Barbaros Midilli’de yerleşmiş olan Yakup adlı bir sipahinin oğlu olup asıl adı Hızır idi. Kendisinden başka Baba Oruç, İlyas ve İshak adlarında daha üç kardeşi vardı. Bunlardan en büyükleri olan Baba Oruç o sırada Akdeniz’de korsanlık yapıyordu.
Hızır Bey ile kardeşi İlyas Bey de beraber çalışıyorlardı. Bir gün gemileriyle Yunanistan’a giderken Rodos korsanları tarafından yakalandılar. İlyas Bey, Hızır Reis’in gözü önünde şehit edildi. Kendisi de yakalanarak forsaya atıldı. Bir hayli zaman gemilerde kürek çekti. Sonunda bir kolayını bularak forsadan kaçtı. Antalya’ya gelerek Yavuz‘un kardeşi olan Antalya valisi Korkut Sultan’a sığındı. Onun verdiği gemilerle Akdeniz’e açılarak Rodoslulardan öcünü aldı. Bundan sonra Tunus’a ağabeyi Oruç Reis‘in yanına gitti. Üç kardeş orada birleşerek korsanlığa başladılar. Tunus hükümdarı bunlara gemi ve bir de kale verdi.
Bu üç kardeş, Akdeniz’de yaptıkları korsanlıkla bir yandan zenginleştiler, bir yandan da ünlerini artırdılar. İspanya, İtalya ve Şarlken’in gemileriyle savaşarak Akdeniz’i haraca bağladılar. Bir süre sonra da kendi hesaplarına Cezayir’i alarak oraya yerleştiler. Şarlken bu üç kardeşi Cezayir’den çıkartmak için büyük bir donanma gönderdi ise de yenildi.
Oruç Reis, Cezayir’de hükümet sürerken, İspanyollarla ve yerli kabilelerle çarpışarak topraklarını genişletti. Sonunda bir savaş sırasında kardeşi İshak Bey’le birlikte şehit düştü. Yalnız kalan Hızır Reis ağabeyi Baba Oruç’un Avrupalılar dilindeki adı olan Barbaros adını aldı. Fakat İspanyolların kendisini sıkıştırmaları üzerine o sırada Mısır’ı alan Yavuz’dan yardım istedi. Cezayir’i Osmanlı devletine sundu. Yavuz kendisine değerli bir kılıç ile 2 000 yeniçeri gönderdi ve Anadolu’dan istediği kadar levent yazmasına izin verdi.
Böylelikle Osmanlı devleti hizmetine giren Barbaros, Kanuni‘nin Akdeniz-de Şarlken’e karşı savaşa karar verdiği bir sırada istanbul’a çağrıldı. 25 gemi ile yola çıkan Barbaros birçok değerli hediyelerle istanbul’a geldi. Donanmasını Galata önünde demirledikten sonra 18 arkadaşıyle birlikte Kanunî’nin katma çıktı. Önce kendisi, sonra da öteki kaptanlar Kanunî’nin elini öptüler. Padişah, Hızır Reis ve arkadaşlarının bütün kahramanlıklarını biliyordu. Onun için hepsine ayrı ayrı iltifat etti. Barbaros’a oturması için yer gösterdi. Konuşma sırasında sözü Akdeniz seferine ve o sırada Akdeniz’in en büyük amirali olan Cenevizli amiral Andrea Doria‘ya getirdi. Bunun üzerine Barbaros:
— O herifin lakırdısı olur mu? Bu kadar vakittir arıyorum! Benden kaçıyor! Padişahım emrederse gemilerini havaya uçururum! dedi. Barbaros‘un bu sözünden çok hoşlanan Kanunî ona kendi korsanlık adı ile seslenerek:
— Hızır Bey! Sen bu dinin en hayırlı oğlusun! Allah senden razı olsun! Sana Hayreddin ismini verdim! dedi. Bundan başka kendisini Cezayir beylerbeyi ve Kaptan-ı derya yaptı.
Bu suretle adı Hayreddin olan ve Osmanlı Kaptan Paşalığına getirilen Barbaros, bundan sonra ölünceye kadar bu makamda kaldı ve Türk milletine pek büyük hizmetler etti.
Preveze Deniz Savaşı (1538):
Barbaros, Osmanlı Kaptan Paşası (Amiral) olduktan sonra Ege denizinde henüz Osmanlı egemenliği altına girmeye ne kadar ada varsa aldı. Bu sırada Şarlken Akdeniz’de Osmanlılara karşı savaşa başlamıştı. Bütün Hıristiyanlar, başta Papa olmak üzere, İspanya, Venedik, Malta ve öteki İtalya şehirleri Türklere karşı büyük bir Haçlı donanma hazırlamışlar ve komutasını da Cenevizli amiral Andrea Doria’ya vermişlerdi.
Barbaros, Ege denizinde dolaşırken düşman donanmasının Yunan kıyılarında olduğu haberini aldı. Hemen yanında bulunan gemilerle onları yakalamaya koştu. Düşmanı Preveze körfezi önünde yakaladı, işte burada dünyanın en büyük deniz savaşlarından biri oldu. Bizden daha çok kuvvetli ve sayıca üstün olan düşman donanması, Barbaros’un ustaca manevralarıyla büyük bir bozgunluğa uğradı (1538) Andrea Doria kendisini zorla kurtardı.
Barbaros bundan sonra her yerde Şarlken’in gemilerini aradı. Kanuni ‘nin emriyle Fransızlara yardım ederek onlarla birlikte Nice şehrini kuşattı. Ölünceye kadar denizlerde dolaştı (1546). Türbesi Beşiktaş’ta, kendi adı ile söylenen iskele yanındadır .
Türk denizcilerinin en büyüğü olan Hayreddin Paşa, memlekete yalnız büyük zaferler ve ülkeler hediye etmekle kalmamış, aynı zamanda Murat Reis, Turgut Reis, Piri Reis, Salih Reis, Seydi Ali Reis gibi her birisi bir büyük denizci olan değerli kaptanlar da yetiştirmiştir.
kaynak:nkfu
1934 yılında Çorum’da doğdu. İlk İmam Hatip okullarından biri olan Konya İmam Hatip Okulu’na girdi ve ikinci dönem mezunları arasında yer aldı (1959). Yeni açılan İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nde okudu ve ilk mezunlarından biri olarak 1963’te mezun oldu. İki yıl İstanbul İmam Hatip Okulu’nda meslek dersleri öğretmeni olarak çalıştıktan sonra İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’ne fıkıh asistanı oldu.
“Başlangıçtan Dördüncü Asra Kadar İslam Hukukunda İctihad” konulu tezi ile fıkıh öğretim üyesi oldu (1971).
Aynı yıl İzmir Yüksek İslam Enstitüsü’ne tayin edildi. 1975’te tekrar İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’ne döndü.
Yüksek İslam Enstitülerinin İlahiyat Fakülteleri’ne dönüşmesinin ardından akademik çalışmalarını tamamlayarak sırasıyla doktor, doçent ve profesör unvanlarını aldı. Eylül 1976-Eylül 1980 yılları arasında yayımlanan Nesil dergisini çıkaranlar arasında bulundu.
Yarım asra yaklaşan fikir ve meslek hayatı boyunca, yurtiçi ve yurtdışında binlerce konferans, seminer, panel, vaaz, hutbe, kurs, yazılı ve görsel medya programı, eğitim programında yer alarak eğitim, öğretim, tebliğ ve irşad faaliyetini sürdürdü. Aralarında bugünün tanınmış bilim ve fikir adamları olan binlerce öğrenci yetiştirdi.
2001 yılında, özgürlüğün şart olduğu üniversite ortamında hüküm süren baskılara karşı çıkarak Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesindeki görevinden –yaş haddi dolmadan emekliliğini isteyerek- ayrıldı.
2001-2004 yılları arasında Avrupa Uluslararası İslam Üniversitesinde (Hollanda) misafir öğretim üyeliği yaptı.
Arapça, Farsça ve okuduğunu anlayacak kadar Fransızca bilmektedir.
İslam’ın İlk Emri Oku, Nesil, İzlenim, Gerçek Hayat, Eğitim Bilim gibi dergilerde devamlı yazdı.
Çıktığı günden beri Yeni Şafak Gazetesi’nde köşe yazısı yazmaktadır.
M.Ü. İlahiyat Fakültesinde İslam Hukuku Anabilim dalı başkanlığı, Fakülte Kurulu üyeliği yapmıştır. Aydınlar Ocağı üyesi olmuştur.
MÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu üyesidir. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) meclis üyesi ve danışman olarak çalışmış, İslam Ansiklopedisine maddeler yazmıştır.
Türkiye Yazarlar Vakfı kültür adamı ödülü almıştır.
Bir eserinden (İslam’ın Işığında Günün Meseleleri) dolayı Türkiye Milli Kültür Vakfı ödülüne layık görülmüştür.
Katılım Bankaları Birliği Büyük ödülünü almıştır.
Üç çocuğu, yedi torunu dört de torun çocuğu vardır.
Kaynak:Enson haber Biyografi