Etiket: hakkında bilgi.

Osei Tutu Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Osei Tutu; (ö. 1712), bugün Gana sınırları içinde kalan topraklara egemen olan Asanti İmparatorluğu’nun kurucusu ve ilk kralıdır. Merkezi Kumasi olan küçük bir devletin başında olduğu sırada küçük ve dağınık Asanti krallıklarının güneydeki güçlü Denkyera Devleti’ne karşı koyabilmek için birleşmeleri gerektiğini görmüş ve bu birliği gerçekleştirmiştir.

Osei Tutu rehin tutulduğu Denkyera Sarayı’ndan kaçmayı başararak doğudaki güçlü Akwamu Devleti’nin topraklarına sığındı. Burada siyasal ve askeri örgütlenme konularındaki bilgisini artırdı. Çok geçmeden bir grup Akwamuluyla birlikte döndü. Kendisine eşlik edenler arasında Asanti inanışına göre ulusal ruhu temsil eden ve Asantiler arasındaki mistik bağın simgesi olan efsanevi Altın Taht’ı (sika’dwa) gökten yere indiren rahip Okomfo Anokye de vardı. Böylece Asantiler arasındaki birliğin maddi ve manevi temelleri oluştu ve Usei Tutu Kumasi’yle birleşen Asanti krallıklarının başına geçerek Denkyera’ya karşı başarılı bir savaş yürüttü (y. 1698/99-1701).

Osei Tutu devleti güçlendirmek ve yeni topraklar ele geçirmek için sonradan yeni savaşlara da girdi. Asanti kralı (Asantehene) olduğu dönemde Asanti toprakları yaklaşık üç kat genişledi; Bölgedeki silah ve köle ticaretinde önemli yeri olan, 200 yıl boyunca ayakta kalacak güçlü, savaşçı bir devletin temelleri atıldı.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

Desiderius Erasmus Hayatı

Desiderius Erasmus

Rönesans ve Reform hareketlerinin öncülerinden sayılan Hollandalı bir din bilginidir. Çağında çevresini bu kadar etkilemiş çok az bilgin ve yazar vardır. Rönesans sanatçılarına ve bilginlerine örnek olmuş, insanlığın toplum ve din baskılarından kurtularak medeniyete doğru ilerlemesini mümkün kılmıştır.

Erasmus, Rotterdam dört yaşında annesiyle babasını kaybetti, çok küçük yaşta Utrecht şehrindeki büyük kilisenin çocuklar korosunda şarkı söyledi. Öğrenciliği sırasında bile çalışkanlığı ve zekasıyla geleceğin önemli kişilerinden olacağını belli ediyordu.

On yedi yaşına geldiği zaman, onun yetiştirilmesini üzerine almış olan kimseler, Erasmus’un rahip olarak kendini dine vermesini uygun gördüler; bu fırsatla da onun, babasından kalmış olan servetine el koydular.

Erasmus’un yaradılışı din baskısı, hürriyetsizlik içinde yaşamaya elverişli değildi. Kısa bir süre sonra manastırdan ayrılarak Paris’e gitti, üniversiteye girerek kendini bilime verdi. Bir yandan da özel dersler vererek geçimini sağlıyordu. 1497’de, onun değerini farkeden genç İngiliz bilginlerinin teşvikiyle, İngiltere’ye gitti, Kral VII. Henry tarafından büyük bir saygıyla karşılandı. Daha sonra Parma, Venedik ve Roma gibi birçok İtalyan şehirlerini gezmek fırsatını buldu.

kaynak:nkfu

Etiketler, ,

Albrecht Penck Hayatı

Albrecht Penck; (d. 25 Eylül 1858, Leipzig, Almanya – ö. 7 Mart 1945, Prag, Çekoslovakya), Almanya’da modern coğrafyanın gelişmesi üzerinde etkili olan ve Pleyistosen Bölüm (y. 2,5 milyon -10 bin yıl önce) stratigrafisini kuran Alman coğrafyacı ve jeologdur.

1885-1906 arasında Viyana Üniversitesi’nde profesörlük yapan Penck, Bavyera Alpleri’ndeki vadilerde yaptığı araştırmalar sonucunda, Pleyistosen’de gerçekleşen Günz, Mindel, Riss ve Würm buzullaşma dönemlerinin varlığını kanıtladı. Bulgularını, asistanı Eduard Brückner ile birlikte hazırladığı üç ciltlik Die Alpen im Eiszeitalter (1901-09; Buz Çağında Alpler) adlı yapıtta topladı. Penck ayrıca, Yer’in 1:1.000.000 ölçekli bir haritasını hazırladı ve jeomorfoloji (Yer’in yüzey şekillerinin incelenmesi) üzerine çok önemli bir çalışma yayımladı (jeomorfoloji terimini de kendisi ortaya atmıştır).

1906-26 arasında Berlin Üniversitesi’nde coğrafya bölümü başkanı olan Penck, Okyanusbilim Enstitüsü’nü de yönetti. Bu dönemde iklimlerin sınıflandırılması, bölgesel ekoloji ve siyasi coğrafya üzerine çalıştı, Alman coğrafyacı Friedrich Ratzel’in Lebensraum (yaşam alanı) kavramını geliştirdi.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , ,

Metin And Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Metin And tiyatro araştırmacısı ve yazardır. 1927 yılında doğmuştur. 1950 de İstanbul Hukuk fakültesini bitirdi. 1956 da gittiği Amerika ve Avrupa’da sahne sanatları üzerinde araştırmalar yaptı. İlk yazılarını daha sonra sahibi olduğu Forum dergisinde yayımladı. AÜ DTCF’ne öğretim görevlisi olarak girdi ve Meşrutiyet Çağı Siyasal, Hukuki ve Toplumsal düzenin Türk Tiyatrosuna etkisi konusunda teziyle doktorasını aldı. Birçok dergide yazıları yayımlandı. Geleneksel Türk Tiyatrosu adlı eseriyle TDK Bilim Ödülünü (1970) ve Sedat Simavi Vakfı Sosyal Bilimler Ödülünü (1983) kazandı.

Metin And 30 Eylül 2008’de hayata veda etti.

Bazı eserleri:
Gönlü Yüce Türk (1958)
Bizans Tiyatrosu (1962)
100 Soruda Türk Tiyatrosu (1970)
Osmanlı Tiyatrosu (1976)
Dünyada ve Bizde Gölge Oyunu (1977)
Kültürel Etkinlikler ve Büyük Kuruluşlar (1981)
Şair Evlenmesinden Önce Türk Oyunları (1983)
Selection of 33 Turkish Miniatures (1983)
Geleneksel Türk Tiyatrosu – Kukla, Karagöz, Ortaoyunu (1985)

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Cemil Cem Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

CEMİL CEM (1888-1950)
Değerli Türk karikatür üstadıdır. Dr. Cemal Paşa’nın oğludur. Mekteb-i Sultani’de (Galatasaray Lisesi) okudu. Küçük yaşta resme heves etti. İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra “Kalem” dergisini çıkardı. “Kalem” ülkemizde batılı mizah ve zevkiyle ilk çıkan karikatür ve mizah dergisi oldu. Ancak dönemin ileri gelenleri ciddi bir tenkide dayanamayan kimselerdi. Bundan dolayı dergi uzun ömürlü olmadı.

Cemil Cem bunun üzerine “Cem” dergisini kurdu. Türkçe ve Fransızca yayımlanan, ayrıca her karikatürün resim altı bu iki dilde yazılan bir dergiydi. 10 Aralık 1919’da yayınlanan ilk sayısındaki önsözünde Cem şöyle diyordu:
“Karikatür hiçbir zaman fena düşünmez, daima tuhaf düşünür. Edebi bir nükteyi, hünerli bir çizgiyi ihtiva etmeyen bir resim, karikatür değil maskaralıktır.”

Cem, dergisine karikatürlerden başka, takma adlarla yazılar da yazdı. Refik Halit de bu dergide “Kirpi-i Natüvan” (Halsiz Kirpi) takma adıyla yazılar yazıyordu. Yapılan bütün baskılara rağmen, bu dergi Birinci Dünya Savaşı’na kadar çıkmaya devam etti. Bu arada Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi (Güzel Sanatlar Akademisi) müdürlüğünde bulundu, kısa bir müddet de şehir meclisi üyesi oldu.

Cemil Bey, hayatını ticaretle kazanıyordu. Birinci Dünya Savaşı’nda sonra bir müddet Avrupa’da yaşadı. Cumhuriyetin ilanından sonra aynı dergiyi kısa bir süre için yeniden çıkardı. 1950 yılında İstanbul’da öldü.

Cem karikatürlerine konu olarak çoğu zaman siyasi olayları, memleket meselelerini seçerdi. Bunun için dergisini memleketin siyasi mücadele sıralarında yayımlamıştır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Girolamo Savonarola Kimdir

İtalyan din adamı (Ferrara, 1452 – Floransa, 1498 ). Padova kökenli ailesi, doğumundan az önce Ferrara’ya yerleşmiş olan Girolamo Savonarola, Padova Üniversitesinde hekimlik yapan ve Kutsal Kitap’tan kaynaklanan çok katı fikirleri bulunan dedesinden derin bir biçimde etkilendi.

Savonarola verdiği vaazlarla başlangıçta pek başarılı olamadı. Bununla birlikte yaşamının sonuna kadar verecei bütün vaazların temelini oluşturan üç önerisini açıklamaya başladı:

Savonarola, 1490’da daha önce tanışmış olduğu yeni eflatuncu mistik felsefeci Pico della Mirandola’nın girişimi üstüne Lorenzo de Medici tarafından Floransa’ya çağrıldı, San Marco’da ki görevini yendien üstlendi. Floransa’da vaazlar vererek dindarlığın erdemleri üstüne yapıtlar yayımladı.

İtalyanların tartışageldikleri güç koşullar (lorenzo de Medici’nin 1492’de ölümü, kardinal Rodrigo Borgia’nın Alexander VI adıyla Papa olması) söylevlerinin temel konusunu oluşturdu. Gerçekte daha çok soyluların ve Kilise’nin çürümesine Floransa skandallarına karşı saldırılarda bulunuyordu. Yalnızca geleneklerdeki sapkınlıkları değil Medici ailesinin katı yönetimini de kınıyordu. 1491’de San Marco Manastırı’nın başrahibi olan Savonarola aynı konularda vaazlar vermeye devam etti. Yanlış yönetenlerin cezalandırılmalarını ve Kilise’nin yeniden biçimlendirilmesi görüşlerini sürekli olarak savundu. Bir yandan da daha geniş bir özgürlük kazanabilmek adına Toscana’da özerk bir Dominiken topluluğu oluşturmaya çabaladı.

1494’te Charles VIII’in kuvvetlerinin İtalya’ya girmesi, Savonarola’nın sözünü ettiği cezalandırmanın başladığının habercisiydi. Medici ailesinin kaçışı yerini töreleri düzeltmek steyen Savonarola’nın önderliğindeki bir cumhuriyete bıraktı. Savonarola, İsa’yı Floransa’nın tek hakimi olarak ilan ettikten sonra vaazlarıyla kent halkının düşüncelerinin doğrultusunu tümüyle değiştirdi. Oyunları ve şenlikleri yasaklattı. Ahlaka aykırı davranışlara ve tefeciliğe karşı mücadeleye başladı. bazı sanat yapıtlarını ve değerli eşyaları halka yaktırttı (Boticelli bile kendi tabolarını yaktı). Çocukları ve gençleri askeri bir düzene soktu. Jurnalciliği yönetimin olağan bir aracı olarak kullanmaya başladı.

Papaya Karşı Mücadele

Savonarola aynı zamanda papa Alexander VI’ya saldırıyor ve Fransa kralı Charles VIII’ü kandırarak papayı görevden alma yetkisi olan bir piskoposlar kurulu toplattırmaya çalışıyordu. Charles VIII, 1495’ten başlayarak İtalya’dan çekilince, Papa gizlenen Savonarola’yı Roma’ya çağırdı. 1495 sonunda da hocalık ve vaizlik görevlerini askıya aldı. Bu arada Papanın, kente giriş-çıkışı yasaklayan bir kararname çıkartacağı söylentileri üstüne Floransa’da da Savonarola’ya karşı bir direniş belirmeye başladı. Çünkü böyle bir yasaklama kentin ticari yaşamı üstünde korkunç sonuçlar doğurabilirdi. Papa, Medici ailesini Floransa’ya yeniden sokma çabasında başarısızlığa uğrarken Savonarola 1497’de afaroz edildi.

Bununla birlikte, 1498’in şubatında yeniden vaaz vermeye başlayan Savonarola Papalığın kendisine karşı almış olduğu karara şiddetle karşı çıktı. Bir yandan da Avrupa’da ki hükümdarlara Alexander VI’yı görevden alacak bir psikoposlar kurulu toplamaları için mektuplar yazdı. Ama kente yöneltilen yasaklama tehdidi karşısında burjuvazi halkın sevgisini de iyden iyiye yitiren Savonarola’yı kesin olarak yalnız bıraktı. Nisan 1498’de Savonarola tutuklandı ve işkenceye alındı. Önce sözlerini geriye aldı, sonra yeniden direnmeye başlayınca iki Dominiken arkadaşı ile birlikte ölüme mahkum edildi. 23 Mayıs 1498’de Floransa’da asıldı ve cesedi yakıldı. Külleri Arno ırmağına atıldı.

kaynak:nkfu

Etiketler, , ,

Sir Edward Elgar Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Sir Edward Elgar (1857-1934)

Çağımızın ünlü İngiliz bestecilerindendir. Worcester’li bir orgçunun oğludur. Sanata büyük bir sevgiyle bağlanarak öğrenimini tek başına yapmıştır.

Müzik teorisini öğrenen, çeşitli çalgıları başarıyla çalan Elgar 20 yaşlarında Londra’ya geldi. Bir kemancıdan kısa bir süre için ders aldı. Müzik hayatında başkasından edindiği bilgi bundan ibaret kalmıştır. Daha sonra Worcester’e dönen Elgar orada beş yıl orkestra üyesi olarak çalıştı, 1899’da Londra’da çalınan “Enigma Varyasyonları” adlı eseriyle tanındı. “Gerontius’un Rüyası” adlı bir oratoryosu ile, Elgar’ın eserleri İngiltere’den çıkarak Avrupa’ya yayıldı. Bu başarı iki yüz yılda beri dünya çapında bir besteciden yoksun olan İngiltere için çok önemli sayılırdı. Elgar verimine devam ederken Cambridge ve Oxford üniversiteleri tarafından “fahri doktor” ünvanları verildi. Kral 7. Edward kendisine “Sir” payesini verdi.

Elgar’ın bütün eserlerinde Brahms, Wagner’e olan derin hayranlığının izleri görülür. Buna rağmen parlak orkestrasyon buluşları, armonik özellikleri, tipik ingiliz melodileri kendine has bir üslubun doğmasını sağlamıştır. Ünlü orkestra şefi Constant Lambert sanatının ana hatlarını şöyle özetliyor:

“Elgar, verimiyle her sınıftan, her çeşit halkla temas kurabilen önemli bestecilerden biridir. Fakat asıl önemi kendi milli duygularını bütün dünyanın anlayabileceği bir dille ifadelendirebilmiş olmasıdır.”

Elgar’ın başlıca eserleri şunlardır:

Senfoniler, bir keman, bir viyolonsel konçertosu “Üç Bavyera Dansı”, “Enigma Varyasyonları”, “Pomp and Circumstances” marşları, “Cockaigne” adlı konser uvertürü, yaylı çalgılar için “Elegie” ve “Introduction and Allegro”, “Gerontius’un Rüyası”adlı oratoryo. “Sabah Şarkısı”, “Akşam Şarkısı” ve “Aşk Selamı” gibi küçük parçaları her yerde pek sevilen eserleri arasındadır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Thomas Carlyle Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Thomas Carlyle; İskoçyalı bir yazar, tarihçi ve filozoftur. Ecclefechan köyünde doğdu. Fakir bir duvarcı olan babası, oğlunun üstün zekasını sezerek onu, Edinburgh Üniversitesi’ne yolladı. Kararlaştırıldığına göre papaz olacaktı, fakat Carlyle bundan vazgeçerek üniversiteyi bıraktı, kendini edebiyata verdi. 1826′ da evlendi, Dumbfriesshire’da ücra bir çiftliğe yerleşti. Burada, ünlü Alman yazarı Goethe ile mektuplaşıyor, kendisini ziyarete gelen Emerson ile arkadaşlık ediyor, bir taraftan da en güzel eserlerini kaleme alıyordu. 1834’te Londra’da, Chelsea semtinde, şimdi Carlyle müzesi olan bir eve taşındı. Ondan sonra geçimini kitaplarıyla, konferanslarıyla sağladı. 1852-58 yılları arasında Almanya’yı ziyaret etti. 1865’te Edinburgh Üniversitesi rektörlüğüne seçildi, bir yıl sonra karısı öldü. Bundan çok sarsılan Thomas Carlyle, yazı hayatına veda etti.

Carlyle, Victoria devrinin en kuvvetli denemecilerinden biri olup, Germen felsefesini, dünya görüşünü, enerjisini ve kültürünü İngilizler’e tanıtmış, bunların İngiltere’deki temsilcisi olmuştur.

Çoğunlukla, gençliğinde geçirdiği ruh buhranlarını ve şüpheciliği, Alman kültürünü ve önemli şahıslarını, İngiltere tarihini, sosyal hayatını ve işçi davalarını işlediği eserlerinin başlıcaları şunlardır:

«Sartor Resartus» (Yeniden Terzileştirilmiş Terzi); «The Life of Schiller» (Schiller’in hayatı); «French Revolution» (Fransız İhtilali); «Past and Present» (Geçmiş ve Gelecek); «Heroes and Hero-Worship» (Kahramanlar ve Kahramanlara Tapınma).

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Alexis Carrel Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

CARREL, Alexis ( 1873 – 1944 )

Bir Fransız cerrahı ve biyoloji bilginidir. Lyon Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra iki yıl aynı üniversitede profesörler için kadavraları hazırlamakla ve talebeleri kadavra üzerinde çalıştırmakla görevlendirildi; bu suretle insan vücudunu yakından ve iyice öğrenebilmek fırsatını elde etti. 1904’te Kanada’ya, bir yıl sonra da Chicago’ya giderek fizyoloji laboratuvarlarında çalıştı. New York’taki Rockefeller Tıbbi Araştırma Enstitüsü müdürü, Carrel’in istidadını görerek 1906’da onu enstitüye aldı. 1912’de Carrel, kan damarları cerrahisi ve bir vücuttan başka bir vücuda doku veya organ aşılama alanlarında yaptığı denemelerden dolayı Nobel Fizyoloji ve Tıp Mükafatını kazandı. Gene o yıllarda, henüz ölmemiş bir civcivin kalbini çıkararak, uygun bir eriyik içinde yaşattığı ve olgunlaştırdığı deneme de Carrel’in şöhretini artırdı.

Bu buluşlardan sonra Carrel, insan vücudundan bütün organları çıkararak onları dışarıda yaşatmak için teknik metotlar buldu, Amerikalı havacı Charles A. Lindbergh’le beraber, vücut dışında kalp temposu ile işliyen, vücuttaki kan dolaşımını sağlayan bir pompa mahiyetindeki suni kalbi yaptı. Carrel, Birinci Dünya Savaşı’nda Fransa’ya dönerek orduda vazife aldı. «L’Homme, Cet Inconnu»'(İnsan Denen Meçhul) adındaki eseri dünyaca meşhurdur.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Marcus Porcius Cato Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

CATO, Marcus Porcius (M.Ö. 234-149)

Eski Roma’nın devlet adamlarındandır. Yunan düşünce ve göreneklerinin Roma halkını etkilemeye başladığı bir devirde yaşamıştır. Cato, bu etkinin, eski Roma geleneklerini ve terbiyesini bozduğunu düşünerek bütün gücüyle bunu önlemeye çalışmıştır.

Cato, eski bir çiftçi ailesinin oğluydu. On yedi yaşındayken, diktatör Fabius Maximus idaresindeki Roma ordusunun giriştiği II. Pön Savaşı’na katıldı. M.Ö. 202’de Kartacalılar’ın Zama’daki yenilgisinde büyük payı oldu.

M.Ö. 157’de bir görevle Kartaca’ya giden Cato, buradaki zenginliğe, ihtişama şaştı, dönüşünde Kartaca’yı vatandaşlarına bir rakip olarak tanıttı. Senato’da verdiği her söylevi; «Kartaca imha edilmelidir!» şeklindeki meşhur sözleriyle bitiriyordu. Cato’nun ölümünden üç yıl sonra Romalılar Kartaca’yı imha etmeye muvaffak oldular.

Cato yalnız önemli bir asker ve devlet adamı değil, aynı zamanda Latin edebiyatının ilk yazarlarından biridir. Eserlerinden ancak «De Agricultura» (Çiftçilik üzerine) adındaki incelemesi günümüze kadar gelmiştir.

Ayrıca Romalı devlet adamı ve filozof olan bir Marcus Porcius Cato (M.Ö. 95-46) daha vardır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

Sir Alexander Fleming Hayatı

Sir Alexander FLEMING (1881-1955)

Penisilini bulan tanınmış İngiliz bakteriyologdur. İskoçya’da doğdu. Öğrenimini orada tamamladıktan sonra Londra Üniversitesi’ne geldi, çalışkanlığıyla dikkati çekmişti. Tıp fakültesini bitirdikten sonra bakteriyolojiye merak sardı. Birinci Dünya Savaşı’na doktor olarak katıldı, pek çok yararlılıklar gösterdi. Savaşın ona mesleği bakımından çok faydası olmuştur. Antiseptikler üzerindeki çalışma ve denemelerini savaş sırasında arttırabilmiş, gayet faydalı sonuçlar elde etmiştir. Savaştan sonra, bir yandan çeşitli öğrenim kurumlarında ders verirken, bir yandan da laboratuvarında bakteriler üzerinde çalışıyordu.

Fleming, bu çalışmaları sırasında bir gün tesadüf eseri, aletlerinden birinin küflenmiş kısmına bakterilerin yaklaşamadıklarını fark etti. Demek ki küfte doktorların bilmediği bir özellik vardı. Fleming çalışmalarını ilerletti, stafilokok mikrobunun küfe dayanamadığını buldu. Araştırmalarının sonuçlarını 1929’da yayımladı. Fakat ondan sonra nedense penisilin de mucidi de unutuldu. Ancak İngiltere Başkanı Winston Churchill zatüreye yakalandığı zaman penisilinden faydalanmanın çareleri araştırıldı. Ölüm derecesinde ağır hasta yatan Churchill, bu ilaç sayesinde ölümden kurtuldu. Ondan sonra da penisilin gündelik hayatımıza giren ilaçlar arasında yer aldı. Churchill’in hayatını kurtarmış olmak, Alexander Fleming için büyük önem taşıyordu. Çünkü Churchill’i gençlik yıllarında tanımış, onunla arkadaş olmuştu. Churchill onu yıllar önce bir kazada ölümden kurtarmıştı. Fleming bu kıymetli dostuna olan şükran borcunu böyle güzel bir şekilde ödeyebildiği için seviniyordu. Alexander Fleming’e 1943’te Sir ünvanı verildi, 1945’te de Nobel Tıp Ödülünü kazandı.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Cahiz Ebu Osman Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

CAHIZ, Ebû-Osman Amr (766?-869)

Büyük bir Arap mütefekkiridir. Bir Zencinin torunudur. Basra’da doğup gene orada ölmüştür. Mutezile mezhebinden olduğu için bu mezhebi kabul eden Halife Me’mun ve haleflerinden pek iltifat görmüş, fakat Abbasiler tekrar Sünnî’liğe dönünce itibarını kaybetmiştir.

Cahiz, Mutezile Kelamı’nın (dini felsefesinin) başlıca şahsiyetlerindendir. Diğer dini ve tabii ilimler ve edebiyatla da ilgilenmiş, Yunan felsefesini de iyice incelemiştir.

Türkler’i öven «Fezâili’l-Etrâk» (Türkler’in Faziletleri) adındaki risalesi (2 kere Türkçe’ye çevrilmiştir) ilgiye değer.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

Abdullah Cevdet Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Abdullah Cevdet (1862-1932)

Birçok tercümeleri, şiirleri ve bilhassa çıkardığı «içtihat» adlı mecmuasıyla tanınmış fikir adamlarımızdandır. Arapkir’de doğdu. İlk tahsilini orada yaptıktan sonra 15 yaşında İstanbul’a gelerek Kuleli İdadisi’ ne girdi, askeri tıbbiyeden yüzbaşı rütbesiyle doktor çıktı. Daha okul sıralarında iken politika ile uğraşmaya başladı, hatta gizli İttihat ve Terakki Cemiyetinin kuruluşunda bulundu. Bu yüzden Gülhane Hastanesinde göz hastalıkları asistanı iken Trablusgarp’a sürüldü. Oradaki hastanelerde bir buçuk yıl kadar çalıştıktan sonra Avrupaya kaçtı. Cenevre’de bazı arkadaşlarıyla «Osmanlı» adında Türkçe bir gazete çıkararak istibdat, saltanat aleyhinde yazılar yazdı. Bunun neticesinde göz altına alındı.

1904 te Cenevre’de matbaa kurarak «İçtihat» mecmuasını çıkarmaya başlıyan Abdullah Cevdet bir sene sonra matbaasıyla mecmuasını Mısır’a taşıdı. Meşrutiyetin ilanından iki yıl sonra da matbaasını İstanbul’a getirerek hayatının sonuna kadar mecmuasını çıkardı.

Gençliğinde pek sofu olmasına rağmen, sonraları inançlarını Müslümanlığa hürmetsizliğe, dinsizliğe kadar götürdüğü iddiasıyla birçok düşman kazandığı gibi mahkumiyetlere de uğramıştır. Latin harflerinin kabul edilmesi lüzumunu ilk ileri sürenlerden biridir. İrili ufaklı 66 eser yazmıştır.

Eserleri:

Şiir — Karlı Dağdan Ses, Düşünen Musiki
Tercüme — Ruh-ül-Akvam (Gustave Le Bon’un «Les lois psyclıo-logiques de Tevolution des peuples» lı eseri), Akl-ı Selim (Baron Holbacy’ nin «Le bon sens» adlı eseri), Giyom Tel (Schiller’in «Wilhelm Tell» adlı piyesi).

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Abdurrahman Gafiki

ABDURRAHMAN GAFİKİ (Ö. 732)

İspanya’daki Endülüs Emevi Devletinin ünlü vali ve serdarıdır. İspanya fatihi Musa bin Nusayr ile onun oğlu Abdülaziz’in adamıdır. II. Yezid’in halifeliği devrinde Erbune valisi ve İspanya yarımadası sağ kıyıları komutanı olmuştu. İlki 721, ikincisi 728 de olmak üzere ordularıyla Pirene Dağlarını aşarak şimdiki Fransanın bulunduğu Goller ülkesine girdi, Bordeaux şehrini aldı. Hişman’ın halifeliği zamanında, Endülüs genel valisi Ubeyde tarafından 730 yılında Endülüs valisi tayin edilmiştir. 732 de Goller ülkesine yaptığı yeni hücumda, komutanlarının arasındaki geçimsizlik yüzünden Charles-Martel’in ordusuna yenildi. Avrupalı tarihçiler bu mağlubiyet sayesinde, Avrupanın Endülüs hakimiyeti altına girmekten kurtulduğunu söylerler. Abdurrahman Gafiki o zamanlar Batı Avrupada bir masal kahramanı tesiri bırakmış, hatta adı Fransızları yıllarca titretmiştir. Fransız kadınlarının haşarı çocuklarını yıllarca «Abdareme geliyor!» diye korkuttukları söylenir.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , ,

Adalı Halil Pehlivanın Hayatı

Adalı HalilADALI HALİL (1871-1927)

Türk gücünü bütün dünyaya tanıtmış olan pehlivanlarımızdandır. Edirne’nin Kilise köyünde dünyaya geldi. Kara Mehmet adlı bir pehlivanın oğludur. Babasının tesiriyle o da, çocuk denecek yaşta güreşe heves etmişti. Babası onu, zamanının en ünlü pehlivanlarından olan Kel Aliço’nun yanına verdi. Böylece, iyi ustalar yanında yetişerek kısa zamanda bilgisini artıran Adalı Halil için, dünyanın en büyük pehlivanı sayılan Koca Yusuf’tan sonra en bilgili pehlivan denirdi. Boyu 1.98, kilosu 150 idi. Osmanlı İmparatorluğu içinde yaptığı bütün güreşleri kazanıp Başpehlivan olduktan sonra Avrupa ve Amerikada dolaşarak, karşısına çıkarılan bütün rakiplerini yendi. Böylece kendisine Türk Aslanı adı takıldı. Amerikadaki bir güreşte altına aldığı rakibinin kaburga kemiklerini kırdığından az kalsın halk kendisini linç ediyordu. Türkiyeye döndükten sonra Kırkpınar’da başpehlivanlığı tam on sekiz yıl ondan kimse alamadı.

Adalı Halil Edirne’de Kasımpaşa Camisi önündeki mezarda gömülüdür. Bugün her yıl Kırkpınar güreşleri başlamadan önce pehlivanlar mezarını törenle ziyaret ederler.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , ,

Çapanzade Agah Efendi Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

AGAH EFENDİ, Çapanzade ( 1832-1885)

İlk Türk gazetecisi, fikir adamımızdır. Agah Efendi İstanbul’da doğdu. Tıbbiye Mektebindeki tahsili sırasında Fransızca öğrendi. Sonradan tıp tahsilini bırakarak Babıali Tercüme Odasına girdi. Yurt içinde ve dışında önemli memurluklarda bulundu.

Agah Efendi 1860 yılında «Tercüman-ı Ahval» gazetesini yayımlamaya başladı. Daha önce memleketimizde Türkçe iki gazete çıkmıştı. Biri resmi «Takvim-i Vekayi», diğeri de Churchill adlı bir İngilizin çıkardığı «Ceridemi’Havadis» idi. Böylece, Agah Efendi ilk Türk gazetecisi olmak şerefini kazanıyordu. Gazetenin başlıca yazarlığını Şinasi yapıyordu. Onun ayrılmasından sonra da «Tercüman-ı Ahval» zaman zaman kapanmakla beraber, yayımlanmaya altı yıl devam etti.

Agah Efendi bir yandan gazetesini çıkarırken, bir yandan da memurluklarda bulundu. 1861 de, Posta Nazırı iken ilk Türk posta pulunu bastırdı ve böylece memleketimizde posta pulu kullanılmaya başlandı. 1867 yılına kadar memur olarak çalışan Agah Efendi o zaman Avrupaya kaçan Ziya Paşa’nın arkadaşı olduğundan, Ali Paşa’nın etkisiyle, 1867 de Avrupaya kaçtı. Dört yıl Fransa, İngiltere ve Belçika’da yaşadıktan sonra, Fuat ve Ali Paşaların ölümü üzerine, İstanbul’a geldi. Önce izmir Mutasarrıflığına, sonra da Şurayı Devlet üyeliğine tayin edildi. II. Abdülhamit hürriyet taraftarlarını çeşitli sebeplerle sürmeye başlayınca Agah Efendi de önce; Bursa’ya, sonra Ankara’ya sürüldü. Ankara’da altı yıl sürgün kaldıktan sonra affedilerek 1882 de Rodos Mutasarrıflığına gönderildi. Kısa bir zaman sonra Midilli’ye tayin edilen Agah Efendi’nin son vazifesi ( 1883) Atina Elçiliğidir. 1885 te Atina’da öldü, cenazesi İstanbul’a getirilerek Sultan Mahmut Türbesinin bahçesine gömüldü.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

Ahmet Mithat Efendi Hayatı ve Eserleri

AHMET MİTHAT EFENDİ (1844-1912)

Halka okuma zevkini aşılıyan ilk büyük gazeteci ve romancılarımızdandır. İstanbul’da doğdu. Babasını genç yaşta kaybettiği için büyük sıkıntılara düştü. Çalışmak zorunda kalarak bir aralık Mısırçarşısında aktar çıraklığı bile etti. Sonradan ağabeysi Hafız Ağa ile muhtelif vilayetlerde dolaştı. Mithat Paşa Tuna valisi iken, dikkatini çekti, kendisinden yardım gördü. Hatta adının sadece Ahmet olduğu, «Mithat»ı kendisine Mithat Paşa’nın verdiği söylenir.

Seyahatleri sırasında her gittiği yerde okuyan, bu arada Doğu kültürüyle birlikte Fransızca da öğrenen Ahmet Mithat Efendi ilk yazılarını «Tuna» gazetesinde yayınlayarak gazeteciliğe başladı. İstanbul’a geldikten sonra bir yandan «Ceride-i Askeriye» gazetesinin başyazarlığını yaparken, bir yandan da evinde matbaa kurarak yayınlara başlamıştı. Yazdığı kitapları, «Dağarcık» adlı mecmuasını bütün ev halkı birlikte dizip basar, aktarlara, tütüncülere dağıtarak geçinmeye çalışırlardı. Bir aralık mecmuasında çıkan ve din aleyhinde görülen bir yazıdan ötürü Namık Kemal ve Ebüzziya ile birlikte Rodos’a sürüldü. Orada üç yıl kaldıktan sonra 1876 da İstanbul’a dönerek tekrar gazeteciliğe başladı. «Uss-ü İnkılap» adlı eserinden ötürü II. Abdülhamit’in gözüne girerek, Devlet matbaası olan Matbaa-i Amire ve «Takvim-i Vekayi» gazetesi müdürü oldu. Onun gazetecilik şöhretini en çok 1878 de çıkmaya başlıyan «Tercüman-ı Hakikat» gazetesi sağladı. Bu gazetede, kendisinden başka, damadı Muallim Naci, Ahmet Rasim ve Hüseyin Rahmi de çalışıyordu.

Bir yandan gazetecilik yapan, durmadan kitap çıkaran Ahmet Mithat Efendi, bir yandan da muhtelif memurluklarda bulunmuştur. 1885 te Karantine başkatibi, 1895 te «Meclis-i Umur-u Sıhhiye» ikinci reisi olmuş, bu arada Stokholm’da toplanan müsteşrikler kongresine de katılmıştır. 1908 inkılabından sonra Darülfünunda (üniversitede) tarih, Darülmuallimat’ta (kız öğretmen okulunda) pedagoji okutmuştur. Bir kısmı tercüme olarak yüz elliye yakın eser ve «Dağarcık», «Kırk Ambar» adlı iki mecmua yayınlamıştır.

Eserleri:

Hasan Mellah, Hüseyin Fellah, Dünyaya Yeniden Geliş, İstanbul’da neler olmuş (1874), Kainat (1871-81), Paris’te bir Türk (1876), Üss-i İnkılâb (1877), Zübdet-ül Hakayik (1878), Yeryüzünde bir Melek (1879), Henüz on yedi Yaşında (1880), Dürdane Hanım (1884), Jön Türk (1910), Felatun Bey ve Rakım Efendi.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

İkdamcı Ahmet Cevdet Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

AHMET CEVDET, İkdamcı ( 1862-1935)

Hayatının elli yıldan fazlasını çok sevdiği mesleğine vermiş büyük gazetecilerimizdendir. istanbul’un eski bir ailesine mensuptur. Babası tütün tüccarlarından Hacı Ahmet Efendidir. İstanbul’da Aksaray’da doğdu. Rüştiye tahsilinden sonra hususi olarak Arapça, Fransızca, Almanca ve Rumca öğrendi. Genç yaşta «Tercüman-ı Hakikat» gazetesine muharrir olarak girdi. Bir taraftan da Hukuk Mektebine devam ederek mezun oldu. Bir zaman sonra «Takvim-i Vekayi» gazetesine geçti. Bir ara değişik memuriyetlerde bulundu ise de Babıâliden pek uzak kalamadı. Sırasıyla « S a b a h », « S a a d e t», « T a r i k » gazetelerinde başyazarlık yaptıktan sonra «İkdam» ı kurdu. Meşrutiyet’ten sonra İttihat ve Terakki’ye muhalefet ettiğinden 31 Mart Vakası’ndan sonra Avrupaya kaçmak zorunda kaldı. Fakat oradan da yazılarına devam etti. Uzun müddet muhtelif şehirlerde Nis’te, İsviçre’de yaşadı.

Siyasi hava müsait olmadığı, zaman yazılarında patatesten, patlıcandan bahsederek gene halka kendini okutmasını bilen nadir yazarlardandır. Ayrıca makalelerinde ilk defa halk dili Türkçe kullananlardan biri de odur. 1935 te Ankara’da toplanan Matbuat Kongresinde kalp sektesinden öldü. İstanbul’da Eyüp’e gömüldü.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , ,

Ahmet Hikmet Müftüoğlu Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

AHMET HİKMET, Müftüoğlu (1870-1927)

Sade ve öz türkçe, Türkçülük, halkçılık için çalışan yazarlarımızdandır. İstanbul’da doğdu. Yunanlılar tarafından öldürülen dedesi Mora Müftüsü Abdülhalim Efendi’den dolayı «Müftüoğlu» nu soyadı gibi kullanırdı. Rüştiyede okuduktan sonra Galatasaray Lisesini bitirdi. Daha lisede iken edebiyata merak sarmıştı. O sıralarda «Leyla yahut bir Mecnunun İntikamı» adlı bir eser yayımladı. Ondan sonra ardı ardına Fransızcadan iki tercümesi daha yazdı. Fakat onun asıl edebi yazıları ilkin «İkdam» da, sonra da «Servet-i Fünun» da yazdığı yazılardır.

Kendini tamamen gazeteciliğe vermeyip memuriyete giren Ahmet Hikmet yıllarca hariciyede çalışıp konsolos katipliği ve konsolosluk yaptıktan sonra Ankara hükümeti devrinde hariciye vekaleti umum müdürlüklerinde ve müsteşarlığında bulundu, buradan emekli oldu. Bir ara Galatasaray Lisesi edebiyat öğretmeni, Darülfünun’da Avrupa edebiyatı profesörlüğü de yaptı. Dili gayet sadedir. Konuları daima milli bir renk taşır. Başlıca eserleri 1900’de çıkan «Haristan ve Gülistan» (hikayeler) ve 1922’de çıkan «Çağlayanlar» dır. Bunlardan başka «Gönül Hanım» adlı bir romanı ve sayısız makaleleri vardır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

Ahmet Rasim Hayatı ve Eserleri

AHMET RASİM (1864-1932)

Büyük yazar ve gazetecilerimizdendir. İstanbul’da doğdu. Kıbrıslı bir posta memuru olan babası, oğlu henüz doğmadan annesini boşayarak İstanbul’dan ayrıldığı için küçük Ahmet Rasim annesi tarafından zorluklar içinde büyütüldü. İlkokuldan sonra Darüşşafaka’ya girerek orasını birincilikle bitirdi. Posta-Telgraf Nezareti’ ne memur oldu. Fakat daha okul sıralarında heves ettiği yazı yazmak onu pek çektiğinden bu memuriyette bir yıldan fazla kalamadı, istifa ederek gazeteciliğe girdi. Sırasıyla «Tercüman-ı- Hakikat», «Saadet», «İkdam», «Sabah», «Malumat», «Servet», «Servet-i Fünun», «Tanin», «Hak», «Tasvir-i Efkar» gazetelerinde çalıştı. Bu arada değişik mecmualara da şiir, makale, tercüme yazılar yazdı. Ayrıca çeşitli konular üzerinde, kendi incelemelerine ve görgülerine dayanan kitaplar da yayınladı.

Ahmet Rasim, son günlerinde girdiği milletvekilliği hariç, hayatı boyunca sadece yazıları ile geçinen, bu sebeple pek çok yazı yazan gazetecilerimizden biridir. Genel kültürü ve bilhassa İstanbul folkloruna ait bilgisi çok geniş olduğu için yazıları zevkle okunurdu. Ciddi yazılarının yanında, o zaman için gayet büyük bir zevkle okunan mizah yazıları da yazardı. Sayısız makalelerinden, şiirlerinden başka kitap, şeklinde çıkmış yüzden fazla eseri vardır. «Şehir Mektupları» onun mizah alanındaki kabiliyetine en güzel örnektir. Bu eserde o zamanki İstanbul hayatının bütün izleri vardır. Okullar için yazdığı dört ciltlik «Osmanlı Tarihi» devrinin en faydalı tarih eserlerinden biri olmuştur. Metin dışı olarak devrin adetlerine, kıyafetlerine, silahlarına dair ilave ettiği notlarla bu eser daha da değer kazanmıştır.

Ahmet Rasim’in yirmi kadar ders kitabından başka her çeşit bilgi alanına ait çeşitli eserleri vardır. Ayrıca, şiirlerinden bir kısmını kendisi bestelemiştir, ki bugün hala alaturka musikinin en güzel parçalarından olarak çalınır ve söylenir. Bunlar 65 kadardır.

Ahmet Rasim’in hala dillerde dolaşan ve çoğu kendisi tarafından bestelenmiş birçok şarkıları vardır. Bunlardan en çok tanınan ve sevilenlerden birinin güftesi şöyledir.

SUZİNAK

Pek revadır sevdiğim ettiklerin
Aşıkı günlerce beklettiklerin
Gelmeyip ağyar ile gittiklerin
Gez görüş eğlen sıkılma zevke bak
Bir gelir insan cihana durma çak

Gül gibi ruhsar-ı hüsnün solmadan
Nevcivan kalbinde gam yer bulmadan
Ben gibi mahzunu devran olmadan
Gez görüş eğlen sıkılma zevke bak
Bir gelir insan cihana durma çak.

1927 de milletvekili olan Ahmet Rasim son yıllarda, devamlı hasta olduğu için, Büyük Millet Meclisine ancak birkaç defa gidebilmişti. 1932 yılının 23 eylülünde Heybeliada’da öldü, oraya gömüldü.

Eserleri:

Meyl-i Dil (roman, 1892), Nakam (roman, 1899), Kitabe-i Gam (roman, 1899-1900), Hamamcı Ülfet (roman, 1922); Tarih ve Muharrir (1913), Şehir Mektupları (1912-1913), İki Hatırat, Üç Şahsiyet (1916), Gülüp Ağladıklarım (1924), Fuhş-i Atik (1924), İstibdattan Hakimiyet-i Milliyeye (1924-1925), Şair, Muharrir, Edip (1924), Falaka (1927)

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Aiskhylos (Eşil) Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

AİSKHYLOS [Eşil] (M. Ö. 425-456)

Atinalı trajedi şairlerinin en büyüklerinden biridir. Eluesis’te doğdu. Burada yapılan dini törenlerin şaire ilham verdiği sanılmaktadır. Atina kralları ailesinden gelmedir. İranlılara karşı savaşmış, Marathon ve Salamis savaşlarında bulunmuştur. 456’da Gela’da ölen şairin ölümü hakkında tuhaf bir de efsane vardır. Söylendiğine göre, çok yükseklerden uçan bir kartal, pençesinde taşıdığı bir kaplumbağayı düşürmüş, hayvan tam şairin başına isabet ederek ölümüne sebep olmuştur.

Aiskhylos Avrupalı dram yazarlarının ilki sayılır. Birden fazla aktör kullanarak oyunun karakterini değiştirmiş, sahneye diyaloğu getirmiştir. Aynı zamanda, birden fazla şahıs kullanmakla çeşitli karakterlerin ve olayların çarpışmasını da göstermek imkanını bulmuştur. Aiskhylos zamanının dram yarışmalarında birçok ödül kazanmıştır. 90 kadar piyes yazdığı sanılmaktadır. Ancak yedi trajedisi, bilinmektedir: «Hiketides», «Persler», «Thebai’ye Karşı Yediler», «Oresteia Trilogiası», «Agamemnon», «Eumenides», «Zincire Vurulmuş Prometheus»

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

Besim Ömer Akalın Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

AKALIN, Dr. Besim Ömer (1861-1940)

Tanınmış doktorlarımızdandır. Türkiye’de çocuk bakımı ve kadın hastalıkları ilminin kurulmasında ve yayılmasında büyük hizmetleri olmuştur. İstanbul’da doğdu. Kosova askeri, rüştiyesinde okuduktan sonra 1883 te Askeri Tıbbiye’yi bitirdi. İki yıl sonra Paris’e giderek dört yılda Doktor Besim ihtisasını tamamlayıp döndü. Askeri Tıbbiyeye öğretmen oldu. Bundan sonra bütün hayatını ilme ve mesleğine veren Besim Ömer özel hayatında hiç evlenmediği gibi meslek hayatında da Tümgeneralliğe kadar yükseldi. Meclis-i Sıhhiye-i Umumiye ve Meclis-i Tıbbiye-i Mülkiye üyesi oldu, sonradan bu iki kurulun reisliğini yaptı. Daha sonraları, Sıhhiye Umum Müdürlüğü, Tıp Fakültesi başkanlığı, Cumhuriyetin ilanından sonra Darülfünun rektörlüğü gibi önemli vazifelerde bulundu. Kızılay’a büyük hizmetleri dokundu. Elli yıla yaklaşan meslek hayatından emekliye ayrıldıktan sonra, Büyük Millet Meclisi’nin beşinci devresine İstanbul’dan milletvekili seçildi. Ankara’da bir lokantada yemek yerken kalp sektesinden birdenbire öldü.

Elliden fazla eseri vardır. Bunların çoğu çocuk ve aile sağlığına dair halk için yazılmış kitaplardır. Bunlardan başka, sağlıkla ilgili her alanda kitap yazdığı gibi ayrıca «Nevsal-î Afiyet» adıyla 1899 da Türkiyede ilk sağlık yıllığını, da o çıkarmış, bu eser dört yıl devam etmiştir.

Eserleri:

Sıhhatnüma-yı İzdivaç (Evlilik sağlığı), Sıhhatıaüma-yı Etfal (Çocuk sağlığı), Sıhhatnüma-yı Tenasül (Tenasül sağlığı), Çocuk Büyütmek, Seririyat-ı Viladiye (Doğum kliniği), Emraz-ı Nisa (Kadın hastalıkları), Hıfz-ı Sıhhat (Sağlık koruma), Tabib-i Etfal (Çocuk doktoru), Türk Çocuğu Yaşamalıdır; Türk çocuğunu nasıl Yaşatmalı.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Bozoklu Mehmet Akif Paşa Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

AKİF PAŞA, Bozoklu Mehmet (1797-1845)

İkinci Mahmut zamanında yaşamış fikir adamlarımızdandır. Nazırlık unvanı o devirde ihdas olunmuş, ilk defa «Hariciye Nazırı» ve gene ilk defa «Dahiliye Nazırı» ünvanını Akif Paşa almıştır. Yozgat’ta doğdu. Tahsilini memleketinde yaptıktan sonra 1814 te İstanbul’a geldi. Divan-ı Hümayun kalemine girdi. Hem büyük kabiliyeti, hem de Reisülküttap olan amcası Mustafa Efendinin himayesi sayesinde hızla yükseldi. Sırasıyla Ametçi, Beylikçi ve nihayet Reisülküttap oldu. Üç yıl sonra da reisülküttaplık mevkiinin adı Hariciye Nazırlığına çevrilince Akif Paşa da vezir rütbesiyle’Osmanlı Devleti’nin ilk Hariciye Nazırı oldu.

O sırada İngiliz tabiiyetinde olup İstanbul’a yerleşerek «Ceride-i Havadis» gazetesini çıkarmakta olan Churchill adında biri, Kadıköy’de avlanırken kazara bir çocuğu vurmuştu. Bunun üzerine Akif Paşa rakibi Mülkiye Nazırı Pertev Paşa’nın padişah üzerinde tesiri neticesinde azledildi. Bir buçuk yıl kadar boşta kaldı, bu arada «Tabsıra» adlı bir eser yazdı. Burada kaza hadisesini anlatarak Pertev Paşa’yı gayet zekice kötülemiştir. Bunun neticesinde Pertev Paşa 1837 de azledilerek Edirne’ye sürüldü. Bunun üzerine Akif Paşa ilk defa «Dahiliye Nazırı» ünvanıyla, Pertev Paşa’nın yerine getirildi. Bundan sonra da gene rakibi aleyhinde çalışmaktan geri kalmadı, verdiği jurnallarla, Pertev Paşanın İngiltere menfaatine çalıştığını ileri sürerek onun Edirne’de idamına sebep oldu. Fakat bir zaman sonra bütün bunların uydurma olduğu meydana çıkınca, ayrıca Pertev Paşanın iyiliklerini görmüş olan Mustafa Reşit Paşanın da nüfuzu artınca, işler Akif Paşanın aleyhine dönmeye başladı. Bunun neticesinde, Kocaeli mutasarrıflığına gönderildi, bir yıl sonra da halkın şikayeti üzerine rütbesi alınarak Edirne’ye sürüldü. Orada yapılan muhakemesi sonunda iki yıl sürgüne mahkum edildi. Cezası bittikten sonra Hicaz’a gitti. Dönüşünde İskenderiye’de öldü.

Eserleri arasında «Tabsıra» dan başka şiirleri de vardır. Bunlardan «adem» redifli kasidesiyle, torunu için «Tıflı nazeninim unutmam seni» diye başlıyan hece vezniyle yazdığı mersiye o zaman için çok güzeldir.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

Ahmet Refik Altınay ve Eserleri

ALTINAY, Ahmet Refik (1881-1937)

Tanınmış tarihçilerimizdendir. İstanbul’ da doğdu. Beşiktaş Askeri Rüştiyesi ve Kuleli Askeri İdadisinde okudu. 1898 de Harbiye’den piyade olarak birincilikle mezun oldu. Bir zaman askeri okullarda Almanca ve tarih dersleri okuttuktan sonra kıta hizmetine geçti. Balkan harbinden sonra, yüzbaşı iken, gözlerindeki bozukluk yüzünden emekliye ayrıldı. 1918 de Darülfünun’a Osmanlı Tarihi profesörü oldu. 1933 e kadar bu vazifede kaldı. Hayatının son yıllarını tamamen yazıya veren Ahmet Refik Tarih-i Osmani Encümeni, Tarihi Vesikalar Tasnif Komisyonu üyeliği gibi ilmi vazifelerde de bulundu. «Demirbaş Şarl» adlı eserinden ötürü 1918 de İsveç ve Karelin Cemiyeti adlı bîr tarih cemiyetinden de on bin kron ödül kazanmıştır.

Muhtelif gazete ve mecmualarda devamlı tarih yazıları yazan Ahmet Refik ilmi incelemeleri yanı sıra tarihi halka sevdirecek şekilde makaleler, sohbetler, romanlar yazmıştır. Ayrıca şiir ve şarkıları da vardır ki bunları «Gönül» adlı bir kitapta toplamıştır.

Eserleri:

Sahaif-i Muzafferiyat-ı Osmaniye; Meşhur Osmanlı Kumandanları; Büyük Tarih-i Umumi (6 cilt, tamamlanmamıştır), Geçmiş Asırlarda Türk Hayatı Serisi (16 kitap), Tarihi Simalar; Kabakçı Mustafa; Laleli Devri; Köprülüler (2 cilt); Tesavir-i Rical; Felaket Seneleri; Kadınlar Saltanatı (4 cilt); Sultan Cem; Sokollu, Alimler ve Sanatkarlar; Bizans Karşısında Türkler; Samsun Devri; Lady Montague’nün Şark Mektuplara; Hoca Nüfuzu; Türk Mimarları; Baltacı Mehmet Paşa; Fatih Sultan Mehmet ve Ressam Bellini; Bizans İmparatoriçeleri; Prusya Nasıl Yükseldi; Ocak Ağaları; Mimar Sinan; Türkiye Madenleri; İstanbul Hayatı (4 cilt); Kıral Demirbaş Şarl; Lamartine; Mülteciler Meselesine Dair; Gönül (Şiirler, şarkı güfteleri)

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

Amanullah Han Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında Hayatı

AMANULLAH HAN (1892-1960)

Memleketini Batı medeniyetine ulaştırmaya çalışmış bir Afganistan kralıdır. Habibullah Han’ın küçük oğlu olan Amanullah, özel öğretim gördü. Afganistan Emiri olan babasının öldürülmesi üzerine (28 şubat 1919) tahta geçen amcasını üç gün içinde bertaraf ederek kendisini kral ilan etti. Amanullah Han tahta geçince ilk iş olarak memleketin bağımsızlığını ilan ettiyse de Hindistan hükümetinin razı olmaması savaşa yol açtı. Üç yıl müddetle ingilizler istedikleri başarıyı elde edemediler. Bunun üzerine 22 aralık 1911’de Afganistan’ın bağımsızlığını tanıdılar.

Amanullah Han tahta geçince ilk iş olarak memleketin bağımsızlığını ilan ettiyse de Hindistan hükümetinin razı olmaması savaşa yol açtı. Üç yıl müddetle İngilizler istedikleri başarıyı elde edemediler. Bunun üzerine 22 aralık 1911’de Afganistan’ın bağımsızlığını tanıdılar.

Amanullah Han çıktığı bir seyahat sırasında 1927 yılında Türkiye’ye de geldi. Memleketimizdeki yenilikleri görmesi ona cesaret vermişti. Afganistan’a dönünce yeniden büyük bir ıslahat hareketine girişti. Buna göre, çarşaf ve peçe kalkacak, yeni okullar açılacak, miladi takvim, kabul edilecek, tatil günü cuma yerine pazar olacaktı. Ancak, bu yenilik hareketinde kendisinin Hz. Muhammed gibi bir öncü olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmesi büyük bir hoşnutsuzluk uyandırıyordu. Nihayet memlekette isyan çıktı. Amanullah, tahtı ağabeysi İnayetullah’a bırakarak Kandıhar’a kaçtı. İsyan hareketine önderlik eden Beççe Saka da İnayetullah’tan mukavemet görmeden Afgan tahtını ele geçirdi.

Amanullah tahtını kurtarmak için bir teşebbüste bulunduysa da başarı kazanamadı ve 20 mayıs 1929’da tekrar Kandıhar’a döndü. Oradan da Roma’ya gitti, 1960’da öldü.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , ,

William Smith Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında William Smith Buluşları

Fosiller, milyonlarca yıl evvel, yaşayan hayvan ve bitki iz ve kalıntılarının çeşitli yollarla taşlaşmış artıklarıdır. Kısa bir araştırma ile taşların içinde çok güzel fosil örnekleri bulmak mümkündür. Bu fosiller tabakalı tortul kültelerin çekiçle kırılmasıyla çok zaman meydana çıkarılabilir. İngiliz jeolojisinin babası William Smith (1769-1839) taşlarla uğraşanlara fosillerin önemini ilk defa gösteren kimsedir.

William Smith’in esas mesleği inşaat-harita mühendisliği idi. O, içerilerinde pek çok deniz fosili bulunan tortul kültelerin yaygın olduğu Güney İngiltere de her gün yol ve kanal haritalarını alır ve çizerdi. Çocukluk çağından beri, hiç bir önemini düşünmeden, sadece enteresan bulduğu için, fosillerle uğraşırdı. Fosil toplamak onun bir zevki, bir hobisi idi. O koleksiyon yapmaya, deniz kenarında çakılları, derisidikenlileri ve şeytanminarelerini toplamakla başlamış ve kısa bir zaman içinde civarındaki ocakları ziyaret ederek fosiller toplayıp koleksiyonunu zenginleştirmişti.

1789 yılında, koleksiyonunu incelerken bazı cins fosillerin belli bir grup külte içinde bulunduğunun farkına varmıştır. Bazılarının da, özel bazı formasyonların içinde yer aldığını görmüş; buradan da, arazide aflörmanları dolaşarak, fosilli formasyonların tayin edilebileceklerini ortaya koymuştur. Aynı şekilde, ocak ve yol yarmalarında yapılacak gözlemlerle eski formasyonların haritalarının yapılabileceği sonucunu çıkarmıştır ve bu düşünceden giderek arazide görülen kültelerin kesitlerini yapmıştır.

William Smith’in ilk jeolojik haritası Bath bölgesi civarına aittir. 1815’te de İngiltere, Gal bölgesi ve Güney İskoçya’nın jeolojik haritasını yapmıştır. İngiltere’de bulunan kültelerin ve bunların karakteristik fosillerinin sınıflandırılmalarını göstermek için yaptığı şema bundan sonra, bu yönde yapılan çalışmalara esas teşkil etmiştir. Fosil kullanmak suretiyle formasyonları ve bunlara bağlı külteleri tayin etmek fikri
sayesinde büyük jeolojik sistemler ayırt edilmiş ve jeolojik zamanlar cetveli meydana getirilmiştir. Bu, jeologlara, kültelerin ve formasyonların izafi yaşlarını tayin etmek imkanını vermiş ve birinin diğerine nazaran durumunu ortaya koymayı sağlamıştır.

Jeolojik zamanlar cetvelinin kültelerin bugünkü yaşlarını tespit etmek için meydana getirilmediğine bilhassa dikkat etmek gerekir. Fakat bu cetvel, arzın eskiden zannedildiğinden daha eski olduğunu göstermiştir.

Londra Jeoloji Cemiyetinin başkanı William Smith’e, bu cemiyetin verebileceği en yüksek şeref madalyasını verirken onun kıymetli ve emekli çalışmalarından dolayı da ona İngiliz jeolojisinin babası ismini takmıştır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Mark Twain Hayatı

Mark Twain (1835-1910)

Amerikan edebiyatının en tanınmış mizah yazarlarından biridir. Asıl adı Samuel Clements’tir. Fakir bir kasaba avukatının oğlu idi. 12 yaşındayken Hanibal şehrinin küçük gazetesine çırak olarak girdi. 17 yaşına kadar Missouri eyaletindeki bir çok gazetelerde çalıştı. Sonra Missisippi nehrindeki gemilerde miçoluk yaptı, dümenciliğe kadar yükseldi. Sonradan eserlerine geniş konular veren izlenimleri bitip tükenmez bu nehir gezilerinden edindi. Yazılarında kullandığı Mark Twain adını da gemicilerin iskandil ederken kullandıkları “mark twain” iki kulaç deyiminden almıştır.

1861’de iç savaş başlayınca Mark Twain de, kendisi gibi gençlerle birleşerek Kuzeyliler’le savaştı. Savaştan sonra altın arayıcılarına katılarak San Francisco’ya gitti. Maceralarla, yoksulluklarla geçen bu devreden sonra, yazarlığa heves etti. Califonian adlı dergide çıkan ilk yazıları büyük ilgi gördü.

Çoğu, çocukluk, gençlik anıları olan bu yazılar ince nüktelerle doluydu. Mark Twain, kısa zamanda bol para kazanmaya başladı. Yalnız, zenginlerin hayatına katılmaktan uzak kalıyor, halk arasında alışageldiği arayışı devam ediyordu. Hawaii adalarına, Avrupa’ya, Asya’ya geziler yaptı. Yazı ile birlikte, konuşma konferans şeklindeki mizah türünün de eşsiz temsilcisi halinde, hemen bütün Amerika’yı dolaştı. Hayatının son yıllarında ailevi felaketlerle karşılaştı. Arkasından iflaslara, altından kalkması zor borçlara sürüklendi. Avrupa’ya çekilip bütün gücü ile yeni eserler yazarak, borçlarını ödedi.

Amerika’ya döndüğünde, iyice kuvvetten düşmüş bulunuyordu. Bir süre Bermuda adasında dinlendi. Son günlerinin yaklaştığını anlayınca adadan ayrıldı. 74 yaşında Redding Stormfield’da öldü.

Mark Twain’in sade doğal bir anlatışı vardı. Olayları yapmacıklık katmadan olduğu gibi anlatırdı. Yormadan düşündüren, güldürürken düşündüren bir gerçekçiliği vardır. Çocukluk, ilk gençlik yıllarının biraz değiştirilmiş hikayesi olan Tom Sawyer’in Maceraları Amerikan edebiyatının klasik eserlerinin başında gelir. Dış ülkelerde bir gezi, Missisipi Üzerinde Hayat gibi büyük kitaplarından başka kısa yazılarının toplayan daha bir çok eseri vardır.

Mark Twain’in Eserleri

Jim Smiley ve Zıplayan Kurbağa ve Diğer Öyküler (1867)
Saflar Yabancı Ülkede (1869)
Tom Sawyer’ın Maceraları (1876)
Bir Cinayet, Bir Sır ve Bir Evlilik (1876)
Prens Ve Dilenci (1881)
Küçük Prens ve Sokak Çocuğu / Prens ve Dilenci / Çalınan Taç (1882)
Missipi’de Yaşam (1883)
Huckleberry Finn’in Maceraları (1884)
A Connecticut Yankee in King Arthur’s Court (1889)
Ekvatorun İzinde (1897)
Adem’le Havva’nın Güncesi (1904)

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Robert Noyce Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Robert Noyce kişisel bilgisayar devrimini körükleyen dünya devi İntel’in kurucusudur. Silikon Vadisi Belediye Başkanı lakabına sahiptir.

Robert Norton Noyce 12 Aralık 1927 yılında Burlington, Iowa’da doğdu. Rev Ralph Brewster Noyce’un dördüncü oğludur. Çocukluk yıllarının en unutulmayan anısı babasının ping pongda yenmenin mutluluğunun ardından annesinin “Babanın senin kazanmana izin vermesi ne kadar hoş değil mi?” cümlesinin gerilimiydi. Daha beş yaşındayken bile bele kaybetmek düşüncesinin verdiği rahatsızlığı annesine “Bu bir oyun değil. Oynuyorsan, kazanmak için oyna” kelimeleri ile ifade etti.

1940 yazında, henüz 12 yaşındayken kardeşi ile birlikte Grinnell Kolejinin çatısından uçurabilecekleri küçük ölçekli bir uçak inşa etti. Matematik ve fizik alanında okulda üstün başarılar gösterdi. Grinnell Lisesinden 1945 yılında mezun oldu ve Grinnell Kolejinde (Üniversite) eğitimine devam etti. 1953 yılında MIT ‘de fizik alanında doktora yaptı. Arkadaşları zekasının pratik ve hızlı düşünme kabiliyetinden dolayı kendisine “Hızlı Robert” lakabını takmışlardı.

MIT’den mezun olduktan sonra Philadelphia’da Philco Şirkentinde araştırma mühendisi olarak çalışmaya başladı. Philco şirketinden ayrıldıktan sonra William Shockley ile birlikte çalışmaya başladı. William Shockley transistörleri icat etmişti ve çalışmalarına bu alanda devam etti.

1968 yılında Gordon E. Moore ile birlikte İntel’i kurdu.

Robert Noyce, 1953 yılında Elizabeth Bottomley ile evlenmiş 1974 yılında boşanmıştır. Aynı yıl Ann Schmeltz Bowers ile ikinci evliliğini yapmıştır. 3 Haziran 1990 yılında kalp krizi sonucu Texas’ta ölmüştür.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Alessandro Volta ve Basit Pil

XVIII. yüzyılın sonunda, pratik bakımdan elektriğe dair hiç bir şey bilinmiyordu. Bununla beraber, sadece 25 yıl sonra Faraday, elektriğin en önemli etkilerinden ikisini, elektromanyetizmayı ve elektrolizi keşfetti. Aradaki zamanda, basit elektrik pilinin (volta pili) kaşifi olan, Alessandro Volta (1745-1827) geldi.

Volta bir İtalyan bilginiydi. Önce, doğduğu Como şehrinde ve sonra Pavia’da profesör oldu. İlk deneylerinden çoğu, sürtünme ile oluşan çok küçük elektrik miktarlarıyla (statik elektrik) yapılmışlardı. Sürtünmeyle elektrik yapma metotlarını, elektrofor adı verilen bir aygıtla geliştirdi. Fakat elektrofor, kıvılcımlar -elektrik şarjlarının ani hareketleri- oluşturmaktan fazla bir şey yapamıyordu. Elektrikte kullanılamayacak, eğlenceli bir oyuncaktı, zira yarattığı «akımlar» sadece saniyenin bir kesri kadar akıyorlardı ve bugün ısıtma ya da aydınlatma için kullandıklarımızdan, yaklaşık olarak bir milyon defa daha küçüktüler. Bu küçük miktarlarla çok az şey yapılabilirdi. Mümkün pek az inceleme alanlarından biri, ve o vakit ilgi çekmiş olan biri, hayvanı elektrik, elektrik akımının hayvan dokuları —genellikle kurbağaların bacakları— arasından geçirilmesinin etkileriydi. Başka bir İtalyan bilgini olan Galvani, kurbağanın bacağındaki bir sinire bir bakır tel ve kasa farklı metalden, demirden bir tel bağladı. İki metal parçasının uçları birbirlerine bağlandıkları vakit, kas sanki arasından bir elektrik akımı geçiyormuş gibi büzülüyordu. Galvani, kasın büzülmesiyle, sırlı bir yoldan elektrik oluştuğunu düşündü.

Fakat Volta, sinirin ve kasın sadece bir elektrik şokuna cevap vermekte olduklarını anladı. Önemli olan şey, iki farklı metalin bir uçlarının birleşmiş olmaları ve öbür uçlarının iletken bir eriyikle (kurbağanın bacağındaki zayıf elektrolitik eriyik) ayrılmış bulunmalarıydı. Hayvan dokusu hiç de gerekli değildi. 1779’da, salamuraya bakır ve çinko çubuklar daldırarak ve bunları birleştirerek,ilk basit pili yaptı. Onları birleştiren devrede bir elektrik akımı akıyordu. Akım, o vakte kadar elde edilenlere göre, çok daha büyüktü ve çok daha uzun müddet devam ediyordu. Basit pilleri seri halinde bağlayarak daha yüksek elektrik basınçları (voltajları) elde edilebiliyordu. Bu fikir volta piline götürdü ve bunun sonuncuda salamuraya ya da aside batırılmış çuha yuvarlaklarıyla ayrılmış, sırayla çinko ve bakır yuvarlaklar vardı.

Basit pilin keşfi Volta’ya atfedilir, fakat kendisi hiç bir vakit, pilin çalışması için doğru bir izah bulamadı. Elektrik akımını, yanlış olarak iki metalin gerçek değerlerine atfetti, halbuki gerçekte, elektrolitin çinko çubuklar üzerine kimyasal etkisinin sonucudur.

Keşif derhal takdir edildi ve Volta, 1801’de Paris’e giderek, «temas» elektriği dediği şeyi imparator Napolyon’a gösterdi. Daha sonra elektrik basıncının birimi, volt, kendi adına izafe edildi. Her ne kadar Volta’nın kendisi, uygulamalardan ziyade bataryalarının geliştirilmesiyle ilgili idiyse de, volta pili çabucak yayıldı ve bilginler tarafından her yerde, kudretli bir araştırma alanı olarak kullanıldı. Volta pilleri aracılıyla oluşan akımlar, elektriğin ısıtma, kimyasal ve manyetik etkilerinin keşfine yol açtılar.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Igor Stravinsky Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

İgor Fiyodoroviç STRAVİNSKY Sovyet kökenli ABD’li bestecidir. (St. Petersburg/ Orianenbaum 1882 – New York 1971). Babası Çarlık Operası’nda bas olduğu için küçük yaşlarda müzik dolu bir ortamda bulundu. 1891’de piyano dersleri almaya başladı, kendi kendini yetiştirdi. 1906-1908 arasında Rimski-Korsakov ile yaptığı çalışmaların önemli etkileri oldu. 1908lde Rimski-Korsakov’un ölümü beste çalışmalarını etkileyecek kadar sa!rstı. 1909’da Diaghilev’in Rus Baleleri için yaptığı çalışmaların başarı kazanmasıyla dikkatleri üstüne çekti. 1910’da Paris’te seslendirdiği Ateş Kuşu adlı bale müziğiyle büyük bir ün kazandı, ertesi yıl Petruşka ile ününü pekiştirdi. 1913’te ilk kez seslendirilen Bahar Ayini ise müzik tarihinin önemli olayları arasında seçkin bir yer aldı. Birinci Dünya Savaşı’nı İsviçre ve İtalya’da geçirdikten sonra 1919’da Paris’e yerleşti, oda müziği ve sahne müziği türünden besteler yaptı: SSCB’ye dönmeme kararı almasından sonra sanat anlayışında önemli değişme oldu. 1920’de Nefesli Çalgılar Senfonisi’ne kadar süren dönemde müziğine, kural dışı, ancak başarılı ritmik denemeler, parlak bir orkestrasyon ve Sovyet halk kaynaklarına dayanan bir hava egemendi. Buna karşın Pulcinella adlı bale müziği için yaptığı çalışmalar sırasında, Diaghilev’in isteği üzerine Yeni Klasik olarak adlandırılan değişik bir müzik üslubuna yöneldi. 1925’te ABD’ ye bir gezi yaparak kendi eserlerinde oluşan programda New York Filarmoni Orkestrası’nı yönetti. 1924’te bestelediği Piyano Konçertosu’nu da Boston Senfoni Orkestrası’nın eşliğinde solist olarak seslendirdi. 1939-1940 arasında Harvard Üniversitesi’nde görev aldı, daha sonra Hollywood’a yerleşti ve 1945’te ABD yurttaşlığına geçti. İlk önemli eseri sayılan Birinci Senfoni Rimski-Korsakov’ın denetiminde yazılmış olmakla birlikte Rus Beşleri’nin etkisinden uzak akademik nitelikte bir çalışmadır. 1953’ten başlayarak Anton Weber’in eserlerini incelemesi, onun dizisel tekniğin bazı ilkelerini benimsemesine yol açtı. Bu dönemdeki çalışmalarında çoğunlukla dinsel öğelerden esinlenen bestecinin 1957’de yazdığı Agon adlı bale müziği, son dönem çalışmalarının en önemli eseri niteliğini taşır. Müzikte sürekli olarak yeni arayışlar içinde bulunmasıyla yalnız çağdaş müzikçileri değil, 20. yüzyılın tüm sanatçılarını etkiledi.

Başlıca eserleri: Bale Müziği: Le Baiser de la föe (Perinin Öpüşü) 1928, Orpheus (1947). Orkestra Müziği: Scherzo Fantastigue (1908), Feux â’Artifice (1908). Piyano Sanatı (1924), Kerfıan Konçertosu (1931), İki Piyano Konçertosu (1935), Senfoni No. 2 (1940), Yaylı Çalgılar Konçertosu (1946). Opera: Kral Oidipus (1927), The Rake’s Progress (1951), The Flood (Tufan) 1962, Çeşitli: Histoire du Soldat (Askerin Öyküsü) 1917, Sekizli, nefesli çalgılar için (1922), Piyano Sanatı (1924), Sonat iki piyano için (1944), Yedili, piyano yaylı ve nefesli çalgılar için (1953), Canticum sacrum oratoryo (1955).

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Erwin Schrödinger Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Erwin Schrödinger SCHRÖDİNGGER Ervin, Avusturyalı fizikçi (Viyana 1887-ay.y. 1961), 1906’da Viyana Üniversitesi’ne girdi, 1910’da doktor unvanını aldı, 1911’de Viyana Üniversitesi Fizik Enstitüsü’nde asistanlığa geçti, dört ay sonra Stuttgart Üniversitesine öğretim üyesi oldu. 1921’de Breslau Üniversitesinden profesör olarak Zürich Üniversitesi’nde Fizik Enstitüsü Başkanlığı’na getirildi. 1927’de Berlin Üniversitesi’nde Planck’tan boşalan Kuramsal Fizik Kürsüsü Başkanlığı’nı üstlendi.

1933’te Naziler’in iktidara gelmesiyle tehlike olmamasına karşın Almanya’yı terkedip İngiltere’ye gitti ve Oxford Üniversitesi’ne girdi. 1936’da Graz Üniversitesi’nin çağrısını kabul ederek Avusturya’ya döndü. Hitler’in Avusturya’yı Almanya’ya katması üzerine 1938’de üniversitedeki görevine son verilince İtalya’ya geçmek zorunda kaldı. Daha sonra Dublin’e giderek İrlanda Krallık Akademisi’nde kuramsal fizik profesörü oldu (1940).

17 yıl boyunca bu görevde kaldıktan sonra ülkesine dönerek Viyana Üniversitesi’nde kendisi için oluşturulan Kuramsal Fizik Kürsüsü’nün başına getirildi. Ertesi yıl yaş sınırından emekliye ayrıldı.

Schrödinger renklerin fizyolojik incelemesi ve kuvantum kuramı üzerine çalıştı. Ancak asıl çalışma alanı, dalga mekaniği ve bunun atoma uygulanmasıyla ilgiliydi. Gerek ışık, gerek maddeyle ilgili olarak, fiziksel olayların dalgalı yapısıyla cisimcik yapısı arasındaki koşutluğu derinleştirdi. Luis de Broglie’nin dalga mekaniğiyle Heisenberg’in matris mekaniğinin birbirinden farklı olmadığını gösterdi. Belli bir alan içinde yer değiştiren bir cisimciğin dalga fonksiyonunu hesaplamaya yarayan ve kendi adını taşıyan yayılma denklemini kurarak, kuvantum mekaniğinin bugünkü yöntemlerini hazırladı. 1933’te Nobel Fizik Ödülü’nü P.A.M. Dirac ile paylaştı.

Başlıca eserleri: Abhandlungen zur Wellenmechanik (Dalga Mekaniği Konusunda Makaleler) 1927, Science and Humanism (Bilim ve Hümanizm) 1951, Nature and the Greeks (Doğa ve Eski Yunanlılar) 1954, Epanding Üniverses (Genişlemeyen Evreler) 1956, Statistical Thermodynamics (İstatiksel Termodinamik) 1957, Mind and Matter (Düşünce ve Madde) 1958, Meine Weltansicht (Dünya Görüşüm) öl.s. 1961, Die Wellenmechanik (Dalga Mekaniği) öl.s. 1963.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Robert Schumann Hayatı

Robert SchumannRobert Schumann, Alman bestecisi (Saksonya/Zwickau 1810-Bonn/ Endernich 1856). Altı yaşında piyano çalmaya başladı. İlk bestesini 12 yaşında yaptı. 1826’da Leipzig Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne yazıldıysa da 1828’de müzik öğretmeni Frederich Wieck ile tanışması çalışmalarını kesin olarak müziğe yöneltmesine neden oldu. 1829’da müzik kuramı dersleri alırken Papillions (Kelebekler) adlı eserinde kullanacağı piyano için valsleri yazdı. Sağ elinin dördüncü parmağını ötekiler kadar güçlendirecek özel bir araçla yaptığı çalışmalar sonucunda sakatlandı. Böylece piyano virtüözü olma çabasından vazgeçmek zorunda kaldı ve kendini tümüyle beste çalışmalarına verdi. 1833 sonlarında kızkardeşini yitirmesi, izlerini yaşam boyu taşıyacağı ruhsal bunalımlara neden oldu. 1834’te piyano için bestelediği en önemli eserlerinden olan Etudes Symphonroques’i (Senfoni Çalışmalar) tamamlayarak yine piyano için Carnaval (Karnaval) üzerinde çalışmaya başladı. Annesinin ölümü, marazi bir melankoliyle düşmesine, sinirlerinin bozulmasma neden oldu. Avrupa’ nın gözde piyanistlerinden olan öğretmeninin kızı Clara Wieck’e derin bir aşkla bağlandı, 1840’ta Clara ile evlenmeyi başardı. Mutlu aile yaşamı çalışmalarında verimli bir döneme girmesine neden oldu. Çok sayıda piyano eseri ve liedler besteledi. 1841’de İlkbahar Senfonisi olarak anılan I. Senfoni’yi yazdı. Mendelsohn’un yönettiği konserde ilk seslendirilişinde bu eserin kazandığı büyük başarı Re Minör Senfoniyi bestelemesini çabuklaştırdı. Bu eser daha sonraları 4. senfoni olarak tanındı. 1842, çalışmalarında oda müziğinin ön plana çıktığı yıl oldu.

1843’te ise opera olarak düşündüğü büyük din dışı orotoryosu Das Paradies und die Peri’yi (Cennet ve Peri) besteledi. 1844’te Rusya turnesinde eserleri eşi Clara tarafından başarıyla yorumlandı. Almanya’ya dönünce Leipzig Konservatuvarı’ndaki piyano ve beste derslerini sağlığı bozulduğundan ancak bir yıl yürütebilince, önce Dresden’e, sonra da Düsseldorf’a gitti. 1850′ de kentin müzik yöneticiliğine getirildi. Brahams’tan gördüğü yakın ilgiye karşın hastalığının etkileri onu canına kıyacak düzeye getirdi. Yaşamının son iki yılı şiddetli sinir bunalımları geçirdiği için hastanede geçti. Piyano bestelerinde sert melodik çizgilerle bazen piyanodan tüm orkestranın etkisini elde etmeye çalışır. Romantizmin bir temsilcisi sayılan Schumann’ın liedlerindeki üslup, Schubert’e oranla daha karmaşık, yoğun ve dramatiktir. Bu eserlerinde şarkıcının sesi kadar hatta bazen daha da fazla piyanoya olanak tanır.

Başlıca eserleri: Senfoni: I.Senfoni (İlkbahar) 1841, 2. Senfoni{ 1846), 3. Senfoni (Ren) 1850, 4. Senfoni (1851), Üvertür: Manfred (1848-1849), Konçerto: La Minör Piyano Konçertosu (1841-1845), La Minör-Viyolonsel Konçertosu (1850), Oda Müziği: Mi Bemol Majör Piyanolu Beşli (1842), Mi Bemol Majör Piyanolu Dörtlü (1842), Opera: Genoveva (1847-1850), Vokal Müziği (din dışı): Das Paradiesund die Peri (Cennet ve Peri Orotoryosu) 1841-1843, Şarkı Dizisi: Liederkreis III (1840), Fraunlie-be und Leben (Kadm, Aşk ve Yaşam) 1840, Dichterliebe (Şair Aşkı) 1840. Piyano Müziği: Papillons (Kelebekler) 1832, Etudes Symphoniques (Senfonik Çalışmalar) 1834, Carnaval (Karnaval) 1834-1835, Kinderscenen (Çocuk Sahneleri) 1838, Kreisleriana (1838), La Majör Fantazi (1836).

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , ,

Turhan Selçuk Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Turhan SelçukTurhan Selçuk; karikatürcü (Milas 1922 – ö. 11 Mart 2010, İstanbul); yazar İlhan Selçuk’un (1925) ağabeyidir. Subay babasının görev değişiklikleriyle yurdun değişik yerlerinde öğrenimini yürüttü, Adana’da liseyi bitirdi, o dönemde ilk ürünlerini verdiği karikatürleri İstanbul ve Adana gazetelerinde yer aldı (1941), İstanbul Üniversitesi Dişçilik Fakültesi’nde okurken karikatürden geçimini sağlayacağını anlayarak bu sanat dalına bağlandı (1950). Akbaba, Aydede dergilerinden (1947) sonra Yeni İstanbul gazetesinde siyasal karikatüre başladı (1950), Milliyet’e geçti (1951), kardeşiyle birlikte çeşitli mizah dergilerinin yayımına emek kattıktan sonra (41 Buçuk, Dolmuş, Karikatür, Taş Karikatür 1952-1959), Akşam ve Cumhuriyet gazetelerinin günlük karikatürcülüğünü yürüttü; son yıllarda yine Milliyet’in kadrosundadır (1985 sonrası). Bir albümüne koyduğu adla da belirdiği gibi (Söz Çizginin, 1979) Turhan Selçuk’un karikatür anlayışındaki özellik, yazılı açıklamalara, yakıştırmalara, söz cambazlıklarına başvurma gereğini duymadan karikatürün anlamını özsüz olarak kendisiyle anlatmaktadır. Gittikçe en aza indirilmiş çizgi ustalığı -azınlıkla bazı açıklayıcı yardımıyla- en önemli konu ve sorunların etkinlikle eleştirisine olanak verir. Buluş gücü, benzetme yeteneği, sözle çizginin buluştuğu mutlu rastlantılarla dünya çapındaki önem ve değerine kavuşurken başlı başma bir akım yaratma gücünü de birlikte taşır. Yurt içinde kazanılması onur veren bütün yarışmaları kazandığı gibi (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Birincilik Ödülü 1955; Ankara Sanatçılar Derneği ‘Halkın Sanatçısı’ 1971) yurt dışında da en övünülesi düzeylere yükselmiştir. Abdülcanbaz tipi bütün olumlu dilekleriyle eylemlerinin canlı bir temsilcisidir; dizi olarak güncellikle sürmektedir. Strasbourg’da Avrupa Konseyi binasında açtığı insan haklarını konu alan Çizgilerle Turan Selçuk adlı sergisi (15 Eylül-8 Ekim 1992) büyük ilgi gördü.

Turhan Selçuk, en son Cumhuriyet gazetesinde çizmekteydi. Acıbadem Maslak Hastanesi’nde karın içindeki aort damarının yırtılması nedeniyle ameliyat oldu. Bu ameliyat sonrasında yoğun bakıma kaldırılan Selçuk, 11 Mart 2010 tarihinde İstanbul’da yaşamını yitirdi.

Başlıca eserleri: T.S. Karikatür Albümü (1954), 140 Karikatür (1959), Turhan 62 (1962), Hiyeroglif i1963), Hal ve Gidiş Sıfır (1969), Söz Çizginin (1980).

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

1. Selevkos Nikator Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

SELEUKOS I Nikator “Galip”, Makedonyalı asker, Seleukos Devleti‘nin kurucusu (Europos/Makedonya İÖ 358-Lysimakheia İÖ 281). İyi bir asker olarak yetişti. İskender’in Pers Seferi’ne komutan olarak katıldı. İÖ 323’te İskender’in ölmesi üzerine Makedonya’nın önde gelen komutanları arasında yapılan yönetim paylaşmasında, Asya Bölgesi naibi olan Perdikkas’ın yanında yer aldı. Ancak daha sonra ona karşı düzenlenen suikasta katıldı ve İÖ 321’de Mısır’da öldürülmesine yardım etti. Bu olayın ardından BabilSatraplığı’na getirildi. Antigonos Manaphtalmos’a karşı, Ptolemaios, Kassandros ve Lysimakhos arasında bir ittifakın oluşturulmasında etkili oldu. İÖ 315-311 arasındaki İkinci Müttefikler Savaşı’nda Ptolemaios’un komutasında savaştı. İÖ 312’de Ptolemaios’un Antigonos’un oğlu Demetrios Poliorketes’e karşı Gazze Savaşı’nı kazanmasına yardım etti. İÖ 312’de Babil’e döndü ve Mezopotamya toprakları üzerinde kendi adını taşıyan Seleukoslar Devleti’ni kurdu. Egemenliğini sürdürebilmek için uzun süre Demetrios’un saldırılarına karşı koymak zorunda kaldı. Doğuya bir sefer düzenledi, Media ve Susiana’yı topraklarına kattı. İÖ 305’te kendini kral ilan etti. İran’ın doğu eyaletlerini egemenliği altına alarak Hindistan’a kadar uzanan büyük bir devlet oluşturdu. İÖ 301’de Antigonos’un ölümüyle sonuçlanan İpsos Savaşı’na Ptolemaios, Kassandros ve Lysimakhos ile birlikte katıldı. Bu savaşın ardından Kuzey Suriye’yi topraklarına kattığı gibi, Dicle kıyısında bulunan başkenti Seleukia’dan Antiokheia’ya (Antakya) taşıdı. Asya topraklarını yeniden ele geçirmek amacıyla harekete geçen Demetrios’u İÖ 284’te Toroslar yöresinde yenilgiye uğratarak tutsak etti. Ülkesindeki iç karışıklıklardan yararlanmak isteyen Lysimakhos’a karşı Lidya’daki Kurupeidon’da yaptığı savaşı kazandı (İÖ 281). Böylece Anadolu ve Trakya’yı da egemenliği altına alarak topraklarını genişletti, ordusunca Makedonya Kralı ilan edildi. Ardından İskender İmparatorluğu’nu yeniden kurmak için Çanakkale Boğazı’nı geçerek Lysimakheia’ya geldi, burada uğradığı bir saldırıda öldürüldü. Yerine geçen oğlu I. Antiokhos tarafından Zeus Nikator (Galip) adıyla tanrılaştırıldı.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

3. Selim Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında 3. Selim Dönemi

SELİM III, Osmanlı padişahı (İstanbul 1761-İstanbul 1808). Babası III. Mustafa, annesi Mihrişah Sultan’dır. Babasının döneminde iyi bir eğitim gördü. Onun ölümü üzerine, padişah olan I. Abdülhamit döneminde sarayda serbest bir yaşam sürdü. Musiki, edebiyat ve sanatla uğraştı. Devletin geleceğine yönelik çalışmalar yaptı. 1789’da I. Abdülhamit’in ölümü üzerine, Osmanlı tahtına oturdu. Sürüp giden Osmanlı-Rus ve Osmanlı-Avusturya savaşlarında Osmanlı Orduları istenilen başarıyı gösteremiyordu. III. Selim, tahta geçer geçmez, devlet ileri gelenleriyle yaptığı bir toplantıda, mali, askeri ve ekonomik alanda görülen bozuklukların düzeltilmesini istedi. Kendisi de doğrudan tasarrufa yöneldi. Savaşı sona erdirmek için Avrupa devletlerinin arabuluculuklarını da kabul etti. 11 Temmuz 1789’da İsveç ile bir anlaşma yapıldıysa da, bundan tam yararlanılamadı. Avusturya cephesinde Fokşan Kasabası’nda, Osmanlı Ordusu ağır bir yenilgi alınca, komutanların savaşı kesme isteği ağırlık kazandı. Buzau’da yapılan ikinci savaşta da Osmanlı Orduları yenilince, Avusturyalılar Bükreş’e girdiler. Prusya’nın barış önerisini kabul zorunda kalan III. Selim, 4 Ağustos 1791’de Ziştovi’de Avusturyalılarla barış yaptı. Avusturya Devleti, başta Belgrad olmak üzere, ele geçirdiği toprakları Osmanlı Devleti’ne geri verdi. III. Selim, Rusya ile savaşı sürdürdü. Karadeniz’e çıkan donanma başı başanlar kazandı. Ancak karada durum iyi gelişmedi. 1790’da, Kili, İsmail, Tolçu ve İsakçı Ruslann eline geçti. Yapılan sadrazam değişiklikleri de sorunun çözümlenmesinde bir rol oynamadı. Mali güçlükler de ordunun yeteri kadar desteklenmesini engellediğinden, sonunda Rusya tüm cephelerde önemli ilerlemeler gerçekleştirdi. Canikli Ali Paşa, Kafkaslarda Ruslara teslim oldu. Rusya’nın bu ilerleyişine karşı bazı Avrupa devletlerinin araya girmesi sonucu Rusya ile Yaş Antlaşması imzalandı (10 Ocak 1792). Bu anlaşma sonunda, Dnyestr Irmağı Avrupa’daki Rus-Osmanlı, Kuban Irmağı da, Kafkaslar’daki Rus-Osmanlı sınırını oluşturdu. Böylece III. Selim, istediği barış dönemine kavuştu.

Daha şehzadeliği döneminde kararlaştırdığı ıslahat hareketlerini gerçekleştirmek isteyen III. Selim, birçok devlet adamı ve uzmandan öneri yazıları istedi. Nizam-ı Cedit adıyla bilinen bu yenileşme önceden askeri alanda uygulamaya konuldu. Nizam-ı Cedit ordulan-nm kurulması için, Levent Çiftliği’nde kışlalar yapıldı, askerlerin eğitimine başlandı. İrad-ı Cedit adıyla yeni bir defterdarlık kuruldu ve burada önemli miktarda para toplandı. Yönetim alanında da Avrupai bir yapı kurulmaya çalışıldı. O dönemde yazılan sefaretnamelerden yararlanıldı. Timar ve zeametlerin yenilenmesi için yasalar çıkarıldı. Humbaracı ve topçu ocakları modernleştirildi. Tophane yakınında, bu ocakların gelişmesi için kışlalar yaptırıldı. Tersane nizamı adı altında Osmanlı Donanması’nın yenileştirilmesi için ayrıntılı bir yönetmelik çıkarıldı. Deniz kuvvetlerinin gereksinmesini karşılamak üzere Haliç’te de Mühendishane-i Bahrii Hümayun adında bir okul açıldı.

III. Selim, İstanbul’da yoğun biçimde bu işlerle uğraşırken, Anadolu ve Rumeli’de karışıklıklar sürüyordu. Rumeli’deki olaylar daha büyük boyutluydu. Çünkü Tepedelenli Ali Paşa, Vidin’de Pazvandoğlu Osman Paşa, Rusçuk’ta Tirsiniklioğlu, Silistre’de de Yllıkoğlu Süleyman gibi ayan ve ağalar, devlet kuvvetlerini iş yapamaz duruma getirmişlerdi. Onların bu ayaklanmalarına, Balkanlar’daki Sırp ve Karadağlılann bağımsızlık girişimleri de eklenince, olaylar büyük patlamalara yol açtı. Bu olayların önünün alınmasında, istenilen başan sağlanamadı. Bu arada Fransa İmparatoru Napolyon Bonaparte, Mısır’ı işgal ederek Osmanlı Devleti’ni barışa zorlamak için, Suriye’ye ilerledi. Akkâ önlerinde Cezzar Ahmet Paşaya karşı ağır bir yenilgiye uğrayınca, 1801’de Mısır’ı boşaltmak zorunda kaldı. Saltanatının sonlarına doğru Arabistan’daki Vehhabi Ayaklanmasının üzerine de kesin tavırla gidemedi. Bu arada, Nizam-ı Cedit uygulaması sırasındaki yolsuzluklar ve halkın hoşnutsuzluğu giderek bir patlama noktasına geldi. Sonunda Kabakçı Mustafa’nın liderliğinde Boğaz kalelerindeki yamakların başlattığı ayaklanma III. Selim’in sonu oldu. Asiler, sarayda IH. Selim’i tahttan indirerek, yerine IV. Mustafa’yı tahta çıkardılar (1807). Bu durum, Alemdar Mustafa Paşa’nın disiplinli ordusuyla İstanbul’a gelmesine yol açtı. Ancak, Alemdar Mustafa Paşa, Topkapı Sarayı’nı kuşatıp IlI.Selim’i yeniden tahta oturtmak eylemini başlattığı sırada, III. Selim, IV. Mustafa’nın adamları tarafından öldürüldü. Alemdar Mustafa Paşa, IV. Mustafa’yı indirip, I. Mahmut’u tahta oturttu. III. Selim’in cenazesi de Laleli’de babası III. Mustafa’nın yaptırdığı caminin (Laleli Camisi) avlusuna gömüldü.

III. Selim yumuşak huylu, duygulu bir padişahtı. İlhami mahlası ile yazdığı şiirler; bir divanda toplandı. Müzikle de yakından ilgilendi ve sûzidilara makamım buldu. Çeşitli besteleri vardır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

Taşlıcalı Yahya Bey Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

TAŞLICALI YAHYA BEY, divan şairi (Arnavutluk/Taşlıca ?-İzvornik 1582). Arnavutluk topraklarından devşirilip yeniçeriliğe alınan, böylece askerlik mesleğindeyken zamanının bilgilerine de sahip olmaya çalışan yayabaşı (bölük k.) Yahya’nın, bir kasidesini müftü ibn-i Kemal’in huzurunda bu kılık ve kimliğiyle okuduğu Aşık Çelebi (1520-1572) tezkeresinde, ayrıntılarla anlatılır (Meşâirü’ş-Şuârâ). Bunun dışında ailesi, doğum yeri ve tarihi, ilk gençliği üzerinde kesin bilgi yoktur. Bu ara mütevellilik (vakıf yöneticiliği) yaptığı, zamanın şairlerinden hemşerisi Hayali ile çekiştiği, Hicaz dönüşünde Filistin’den geçerken Yusuf ile Züleyha mesnevisini yazdığı (1534-1535), Kanuni’nin Bağdat seferine katıldığı (1535), yine aynı padişahın büyük oğlu Şehzade Mustafa’yı boğdurtması (6 Ekim 1553) üzerine ünlü terkibibentini (ağıt) yazdığı, Rüstem Paşa’nın kininden kurtulmak için küçük bir zeametle Macar sınırında görev aldığı bilinir. Söz konusu Mersiye ve Günümüz Türkçesi ile açıklaması için TIKLAYIN

İran Edebiyatı’nın taklidinden kurtulup yerel renklerle özgünleşen kişilikli şiirler yazdığı, siyasal ve toplumsal olaylan konu edinerek yeni bir güç kazandığı, gazel ve mesnevi alanında çağının en ilginç birikimlerini sağladığı, edebiyat tarihçileriyle eleştirmenlerin topluca kabul ettiği niteliklerdir. Hamsesi (beş mesnevi) şu eserleri içerir: Şâh ü Gedâ, Yusuf ve Züleyha (bas. 1979, Mehmet Çavuşoğlu), Cencîne Râz, Gülşen-i Envâr, Nâz ü Niyâz, Edirne ve İstanbul Şehrengiz’leri, Divan (bas. 1977, Mehmet Çavuşoğlu), Divan’ından Örnekler (1983, Mehmet Çavuşoğlu).

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Rauf Yekta Bey Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında Eserleri Nelerdir?

Rauf Yekta BeyRAUF YEKTA BEY, müzikçidir (İstanbul 1871-ay.y. 1935). Asıl adı: Mehmet Rauf. Öğrenimi sırasında hat sanatı konusunda icazet (diploma) aldı. Yekta takma adını bu sıralarda kendisine hocası verdi Fransızcanın yanı sıra özel dersler alarak Arapça ve Farsça öğrendi. Uzun yıllar Sadaret Dairesi’nde çeşitli görevlerde bulunduktan sonra, 1922’de emekliye ayrıldı. Aynı yıl Darüllelhan’a atandı. Bu kuruluşun ilk Türk müziği kuramcısı ve Türk müziği tarihi öğretmeni oldu. 1926’dan ölümün ekadar Türk Müziği Eserlerini Sınıflama ve Saptama Kurulu’nun başkanı olarak çalıştı. Günümüzde kullanılan Türk Müziği kuramının kural ve terimlerini saptadı. Yeni bir nota sitemi geliştirerek pek çok eseri bu sistemle notaya geçirdi, değerli ve zengin bir kitaplık ve nota koleksiyonu oluşturdu. Rast makamı dizisini Klasik Türk Sanat Musikisi’nin temel dizisi olarak kabul etti.

Başlıca eserleri: Hoca Zekâi Dede Efendi (1900), Dede Efendi (1924), Türk Musikisi Nazariyesi (1924), İlahiler (1933), A. R. Çağatay, S. Ezgi, A. Irsoy ile birlikte, Bektaşi Nefesleri-(1934) A. R. Çağatay S. Ezgi, A. Irsoy ile birlikte, Mevlevi Ayinleri (1934). Besteleri: Yegâh Mevlevi Ayini, Tahir Buselik Kâr, dört Peşrev, dört Saz Semai, Nakıs Beste, üç Ağır Semai, bir İlahi, bir Tekbir, dört Mart, bir Fantezi, dört Şarkı.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

İsmail Hakkı Tonguç Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

İsmail Hakkı Tonguç;(Bulgaristan / Silistre 1897 – Ankara 1960). İstanbul Erkek Öğretmen Okulu’nu bitirdi (1918). Almanya’da öğretmenlik uzmanlığı için çalıştı. Birçok ilde çalıştı (1919-1925) resim-iş öğretmenliği), MEB Pedagoji Müzesi’ ni örgütledi, yönetti (1926-1935), en önemli etkinliğini daha çok İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığına rastlayan yıllarda ve ona kabul ettirdiği ilkeler doğrultusunda Köy Eğitmenleri tasarısını (1936) uygulatıp Köy Enstitüleri’ ni kurmakla gösterdi (1936-1946, İlköğretim Genel Müdürlüğü). Köye emek vermekten kaçmayacak köy çocuklarını iş içinde eğitip çok işlevli öğretmenler haline getirmeyi amaçlayan bu çalışmalar, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en önemli eğitim atılımı sayıldı, poltik kargaşanın din sömürüsünün ön plâna çıktığı yıllara kadar (1940-1946) yurdumuzda kurulan Köy Enstitüleri verimli ve güçlü bir insan kaynağı oluşturdu. Saffet Arıkan ile Hasan Ali Yücel’in eğitim bakanlıklarına rastlayan bu yıllarda yirmi kurum örgütlendi (% 50 kuramsal ders, % 25 tarımla ilgili, % 25 teknik alanlarda). Partiler çekişmesi sırasında bu görevinden alınarak geri plâna itildi (Talim ve Terbiye Kurulu Üyeliği 1947-1954) emekli oldu.

Başlıca eserleri: İş ve Meslek Terbiyesi (1933), Almanya Maarifi (1934), Köyde Eğitim (1938), İlköğretim Kavramu (1946), Eğitim Yoluyla Canlandırılacak Köy (1947), İş Eğitim İlkelerine Göre Hazırlanmış Öğretmen Ansiklopedisi (1949), Öğretmen Ansiklopedisi ve Pedagoji Sözlüğü (1953), Pestalozzi Çocuklar Köyü (1960) vb.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

Hüseyin Sadettin Arel Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında Eserleri ve Bestelediği Şarkılar Nelerdir?

Hüseyin Sadettin Arel

Hüseyin Sadettin Arel, besteci ve müzikologdur (İstanbul 1880-ay.y. 1955). İzmir’de Fransız Koleji’ne girdi. İzmir ve İstanbul medreselerinde okudu. Mekteb-i Hukûk-u Şahane’yi birincilikle bitirdi (1906). Adliye Nezareti’ nin çeşitli kademelerinde çalıştı; müsteşarlıktan (191), Şurayı Devlet daire reisliğine yükseldi (1915), Cumhuriyetten sonra İzmir ve İstanbul’da avukatlık yaptı. Türk Hukukçular Derneği’ni kurdu ve ilk başkanı oldu. Müziğe ilgisi çocukluğunda başladı. Önce ud çalmayı öğrendi; sonraları ney, kemençe, keman, nısfıye, tambur, viyola, viyolonsel ve piyano çalıştı. Edgar Manas’tan armoni, kontrpuan ve füg öğrendi (1907-1909). Rauf Yekta ve Suphi Ezgi ile Türk Müziği üstüne çalışmalar yaptı. Türk Müziği’nin 24 eşit olmayan aralıklı sistemini saptayarak bugün kullanılan “Arel-Ezgi-Uzdilek Sistemi”ni belirledi. İstanbul Konservatuvarı’nda başkan oldu (1943-1948). Türk Filarmoni Derneği’ni kurarak Klasik Batı Müziği sevgisini yaymaya çalıştı. Türk Musikisi İcra Heyetlerini ve İleri Türk Musikisi Konservatuvarı’ nı kurdu (1949). Özel dersler verdi, öğrenciler yetiştirdi. Şehbâl (1908), Türklük (1939-1940, 14 sayı), Musiki Mecmuası (1948) dergilerini çıkardı, Türk ve Batı Müziği konusunda yazılar yazdı. Ölümünden sonra iki eseri Türk Musikisi Üzerine İki Konferans (1964) ve Türk Musikisi Nazariyatı Dersleri (1968) basıldı.

Eski nota sistemlerine göre yazılmış pek çok eseri günümüz notasına çevirdi. Besteleri Batı Müziği ve Türk Müziği türünde olmak üzere ikiye ayrılır. Çok sesli Türk Müziği parçalarının hepsi günümüze kalmıştır. Hüzzam ve Şeddi Araban birleşimindeki Lale-gül makamını ve Ferahnümayı ilk kez bulan odur.

Başlıca eserleri: 51 Mevlevi Ayini, 108 Durak, 88 İlahi, 13 Ney Taksimi, 24 Peşrev, 29 Konser Saz Semaisi, 80 Saz Semaisi, 21 Tasviri Saz Eseri, 8 Taksim, 58 Söz Eseri, 3 Gazelli Taksim, 11 Köçekçe, 2 Marş, 104 Şarkı, 41 Oyun Havası ve 71 Çok Sesli Eser’dir. Bu eserlerde 100 makam kullanılmıştır.

Bestelediği şarkıların en bilinenleri:
Mavi bir göz beni attı bu derin sevdaya (Buselik aksak), Bilmem bu gönülle ben nasıl yaşayacağım (Buselik devri hindi), Bunca çevrinle gönül ülkesi virane olur (Kürdili Hicazkâr Yörük Semai), Kız bir ince su gibi karşımdan akıp gitme (Uşşak Türk aksağı), Gördüm seni sevdim güzelim gonca-i tersin (Şedd-i Araban Semai).

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

Özcan Arkoç Kimdir

Özcan ArkoçFutbolcu (Uzunköprü 1938). Futbola Alpullu Şekerspor’ da başladı. Vefa (1956-1958), Fenerbahçe (1958-1962) ve Beşiktaş (1962-1964) futbol takımlarının kalelerini başarıyla koruduktan sonra, 1964’te Austria Wien, 1966’da Hamburg SV’ ye transger oldu. F. Almanya’da oynayan en başarılı yabancı futbolcular arasında yer aldı. Futbolu bıraktıktan sonra Hamburg SV’de antrenörlük ve teknik direktörlük yaptı. 26 kez milli oldu.1983-1984 futbol mevsiminde Kocaelispor teknik direktörlüğünü yaptı.

1956’dan beri çeşitli seviyelerde milli formayı giyen Arkoç, 5 kez Türkiye Amatör Milli Futbol Takımı, 13 kez Türkiye Ümit Milli Futbol Takımı, bir kez de B Genç Milli olmuştur.

Özcan Arkoç
Özcan Arkoç
Özcan Arkoç

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , ,

Miguel Angel Asturias Kimdir – Eserleri Nelerdir

Miguel Angel AsturiasMiguel Angel Asturias; Guatemalalı bir yazardır. (Ciudad 1899-Madrid 1974). San Carlos Üniversitesi’nde hukuk öğrenimi yaparken sonraki eserlerinin birçoğunu belirleyecek olan halkbilim araştırmasına eğildi. Prof. Georgos Reynand kılavuzluğunda halkının dinsel-kültürel özelliklerini inceledi. Basılan ilk çalışması Religiones y mitos de la America Indigena (Amerika Yerlilerinin Efsaneleri ve Dinleri) 1923, üniversiteyi bitirirken sunduğu tezi savunmasını sağladı; Yerli Halkın Toplumsal Sorunları (1923).

Bir süre Fransa’da kalıp Sorbonne’da dersler de izledi, adını duyuran ilk eserinde de özgün yazı malzemesiyle dikkati çekti: Lé Jendas de Guatemala (Guatemala Efsaneleri) 1930. Darbeler sırasında sürgünde yaşamak zorunda kaldı. Başkan Arbenz döneminde Meksika ve Arjantin’de elçilik yaptı. Bu konuda yazdığı roman, değişen iktidar darbeleri döneminde toplumun ve yönetimlerin tutumunu ölçen bir turnusol kâğıdı görevindedir: El Senor Presidente (Sayın Başkan) 1946.

Bu yıllardan sonra Asturias’ın romanları başlıca iki konu odağında kümelenir. Halkın kültürel kökenlerini açıklayarak yazgılarını dile getirenler ve Guatemala’yı sömüren iç ve dış güçlerin içyüzlerindeki haksızlığı sergileyenler.

Şiirsel çalışmalarını 195l’de derleyen Asturias’ın üç romandan oluşan en önemli eserleri: Viento Fuerte (Kasırga) 1950; El Papa Verde (Yeşil Papa) 1954; Los Ojos de los Enterrados (Gözleri Açık Gidenler) 1956; Weekend in Guatemala (Guatemala’da Hafta Tatili) 1956; Mulata de Ta(Bir Melez Kadın) 1963; Alhajedito (Dilencinin Çukuru) 1966 romanları ününü genişletti. 1966 Ağustosundan başlayarak ülkesinin Paris büyükelçisiyken 1967’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı. En son eserlerinde bile eski Maya efsanelerine döndü, şiir dolu betimlemelerle kültür kökeninin canlandırılmasına çalıştı; Dört Güneşin Üçü (1971), Viernes de Dolores (Acılı Cuma) 1972.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

Christian Doppler Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında Kısaca

Christian DopplerChristian Doppler; Avusturyalı fizikçidir. (Sazburg 1803 – Venedik 1853).

Matematik alanında kendi kendini yetiştirdi. 1829’dan başlayarak doğduğu kentte matematik öğretmenliği yaptı. 1841’de Prag Teknik Akademisi’nde matematik ve geometri bölümünün başkanlığına getirildi. Buradaki çalışmalarını ses ve ışık kaynaklarına ilişkin konulara yönelterek Doopler olayı olarak anılan ilkeyi geliştirdi ve açıkladı. 1847’de Chemmists’de Madencilik Akademisi’nde matematik ve fizik profesörlüğüne getirildi. 1850’de bu kez Viyana Üniversitesi’nde fizik kürsüsünün yöneticisi oldu. Hastalığı nedeniyle dinlenmek için gittiği Venedik’ te öldü. Çalışmaları Abhandlungen von Christian Doppler (Christian Doppler’in Araştırmaları) adı altında 1907’de yayımlandı.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

İbrahim Müteferrika Hayatı

İbrahim Müteferrika (1674-1745) Türk basın sanatının kurucusudur. Macaristan’da Kolojvar şehrinde Türk uyruğu olarak doğdu. Protestan bir Macar ailesinin oğludur. 1692’de Türk Alman Savaşı’nda Türklere esir düştü, İstanbul’a getirildi. 18 yaşındaydı. Macarca, Latince, daha başka batı dilleri biliyordu. İstanbul’da Müslüman oldu. Türkçe, Arapça, Farsça öğrendi. Devlet hizmetine girdi. 1715’de “müteferrika” rütbesiyle Viyana’ya siyasi memuriyetle gönderildi. 1717’de Türklerin son Orta-Macar kralı Rakoçi’nin yanına verildi. Sadrazam Damat İbrahim Paşa ile şahsi münasebet kurdu, onun tarafından korundu. 71 yaşında ölümüne kadar devlet hizmetinde kaldı, siyasi görevlerle pek çok yer dolaştı.

İbrahim Müteferrika Türkiye’de basım tekniğinin gerçek kurucusudur. Daha önce de Osmanlı’da basımevleri vardı, yalnız İstanbul’da ilk devamlı matbaayı açmak şerefi İbrahim Müteferrika’ya aittir. 1719’da bu konuda girişimlerde bulundu.

İbrahim Paşa’nın desteğiyle, her türlü yardımıyla Sait Efendi (sonradan sadrazam olmuştur) ile İbrahim Mütereffirka ilk Türk basımevini açtılar. Teknik işlerle yalnız Müteferrika uğraşıyordu. İlk eser olarak 2 ciltlik büyük “Vankulu Lugati” 1729 şubatında basıldı. Ondan sonra pek çok değerli eserler basıldı. İbrahim Müteferrika’nın bugün son derece kıymetli olan bu basmaları, büyük dikkatle hazırlanmıştır. Mütercim ve yazar olarak Müteferrika’nın değeri vardır.

İbrahim Müteferrika’nın hizmeti yalnız basımevi açmaktan ibaret değildir. Yalova’da bir de kağıt fabrikası kurdurmuş, bunun için Avrupa’dan usta işçiler getirtmişti. Öte yandan Türklere sığınmış olan Macar kralı Rakoçi’nin tercümanlığını yapıyordu. Orşova Kalesi’nin düşmesi üzerine yapılan bir konuşmadan döndüğünde, İstanbul’da öldü. Aynalıkavak’a gömüldü. Mezarı 1942’de Galata Mevlevihanesi’ne nakledildi.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , ,

İsmet Atlı Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

İsmet Atlı

İsmet Atlı; Güreşçidir (Adana 1931). Güreşe, eski bir pehlivan olan babasının özendirmesiyle karakucakla başladı. Mindere çıktığı yıl (1951) Güreş Milli Takımı’na seçilme başarısını gösterdi. İskenderiye’de yapılan ilk Akdeniz Oyunları’da 76 kg’da şampiyon oldu. On iki yıl üst üste kazandığı Türkiye şampiyonluklarının yanı sıra serbestte (79 kg) 1954’te dünya ikincisi, 1956 Dünya kupası (79 kg) şampiyonu, 1957 dünya (87 kg) üçüncüsü oldu. 1960 Roma Olimpiyatları’nda, 87 kg finalinde, İranlıların ulusal kahramanı, güreş yaşamında yenilgi tatmayan Gulam Reza Tahti’yi yenerek altın madalya kazandı. 1962’de, 97 kg dünya grekoromen üçüncülüğünü kazandıktan sonra güreşi bıraktı. Spor yazarı olarak çalışmaya başladı.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

Francis Bacon (Ressam) Hayatı ve Eserleri

francis bacon

Francis Bacon;İngiliz ressamıdır (Dublin 1909-Madrid 1992). Resim eğitimi görmedi. Paris’te gördüğü bir Picasso sergisinden etkilendi. İlk eserlerinde yapay kübizmin izleri vardı. 1937-1944 arasında askerlik yaptı, 1944’ten sonra Londra’da resim çalışmalarını hızlandırdı. Korku veren imgelerden oluşan anıtsal boydaki eserlerinde boşluklar dikkati çeker. Fotoğraftan yararlanan sanatçı, yaratmadaki yetersizliğine karşın, boyamayla sarsıcı bir etki yarattı. Halkın çektiği acılarla ilgilenerek günlük yaşamdan, gazete, sinema olaylarından Eisenstein’ın “Potemkin Zırhlısı” adlı filminden konular seçti.

Başlıca eserleri: Three Studies for a Crucifixion (Çarmıha Geriliş İçin Üç Çalışma) 1944, Londra Tate Gallery; Poster Dulles’in Portresi (Potemkin’ den esinleme) 1952, Londra Marlborough Fine Art; Seated Man With Turkey Rug (Türk Seccadeli Oturan Adam), 1960-1961, London Tate Gallery; Study for Portrait on a Folding Bed (Katlanır Yatak Üstündeki Portre İçin Çalışma) 1963, London Tate Gallery.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , ,

Robert Stephenson Smyth Baron Baden Powell Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Robert Stephenson Smyth Baron Baden Powell

Robert Stephenson Smyth Baron Baden Powell; İngiliz askeridir (Londra 1857 – Kenya / Nyeri 1941). Hindistan ve Afrika’da görev aldıktan sonra (1878-1898) Boer Savaşı’na katıldı (1899-1902). 217 günlük Makefing Savunması onu ulusal kahraman yaptı; orgeneralliğe yükseldi. 1908’de İzci Örgütü’nü (boy scouts); 1910’da kız rehberlik örgütünü (girl guidas) kurmak üzere ordudan ayrıldı. Aids to Scouting fİzciliğe Giriş) 1899 ye Scouting for Boys (Çocuklar İçin İzcilik) 1900 iki kitabıdır. 1929’da kendisine baron unvanı verildi. 1937’de Yararlılık Nişanı alan Baden-Powell, İzci Örgütü’nün kurucusu olarak bilinir.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , ,

Robert Doisneau Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Robert Doisneau (doğum 1912 – ölüm 1994) Val-de-Marne,Gentilly Fransa’da doğdu. Bir ilaç firmasının reklam departmanında fotoğrafçılığı öğrendi. 1930 yılında nesnelerin detayları fotoğraflamaya başladı. 1932 yılında Excelsior gazetesine yaptığı ilk fotoğraf hikayesini sattı. Heykeltraş Andrei Vigneaux’ın kamera asistanı oldu ve 1934 yılında Billancourt’daki Renault otomobil fabrikası için reklam fotoğrafçılığı yaptı. 1939 yılında onun hayatını kazanmak için serbest reklam ve kartpostal fotoğrafçılığı yapmaya başladı.

Paris’in işgalini ve kurtuluşunu fotoğrafladı. Savaştan hemen sonra Life ve diğer önde gelen uluslararası dergiler için serbest çalışmaya döndü. Kısa bir süre için İttifak fotoğraf ajansına katıldı. Kendi eğilimlerinin farklılığına karşın, Doisneau 1948 den 1951 e kadar Paris Vogue için yüksek toplum ve moda fotoğrafçılığı yaptı. Yaptığı röportajların yanı sıra, Giacometti, Cocteau, Leger, Braque ve Picasso gibi birçok Fransız sanatçıyı fotoğrafladı.

Robert Doisneau 1947 yılında Prix Kodak kazandı. 1956 yılında Prix Niepce ile ödüllendirildi ve Expo ’67 de Kanada için bir danışman olarak çalıştı. 1973 yılında Le Paris de Robert Doisneau isimli bir kısa filmi çekildi.

İlk eserleri 1992 yılında Oxford Modern Sanatlar Müzesi’ne alındı. Le baiser de l’hôtel de ville adlı yapıtı çeyrek milyon dolara satılmıştı.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Pierre de Fermat Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

 Pierre de Fermat (piyer dö ferma okunur) (d. 1601, Beaumont-de-Lomagne – ö. 12 Ocak 1665, Castres), Bask kökenli Fransız hukukçu ve matematikçi. İlk öğrenimini doğduğu şehirde yapmıştır. Yargıç olmak için çalışmalarına Toulouse’de devam etmiştir. Fermat, memurluğunun yoğun işlerinden geriye kalan zamanlarında matematikle uğraşmıştır. Arşimet’in eğildiği diferansiyel hesaba geometrik görünümle yaklaşmıştır. Sayılar teorisinde önemli sonuçlar bulmuş, olasılık ve analitik geometriye de katkılarda bulunmuştur.

Günümüzde hatırlanmasının en önemli sebebi Fermat’nın Son Teoremi’dir. Modern sayılar kuramının kurucusu olarak kabul edilen 17. yüzyıl matematikçisi Pierre de Fermat’nın adını taşıyan bu teorem, şu şekilde ifade edilebilir:

Herhangi x, y, ve z pozitif tam sayıları için,

ifadesini sağlayan ve 2’den büyük bir doğal sayı n yoktur. Fermat, bu problemi çözmüş, kanıtı da Eski Yunanlı matematikçi Diaphontos’un Arithmetika adlı kitabının kendindeki kopyasının sayfalarından birinin kenarına 1637’de şöyle yazmıştı:

x, y, z ve n pozitif tamsayılar ve n>2 olmak koşuluyla, xn + yn = zn denkleminin çözümü yoktur. Ben bunun kanıtını buldum, ama kanıtı bu kenar boşluğuna sığdırmak olanaksız.

Ancak bu kanıt bulunamamıştır. Fermat’tan sonra matematikçiler bu önermenin bir türlü içinden çıkamamışlardır. Fermat’ın bıraktığı defterler arasında teoremin kanıtına rastlayamadıkları gibi, kendileri de ne doğruluğunu ne yanlışlığını kanıtlayabilmişlerdir. Yıllar boyunca (300 yıl sonrasına kadar) bu konuda yapılan çalışmalar sonucu bu teoremin Shimura-Taniyama Konjektürü’nün bir özel durumu olduğu anlaşılmış, ardından da 1993’te İngiliz matematikçi Andrew Wiles, eski öğrencilerinden Richard Taylor’ın da yardımıyla ve cebirsel geometrinin çok karmaşık araçlarını kullanarak teoremi kanıtlamanın bir yolunu bulmuş ve bu kanıtı 1995’te Annals of Mathematics adlı dergide yayımlamıştır. Shimura-Taniyama Konjektürü’nün böylelikle ispatlanması sonucu Fermat’nın Son Teoremi de 1995’te ispatlanmış oldu.

Asal sayılar üzerinde çok durmuştur. Onun bu konuda çeşitli teoremleri vardır. Örneğin,
4n + 1
şeklinde yazılan bir asal sayı p, yalnızca bir tek şekilde iki karenin toplamı olarak yazılabilir.

Mesela en ufak asal sayılar p:
5 = 12 + 22 ve 13 = 22 + 32
dir. Bu teoremi daha sonra Euler kanıtlamıştır.

 

 

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , ,

Atik Ali Paşa Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Atik Ali PaşaAtik Ali Paşa; Osmanlı sadrazamıdır (?-Sivas/Gedikhan, 1511). Saraybosnalı bir Boşnak çocuğudur. Küçük yaşta devşirme olarak Akağalar Odası’ na girdi ve eğitimini burada tamamladı. Şehzade Abdullah, Karaman Valiliği’ne gönderilince, ona lala atandı. Karamanoğlu Kasım Bey ile yapılan savaşlarda, yenilgiye uğradı. Şehzade Abdullah’ın ölümünden sonra, önce Gemendire, sonra da İşkodra komutanlığına getirildi. 1486’da vezir oldu. Mora Seferi’nde gösterdiği yararlılık yüzünden ikinci vezirliğe yükseltildi. Osmanlı-Memlûk savaşları sırasında, Tarsus’ gönderildi ve Varsakları devlete bağlandı (1487). Memluklar üzerine yapılan altıncı seferde, orduya serdar atandı. Memluk komutanı Emir Özbek ile Adana-Tarsus arasında, Ağa Çayın denilen yerdeki savaşta yenilgiye uğradı. 1501’da yeniden bu göreve getirildi. Tahtı zorla ele geçirmeye kalkışan Yavuz Sultan Selim’i de, Çorlu yakınında yenilgiye uğrattı. 15 Haziran 15inde Karaman’a yakın Kızılkaya mevkiinde, Şahkulu sıkıştırdıysa da buradan kurtulan Şahkulu Sivas’a geldi. Gedikhan’daki (ya da Gökova) savaşta Karaman askerinin savaşmaktan çekinmesi üzerine, Osmanlı askerleri yenilgiye uğradı. Atik (Hadım) Ali Paşa, vurularak şehit düştü (Temmuz 1511). Savaş alanında ölen ilk Osmanlı sadrazamı sayılır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

Carl Friedrich Gauss Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Carl Friedrich Gauss (1777 – 1855)
Alman gökbilimcisi, fizikçi, matematikçidir. (Braunschweing 1777 – Göttingen 1855) Carl Gauss bir dahi çocuk olup kendi kendine okuma öğrenmiştir. Göttingen Üniversitesi’nde öğrenim gördü. 1799’da cebirin temel yasaları üzerinde yaptığı çalışmayla Helmstedt Üniversitesi’nde doktor ünvanı aldı. Uzun süre bilimden uzak bir yaşam sürdü. 1807’de yaşamının sonuna kadar kalacağı Göttingen’de yeni kurulan gözlemevine müdür olarak atandı.

1795’de bulduğu, ancak ilk kez 1806’da açıkladığı en küçük kareler yöntemiyle 1799’da bulduğu cebirin temel yasalarından biri olan ve Gauss Yasası adıyla anılan cebirsel fonksiyonların ayrıştırılmasına ilişkin yasanın; 1801’de bulduğu sayılar kuramıyla ilgili çalışması ve dağılım olaylarını açıklayan ve Gauss Dağılımı olarak da bilinen çalışmasıyla, diferansiyel geometriye yönelik ve buna bağlı olarak geliştirdiği Gauss eğrileriyle ilgili incelemelerinin matematiksel özel bir önemi vardır. Birçok gökcisminin yörüngelerini hesaplayarak, gökbilimine de önemli katkıda bulundu. Bu çalışmalarında kendi bulduğu en küçük kareler yöntemini başarıyla uyguladı. 1831’den sonra, Alman fizikçisi Wilhem Weber ile birlikte elektrik ve mıknatıslık olaylarını içeren fizik problemlerini yöntem ve aygıtlardan yararlanarak yerin mıknatıslığını ölçtüler.

1832’de mutlak ölçü sistemini ortaya koydular. 1833’de ise telgrafın gelişmesini sağlayan önemli yenilikler getirdiler. Gauss 1828’de ortaya koyduğu ve kılcallık olayını açıklayan kuramıyla 1849’da ortaya koyduğu potansiyel kuramı ve optik alanındaki çalışmalarıyla, kurumsal fiziğe de katkıda bulundu. Bazı eliptik fonksiyonların çift periyotluluğu, kompleks sayıların grafik gösterimleri ve Öklidyen olmayan geometri konularında da çalışmaları vardır.

Başlıca eserleri: Disquisitiones Arithmeticae (Aritmetik Araştırmaları) 1809, Disquistiones Generales Circa Seriem Infinite (Sonsuz seriler üzerine genel araştırmalar) 1813, Allgene Theorie des Erdmagnetismus (Yerin Manyetikliğinin Genel Kuramı) 1839.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,