Etiket: Kemal Sunal

Kemal Sunal kimdir aslen nereli kaç yaşında hayatı biyografisi

Türk sinema tarihinin en iyi komedi oyuncusu olarak gösterilen ünlü komedyen.

//pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({});

Kemal Sunal, 1944 yılında İstanbul Küçükpazar semtinde, 3 kardeşin en büyüğü olarak doğdu. Annesi Saime Sunal, babası Mustafa Sunal’dır. Aslen Malatyalıdır. Cemil Sunal ve Cengiz Sunal adında iki kardeşi vardır. İlkokulu Mimar Sinan İlkokulu’nda okudu, Vefa Lisesi‘nden mezun oldu. Sanat hayatı, “Zoraki Tabip” adlı tiyatro oyunuyla başladı. 1 yıl kadar Kenterler Tiyatrosu‘nda çalıştıktan sonra Pendik Tiyatrosu’nun kurulacağını haber alınca oraya gitti. Uzun yıllar arkadaşlık yapacağı Bülent Kayabaş ile burada tanıştı.

Ardından Kemal Sunal, Ayfer Feray ve Ulvi Uraz, Devekuşu Kabare Tiyatrosu‘nda görev aldı. 1972 yılında Münir Özkul‘un tavsiyesi ile Ertem Eğilmez‘in yönettiği bir filmle sinemaya transfer oldu ve kalabalık kadrolu filmlerde rol almaya başladı.

Askere gittiğinde acemi birliğini Ankara Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulunda ve usta birliği olarak da 1981 yılında Ankara’da KKK Armoni mızıkasında vatani görevini yaptı.

Türk sinemasında başta “İnek Şaban” tiplemesi olmak üzere canlandırdığı pek çok tiple sevenlerinin kalbinde taht kuran Kemal Sunal, 7’den 70’e herkesin sevgisini kazandı. 1944 yılında İstanbul‘da doğan Kemal Sunal, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdi. Sanat yaşamına amatör olarak “Zoraki Tabib” oyunu ile atılan Sunal, bir süre Ulvi Uraz ve Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nda çalıştı. Daha sonra sinemaya geçerek, önceleri bazı filmlerde önemsiz roller canlandıran Kemal Sunal, 1973’den sonra kalabalık kadrolu komedi filmleri ile üne kavuştu.

Türk sinemasının en büyük komedyenlerinden biri olan Sunal, peşpeşe çevirdiği filmlerle ticari açıdan büyük başarı kazandı. 1977’de Antalya Film Festivali‘nde “En başarılı erkek oyuncu” ödülünü alan Sunal, oyunculuğu ve özellikle değişik tiplemesiyle Türk sinemasında komedi oyunculuğuna yeni bir soluk getirdi.

Yeşilçam’ın ünlü komedyenlerinden olmayı başaran Sunal, çevirdiği sinema filmlerinde hem maddi hem de manevi büyük bir başarı kazanmıştır. 1976 yılında rol aldığı Kapıcılar Kralı filminde gösterdiği başarısı ile 1977 yılında Antalya Film Festivalinde Altın Portakal En İyi Erkek Oyuncu Ödülü nü kazanmıştır. Üzerine aldığı rolleri başarı ile canlandıran Sunal, Yeşilçam’ın komedide aranan bir yüzü olmayı da başarmıştır. Sinema filmlerinde Şaban tiplemesi ile adından söz ettirerek Hababam Sınıfı serisi ile de akıllarda kalmayı başarmıştır. Rol aldığı filmlerde halk kahramanını canlandıran Sunal, haksızın haklıya karşı hep savunucusu olmuştur.

1974 yılında Gül Sunal ile evlendi. Ali Sunal ve Ezo Sunal adlarında, biri kız diğeri erkek iki çocuğu oldu. 1990’lı yıllardan itibaren filmleri kesintisiz olarak televizyonlarda yayınlanmaya başladı; ama kendisi bu gösterimlerden hiç para kazanmadı.

12 Eylül öncesi dönemde yarım bıraktığı üniversiteyi, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo Televizyon ve Sinema Bölümünü‘nü 1995 yılında bitirdi ve yüksek lisans yapmaya başladı. Yüksek Lisans tezi komedyen kimliği ile Kemal Sunal’ın ve filmlerinin incelenmesidir. Yüksek lisans tezi 2005 yılında ailesi tarafından “TV ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü” ismi ile kitap haline getirilip yayınlanmıştır. Hayatı boyunca toplam 82 filmde rol aldı.

3 Temmuz 2000 tarihinde Balalayka adlı filmin çekimlerine başlamak için Trabzon‘a gitmek üzere bindiği uçakta kalkıştan hemen önce geçirdiği kalp krizi sonucu öldü.

Ödülleri:
1998 – 35. Antalya Film Şenliği – Yaşam Boyu Onur Ödülü
1989 – 2. Ankara Film Şenliği – En İyi Erkek Oyuncu (Düttürü Dünya)
1977 – 14. Antalya Film Şenliği – En İyi Erkek Oyuncu (Kapıcılar Kralı)

Filmleri ve dizileri :
Senaryo :
1985 – Sosyete Şaban (Sinema Filmi)
1983 – Çarıklı Milyoner (Sinema Filmi)

Yapımcı :
1997 – Şaban ile Şirin (TV Dizisi)
1979 – Dokunmayın Şabanıma (Sinema Filmi)
1978 – İnek Şaban (Sinema Filmi)
1978 – Yüz Numaralı Adam (Sinema Filmi)

Oyuncu :
1999 – Propaganda (Mehdi) (Sinema Filmi)
1997 – Şaban ile Şirin (Şaban) (TV Dizisi)
1996 – Aynalar (Kendisi) (TV Dizisi)
1994 – Bay Kamber (Bay Kamber) (TV Dizisi) (13 Bölüm)
1993 – Şaban Askerde (Şaban) (TV Dizisi)
1993 – Saygılar Bizden (Mübaşir Rıza) (TV Dizisi)
1991 – Varyemez (Ragıp Elibol) (Sinema Filmi)
1990 – Koltuk Belası (Zühtü Kaya) (Sinema Filmi)
1990 – Boynu Bükük Küheylan (İbrahim Küheylan) (Sinema Filmi)
1990 – Abuk Sabuk Bir Film (Ademoğlu Ali) (Sinema Filmi)
1989 – Zehir Hafiye (Cemal) (Sinema Filmi)
1989 – Talih Kuşu (Osman Abalı) (Sinema Filmi)
1989 – Gülen Adam (Yusuf Şaplak) (Sinema Filmi)
1988 – İnatçı (Bayram) (Sinema Filmi)
1988 – Öğretmen (Hüsnü Öğretmen) (Sinema Filmi)
1988 – Uyanık Gazeteci (Ali) (Sinema Filmi)
1988 – Sevimli Hırsız (Metin Mertoğlu) (Sinema Filmi)
1988 – Polizei (Ali Ekber) (Sinema Filmi)
1988 – Düttürü Dünya (Dütdüt Mehmet) (Sinema Filmi)
1988 – Bıçkın (Ali / Kemal Sunal) (Sinema Filmi)
1987 – Yakışıklı (Selim) (Sinema Filmi)
1987 – Kiracı (Kerim) (Sinema Filmi)
1987 – Japon İşi (Veysel) (Sinema Filmi)
1986 – Yoksul (Yoksul) (Sinema Filmi)
1986 – Tarzan Rıfkı (Tarzan Rıfkı) (Sinema Filmi)
1986 – Garip (Kemal) (Sinema Filmi)
1986 – Deli Deli Küpeli (Deli Kaymakam ) (Sinema Filmi)
1986 – Davacı (Yunus) (Sinema Filmi)
1985 – Şendul Şaban (Şaban) (Sinema Filmi)
1985 – Şaban Pabucu Yarım (Şaban) (Sinema Filmi)
1985 – Sosyete Şaban (Şaban Ağa / Dilaver Bey) (Sinema Filmi)
1985 – Keriz (Zülfü) (Sinema Filmi)
1985 – Katma Değer Şaban (Şaban) (Sinema Filmi)
1985 – Gurbetçi Şaban (Şaban) (Sinema Filmi)
1984 – Şabaniye (Şaban/Şabaniye) (Sinema Filmi)
1984 – Postacı (Adem) (Sinema Filmi)
1984 – Ortadirek Şaban (Şaban) (Sinema Filmi)
1984 – Atla Gel Şaban (Niyazi) (Sinema Filmi)
1983 – Çarıklı Milyoner (Bayram) (Sinema Filmi)
1983 – Tokatçı (Osman) (Sinema Filmi)
1983 – Kılıbık (Kamil) (Sinema Filmi)
1983 – En Büyük Şaban (Şaban) (Sinema Filmi)
1982 – Yedi Bela Hüsnü (Hüsnü) (Sinema Filmi)
1982 – Doktor Civanım (Kemal) (Sinema Filmi)
1981 – Üç Kağıtçı (Rıfkı) (Sinema Filmi)
1981 – Kanlı Nigar (Abdi/Narçın) (Sinema Filmi)
1981 – Davaro (Memo/Davaro) (Sinema Filmi)
1980 – Zübük (İbrahim Zübükzade/Zeybekzade Kara Yusuf Efe) (Sinema Filmi)
1980 – Gol Kralı (Sait Sarıoğlu) (Sinema Filmi)
1980 – Gerzek Şaban (Osman/Seyfi) (Sinema Filmi)
1980 – Devlet Kuşu (Mustafa) (Sinema Filmi)
1979 – Şark Bülbülü (Şaban Ballıses) (Sinema Filmi)
1979 – Umudumuz Şaban (Ringo Şaban) (Sinema Filmi)
1979 – Korkusuz Korkak (Bombacı Mülayim) (Sinema Filmi)
1979 – Dokunmayın Şabanıma (Şaban) (Sinema Filmi)
1979 – Bekçiler Kralı (Bekçi Şaban Özgüneş) (Sinema Filmi)
1978 – İyi Aile Çocuğu (Kemal/Cemal) (Sinema Filmi)
1978 – İnek Şaban (İnek Şaban / Kaleci Bülent) (Sinema Filmi)
1978 – Yüz Numaralı Adam (Şaban Erkök) (Sinema Filmi)
1978 – Köşeyi Dönen Adam (Adem Zengin) (Sinema Filmi)
1978 – Kibar Feyzo (Kibar Feyzo ) (Sinema Filmi)
1978 – Avanak Apti (Apti) (Sinema Filmi)
1977 – Şabanoğlu Şaban (Şaban) (Sinema Filmi)
1977 – İbo İle Güllüşah (İbo) (Sinema Filmi)
1977 – Çöpçüler Kralı (Abdi Şakrak) (Sinema Filmi)
1977 – Sakar Şakir (Sakar Şakir) (Sinema Filmi)
1977 – Hababam Sınıfı Tatilde (İnek Şaban) (Sinema Filmi)
1976 – Tosun Paşa (Tosun Paşa/Şaban) (Sinema Filmi)
1976 – Süt Kardeşler (Sütoğlan Şaban) (Sinema Filmi)
1976 – Sahte Kabadayı (Kemal) (Sinema Filmi)
1976 – Meraklı Köfteci (Zühtü Karışan) (Sinema Filmi)
1976 – Kapıcılar Kralı (Seyyit) (Sinema Filmi)
1976 – Hababam Sınıfı Uyanıyor (İnek Şaban) (Sinema Filmi)
1975 – Şaşkın Damat (Apti) (Sinema Filmi)
1975 – Hanzo (Hanzo/Cabbar) (Sinema Filmi)
1975 – Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (İnek Şaban) (Sinema Filmi)
1975 – Hababam Sınıfı (İnek Şaban) (Sinema Filmi)
1974 – Salako (Salako) (Sinema Filmi)
1974 – Salak Milyoner (Saffet) (Sinema Filmi)
1974 – Mavi Boncuk (Kaymakam Cafer) (Sinema Filmi)
1974 – Köyden İndim Şehire (Saffet) (Sinema Filmi)
1974 – Hasret (Sahne Işıkçısı Yanık) (Sinema Filmi)
1973 – Yalancı Yarim (Kemal) (Sinema Filmi)
1973 – Oh Olsun (Fazıl Haznedar) (Sinema Filmi)
1973 – Güllü Geliyor Güllü (Kiralık Katil) (Sinema Filmi)
1973 – Canım Kardeşim (Yolcu) (Sinema Filmi)
1972 – Tatlı Dillim (Kemal) (Sinema Filmi)

Yazım Ekibi :
1986 – Garip (Diyaloglar) (Sinema Filmi)

Kaynak:Biyografi.info

 

Kaynak: biyografi info

Etiketler, , , , , , , , , , , ,

Kemal Sunal’ın İngilizce Hayatı

kemal-sunal-resimleri-3Kemal Sunal;(11 November 1944, Istanbul – 3 July 2000, Istanbul) was a master of comedy in the Turkish history of cinema. Famed for his parts as “İnek Şaban”. With “Hababam Sınıfı”, “Kapıcılar Kralı” and “Davaro”, Sunal gained large popularity amongst Turkish cinema goers and was famed for his role as “Şaban”, a name he most often used in his films. His character in films and sayings often reflected the problems the Turkish people face and the country.

Kemal Sunal graduated from Vefa Lisesi (Vefa High School). In his early ages, he started pursuing what was to become a long and successful acting career, in minor roles in theatres. For a brief period, he worked in the Kenterler Theatre and took part in his first play Zoraki Takip. He was later transferred to the Devekuşu Kabare Theatre, where he performed his acting.

He was recognized as a true talent, and started receiving offers with larger budgets and more famous casts. His first film was by Ertem Eğilmez. In a matter of years, Sunal co-starred with Halit Akçatepe, Şener Şen, Münir Özkul and so on.

Perhaps the most famous of all his parts was when he played in the “hababam sinifi” and was known by the name of “Şaban” but most of his class mates just call him inek (geek) Şaban. The member of Hababam Sınıfı (The Outrageous Class), was a good laugh for many. İnek Şaban was constantly bullied and humiliated by his friends, but this never kept him from thinking the unthinkable, like digging a tunnel to escape school grounds (which later, turned out to lead to the vice-principal’s office) or smoking in the school attic. The character was so pure and so fixed in the memories of the Turkish people, it was never replaced by another actor in the recent re-shootings of Hababam Sinifi, most probably as a sign of respect to Sunal.

His other notable characters include: Tosun Pasha; Süt Kardeş Şaban; Çöpçüler Kralı, who fell in love with a municipality officer’s fiancee; Doktor Civanım, a former hospital janitor pretending to be a doctor upon his return to his home village; and finally “Orta Direk Şaban”, a naive man trying to become an athlete to impress his crush.

Apart from the hilariousness of his movies, one of the reasons that they were so popular were because they addressed many of the problems faced by the urban poor in Turkey during the 1970s and 1980s. In almost all of his films, Kemal Sunal plays a poor man, trying to make something of himself.

Sunal’s last film was Propaganda, which was directed by Sinan Çetin. Sunal, played a customs officer-in-charge (presumably) on the Syrian border. Being a drama, this film was a contrast to his other works. As the plot unfolded, Sunal’s character fell into despair, trying to survive the dilemma between his duties as an officer of the law and his duties as a friend. In public opinion, this film was not the best of jubilees for the master. In fact, it had not been meant to be a jubilee at all. Another significant fact about this film is that it also included Ali Sunal, Kemal Sunal’s son, cast as a junior customs officer.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Şener Şen Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında

26 Aralık 1941 tarihinde, o zamanlar marangozluk yapan ünlü oyuncu Ali Şen’in oğlu olarak Adana’da dünyaya gelir. Sanat hayatına İstanbul Belediyesi şehir tiyatrolarında sahneye çıkarak başlar. 

Babası gibi sinema sanatçısı olmak istemeyen Şener Şen, kendisini tiyatro oyunculuğuna adar. Ancak tiyatrodan elde ettiği kazanç yetmediği için sinemaya girmek zorunda kalır. Dublajdan tanıdığı yönetmenlere, “Figüran olarak beni de çağırın. Ama bir şartım var, yevmiyemi o gün alayım” der.

Sinemaya ilk adım attığı yıllarda figüranlık dahil her işi yapar. Beş yıl boyunca o kadar küçük rollerde oynar ki, bazen filmlerde sadece dans etmek veya başrol oyuncusundan dayak yemek zorunda kalır. 

1975 yılında sinema kariyerinde bir dönüm noktası yaşar ve Ertem Eğilmez’in unutulmaz filmi Hababam Sınıfı’nda ‘’Badi Ekrem’’ tiplemesi ile büyük sükse yapar. 

Aynı filmde İnek Şaban tiplemesi ile ün yapan Kemal Sunal ile müthiş bir ikili oluşturur ve o yıllarda büyük gişe hasılatı yapan Süt Kardeşler, Şabanoğlu Şaban, Tosun Paşa, Kibar Feyzo, Çöpçüler Kralı ve Davaro gibi filmlerde oynar.

Şener Şen, yardımcı rolleri oynayarak 1984 senesine kadar gelir. O zamanlar Anadolu piyasasına hâkim olan işletmecilerin, “Şener Şen çok tutuyor, bir filmde başrol oynatalım” isteği, Arzu Film’e, Ertem Eğilmez’e kadar gelir. 

Fakat bu istekte tehlikeli bir yan vardır. Şener Şen o güne kadar Kemal Sunal ve İlyas Salman’la yaptığı kırsal kesimdeki uyanık, üçkâğıtçı, sahtekâr, dolandırıcı köylü tiplemelerinde oynamıştır. Ancak Şener Şen bu defa halkın istediğini yapmaz. “Onların istediği filmi yapmam, başrol oynayacaksam kendi istediğim filmi yaparım” diyerek isyan bayrağını çeker ve Başar Sabuncu’nun Namuslu filminde ilk kez başrole çıkar.

Filmde Mehmet Ali Rıza Bey işine son derece bağlı namuslu bir vatandaştır. Bu nedenle çevresindekilerce hor görülür. Zimmetine para geçirdiği söylentileri ortalığa yayılınca itibar görür ve el üstünde tutulmaya başlar. Ertem Eğilmez bu film için ona “Eğer bu film tutmazsa senin hayatın başlarken biter. 

Bir daha bir fırsat yakalayamazsın. Ama öbürünü seçersen yılda beş, altı film yaparsın, para da kazanırsın” der. Oysa “Namuslu” o yılın en iyi iş yapan filmleri arasına girer ve Şener Şen’in sinema kariyerindeki ikinci perde açılır.

Yeni Şener Şen artık iyi bir insandır. İnsanları kandırmayan saf temiz yürekli birisidir. Nesli Çölgeçen’in Züğürt Ağa ‘sında saf bir köy ağasını, Milyarder’de piyangodan büyük ikramiye kazanan istasyon şefini, Muhsin Bey ‘de artist olmak isteyen bir gence yardım eden organizatörü başarı ile oynar. 

Bu yıllarda moda olan müzikallerde de gözükür. Türk sinema seyircisinin sinema önlerinde uzun kuyruklar oluşturduğu taşlamalarla dolu “Amerikalı” ve “Arabesk” filmlerini çevirir. 1996’de ise Türk sinemasında bir devrim yaratan “Eşkıya” filminde Uğur Yücel ile birlikte oynar. 

Yavuz Turgul’un senaryosunu yazdığı ve yönettiği bu film Türk sinema sektöründe o dönem için bir rekor kırmış ve 2,5 milyonu aşkın seyirciyi sinemalara çekmiştir.

2010 yılında Yavuz Turgul’un yönetmenliğini yaptığı Av Mevsimi adlı filmde Çetin Tekindor ve Cem Yılmaz ile birlikte rol almıştır.

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Kemal Sunal’ın hayatı

KEMAL SUNAL KİMDİR?

1944 yılında Malatya’nın Doğanyol ilçesinde doğdu. Vefa Lisesi’nden mezun oldu. Sanat hayatı, “Zoraki Takip” adlı tiyatro oyunuyla başladı. 1 yıl kadar Kenterler Tiyatrosu’nda çalıştıktan sonra Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nda görev aldı.

KARİYERİ

1973 yılında Ertem Eğilmez’in yönettiği bir filmle sinemaya transfer oldu ve kalabalık kadrolu filmlerde rol almaya başladı. Türk sinemasında başta ”İnek Şaban” tiplemesi olmak üzere canlandırdığı pek çok tiple sevenlerinin kalbinde taht kuran Kemal Sunal, 7’den 70’e herkesin sevgisini kazandı. 1944 yılında İstanbul’da doğan Kemal Sunal, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdi. Sanat yaşamına amatör olarak ”Zoraki Tabib” oyunu ile atılan Sunal, bir süre Ulvi Uraz ve Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nda çalıştı.

Daha sonra sinemaya geçerek, önceleri bazı filmlerde önemsiz roller canlandıran Kemal Sunal, 1973’den sonra kalabalık kadrolu komedi filmleri ile üne kavuştu.
Türk sinemasının en büyük komedyenlerinden biri olan Sunal, peşpeşe çevirdiği filmlerle ticari açıdan büyük başarı kazandı.

KOMEDİ OYUNCULUĞUNA YENİ BİR SOLUK GETİRDİ

1977’de Antalya Film Festivali’nde ”En Başarılı Erkek Oyuncu” ödülünü alan Sunal, oyunculuğu ve özellikle değişik tiplemesiyle Türk sinemasında komedi oyunculuğuna yeni bir soluk getirdi. 1974 yılında evlendi. Ali ve Ezo adlarında, biri kız diğeri erkek iki çocuğu oldu. 1990’lı yıllardan itibaren filmleri kesintisiz olarak televizyonlarda yayınlanmaya başladı; ama kendisi bu gösterimlerden hiç para kazanmadı.

12 Eylül öncesi dönemde yarım bıraktığı üniversiteyi, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo Televizyon ve Sinema Bölümünü’nü 1995 yılında bitirdi ve master yapmaya başladı. Onu unutmamız mümkün değil! Hayatı boyunca toplam 82 filmde rol aldı. 3 Temmuz 2000 tarihinde öldü.

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , ,

Ali Sunal Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında

ALİ SUNAL KİMDİR?

22 Eylül 1977 yılında İstanbul’da doğdu. Gül ve Kemal Sunal çiftinin ilk çocuğudur. Aslen Malatyalılar. Ezo adında tiyatrocu bir kız kardeşi var.

KARİYERİ

Üniversite eğitimini İstanbul Yeditepe Üniversitesi İşletme bölümünde tamamladı. Babadan gelen oyunculuk yeteneği ile Dormen Tiyatrosu, Tiyatro İstanbul ve Sadri Alışık Kültür Merkezi Tiyatrosu gibi tiyatro topluluklarında çalıştı. Bunların yanı sıra dizi ve sinema filmlerinde oynadı. 1995 yılında ‘Aşk Üzerine Söylenmiş Her Şey’ adlı ilk sinema filminde oynadı. 1997 yılında ‘Şaban ile Şirin’ adlı ilk dizisinde oynadı.

1999 yılında ‘Propaganda’ adlı sinema filminde, 2000 yılında ‘Fosforlu Cevriye’ dizisinde, 2002 ‘En Son Babalar Duyar’ dizisinde, 2003 yılında ‘Okul’ adlı sinema filminde, 2004 yılında ‘Sayın Başkanım’ adlı dizide, 2005 yılında ‘Kanlı Düğün’ adlı dizide, 2006 yılında ‘Kısık Ateşte 15 Dakika’ adlı sinema filminde, 2008 yılında ‘Benim Annem Bir Melek’ adlı dizide, yine aynı yıl ‘Sana Mecburum’ adlı dizide, 2010 yılında ‘5’er Beşer’ adlı komedi programında, 2011 yılında ‘Banka’ adlı sinema filminde, yine aynı yıl ‘Huzurum Kalmadı’ adlı dizide, 2012 yılında ‘İnsanlar Alemi’ adlı komedi programında, 2013 yılında ‘Güldür Güldür’ adlı komedi programında (halen devam ediyor), 2013 yılında ‘Güzel Çirkin’ adlı dizide başrol, 2014 yılında ‘Yusuf Yusuf’ adlı sinema filminde başrol ve 2015 yılında ‘Hayat Öpücüğü’ adlı sinema filminde başrol olarak oynadı.

TEK CELSEDE BOŞANDI

22 Temmuz 2011 yılında Ali Sunal ile Gökçe Bahadır hayatlarını birleştirdiler. Ancak evliliklerini pek uzun sürdüremediler ve 23 Şubat 2012 yılında tek celsede boşandılar.

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , , ,

Adile Naşit Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında

”Hababam Sınıfı”nda okul zili ile merdivenlerden koşarak inen Hafize Anamız, ”Neşeli Günler’’in inatçı turşucusu Saadet Hanım, Adile Teyzemiz, canımız, bir dönemin çocuklarını ‘’Uykudan Önce’’ masallarıyla büyütmüş kadın, Adile Naşit.

Biricik oğlunun yokluğunun pansumanı olarak kendini çocuk sevgisine adadığından mıdır bilmem, sadece ekranda gördüğümüz bu kısa boylu, tonton kadını hepimiz anne bildik muhtemelen. O bizim Hafize Anamız oldu. O ağlarken gülüşüyle acılarımıza perde oldu. Belki de işte sadece bu yüzden çok sevdik biz Hafize Anamız’ı. Çünkü o her çocuğu kuzucuğu olarak sevdi ve sevgisini hissettirdi.

Adile Anne’nin çocukluğu ve okul yılları

Adile, 17 Haziran 1930’da doğduğunda tiyatro oyuncusu annesi Amelya ve komedyen babası Komik-i Şehir Naşit (Naşit Özcan), kızlarına Adela Özcan adını verdi. Annesi, anne tarafından Ermeni, baba tarafınan Rum’du.

Adile, mesleğini doğuştan seçmiş olabilirdi. Çünkü sanat dolu bir ailede büyüdü. Dedesi Kemani Yorgo Efendi, anneannesi de zamanının meşhur kantocularından Küçük Verjin’di. Abisi Selim ve yıllar sonra evleneceği Zeki Keskiner de bir tiyatro sanatçısıydı.

Adile, ailesiyle huzurlu bir çocukluk geçirdi. Ancak öğrenim hayatını 14 yaşına geldiğinde sonlandıracaktı. Onun serüveni gencecik bir kızken başladı.

Adile tiyatroya giriş yapıyor

Adile 14 yaşında okulu bıraktı, çünkü babası ölmüştü. Hayat artık buruk bir eğlence olacaktı onun için.

İstanbul Şehir Tiyatroları Çocuk Tiyatrosu’na girdi. Sinema dünyasını güldüren babasının yansıması olarak sahnelerde olacaktı artık Adile. Halide Pişkin Tiyatro Grubu ile ilk kez ‘’Her şeyden biraz’’ oyuncularından biri olarak çıktı sahneye. Enerjisi mükemmeldi, babasının kızıydı. Gülen yüzü ile hafızalara kazınacağı aslında bu ilk adımla kendini göstermişti. Sadece tastiği için zamanın da onayını almak gerekecekti.

Adile profesyonellik yolunda

Oynadığı ilk oyundaki performansıyla İstanbul turnesine çıkan Adile, sonra da Muammer Karaca Tiyatrosu’na girdi.

Adile aslında en çok utangaçlığı ve mütevaziliğiyle seviliyordu. Yoksa oyunculuk yeteneği zaten onun kanında dolaşıyordu.

1948’de, Adile artık 18 yaşına gelmişken, Aziz Basmacı ve Vahi Öz ile birlikte kurdukları bir tiyatro grubu ile turnelere çıkmaya başladılar. Adile artık profesyonelleşiyor ve de ünleniyordu. Bu birliktelik 3 yıl devam edecekti.

1954’te Muammer Karaca Tiyatrosu’na döndü ve 1960’a kadar burada kalacaktı.

Adile Naşit sinemaya adım attı

Adile, tiyatro sahnelerinde oyunculuğu ile göz dolduruyordu. Sinemaya da adım atması kaçınılmaz olacaktı elbet.

1947’de Seyfi Havaeri’nin yönetmenliğinde ‘’Yara’’ filmiyle sinemaya ilk adımını attı. Bu ilk adımdan sonra 1948 yılı Adile’nin dönüm noktası olacaktı. ‘’Lüküs Hayat’’ ile 1948’de kendine has gülüşü, yarattığı karakter beğenileri üzerinde toplamıştı. Artık Türkiye’nin sevgilisi Adile Naşit olmak için, tabela köprüden önceki son çıkışı gösteriyordu.

Adile Naşit evlendi

Adile, kendisi gibi oyuncu olan Ziya Keskiner ile gönülden kurduğu bağdan sonra 1950’de evlendi.

Adile ve Ziya birbirini seviyordu ve mutluydu. 1952’de ilk ve tek çocukları olan Ahmet’in aralarına katılmasıyla mutlulukları perçinlendi. Sağ yanağında karakteristik bir benle doğan Ahmet, onları çekirdek aile yapmıştı.

Adile ve Ziya’nın oğlu Ahmet hakkında

Ahmet büyümüş, okullu olmuştu. Mutlu ailelerinin üzerine ilk gölge Ahmet ikinci sınıftayken düştü. Çünkü rahatsızlanması sonucu hastaneye götürdüklerinde kalbinin doğuştan delik olduğunu öğrendiler.

Ahmet, uzun yıllar okula gidemedi. Dışarıdan bitirme sınavlara giriyordu. Böyle böyle ortaokula kadar gelmişti.

Ahmet ameliyat olmalıydı

Ahmet, ortaokul bitirme sınavları sürecinde kalbi ciddi bir şekilde rahatsızlanmıştı ve doktorlar onun ameliyat olması gerektiğini söylüyordu. Ancak bu ameliyat o zamanlar Amerika’da yapılıyordu ve ne Adile’nin ne de Ziya’nın masrafları karşılayacak gücü vardı.

Adile Naşit sanat camiasında çok seviliyordu. Sanatçı dostları yetişti yardımlarına. O dönemde gerekli miktar 100 bindi. Sanat camiası, tiyatrolar, gazeteler ayaklandı. İstanbul Tiyatroları bir gecelik gelirini bağışladı. Üstüne bir de ‘’Gece Yarısı Tiyatrosu’’ düzenlendi. Dönemin gazeteleri de paranın kalanını denkleştirmek için kampanyalar başlattı. Nihayet Ahmet ameliyata gönderildi.

Adile Naşit’in oğlu öldü

Aslında Ahmet’in ameliyatı çok iyi geçmişti, iyileşecekti. Ama ameliyat sonrasında bir gün beklenmedik kötü bir sürprizle Ahmet komaya girdi. Bu bekleyiş annesi ve babası için derin bir sessizlikti.

16 Haziran 1966’da Ahmet gözlerini artık bir daha açamayacaktı. Girdiği komadan hiç uyanamadı. Üstelik yarın annesinin doğum günüydü.

Oğlunun ölüm haberini aldıktan sonra

Adile Naşit oğlunun ölüm haberini İzmir’de bir oyununun öncesinde aldı. Yıkıldı, kahroldu, ama gözyaşlarını içine akıtmayı tercih etti. Aldığı haberin yıkıcılığına rağmen her zamanki şen kahkahasını yüzüne maske edip sahneye çıktı ve seyircisini güldürdü.

Bugün, tüm hayatının değişeceği gündü. Bizleri güldürmeye bugün bile devam eden Hafize Ana’nın kahkahalarının ardında oğlunun hasreti ve yasının ilk günkü tazeliği vardı.

Oyun bitiminde İzmir’den İstanbul’a döndü. Perişan haldeydi. Yeni bir hayat onu bekliyordu. Adile, bir daha asla uçağa binmeyecek ve doğum gününü kutlamayacaktı.

Kendini tiyatroya, sinemaya ve çocuklara adadı.

Tiyatro hep hayatında oldu

1961’de kocası Ziya ve abisi Selim ile Naşit Tiyatrosu’nu kurmuşlardı, ancak bu tiyatro sadece 2 yıl kaldı. 1963’te ‘’Gazanfer Özcan – Gönül Ülkü Tiyatrosu’’na katıldı. 1975’e kadar burada kalacaktı.

Tiyatro oyunlarının yanında müzikallerin de aranan yüzü olmuştu. Hisseli Harikalar Kumpanyası, Şen Sazın Bülbülleri, Neşe-i Muhabbet en çok beğeni topladıklarındandı

70’lerde Adile Naşit

Adile Naşit’in sinemaya girişinin evveliyatı olsa da, 1970’den sonra filmlerde daha sık görülmeye başladı.

1976’da ‘’İşte Hayat’’ ile Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülün‘ü aldı.

Sinemada Ertem Eğilmez yönetmenliğinde, Rıfat Ilgaz’ın ünlü eseri Hababam Sınıfı’ndan uyarlanan seride Hafize Ana ile Türk halkının evinden biri oldu. Ertem Eğilmez ve Kartal Tibet en çok çalıştığı iki yönetmen olacaktı.

Münir Özkul ile başrolleri paylaştığı filmlerindeki anne karakteriyle daha da ünlendi. İçinde yara olan anneliğinin kabuk bağlamasına hiç izin vermedi. O yarayı hep kanattı. Çünkü biliyordu, bir acı ancak böyle mutlu ederdi insanı.

Masalcı Teyze, Adile Naşit

Siz de hiç hissettiniz mi bilmem, ama ben bu kadınla aynı dönemde yaşamadığım, hatta o ölmeden doğmadığım halde sanki onunla yaşamış gibi hissediyorum. Şimdi bunları yazarken daha bir yoğunlaştı bu hissiyat.

1980’de TRT Ankara Televizyonu prodüktörlerinden İlhan Şengün, Adile Naşit’e ‘’Uykudan Önce’’ programını teklif etti. Artık Adile Naşit, her gece sessiz evinde oğlunun fotoğrafına bakarak ona anlattığı masalları kuzucuklarına, yani o dönemin çocuklarına televizyondan anlatacak ve hikayeler okuyacaktı. Tek kanallı televizyon döneminde bu program Adile Anne’nin kuzucukları tarafından çok beğenildi.

Yılın Annesi, Adile Naşit

Hayat aşkla bağlandığı ve yaralandığı yerde tutar insanı ve sen o yörüngede dönmek istersen asla çemberin dışında kalmazsın. Üstelik ödülün de vardır.

Her insanın ödülü elle tutulur gözle görünür bir takdirle sunulmaz belki, ama Adile Naşit’e sunulmuştu.

Tiyatro oyunları ve sinema filmlerinde yarattığı ‘’anne’’ karakteri, kendine has özelliklerini doğru bir şekilde aktarımı onu Türk Sineması’nın unutulmazları arasına kattı. Üstüne bir de kuzucuklarının sevgisi vardı. Bu karakter onun 1985’te ”Yılın Annesi” seçilmesini sağladı. Bu onun hayattan aldığı en özel ödüldü.

Adile Naşit’in eşi öldü

Adile Anne sevdiklerinin ölümüne şahit olmuş insanlardan biriydi. Bu onun belli ki kaderiydi. Temmuz 1982’de kaybettiği biricik oğlunun babası, sevgili eşi Ziya Keskiner öldü.

Bu ölümün ardından 16 Eylül 1983’te Adile Naşit, Cemal İnce ile gizlice evlendi. Özel hayatını her zaman saygılı ve gizli yaşadı.

Adile Naşit öldü

Adile Anne bağırsak kanseri olmuştu. Kanserle savaşırken de mesleğini ve çocukları asla ihmal etmedi. Ancak bünyesi savaşı kaybetti ve o, 11 Aralık 1987’de öldü.

Adile Anne yaşamın hakkını vermiş, her kalbe sevgiyle dokunmuş ve 52 yaşında oğlu ve kocasına kavuşmuştu.

Onu neden sevdik

Filmlerini muhtemelen tek tek yazsak bu yazı uzar da gider. Onun olmadığı bir Türk filmi neredeyse yok gibi bir şey, ki bu biyografi de onun duygularına dokunma odaklı aslında.

Ben onu en çok şurada sevdim diyemiyorum. Her filminde aynı duygu yüklü anne vardı çünkü. Annelik, Adile Naşit’in eteklerinden dökülür de o yanacıklarından sıcacık öpmek isteriz ya hani, size de olmuştur. Bugüne kadar fark etmediyseniz şöyle bir düşünün ve yüzünüzdeki gülümsemenin sebebini bulun derim.

Hatta Adile Naşit, bir de ünlü komedyen Kemal Sunal ile bir araya gelmişse, gülümsemenizi bir daha değerlendirin.

Sonra Gırgıriye’de ne çok eğlendiğinizi, Mavi Boncuk’ta bir romantik komediden az önce uyandığınızı, Talih Kuşu’nu hatırlayın. Onun samimiyetini, tam bir anne modeli tontonluğunu, ne çok sevdiğinizi anımsayın. Her zaman bizden biri oluşunu içimizde sıcacık hissettiğimizi ve hepimizin bugün bile onun kuzucuğu olduğunu düşünün. Eminim bu koca yürekli annenin kalbi bunu şimdi bile duyacaktır.

İyi ki…

Damla Karakuş

[email protected]

Not:

Biyografisini okumak istediğiniz kişileri lütfen bizimle paylaşın.

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , , , , , , , ,

Kemal Sunal Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında

Türkiye’nin yetişdirdiği komedi değerlerinden şüphesiz ilk akla gelen, hiç konuşmadan bile güldüren, filmlerini ilk günkü tazeliğinde izleten adam, Kemal Sunal.

İşçi bir babanın oğlu olarak başladığı hayatı, milyonları güldürerek sürdürdü. Her filminde ağlanacak halimize nasıl güleceğimizi, nasıl bir koca, nasıl bir baba, nasıl bir ev erkeği olacağımızı öğrendik ondan. İşte bu yüzden evimizden biri sayıp soframıza, muhabbetimize, 5 çayımıza konuk ettik, o hiç bilmeden…

Kemal Sunal nasıl bir çocuktu

10 Kasım 1944’te annesi Saime Hanım ve babası Mustafa Bey’in ilk çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya geldi. Ama o doğum gününü Atatürk’e saygı sebebiyle hep 11 Kasım’da kutladı.

Bazen dış dünyayla tüm bağını koparacak kadar içine kapanık bir çocuktu. Ancak yine de her çocuk gibi yaramazlıklarıyla meşhurdu. Dar gelirli bir ailenin en tezat üyesiydi.

Kemal Sunal’ın vefatının 17. yıl dönümü VİDEO

Okul yılları

Annesi ilkokula başladığı gün Kemal’in farklı bir çocuk olacağını anlamıştı. Çünkü Kemal tezat duyguları bir arada tutabiliyordu. Okulun ilk günü diğer bütün çocuklar ağlarken o annesinin yanında öylece durdu ve sadece etrafı izledi. Gözlem yapmaya o gün başlamıştı.

Çekingenliği, o utandıkça yüzünün kızarmaları liseye kadar sürdü. Vefa Lisesi’ne başladığında artık kendini daha iyi ifade ediyordu. Bu onu daha neşeli ve güleryüzlü gösteriyordu.

Elbette saygısını kaybetmedi, ama arkadaşlarıyla haylazlık peşinde koşmaktan da geri kalmadı. Aslında çocukluk zamanlarını lise sıralarında bulmuştu.

Kemal Sunal sahneyle ilk kez tanışıyor

Çocukluğundan beri tiyatro Kemal’in ilgisini hep çekti. Lisede Felsefe Öğretmeni Belkıs Hanım onun bu ilgisini fark etti ve profesyonel oyunculuğa başlayabilmesi için önemli kişilerle tanıştırmayı teklif etti.

Ancak Kemal’in babası Mustafa Bey, oğlunun tiyatrocu olmasını istemiyordu. Bir süre çok karşı çıktı ama oğlunun isteğine ve öğretmeninin ricalarına daha fazla karşı duramadı.

Belkıs Hanım, Kemal’i Kenter Tiyatrosu’na götürdü ve Müşfik Kenter ile tanıştırdı. Kemal’in sahneye çıktığı ilk oyunda hiç sözü olmamasına rağmen seyirci ona gülüyordu. Müşfik Kenter ve kendisi bu duruma o anda anlam veremeseler de zaman her şeyi gösterecekti.

Kemal Sunal sinemada

Kemal, Kenter Tiyatrosu’nda bir yıl kaldı. Daha sonra Pendik Tiyatrosu’nun kurulacağını öğrendiğinde oraya gitti. Kadim dostu olacak Bülent Kayabaş ile burada tanıştı.

Pendik Tiyatrosu ilgi göremedi ve onlar çok fakirdi. Hayatın içinde sürüklenecekler, ama oyunculuk sevdasından vazgeçmeyeceklerdi.

Kemal’in Pendik Tiyatrosu’ndan sonraki durağı, Devekuşu Kabare Tiyatroları oldu. Onu bize tanıtan talih yüzüne burada güldü. Çünkü kabarede sergilen oyunu Münir Özkul ve Ertem Eğilmez izlemeye gelmişti.

”Dün Bugün” adlı oyunda Münir Özkul, Kemal’den çok etkilendi ve Ertem Eğilmez’e beğenisini şu sözlerle dile getirdi:

”Bak Ertem, dikkat bu çocuğa. İş var bunda”

Böylece Kemal, Ertem Eğilmez’in yönetmelik koltuğuna oturacağı ”Tatlı Dillim” sinema filminin oyuncu kadrosundaydı.

Kemal Sunal’ın sinema kariyeri

1973 yapımı ”Tatlı Dillim” filmiyle kamera önüne adım atan Kemal Sunal, artık yürüyebilirdi. Bundan sonra bugün hala sıkılmadan izlediğimiz, İnek Şaban, Süt Kardeşler, Davaro, Sakar Şakir, Çöpçüler Kralı, Kapıcılar Kralı … filmlerinde rol aldı. Özellikle ”Hababam Sınıfı” serisindeki rolü ile anıldı.

Kendine özgü tavırları, güler yüzlü karakteriyle her zaman izleyicisinin sevgilisi oldu. 7’den 70’ye herkesin gönlünü kazanmayı bildi ve halkın sanatçısı olarak unutulmazlar listesine adını yazdırdı. Her zaman saf bir karakter olarak karşımıza çıkan Kemal Sunal, artık hepimizin sevgilisi olmuştu.

Bu süreç ona maddi manevi kazançlar sağladı. Çocukluk yılları ve özellikle tiyatroya ilk başladığı zamanlarda yaşadığı parasızlıktan sonra, bugün onun için rüya gibiydi.

O hiç ücret almamış olsa da, 1990’da artık tüm filmleri ekranda gösterilecekti.

Kemal Sunal evlendi

Kemal ve Gül aşık olmuşlardı. 1974’te aşklarını evlilikle taçlandırdılar. Tüm Türkiye’yi güldüren adamla evlenmek muhtemelen sürekli bir filmin içinde yaşamak gibi büyülü bir şeydi.

Bu evlilikten Ali ve Ezo dünyaya geldi.

En iyi erkek oyuncu ödülü

1976 yapımı ”Kapıcılar Kralı” filmi Kemal Sunal’a 1977’de Antalya Film Festivali’nde Altın Portakal En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazandırdı. Kuşkusuz ki, komedi dalında görüp görebileceğimiz en iyi oyuncu oldu.

Yıllar sonra yüksek lisans

Kemal Sunal, 12 Eylül dönemi sebebiyle üniversiteye devam edememişti. Yarım bırakmak istemedi ve Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü’ne geri döndü. 1995’te artık üniversite mezunuydu.

Mezuniyetinin üzerine yüksek lisans yapmaya karar verdiğinde tez konusu olarak kendi filmlerinin sosyolojik incelemesini seçti. Daha sonra tezini bir kitap haline getirdi ve ona ”Televizyon ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü” adını verdi.

Kemal Sunal öldü

Toplamda 82 filmde rol alan Kemal Sunal 83. filmi olması gereken Balalayka‘nın çekimi için bindiği Trabzon uçağında kalp krizi geçirerek hayata veda etti. Takvimler 3 Temmuz 2000’i gösteriyordu ve Kemal Sunal 56 yaşındaydı.

O güzel kalbi, gülen yüzü hayatın içinde her zorluğa dayandı da uçak korkusuna yenik düştü. Bu an muhtemelen güldürmediği tek andı. Çünkü biz onun en acıklı sahnelerinde bile gerçekten üzülmedik aslında. Çünkü bıyık altından gülüşünü, içten gelen enerjisini hep hissettirdi.

Çünkü o Kemal Sunal’dı. Çünkü o, İnek Şaban’dı. Çünkü o, çöpçüler, kapıcılar, ama hepsinden önce kalbimizin kralıydı.

Bu yüzdendir ki, sen de asla ölmeyecekler listesindesin ve her zaman gülen yüzümüz olacaksın, sevgili İnek Şaban. Biz yine seni izlemekten hiç sıkılmayacağız.

Seni, hiç unutmayacağız…

Damla Karakuş

[email protected]

Not:

Biyografisini okumak istediğiniz kişileri lütfen bizimle paylaşın.

Kaynak:Enson haber Biyografi

Etiketler, , , , , , , , , , , , ,