle büyük övgü topladı.

Sonraki yıllarda zaman zaman özel tiyatrolarda da çalıştı. Arena Tiyatrosu’nda oynadığı George Bernard Shaw’dan Se zar ve Kleopatra (1963) oyunuyla İlhan İskender Armağanı’nı kazandı. 1970’lerin ortalarında bir kez daha Devlet Tiyatroları’na döndü. 1977’de TRT’ye seslendirme yönetmeni oldu.

Son döneminde sahneden koparak kendini sinema ve televizyon çalışmalarına verdi. 1970’ten başlayarak rol aldığı filmlerden birkaçı Hostes Hanım (1970), Vatan ve Namık Kemal (1971), Şehvet Kurbanı (1972), Zavallılar (1974) ve Gülerken Ağlayanlar’ dır (1974). Televizyonda hem yönettiği, hem de başrolünü oynadığı film ve diziler arasında Karanlığı Gören Gözler, Güneşi Görüyorum, Yarış Bitti ve Fotoğraftakiler sayılabilir. Önal, Fotoğraftakiler adlı dizinin seslendirmesini yapamadan, bir turne için gittiği İzmir’de beyin kanaması sonucu öldü.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , ,

Talat Artemel Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Talat Artemel; (d. 24 Nisan 1901, İstanbul – ö. 4 Ağustos 1957, Bolu), tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmendir. Yapaylıktan uzak oyunculuğuyla döneminin yaygın anlayışından aynlmış ve birçok genç oyuncuyu etkilemiştir.

Öğrenciliği sırasında Topkapı Mahfeli sahnesinde önce^dekorcu ve makyajcı, sonra da figüran olarak çalıştı. Dalia sonra Raşit Rıza’nın tiyatıosuna figüran olarak girdi. 1926’da Darülbedayi’ye geçti ve Aynaroz Kadısı (1930), Venedik Taciri (1930), Kafatası (1932), Hamlet (1934), Karamazof Kardeşler (1935), Macbeth (1936), Bir Adam Yaratmak (1938), Othello (1940), Vişne Bahçesi (1943), İhtiras Tramvayı (1950) gibi pek çok oyunda görev alarak döneminin başarılı oyuncularından biri oldu.

1930’da Kaçakçılar filmiyle sinema oyunculuğuna başladı ve tiyatro oyunculuğundaki başarısını burada da sürdürdü. İstanbul Sokaklarında (1931), Aysel, Bataklı Damın Kızı (1935), Bir Kavuk Devrildi (1939), Dertli Pınar (1943), Deniz Kızı (1945), Kanlı Döşek (1949), Kanun Namına (1952), Beklenen Şarkı (1954), Bir Avuç Toprak (1957) gibi filmlerde rol aldı. 1945’te Hürriyet Apartmanı adlı filmle yönetmenliğe başladı, 1951’de Vatan ve Namık Kemal, 1953’te Can Yoldaşı, 1956’da Büyük Sır adlı filmleri yönetti. Film çekimi için gittiği Bolu’da öldü.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , , ,

Fred Astaire Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Fred AstaireFred Astaire; ABD’li sinema oyuncusu, dansçıdır (Omaha, Nebraska 1899-Los Angeles 1987).

Asıl adı: Frederick Austerlitz. Viyana’dan göç eden bir ailenin oğludur. Çocuk yaşlarında dans eğitimi gördü. New York’ta da dans dersleri alıp kız kardeşi Adele ile profesyonel sahnelere çıktı. Bu işbirliği, 1932’de Adele’in evlenmesine kadar sürdü. Aynı yıl sinemaya başladı. Önceleri Ginger Rogers ile oluşturdukları ikili, büyük başarı kazandı. Sonraki yıllarda Eleanor Powell, Judy Garland, Rita Hayworth, Cyd Charisse, Vera-Ellen, Betty Hutton, Jane Powell, Audrey Hepburn gibi yetenekli sanatçılarla müzikal filmler çevirerek modern dansın doruğuna çıktı. Yaşlılığında dramatik rollere yöneldi. Anılarını, 1960’ta Steps in Time (Zamandaki Adımlar) adı altında yayımladı.

Başlıca filmleri: The Gay Divorcee (Şen Dul) 1934; Roberta (1935); Shall we Dance (Dans Edelim mi ?) 1937; You were Never Lovelier (Asia Aşık Olmadın) 1946; Ziegfeld Follies (Ziegfeld Çılgınlıkları) 1946; Let’s Dance (Dans Edelim) 1950; The Belle of New York (New York Güzeli) 1952; Dady Long Legs (Örümcek Dede) 1955; Silk Stockings (İpek Çoraplar) 1957; On the Beach (Kumsalda) 1959; The Midas Run (Midas’ın Koşusu) 1969; Towering Inferno (Cehennem Kulesi) 1974; Le Taxi Mauve (Mor Taksi) 1977; son filmi Ghosi Story (Hayalet Öyküsü) 1981.

Fred Astaire; (d. 10 Mayıs 1899, Omaha, Nebraska -ö. 22 Haziran 1987, Los Angeles, ABD), zarif danslarıyla hem sahnede, hem de sinemada büyük başarı kazanmış dansçıdır. Ginger Rogers ile birlikte oynadığı müzikal komedi filmleriyle ünlüdür. Bu filmler yalnızca gişe rekorları kırmakla kalmamış, aynı zamanda bir film türü olarak müzikalin gelişmesine de önemli katkıda bulunmuştur.

Astaire dört yaşında dans öğrenmeye başladı. 1906’da kız kardeşi Adele ile birlikte hazırladığı gösteri, aranan bir eğlence programı haline geldi. 1917’de Broadway’ de sahneye çıkan Fred ve Adele Astaire, For Goodness Sake (1922), Funny Face (1927) ve The Bandwagon (1931) gibi önemli sahne yapıtlarıyla büyük üne kavuştular. Astaire beyazperdeye ilk kez Dancing Lady (1933; Dans Eden Kadın) adlı filmde aldığı küçük bir rolle çıktı. Aynı yıl Ginger Rogers ile ilk kez Flying Down to Rio’da (Rio’ya Uçuş) oynadı. Bu beraberlik, The Gay Divorcee (1934; Şen Dul), Roberta (1935), Top Hat (1935; Silindir Şapka), Swing Time (1936; Dans Vakti) ve The Story of Vernon and Irene Castle (1939; Vernon ve Irene Castle’ın Öyküsü) gibi bir dizi filmle sürdü. Rogers ve Astaire’in filmlerindeki incelikli ve içten üslup, teknik kusursuzluk, müzikle olay örgüsü arasındaki uyum, müzikal komedilerde yeni bir çığır açtı.

Astaire 1946’da kısa bir süre sanat yaşamından uzaklaştı; ama 1948’de Judy Garland’la birlikte oynadığı Easter Parade (Eğlenceler Perisi) filmiyle sinemaya döndü. Bu filmi The Barkleys of Broadway (1949; Aşk Oyunları). Bandwagon (1953, Asri AşıklarI Büyük Gösteri), Daddy Long Legs (1955; Sihirli Bacaklar), Funny Face (i957; Komik Yüz) ve Silk Stockings (1957; İpek Çoraplar) adlı filmler izledi. Astaire 1949’da müzikal sinemaya katkılarından ötürü özel bir Oscar Ödülü ile onurlandırıldı. Aralarında An Evening With Fred Astaire (Fred Astaire ile Bir Akşam) dizisinin de yer aldığı değişik televizyon gösterileri, ona birçok Emmy Ödülü kazandırdı. Ayrıca filmlerdeki danssız rolleriyle de büyük başarı kazandı. 1971’de dansı bıraktı, ama 1970’lerde bazı filmlerde ve televizyon programlarında konuk sanatçı olarak gözüktü. 1981’de Ghost Story (Hortlak Öyküsü) adlı filmde başrolü oynadı.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , ,

Orhon Murat Arıburnu Hayatı

Orhon Murat ArıburnuOrhon Murat Arıburnu (d. 12 Aralık 1918, İstanbul – ö. 11 Nisan 1989, İstanbul), şair, sinema yönetmeni, senaryo yazarı ve oyuncu. Türk sinemasında “geçiş dönemi” nin yönetmenlerindendir.

1935’te Konya Askeri Ortaokulu’nu bitirdi; Bursa Işıklar Askeri Lisesi’nden ayrılarak ortaöğrenimini Haydarpaşa Lisesi’nde tamamladı (1938). Hukuk öğrenimini yarıda bıraktı, bir süre de Alman filolojisi okudu. Öğretmenlik, gazete muhabirliği ve düzeltmenlik yaptı. İstanbul Belediyesi Hukuk İşleri’nde çalıştı.

İlk şiiri 1936’da Edebiyat dergisinde yayımlanan Arıburnu, ilk dönem ürünlerini Kovan (1940) adlı kitapta topladı. Daha sonra Gün, Varlık, Genç Nesil, Yeditepe, Küçük Dergi, Yenilik, Gelecek gibi dergilerde şiirleri çıktı. 1947’de Türkiye’deki ilk şiir sergisini açtı. Gündelik dille yazdığı, genellikle kısa şiirleri, şaşırtıcılığa, alay ve yergi öğelerine dayanır; biçim denemeleriyle Garip akımı çizgisine, konularıyla da toplumcu şiire yakındır.

1946’da Şadan Kâmil’in Gençlik Günahı adlı filmindeki rolüyle sinemada çalışmaya başlayan Arıburnu, kendi yönetip oynadığı ilk filmi Yüzbaşı Tahsin’de, (1951) Kurtuluş Savaşı’nı konu aldı. Ertesi yıl çektiği Sürgün’ât ise, bu kez Kurtuluş Savaşı’nın hiç işlenmeyen bir yönünü, düşmanla işbirliği yapan ve daha sonra sürgünde yaşamak zorunda kalanların öyküsünü anlattı. 1953 tarihli Kanlı Parayla I. Türk Film Festiva-li’nde yönetmen, senaryo yazarı ve oyuncu olarak ödül aldı. 1954’te, büyük ticari başarı kazanan Beklenen Şarkı’nın yönetmenliğini Cahide Sonku ve Sami Ayanoğlu ile paylaştı. 1959’daki Tütün Zamanı’yla, Yılmaz Güneyce şans tanıyan yönetmenlerden biri oldu. Öteki filmleri arasında Ümitler Kırılınca (1962), Prangasız Mahkûmlar (1965), Ümit Kurbanları (1967), Anter (1974) sayılabilir. Arıburnu’nun insan Gürültüye Gitmese (1972) adlı bir de oyunu vardır.

Orhon Murat Arıburnu 1980’den sonra bir süre Almanya’da yaşadı. Şiirlerinin bir bölümünü Berlin’de Bu Yürek Sizin (1982) adıyla kitaplaştırdı. 1985’te de şiirlerinden seçmeler, İstanbul’da Buruk Dünya başlığıyla yayımlandı.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , ,

Çağan Irmak Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında

Çağan Irmak, 4 Nisan 1970 tarihinde İzmir’de dünyaya geldi. Çocukluğunu Seferihisar’da geçirdi. İlk ve orta derecede eğitimini burada tamamladıktan sonra Ege Üniversitesi Radyo-TV Bölümü’nü okudu.

Öğrencilik yıllarında çektiği “Masal” ve “Kurban” adlı kısa filmleriyle “Sedat Simavi Ödülü”ne layık görüldü. 1992 yılında üniversiteden mezun olduktan sonra Orhan Oğuz, Filiz Kaynak gibi yönetmenlerin yardımcılığını yaptı. Bu Irmak’ın uzun metrajlı filmleri için bir ön hazırlık oldu.

“Şaşıfelek Çıkmazı”, Çağan Irmak’ın televizyon dizilerine başladığı yapım oldu. Dizinin 2001 yılında devam eden bölümlerini de Çağan Irmak yönetti. Aynı yıl, “Bir Aşk Hikâyesi” adlı televizyon filminin senaryosunu yazdı.

“Mahallenin Muhtarları, Asmalı Konak ve Çemberimde Gül Oya” gibi televizyon dizisiyle kendini tanıttı ve sevdirdi. Dizileri, isminin tüm Türkiye’de duyulmasını sağladı. 1980’li yılların karışık, gergin ve politik haliyle, 2000’li yıllardaki kuşağın yaşadıklarını anlatan dizileri büyük ilgi gördü.

“Bana Old And Wise’ı Çal” adlı kısa filmi çok beğenilirken, genç yönetmene “İFSAK”ın düzenlediği kısa film yarışmasında birincilik ödülünü kazandırdı. 1999 yılında “Günaydın İstanbul Kardeş” adlı filmin yönetmenliğini yaptı.

Çağan Irmak’ın sinema için çektiği ilk film 2001 tarihini taşıyan “Bana Şans Dile” oldu. Dram türündeki film 2002’de çekimlerine başlayacağı “Asmalı Konak”ın yönetmen koltuğunda oturmasını sağladı.

Başarılı televizyon dizilerinden sonra sinemaya yöneldi. Irmak,  2005 yılında “Babam ve Oğlum”, 2007 yılında “Ulak” ve 2008 yılında  “Issız Adam” adlı filmlerini yönetti. Babam ve Oğlum ve  Issız Adam filmleri olumlu eleştiriler aldılar. Hatta Babam ve Oğlum, SİYAD Sinema Ödülleri töreninde “En İyi Yönetmen”, “En İyi Senaryo” ve “En iyi Film” ödüllerini aldı.

UZUN METRAJLI FİLMLERİ

-Unutursam Fısılda

-Tamam Mıyız? (2013)

-Dedemin İnsanları (2011)

-Prensesin Uykusu (2010)

-Karanlıktakiler (2009)

-Issız Adam (2008)

-Ulak (2007)

-Babam ve Oğlum (2005)

-Mustafa Hakkında Herşey (2003)

-Bana Şans Dile (2001)

KISA METRAJLI FİLMLERİ

-Masal

-Kurban

-Düşlerimdeki Atatürk (2008)

-Bana Old and Wise’ı Çal (1998)

TV DİZİLERİ

Çalıkuşu

-Keşanlı Ali Destanı (2011)

-Kabuslar Evi (2006)

-Çemberimde Gül Oya (2004-2005)

-Asmalı Konak (2002-2004)

-Şaşıfelek Çıkmazı (2001)

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , , , , , , , , ,

Pier Paolo Pasolini Hayatı ve Eserleri

Pier Paolo Pasolini; (d. 5 Mart 1922, Bologna – ö. 2 Kasım 1975, Ostia, Roma yakınları, İtalya), İtalyan sinema yönetmeni, şair ve roman yazarıdır. Toplumsal eleştiriler içeren ve alışılmışa aykırı üslubuyla dikkati çeken çarpıcı filmleriyle tartışmalar yaratmıştır.

Subay olan babasının görevi nedeniyle İtalya’nın kuzeyindeki çeşitli kentlerde okudu. Bologna Üniversitesi’nde sanat tarihi ve edebiyat öğrenimi gördü. II. Dünya Savaşı sırasında Friuli bölgesinde, baskı altındaki köylülerle geçirdiği dönem sonradan Marksizmi benimsemesinde etkili oldu. Ama kendine özgü bakışını ve kutsal değerlere bağlılığını sürdürerek Marksizmle Hıristiyanlığı bağdaştırma çabasıyla çevresinde şaşkınlık yarattı.

1950’lerde Roma’da yoksulluk içinde geçen yaşamı, Ragazzi di vita (1955; Ragazzi, 1992) ve Una vita violenta (1959; Acımasız Yaşam) adlı ilk iki romanına malzeme oluşturdu. Roma’nın harap mahallelerindeki yoksulluk ve sefaleti katı bir gerçekçilikle irdeleyen bu romanlar, ilk filmi Accattone’yle (1961; Dilenci) benzer nitelikteydi ve üç yapıt da hırsızlar, fahişeler ve Roma’nın yeraltı dünyasından başka insanların yaşamı üzerineydi.

En tanınmış filmi II Vangelo secondo Matteo (1964; Aziz Matyas’a Göre İncit) Hz. İsa’nın yaşamını ve ölümünü yalın, belgesel bir üslupla ele alıyordu. Komik bir alegori olan Uccellacci e Uccellini (1966; Şahinler ve Serçeler) filminin ardından çevirdiği Edipo Re (1967; Kral Oidipus) ve Medea (1969) filmlerinde eski mitolojik öyküleri çağdaş bir bakışla yeniden yaratmayı denedi. Başrolünde ünlü soprano Maria Callas’ ın oynadığı Medea’nın bir bölümünü Türkiye’de çekti. Teorema (1968; Teorem) ve Porcile (1969; Domuz Ahiri) fibi filmlerinde siyasal ve dinsel görüşlerini aktarmak için erotizm, şiddet, yozlaşma öğelerini kullanması Katolik Kilisesi’nin tutucu kesimiyle çatışmasına yol açtı. Ardından II Decamerone (1971; Dekameron) ve The Canterbury Tales (1972; Canterbury Öyküleri) filmleriyle ortaçağ erotizmini ele aldı. Bu filmler, 1974 tarihli Ilfiore delle mille e una notte (1001 Gece Masalları) filmiyle bir üçleme oluşturur. Pasolini ayrıca birçok şiir kitabı ve edebiyat eleştirilerini topladığı kitaplar da yayımlamıştır. Türkçede Fildişi Kulenin Dışında (1992) adlı bir yapıtı daha yayımlanmıştır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

Ivan Passer Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Ivan Passer; (d. 1933, Prag, Çek Cumhuriyeti), ülkesinde adını duyurduktan sonra ABD’de filmler çeken Çek asıllı sinema yönetmenidir.

İki yıl Prag Sinema Okulu’nda (FAMU) öğrenim gördüyse de, ailesinin karşı çıkması nedeniyle okulu bitiremedi. Ama okulda tanıştığı, Milos Forman gibi arkadaşlarının filmlerinde çalışarak kendini geliştirdi. 1964’te çektiği ilk filmi Fadni odpoledne (Sıkıcı Bir Öğle Sonrası) futbol tutkusunu ele alıyordu ve ince gözlemlerle örülüydü. Önce başka bir filmin bölümü olarak tasarlanmış, ama umulandan uzun olunca bağımsız olarak gösterime çıkarılmıştı. Passer ikinci filmi Intimnl osvëtlentde (1966; Loş Işıklandırma) kendine özgü tavrını geliştirdi. Uluslararası alanda ilgi gören film. Forman gibi onu da Çekoslovak “Yeni Dalga”sının üyelerinden biri yaptı.

Çek Cumhuriyeti’nde başka film yapmayan Passer, İtalyan yapımcı Carlo Ponti’den de öneri almasına karşın ABD’ye gitti ve orada çalışmaya başladı. ABD’de yaptığı Born to Win (1971; Yenmek İçin Doğanlar), Law and Disorder (1974; Kanun ve Kargaşa), The Crime and the Passion (1976; Suç ve Tutku) ve Silver Bears’de (1977; Gümüş Ayılar) ülkesindeki başarıyı sürdüremedi. Ama 1981’de çektiği ve Vietnam’dan dönmüş bir askerin çevreyle uyumsuzluğunu anlatan Cutter’s Way (Cutter’ın Yolu) ve Lord Byron’ın İsviçre’de konuklarıyla geçirdiği bir yazı düş ve kâbuslarla yansıttığı Haunted Summer (1988; Meşum Yaz) ile yeniden dikkatleri çekti.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Charles Pathé Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Charles Pathé; (d. 25 Aralık 1863, Paris -ö. 26 Aralık 1957, Monte-Carlo), elindeki film yapım ve dağıtım ağıyla 20. yüzyılın ilk yıllarında dünya sinema pazarına egemen olmuş öncü Fransız sinemacıdır.

Kardeşleriyle birlikte 1896’da Paris’te, gramofon ve gramofon silindiri üretip satan Pathé Frères (Pathé Kardeşler) şirketini kurdu. Şirket Fransa’nın her yanındaki salonları Thomas A. Edison ve William Dickson’ın geliştirdiği film izleme aygıtı kinetoskopla donattığı gibi, Lumière Kardeşler’in geliştirdiği kamerayla da birçok kısa film çevirdi. Bu filmlerin konularını çarpıcı serüvenler, melodramatık aşk öyküleri ve komediler oluşturuyordu. Pathé 1909’da ilk uzun filmin’, Victor Hugo‘nun romanının dört makaralık bir uyarlaması olan Les Misérables’i (Sefiller) gerçekleştirdi. Aynı dönemde ilk haftalık haber filmi Pathé-Journal’i başlattı. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere çeşitli ülkelerde gösterilen bu dizi 1956’ya değin ilgiyle izlendi. Pathé Frères 1914’te ABD’deki stüdyolarında, beyazperdenin ilk ve en ünlü dizi filmlerinden The Périls of Pauline’in ilk bölümlerini hazırladı. Şirket ayrıca sinema dergisi Pathé PictoriaTı yayımlamaya başladı.

Fransa, İngiltere ve ABD’deki film yapım birimleri ve bütün dünyaya yayılmış dağıtım bürolarıyla Pathé Frères son derece kârlı bir kuruluştu. Bazı filmlerinin kazancı, maliyetlerin 50 ile 100 katı arasında değişiyordu.

Pathé 1917’de şirketin donanımlarını, film stüdyolarını ve gösterim salonlarını satmaya başladı. 1929’da da sinemacılığı bıraktı. Ama şirket dağıtımcı olarak etkinliğini ve önemli konumunu sürdürdü.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , ,

Suna Pekuysal Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Suna Pekuysal; (d. 24 Ekim 1933, İstanbul – ö. 22 Temmuz 2008, İstanbul), özellikle komedilerde canlandırdığı tiplerle ünlü tiyatro ve sinema oyuncusudur. İstanbul Belediye Konservatuvarı Şan ve Bale Bölümü’nde okurken İstanbul Şehir Tiyatrosu Çocuk Bölümü’nde Kadri Ögelman’ın Artist Aranıyor (1949) oyununda ilk kez sahneye çıktı. 1952’de İstanbul Şehir Tiyatrosu Dram Bölümü kadrosuna girdi. 1964’te evlendiği tiyatro sanatçısı Ergun Köknar’la birlikte kurduğu Üsküdar Oyuncuları topluluğunda oynadığı yıllar (1970-73) dışında emekli olduğu 1982’ye değin hep Şehir Tiyatroları kadrosunda kaldı.

Rol aldığı oyunlar arasında, Jean Anouilh’den Vahşi Kız (1952), Elmer Rice’tan Sokakta (1954), Henrik Ibsen’den Peer Gynt (1956), Noel Coward’dan Ne Umurum (1959), Flers-Caillavet’den Yufka Yüreklinin Biri (1961), Hidayet Sayın’dan Topuzlu 1964), Haldun Taner’den Eşeğin Gölgesi 1965), Shakespeare’den Romeo ile Juliet (1968) ve Kısasa Kısas (1976), Cahit dan Gültepe Oyunları (1974) sayılabilir.

Emekli olduktan sonra da sahneyi bırakmayan Pekuysal Geceye Selam, Bit Yeniği, Sait Hopsait gibi müzikallerde ve Keşanlı Ali Destanı’nın televizyon uyarlamasında (1988) oynadı. Başrollerinden birini oynadığı, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda 1984’te sahneye konan Lüküs Hayat opereti 1993’te hâlâ sürmekteydi. Bu yapım 1989′ da televizyonda da dizi olarak gösterildi. Pekuysal 1953’te, Talat Artemel’in Can Yoldaşı filmiyle sinema oyunculuğuna başladı ve 100’ün üzerinde filmde rol aldı. Özellikle çaçaron kadın tipiyle büyük başarı kazandı. Bu tipi televizyondaki çeşitli skeç ve dizilerde de tekrarladı. Televizyonda Tatlı Çarşamba (1979) adlı dizide başarıyla canlandırdığı “Suna Abla” tipiyle büyük ilgi gördü.

Pekuysal 1979’da oynadığı Fakir Baykurt uyarlaması Tırpan’daki rolüyle 1980 Avni Dilligil ve Ulvi Uraz ödüllerini, Lüküs Hayat’taki kompozisyonuyla da Sanat Kurumu (1986) ve İsmail Dümbüllü (1987) ödüllerini kazandı.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Michelangelo Antonioni Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Michelangelo Antonioni; (d. 29 Eylül 1912, Ferrara, İtalya – ö. 30.7.2007), İtalyan sinema yönetmeni, görüntü yönetmeni ve yapımcıdır. Karakter çalışmasına ve belli belirsiz metaforik olaylara yönelerek “gerçekçi” anlatıyı bir yana bırakan sinema anlayışıyla tanınır. Başlıca filmleri arasında Le amiche (1955; Kadınlar Arasında), L’avventura (1959; Serüven), L’eclisse (1962; Batan Güneş) ve Blowup (1966; Cinayeti Gördüm) sayılabilir.

Pek konuşkan ve dışadönük olmayan Antonioni, bazı filmlerinde fon olarak da kullandığı, İtalya’nın kuzeyindeki ovaların sakin, olaysız ortamında büyüdü. Bir söyleşide kişiliğinin oluşumunu ve sinemacılığının gelişimini hazırlayan en önemli etkenler olarak, yerleşik düzenli bir burjuva ailesi içinde ve taşrada büyümesini, para sıkıntısı çekmemesini, aldığı geleneksel eğitim, mesafeli tavır ve özdisiplin ilkeleriyle insanları ve yaşamı tarafsız bir bakışla gözlemek için gerekli boş zamana ve rahatlığa sahip olmasını sıralamıştır. Ferrara’da okuduktan sonra üniversiteye Bologna’da devam etti. Çocukluğunda mimarlık ve resme ilgisi tutku düzeyindeydi. Üniversitede ise önce Eski Yunan ve Latin edebiyatı, daha sonra da iktisat ve ticaret okudu. Bu dönemde sık sık sinemaya gitmeye ve yakındaki Padova kentinde çıkan bir gazeteye film eleştirileri yazmaya başladı. 1939’da sinemacılık mesleğinde karar kıldı; sinemacılığın yolu da Roma’dan geçiyordu.

Antonioni Roma’ya yerleştikten kısa bir süre sonra Cinema dergisinin kadrosuna katıldı ve birkaç ay bir sinema okuluna devam etti. Bir ara Kuzey İtalya amatörler arası tenis şampiyonu olmasının dışında 1930’larda yaptıkları ile ilgili bir şey bilinmemektedir. Film jeneriklerinde adına ilk olarak 30 yaşındayken yaptığı çalışmalarda, aralarında Roberto Rossellini’nin Un pilota ritorna’sı da (1942; Bir Pilot Dönüyor) olmak üzere bazı önemli filmlerin ortak yazılmış senaryolarında rastlanır. O yıl Fransa’ya giderek Les Visiteurs du soir’da (Gece Ziyaretçileri) yönetmen Marcel Carne’ye asistanlık etti. Çekimine 1943’te başladığı, ilk filmi Gente del Po (Po İnsanları) adlı kısa belgesel, İtalya’nın II. Dünya Savaşı’ndaki yenilgisinin kargaşası içinde yarıda kaldı. Antonioni bir süre Fransızca-dan çeviri yaparak geçindi. Daha sonra yeraltı gazetesi L’Italia libera’nin sinema eleştirmeni oldu ve filme alınmayan bazı senaryolar yazdı. 1947’de tamamlayabildiği Gente del Po’yu altı kısa film daha izledi. 1950’de oldukça buruk bir aşk öyküsü olan ilk uzun metrajlı filmi Cronaca di un amore (Bir Aşkın Hikâyesi) bir anda dikkate değer bir yetenek olarak tanınmasını sağladı.

Bu tarihten sonra dış dünyanın Antonioni’nin yaşamı ile ilgili bildikleri filmlerinden öteye geçmez. Dönüm noktalarını oluşturan yapıtları, Cesare Pavese’nin bir öyküsünden uyarladığı ilk önemli filmi Le amiche (1955; Kadınlar Arasında), ilk büyük uluslararası başansını sağlayan L’avventura (1959; Serüven), ilk renkli filmi II Deserto rosso (1964; Kızıl Çöl), tümü İngilizce olan ilk filmi Blow-up (1966; Cinayeti Gördüm) ve ABD’de çektiği ilk film olan Zabriskie Point’Xu (1970; Zabriskie Noktası).

Antonioni oyuncu Monica Vitti’nin meslek yaşamını da biçimlendirmiştir. L’avventura, karmaşık anlatı yapısına ve hareket noktasının anlaşılmazlığına karşın, Vitti’nin filme insani sıcaklık boyutu katan zarif ve gizemli havasıyla çok geniş bir izleyici kitlesine ulaşmıştır. Antonioni’nin filmleri böyle bir denge öğesi gerektirir; yoksa yaklaşımı, ancak dar ve seçkin bir kesime hitap edecek derecede soğuk ve soyut kalır. Onun için insanlar, resim inceliğinde ruh durumları ve atmosferler düzeni içinde hareketli öğelerdir. Dış dünyaları hiçbir zaman ifade etmedikleri duygularını ve hem birbirlerine, hem de çevrelerindeki yaşama yabancılaşmalarını yansıtırken, insanlar da anlamlı bir eylemde bulunamadan, iletişimsiz, düşler içinde kaybolmuş bir biçimde dolanıp dururlar.

Antonioni’nin ünü, yeni ve kendine özgü bakışının ön planda olduğu, 1959’daki L’avventura ile 1962’deki L’eclisse arasındaki dönemde iyice yaygınlaştı. Her iki filmde de Monica Vitti’nin canlandırdığı genç bir kadın, yaşamındaki boşluğu giderebilmenin yolu olarak, ama başarısızca aşk peşinde koşuyordu. Chung Kuo-China (1972), The Passenger (1974; Yolcu) ve bir Cocteau uyarlaması olan II mistero di Oberwald (1980; Oberwald Esrarı) gibi daha sonraki filmleri aynı yankıyı uyandırmadı. Antonioni, 1982 tarihli Indentificazione di una donna ile (Bir Kadının Tanımlanması) 1960’ların başlarındaki temalarına başarılı bir dönüş yaptı. Bu film aynı yıl Cannes Film Şenliği’nde 35. Yıl Büyük Ödülü’nü kazandı.

Sinemanın önde gelen ustalarından olan Antonioni, II. Dünya Savaşı sonrasında sinemada egemen olan yalın gerçekçilik idealine karşı gelişen eleştirel ve ticari tepkinin öncülüğünü yapmıştır. Yönettiği filmler insan yaşantısının belgelenmesi değil, metaforu olmuştur.

Filmlerini hiçbir zaman alışılagelmiş olay örgüsü ya da karakter çözümlemesi üzerine oturtmamış, daha çok temel ifade aracına dönüştürdüğü görsel imgeye ağırlık vermiştir. Bu imgeler içinde en önemlisi de modern sanayi görüntüleridir. Antonioni’ den sonra çok az kişi bir su kulesi ya da plastik eşya mezbeleliğini aynı olumsuz bakışlarla görmüştür. Onun filmlerinde, 20. yüzyıl kent toplumunun mekanik cangılında yeşeren yeni bir tür güzellik sergilenir.

Michelangelo AntonioniMichelangelo Antonioni; (29.9.1912 – 30.7.2007)

Antonioni, Ferrara’da bir çiftlik sahibinin oğlu olarak dünyaya geldi. Bologna’da ekonomi politik okurken bir günlük gazete için film eleştirileri yazıyordu. 20’li yılların sonunda Roma’ya gelerek “Cinema” ve “L’Italia libera” dergileri için çalıştı ve aynı zamanda film senaryoları yazdı.

1943’ten Sonra: Belgesel Filmler Antonioni 1942 yılında yönetmen Marcel Carn£’nin asistanlığını üstlendi. Buna rağmen 1942’yi izleyen yıllarda uzun metrajlı eğlence filminden uzaklaşarak, dört yıllık bir çalışma sonucu Gentel del Po (Po’nun İnsanları, 1943-47) adlı belgesel filmi çekti. 1952’de savaş sonrası gençliğinin sorunlarını ele alan yarı belgesel bir film olan I venti’yi (Çağımızın Çocukları) gerçekleştirdi. Ahlaki açıdan bilinçlendirilmemiş İtalyan, Fransız ve İngiliz gençlerinin kaderlerini ele alarak toplumsal koşullan çok ağır bir biçimde eleştirdi.

1953: İlk Uzun Metrajlı Filmi Antonioni ilk uzun metrajlı filmi Cronaca di un amore’yı (Bir Aşkın Tarihçesi) 1953 yılında çekti. Bu filmde bir sanayici, karısının mazisini araştırır. Bunun üzerine karısı, vaktiyle birlikte cinayet işlediği gençlik arkadaşıyla ilişkiye girer. Bu yapıt tarz olarak, Antonioni’nin tipik film çevirme metodunu gösteriyordu. Antonioni akıcı kamera hareketleriyle bir öyküyü değişik zaman ve bilinç düzeyleri içinde anlatırken biçimsel bir anlatma strüktürünü gerekli bulmuyordu.

1957’den Sonra: İnsanın Yalnızlığı Antonioni en önemli filmlerini 50’li yılların sonuyla 60’lı yılların başında çekti. Bu filmlerinde en çok sevdiği konuları, insanın yalnızlığıyla yabancılaşmasını ve modern toplumda aşkın olanaksızlığını, değişik varyasyonlarıyla çekti. Bunlara uygun olarak II grido (Haykırış, 1957) adlı filmde, sevdiği kadın kendisiyle evlenmek istemeyince, işçi adam kızıyla birlikte gezmeye gider ve sonunda ölüme atlar. L’avventura (Macera, 1959) adlı film, seyircilerin çok sabırlı ve dikkatli olmasını gerektirdiği halde, Antonioni’yi ilk defa dünya çapında başarıya ulaştırdı. Antonioni sinema dramatürjisinin tüm yasalarını çiğneyerek değişik gözlem, duygu ve analizlerin karışımından oluşan bir film yarattı. Bir deniz yolculuğunda geçen yapıtın konusu aşkın geçiciliğidir.

La notte (Gece, 1960) adlı filminde Antonioni insan hayatının boşuna oluşunu konu eder ve aralarında konuşacak hiçbir şey kalmamış olan bir karı-kocayı (Jeanne Moreau ve Marcello Mastroianni) gözetler. Önemsiz görünen ayrıntılar birbirlerini izlerken, taşıdıkları önem ancak aralarındaki bağlantı ortaya çıktıktan sonra anlaşılır. Antonioni’nin filmlerinin çoğunda olduğu gibi, burada da boşluğu hisseden ve sorunları açıkça ortaya dökmekten kaçınmayan, kadındır.

1964: İlk Renkli Filmi Antonioni 1964 yılında konularım çeşitlendirdi ve ilk renkli filmi olan II deserto ros-so’da (Kızıl Çöl) psikolojik bir hastalığı ele aldı. Bir mühendisin karısı, geçirdiği bir araba kazasından sonra korku nevrozuna kapılır. Kadının, ayrı ayrı psikolojik durumlarını gözle görünür hale getirebilmek için Antonioni bu filmde renkli yabancılaştırma efektleri kullandı.

1966’dan Sonra: Dış Ülkelerde Çalışması Antonioni, bir Amerikalı dağıtım şirketi tarafından dünya çapında pazarlanacak olan ilk filmi Blow Up (Cinayeti Gördüm) İngiltere’de çevirmek için, İtalya’yı terk etti. Burada bir fotoğrafçı büyütülmüş bir fotoğrafta bir cinayetle ilgili izler gördüğüne inanır. Bu yanıltıcı öykünün konusu fotoğraf ile gerçek arasındaki ilişkiden ibaretti. “Swinging Sixties” (Hareketli 60’lar) Londra’sında geçen bu filmin başarısı Antonioni’ye, insanlıktan çıkmış bir tüketim dünyası olan Amerikan rüyasına bakış açısını gösteren, Zabriskie Point (1969) adlı Amerikan filminin yönetmenliğini sağladı. Bu zamana kadar Antonioni’nin filmlerine damgasını vuran kameranın sakin bir biçimde kullanılması ve yumuşak bir ışıklandırma yerine sanatçı burada ilk defa çok hareketli bir kurgulama uyguladı. 1973’de gösterime giren Professione: Reporter (Mesleği: Muhabirlik) adlı filmde Antonioni Jack Nicholson’ı başrolde oynatarak kendisinden kaçan bir insanı gösterdi.

1982: Yaşlılık Yapıtı Identificazione di una donna (Bir Kadının Kimlik Arayışı, 1982) adlı filminde Antonioni bir kez daha bağımsız olarak yapıtlarının başlıca konularını çeşitlendirdi ve kadınla erkek arasındaki yabancılaşmayla ilgili olarak insanları düşünmeye davet etti. Bu film gösterime girdikten sonra, 1948’den beri Flora Lampronti ile evli olan Antonioni, uzun bir süre meslek hayatından uzak durdu. 1983’te “Bowling am Tiber” (Tiber Nehrinde Bowling Oyunu) adlı bir öykü kitabı yayınladı. 1995’de hastalığına karşın sete döndü ve Wim Wenders’le birlikte Al di lâ delle Nuole (Bulutların ötesinde) adlı filmi çekti. Just to be together (1999) ve Destinazione Verna (1999) yönetmenin son filmleridir.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , , ,

Sergo Paracanov Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Sergo Paracanov, asıl adı Sarkis Paracanyan (d. 9 Ocak 1924, Tiflis, Gürcistan SSC – ö. 20 Temmuz 1990, Erivan, Ermenistan SSC), Ermeni asıllı SSCB’li film yönetmenidir.

Paracanov Tiflis Konservatuvarı’nda müzik, Devlet Sinema Enstitüsü’nde sinema öğrenimi gördü. Daha sonra Moskova Sinema Yüksekokulu’nda ünlü sinema yönetmeni Aleksandr Dovjenko’nun öğrencisi oldu. 1952’de Kiev Dovjenko Stüdyoları’nda çalışmaya başladı. Genellikle halk kültüründen esinlenen ve görsel yanı öne çıkan lirik filmler çeken Paracanov’un ilk filmleri Batı’da gösterilmedi. Beşinci filmi Teni zabıtıh predkov (1964; Unutulmuş Atalarımızın Gölgeleri) Ukrayna halk masallarına dayalı izlenimci bir trajediydi. Film Arjantin’deki Mar del Plata Festivali (1965) büyük ödülü de içinde olmak üzere 16 uluslararası ödül kazandı. Ama Paracanov, biçimcilik ve gizemcilikle eleştirilerek baskıya uğradı; bir süre film çekemedi. 1969’da çektiği Sayat Nova’da, 18. yüzyılda yaşamış Ermeni şair Sayat Nova’nın (Aruthin Sayadyan) yaşamını simgesel olaylarla ve eski Ermeni müziğiyle zenginleştirerek anlattı. 1977’de eşcinsel olduğu ve para yasalarına aykırı davrandığı gerekçesiyle tutuklandı; 1974’te de beş yıl hapse mahkûm edildi. Uluslararası bir kampanya sonucu 1978’de salıverildi. 1982’de yeniden tutuklandıysa da bir süre sonra serbest bırakıldı.

1980’lerde glasnost (açıklık) ortamında yeniden film çekmesine izin verildi. Gürcistan’da Kartuli Pilmi stüdyolarında gerçekleştirdiği Ambavi Suramis Tsihisdda (1985; Şuram Kalesi Destanı), bir Gürcü destanını düşsel ve alışılmadık bir üslupla anlatıyordu. Son filmi Aşik Kerib (1988; Âşık Garib), belki de Paracanov’un sanatsal fantezilerini özgün ve yaratıcı biçimde kullandığı en başarılı çalışmasıydı.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Zuhal Olcay Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Zuhal Olcay; (d. 10 Ağustos 1957, İstanbul), başarılı tiplemeleriyle 1980’lerde Türk sinemasının en önde gelen oyuncularından biri olan tiyatro ve sinema oyuncusudur.

On dört yaşında Ankara Devlet Konservatuvarı’nda tiyatro öğrenimine başladı. Bu okulu bitirince bir süre Ankara, İzmir ve İstanbul’da Devlet Tiyatrolarında sahneye çıktı. Çehov’un Martı oyunundaki rolüyle 1981’de Avni Dilligil Ödülü’nü kazandı. Gecenin Öteki Yüzü, Sönmüş Ocak ve Parmak Damgası gibi televizyon dizilerinde rol aldı. 1983’te sinemaya başladığı Halit Refiğ’in İhtiras Fırtınası filmiyle Antalya Altın Portakal Film Şenliği’nde en iyi yardımcı kadın oyuncu seçildi. 1985’te bu kez Ömer Kavur’un Amansız Yol’uyla aynı şenlikte en iyi kadın oyuncu seçilerek Altın Portakal kazandı. Ümit Elçi’nin Kurşun Ata Ata Biter (1985) ve Bir Avuç Gökyüzü (1987), Ümit Efekan’m Halkalı Köle (1986; Sinema Eleştirmenleri Ödülü), Muammer Özer’in Kara Sevdalı Bulut (1988), Nisan Akman’m Dünden Sonra Yarından Önce (1988; Ankara Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu Ödülü) gibi filmlerinde yeteneğini göstererek dönemin en başarılı kadın oyuncusu oldu. 1989’da Tevfik Başer’in AFC’de çektiği Abschied vom Falschen Paradies’de (Yanlış Cennete Elveda) oynadı. Bu filmdeki rolüyle Almanya’da yılın en iyi oyuncularına verilen Altın Kurdele ödülünü bir başka Türk oyuncu olan Ayşe Romey’le paylaştı. 1990’da Mahinur Ergun’un Med Cezir Manzaraları filmindeki rolüyle Ankara Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandı. 1992’de Yavuz Özkan’ın İki Kadın filminde rol aldı.

1987’de tiyatroyu bırakarak bütünüyle televizyon dizileri ve sinema filmlerinde oynayan Olcay, 1989’da Evita müzikalinde başrole çıkarak sesini de başarıyla kullandı. Aynı yıl, kuruluşuna da katıldığı Tiyatro Stüdyosu adlı toplulukta Harold Pinter’ın Betrayal (Aldatma) ve Willy Russell’ın Blood Brothers (Kan Kardeşleri) adlı oyunlarında rol aldı.

Pop müziği çalışmaları da yapan Olcay, Küçük Bir Öykü Bu (1989), İki Çift Laf (1991) ve Oyuncu (1993) adında üç kaset çıkarmıştır.

Zuhal OlcayZuhal Olcay; tiyatro, sinema oyuncusudur (İstanbul 1957).

Ankara Devlet Konservatuvarı Yüksek Bölümü’nü bitirdikten sonra İngiltere’ye gitti. Ertesi yıl yurda dönerek Othello’da Desdemona rolünü oynadı (Ankara 1978). Oradan İzmir Devlet Tiyatrosu’na geçti. TV filmlerinde oynamaya başladı: Sönmüş Ocak (1981), Parmak Damgası (1984). Yurt ölçüsünde tanınınca sinemaya geçti: Fırtına Gönüller (1984). 1985’te İstanbul’a yerleşti.

1986’da İstanbul Devlet Tiyatrosundan ayrılarak sinema çalışmalarına ağırlık verdi.

Tiyatroda: Vakıf (1985); Roksalan, İlk Yıllar (1985); Söz Veriyorum (1987); Evita (müzikal, 1989); Aldatma (1990), Kan Kardeşleri (1991). Başlıca filmleri: Amansız Yol (1985, Antalya Film Şenliği, en iyi kadın oyuncu “Altın Portakal”ı); Kurşun Ata Ata Biter (1985); Halkalı Köle (1986); Otelde Cinayet (1986); Gece Yolculuğu (1987); Gecenin Öteki Yüzü (1987-TV); Ateşten Günler (1988-TV); Kara Sevdalı Bulut (1988); Dünden Sonra Yarından Önce (1988); Sahte Cennete Elveda (1988-1989 Berlin Altın Kurdele “en iyi kadın oyuncu” ödülü); Med Cezir Manzaraları (1989; 1990 Ankara Film Şenliği “en iyi kadın oyuncu” ödülü), Gizli Yüz (1991), İki Kadın (1992). Tiyatro ve sinemadaki başarılarının yanı sıra müzik yeteneğini de doldurduğu iki kaset (Küçük Bir Öykü Bu; 1990; İki Çift Laf, 1991) ve konserleriyle kanıtladı.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , ,

Bilge Olgaç Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Bilge Olgaç; (d. 14 Ocak 1940, Vize, Kırklareli – ö. 2 Mart 1994, İstanbul), Türk sinemasının en çok film çekmiş kadın yönetmendir.

Lise son sınıfta öğrenimini bırakarak çeşitli işlerde çalıştı. 1962’de Memduh Ün’ün yönettiği Kısmetin En Güzeli’nin senaryosunu yazdı; ayrıca bu filmin çekiminde asistanlık yaparak sinema dünyasına girdi. Yirmi kadar filmde yönetmen yardımcılığı yaptıktan sonra Üçünüzü de Mıhlarım’la (1965) yönetmenliğe geçti. Genellikle piyasanın isteklerine uygun filmler yaptı. Bu arada, bütün oyuncularının erkek olmasıyla ve şiddet sahneleriyle dikkati çeken, Kerim Korcan’ın aynı adlı romanından Linç’i (1970) ve Yılmaz Güney’in bir senaryosundan siyasal konulu Bir Gün Mutlaka’yı (1975) yönetti.

Olgaç 1976’da sinemadan uzaklaştı ve bir süre reklam filmleri hazırladı. 1984’te, gerçek bir olaya dayanan Kaşık Düşmanı’yla sinemaya döndü. Kadın sorununa ağırlık veren film, 1985’te Fransa’da Creteil’de düzenlenen 7. Uluslararası Kadın Filmleri Şenliği’nde birincilik ödülüyle Basın Özel Ödülü’nü, Halil Ergün de filmdeki rolüyle en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandı. Olgaç, Gülüşün (1986), Üç Halka Yirmi Beş (1987), İpekçe (1987) gibi sonraki filmlerinde de kadının toplumsal konumuna eğildi.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , , ,

Melis Birkan Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında

Melis Birkan, 15 Temmuz 1982 tarihinde Ankara’da dünyaya geldi. Annesinin adı Selda, babasının adı Cevdet’tir. İlkokula başladığı yıllarda babasının işi nedeniyle İstanbul’a taşınmak zorunda kaldı. Henüz altı yaşındayken dansa ilgisi üzerine ilköğretim ve lise yıllarında Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda bale dersleri aldı. Eğitimini de bu üniversitede hem okuyup hem çalışarak tamamladı.

Oyunculuğa Özlem Durak tarafından 2005 yılında davet edidi. O vakte aklında oyunculuk yoktu. Lakin ısrar dayanamadı ve Kanaltürk’teki “Tarz-ı Hayat” adlı programı sunarak kameralara ısınma turu atmaya başladı.

Aynı yıl “Çapkın” adlı dizide rol aldı. Bunu 2006 yılında “Amerikalılar Karadeniz’de 2” filmi takip eder. Daha sonra “Köprü, İyi ki Varsın, Ayışığı” dizilerinde rol aldı. O dönemde çokça eleştirilen “Barda” filminde oynadı. Daha sonra 2008 yılında Çağan Irmak’ın yönettiği “Issız Adam” ve “Ulak” filmlerinde rol alır. Bu Birkan için dönüm noktasıdır. “Issız Adam” filmiyle  “En İyi Kadın Oyuncu Ödülü”nü alır.

2012-2013 sezonunda “Leyla ile Mecnun” adlı dizide “Leyla” karakterini canlandırmasıyla büyük beğeni toplar. Son rol aldığı çalışma ise Show TV’de yayınlanan “Saklı Kalan” adlı dizidir.

FİLMOGRAFİSİ

2005 – Çapkın, 2006 – Barda, 2006 – Amerikalılar Karadeniz’de 2, 2006-2007 – Köprü, 2006 – İyi ki Varsın, 2007 – Komedi Dükkanı, 2007 – Ulak, 2008 – Ayışığı, 2008 – Issız Adam, 2009 – Bu Kalp Seni Unutur mu?, 2009 – Adını Sen Koy, 2009 – Avrupa Yakası,  2010 – Deli Saraylı, 2012 – İşler Güçler, 2012-2013 – Leyla ile Mecnun, 2014 – Saklı Kalan(devam ediyor)

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Zeki Demirkubuz Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında

Zeki Demirkubuz, 1 Ekim 1964 tarihinde Isparta’da dünyaya geldi. Ortaokulu Isparta Gönen Öğretmen Okulu’nda bitirdikten sonra İstanbul’a gitti. Liseye İstanbul’da başladıysa da birinci dönemi bitirdikten sonra okulu bırakarak fabrikada çalışmaya başladı.

1980 darbesinden sonra tutuklandı ve üç yıl hapis yattı. Edebiyata, özellikle de Dostoyevski’ye ilgisi bu dönemde arttı. O yıllarda Suç ve Ceza’nın etkileri kendinde yer etmeye başladı. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde işportacılık yaptı. Askerliğini erteleyebilmek için okula döndü. Liseyi dışarıdan bitirerek İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne başladı.

SİNEMAYA BAŞLANGICI

1986 yılında Zeki Ökten’in asistanlığını yaparak sinemaya giriş yaptı. 1994 yılında, ilk uzun filmi olan “C Blok”u çekene kadar çeşitli yönetmenlerle çalıştı.

C Blok’tan çektikten sonra kendi senaryolarını yazmaya başlayan bağımsız bir yönetmen olarak yoluna devam etti. Uluslararası eleştirmenler ve izleyiciler, Demirkubuz’u Venedik Film Festivali’nde gösterilen ikinci filmi “Masumiyet”le birlikte tanıdı. Üçüncü filmi olan “Üçüncü Sayfa”, Türkiye’deki film festivallerinin yanı sıra Locarno ve Rotterdam Film Festivalleri de dâhil olmak üzere Avrupa’da ve çok sayıda film festivalinde gösterildi. Bu dönemde Zeki Demirkubuz “Karanlık Üzerine Öyküler” adını verdiği üçlemesinin çekimlerine başladı. İki filmi, “Yazgı ve İtiraf” 2002 yılında Cannes Film Festivali’nin “Un Certain Regard” bölümünde gösterildi. başrolünü de üstlendiği üçlemesini “Bekleme Odası”nı 2003 yılında tamamladı. 2006 yılında Masumiyet’in başlangıç öyküsünü anlatan “Kader”i çekti. Demirkubuz, 2009 yılında “Kıskanmak” adlı filmi, 2012 yılında da “Yeraltı” adlı filmi çekti.

ALDIĞI ÖDÜLLER

1994 – C Blok – En İyi Yönetmen ve Film

1997- Masumiyet – Halk Jurisi Avni Tolunay Ödülü

1999 – Üçüncü Sayfa – Behlül Dal Juri Özel Ödülü

2001 – İtiraf – En İyi Yönetmen ve Mahmut Tali Öngören Özel Ödülü

2001 – Yazgı- En İyi 3. Film ve En İyi Yönetmen

2003 – Bekleme Odası – Behlül Dal Juri Özel Ödülü ve En İyi Türk Yönetmen

2006 – Kader – En İyi Film, FIPRESCI Ödülü

2012 – Yeraltı – En İyi Film, En İyi Yönetmen

FİLMOGRAFİSİ

-C Blok (1994)

-Masumiyet (1997)

-Üçüncü Sayfa (1999)

-İtiraf (2001)

-Yazgı (2001)

-Bekleme Odası (2003)

-Kader (2006)

-Kıskanmak (2009)

-Yeraltı (2012)

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Mahzar Alanson Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında

Mahmut Mazhar Alanson, 13 Şubat 1950 tarihinde Ankara’da dünyaya geldi. Babası Ferruh Alanson, annesi Melek Alanson’dur. Babası, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda baş trompetçisi, annesi Melek Alanson ise ilkokul öğretmeniydi. Ortaokulu TED Ankara Koleji’nde, lise öğrenimini ise Kadıköy Maarif Koleji ve Anadolu Lisesi’nden mezun olamadan son sınıfta atıldı.

Lise yıllarında gitar çalmaya başlayan Alanson, 1966 Yılında İstanbul Fenerbahçe Kalamış sahilinde, daha sonra MFÖ grubunu kuracağı Fuat Güner ile Mazhar’ın aldığı The Beatles’ın yeni çıkan albümü sayesinde arkadaşlık kurdu. Bir süre sonra Fuat Güner’le Kaygısızlar grubunu kurarak konserler verdi. Önce Barış Manço sonra da solo olarak plaklar çıkardılar. Alanson bu yıllarda yabancı şarkılara Türkçe sözler yazarak söz yazarlığına başladı. 1971 yılında çıkardığı plağındaki “Diloy” şarkısı ise kendisi yazdı. 1971 yılında Özkan Uğur’la tanıştılar.

1974 Fuat Güner ile Mazhar – Fuat ikilisini kurup “Türküz Türkü Çağırırız” albümünü çıkardılar. Bu albümde de Yunus Emre, Âşık Veysel gibi halk ozanlarının şiirlerini bestelediler. Daha sonra “Bu Ne Biçim Hikâye Böyle, Nerde Hani ve Güllerin İçinden” şarkılarını yazdı

1974 yılında Özkan Uğur, Galip Boransu ve Ayhan Sicimoğlu’nun da gruba katılmasıyla “İpucu Beşlisi” adını aldılar. Birlikte “Heyecanlı” isminde ilk 45’liklerini piyasaya çıkardılar. Çeşitli sebeplerden ötürü İpucu Beşlisi dağıldı.

Bir dönem Mazhar, Fuat ve Özkan; Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Seyyal Taner gibi ünlülerle çalıştı. Müzikteki başarısını, Ferhan Şensoy’un “Şahları da Vururlar” adlı müzikal oyununda da gösterdi. Alanson, kısa zaman sonra çıkardığı “Ele Güne Karşı” albümüyle büyük sükse yaptı.

1985’te “Peki Peki Anladık”, 1986’da “Vak The Rock”, 1987’de “No Problem”, 1989’da “The Best Of MFÖ”, 1990’da “Geldiler”, 1992’de “Agannaga Rüşvet ve Dönmem Yolumdan”, 1995’te “M.V.A.B”, 2003’te “MFÖ single ve Collection”, 2006’da “AGU”, 2011’de de “Ve MFÖ” albümü piyasaya sürdüler.

2 KEZ EUROVİSİON’A KATILDI

1985 senesinde sunucunun Mazhar Fuat Özkan ismini okuyamadığından gruba “MFÖ” olarak hitap etti ve 1985’ten sonra grup MFÖ adıyla tanındı. MFÖ grubu yurtdışında Türkiye’yi iki kere temsil etti.

İsveç’in Gothenburg şehrinde “Didai Didai Dai” adlı parçasıyla 14. Sırada tamamladı. 1988’de İrlanda’nın Dublin şehrinde yapılan yarışma da ise 15. oldular. Turgut Özal, o dönemde: “Artık Erovizyon şarkı yarışmasının taraflı olduğunu öğrenmiş olduk.” demiştir.

1995 yılında “Mazeretim Var Asabiyim Ben” albümünden sonra, 1998’de oynadığı “Her Şey Çok Güzel Olacak” filminin film müziklerini yaptı. Sami Özer, Cem Yılmaz gibi sanatçıların eşlik ettiği albümde “Bu Ne Biçim Hikâye Böyle” ve “Bir Zamanlar Fırtınalar Eskitirdim” şarkılarını seslendirdi. 2001’de Komiser Şekspir film müziğine “Bir Sonsuz Yağmur Yağsa” şarkısıyla katıldı.

2000 yılında “Türk Lokumuyla Tatlı Rüyalar” albümünü çıkardı. Daha önce Tarkan’a verdiği “Yandım, Ah Bu Ben ve Jazz (New York Sokakları 5)” şarkılarına klip çekti. 2009’da Nil Karaibrahimgil’in “İlla” şarkısında düet yaptı.

FİLMOGRAFİSİ

1988 yılında “Arkadaşım Şeytan”da başrol oynadı. Yaklaşık 10 yıl sonra yönetmenliğini Ömer Vargı’nın yaptığı “Her Şey Çok Güzel Olacak” filminde başrolü Cem Yılmaz ve Ceyda Düvenci’yle paylaştı. 2006 yılında yine Cem Yılmaz’la, “Hokkabaz” filminde oynad. 2009 yılında da Erdal Murat Aktaş’ın yönettiği “Kirpi” filminde rol adlı.

REKLAM İŞİNE DE GİRDİ

Alanson birçok reklam filminde rol aldı. Bunlar arasında “Alo Garanti” ile Garanti Bankası reklamı, “Şapkasız çıkmam abi” sloganıyla BP reklamı, “Hamak” şarkısı ile Garanti Bankası reklamı, “Hindistan” şarkısı ile Shop & Miles reklamı, eşiyle oynadığı TTNet reklamları, Fuat Güner ile oynadığı “Anadolu Hayat” reklamı gösterilebilir.

ÖZEL HAYATI

İlk eşi Hale Alanson’la 1970’de tanışIP 1972’de evlendi. ilk çocukları Eda Alanson oldu. İkinci çocukları ise Hilmi Alanson oldu. Biricik Suden ile arkadaşlıklarını ilerlettiler ve aynı yıl Mazhar-Hale çifti boşandı. Bir sene sonra da Biricik Suden evlendi.

“NABER ÇELİK, ATATÜRK NASIL?” VE DİĞERLERİ

Sözünü söylemekten sakınmayan biri olarak bilinen Alanson, bir iddiaya göre şarkıcı Çelik’in her albümünde Atatürk ile ilgili şarkılar koyduğu yıllarda, onu görünce “Naber Çelik, Atatürk nasıl?” diye sordu.

Yine 2005 yılında Türkiye’yi Eurovision’da temsil edecek olan Gülseren için söylediği “Bu kadın, dünyadaki en iyi, en büyük şarkıyı söylese de, o fizikle, o kalçalarla, o Shakira gibi taktığı şeylerle bir şey yapamaz.” demişti. 2006’da da katıldığı Beyaz Show’da da telefonla bağlanan bir izleyiciye “kaşar” benzetmesi yaptı.

2004 yılındaki Rock’n Coke konserinde sahneyi paylaştıkları Iggy Pop ile önceden iltifatlaştıktan sonra, konser sırasında Iggy Pop’un grubu susturmak için yüksek sesli şarkılar açtı. Bu olay küfürleşmeye kadar gitti.

“YANDIM” ŞARKISINI MEKKE’DE YAZDI

İlk umre ziyaretini 1994’te yapan Alanson, arayla 5 kez tekrarladı. Daha sonra “Yandım” şarkısını Mekke’de yazdığını açıkladı. Ahmet Hakan’la bu konuda söz dalaşı çıktı. Hakan’a göre Alanson, başka yönlerini kapamak için maneviyatı kullanıyordu.

Şu sıralarda TV8‘de yayınlanan “O Ses Türkiye” adlı ses yarışmasında Özkan Uğur’la birlikte jürilik yapmaktadır.

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Mustafa Altıoklar Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında

Mustafa Altıoklar, 1958 yılında Ordu’nun Ünye ilçesinde dünyaya geldi. Babası fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı bir doktor, annesi ise bir öğretmendir.

Anne ve babasının tayinlerinin aynı yere çıkmaması yüzünden dağınık bir aile hayatı yaşadı. İlkokula kadar dayısının Ünye’deki köy evinde yaşadı. İlkokul çağı geldiğinde Altıoklar Ailesi, ablası Emine, kardeşi Mehmet, anne baba ve Mustafa Ankara’da buluştu.

1976 yılında TED Ankara Koleji’nden mezun oldu. 1984 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi/Gazi Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nü tamamladı. Yüksek lisansını da burada tamamladı. Altıoklar’ın uzmanlık alanı fizyoterapidir. Oyuncu Sarp Levendoğlu’nun dayısıdır. İlk eşi Yasemin Erkan’dan ayrılan Altıoklar’ın bu evliliğinden Arya Su adlı bir kızı dünyaya geldi. 5 yıl nişanlı kaldığı Nehir Erdoğan ile 2009 yılında ayrıldı.

SİNEMA KARİYERİ

1989 yılında “Çizgim” adlı kısa filmiyle sinema çalışmalarına başladı. Bu film “Lozan Film Festivali” davetini getirdi. Yurt dışında birçok festivallerde gösterime girdi. “Çizgim” kısa filmiyle altı ödül kazandı. 1991 yılında “Kıl Payı, Ayak Sesleri” ve “Labsus ve Agoni” adlı kısa filmlerini çekti. Devamında çektiği 5 kısa film de çeşitli ödüllere layık görüldü.

İlk sinema filmi 1992 yılında çektiği “Denize Hançer Düştü” adlı film oldu. 1995 yılında “İstanbul Kanatlarımın Altında” filmini çekebilmek için memuriyetten istifa etti. Ardından “Ağır Roman, Asansör, Banyo” filmleri geldi.

ERDOĞAN’A HAKARET

Yönetmen Mustafa Altıoklar, Nisan 2014’te CNN Türk’te yayınlanan “Aykırı Sorular” programına konuk oldu. Altıoklar Başbakan Erdoğan’a hakaretlerde bulundu. Programda “Ama bir doktor olarak söylüyorum Başbakan’da ‘Narsistik Kişilik Bozukluğu’ var. Geri dönüş yapamaz. Kendisine rapor vermek lazım 46 raporu…” deyince büyük tepki toplamıştı.

YÖNETMEN OLDUĞU FİLMLER

Acayip Hikâyeler, Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi, Kelebek Çıkmazı, Yasak Elma, Beyza’nın Kadınları, Banyo, Üçüncü Türden Yakın İlişkiler, Çınaraltı, 3. Tür, Lise Defteri, O Şimdi Asker, Fosforlu Cevriye, Asansör, Öldürme Üzerine Küçük Bir Film, Ağır Roman, İstanbul Kanatlarımın Altında, Denize Hançer Düştü, Çizgim, Lapsus ve Agoni, Ayak Sesleri

SENARYOSUNU YAZDIKLARI

Emret Komutanım, Yasak Elma, Banyo, Beyza’nın Kadınları, Çınaraltı, Lise Defteri, O Şimdi Asker, Artık Sevmeyeceğim, Asansör, Ağır Roman, İstanbul Kanatlarımın Altında, Denize Hançer Düştü, Çizgim

YAPIMCILIĞINI ÜSTLENDİKLERİ

Gece Gündüz, Kız Takımı, Banyo, Lise Defteri, Asansör, Öldürme Üzerine Küçük Bir Film, Denize Hançer Düştü

OYUNCULUK YAPTIKLARI

Ünye de Fatsa Arası, Komser Şekspir, Dansöz, Ağır Roman, İstanbul Kanatlarımın Altında, Emret Komutanım 1.bölüm

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , , , , , , , , ,