Etiket: hikayesi

Köroğlu Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Köroğlu; 1577-1590 arasındaki İran seferlerine katılmış bir yeniçeri şairidir.

Köroğlu’nun, tarih olaylarıyla belli kişileri konu edinen şiirleri eldedir. Sonraları sadrazam da olan Özdemiroğlu Osman Paşa’dan söz açan bu şiirlerde III. Murat‘ın adı geçer. Celali Ayaklanmaları sırasında adı çevresinde menkibeler doğan, yaşantısı ve yiğitlikleri üzerine çeşitli halk hikayeleri yaratılan Köroğlu’na bağlanan birçok şiirin bu yeniçeri şairine ait olması olasılığı vardır. Fevziye Abdullah Tansel ile Hasan Eren’in bazı şiirlerini buldukları Köroğlu ile yeniçeri Köroğlu’nun; halk muhayyilesinde yüce bir kahraman olarak beliren eşkiya Köroğlu’nun kişiliğinde erimiş olması olağandır. Bugün Anadolu’da 24 kol halinde hikayeleri söylenen Köroğlu, asıl adı Ruşen Ali olan, Bolu Beyi tarafından (ya da İran şahı, Erzurum Paşası) gözlerine mil çekilen bir seyisin oğludur. Seyis ve baytar Yusuf Efendi’nin suçu cins olduklarını kestirdiği iki zayıf tayı efendisi adına sürüden seçmiş olmasıdır.

Uğradığı insafsız cezadan sonra evine dönen baba, küçük oğlu Ali’ye atlara nasıl bakılacağını öğretir. Babasının beklediği üç sihirli köpüğü içen Köroğlu, yiğitlik, şairlik ve sonsuz sağlık kazanarak Çamlıbel’e yerleşir, öcünü almak için çevresine yiğitler toplar ve efsanevi yaşamıyla büyür. 16. yüzyıldan başlayan, 17. yüzyıldaki Celali Ayaklanmaları diye sürüp giden olaylar içinde halkın düşgücü böyle kahramanlar ve söylenceler yaratmış eski destan geleneği bu tür koçaklamalarla sürdürülmüştür. “Delik demir çıkıp mertlik bozuluncaya” kadar… Saz şairleri ve hikaye anlatıcıların yüzyıllardır söyleye söyleye, yineleye yineleye zenginleştirdikleri Köroğlu Hikâyesi, yer yer onun söylediğine inanılan şiirlerle beslenir.

Aşk şiirlerinde bile yiğit edası belli olan koşma, semai biçimdeki bu koçaklamalar, tek bir satrancının kimliğine bağlanmış, belki de gereken değişiklikler yapılarak yenileri de eklenmiştir. Onun adı çevresinde biriken bütün eklentileri bir Köroğlu korosunun bütünlüğü içinde kabul etmek gereği vardır. Bu yüzden çağdaş yazarlarımız da, Köroğlu’na ait olduğu sanılan bütün şiirleri o olay ve kişi çevresinde kullanmak yolunu tutmuş; Köroğlu’nu bir halk kahramanı gibi yaşatmaya çalışmışlardır. Bu konuyu işleyen çağdaş ve güncel değerlendirmelerin başlıcaları: Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği (Pertev Naili Boratav) 1946; Köroğlu ‘şiir kitabı, İlhan Berk) 1955; Üç Anadolu Efsanesi (Yaşar Kemal) 1957; Koçyiğit Köroğlu (Ahmet Kutsi Tecer) oyun 1969; Köroğlu Destanı (Mehmet Seyda) 1969; Üç Destan (Orhan Ural) 1972; Köroğlu Kolları (Ümit Kaftancıoğlu) 1974 vb.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Alkmene Hakkında Bilgi

Alkmene; Eski Yunan mitolojisinde Mykene ve Tiryns Kralı Elektryon ile Anakso’nun kızları ve Perseus’un torunudur.

Amcası Alkaios’un kaza ile Elektryon’u öldüren oğlu Amphitryon ile evlenmeyi kabul etti; ancak, evlenmeden önce, ondan kardeşlerini öldüren Taphosluları cezalandırmasını istedi. Amphitryon onun bu dileğini yerine getirmek için Taphos Adası’na gidince Tanrı Zeus, Amphitryon kılığında Alkmene’nin koynuna girdi. Amphitryon savaştan dönünce aldatıldığını öğrendi ve Alkmene’yi yakmak istedi, ancak Zeus odun yığınının üzerine yağmur yağdırarak alevleri söndürdü. Alkmene bir gün arayla, önce Zeus‘tan Herakles’i, sonra da Amphitryon’dan İphikles’i doğurdu. Amhitryon, Herakles’in Zeus‘un çocuğu olduğunu bilmekle birlikte iki çocuğu da büyüttü. Alkmene, kocasının ölümünden sonra oğullarının izinden gitti. Herakles ile evlenerek ölümsüzlüğe kavuşunca Alkmene Atina’ya sığındı. Yaşamının son günlerini Thebai’de geçirdi. Öldüğünde Zeus onu Mutlular Adası’na (Girit) götürerek yeraltı yargıcı Rhadamantys ile evlendirdi. Alkmene Euripides’in Herakles’in Çocukları adlı tragedyasının ve Plautus’un Amphitryon adlı komedyasının başlıca kişisidir. Homeros, Tanrıça Hera’nın Alkmene’yi kıskanarak Zeus‘a kurduğu oyunu İlyada’da Ovidus, Herakles’in doğumuyla ilgili olaylar Metamorphoses ‘de anlatır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Kleopatra’nın Hikayesi

kleopatraKLEOPATRA, Mısır kraliçesi (İskenderiye İÖ 69 ay.y. İÖ 30). Hükümdarlık dönemi: İÖ 51-30. Mısır Kralı XIII. Ptolemaios Auletes’in kızıdır.

Babasının İÖ 51’de ölümü üzerine, Eski Mısır geleneklerine uyarak erkek kardeşi XIV. Ptolemaios ile evlenerek Mısır tahtına çıktı. İÖ 48’de kardeşinin baskısı üzerine Suriye’ye kaçtı. Burada bir ordu toplayarak aynı yıl içinde Mısır’a döndü. İki kardeş arasındaki çekişmeden yararlanarak Mısır’ı Roma’ ya bağlamak kararında olan Sezar, önce iki kardeşi barıştırdı. XIV. Ptolemaios, Kleopatra ile birlikte yaşayan Sezar‘ı İskenderiye’de bulunan saraylarında kuşattıysa da Bergama’dan askeri yardım alan Sezar’ın karşısında tutunamadı ve kaçarken Nil’de boğuldu.

Bunun üzerine Sezar, Kleopatra’yı öteki erkek kardeşi XIV. Ptolemaios ile evlendirerek yeniden tahta çıkardı. Kleopatra’nın Sezar ile olan beraberliklerinden İÖ 47’de Caserion adı verlen bir oğlu oldu. İÖ 46’da Kleopatra Roma’ ya gitti. İÖ 44’te Sezar’ın öldürülmesi üzerine İskenderiye’ye döndü. Sezar’m ölümünden sonra Roma’nm güçlü adamı durumuna gelen Marcus Antonius ile de ilişki kuran Kleopatra, bu ilişkiden iki çocuk sahibi oldu. Antonius, İÖ 36’da çıktığı Part Seferi’nde yenilgiye uğrayınca Kleopatra’nın yanına döndü. Antonius İÖ 34’te bu kez Doğu Anadolu üzerine bir sefere çıktı ve zaferle İskenderiye’ye döndü.

Zaferin şenliklerini İskenderiye‘de yaptı. Roma’da bulunan Sezar’ın yeğeni Ocrin şenliklerini İskenderiye’de yaptı. Roma’da bulunan Sezar’ın yeğeni Octaviauns ile Antonius arasında başlayan iktidar kavgası, Yunanistan’daki Actium Körfezi açıklarında yapılan deniz savaşı sonunda Antonius ile Kleopatra’nın birleşik donanması yenilgiye uğradı. Kleopatra ve Antonius İskenderiye’ye döndüler. Octavius da onları izledi. Antonius, ordunun Octavianus’un yanına geçmesi üzerine intihar ederken, Kleopatra da Antonius gibi yaşamına son verdi.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , ,

Josef Haydn Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

josef haydnJosef Haydn (31 Mart 1732, Rohrau, Avusturya – 31 Mayıs 1809, Viyana, Avusturya)

Avusturyalı ünlü bir bestecidir. Batı müziğinde XVIII. yüzyılın ikinci yarısında başlayan yenilik hareketine katılmış, Bach, Handel gibi bestecilerin yolundan tamamen ayrılarak yepyeni şekillerde eserler vermiştir. Beethoven ile Mozart‘ın da katıldığı bu hareket sonradan müzikte bir Viyana okulu yaratmış, bu üç besteci de, Viyana’da doğmadıkları halde, Viyana devrinin tanınmışları arasına girmişlerdir. Haydn, ayrıca, en çok eser vermiş besteci olarak da ün salmıştır.

Haydn Avusturya’nın Rohrau kasabasında doğdu, orta halli bir ailenin çocuğuydu. Çok küçük yaşta müziğe karşı büyük bir kabiliyeti olduğu anlaşılmıştı. İlk müzik derslerini okulda aldı. 12 yaşında Sankt Stefen Kilisesi’nin çocuk korosuna girdi. Bir yandan da müzik çalışmalarına devam ediyordu. 17 yaşında kiliseden ayrıldığı vakit, kimsesiz, beş parasız kalıvermişti. Müzik dersleri verip, sağda solda keman çalarak geçimini sağlamaya çalıştı. Bir yandan da besteler yapıyordu. İlk operası 1752’de oynandı, oldukça beğenildi.

Haydn, 1761’de Macar Kontu Anton Esterhazy’nin sarayına müzisyen olarak girdi, otuz yıl bu ailenin hizmetinde kaldı. Eserlerinin çoğunu onlara ithaf etti. Devrin başka bestecileriyle temas edemediği için bestelediği eserlerde kimsenin etkisi olmuyordu. Yalnız Esterhazy ailesinin yanında yaşamaktan zaman zaman şikayet etmekten de kendini alamıyordu. Dış dünya ile hiçbir ilgisi kalmamıştı. Fazla arkadaşı yoktu, hiç kimse onun iç âlemiyle ilgilenmiyordu.

1790’da Kont Esterhazy’nin ölümü üzerine saraydaki orkestra dağılınca Haydn sevinç içinde Viyana’ya gitti. Artık istediği gibi yaşayabilecekti. Hele öteden beri hayran olduğu Mozart’la arkadaşlık kurabileceği için daha da seviniyordu. Aralarında çok büyük yaş farkı vardı ama, iki besteci gayet iyi anlaşıyorlardı. Haydn, Londralı emprezaryo Peter Salomon’un teklifi üzerine, birkaç senfoni bestelemek îçin Londra’ya gidince iki besteci bir daha birbirlerini göremediler Haydn, Londra’dan dönmeden Mozart öldü. Haydn, İngiltere’ye giderken Bonn’a da uğramıştı. Beethoven adında yetenekli genç bir müzisyenin bir eserini dinlemiş, «Bir gün gelecek bütün dünya ondan bahsedecek» demişti.

Haydn, Londra’da pek büyük saygı gördü. Bu arada 6 senfoni besteledi. 1792’de Viyana’ya döndü. 1794’te yeniden Londra’ya gitti, 6 senfoni daha besteledi. Bu senfoniler, «Londra Senfonileri» olarak anılır. Haydn, Viyana’ya döndükten sonra oratoryo çalışmalarına başladı. «Dünyanın Yaradılışı» adındaki oratoryosu ilk defa 1798’de çalındı. 1800’de «Mevsimler Oratoryosu» nu tamamladı.

Haydn, ömrünün son dokuz yılını eser bestelemeden geçirdi. Hele Viyana, Fransız orduları tarafından işgal edilince Haydn’ın yaşama şevki de kalmamıştı. 1809’da öldü. Napolyon’un emri üzerine bestecinin cenazesine pek çok Fransız subayı katıldı.

Haydn’ın başlıca eserleri şunlardır:

Senfoniler. — 125 senfoni, bu arada 6 «Paris Senfonisi» (1785-1786); 12 «Londra Senfonisi» (1791-1795). Oda müziği. —• 83 parça yaylı sazlar kuarteti, birçok serenat, şarkı ve 5 opera.

Haydn’ın Davullu Senfonisi

HAYDN’ı koruyan Prens Esterhazy gerçekten müziği çok severdi. Şatosunda devrin ölçülerine göre oldukça büyük bir orkestra kurmuş, Haydn’ı da orkestranın idaresiyle görevlendirmişti. Yalnız, konser dinlerken koltuğunda şöyle hafif bir şekerleme yapmaktan da kendini alamazdı.

Prens’in müziği hiçe sayıp uyuklamasına Haydn’ın canı sıkılıyordu. Hele tatlı melodilere ara sıra bir horultu karıştı mı Haydn’ın hemen orkestrayı bırakıp notaları Esterhazy’nin başına atacağı geliyordu. En sonunda, Prens’e tatlı bir şaka yapmayı kararlaştırdı. Bir süre odasında gizli gizli çalıştı. Artık hayatından memnun görünüyordu. Bir akşam Prensle ailesini konsere davet etti. Yeni bestelediği bir senfoniyi ilk defa o gece dinletecekti.

Herkes yerini alınca konser başladı. Fakat, aman yarabbi! Bu ne ağır bir eserdi! Haydn’ın o güne kadar bestelediği senfonilerin hiçbirine benzemiyordu. En güç uyuyan bir insanı bile bu melodiler rahatça uyutabilirdi. Eser hele Prens Esterhazy’ye tatlı bir ninni gibi geldi, aradan beş altı dakika geçmeden horul horul uyumaya başladı.

Orkestra bir matem marşı temposu ile ağır ağır çalarken, birdenbire davuldan kuvvetli bir gürültü koptu. Prens uykusundan öyle bir uyanış uyandı ki az kalsın koltuğundan yere yuvarlanıyordu. Konserin sonuna kadar da bir daha uyumadı.

Haydn bu eserine önce «Sürpriz Senfonisi» adını verdi. Bugün Haydn’ın bu eseri «Davullu Senfoni» diye anılır. Bestecinin en beğenilen eserlerinden biridir, konser programlarına sık sık konur.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , , ,

Kleopatra Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

kleopatraTarihte güzelliği kadar zalimliğiyle de ün salmış Mısır İmparatoriçesi’dir. M.Ö. 69 yılında doğmuş ve M.Ö. 30 yılında ölmüştür. Ünlü bir Mısır kraliçesi, tarihin en tanınmış kadınlarından biridir. Lagos hanedanının, yani Mısır’da, oraya yakın ülkelerde çok kudretli bir İmparatorluk kuran Yunanlı Ptolemaioslar’ın 14. hükümdarıdır. Aynı adı Kleopatra taşıyan birçok kraliçe olduğu için tarihte «VII. Kleopatra» diye anılır.

Kleopatra, Lagos hanedanından XI. Ptolemaios’un 3 kızının ortancasıdır. Annesi, aynı zamanda halası, Kleopatra Trifaena’dır. Babası XI. Ptolemaios, M.Ö. 51’de, 44 yaşında, 28 yıllık bir saltanattan sonra öldü; büyük oğlu, XII. Ptolemaios, 10 yaşında hükümdar oldu. Bu sıralarda 18 yaşında bulunan Kleopatra da, kardeşiyle evlendi, saltanata ortak oldu. Gerçekte Mısır’a hükmeden XII. Ptolemaios değil, Kleopatra idi. XII. Ptolemaios, M.Ö. 47’de, 4 yıllık bir saltanattan sonra öldürüldü. Bunun üzerine Kleopatra, o sırada 11 yaşında bulunan küçük kardeşi XIII. Ptolemaios’la evlendi, bu sefer de onun adına saltanat sürmeye devam etti. Bu XIII. Ptolemaios tarihte «Çocuk» diye ünlüdür. Kleopatra’nın 2 yaş büyük ablası Berenike, M.Ö. 55’te henüz birkaç ay önce evlenmiş olduğu halde ölmüştü. Böylece, Kleopatra, Mısır tahtında rakipsiz kalıyordu. IV. Arsinoe adındaki küçük kızkardeşînin hiçbir nüfuzu yoktu.

Sezar ile Kleopatra

Roma İmparatoru Caesar (Sezar) M. Ö. 47’de İskenderiye’ye ayak bastı, bir yıl Mısır’da kaldı. Kleopatra ile ilişki kurdu ve onu Roma’ya getirdi. Kleopatra, baştan çıkarma sanatının şahikasına erişmiş bir kadındı. Son derece kıvrak bir zekanın yanında, bu tesir edebilme kabiliyeti sayesinde, birçok karışık siyasi entrikalarda başarı gösterdi. Mısırlılar, Kleopatra’dan nefret ettikleri derecede korkarlardı da. Romalılar’ın da hiç sevmedikleri Kleopatra, pek çok yabancı dili çok güzel konuşurdu. Edebiyatta, tarihte, felsefede geniş bilgisi vardı. Mali, idari meselelere de son derece aklı ererdi. Mısır’da Roma tesirine uzun müddet başarı ile karşı koydu. Roma’nın bu pek zengin, önemli tarihi ülkeyi, alelade bir eyalet haline getirmesine ölünceye kadar müsaade etmedi.

Antonius’la Kleopatra

M. Ö. 47’de Kleopatra’nın Sezar’dan bir oğlu oldu. Çocuğa «Ptolemaios Sezarion» adı verildi. M. Ö. 44’te Sezar öldürülünce, Kleopatra, İskenderiye’ye döndü. M.Ö. 41’de yeni Roma İmparatoru Antonius, Tarsus’ta Kleopatra’ya tutuldu. 11 yıl onun cazibesinden bir an bile kendini kurtaramadı. Kleopatra’nın Antonius’tan bir kızı oldu; çocuğa «Kleopatra» adı verildi.

M.Ö. 31 yılında Oktavianus, Kleopatra ile Antonius’un bağlaşık büyük donanmasını Yunan (İyonya) Denizinde Aktium’da bozguna uğrattı. Kleopatra’nın zamansız telaşa kapılarak donanmasını çekmesi felaket oldu. Oktavianus, İskenderiye kapılarına geldi. Antonius kendini öldürdü. Saraya giren Oktavianus, Kraliçe’yi tahtında sabit gözlerle kendisine bakar bir halde buldu; 12 yıldan beri anasının yanında Mısır’ın sözde hükümdarı ilan edilen Ptolemaios Sezarion, Sezar gibi ünlü bir kimsenin oğlu olduğu için öldürüldü. Antonius’un kızının hayatına dokunulmadı, kendisine prenses saygısı gösterildi. 39 yaşında bulunan Kleopatra, amansız düşmanının eline geçmek zilletine katlanmadı, yanında taşıdığı küçük zehirli bir yılanı göğsüne bastırarak kendini öldürdü. Mısır’da 293 yıllık Ptolemaios egemenliği böylece sona erdi, Mısır Romalılar’a geçti.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , ,