Etiket: Galatasaray Lisesi

Barış Manço’nun hayatı

2 Ocak 1943 tarihinde İstanbul´da doğdu. Sahnelerle ilk kez 1958 yılında Galatasaray Lisesi´nde öğrenciyken tanıştı. Galatasaray Lisesi´ni bitirdikten sonra yüksek öğrenimini tamamlamak için Belçika´daki ‘Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi´ne gitti. 

Grubu ‘Kurtalan Ekspres’ ile beraber Türkiye´de ve yurtdışında birçok ülkede konserler verdi. Yaptığı 200´den fazla beste sayesinde 12 altın ve 1 platin albüm kazandı. Ayrıca bu besteler Arapça, Japonca, Farsça, İngilizce ve Fransızca gibi birçok dile çevrilerek farklı sanatçılar tarafından yorumlandı.

Manço´nun şarkıcı ve besteci kişiliği, sunucu ve program yapımcısı kişiliğiyle de birleşerek ortaya herkesin çok sevdiği ‘Barış Manço’ çıktı. Ekranların en sevilen eğlence ve kültür programlarından biri olan ‘7´den 77´ye’, ilk olarak 1988 yılında TRT1´de yayınlanmaya başladı. 1998 yılının Haziran ayında 378. kez ekrana gelerek Türk televizyonculuğunda ulaşılması zor bir rekoru kırdı.

2 Ocak 1975 tarihli Baba Bizi Eversene, sanatçının tek sinema filmidir. Barış Manço bu filmde başrol oynamış ve filmin müziklerini Kurtalan Ekspres ile beraber yapmışlardır. 

1993 yılında Milliyet Gazetesi’nde Oku Bakiim başlığıyla konularını günlük hayattan alan köşe yazısı yazmaya başladı ve 1995 yılına kadar yazmaya devam etti.

1998 yılında turizm sektörüne girerek Muğla’nın Bodrum ilçesi Akyarlar köyünde Club Manço adında devre tatil ve otelden oluşan 600 kişi kapasiteli bir tatil köyü açtı. Tesisin açılışını Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel yapmıştır.

Türkiye’de temel eğitimin beş yıldan 8 yıla çıkarılmasına destek olmak amacıyla eşi Lale Manço ile birlikte İstanbul’un Tuzla ilçesinde bir okul yaptırdı. 1997 yılında inşasına başlanan 30 derslikli Tuzla Barış Manço İlköğretim Okulu 2000 yılında eğitime başladı.

‘Türkiye´nin Evliyası’ lakabını da kazanan sanatçının, ‘Barış Manço Live In Japan’ (1996) adlı albümü, Japonya´daki konserinin canlı kayıtlarının olduğu bir albüm. Bu albümün özelliği, Manço´nun bizlere veda etmeden önce yayınladığı son albüm olmasıydı. 31 Ocak 1999 tarihinde İstanbul’da öldü.

Gittiği ülkelerden topladığı 310 adetlik fotoğraf makinesi koleksiyonu bulunmaktaydı. Bu koleksiyonunu ölmeden önce Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Cağaloğlu’nda bulunan Basın Müzesi’ne bağışlamıştır.

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , , , , , , , ,

Avni Arbaş Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında

1919 yılnda İstanbul’da doğmuştur. İlköğrenimine, babasının Kuvayi Milliye subaylarından süvari albayı olması nedeniyle Aydın’da başlamıştır. Kendisi de resim yapan, yedi yaşındaki oğluna, Anadolu’da Fransızca öğretmeni bulan bu aydın subay, Arbaş’a sanatı aşılayan ilk öğretmeni olmuştur.

Avni Arbaş,babasının 1929 yılında Sivas’ta ölümü üzerine annesi ile birlikte geldiği İstanbul’da Galatasaray Lisesi’ne kayıt olmuştur. O günün Galatasaray Lisesi öğrencileri ve günümüz ressamları Cihat Burak ile Selim Turan’la birlikte asker ressamlardan Mehmet Ali Bey’in öğrencisi olmuştur. Dönemin Akademi hocaları İbrahim Safi ile Naci Kalmukoğlu’nun atölyelerinde çalışmıştır. 1937 yılında şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesiolan dönemin Devlet Güzel Sanatlar Akademisi orta kısmına girmek üzere Galatasaray Lisesi’nden ayrılmıştır. İbrahim Çallı ve Leopold Levy’nin atölyelerinde çalışan Arbaş, Akademi’de kaldığı dokuz yılın son dönemlerinde Devlet Resim ve Heykel Sergilerine katılmıştır.

1946yılında okulu bitirdikten sonra; Dönemin iktidar partisi CHP’nin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in çabalarıyla düzenlediği yurt gezilerine seçilen ressamlardan biri de genç Avni Arbaş’tır.

FRANSA YILLARI

1943 yılında, Zerrin adında, Fransızca bilen, Tatar kökenli bir genç kızla evlenmiştir. Bu arada başta Liman Sergisi olmak üzere bir çok karma sergiye katılmıştır. Akademideki eğitimini tamamladıktan sonra Fransız Hükümeti’nin verdiği bursla o yılların sanat merkezi Paris’e gitmiştir. Otuz yıl sürecek olan Fransa serüveninin başında acı bir olay yaşayan Avni Arbaş, “küçük kızının doğumu sırasında eşi Zerrin’i kaybetmiş, biricik kızına, ölen sevgili eşinin ismini vermiştir. Ancak kızına tek başına bakamayınca onu İstanbul’a anneanesinin yanına göndermek zorunda kalmıştır. Sözünü ettiğimiz küçük kızı Zerrin büyüdüğünde Türkiye Güzellik Kraliçesi seçilecek olan Zerrin Arbaş’tan başkası değildir.

Aynı dönemde yasamlarını Paris’te sürdüren ressamlarımız Fikret Mualla, Abidin Dino, Nejad Devrim, Mübin Orhon ile birlikte “L’Ecole de Paris” sanatçıları arasında anılmaya başlamıştır. 1951 yılında Türkiye’de Maya Galerisi’nde, 1954 yılında ise Paris’te Mahmut Makal’ın “Bizim Köy” adlı kitabından esinlenerek yaptığı çalışmaları ile ilk sergilerini açmıştır. İlk kişisel sergisi, Paris’ten gönderdiği resimleriyle, 1951 yılında İstanbul’da Maya Galerisi’nde açılmıştır. İki yıl sonra 1953 Paris’te Galerie La Roue’de sergi açan Arbaş’ın çalışmalarının çoğunu köy manzaraları ve köy hayatı konulu resimler oluşturmuştur. 1951’den bu yana İstanbul, New York, Paris, Ohio gibi sanat merkezlerinde kisisel sergiler gerçeklestirmiştir.

ECOLE DE PARİS

1943 yılında evlendiği eşi Zerrin’in ölümü üzerine 1950`lerin başlarından beri birlikte olduğu Henriette Lapouge ile 1958 yılında ikinci evliliğini yapmıştır. Sanatını ve yeteneklerini iyice geliştiren Avni Arbaş, Paris, Antibes ve Vallauris`te, aralarında Picasso, Tristan Tzara, Aragon, Prevert kardeşlerin de bulunduğu çok ünlü ressamlar dostlar ve sanatçılar çevresi edinmiştir. Ecole de Paris ressamları arasında yerini alan meşhur bir Türk ressamı olmuştur. Bu çevrenin sayesinde 1966 yılında Henri Montherlant’ın 3. cildini onbeş Litho (Taş baskı) çalışmasıyla resimlemeyi başarmıştır. Bu eserin lüks baskısında, sanatçının, Fernand Mourlot Atölyesinde gerçekleştirdiği on beş özgün litho yer almıştır.

“BUNLAR AVNİ ARBAŞ’IN ATLARI”

Ressam Avni Arbaş yaşamını çeşitli dönemlerinde şair nazım Hikmet ile karşılaşmıştır. Nazım Hikmet, Arbaş’ın Atlar tablosu için bir de şiir yazmıştır. Ressam Arbaş, o günleri şöyle anlatmıştır: ” Nazım’ı ilk gördüğümde 15 yaşındaydım. O dönemde, Galatarasay’da her sene fuar yapılırdı. Orada bir hoca vardı. Ressam. O da fuarda bir pano almış, bir şeyler yapıyor, ben de yardım ediyordum. Hava güneşliydi. Bahçedeydik, Yusuf Ziya da vardı. O zamanlarda o çevrede gazetelerin büroları vardı. O sırada beyazlar giymiş, uzun boylu, sarı hatta kızıl saçlı bir adam geldi. Hemen tanıdım. Daha önce resimlerini görmüştüm çünkü. Orada tanışmadık ama o onu ilk görüşümdü. Sonra aradan seneler geçti. Paris’teydim. 1958 senesiydi. Abidin Dino aradı. “Nazım geldi” dedi. “Yarın Montparnasse’da bir kafede bulaşacağız sen de gel”. Eşimle birlikte gittik. Beni gördüğünde sanki uzun süredir görmediği bir dostuymuşum gibi kucaklaştık. O sırada eşim Henriette’i Nazım’la tanıştırırken ona başımızdan geçen bir olayı anlattım. Picasso ile tanıştığımızda Henriette “Dünyada en çok tanışmak istediğim iki kişi vardı biri sizsiniz (Picasso) biri de Charlie Chaplin demişti. Henriette bunu söyledikten sonra Picasso ” Ve Nazım Hikmet” diye eklemişti. Bunu anlatınca Nazım, kalkıp Henriette’in elini öptü ve teşekkür etti. Nazım’a “Niye Henriette’e teşekkür ediyorsun” diye sorunca da ” Beni düşündüğü için” diye cevap verdi. Ben Nazım’a onu düşünenin Henriette değil Picasso olduğunu söyleyince de epey gülmüştük. Bir sergi açmıştık Paris’te. Benim orada Atlar diye bir tablom vardı. Onu çok sevdi Nazım. Moskova’ya döndüğünde bana bir mektup yazmıştı. O şiiri de yazmış. Şiirin iyi olmadığını düşünmüş, özür diliyordu. Eşine az rastlanır derecede mütevazı bir insandı. “

1937 yılında burslu olarak gittiği Fransa’dan yurda hiç dönmemiş dolayısı ile askerlik hizmetini de yapmamıştır. Resim alanındaki üstün başarısına rağmen Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır. 1977 yılında Türkiye’ye dönmüş ancak; askerliğini yapmadığı gerekçesiyle vatandaşlığını kaybettiğini öğrenince sıkıntılı süreçler yaşamaya başlamıştır. . Verdiği büyük mücadele sonunda vatandaşlığını yeniden elde etmiştir. Bu dönemde ağırlıklı olarak Mustafa Kemal portrelerinin yanı sıra, “İstanbul” ve “Boğaz” ve Marmara`nın manzaralarını, güney sahillerini, balıkları, balıkçıları, meyveleri ve çiçekleri resimlemiştir. 2003 yılında kansere yenik düşmüş; yaşamını sürdürdüğü İzmir’in Foça ilçesinde 84 yaşında iken ölmüştür.

Sanatçının yapıtları İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Musee de Picasso (Antibes), Amman Güzel Sanatlar Müzesi gibi kurumların yanı sıra, Türkiye, Fransa, İtalya, İsviçre ve ABD’deki özel koleksiyonlarda bulunmaktadır

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , , , , , , , ,

Erol Günaydın Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında

(d. 16 Nisan 1933; Akçaabat, Trabzon – ö. 15 Ekim 2012; İstanbul)

Tiyatroya Galatasaray Lisesi bünyesinde başlayan Günaydın, 1955’te Haldun Dormen Cep Tiyatrosunda “Papaz Kaçtı” adlı oyun ile profesyonel aktörlük hayatına başlamıştır. 

1960’da ilk sinema filminde oynayan Erol Günaydın, elli yıllık bir süre içinde çok sayıda filmin ve tiyatro oyununun yanı sıra TRT’de yayınlanan Çiçek Taksi adlı dizide de oynadı. Nasreddin Hoca tiplemesi, meddah gösterileri, Ayı Yogi seslendirmesi ve canlandırdığı diğer pek çok karakter günümüzün en tanınan ve kıdemli aktörlerinden biri haline gelmesini sağlamıştır.

Gazeteci-yazar Emine Algan tarafından birkaç aylık bir süre içinde kendisiyle gerçekleştirilmiş bir nehir-söyleşi 2007 yılında “İki Kalas Bir Heves” başlığı altında kitaplaştırılmıştır.

2 Ağustos 2008’de Florence Nightingale Hastanesi’ne kaldırılmış geçirdiği ameliyat sonrası yoğun bakıma alınmıştır. Erol Günaydın 16 Ağustos 2008’de taburcu edildi. 

Ameliyat edilen Erol Günaydın’ın genel sağlık durumunun iyi olduğu, daha sonra genel kontrol için geleceği öğrenildi. Günaydın, Okan Bayülgen’in Disko Kralı adlı programına müdavim konuk olarak katıldı. 

2010 yılında Athena’nın Arsız Gönül klibinde oynamıştır. 15 Ekim 2012 tarihinde İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmiştir. 

Erol Günaydın’ın ölümüyle ilgili Acıbadem Kadıköy Hastanesi’nden yapılan açıklamada, “Yoğun bakım ünitesinde pnömoni, böbrek yetmezliği, sepsis nedeniyle 12 Nisan 2012 tarihinden itibaren tedavi gören sanatçı Erol Günaydın, bugün saat 14:45’te, kalp yetmezliği sonucunda vefat etmiştir” denildi. 

Vefatını kızı Günfer Günaydın sosyal paylaşım sitesi twitterda Babamı kaybettik mesajıyla kamuoyuna duyurmuştur.

Sahip olduğu ödülleri 

1967 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Senaryo Ödülü, Güzel Bir Gün İçin

1967 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü, Güzel Bir Gün İçin

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , , , ,

Ferhan Şensoy Kimdir?

Hayatı

26 Şubat 1951 tarihinde Samsun’un Çarşamba ilçesinde gözlerini açtı. Annesi Müjgân Şensoy, bir ilkokul öğretmenidir. Babası ise o dönemin Çarşamba Belediye Başkanı ve tüccar Yusuf Cemil Şensoy’dur.

Eğitimi

İlkokulu 1957’de Samsun Gazi Osman Paşa İlkokulu’nda bitirdikten sonra 1961’de Galatasaray Lisesi’ne gitse de, 1970 yılında Çarşamba’da bitirebildi. Sanatçı Derya Baykal ile evliliğinden Müjgân ve Neriman isimli iki kız çocuğu vardır.

Ömrü boyunca boş durmayan Şensoy, roman, deneme, günlük, tiyatro, televizyon dizisi ve film senaryoları yazarken; tiyatro, sinema ve televizyon oyunculuğu da yapmayı ihmal etmedi.

Ferhan Şensoy, ilk profesyonel oyunculuk deneyimini 1971 yılında Grup Oyuncuları’yla yaşadı. 1972-1975 yılları arasında Jerome Savary, Andre-Louis Perinetti gibi isimlerle Fransa ve Kanada’da tiyatro eğitimine devam etti. Bu eğitimin meyvesini “Ce Fou De Gogol adlı oyunuyla 1975’te “En İyi Yabancı Yazar ödülüyle aldı.

Oyunları ve Filmleri

Fername 2007, Kötü Çocuk – 2007, Aşkımızın Son Durağı 2006, Kiralık Oyun 2005, Uzun Donlu Kişot 2004-2005, Beni Ben mi Delirttim? 2003, Biri Bizi Dikizliyor 2002-2003, Kahraman Osman 2002-2003, Kökü Bitti Zıkkım Zulada 2001-2002, Sahibinden Satılık 1. El Ortaoyunu 2001-2002, Fişne Pahçesu 2000-2002, Şu An Mutfaktayım 1999-2000, Parasız Yaşamak Pahalı 1999-2000, Çok Tuhaf Soruşturma 1998-2000, Haldun Taner Kabare – 1997-1998, Aptallara Güzel Gelen Televizyon Dizileri 1996, Felek Bir Gün Salakken 1995, Üç Kurşunluk Opera 1995-1996, Şu Gogol Delisi 1994-1996, Kırkambar Gece Tiyatrosu 1994, Seyircili Seyir Defteri 1994-1995, Köhne Bizans Operası 1993, Parasız Yaşamak Pahalı 1993, Güle Güle Godot 1992-1993, Aşkımızın Gemisi Fındık Kabuğu 1991, Yorgun Matador 1990-1991, Kahraman bakkal süpermarkete karşı 1990-1991, Soyut Padişah 1989-1990, Don Juan ile Madonna 1988-1989, Ferhangi Şeyler 1987, İçinden Tramvay Geçen Şarkı 1986, Muzır Müzikal 1986, Eşek Arıları 1986, Hayrola Karyola 1985-1986, Fırıncı Şükrü, Deli Vahap, Nuri ve ötekiler 1984, Kiralık Oyun 1983, Eski Moda Komedya 1983, KöşeDönücü 1988, Anna’nın 7 Günahı 1983-1984, Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı 1981 – 1983, İstanbul’u Satıyorum 1980-1985, Şahları da Vururlar 1980-1985, Şans Kapıyı Kırınca 2005, Pardon 2005

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , , ,

Süheyl Batum Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında

Bedii Süheyl Batum, 6 Mayıs 1955 tarihinde İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra 1979 yılında Paris I Panthéon – Sorbonne Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni tamamladı.

1980’de İstanbul Üniversitesi’nde Anayasa Hukuku kürsüsünde asistan, 1985 yılında doktor, 1990 yılında doçent, 1996 yılında profesör unvanını aldı. Galatasaray Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi’nde dekanlık yaptı. Yine Bahçeşehir Üniversitesi’nde Rektörlük görevinde de bulundu.

Vatan ve Cumhuriyet gazetelerinde köşe yazarlığı da yapan Batum, evli ve iki çocuk babasıdır.

SİYASİ KARİYERİ

Cumhuriyet Halk Partisi 33. Olağan Kurultayı’nı düzenleyen CHP’ye üye oldu. 23 Mayıs’ta Parti Meclisi üyesi seçildi. Bir hafta sonra Parti Meclisi’nde Merkez Yönetim Kurulu’na (MYK) seçildi. Önder Sav’ın gitmesiyle Genel Sekreterlik makamına getirildi. 2011’deki Milletvekili Seçimlerinde CHP Eskişehir Milletvekili olarak meclise girdi.

CHP’DEN İHRAÇ EDİLDİ

Emine Ülker Tarhan’ın CHP’den istifa etmesinden sonra sert eleştiriler getiren Batum, tartışmaların fitilini ateşlemişti. Habertürk’e konuşan Batum, Tarhan ile aynı düşünceleri paylaştıklarını belirterek, istifa sinyali vermişti. Ancak “CHP’yi sarsarak kendine getirmek istiyoruz. CHP içinde Emine Ülker Tarhan ve bizim gibi düşünen çok sayıda arkadaşımız var. Bunları kendine getirmeye çalışıyoruz. Bir hafta 10 gün içinde pek çok arkadaşımız CHP’de durumlarını gözden geçirecek. İstifalar sürecektir” sözüyle Yüksek Disiplin Kurulu’na (YDK) sevk edilerek partiden ihraç edildi.

MAHKEME KARARIYLA GERİ DÖNDÜ

CHP’den disiplin kurulu kararıyla ihraç edilen Süheyl Batum, ihracın iptali için açtığı davayı kazandı. Bu sonuçla “kesin çıkarma cezası” kararının iptal edilmesiyle eski partisine geri döndü.

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , , , , , , , ,