Meltem Cumbul 5 Kasım 1969 yılında İzmir’de dünyaya geldi. 1988 yılında İzmir Türk Koleji’nden mezun olmasının ardından Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Drama Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldu. Bir süre Londra’da çalışan Cumbul daha sonra kariyerine Türk televizyonlarında devam ederek Aşağı Yukarı ve Nereden başlasak? adlı pronramları sunarak devam etti. 1996’da Sahte Dünyalar adlı dizide başrol oynadı. Karışık Pizza, Geboren in Absurdistan ve Anlat Şehrazat Anlat gibi filmlerde başroller alan Cumbul 1997 yılında The Meltem Cumbul adlı talk showu sunmaya başladı. Programın bitmesinin ardından Türk televizyonunda izleyici rekorları kıran “Yılan Hikayesi” dizisinde başrol oynadı. Abdülhamit Düşerken filmindeki rolüyle Antalya Film Festivali’nde Altın Portakal ödülüne alyık görüldü. 2008 yılında Aşk Yakar dizisinde rol aldıktan sonra, 2011 yılında Nuri adlı dizide Leyla karakterini canlandırmaya başladı.
Kaynak:Enson haber Biyografi
TRT İzmir Radyosu keman ve ses sanatçısı Nursal Ünsal ve kanun sanatçısı Ahmet Canevi’nin ikinci çocuğu olarak 13 Ağustos 1976’da İzmir’de dünyaya geldi.
8 yaşında İzmir TRT Çocuk Korosu ile başladığı müzik hayatına TRT İzmir Radyosu’nda devam etti. Türk Sanat Müziği Korosu’nun sınavlarını kazanan Ünsal, burada 4 ay kadar kaldıktan sonra pop müzik ile devam etme kararı aldı. Orkestra kurarak sahne performansları gerçekleştiren Ünsal, bu sıralarda bir
evlilik yaparak ilk çocuğu Hande’yi dünyaya getirdi.
İzmir’de radyoculuk yaparken tanıştığı İzmir Devlet Konservatuarı Şan Bölümü Öğretim Üyesi Müfit Bayraşa’nın teklifi ile, yine Bayraşa’nın bestesi olan “Serseri Mayın” adlı eserle Pop Show 94 yarışmasına katıldı. Yarışmayı kazanan Ünsal, S Müzik’le albüm anlaşmasının sahibi oldu.
Seda Akay, Garo Mafyan, Seda Akay, Selim Çaldıran ve Tamer Özkan gibi önemli isimlerle çalışarak 13 Ağustos 1996 yılında ilk albümü “Haktan”ı çıkardı. İlk albüm sonrası kendi bestelerine yoğunlaştı ve şarkılarını meslektaşlarına satmaya devam etti.
Atilla Özdemiroğlu ile çalıştığı ikinci albümü “Şarkılara Tutundum” 1999 yılında çıktı. Aysel Gürel şarkısı “İtiraf Ediyorum” ve Sezen Aksu coverı “Firuze” ile büyük başarı kazandı.
Daha sonra 2004 yılında “Göçebe”, 2007’de “İyi Niyetlerim”, 2009’da “Sesler ve İzler”, 2010 yılında türkü albümü olan “Bir Avaz Bir Saz”ı çıkardı. 2012 yılında “İnce Ayar” isimli teklisinden sonra 2014’te “Ok” albümünü piyasaya sürdü.
Son yıllarda Demet Akalın, Seda Sayan gibi ünlülerle girdiği polemikler sonrasında Türkiye’ye konser için gelen ABD’li şarkıcı Lady Gaga’ya da savaş açan Ünsal, pop müzikte erotizm kullanılmaması gerektiğini savundu.
2014 yılında Aysha dergisi için tesettüre girerek poz verdi. Bu pozlar nedeniyle kardeşi Nida Ünsal ve kızı Hande’nin başı çektiği ağır eleştirilere maruz kaldı. Yakın çevresinden gelen bu tepkilerin üzerine “Kardeşlerim cenazeme gelmesin” diyen Ünsal, bu süreçte kendisine çok destek olduğunu belirttiği Cumhurbaşkanı Erdoğan için marş yazdı.
Büyük bir gizlilikle kendi stüdyosunda 35 kişilik kadroyla hazırladığı “Başkan Recep Tayyip Erdoğan” isimli marşı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hediye etti.
1999 – 2001 yılları arasında evli kaldığı Peker Açıkalın ile geçirdiği olaylı boşanma süreci sonrasında iki evlilik daha yapan Niran Ünsal’ın dört çocuğu bulunuyor.
Kaynak:Enson haber Biyografi
5 Ocak 1966 tarihinde Bolu’da dünyaya gelmiştir. İlköğretim, ortaöğretimi ve liseyi Ankara’da tamamladı. Liseden mezun olduktan sonra küçük çaplı amatör tiyatrolarda çalışmaya başladı.
İzmir’de Devlet ve Çocuk tiyatrolarında farklı rollerde yer aldı. 1985 yılına dek profesyonel basketbol oynadı. Daha sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Oyunculuk Bölümü’nden mezun oldu. Sonrasında Bursa Devlet Tiyatrosu’nun oyunlarında yer aldı.
2005 yılında Neslihan Uğur ile bir evlilik gerçekleştirdi. Bu evlilikten 1 erkek çocuk sahibi oldu. Ozan Özgür, dizi oyunculuğuna hızlı bir geçiş yaptı. En belirgin karakteri ise ‘Çocuklar Duymasın’ dizisinde canlandırdığı Selami idi. Özgür’ün kariyerinin devamında yükselmesine sebep olan rolü ise ‘Arka Sokaklar’ dizisinde canlandırdığı Komiser Hüsnü Çoban’dır. Dizi halen günümüzde Kanal D’de aktif olarak verilmektedir.
Beyaz Show – Özgür Ozan İZLE
Arka Sokaklar Başkomiser Hüsnü- 2006
Çocuklar Duymasın- 2002-2005
Umut Yolcuları- 2010- Sonsuz
Acemi Cadı- 2008
Deli Duran
Reyting Hamdi
En Son Babalar Duyar
Hırsızın Oğlu
Kadın Terzisi
Zülküf ile Zarife
Örümcek
Sibel
Yanlış
Saksının Çiçeği
Gurbetçiler
Deli Duran
Çocuklar Ne Olacak- 2004
Çiçek Taksi
Tatlı Kaçıklar
Ruhsar
Kaynak:Enson haber Biyografi
5 Nisan 1928 Mersin doğumludur. Henüz 1 yaşında iken ailesi İstanbul/Şişli’ye taşınır. Orta öğrenimini Galatasaray Lisesi’nde okumuştur. Sahneye de ilk defa burada öğrenciyken çıkmıştır. Liseyi Robert Koleji’nde okudu. Dormen 8 yaşında bir kaza geçirdi ve sol ayağını sakatladı.
Tiyatro ve oyunculuk derslerini ABD’de Yale Üniversitesi’nde aldı. Daha sonra İstanbul’a döndü ve çeşitli tiyatro oyunları yazdı ve oynadı. 1966 yılında sinema sektörüne de adım atan Dormen, bu yıllarda 2 filmin yönetmenliğini üstlendi. Bu Filmler ‘Bozuk Düzen’ ve ‘Güzel Bir Gün İçin’dir. Bu iki filmi de ödül almıştır. Ama ödüllere rağmen gişe başarısı sağlanmayınca tiyatroya tekrar dönmüştür.
Usta oyuncunun kurduğu Dormen Tiyatrosu 1972 yılında ‘Ses Tiyatrosu’ olarak perdelerini açtı. Fakat televizyonun yaygınlaşmasından dolayı ilgi görmemeye başladı. Bu nedenle oluşan ekonomik sıkıntılar yüzünden tiyatroyu kapatmak zorunda kaldı. Televizyon sektöründe de başarılı olan Dormen çeşitli programlar yapmış ve yapımcılık yapmıştır. Oyuncunun en bilinen rolü ‘Dadı’ dizisinde canlandırdığı uşak rolüdür.
Haldun Dormen – Dadı Dizisi VİDEO
1966 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi 1. Film Ödülü, Bozuk Düzen
1966 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Senaryo Ödülü, Bozuk Düzen
1967 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Komedi Filmi, Güzel Bir Gün İçin
Kaynak:Enson haber Biyografi
Çocukluğundan beri içine gelip yerleşen tiyatro sevgisine karşı koyamamıştı İsmail Dümbüllü. Tuluat geleneğinde ustası Kel Hasan’ın ellerinde pişti. Öylesine içselleştirmiş ve başarmıştı ki, ustası, onu nişane kabul gören kavuk ve fese layık gördü.
O, nihayetinde kendine özgü yarattığı Dümbüllü tarzı ile birçok oyunun ve oyunculuk tekniklerinin günümüze ulaşmasını sağladı. Özellikle ortaoyunu ve tuluatlarda gösterdiği ustalıkla kendini kanıtlayan Dümbüllü, operetlerde ve filmlerde aldığı rollerle de göz doldurdu. Nesilden nesile aktarılan kavuk, en güzel nişaneydi belki de. Ustası Kel Hasan, bugün bile küçücük bir kavukla bıraktığı sorumlulukta, öğrencilerine ne çok şey öğretmiş ve kuşkusuz onların da öğretmesini sağlamıştı.
Sevgili İsmail Dümbüllü,
Dilerim hissettiğim gibi huzurla yaşamış, huzurla ayrılmışsındır bu dünyadan.
Ruhun şad olsun…
İsmail, 1897’de, İstanbul, Üsküdar’da Süleymanağa Mahallesi’nde Fatma Azize Hanım ve Zeynel Abidin Efendi’nin oğulları olarak dünyaya geldiğinde ailesi, ona “İsmail Hakkı” adını verdi. Zeynel Abidin Efendi, II. Abdülhamid’in silahşörlerinden biriydi.
Yaşadığı dönemde eğitim hayatı Üsküdar İttihatı Terakki Mektebi ile başladı. Bitirdikten sonra da Askeri Ortaokuluna başladı. Çocukluğundan bu yana kalbini pır pır ettiren, aklının büyük bir kısmını kaplayan bir merakı vardı: Tiyatro. İşte bu merak, onun okuldan üçüncü sınıftan ayrılmasının sebebi oldu. Şimdi ünü yıllar yıllar sonrasına taşınacak bir yolculuğa çıkıyordu…
Evet, İsmail’in içini dolduran koca bir merak vardı; ama önce biraz yoğurulmalıydı, öğrenmeliydi. Amatör olarak Karagöz Hüseyin’in sahnesinde başladı oyunculuğa. Profesyonel hayata ise, 1918’de, Üsküdar’da, ona tiyatro olanında özel bir kişilik kazandıracak Kel Hasan’ın tiyatrolarında adımını attı.
Bu dönemde tiyatro, tuluat sanatı üzerinden yapılıyordu. Şöyle ki, önceden herhangi bir hazırlık yapılmadan, sahnede akla gelen sözlerle doğaçlama bir oyun sergileniyordu. İsmail, bu işi pek güzel kıvırmıştı doğrusu. Kel Hasan ile yolculuğu 30’una varasıya kadar sürecekti…
Buradan sonraki yeri Şehzadebaşı Tiyatrosu oldu. Kel Hasan ölmeden, kavuğunu ve de fesini, Dümbüllü’ye devretmişti. O, Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi, ortaoyunu ve tuluat ustası İsmail Hakkı Dümbüllü olma yolundaydı.
Ve yoğurtçuluk yaparken tiyatro aşkına karşı koyamayan, sahnede kavuğuyla “İbiş” karakterine hayat veren Hasan Efendi, bir geleneğin başlamasına sebep olacaktı…
O, “Dümbüllü İsmail Efendi” olarak tanınıyordu ve de tanınacaktı. Dümbüllü adını üzerine alışını ise, İsmail’in kendisi şöyle anlatmıştı: “Peruz Hanım vardı kantocu, Samran’dan evvel. Bu Peruz Hanım o zamanın en birinci kantocusuydu. Hem de beste yapar, güftesini de kendisi yazardı. Dümbüllü diye bir kanto söylerdi. Buna bir gazel ilave ederek söylemeye başladım. ‘Dümbüllü, Dümbüllü, Gabarala, mabarala, Dümbüllü’ diye oynardık. Böylece Dümbüllü adı üzerimde kaldı”.
İsmail, Kel Hasan’dan öğrendiklerini kişiliğiyle birleştirdi ve Dümbüllü tarzını oluşturdu ve topluluğunu kurdu. 1928’de, Tevfik İnce ile kurduğu Direklerarası’ndaki Hilal Tiyatrosu’nun perdesini ilk kez açtılar. Geleneksel tuluat sanatına yeni oyunlar ekliyor, sahnede adeta parlıyordu.
1933’ten sonra Anadolu turnelerine çıkmaya da başladılar. Çok seviliyor, rağbet görüyorlardı. Elbet zaman geçtikçe tiyatro da bir dönemden diğerine hızlı geçişler gösteriyordu. Naşid’in ölümünün ardından da değişimlere rağmen geleneksel tiyatronun geleneğini tek başına sürdürdü ve tek başına ortaoyunu geleneğini sürdüren en ünlü isim oldu.
II. Dünya Savaşı yılları da yaşanmıştı. Dümbüllü’nün kendine has sevimli mimikleri, yüzünden akan saflık halleri ve ille de o ses tonu ile bir de filmlerde yer almayı denedi. 1946’dan sonra, filmler çekmeye başladı. İlk kez 1947’de “Memiş”, 1948’de “Dümbüllü Macera Peşinde” ve “Keloğlan” filmlerinde başroldeydi.
Birkaçını daha sayacak olursak, 1950’de “Harman Sonu”, 1951’de “Ne Sihirdir Ne Keramet” ve “Sihirli Define”, 1952’de “İncili Çavuş”, 1953’te “Kırk Gün Kırk Gece”, 1954’te “Mihrimah Sultan”, 1956’da “Dümbüllü Tarzan” filmlerindeydi. Bir yandan ününe ün katıyor olsa da, birçok eleştirmen başka açıdan değerlendiriyordu. Dümbüllü, her ne kadar bu filmler çok izlenmiş olsa da, sahnedeki Dümbüllü kadar başarılı değildi. O, sahne tozunu yutarken belli ki daha başka doğuyordu küllerinden…
Onun işi sahnede olmaktı tabii. Döneminin en özel isimlerindendi. “Kavuklu Hamdi, Abdi, Naşid, Abdürrezak, Küçük İsmail” gibi birçok ünlü ortaoyuncu ile çalışma fırsatı bulmuştu.
1968’de, sıranın kendisine geldiğini düşündü. Her güzel şeyin zamana yayılmış bir sonu vardı elbet. Şimdi Dümbüllü’nün kavuğunun devretme vaktiydi. 1968’de jübilesini yaptı ve kavuğunu Münir Özkul’a devrederek mesleği bıraktı.
Yine de bu meslek öyle nefes alırken emekliye ayrılmaya fırsat vermiyordu. Gönül kabul etmezdi bir kere. Zaman zaman sahneye çıkmaya, radyo oyunlarında yer almaya devam etti. Dümbüllü, 1970’te, Nurhan Damcıoğlu ve Halit Akçatepe ile birlikte Çalıkuşu Opereti’nde sahnedeydi…
(Münir Özkul, kavuğu Ferhan Şensoy’a devrederken)
Kavuk, daha çok ortaoyununu temsil ediyordu. Kel Hasan Efendi’nin Kavuğu, Türk Tiyatrosu güldürü geleneğinin bir nişanesi olarak kabul görüyordu. Kel Hasan da, kendisinden sonra Dümbüllü’nün kavuğu taşıması gerektiğini düşünmüştü. Elbet sıra onun da devrine gelecekti.
1967-1968 yıllarında Dümbüllü, bir dönem geleneksel tiyatro ile ilgilenen sinema sanatçısı Münir Özkul’u Arena Tiyatrosu’nda oynanan “Kanlı Nigar”da, “Kavuklu” rolünde izledi. Yeteneğine hayran kalmıştı ve kendine devredilen nişane kavuğu Münir Özkul’a devretti.
(Ferhan Şensoy, Rasim Öztekin’e kavuğu devrederken)
Daha sonra bu kavuk günümüze kadar devrola devrola geldi. Münir Özkul, kavuğunu, 1989’da Ortaoyuncular Tiyatro Topluluğu’nun kurucusu Ferhan Şensoy’a; o da, Mayıs 2016’da Rasim Öztekin’e devretti.
Kavuktan başka bir de fes vardı. Fes de, tuluat sanatını temsil ediyordu. Yine fes devri de ilk kez kel Hasan ile başladı. Kel Hasan, kavuğu gibi fesini de Dümbüllü’ye devretti. Yine Dümbüllü’nün de Münir Özkul’a devrettiği fesi, Özkul, Müjdat Gezen’e devretti.
Müjdat Gezen ise, yıllardır kendisinde bulunan fesi, eski öğrencisi Şevket Çoruh’a devretti.
Dümbüllü, sanatına aşık bir sanatçıydı ve kendinden sonrakileri de öyle yetiştirmek için elinden geleni yaptı. Hocalarından da böyle görmüştü. Bütün oyunları onun gözbebeğiydi. Ama o en çok “Kanlı Nigar, Kavuklu’ya Hile, Çifte Hamamlar, Ters Biyav ve Gözlemeci”yi sevdi. Filmlerde ise, en çok “Nasreddin Hoca” ile yakın hissetmişti kendini…
Bir kavuk ve bir fes devreden, geleneksel tiyatro ve tuluat sanatının ustası Dümbüllü, sahneyi tüm yeteneği ile doldurmuştu. Ama elbet fiziksel yaşamın da bir sonu vardı. Dümbüllü, geçirdiği trafik kazasının üzerinden bir ay geçmişti ki, 5 Kasım 1973’te, hayata gözlerini kapadı. 76 yaşındaydı.
Kendisine emanet edileni emanet etmenin, iki devrin de kendinde bıraktığı sorumluluğu yerine getirmiş olmanın huzuruyla, Üsküdar Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.
Tiyatro aşkı ile yanıp tutuşan, döneminin en özel isimlerinden biri olmayı başaran ve o günlerden günümüze koca bir emanet bırakan bir İsmail Dümbüllü geçti bu dünyadan…
İyi ki…
Damla Karakuş
[email protected]
Biyografisini okumak istediğiniz kişileri lütfen bizimle paylaşın.
Instagram: biyografivekitap
Kaynak:Enson haber Biyografi
John Edgar Hoover, 1924’ten ölümüne değin Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) başkanlığını yapan ABD’li kamu görevlisi.George Washington Üniversitesi’nde gece dersleri izleyerek hukuk öğrenimi gördü.
1916’da lisans, ertesi yıl lisansüstü diplomasını aldı. 1917’de Adalet Bakanlığı’na girdi, iki yıl sonra Başsavcı A. Mitchell Palmer’ın özel yardımcılığına getirildi. Mayıs 1924’te Soruşturma Bürosu’nun (sonradan Federal Soruşturma Bürosu) başkan yardımcılığına atandı, yedi ay sonra da başkan oldu.
Harding yönetimindeki skandallardan dolayı saygınlığı sarsılan kuruluşun personel seçimi ve eğitimi konusunda etkili yöntemler geliştirdi. Dünyanın en büyük parmak izi katalogunun yanı sıra bilimsel bir suç araştırma laboratuvarı ile ülkenin her yanından seçilen güvenlik görevlilerinin eğitim için gönderildiği FBI Ulusal Akademisi’ni kurdu.
ABD’de gangsterlerin dünya çapında ün kazandığı 1930’ların başında, ünlü suçluları izleyip ele geçirerek FBI’nin başarılarını geniş bir biçimde kamuoyuna duyurdu. Sonraki yıllarda yöntem ve uygulamaları nedeniyle eleştiriye uğramasına karşın, FBI’nin disiplinli ve bağımsız bir kimlik kazanmasında belirleyici rol oynadı. Otoriter yönetimi sık sık eleştiri konusu olduysa da, hiçbir başkan onu görevden uzaklaştırmayı göze alamadı. Ayrıca 1930lu yılların ünlü banka soyguncusu J.Dillinger’ıda sinema çıkışında öldürerek yakalamıştır.Bu olay Halk Düşmanları filmine de konu olmuştur.
Aynı zamanda J. Edgar Hoover’ın hayatını anlatan 2011 yapımı J. Edgar filmle hayatı anlatılmıştır. Filmde Hoover rolünü Leonardo Dicaprio canlandırmıştır.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Rus yahudisi bir ailenin çocuğudur. Stanford Üniversitesi’nde doktora yaparken, arkadaşı Larry Page ile birlikte Google arama motorunu oluşturdu ve Google şirketini kurdu.
Hâlen Teknoloji başkanı ve yönetim kurulu üyesi olan Sergey Brin, Forbes’a göre 18,7 milyar dolarlık servetiyle, dünyanın en zengin 100 insanından biridir (24. sırada).
Bill Gates, Larry Page ve Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg ile birlikte sadece kendi çabasıyla milyarder olan 4 kişiden biridir ve buna rağmen hâlâ iki odalı bir evde kiracı olarak yaşamakta, lüks olmayan Toyota marka bir araba kullanmakta ve işe ise patenle gidip gelmektedir.
5 yaşında iken ailesiyle Rusya’dan ABD’ye göç etmiştir. Maryland Üniversitesi’nde matematik ve bilgisayar mühendisliği okumuş, yüksek lisans ve doktorasını Stanford Üniversitesi’nden almıştır. Lise ve üniversite yıllarında jimnastikle uğraşmıştır.
Kaynak:Enson haber Biyografi
(d. 17 Ağustos 1911 İstanbul – ö. 7 Kasım 2004 İstanbul)
Cahit Uçuk asıl adı Cahide Üçok.
Babası son Osmanlı Meclis-i Mebusanında Siverek Milletvekili ve Kaymakam olan İbrahim Vehbi Üçok ve annesi aslen Selanik’li olan Hadiye hanımdır. Üçok, ailenin ilk çocuğudur. Adına Cahit denilmesinin nedeni ise; babasının Hüseyin Cahit Yalçın ile olan yakın dostluğu ve ona karşı olan sevgisi nedeniyleydi.
Çocukluğunda babasının görevinden dolayı, üçbuçuk yılını Hekimhan’da geçirmiş daha sonra ise Alanya’ya taşınmışlardır. Cahit, çocukluğunda caz şarkıları söylemeyi de çok seviyordu.
Bir çok denemeler yapan Cahit’in ilk masalı, 1935 yılında Nazım Hikmet’in çıkardığı Yarım ay isimli dergide yayımlandı. Öncesinde şiirde yazan Cahit hanım, bundan sonra tamamen hikaye ve roman yazımına yöneldi.
Eserlerinde çoğunlukla kadın hakları ve kadının toplumdaki yeri konularını işleyip, zaman zaman mistik temaları da işlemiştir.
Cahit Uçuk, gerek romanlarının konuları, gerekse sıcak ve rahat anlatımı ile tanınan ve her zaman sevilerek okunan bir yazardı. Babıali’de ve Anadolu’da yayımlanan günlük gazete ve dergilere, piyes, masal, hikâye ve roman tefrikaları yazmıştır.
Sayıları her yıl artan roman ve hikâye kitaplarından başka, çok sevdiği çocuklar için de romanlar, öyküler, masallar, manzum masallar yazdı. Ona en güzel armağanı da, çocuklar için yazdıkları getirmiştir.
Dünyanın ünlü çocuk klasikleri İkizler serisinin yirmi sekizinci kitabı olan Türk İkizleri ile Hans Christian Andersen armağanını kazanmış, bu kitabı, İngilizce dahil olmak üzere birkaç dünya diline çevrilmiştir.
Cahit Uçuk, yazar Mahmut Yesari ile kısa bir evlilik yapmıştır. Daha sonra Galatasaraylı futbolcu Cici Necdet ile on yıl süren ikinci bir evliliği olmuştur. Uçuk, hayatı boyunca dört defa evlilik yapmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın yazarlarından Cahit Uçuk, 7 Kasım 2004’de İstanbul Bebek’teki evinde 93 yaşında öldü. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda yatıyor.
Kaynak:Enson haber Biyografi
İlk ticari başarısını henüz 16 yaşında iken çıkardığı Student adlı dergi ile kazandı. 1971 yılında günümüzde dünya çapında yaygınlaşmış Virgin Megastore zincirinin ilk mağazasının açtı.
Gösterişli ve rekabete dayalı stil ve satış stratejisi ile, Virgin Markası özellikle 1980’li yıllarda hızlı bir şekilde büyüdü.
Bu şekilde aynı strateji ile Virgin Atlantic Airways adıyla havayolu şirketi ve Virgin Records adlı müzik şirketini büyüttü.
Richard Branson’un, günümüzde servetinin 4 Milyar Sterlinin üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Virgin Megastore markasının Türkiye lisans sahibi Demirören grubunun bir kuruluşu olan “Demirören Mağazacılık ve Dağıtım Ticaret A. Ş. ”dir.
16 yaşında öğrenciler için bağımsız bir dergi oluşturmak için öğrenimini bırakıp Londra’ya gider. Oyun yazarı Jonathan Holland Gems ile ortak Student dergisini kurdu.
İlk ticari başarısı 16 yaşında çıkardığı Student dergisidir. Arkasından öğrenciler için ailesel planlama formu sağlayan Student Advisory Centre (Öğrenci Danışma Merkezi) açıldı. Sonra ismi değiştirip HELP ismini aldı bu aktivite.
Virgin adını bayan bir iş arkadaşının önerisi üzerine “Ticarette hepimiz bakiriz” diyerek Virgin adını seçer.
İngiliz postasının grevini karşılamak için Londra’da Oxford caddesinde ilk mağazasını açar. Hemen arkasından Oxford yakınında bir mülk satın alarak ilk önemli yatırımını yapar.
Bu mülkü Tom Newman ve Phil Newell’le birlikte kayıt stüdyosu ekipmanlarıyla donatır. Sanatçıların eşit olarak kaldığı stüdyo, “Köşk” (Le Manoir) olarak adlandırılır. Nik Powell ve Simon Draper ile Virgin Records markasıyla ilan edilir.
Virgin markasının ilk albümü Mike Oldfield’ın Tubular Bells’dir. Mike Oldfiled’yla sunduğu hipi hareketiyle birleştirdiği Virgin markasının sanatçılarının tarzlarını artırmayı başardı. İngiliz pank grubu olan Sex Pistols grubuyla imaj değişikliğini sağladı.
80’li yıllarda Virgin çok çabuk ilerleyerek, kitaplar, video ve restorasyon gibi çeşitli alanlarda faaliyet gösterdi. Küçük İngiliz mağazalar zinciri yerini uluslar arası Virgin Megastores’ larla değiştirdi.
Branson en fazla yatırımı Virgin havayolu ulaşımına yaptı. Virgin airways’i geliştirmek için Virgin Music’i 1992’de Thorn EMI’ ye sattı. 18 temmuz 2007’de, Richard Branson’ın girişimiyle Nelson Mandela (Güney Afrika Cumhurbaşkanı), Peter Gabriel(Yazar, İngilizce şarkıcı), Graça Machel (Nelson Mandela’nın eşi) ve Desmond Tutu (Güney Afrika İngiliz kilisesine bağlı Başpiskopos) bilgi ve tecrübelerinin yardımıyla, Johannesburg’ta, dünyanın en önemli problemlerini çözmeye katkıda bulunmak isteyen tüm dünyanın etkili yöneticileri meclisine toplantıya çağrıldılar.
Richard Branson şişirilebilen balonla (zeplin) Atlantik’i geçen ilk kişidir.
Kaynak:Enson haber Biyografi
10 Ekim 1963’te, Balıkesir Edremit’te, Celal ve Emral Avşar’ın ilk çocuğu olarak dünyaya gelen Avşar, Ankara Cumhuriyet Lisesi’nden mezun oldu.
Orta öğrenimini tamamlamasının ardından okumaya devam etmeyen ve 1979’da Mehmet Tecirli adlı bir mühendislik ögrencisiyle evlenen, ancak evliliği kısa süren Avşar, henüz 16 yaşındayken hamile olmasına rağmen ayrılık kararı aldı. Anne tarafından Balıkesir’li olan Hülya Avşar’ın baba tarafı Ardahan/Hasköy’lüdür.
1981 yılında boşanmasının hemen ardından İstanbul’a taşınan ve 1983 yılında katıldığı, Bulvar Gazetesi tarafından düzenlenen Kâinat Güzellik Yarışması’nda birincilik alan, ancak yarışmanın ertesi günü, Tecirli ile yaptığı evliliği ve boşanması bir gazetede yazılınca, kurallara aykırı olduğu gerekçesiyle tacı geri alınan Avşar, çeşitli reklam filmlerinde boy göstermeye başladı.
Yaşamında dönüm noktası olan 1983 yılında, Fikret Hakan ve Salih Güney ile başrolü paylaştığı “Haram” filmi ile oyunculuk kariyerine ilk adımı atan ve daha sonra, 1984 yılında Kenan Kalav’la başrolü paylaştığı ikinci filmi Tutku’da oynayan Avşar, 1985’te batağa batırılan bir kızı canlandırdığı, “Tele Kızlar”da Tarık Akan’la birlikte oynadı. Aynı yıl Tolga Savacı’yla “Sekreter”i ve İbrahim Tatlıses’le de “Mavi Mavi”yi çeviren Avşar, 1986 yılında Hakan Balamir’le başrolü paylaştığı “Üç Halka 25”, Aytaç Arman’la oynadığı “Fatmagül’ün Suçu Ne” gibi filmlerin yanı sıra, “Kısrak”, “Alın Yazım”, “Dağlı Güvercin” ve “Sevda Ateşi” gibi filmlerde de rol aldı.
1987 yılında “Alamancının Karısı” ve “Bir Kırık Bebek” çektiği filmlerin ardından, 1989 yılında, Sinema Yazarları Derneği’nin düzenlediği yarışmada “en iyi kadın oyuncu” seçilen, “Fazilet” ve “Öğretmen Zeynep” filmlerinde rol alan Avşar, 1990’da başrolü Yaman Okay ile paylaştığı “Benim Sinemalarım”daki rolüyle, 9. Uluslararası Tahran Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü aldı.
Aynı yıl çevirdiği “Hasan Boğuldu”da Yalçın Dümer’le başrolü oynayan Avşar, Sinan Çetin’in yönetmenliğini yaptığı ve Cem Özer’le başrolü paylaştığı, 1993 yapımı “Berlin in Berlin” filmdeki rolüyle Uluslararası Moskova Film Festivali’nde “en iyi kadın oyuncu” ödülünü alarak, yurt dışında düzenlenen bir festivalde ödül alan tek Türk kadın sinema sanatçısı oldu. Bu filmiyle, Kültür Bakınlığı’ndan Sinema Başarı Ödülü, ve Sinema Yazarları Derneği’nden “en iyi 5. film” ödülünün de sahibi olan ve 1995 yılında Mehmet Aslantuğ ile, evlilik ve aşk ilişkilerinde mutlu olamayan bir kadının öyküsünün işlendiği, “Bir Kadının Anatomisi” adlı filmde oynayan Avşar, Tomris Giritlioğlu’nun yönettiği, 1999 yapımı Salkım Hanım’ın Taneleri filminde büyük beğeni topladı.
Çektiği filmlerle şöhretin basamaklarını hızla tırmanan ancak bununla yetinmeyen Avşar, şarkıcılığın ardından, program sunuculuğuna ve tiyatroculuğa da başladı.
1980’lerin sonunda müzik hayatına adım atan Avşar, assolist olarak sahnelerde yerini aldı. Müzik eğitimi aldıktan sonra yurtiçi ve yurtdışı konserleri veren Avşar, 1988 yılında çıkardığı Herşey Gönlünce Olsun albümünün ardından, 1990’da Hatırlarmısın, 1991’de Hülya Gibi, 1993’te Dost musun Düşman mı, 1995’te Yarası Saklım, 1999’da Hayat Böyle, 2000’de Sevdim ve 2002’de de, Aşıklar Delidir adında albümlere imzasını atan Avşar, 2000 yılında, Kral TV tarafından düzenlenen yılın müzik ödüllerinde, en iyi kadın şarkıcı ödülünün sahibi oldu. Barış Manço’nun anısına hazırlanan karışık albümde, Zalim Sultan’ı okudu.
90’lı yılların başında, bir sene kadar Günaydın Gazetesi’nde köşe yazarlığı yaptıktan sonra, televizyona geçiş yapan ve 1993 yılında, Sevginin Gücü dizisinde oynamasının ardından, 1995’de Süper Yıldız, 1998’de Ah Bir Zengin Olsam, 2000’de de, Savunma dizisinde rol aldı. 2004 senesinde, Zümrüt ve Kadın İsterse dizilerinde oynayan Avşar, 2006 yapımı Kadın Severse’nin yanı sıra, Anadolu Kaplanı dizisinde de konuk oyuncu olarak rol aldı.
Yönetmenliğini, Birkan Uz ve Uğur Aksay’ın yaptığı ve Medyapım tarafından, talk show formatında yayınlanan Hülya Avşar Show, Türkiye’de ilk defa Uğur Aksay tarafından uygulanan, 16/9 mm sinematografik formatta, dijital reji ile çekilen show programı olma özelliğini taşımaktadır.
Müzik, sinema, televizyon çalışmalarının ardından Aralık 2000 de kendi adını taşıyan Hülya Dergisi’ni çıkarmaya başlayan ve ilk tiyatro deneyimini, 2002 yılında, Mazlum Kiper’in yönettiği, “Bugün Benim Doğum Günüm” adlı tek kişilik oyununda yaşayan Avşar, Nisan 2003’te, ilk kitabı “Mavi Yansıma”yı elektronik ortamda yayınladı.
Ağırlıklı olarak spor dallarından tenise zaman ayıran, vakıf ve derneklere büyük ilgisi olan Avşar, Ajans Press’in 953 ulusal, bölgesel ve yerel yayında, 2005 yılının ilk 5 ayını mercek altına aldığı araştırmasında, hakkında çıkan tam 1940 haber ile birinci sırada yer aldı.
AC Nielsen’in, “Marka olduğuna inandığınız sanatçı” sorusuna, ankete katılanların yüzde 40’ı ‘Marka olmuş sanatçı yok’ cevabını verdi. Halkın yarısı marka olmuş bir sanatçı olmadığına inanırken, diğer yarısı ise Hülya Avşar’ı ‘en marka sanatçı’ olarak seçti. Avşar, yüzde 15.8 ile ilk sırada yer alırken, İbrahim Tatlıses yüzde 9,5 ile ikinci ve Tarkan yüzde 8,5 ile üçüncü yer aldı.
Rol aldığı filmler, diziler ve şarkıcılığının yanı sıra, futbolcu Tanju Çolak, Coşkun Sabah, Osman Hattat, Mehmet Aşıcıoğlu gibi isimlerle yaşadığı ilişkilerle de adından söz ettiren Avşar, Mehmet Tecirli’nin ardından ikinci evliliğini, Ağustos 1997’de, üç aylık hamileyken, daha önce Ayşem Saraçoğlu’yla evlenen, işadamı Kaya Çilingiroğlu ile Paris’te gerçekleştirdi.
2005 yılında, Kadıköy 3. Aile Mahkemesi’nde yapılan ve yaklaşık bir saat süren duruşma sonunda, “şiddetli geçimsizlik nedeniyle aile birliğinin sarsıldığı” gerekçesiyle tek celsede boşanan, Hülya Avşar Kaya Çilingiroğlu çifitinin, ayrılığın ardından velayeti Avşar’a verilen, 15 Ocak 1998 doğumlu, Zehra adında bir kız çocukları vardır.
Kaya Çilingiroğlu’ndan boşandıktan sonra bir süre iş adamı Sadettin Saran ile beraber olmuştur.
2009 – 2012 yıllarında Acun Ilıcalı tarafından hazırlanan “Yetenek Sizsiniz Türkiye” yarışmasında Acun Ilıcalı ve Ali Taran ile birlikte jüri üyeliği yapmıştır.
Hülya Avşar, 2013 yılında yeni kurulan banka olan OdeaBank’ın reklamlarında oynamıştır.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Balkan Savaşı’ndan sonra Makedonya’nın Manastır kentinden Türkiye’ye göç eden, kökleri Karaman’a dayanan bir ailenin mensubu olan Orgeneral İlker Başbuğ, 29 Nisan 1943’te Afyonkarahisar’da dünyaya gelmiştir. İlköğrenimini Afyon 27 Ağustos İlkokulu’nda ortaokul eğitimini Afyon Lisesi’nde ve lise eğitimini Kuleli Askeri Lisesi’nde tamamlamıştır.
1962 yılında Kara Harp Okulundan, 1963 yılında Piyade Okulundan mezun olmuştur. 1971 yılına kadar Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı çeşitli birliklerde Takım ve Bölük Komutanlığı yapan Orgeneral Başbuğ, 1973 yılında Kara Harp Akademisini kurmay subay olarak bitirdikten sonra; Genelkurmay Plan Harekât Daire Başkanlığında Karargâh Subaylığı, Kara Harp Akademisi Öğretim Üyeliği, Belçika / Brüksel’de NATO Uluslararası Askerî Karargâhında Cari İstihbarat Plan Subaylığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Plan ve Prensipler Başkanlığı Savunma Araştırma Şube Müdürlüğü ve 51’inci Piyade Tümeni 247’nci Piyade Alay Komutanlığı görevlerini yürütmüştür.
İngiltere Kara Harp Akademisi ve NATO Savunma Kolejini de bitiren Orgeneral İlker Başbuğ, 1989 yılında Tuğgeneralliğe terfi etmiştir. Tuğgeneral rütbesi ile Belçika / Mons’ta Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Karargâhında (SHAPE) Lojistik ve Enf. Daire Başkanlığı ile 1’inci Zırhlı Tugay Komutanlığı görevlerinde bulunmuş, 1993 yılında Tümgeneralliğe terfi etmiştir. Tümgeneral rütbesi ile Jandarma Asayiş Komutan Yardımcılığı ve Belçika / Mons’ta Millî Askerî Temsil Heyeti (NMR) Başkanlığı görevlerinde bulunmuş, 1997 yılında Korgeneralliğe terfi etmiştir. Korgeneral rütbesi ile 2’nci Kolordu Komutanlığı ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Başyardımcılığı görevlerinde bulunmuştur.
2002 yılında orgeneralliğe terfi eden İlker Başbuğ 2002-2003 yıllarında Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı, 2003-2005 yılları arasında Genelkurmay İkinci Başkanlığı, 2005-2006 yıllarında Birinci Ordu Komutanlığı görevlerini müteakip 2006 yılı atamaları ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanmıştır.
Orgeneral İlker Başbuğ, 2008 yılı Yüksek Askerî Şûra kararları ile Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı görevine getirilmiş ve 30 Ağustos 2010 tarihinde yaş haddinden emekli olmuştur.
Başbuğ; TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, TSK Üstün Hizmet Madalyası ve TSK Şeref Madalyası sahibidir.
Bayan Sevil Başbuğ ile evli olan Orgeneral İlker Başbuğ, 2 çocuk babasıdır.
Emekli olduktan sonra yazarlığa atılıp, “Terör Örgütlerinin Sonu” isimli kitap yazmıştır. “20’inci Yüzyılın En Büyük Lider: Mustafa Kemal” adlı ikinci kitabını cezaevinde tamamlamıştır. Yayımlandığı ay Türkiye’de en çok satanlar listesinde ikinci sırada yer almıştır.[6] Bir önceki kitabının devamı niteliğinde olan “20inci Yüzyılın En Büyük Lider: Atatürk” isimli üçüncü kitabı, Kasım 2012 tarihinde yayımlanmıştır.
Emekliliğinden 17 ay sonra, tanık olarak dinlenilmesi beklenen ‘İnternet andıcı’ davası kapsamında Başbuğ hakkında 2 Ocak 2012 tarihinde soruşturma başlatıldı. 6 Ocak 2012 tarinde ‘silahlı terör örgütü yöneticiliği ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamalarından tutuklanmıştır.
Başbuğ, adliye çıkışında “Türkiye Cumhuriyetinin 26ncı Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanmıştır. Takdir yüce Türk milletinindir” demiştir. Başbuğ’un mahkemede, silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanmasının trajikomik olduğunu belirterek “Bu iddianın bu şekilde dile getirilmesi bile benim için en ağır cezadır, bundan sonra ne ceza verilirse bu beni daha fazla üzmez. Kötü amacım olsa 700 bin kişilik gücü elinde tutan bir komutan olarak başka yolları denerdim” dediği öğrenilmiştir.
Başbakan Erdoğan, özel bir kanaldaki programda, canlı yayında, “İlker paşamızla alakalı olarak ben yapılan benzetmeleri ve yakıştırmaları asla doğru bulmuyorum. Yani bir örgüt elemanıymış, bir örgütün mensubuymuş gibi bu tür yaklaşımları kesinlikle çok çok çirkin buluyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde Genelkurmay Başkanlığı makamına gelmiş bir insan için bu tür bir yakıştırmanın, bu tür bir benzetmenin doğru olmadığını ve insaf dışı olduğunu kesinlikle düşünüyorum. Daha önce de söyledim tutuklu yargılanmasını dahi yargıda olmasına rağmen söylüyorum doğru bulmuyorum, tutuksuz yargılanmasından yana olduğumu da daha başta söyledim.” şeklinde hakkında değerlendirmelerde bulunmuştur.
Avrupa Komisyonu’nun “Türkiye 2012 Yılı İlerleme Raporu”nda, Başbuğ’un tutukluluğundan iki kez bahsedilirken, “Savunma hakkı, yargılama öncesi tutukluluk sürelerinin uzunluğu ile fazlasıyla uzun ve çok kapsamlı iddianameler bakımından endişeler devam etmiş olup, bu durum, söz konusu yargılamaların hukuka uygunluğunun kamuoyu tarafından kayda değer ölçüde sorgulanmasına yol açmıştır” değerlendirmesi yapılmıştır.
Kaynak:Enson haber Biyografi
1970 yılında Ankara’da doğan Fazıl Say, 4 yaşında piyanoya başlamış, Ankara Devlet Konservatuarı’nda “Üstün Yetenekli Çocuklar için Özel Statü”de öğrenim görerek 1987’de konservatuarın piyano ve kompozisyon bölümlerini bitirmiştir. Çalışmalarını Alman bursuyla Düsseldorf Müzik Yüksek Okulu’nda sürdüren sanatçı, 1991’de konçerto solisti diplomasını almış, 1992’de Berlin Tasarım Sanatları ve Müzik Akademisi’nde piyano ve oda müziği öğretmenliğine getirilmiştir.
1994’te Genç Konser Solistleri Avrupa yarışmasında birincilik kazanan Say, 1995’te New York’ta yapılan kıtalararası yarışmanın da birincisi olarak parlak konser kariyerine başlamıştır. Ayrıca, besteci yönüyle başarılar kazanan sanatçı, oratoryolar, piyano konçertoları, çeşitli formlarda orkestra, oda müziği ve piyano eserleri, şan ve piyano için çok sayıda şarkı bestelemiştir. Bu eserler arasında “Nazım” ve “Metin Altıok Ağıtı” başlıklı oratoryolar, 4 piyano konçertosu, Zürih Üniversitesi’nin siparişi üzerine “Albert Einstein”ın anısına yazdığı orkestra eseri, Mozart’ın 250. doğum yılında Viyana’daki Kutlama Komitesi’nin siparişi dolayısıyla bestelenen “Patara” adlı bale müziği vardır. Beş kıtada sürdürdüğü konserleri ve yankı uyandıran CD’leriyle bütün dünyada aranan bir piyanist olan Fazıl Say, günümüze kadar 20 uluslararası ödülle onurlandırılmıştır.
Sunduğu konserlerle her yıl yüz binlerce müzikseverin hayranlığını kazanan sanatçı, New York Filarmoni, St. Petersburg Filarmoni, Amsterdam Concertgebouw, Viyana Filarmoni, Çek Filarmoni, İsrail Filarmoni, Orchestre National de France, Tokyo Senfoni gibi orkestralar eşliğinde çağımızın tanınmış şefleriyle konser vermiş, 2007 Floransa Festivali’nin kapanış konserinde Zubin Mehta’nın yönettiği Floransa Orkestrası ile yirmi bin kişi tarafından izlenen bir açık hava konseri sunmuştur. Yine 2007 yılında Montreux Caz Festivali’nde piyano jürisinin başkanlığını yapan Say’ın, Türk saz şairi Aşık Veysel’in “Kara Toprak” adlı halk şarkısından esinlenerek bestelediği piyano parçasını da içeren aynı başlıklı CD, Amerika’da Bilboard listelerinde 6. sıraya yükselmiştir.
2008’de Avrupa Birliği tarafından “Kültür Elçisi” unvanıyla görevlendirilen Fazıl Say, doğu ve batı kültürleri arasında yeni köprü kurmayı amaçlamıştır
Kaynak:Enson haber Biyografi
Alman filozof, devrimci, ekonomist ve siyasetçidir. Üniversitede okuduğu dönemlerde ünlü Alman düşünür Hegel’den etkilenmiştir ve genç Hegelciler akımının içinde yer almıştır. Öğrencisi olduğu Hegelci öğretiyi keskin bir eleştiri süzgecinden geçirmiştir. Diyalektik yöntemin yaratıcısı sayılabilecek Hegel’in diyalektik yöntemi kullanış biçimini eleştirmiştir. Marx’a göre Hegel’in öğretisi başaşağı duruyordu. Çünkü Hegel’in öğretisinin temelinde idealizm vardı ve bu yüzden tez-antitez-sentez sarmalında bilinç asıl öğe idi. Dr. Karl Marx ise maddenin bilinci belirlediğini ileri sürdüğünden, sarmalın ilk aşamasında maddenin varolması gerektiğini, maddenin bilinci ortaya çıkardığını savunuyordu. Hegel’in öğretisine materyalist bir eleştiri getirerek Diyalektik Materyalizm gibi bir kavramın ortaya çıkmasında etkin bir rol oynadı. Felsefede, Diyalektik Materyalizm akımının, ekonomik-siyasi-felsefi bir sistem olarak da komünizmin teorisyenlerindendir.
Marx’ın düşüncesinin temelini klasik Alman felsefesi, Fransız sosyalist akımı ve İngiltere’nin ekonomi-politiği oluşturmaktadır. Artı-değer teorisi ile kapitalizmin sömürü sistemini bir belirsizlikten kurtarmış; kapitalizmin eleştirisine bir bilimsellik kazandırmıştır. Bu nedenle bilimsel sosyalizmin kurucuları arasında sayılır.
En yakın yoldaşı Engels ile birlikte ekonomi, felsefe ve siyaset alanında pek çok eser vermiş ve neredeyse bütün Avrupa’da ve Amerika’da, Alman, Fransız, Hollandalı, Belçikalı, Rus, Amerikalı, İngiliz devrimcilerle örgütlenme çalışmasında bulunmuştur. Türkçeye tamamı çevrilmemiş olmakla birlikte, Engels ile birlikte kaleme aldıkları bütün eserlerinin (Marx-Engels Werke) İngilizce baskısı 50 kalın cilt tutar.
Kaynak:Enson haber Biyografi
1931 yılında Uşak’ın İkisaray köyünde doğdu. 1948 yılında liseyi bitirdi. 1955 yılının Şubat ayında İstanbul Üniversitesinden tıp fakültesini bitirdi ve hemen ardından aynı üniversitenin Nöroloji ve psikiyatri alanlarında uzmanlık için asistanlığa başladı. 1958 yılı sonunda Nöro-psikiyatri uzmanı olarak eğitimini tamamladı.
Haydar Dümen 25 yıllık devlet hizmetini tamamladıktan sonra kendi isteğiyle emekli oldu. Daha sonra araştırma ve yazın hayatına giren Dümen, özellikle cinsellik üzerine yazdığı kitaplarla dikkatleri üzerine topladı. Özellikle medyada cinsel problemler üzerine konuşmalar ve röportajlar yaptı. Dümen bu dönemde aynı zamanda açık oturum programlarının değişmez konuğuydu. Nazik Adında Bir Kadın adlı belgesel romanı, Otuz Günde Oldu Bitti adlı bilim-kurgu niteliğindeki kitabı, Ölmüş Bir Hastayla Söyleşi ya da Hekimler Üstüne adlı hekim-hasta ilişkilerinin özel yanlarını belgelerle ortaya koyan kitabı gibi iki tiyatro denemesi ve bunun yanında cinsellik üzerine yazdığı psikolojik kitaplarla yirminin üzerinde yazılmış kitabı mevcuttur.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Robert Prosinečki 12 Ocak 1969 yılında Almanya’nın Schwenningen şehrinde doğdu.
Teknik direktörlük kariyerine sırp takımı FK Kızılyıldız ile başladı ve 15 Ekim 2012 itibariyle Türkiye Spor Toto Ligi takımlarından Kayserispor’un teknik direktörü oldu.
2013-2014 sezonu için Beşiktaş’la anlaşan ünlü isim siyah beyazlıların başarısı için ter dökecek.
FK Kızılyıldız, Real Madrid, Real Oviedo, Sevilla FC, FC Barcelona, Dinamo Zagreb, Standard Liege, Portsmouth, Olimpija Ljubljana ve NK Zagreb’de oynamıştır. Kariyerini Hırvatistan’ın Dinamo Zagreb takımında noktalamıştır. İki ayrı ülkenin milli takımıyla (Yugoslavya ve Hırvatistan) Dünya Kupası’nda gol atmış tek futbolcudur.
Dönemin efsane isimlerinden biri olan Prosinečki o dönem Yugaslov ekolünün yetiştirdiği en önemli ayakların başında yer almıştır.
Kaynak:Enson haber Biyografi
31 Ocak 1983 Anakara doğumludur. Tiyatro tutkusu çocukluk yıllarından gelen Belçim Bilgin, ilkokulu Salih Alptekin İlkokulu’nda okuduktan sonra babasının tayini nedeniyle İskenderun’a taşındı. 2001’de Mehmet Emin Resulzade Anadolu Lisesi’nden mezun oldu. 2002’de Hacettepe Üniversitesi Bilgi-Belge Yönetimi Bölümü’nü kazandı. Ancak tiyatocu olmak isteyen Bilgin bir arkadaşının vasıtasıyla Yılmaz Erdoğanla tanıştı. Bu olaydan sonra Sıfır Kilometre adlı filmde oynayan Belçim Bilgin okulunu dondurup Paris’e yerleşti. 2006 yılında Türkiye’ye dönen oyuncu Yılmaz Erdoğan ile evlendi. 2009’da Güz Sancısı filminde Nemika karakterini canlandırmıştır. Ayrıca Ocak 2011’de Aşk Tesadüfleri Sever adlı filmde başrol oyuncusu olarak görev almıştır. Filmde canlandırdığı karakterle beğeni toplayan oyuncunın yıldızı iyice parladı. Son olarak çok ses getiren Kelebeğin Rüyası’nda canlandırdığı Suzan Özsoy karakteriyle eleştirmenler tarafından tam not aldı.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Oscar Cardozo 20 Mayıs 1983 yılında Juan Eulogio Estigarribia, Paraguay’da dünyaya geldi. Paraguay’ın Febrero kulubünde futbola başlayan Cordozo farklı stili ve frikikleriyle dikkat çekmekteydi. Paraguay liginde 34 Maçta 20 Gol attı ve olağanüstü bir performans sergileyip lig’de gol kralı oldu. 2004 yılında Nacional Asuncion’a transfer oldu.
Cordozo 2006 yılında 1 milyon 200 bin euro karşılığında Newell’s Old Boys takımına transfer oldu. Ligde 33 maçta attığı 21 gol ile Portekiz’in en büyük kulüplerinden biri olan SL Benfica’ye 2007 yılında 9 milyon 200 euro karşılığında transfer oldu. .Ligde’ki ilk resmi golünü ve gollerini Nacional Madeira takımını deplasmanda 3-0 yendikleri maçta 2 tane attı..2008-2009 Sezonunda kariyerinin ilk Hatt rick’ini Vitoria Setubal kulübünü kendi evlerinde 8-1 yendikleri maçta yaptı. .2009-2010 Sezonunda Cardozo kariyerinin en iyi sezonunu geçirdi ligde 29 maçta 26 gol atarak gol kralı oldu.UEFA Kupasında 13 maçta 10 gol atarak gol kralı oldu.
Cardozo’nun adı Dünyaca ünlü kulüplerle anılmaya başlanmıştı.Ancak Cardozo SL Benfica’da kalacağını söyleyip transfer iddialarına son noktayı koymuştu.2011-2012’de harika bir sezon geçirdi.UEFA Şampiyonlar Ligi’nde 12 maçta 5 gol atarak takımının Çeyrek Final oynamasında büyük pay sahibi oldu. Şu sıralar Cordozo’nun Fenerbahçeye transfer olacağı konuşulmaktadır.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Katheryn Elizabeth Hudson 25 Ekim 1984 yılında Amerika’da dünyaya geldi. Gospel müziği ile büyüdü, babasının papaz olarak görev yaptığı kilisenin korosunda sekiz yıl görev aldı. 2001 yılında müzik listelerinde herhangi bir başarı elde edemeyen ilk albümü Katy Hudson’ı piyasaya sürdü, müzikal kariyerinin ilk altı yılında Katy Hudson adıyla sahneye çıktı. İlerleyen yıllarda yeni bir stüdyo albümü kaydetti fakat yayınlamaktan vazgeçti. 2007’de Capitol Records ile anlaşma imzaladıktan sonra Katy Perry sahne adını kullanmaya başladı.
Perry, 2008’de yayınladığı ikinci stüdyo albümü One of the Boys ile adını duyurmayı başardı. 2009’da, albümünü tanıtmak amacıyla Hello Katy Tour adını verdiği ilk dünya turnesine çıktı. Bir sonraki yıl üçüncü stüdyo albümü Teenage Dream’i piyasaya sürdü. Albümdeki “California Gurls”, “Teenage Dream”, “Firework”, “E.T.” ve “Last Friday Night (T.G.I.F.)” şarkıları Hot 100 listesinin bir numarasına yükseldi. Albümünü tanıtmak amacıyla California Dreams Tour adını verdiği ikinci dünya turnesini gerçekleştirdi. Mart 2012’de, üçüncü stüdyo albümünü yeniden düzenleyerek Teenage Dream: The Complete Confection adıyla tekrar piyasaya sürdü.
Perry, Billboard Hot 100 listesinin ilk onu içerisinde aralıksız elli iki hafta kalabilen tek şarkıcıdır. 2012 itibariyle, sekiz Grammy Ödülü’ne adaylığı bulunmaktadır. MTV’nin 2011’de “Yılın Sanatçısı” olarak seçtiği kişidir. İngiltere’de düzenlenen The X Factor’ün yedinci sezonu ile American Idol’ün dokuzuncu sezonunda konuk jüri olarak görev aldı. 2010 yılının sonunda “Purr”, 2011 yılının sonunda “Meow” adını verdiği parfümleri piyasaya sürdü. 2011 yazında gösterime giren Şirinler filminde Şirine’ye dublaj yaptı, kendisine ait ilk filmi Katy Perry: Part of Me 3D olarak Temmuz 2012’de vizyona girdi. Aynı yıl, Billboard tarafından Yılın Kadını olarak seçildi. 2010 yılında evlendiği Russell Brand ile 2012 yılının sonlarına doğru yollarını ayırdı. Katy Perry bir süredir şarkıcı John Mayer ile birlikte.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Rıza Kayaalp 24 Temmuz 1989 tarihinde işçi ailesinin çocuğu olarak Yozgat’ın Kayaalp köyünde dünyaya geldi. İlkokul eğitiminden sonra Yozgat Güreş Eğitim Merkezi’nde güreşe başladı. Aksaray Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu öğrencisi ve Ankara ASKİ Spor Kulübü sporcusudur.
Kazandığı bazı başarılar şu şekildedir.
2005 YILDIZLAR AVRUPA ŞAMPIYONASI ARNAVUTLUK, Şampiyon
2006 YILDIZLAR AVRUPA ŞAMPIYONASI İSTANBUL, Şampiyon
2006 GENÇLER AVRUPA ŞAMPIYONASI MACARİSTAN 2. Gümüş madalya
2007 GENÇLER AVRUPA ŞAMPIYONASI SIRBİSTAN, 3. Bronz madalya
2007 GENÇLER DÜNYA ŞAMPIYONASI ÇİN, 2. Gümüş madalya
2008 GENÇLER DÜNYA ŞAMPIYONASI İSTANBUL, Şampiyon
2009 AK DENİZ OYUNLARI ŞAMPIYONASI İTALYA, Şampiyon
2009 GENÇLER AVRUPA ŞAMPIYONASI GÜRCİSTAN, Şampiyon
2009 GENÇLER DÜNYA ŞAMPIYONASI ANKARA, Şampiyon
2009 BÜYÜKLER DÜNYA ŞAMPIYONASI DANİMARKA, 3. Bronz madalya
2010 BÜYÜKLER AVRUPA ŞAMPIYONASI AZARBEYCAN, Şampiyon
2010 BÜYÜKLER DÜNYA ŞAMPIYONASI RUSYA, 3. Bronz madalya
2010 ÜNİVERSİTELER DÜNYA ŞAMPIYONASI İTALYA, Şampiyon
2011 BÜYÜKLER AVRUPA ŞAMPIYONASI ALMANYA, 2. Gümüş madalya
2011 BÜYÜKLER DÜNYA ŞAMPIYONASI İSTANBUL, Şampiyon
2011 GRECO-ROMEN SİTİLDE DÜNYANIN EN İYİ GÜREŞÇİSİ SEÇİLDİ
2012 BÜYÜKLER AVRUPA ŞAMPIYONASI SIRBISTAN, Şampiyon
2012 LONDRA OLİMPİYATLARI, 3. Bronz madalya
2013 BUYÜKLER AVRUPA SAPİYONASİ GURCİSTAN, Şampiyon
2013 2013 AKDENİZ OYUNLARI MERSİN, Şampiyon
2013 ÜNİVERSİTE YAZ OYUNLARI RUSYA, Şampiyon
Kaynak:Enson haber Biyografi
Tim Cook’un Babası liman çalışanı, annesi ise ev hanımıdır. Robertsdale Lisesi’nden mezun olan Tim Cook daha sonra 1982 yılında Auburn Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünü bitirmiştir. 1998 yılında Duke Üniversitesi’nde MBA eğitimini tamamlamıştır.
Tim Cook, Steve Jobs tarafından Apple’da çalışmak üzere işe alınmadan önce 6 ay Compaq şirketinde Kurumsal Malzemelerden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapmıştır. Daha önce Integrated Electronics şirketinde COO (şef operasyon sorumlusu) olarak çalışan Tim Cook ayrıca 12 yıl boyunca IBM’in kişisel bilgisayarlar bölümünde Kuzey Amerika Lojistiğinden sorumlu direktör olarak görev yapmıştır.
Tim Cook Apple’ın mevcut fabrika ve depolarını kapatarak üretimden çekilmesinden sorumlu olmasıyla bilinmektedir. Böylece Apple’ın daha az stok tutarak tedarik zincirini daha işlevsel hale getirmiş ve şirketin kar marjlarının artmasını sağlamıştır. Ocak 2007’de ise Apple’ın CEO’su olmuştur. Tim Cook ayrıca Nike’ın yönetim kurulunda da yer almaktadır.
Tim Cook 2004 yılında Steve Jobs’ın kanser tedavisi için görevden geçici olarak ayrılmasının üzerine iki ay boyunca Apple’ın CEO’luğunu yapmıştır. Yine benzer bir şekilde 2009 yılında Steve Jobs’ın karaciğer nakli için görevinden ayrıldığı aylarda da CEO’luk görevini yerine getirmiştir.
2011 Ocak ayında Apple’ın Yönetim Kurulu Steve Jobs’ın sağlık sorunları nedeniyle görevden ayrılma isteğini kabul etmiş ve o günden itibaren CEO’nun günlük işleri Tim Cook tarafından yapılmaya başlanmıştır. Her ne kadar bu dönemde Steve Jobs önemli kararların alınmasında söz sahibi olsa da 24 Ağustos 2011 tarihinde Steve Jobs’ın resmen Apple’daki görevinden istifa etmesi üzerine Apple’ın CEO’luğuna getirilmiştir.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen, Ocak 1996’da Kardak Adası’na çıkan SAT Timi’nin komutanıydı. Balyoz davasından 16 yıl hapis cezasına çarptırıldı, Hasdal Askeri Cezaevi’nde 3.5 yıl hapis yattı ve ‘Hak ihlali’ ve ‘yeniden yargılama’ gerekçesiyle serbest bırakıldı.
Eşi Sevim, oğlu Serhan ve Hasdal’da doğan ‘Cesur’ isimli kedisiyle isyanını paylaşan Albay Türkşen, “17 Aralık olmasaydı bizler de paşa paşa yatmaya devam edecektik” dedi.
Deniz Kuvvetleri’nde 24 yıl görev yapan Ali Türkşen, 1996’da Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine getiren Kardak Kayalıkları’na çıkan ekipte yer aldı. NATO Hizmet Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, Üstün Başarı Kıdemi alan Türkşen, Hasdal Askeri Cezaevi’nde ‘Adaletin Şeytan Üçgeni Beşiktaş-Silivri-Hasdal’ ve ‘Kardak’ta Kahraman Hasdal’da Esir’ isimli 2 kitap yazdı.
Türkşen’in cezaevinde yazdığı son kitap ‘1963’ten günümüze SAT Komandoları ve Anılarım’ adlı kitap ise Temmuz ayında piyasaya çıkacak. Hasdal’daki koğuş arkadaşlarından biri Kardak’a birlikte çıktığı Deniz Yarbay Ercan Kireçtepe’ydi. Diğeri ise yine SAT komandosu olan Binbaşı Levent Bektaş’tı.
Kaynak:Enson haber Biyografi
15 Eylül 1973 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir.
Songül Karlı sekiz yıldır birlikte olduğu imam nikahlı eşi Ergün Topaloğlu’ndan 2002 yılında ayrıldı. Daha sonra evlendiği Baykal Gümüş’ten bir çocuğu olan sanatçı, 2008 yılında ondan da boşandı. 2012 yılında sunuculuğunu yaptığı evlendirme programı ‘Su Gibi’ ekranlarında Metin Yüncü ile canlı yayında evlendi.
1991 yılında ilk albümü ‘Derman Sendedir’ ile müzik piyasasına girdi. Bu albümüyle türküseverlerin gönlüne taht kurdu.
Bugüne kadar 10 müzik albümü bulunan ve 2 toplama albümde yer alan sanatçı; 1997 ve 1998 yıllarında iki defa Kral TV Video Müzik Ödülleri THM En İyi Kadın Sanatçı Ödülünün sahibi oldu.
2004’te son albumü Kaç Bahar’ı çıkardıktan sonra müzik yaşamına ara veren Songül Karlı, 1990’lı yıllarda başladığı tv kariyerinde, Paşa Baba Konağı, Reyting Hamdi gibi dizilerde oyunculuk deneyimi de kazandı.
Albümler 2004 Kaç Bahar 2002 Bir Yana 1998 Yalan 1996 Omuz Omuza 1995 Yanık Bir Türkü 1994 Dal Boylum 1994 Dokunsalar Ağlayacağım 1993 Oralıyam Ben 1992 Böyle Olur mu 1991 Derman Sendedir
2010 Yasemince 2004 Türkü Filmi 2002 Reyting Hamdi 2000 Paşa Baba Konağı
Kaynak:Enson haber Biyografi
Oktay Vural, 9 Şubat 1956 yılında Diyarbakır’da dünyaya geldi. Aslen Siirt’in Tillo ilçesindendir. Babasının adı Hasan annesinin adı Harbiye’dir. Üç erkek kardeşi bulunan Vural, 18 yaşına kadar Diyarbakır’da yaşadı. 23 Kasım 1988 yılında evlendiği eşini, 16 Kasım 2014 günü kanserden kaybetti.
İlk ve orta eğitimini Diyarbakır’da tamamlayan Vural, 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Yüksek lisans tezini Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde, iktisat doktorasını ise Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde tamamladı.
Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde Yardımcı Doçent olarak göreve başladı. BOTAŞ Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Genel Müdürlüğü yaptı. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Üyeliği, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanlığı, Demokraside Birlik Vakfı Üyeliği, Türkiye Gübre Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Genel Müdürlüğü, 21., 23. ve 24. Dönem İzmir Milletvekilliği, NATO Parlamenter Asamblesi Üyeliği yaptı. 57. Hükümet’te Ulaştırma Bakanlığı görevini yürüttü.
23. ve 24. dönem TBMM MHP Grup Başkanvekili olarak görev yaptı. MHP Grup Başkanvekilliği halen devam etmektedir. Aynı zamanda Galatasaray Spor Kulübü kongre üyesidir.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Fatih Portakal, 1968 yılında Aydın’ın Nazilli ilçesinde doğdu. İlk ve orta eğitimden sonra İzmir Atatürk Lisesi’nden mezun oldu. 1993 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme bölümünü bitirdi.
2013 yılında İstanbul Aydın Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. Aynı üniversitede “Mahalli İdareler” üzerine yüksek lisans yapmaktadır.
Üniversiteden mezun olduktan sonra dilini geliştirmek için gittiği Avusturalya’da dünyaca ünlü bir otelde restoran görevlisi olarak işe başladı. 3,5 yıl çalıştıktan sonra Türkiye’ye döndü.
Türkiye’ye geldiğinde eniştesi Dr. Rıza Arpaz, muhabirlik yapması için Star TV’den Ufuk Güldemir’e gönderdi. İşe alındıktan sonra İzmir’de stajyer muhabirliğe başladı. Ancak 2004 yılında çalıştığı kanal patron değiştirince işten çıkarıldı.
Bir süre sonra Aydın’da ajans muhabirliğine başladı. Daha sonra gelen bir teklif üzerine Best FM’de “Konuşan Türkiye” adlı programı yaptı. Ancak radyoculukta 8 ay çalıştı.
Mehmet Ali Brand’ın sayesinde haber muhabirliğinin yanında radyo ve televizyondan başka işlerde de çalışma fırsatı buldu. 2009-2010 yılları arasında Kanal D’de “Ne yapmalı?” programını sundu. CNN Türk’te “Seçim Çadırı ve Sokak TV” adlı programları yaptı. Seçimden sonra program “Sokak TV” olarak yayınlandı.
2010 yılında Fox TV’de “Çalar Saat” adlı sabah programını sunmaya başladı. Sabah haberlerinden akşam FOX Ana Haber’e geçti. Yine aynı kanalda “Fatih Portakal’la Türkiye’nin Trendleri” programını sunmaya başladı. Ayrıca ‘Ses “SİZ”’ adlı bir kitabı bulunmaktadır.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Claudia Benedikta Roth, 15 Mayıs 1955 yılında Ulm kentinde doğdu.
2002 yılında siyasete atıldı.
2002’den bu zamana kadar Yeşiller Partisi’nin Başkanı’dır.
Kaynak:Enson haber Biyografi
2 Nisan 1979 İzmir doğumlu sanatçının müzike profesyonel anlamda başlayışı ilk olarak ilkokul yıllarında İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’na katılmasıyla oldu. İzmir Amerikan Lisesi’nde okurken müzikle ilişiğini kesmedi ve o yıllarda izmirde sahnelecek olan Oliver Twist adlı müzikalde başrol oynadı. Müzikalde tanıştığı İzmir Devlet Konservatuarı Genel Müdürü Müfit Bayrasa’dan bir yıl süreyle şan eğitimi aldı.
1996 yılında katıldığı bir müzik yarışamsında 2 olan Bengü yarışmada jüri olan Kenan Doğulu’yla tanıştı. Doğulu’nun albüm teklifi üzerine, üniversite eğitiminide sürdürmek için İstanbul yerleşti. Albüm çalışmaları üç yıl sürdü. Bengü bu süre zarfında Kenan Doğulu’nun vokalliğini yaptı. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitiren Bengü aynı zamanda Akademi İstanbul-Şan bölümünde müzik eğitimide aldı. İlk albümü 2000 yılında piyasa sürdü.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Taylor Alison Swift 13 Aralık 1989 yılında Pensilvanya’da dünyaya geldi. On dört yaşına geldiğin de ABD’nin Nashvill şehrine taşınmasıyla country tarzda müzikle tanıştı. Burada county tarzda albümler yapan Big Machine Records ile anlaştı. 2006 yılında kendi adıyla çıakrttığı albümü, 2008 yılında Swift’in Grammy Ödülleri’nde “En İyi Yeni Sanatçı” kategorisinde aday gösterilmesini sağladı.
2008 sonlarına doğru ikinci albümü Fearless’ı piyasaya sürdü. 2009 yılında Fearless en çok satanlar listesindeki yerini aldı.2010 yılında Yılın Albümü’de dahil olmak üzre Grammy Müzik Ödüllerinde 4 ödüle layık görüldü. Grammy dışında, Fearless Amerikan Müzik Ödülleri, ACM ve CMA’de de ödüllendirildi, böylece country müzik tarihinde en çok ödül kazanan albüm oldu.
2010’da sanatçı üçüncü albümü Speak Now’ı çıkardı, albüm ilk haftasından bir milyonun üzerinde bir satış rakamına ulaştı. Albümde bulunan “Mean” singlesi ile iki Grammy ödülüne layık görüldü. Sanatçı dördüncü albümünü Red 2012’de çıkardı. Albüm ABD’De ilk haftasında 1.21 milyon satarak on yılın ilk haftasında en çok satan albümü oldu
Kaynak:Enson haber Biyografi
Robert Douglas Thomas Pattinson 13 Mayıs 1986 yılında Londra’da dünyaya geldi. Londra’nın Barnes banliyösünde büyüdü. 12 yaşına kadar Tower House School’da okudu. Buranın ardından eğitimine The Harrodian School’da devam etti. Barnes Theatre Company’de amatör tiyatroya dahil oldu. Buraya dahil olduktan sonra Guys and Dolls oyununda küçük bir rol aldı. Daha sonra Anything Goes, Macbeth ve Tess of the d’Urbervilles oyunlarında da sahne almış ve oyunculuk deneyimini arttırmıştır.
Pattinson 12 yaşındayken modellik yapmaya başladı. Hackett’in 2007 sonbahar koleksiyonunda yer aldıktan sonra Aralık 2008’de modellik yapmaktan vazgeçti. Gerekçe olarak ise “Artık fazla kaslı ve erkeksi olduğunu, eskisi gibi ilgi çekmediğini” belirtti. 2013 yılının Haziran ayında fikrini değiştirerek, Dior Homme’un yeni yüzü seçildi ve Romain Gavras tarafından yönetilen 1000 LIVES başlıklı reklam kampanyası’nda yer aldı.
Pattinson, oyunculuk kariyerinde Twilight (Alacakaranlık) serisinde canlandırdığı Edward Cullen karakteri ile tüm dünya tarafından tanınmıştır. Seride yer alan filmler, yazar Stephenie Meyer’in kitaplarından esinlenerek yapılmıştır. Pattinson, daha önce Harry Potter ve Ateş Kadehi filminde Üçbüyücü Turnuvası’nda Hogwarts’ı temsil edecek olan Cedric Diggory, Little Ashes filminde Salvador Dali, The Haunted Airman filminde Toby Jugg gibi rollerde yer almıştır.
Pattinson 2010 yılında “Remember Me” adlı filmde Tyler Hawkins karakterini canlandırmıştır. Pattinson Türkiye’de 15 Nisan 2011’de vizyona girmiş olan Water For Elephants Aşkın Büyüsü filminde yer almıştır. Filmde Jacob Jankowski karakterini canlandırmıştır. Filmdeki rol arkadaşı Reese Witherspoon’dur. 2010 MTV Film Ödülleri’nde en iyi erkek oyuncu ve uluslararası yıldız ödüllerinin de sahip olan Pattinson 2009’da Time Dergisi tarafından yaşayan en seksi erkek seçilmiştir. Alacakaranlık serisinde başrol arkadşı Kristen Stewart ile uzun bir süre ilişki yaşayan Pattinson Temmuz ayında ilişkilerini bitirmiştir.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Ahu Tuğba 3 Mayıs 1963 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Varlıklı bir ailenin tek çocuğuydu. Ortaokuldayken sinema ile tanıştı. Liseyi Robert Koleji’nde okudu. Kanada’da Concordia Üniversitesi’nin İngiliz Dili bölümünde okurken üniversteyi yarıda bırakarak ülkesine geri döndü. 80’li yıllarda tam anlamıyla sinemaya giriş yapmıştı ve Türk sinemasının seks sembollerinden biri haline gelmişti. Genel olarak hayat kadını, uyuşturucu bağımlısı fakat kalbi temiz kadın rollerini oynamıştır. Erkekçe Dergisi’ne cesur pozlar vermiştir. Bir dönem Gazino sanatçısı olarak çeşitli gösterilerde yer aldı. Toplam 5 evlilik yapmıştır. İlk evliliğini 1981 yılında Mustafa Ulusoy ile yapmıştır. 1991 yılında Arnavut asıllı Amerikalı Doktor Timmy Alejtanij ile yaptığı evliliğinden kendisi gibi “Ahu” adında 1992 doğumlu bir kız çocuğu vardır.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Galatasaray’ın orta sahasında forma giyen Selçuk İnan 10 Şubat 1985 tarihinde Hatay’da dünyaya geldi.
İskenderun’un Karaağaç Mahallesi’nde yaşayan bakkal Münir İnan’ın oğlu olan Selçuk İnan futbola ilk adımını 10 yaşında Karaağaç Belediyespor ile attı. 14 yaşına kadar Karaağaç Belediyespor’da forma giyen Selçuk İnan bu süre zarfında sürekli olarak ekstra idmanlar yaparak kendisini geliştirdi.
14 yaşında bir antrenörün tavsiyesiyle Çanakkale Dardanelspor’un seçmelerine katılan ve başarılı olan Selçuk İnan bu ekiple 3 yıllık sözleşme imzaladı. Bir ara adapte olamayıp memleketine dönmeyi düşünse de takım arkadaşları ve kulüp yöneticilerinin yardımıyla Çanakkale’de kaldı. 2000-2006 yılları arasında Çanakkale Dardanelspor forması giyen Selçuk İnan, 2005-2006 sezonun devre arasında Manisaspor’a transfer oldu.
4.5 yıllık anlaşma imzaladığı takımıyla 3 sezon forma giyen Selçuk İnan artan performansı ile dikkat çekti. Süper Lig’deki süresini arttıran Selçuk, 2007-2008 sezonunda Manisaspor’un küme düşmesinin ardından Trabzonspor’dan gelen teklifi kabul ederek Karadeniz’in yolunu tuttu. Trabzonspor ile 3 sezon geçiren Selçuk İnan performansındaki artışı istatistiklere de yansıtmayı başardı. Özellikle artan asist sayısı ve frikiklerdeki başarısı en dikkat çeken yönüydü.
Trabzonspor’un 2010-2011 sezonunda averajla kaybettiği şampiyonluğun ardından sözleşme yenilemeyen Selçuk İnan, Galatasaray ile 5 yıllık kontrat yaptı. Galatasaray’da geçirdiği 3 sezonda 2 şampiyonluk yaşayan tecrübeli orta saha oyuncusu takımın en önemli ismi haline geldi. Halen Galatasaray’da kaptan olarak görev yapmakta olan Selçuk İnan sarı kırmızılı ekip ile yeni sözleşme imzaladı.
Milli Takım ile ilk maçında 2007 yılında Moldova karşısında çıkan Selçuk İnan o günden beri düzenli olarak ay yıldızlı formayı giymektedir.
Trabzonspor
Türkiye Kupası: (1): 2009-10
Türkiye Süper Kupası: (1): 2010
Galatasaray
Süper Lig: (2) 2011-12,2012-13
Türkiye Süper Kupası: (2) 2012, 2013
Türkiye Kupası (1): 2013-14
Kişisel
2012 – UEFA Türkiye’de Yılın Futbolcusu Ödülü
2011-2012 – Türkiye Süper Lig Asist Krallığı Galatasaray (13 Asist)
2012 – Futbol Plus Dergisi Yılın Orta saha Oyuncusu ödülü
2012 – Futbol Plus Dergisi Yılın Futbolcusu ödülü
2012 – Fonex Yılın Orta saha Oyuncusu
2012 – 11 frikik uzmanı (6.) (Bleacher Report tarafından)
2012 – Milliyet Yılın Futbolcusu
2013 Futbol Plus Dergisi Yılın Orta saha Oyuncusu ödülü
Kaynak:Enson haber Biyografi
Alişan, 1976 doğumlu arabesk ve pop müzik şarkıcısı. Başrolünde olduğu Aynalı Tahir (1998) adlı diziyle iyice tanınan ve sevilen şarkıcı, çıakrdığı albümlerle de gündeme gelmiştir.
Bingöllü bir ailenin çocuğu olarak 19 Haziran 1976’da İstanbul Kasımpaşa’da dünyaya geldi. Gerçek adı Serkan Burak Tektaş olan ünlü şarkıcı müzik piyasasına atıldıktan sonra Alişan olmuştur.
Müzik yeteneği, küçük yaşlarda ailesi tarafından anlaşıldı. Henüz iki yaşındayken, İbrahim Tatlıses’in “Sabuha”, İzzet Altınmeşe’nin “Maden Dağı” adlı türkülerini ezbere okurdu. Okul yıllarında öğretmenleri ders arasında Serkan’a türkü söyletirlerdi. Bu, liseyi bitirene dek sürdü.
Serkan’ın en büyük amacı pilot olmaktı ancak ÖSS’den yeterli puanı kazanamayınca bu hayali suya düştü. Lise 1. sınıftayken, babasının maddi desteğiyle ilk kasetini yaptı. Ancak bunu, gerçek bir kaset çalışması olarak kabul etmiyor. Dedesi ve dayısının yakın dostu olan, Prestij Müzik’in ortağı Hilmi Topaloğlu tarafından keşfedilen Serkan, daha sonra firmanın diğer ortakları Mahsun Kırmızıgül ve Burhan Aydemir’ in de desteğiyle ilk albümü “Sana Birşey Olmasın” ı 1997’de piyasaya çıkardı. Albümün çıkış parçası “Kralı Gelse” adlı parçayla müzik dünyasında büyük yankı uyandırdı, şarkısı dilden dile dolaştı. Alişan’ın müzikteki hedefi, her genç yenetek gibi, en iyilere imzasını atıp kalıcı olabilmek.
Albümleri
Derdo – Elazığ’ın Güzelleri (Serkan Burak olarak)
– 1991 (Minerva Müzik) Aşık Oldum
– 1996 (Kral Müzik) Sana Bir Şey Olmasın
– 1997 (Prestij Müzik) Var Ya
– 1999 (Prestij Müzik) Kara Çadır
– 2000 (Prestij Müzik) Alişan
– 2001 (Prestij Müzik) Söz Mü?
– 2002 (Prestij Müzik) Keje
– 2003 (Prestij Müzik) Kalbim Ellerinde
– 2004 (Akbaş Müzik) Olay Bitmiştir
– 2005 (Avrupa Müzik) Ve Kimselere Güvenmiyorum
– 2007 (Erol Köse Production) Senfonik Çağdaş İlahiler
– 2007 (Erol Köse Production) Sevgilerimle
– 2008 (Seyhan Müzik) 10
– 2011 (Kaya Müzik) Melekler İmza Topluyor
– 2011 (Kaya Müzik) Seni Biraz Fazla Sevdim
– 2013 (Poll Production)
Kaynak:Enson haber Biyografi
Zahide Yetiş Arısoy, 7 Temmuz 1979 yılında Avusturya’nın Viyana şehrinde dünyaya geldi. Küçük yaşta anne ve babası boşandığı için babaannesinin yanında İzmir’de büyüdü. 1’i kız 4 kardeşi vardır. İlk evliliğinden boşanan başarılı sunucu, 2014 yılında Cem Arısoy ile Paris’te dünya evine girdi.
Lise eğitimini İzmir Özel Fatih Koleji’nde aldı. Üniversiteyi Dokuz Eylül’de Satış Yönetimi ve İşletme Bölümü’nde okudu.
Televizyon ile başlangıcı TRT’de seslendirmelerle oldu. TRT onun yetişmesi açısından dönüm noktası oldu. Bu dönemde radyo haber spikerliği ve metin yazarlığı yaptı. Birçok programda sunuculuk yaptı.
TV8’de yayınlanan ve kendisinin hazırlayıp sunduğu “Kentlerin Dili” adlı programla Türkiye’deki 25 şehri yarı belgesel formatında ekrana taşıdı.
Türkiye’nin ilk teknoloji programı olan “İnternet TV”yi altı yıl boyunca sundu. Aynı zamanda “İnternet Dünyası” adlı bir gazete köşesi hazırladı. “Genç Gözüyle Tartışma, İnternet TV, Türk Site, Gün Başlıyor, Şans Karesi, İzlenimler” gibi programları yaparak sundu.
Esas tanınması ise 2009 yılında Kanal D’de yayınlanan “Doktorum” programıyla oldu. Halen atv ekranlarında “Zahide ile Yetiş Hayata” adlı programı sunmaktadır. Zahide Yetiş Arısoy’un “Dinle! Hayat Sana Fısıldıyor!” adlı bir de kitabı vardır.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Hasan Cemal, 1944 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Babasının adı Ahmet Rüştü, annesinin ise Ayşe Bozok’tur. İttihat ve Terakki Partisinin en önemli isimlerinden olan Cemal Paşa’nın torunudur. İlkokulu Çorlu’da başlayıp Ankara’da bitirdi. Liseyi de Ankara’da tamamladı. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu.
GAZETECİLİĞE BAŞLANGICI
1969 yılında Ankara’da haftalık basılan “Devrim” adlı dergide yazarak gazeteciliğe başladı. “Yeni Ortam” dergisi, “Anka Ajansı” ve “Günaydın” gazetelerinde çalıştı. 1973 yılında “Cumhuriyet” gazetesinde yazmaya başladı. 1979 senesinde Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilciliğine başladı. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde genel yayın yönetmeni oldu. 1992-1998 yılları arasında “Sabah” gazetesi yazarlığı yaptı. “Nokta” dergisiyle 1989 “Doruktakiler ve Gazeteciler Cemiyeti Fıkra Ödülü”nü kazandı. 1986’da “Sedat Simavi Ödülü”nü kazandı.
2013 yılında yazdığı yazılarından dolayı 15 yıldır çalıştığı Milliyet gazetesindeki işine son verilen Cemal’in Hükümet aleyhine yazdığı yazılardan ötürü olduğu ileri sürülmüştü. Ancak sonradan yaptığı bir açıklamayla bunu yalandı. Cemal; “Milliyet gazetesinden ayrılma aşamasında Başbakan Erdoğan’ın etkisi olmadığını düşünüyorum. Şu ana kadar bu konuda hiç konuşmadım. Sanmıyorum ki, Başbakan Erdoğan doğrudan doğruya kalkıp işten çıkarılmam konusunda bir şey dememiştir. O günkü sert çıkışından gazete patronları durumdan bir vazife çıkarıp yol almışlardır. Yöneticiler de bu konuda galiba fazla direnmediler” sözleriyle o dönemdeki tartışmaları sonlandırmıştı.
Milliyet’ten ayrıldıktan sonra “T24” adlı sitede yazılarına devam etmektedir.
Ayrıca Cemal 2 evlilik yaptı ve 2 çocuğu dünyaya geldi.
-1915: Ermeni Soykırımı (2012)
-Barışa Emanet Olun (2011)
-Türkiye’nin Asker Sorunu (2010)
-Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim (2005)
-Kürtler (2004)
-Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım (1999)
-Özal Hikayesi (1989)
-Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987)
-Demokrasi Korkusu (1986)
-Tank Sesiyle Uyanmak (1986)
Kaynak:Enson haber Biyografi
Atilla Taş, 4 Şubat 1975 tarihinde Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. İlk ve ortaokulu Ceyhan’da okudu. İstanbul Davut Paşa Lisesi’nde üçüncü sınıftayken Mersine taşındı. 1991 yılında, henüz 16 yaşındayken İlkay Sarıköse’yle evlendi ve bir yıl kız çocuğu oldu.
Sanatçılık hayatı restoranlarda ve gazinolarda şarkı söyleyerek başladı. Askerlik görevini yaptıktan sonra İstanbul’a gitti. Çektiği sefaletler sonucu eşi tarafından terk edildi. Tesadüf eseri yapımcı Erol Köse tarafından keşfedildi.
Söylediği “Ham Çökelek” şarkısıyla Türkiye’nin beğenisi kazandı. İlk albümü “Kırmızılım”ı 1998 yılında çıkardı. Müzikten televizyona geçiş yılı ise 1999 oldu. Kabiliyetini ilk kez “Zilyoner” adlı dizide gösterdi. 2003 Şöhretler Kebapçısı’nda da hünerlerini gösterdi.
Ayrıca ABD’de bulunan New York Film Akademisinde sinema ve televizyon eğitimi aldıktan sonra Türkiye’ye döndü.
Kırmızılım (1998), Atilla Taş (1999), Emmilenyum (2000), Pembeli (2001), Kınalı Kuzum (2004), Bir Atilla Taş Albümü (2007), Çikolata (2009), Yam Yam Style (2012), Hırsız (2015)
-Müzik Kutusu (Beyaz TV) – 2010
-Taş Devri (Kanal 7) – 2011-2012
-Ben Burdan Atlarım – (Show TV) – 2012-2013
Kaynak:Enson haber Biyografi
14 Ağustos 1966’da doğan Tuncay Özkan, Erzincan-Kemaliyeli bir aileden gelmektedir. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun olan Özkan, yükseklisans eğitimini Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü’nde tamamladı.
1981 yılında Ankara’da “Rüzgarlı Sokak”ta gazetecilik yapmaya başladı. 1984 yılında “Hürgün”e geçen Özkan 1988 yılında “Cumhuriyet”te çalışmaya başladı. 1993 yılında Show TV’ye geçerek Uğur Dündar’ın yapımcısı olduğu “Arena” programında Ankara temsilciliği yapmaya başladı. 1995’te Uğur Dündar ile Kanal D’ye geçen Özkan, 2000-2002 yılları arasında Kanal D Genel Yayın Yönetmeni olarak görev aldı. Haziran 2002 ve Aralık 2003 arasında Show TV’ye dönerek Genel Yayın Yönetmenliği yaptı.
Bu süreçte televizyonun yanı sıra Radikal (Haziran 1998 – Şubat 2001), Milliyet (Şubat 2001 – Haziran 2002), Akşam (Ocak 2003 – Aralık 2003) gazetelerinde köşe yazarlığı da yaptı. 2002 Haziran ayında atandığı Çukurova Medya Grup Başkanı görevine Aralık 2003’e kadar devam etti. Bu görevden sonra Kanaltürk kanalını kuran Özkan, 13 Mayıs 2008’de Kanaltürk ve tüm yan kuruluşlarını 30 milyon dolara Koza Madencilik A.Ş.nin sahibi Akın İpek’e sattı. Daha sonra kurduğu Kanal Biz ise Eylül 2008’de başladığı yayınlarına 2009 yılının Eylül ayına kadar devam etti.
Cumhuriyet mitinglerinin kurucusu olan Tuncay Özkan, 23 Haziran 2008 tarihinde kurulan Yeni Parti’nin genel başkanlığına seçilerek siyaset kariyerine başladı. 2011 Genel Seçimi’nde aday olduğu İstanbul 1. Bölgeden seçimi kazanamadı.
23 Eylül 2008’de Ergenekon soruşturması kapsamında, Ergenekon üyesi olmakla suçlanan Özkan, gözaltına alınarak tutuklandı. 5 yıl boyunca Silivri Cezaevi’nde bulunan Özkan, 10 Mart 2014 tarihinde mahkeme kararıyla tahliye edildi.
2015 seçimlerinde CHP İzmir 1’inci Bölge 3’üncü sıra milletvekili adayı olan Tuncay Özkan, İstanbul Kartal’da gerçekleştirdiği miting sonrası Twitter’da büyük bir skandala imza attı.
İlk olarak seçimlerde CHP 1. parti, AKP 3. parti olacak diyen Özkan, katılımın az olduğu Kartal mitingine ait tweetine AK Parti’nin 2 milyon kişinin katıldığı Maltepe mitingine ait fotoğrafı ekleyince sosyal medya bir anda bu konu ile çalkalandı. Gelen yorumlar üzerine bu tweeti silerek Kartal mitinginden fotoğraf paylaştı.
CHP’ye katılan ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyen Tuncay Özkan ile Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, canlı yayında fena kapıştı. Feyzioğlu’nun “Ooo sen yandaş medyadaki karşı tarafa döndün” deyince Özkan da sinirlenip “Ben Ergenekon mahkemesinde çok savcı gördüm böyle. Sen sus ben konuşacağım diyen çok savcı gördüm. Size yakıştıramadım. Çok yazık” şeklinde cevap verdi.
Bunun üzerine tartışma uzayınca Uğur Dündar da Feyzioğlu’na “Hocam lütfen bitirin” diyerek müdahale etti.
Ergenekon sanığı olarak Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Tuncay Özkan’ın AİHM’ye özgürlük, güvenlik ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik şikayeti reddedildi.
CNN Türk’te ekrana gelen Dört Bir Taraf programında Nagehan Alçı’nın, mahkemenin Tuncay Özkan kararını ısrarla gündeme taşımasıyla başlayan tartışmada gergin anlar yaşandı.
AİHM’nin Tuncay Özkan’ın başvurusu üzerine verdiği kararı, Ergenekon davasının doğruluğunun kabul edildiğine dair bir kanıt olarak sunan Alçı, programın diğer katılımcıları Enver Aysever ve Altan Öymen’i özür dilemeye davet etti.
Tuncay Özkan, eski manken ve sunucu Duygu Dikmenoğlu ile evlidir. Önceki evliliğinden Nazlıcan adında bir kızı daha bulunan Özkan’ın bu evliliğinde Güneş isimli bir oğlu bulunmaktadır.
Kaynak:Enson haber Biyografi
7 Ekim 1964’te İstanbul’da doğan Yavuz Bingöl’ün babası edebiyat öğretmeni Yılmaz Bingöl, annesi Şahsenem Bacı olarak tanınan halk ozanı Şahsenem Akkaş’tır. İlköğrenimi babasının memuriyeti nedeniyle Konya, İstanbul ve Ankara’da olmak üzere beş farklı okulda tamamlayan Bingöl, ortaokuldayken Ankara Devlet Konservatuvarı Korno-Piyano Bölümü’nü kazandı. 1979 yılında eğitimini yarıda bırakıp İzmir’e taşınan Bingöl, müzik öğretmeni İsmail Ünlü ve annesinin çabaları sonucu 1983’te müziğe geri döndü. Annesiyle sokak düğünlerinde çaldı ve albümler çıkardı. Yavuz Bingöl, 1984-1986 arasında zorunlu askerlik hizmetini yaptıktan sonra İzmir’e döndü ve aynı yıl evlendi. Bu evliliğinden “Türkü Sinem” adında bir kızı oldu. 1986 yılında müzisyen arkadaşı Nihat Aydın ile “Umuda Ezgi” grubunu kurarak protest müzik yapmaya başlayan Bingöl, aktif olarak 7 yıl bu grubun solistliğini yaptı ve on beşe yakın besteyi sanatseverlerle buluşturdu. 1995’te gruptan ayrılıp Sen Türkülerini Söyle adlı ilk solo albümünü çıkaran Bingöl, sırasıyla Baharım Sensin (1997), Gülen Az (1998), Sitemdir (1999), Üşüdüm Biraz (2000), Belki Yine Gelirsin (2002), Unutulur Herşey (2004), Biz (2005), Yare (2007), Kül (2010), Ateş (2012) adlı albümlerle sevenleriyle buluştu.
Türkiye ve yabancı ülkelerde solo konserler veren sanatçı, Civan Gasparyan gibi tanınmış sanatçılarla birlikte de sahneye çıktı. Piyanist Mehveş Emeç ile bazı senfonik çalışmalarda da yer aldı. Bingöl, Barış temalı konserler vererek aktivist kimliğini öne çıkardı. 2000 yılında Almanya’da UNESCO tarafından organize edilen bir konser veren sanatçıya “barış elçisi” unvanı verildi.
1998 yılında Bingöl ilk olarak ‘Cumhuriyet’ filminde rol alarak kamera karşısına geçti. “Üç Maymun” filmi de dahil olmak üzere pek çok sinema filminde rol alan Bingöl, Üç Maymun’daki rolü ile 61. Cannes Film Festivali’nde en iyi erkek oyuncu ödülüne aday oldu. 72. Koğuş filminin başrol oyunculuğunun yanı sıra yapımcılığı üstlendi. Türkiye, Macaristan, Hollanda ve İrlanda ortak yapımı Istanbul My Dream (2011) filmindeki rolü ile uluslararası bir yapımda deneyim edindi.
Bingöl, sinema oyunculuğunun yanı sıra çeşitli dizi filmlerde başrol oyuncusu olarak yer aldı. Sadri Alışık Kültür Merkezi prodüksiyonu olan 72. Koğuş’ta ve Keşanlı Ali Destanı’nda başrol oynadı. Keşanlı Ali Destanı ile Broadway’de sahneye çıkma fırsatı buldu. Kadın, çocuk hakları ve eğitim konularında çok sayıda sivil toplum kuruluşunun organizasyonlarına destek verdi. Yavuz Bingöl, 1998 – 2015 yılları arasında 28 film, dizi ve tiyatro oyununda rol aldı.
2012 yılında sanat çalışmalarıyla birlikte aktivizm hareketlerine katılan Bingöl, “barisadavet.com” isimli siteden Türkiye’de ‘Barış’ için imza toplamaya başladı.
2001 yılında Belediye Meclis kararıyla İzmir’de Alevi nüfusun yoğun olduğu Narlıdere’de bir sokağa adı verildi. 2014 yılında verdiği bir röportajda, Gezi olayları sırasında Berkin Elvan’ın öldürülmesinden sonra gelişen olaylarla ilgili sözlerinin toplumda büyük tepki toplaması üzerine belediye meclisi 4 Aralık 2014 tarihinde sokağın isminin “Berkin Elvan” olarak değiştirilmesine karar verdi.
2014 yılında Bingöl’ün Ahmet Hakan’a verdiği röportajdaki iddia edilen yorumu üzerine çıkan tartışmalara Başbakan Davutoğlu “Yavuz Bingöl’e tam bir mahalle baskısı uygulanıyor. Evet kardeşlik dediği için bundan rahatsız olan dogmatik kafalar mahalle baskısı uyguluyorlar. Biz Yavuz Bingöl’ü tanıyoruz, onlar bu baskıya boyun eğmezler” cümleleriyle desteğini açıklamasıyla gündeme geldi.
2014 yılında Yavuz Bingöl verdiği röportajın tepki çekmesi ve hedef gösterilmesi sonrasında, Twitter hesabından yayımladığı açıklamayla Ahmet Hakan’ın sözlerini ‘çarpıttığını’ söyledi. Bingöl, eleştirilerin ardından (@YvzbNgl) adresindeki Twitter hesabını kapattı.
Kaynak:Enson haber Biyografi
1 Mart 1963 Kars doğumludur. İstanbul Üniversitesi’nde Devlet Konservatuarı bölümünden mezun olmuştur.
Mezuniyetinden sonra Nedim Saban, Ali Poyrazoğlu, Taner Barlas adlı 3 farklı tiyatroda görev almıştır. 1987’de bir evlilik yapmıştır. Fakat bu evliliğini 1994 yılında sonlandırmıştır.
Açıkalın, 1992’de ‘Kim Bunlar’ adlı bir TV programı ile kendisine bir kitle oluşturmuştur. Birçok dizide yer almıştır. Özellikle ‘Avrupa Yakası’nda canlandırdığı Gaffur karakteriyle büyük ilgi görmüştür. Fakat bilinmeyen bazı nedenlerden dolayı bu diziden ayrılmıştır. Eskilere gidecek olursak ‘Mert ile Gert’ adlı dizide de yer almıştır. Bunun dışında ‘Ekmek Teknesi’, ‘Çiçek Taksi’, ‘Yahşi Cazibe’ gibi devamlı projelerde de adını duyurmuş ve oldukça beğeni kazanmıştır.
1994: Gülşen Abi – Alper
1995/1998: Çiçek Taksi – Ömer Şen
2002: Ekmek Teknesi – Cengiz
2002: Ev Hali – Oral
2006: Avrupa Yakası – Gaffur Aksoy
2007: Yalan Dünya – Nibun
2008: Mert İle Gert – Cenabettin Seçkin
2010: Yahşi Cazibe – Peker Pekmez
2012: Türk’ün Uzayla İmtihanı – Ziya
1999: Kara Kentin Çocukları – Özgür
2002: Kolay Para – Ender
2003: Hababam Sınıfı Merhaba – Psiko
2004: Hababam Sınıfı Askerde – Psiko
2005: O Şimdi Mahkum – Erketeci
2005: Maskeli Beşler İntikam Peşinde – Bahattin
2005: Hababam Sınıfı Üç Buçuk – Psiko
2006: Maskeli Beşler: Irak – Bahattin
2006: Amerikalılar Karadeniz’de 2 – Ercüment
2008: Maskeli Beşler: Kıbrıs – Bahattin
2008: Destere – Hayrettin
2009: Türkler Çıldırmış Olmalı – Kadir
2014: Gülcemal
2014: Polis Akedemisi Alaturka
Gaffur’un Çakkıdı Dansı VİDEO
Kaynak:Enson haber Biyografi
1 Eylül 1967 Elazığ doğumludur. İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu mezunudur. Türkiye’deki ilk özel radyosu Süper FM’de Dj’lik yapmış Türkiye’nin sesi olmuştur. Daha sonra 2002 yılında TV dizisi ‘Ekmek Teknesi’ ile oyunculuğa adım atmıştır. Burada canlandırdığı ‘Kirli’ karakteri ile izleyicilere kendini sevdirmiştir.
Kariyerine ilk radyo Dj’liği ile başlamış, sonralarda ise TV karşısına sunucu olarak çıkmıştır. NTV’de ‘Gerçeğin Ta Kendisi’ adlı bir programı sunmuştur. Beyazıt Öztürk ile ‘Biri Bana Anlatsın’ adlı programı birlikte sunmuştur. 2007 yılında yine NTV’de ‘Hiç Bunları Kendine Dert Etmeye Değer mi?’ adlı bir talk Show’u Demet Akbağ ile birlikte sunmuştur.
Ardından ulusal kanalımız olan Atv’de gece 00.00’dan sonra ‘Maksat Muhabbet’ adlı Talk Show’u sunmuştur. 2010 Mart ayında TRT ekranların ‘Söz Millette’ adında bir sokak röportajını sunmaya başlamıştır. TRT’de kendi ismini barındıran ‘Kadir Çöpdemir Koptu Geliyor’ programını sürdürmüştür. 2013 yılında ‘Pascal Nouma Aragaz’ adlı radyo programını sunmuştur.
Mihrap Yerinde (2014) – Maksut Giritli
Avrupa Avrupa (2011) – Muhtar Hıdır
Halil İbrahim Sofrası (2010) – Nuri
Türkler Çıldırmış Olmalı (2009) – Şaman İsmail
Aşk Yakar (2008) – Macit
Fesuphanallah (2007) – Tırtıl Necmi
Amerikalılar Karadeniz’de 2 (2006) – Muhittin
Sınav (film) (2006) – Rahmi Geniş
Deli Duran (2005) – Deli Duran
Kızma Birader (2005) – Alaturka Kardeş
Öteki Türkiye’de Bir Cumhurbaşkanı (2004)
Ekmek Teknesi (2002) – Kirli
Kaynak:Enson haber Biyografi
Didem Madak, 8 Nisan 1970’de İzmir’de doğar. Annesi Füsun, Madak doğduktan 6 yıl sonra şiirlerinde bahsettiği ‘uzun siyah saçlı kız’ Işıl’ı dünyaya getirir. Öğretmen olan anne babaları ile birlikte çok mutlu olan bu iki kız kardeş aynı zamanda çok iyi arkadaştırlar.
“Işıl çocuktu o zaman, ben de öyle,
Mevsim kesin yazdı, karpuzdan feneriyle,
Hani her çocuğu başka bir çocuğa yaklaştıran bir şarkı vardır ya,
Kıyıya yanaşan bir gemi gibi.”
Zorluklarla geçen çocukluk yılları
Didem Madak’ın çocukluğu fırtınalı geçmiştir. 12 Eylül döneminde babası okul müdürüyle tartıştığı için Uşak’a sürülür. Fakat annesi Füsun Hanım’ın tayini çıkmadığı için kızlarıyla birlikte Burdur’da kalır.
Ülkenin çok karışık bir süreçten geçtiği bu dönemde yalnız kalan Füsun Hanım ve kızları korku dolu günler geçirir. Füsun Hanım bir gün, geceleri onları uyutmayan arka bahçedeki mısır yapraklarının hışırtılarını engellemek için bıçakla hepsini yok eder.
Madak’ın her şiiri yaşanmış bir anıdır… Bu olayla ilgili de şu dizeleri yazmış defterine;
“Sen bir çocuk romanı annesi ol isterdim.
Ölü mısır tarlaları hışırdıyordu
Ve kalbimde çıngıraklı yılan sürüleri
Diye başlayan bir çocuk romanında.”
Annesini kaybettiği (onu şiire iten) yıllar
Didem Madak 13 yaşındayken, henüz 38 yaşında olan annesini beyin kanseri nedeniyle kaybeder. Madak’ın zorlu günleri başlamıştır.
“Ölen her kadın için şiir yazdım.
Onları Muc’a evin karşılığında verdim,
Çok ucuza.
Artık bütün üzgün oluşlarımın adı: Anne!”
Füsun Hanımın ölümünden kısa bir süre sonra babası ikinci evliliğini yapar. Bu evlilik artık Didem ile babasının arasına bir duvar örmüştür.
“O günleri hatırlayınca Edip Cansever’in şu dizesi gelir aklıma: ‘Bir azarlamayla ölümü düşünen çocuklar gibi…’ Bir azarlanmayla ölümünü düşünen çocuklar gibi.” Hayatın elini beline koymuş sinirli bir üvey anne gibi bizi azarladığını ve kardeşimle el ele tutuşup hayallerden balkonumuza sığındığımızı hatırlıyorum.”
Bu olay sonrasında babası için de tabii ki birkaç dize yazmıştır Didem Madak;
“Babam…
Çıkarılmış bir adam bütün fotoğraflardan.
Kader neydi sanki o zaman,
Masada açık unutulmuş Turuncu kulaklı bir makastan başka…”
“Yaşasaydın, hayatının ortasına Güller yığan bir adam olsun isterdim babam.”
Bir gün Işıl’la oturup annesinden onlara bir şey kalmamasından yakınırken, teyzeleri onlara hayatlarını değiştirecek birkaç hediye verir. Bu hediyeler el yazması bir şiir defteri ve Varlık Dergisi koleksiyonudur. Bu andan sonra Didem Madak şair olur işte…
Üniversite yılları ve ilk evliliği
Tüm yaşadıklarını kaleme dökmeye başlayan Madak Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başlar. Üvey anne ve babasıyla yaşadığı evden ayrılmak istediği için kendince bir yöntem bulur. Birinci sınıfta tanıştığı biriyle gizlice evlenir, evden ayrılır ve okulu bırakır.
“Ardımda kırık bir ayna Üvey anneleri hayatımın. Batsın diye güneşe tempo tutan o kız çocuğu… Evden kaçışımın pembe spor ayakkabıları vardı. Hüzün neydi sanki o zaman Artık kullanılmayan dikiş makinası annemden kalma.”
Evden kaçışı sonrasında çok zor dönemler geçiren Didem Madak, birçok farklı işte çalışır geçimini sağlamak için. Genç yaşta yaptığı evliliği pişmanlıkla sonuçlanır ve boşanır. Boşandıktan sonra maddi sorunlarla boğuşur ve bir bodrum katında yaşamaya başlar. Bu eve taşındıktan sonraki halini “Birden yazmaya başladım.” diye ifade eder.
Bodrum katında yaşadığı tüm zorlukları anlatır şiirlerinde. Bir söyleşide “Rutubete dayanıldığı sürece şiir yazmak için çok iyi yerler.” diye bahseder bodrum katından.
Didem Madak, bu dönemde çok yalnız kalır. Kardeşi Işıl, sadece süt ve çikolata yiyerek ayakta durduğunu, hayattan memnun olmadığını, hiçbir şeyin istediği gibi gitmediğini anlattığını söyler.
Didem Madak, üç yıl boyunca kaçar sevdiklerinden. Yakın arkadaşı Müjde Bilir bir röportajda onun kaçışını şöyle anlatıyor: “Didem beni bir akşam aradı ve annesini özlediğini anlattı. Taksiye binip bana gelmesi için ikna ettim. Geldiğinde mahcup ve çekingendi. Anne şefkatine duyduğu özlem derinden belli oluyordu. ‘Çok mutsuzum’ dedi. Ertesi gün buluşmak için sözleştik. Ancak Didem gelmedi. Didem’in evine gittiğimde duvara iliştirilmiş bir not buldum. ‘Sevgili Müjde, Maviş Anne içimden hiçbir şey söylemeden gitmek geldi. Seni seviyorum. Dün gecenin şiiri zaten yazılmıştı, ben sadece kaleme alacağım.’”
Müjde Bilir için yazdığı şiirde şöyledir;
“İki kendim varmış maviş anne
Biri benmişim biri mutsuz
Ben ölürsem maviş anne, mutsuz için dünyanın bütün sabahlarına bir bilet al.
Ben ölürsem mutsuza iyi bak! “
“Kadınlık kimliğimden sıyrıldım”
Sonraki üç yıl boyunca Madak’tan haber alınamaz. Sadece kardeşi Işıl’ın yanına gider ara sıra. Gidişlerinden birinde Işıl’ı çok şaşırtır. Örtünmüş olarak çıkar karşısına.
“Örtündüm ben… Her şeye karşı… Kadın kimliğimden de sıyrıldım. Bu beni rahatlattı.” der.
Didem Madak, bu dönemde tasavvufla ilgilenir. Kardeşi Işıl Madak’ın bu dönemiyle ilgili “Çok umutsuzdu. Kapanarak bu durumdan bir çıkış yolu bulacağını umdu. Ablam o dönemden inanarak kurtuldu. Yoksa kayıp gidecekti. Hukuk Fakültesi’ni de bu dönemde bitirebildi.” der.
Bu durumu da şiirlerinde şöyle anlatıyor şair:
“Allah benim çaresizliğimdi, artık konuşabileceğim kimsem kalmadığı için konuştuğumdu.”
Çok şey yaşadığı bu dönemi “Ah’lar Ağacı” şiiriyle anlatır:
“Ben acılarımın başını
Evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi? Ben işte istedim bayım.”
Bu dönemde kardeşi Işıl, ‘İnkılap Kitapevi 2000 Şiir Ödülü’ yarışmasından bahseder.
Didem Madak bununla ilgilenmeyince kendisi bütün şiirlerini toplayarak yarışmaya gönderir. Üstünden bir süre geçtikten sonra “Grapon Kağıtları” dosyasının yarışmayı kazandığı haberi gelir.
Didem Madak, bu süreçte internette şair ve avukat olan biriyle tanışır. Şair olmasından çok etkilenerek bu adamla buluşur. Günün sonunda genç adam bir şiir yazmalarını teklif eder. Adam, ikinci buluşmada kendi şiirini okur. Sıra ona geldiğinde ise Didem şu şiiri okur;
“Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum…
Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
Limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!”
“Kadın kimliğine geri dönüş”
Ödül töreni için İstanbul’a giden Madak, yarışma öncesinde örtüsünü çıkarır. Bu bir nevi onun tabiriyle “kadın kimliğine geri dönüş” sayılabilir.
Didem Madak, ödülünü aldıktan sonra İstanbul’da yaşamaya başlar. Bir süre sonra eşi Timur ile evlenir ve 3 yıl sonra kızı Füsun’u dünyaya getirir.
Kızının doğumundan sonra şiir yazamayan Madak tıpkı annesi gibi kansere yakalanır. 24 Temmuz 2011’de yani 41 yaşında kolon kanseri nedeniyle yaşamını yitirir.
Didem Madak’ın ödül töreni sırasında tanıştığı arkadaşı Şükran Yücel’e gönderdiği e-postadaki metin şöyledir:
“Canım Kızım Sana mektup yazacağım. Çünkü artık başka bir şey yazamıyorum. Bu konuda pek de dertli değilim doğrusunu istersen. Sen bana belki bugüne kadar yazdığımdan başka türlü bir yazı yazmayı öğretirsin. Kendimi bir sonbahar ağacı gibi hissediyorum. Mutlu bir sonbahar ağacıyım ben. Yere düşen yapraklarımı eğilip topluyorum. Saçıma tutuyorum. Bakın yakışmış mı diye soruyorum. Sonra yaprakları havaya savuruyorum. Ben iki kişilik bir kabilenin me isimli kölesiyim. Çünkü sen acıktığında me diye ağlıyorsun ve bu ismimi seviyorum reis! Canım kızım, cehaletimden şair oldum…
Annesizlikten.
Sen sakın şair olma!”
“Anlatarak bitiriyorum hayatımı
Bilmiyorum başka nasıl bitirilir bir hayat.
Bir çiçek çizdim bu akşam avucuma,
İsmini her şey koydum.
Simli ojeler sürdüm yanlızlıktan sıkıldığımdan,
Müsveddesi gibi şimdi tırnaklarım,
Yıldızlı bir gecenin”
Kaynak:Enson haber Biyografi
27 Ekim’de yayımlanan Resmi Gazetenin bildirisi üzerine 39 ilin valisi değişti. Gaziantep Valisi Ali Yerlikaya ise, İstanbul Valiliği’ne atandı.
Yerlikaya’ya yeni görev yerinde de başarılarının devamını diliyoruz…
Ali Yerlikaya, 11 Ekim 1968’de Konya’da dünyaya geldi. Liseden mezun olana kadar doğduğu şehirde kalan Yerlikaya, yükseköğrenimi için ayrıldı. 1989’da İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu.
Üniversitede aldığı eğitimin büyük katkısı ile siyasi yaşama bağlılığı da artmıştı. Şimdi onu uzun soluklu bir iş hayatı bekliyordu…
Başarılı bir grafik seyredecek iş hayatına bir de mutlu bir evlilik ve 4 çocuk katacaktı…
Yerlikaya, mezuniyetinin üzerinden 1 yıl geçmişti ki, İçişleri Bakanlığı Kaymakam Adaylığı görevine başladı. Bu onu daha yüksek sıçrayışlara taşıyacak ilk adımdı.
Buranın ardından 1993’te Kayseri’nin Felahiye İlçesi Kaymakamlığı’na atandı. Burayı ise, sırasıyla Erzin (Hatay), Derabucak (Konya), Hilvan (Şanlıurfa) ve Sarıkaya (Yozgat) ilçelerinde Kaymakamlık göreviyle bulundu.
29 Mayıs 2003’te İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşavirliği’ne atanan Yerlikaya, 9 Şubat 2004’te ise, Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’ne atandı.
Yerlikaya, ayrıca Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası’nda da (TÜHİS), Yönetim Kurulu Üyesi olarak bulundu.
Çeşitli ilçelerde yürüttüğü Kaymakamlık görevinden sonra Yerlikaya, 13 Aralık 2007’de Şırnak Valisi oldu. Buradaki görevi 17 Mayıs 2010’a kadar devam etti. 23 Mayıs 2010 ile 9 Ağustos 2012 arasında Ağrı Valisi olarak görevini yürüten Yerlikaya; 17 Ağustos 2012 – 3 Mart 2015 tarihleri arasında da Tekirdağ Valisi idi.
16 Şubat 2015’te 2015/7295 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile de Gaziantep Valiliği’ne atanan Yerlikaya görevini sürdürüyordu…
Başkan Erdoğan’ın imzası dahilinde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere toplamda 39 ilin valisinde değişikliğe gidildi. 21 ilin valisi ise, Mülkiye Başmüfettişliği görevine getirildi. 27 Ekim 2018’de sabah saatlerinde Resmi Gazetede yayımlanan Valiler Kararnamesi’nde Ali Yerlikaya’nın da İstanbul’a atandığı duyuruldu.
Kendisine yeni şehrinde başarılar diliyoruz…
Damla Karakuş
[email protected]
Biyografisini okumak istediğiniz kişileri lütfen bizimle paylaşın.
Instagram: biyografivekitap
Kaynak:Enson haber Biyografi
Müziğe ilgisi kilise korolarında şarkı söylerken başladı. Lisede arkadaşlarıyla adı ‘Black Stones’ olan ilk grubunu kurdu.
70’li yıllarda ‘İstanbul Gençlik Orkestrası’nda çalışırken adı orkestra şefi ve aranjör olarak duyulmaya başladı.
Eurovision yolculuğumuzda da birçok katkısı oldu. 1975’te yarışmaya katılan orkestranın basçısıydı, finallere katılan birçok şarkının da aranjörlüğünü yaptı.
Modern Folk Üçlüsü’nün 1978 yılında Seul’de yapılan bir yarışmada Onno Tunç’un ‘Dostluğa Davet’ şarkısıyla iyi bir derece almasıyla adı daha da duyuldu.
Bülent Ortaçgil’in Benimle Oynar mısın? (1974), Okay Temiz’in Zikir (1981), MFÖ’nün Ele Güne Karşı Yapayalnız (1984), Sezen Aksu’nun Gülümse (1991), Mustafa Sandal’ın Suç Bende (1991) albümlerinde bas gitar çalan Onno Tunç Tanju Okan, Ali Kocatepe, Hümeyra, Nükhet Duru, Nilüfer, Atilla Atasoy, Zuhal Olcay, Timur Selçuk, Ayşegül Aldinç, Levent Yüksel gibi birçok ünlü sanatçıyla da çalıştı. Ayrıca Aah Belinda (1986) ve Rumuz Goncagül (1987) filmlerinin müziklerini de yaptı.
14 Ocak 1996 tarihinde özel uçağıyla Bursa’dan İstanbul’a giderken uçağının Yalova’nın Armutlu ilçesi’ne bağlı Selimiye Köyü’ne yaklaşık beş kilometre uzaklıktaki Kaz Dağı’nda düşmesi sonucu kendisi ve arkadaşı Hasan Kınık vefat etti.
Üzerinde Onno Tunç adının ve yanında metal bir levha üzerine kazada ölen Hasan Kınık ile arama çalışmaları sırasında donarak yaşamlarını yitiren Cem Emrah Çelebi ve Selçuk Olcay’ın adlarının yazılı olduğu bir anıt yaptırıldı.
Anıtın açılış töreninde, Onno Tunç’un en sevdiği ‘Naturel Boy’ adlı İngilizce şarkıyı seslendiren Fatih Erkoç’a, Atilla Özdemiroğlu da kemanla eşlik etti.
Yalova Belediyesi’nin, Toprak Seramik ve Elegance Otel’in sponsorluğunda Kaz Dağı’nda yaptırdığı granit anıt, gündüz topladığı güneş enerjisini karanlıkta yansıtması sayesinde gece görülme özelliğine sahip bulunuyor.
Vefatından sonra ‘Onno Tunç Beste Yarışması’ düzenlenmeye başlandı. 2007 yılında Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Nilüfer, Ceza, Hüsnü Şenlendirici, Levent Yüksel, Aşkın Nur Yengi, Aylin Aslım, Emre Altuğ, Şebnem Ferah, Mor ve Ötesi, Sertab Erener, Nükhet Duru’nun katılımıyla on üç şarkılık ‘Onno Tunç Şarkıları’ albümü çıktı.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Rum asıllı Lefter Küçükandonyadis, 22 Aralık 1925’te Büyükada’da dünyaya geldi. Futbola da 1941 yılında Taksim Spor Kulübü’nde başladı. Taksim Kulübü yöneticileri Lefter’e lisans çıkartabilmek için 1941’de mahkeme kararıyla yaşını büyüttü.
2 yıl Taksim Spor formasını terlettikten sonra 1943’te askere gitti. 4 yıl süren askerlikten sonra 1947’de İstanbul’a döndü. İşte bu yıl ‘birbirine en çok yakışan iki isim’ buluştu: Fenerbahçe ve Lefter Küçükandonyadis.
VER LEFTER’E YAZSIN DEFTERE
1947 yılından 1964’e kadar Fenerbahçe forması giydi ve ‘sarı-lacivert çubuklunun’ en büyük efsanelerinden biri oldu. Belki de ‘Fenerbahçe’ denince akla gelen ilk isim oydu. İstanbul Ligi’nde 1953-54 sezonunda gol kralı oldu. 1951-1952’de İtalya’da Fiorentina, 1952-1953’te Fransa’da Nice’te oynadı.
Yurt dışına çıkan ilk Türk futbolcu unvanını oldu.Golcülüğünden ötürü, uğruna, günümüze kadar gelen bir slogan üretildi: “Ver Lefter’e yazsın deftere…” Ayrıca zor saha şartlarında gösterdiği ustalıktan ötürü Ordinaryüs lakabını aldı. 1964’te Yunanistan’da, İstanbul’dan Atina’ya giden Rumların takımı olan AEK’e transfer oldu. Burada 5 maçta oynadı.
İstanbul Ligi’nde 2, Türkiye Ligi’nde ise 3 kez şampiyonluk yaşadı. Kariyerinde toplam 832 gol attı. 16 yıllık Fenerbahçe kariyerinde ise 615 maçta 423 gol kaydetti. Türkiye’de kulübü tarafından jübilesi yapılan ilk futbolcu oldu.
MADALYA ALAN İLK FUTBOLCU
Yunanistan’ın, milli takımlarında para karşılığında oynama teklifini geri çeviren Lefter, futbol yaşamında toplam 50 kez milli formayı giydi (46 kez A, 1 kez B, 3 kez 21 yaş altı). 1954 FIFA Dünya Kupası’nda forma giyen Lefter turnuvada 2 de gol attı. Türk futbolunda 50. milli maç altın madalyasını alan ilk futbolcu oldu.
Milli takım formasıyla attığı 21 golle en çok gol atan milli oyuncu unvanını uzun yıllar elinde tuttu, 9 kez de milli takım kaptanı olarak sahaya çıktı. Fenerbahçe formasıyla 615 maç oynadı, 423 gol attı. Futbolu bıraktıktan sonra Egaleo, Samsunspor, Orduspor, Mersin İdman Yurdu ve Boluspor’u çalıştırdı.
BİR DEVİR KAPANDI
Lefter Küçükandonyadis’i, onu izleyenlerin anlatımına göre bu kadar satıra sığdırmak yetersiz kalır. Ordinaryüs’ün vefatıyla Türk futbolunda bir devir kapandı.
2004 yılında Brezilya’dan Türkiye’ye gelen bir diğer Fenerbahçe efsanesi Alex ile FB TV için buluşmuştu. O buluşmada duygusal anlar yaşanmıştı. Ama bu akşam saatlerinde Amerikan Hastanesi’nden cennete uçtu… Umarız orada Eylül 1991’den beri onu bekleyen Galatasaraylı ‘can arkadaşı’ Metin Oktay ile buluşmuştur.
Türk futbolunun büyük kaybı.Fenerbahçe ve Milli Takım’ın efsanevi futbolcusu Lefter Küçükandonyadis (87) zatürre nedeniyle tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi’nde 13 Ocak 2012 günü yaşamını yitirdi.
Kaynak:Enson haber Biyografi
(4 Ekim 1895; Bakü – 7 Kasım 1944; Sugamo Hapishanesi, Tokyo)
Casuslar arasında en başarılıları arasında gösterilir. Casus kod adı Ramsay’dır. Almanya’da ve Japonya’da gazeteci olarak çalışmıştır.
1941’de Tokyo’da yakalanan Sorge, 1944’teki idamına kadar SSCB ile olan bağlantısını reddetse de SSCB ancak 1964 yılında Sorge’u kahraman olarak tanımıştır.
Çarlık Rusyasında Azerbaycan Bakü’de doğar. Burada çalışan Alman maden mühendisi babası Adolf Sorge’un dokuz çocuğundan en küçüğüdür. Annesi Rus Nina Semionova Kobieleva’dır. Babasının Kafkas Petrol Şirketiyle olan sözleşmesi bitince aile Almanya’ya döner. Kafkasya’da doğmuş olmak ve sonradan Berlin’e dönmek küçük Richard’ı çok etkilemiştir. Kozmopolit bir aile ortamı olan Sorge ailesi Berlin’deki ortalama burjuva ailelerinden farklıdır. Richard’ın büyük amcası Friedrich Adolf Sorge, Karl Marx ve Friedrich Engels’in dostudur.
Ekim 1914’de I. Dünya Savaşı çıkınca gönüllü olarak orduya yazılır. Topçu birliğine gönderilen Sorge, Batı cephesinde Mart 1916’da şarapnel yüzünden ağır yaralanır. Üç parmağı kesilir ve iki ayağı da kırılır, bu yaralar yüzünden hayatının sonuna dek topallayacaktır. Rütbesi onbaşıya çıkartılır ve Demir Haç nişanıyla ödüllendirilerek ordudan terhis edilir. Nekahat döneminde Marx’ın eserlerini okuyacak ve komünist ideolojiyi benimseyecektir.
Savaşın sonuna kadar Berlin, Kiel ve Hamburg Üniversitelerinde ekonomi eğitimi alır. Ağustos 1919’da Hamburg Üniversitesinde Siyaset Bilimcisi olarak mezun olur. Alman Komünist Partisine üye olur. Siyasi fikirleri yüzünden girdiği işlerden atılır. Moskova’ya gider ve Komintern için çalışmaya başlar.
1930 yılında Sorge Şangay’a gider, buradaki amacı istihbarat sağlamak ve devrime yardım etmektir. Resmi olarak Alman gazetesi Frankfurter Zeitung muhabiridir. Max Clausen adlı diğer bir casusla temasa geçer. Buradayken Japon gazeteci Hotsumi Ozaki ile tanışır. Japon gazeteci daha sonra Sorge’un kurduğu şebekeye katılmayı kabul edecektir. Çin’de çeşitli yerleri gezerek komünistlerle temasa geçer. 1932 Aralık ayında Moskova’ya çağrılır.
Mayıs 1933’de Sovyetler Birliği, Sorge’u Japonya’da bir casus şebekesi kurmakla görevlendirir. Görevi gizlemek için önce Ramsay adıyla Berlin’e gönderilir. Burada eski ilişkilerini sağlamlaştıracak ve Japonya’ya Alman gazeteci kimliğiyle girecektir. Berlin’de tekrar Nazi Partisine sık gitmeye başlar ve parti içinde yükselir. Sarhoşken ağzından bildiklerini kaçırmaktan korktuğundan içkiyi bırakacaktır. Sorge 6 Eylül 1933 tarihinde Yokohama’ya gelir. Yeraltındaki Japonya Komünist Partisi veya Tokyo’daki Sovyetler Birliği Elçiliğiyle hiçbir koşulda temasa geçmemesi tembihlenir.
Şebekesinde Kızılorduda subay ve radyo operatörü Max Gottfried Friedrich Clausen, Hotsumi Ozaki ve iki Komintern casusu Branko Vukelic Fransız magazin muhabiri ve Japon gazeteci Miyagi Yotoku bulunmaktadır. 1933-34 arasında Sorge Japonya’da NKVD için bir casus şebekesi kurmuştur. Şebekedekiler hükümete yakın isimlerden Japon dış siyasetiyle ilgil ayrıntılı bilgiler almaktaydılar. Ona bağlı casuslardan Hotsumi Ozaki başbakan Fumimaro Konoe ile yakın bir ilişki geliştirecek ve çok gizli bazı belgelere ulaşabilecektir.
O sırada Almanya’nın içerisinde istihbarat sağlamak çok zordur. Sorge’dan Almanya ile ilgili istihbaratı Japonya üzerinden sağlaması istenir. Resmi olarak Nazi Partisi üyesi olan Sorge, Tokyo’daki Alman Büyükelçiliğine girecek ve elçi Eugen Ott ile yakınlık sağlayacaktır. Elçilikten önemli bilgiler sağlayacak hatta elçinin eşiyle de flört edecektir.
Sorge Kızılorduya özellikle Anti-Komintern Paktı ile ilgili değerli bilgiler sağlar. Pearl Harbor Saldırısını önceden haber verir. 1941 yılında ise Moskova’ya Nazilerin Sovyetlere saldıracağı tam tarihi verdiği idda edilir.
Moskova ise bu istihbarata mesafeli davranacaktır. (Almanya’daki Sovyet casus şebekesi Kızıl Orkestra da aynı tarihi bildirmiştir.) Sorge kendisine ulaşan bilgileri Alman Elçiliğinde askeri ataşe yardımcısı olan Yarbay Friedrich von Schol’dan alır.
14 Eylül 1941 günü ise gönderdiği mesajda Japonların aşağıdaki gelişmeler olmaksızın Sovyetler Birliğine saldırmayacağını bildirir.
Bu bilgi ışığında Uzakdoğudaki Sovyet birlikleri ana cepheye çekilebilmiştir.
Kwantung Ordusunun varlığı yüzünden yine de çok sayıda Sovyet birliği sınırda bulunmak durumundaydı. Nazi saldırılarının püskürtülmesi için bu bilgi çok değerli olmuştur. Bu açıdan bakıldığında Sorge’un şebekesi savaş sırasındaki en başarılı casusluk şebekesidir. Bununla ilgili bir plaket Sheremetyevo Havaalanı girişinde bulunmaktadır.
Sorge ve ekibini verdiği en önemli ikinci bilgi ise Stalingrad ile ilgilidir. Stalingrad Savaşı modern tarihin en kanlı ve en büyük savaşlarından birisi sayılmaktadır. Sorge Moskova’ya gönderdiği mesajda Naziler eğer şehri ele geçirirse Japonya’nın Uzakdoğudan saldırıya geçeceğini bildirmiştir.
Savaş ilerledikçe Sorge ve ekibi için mesajlarını iletmek çok daha tehlikeli hale gelmekteydi. Ancak her şeye rağmen mesajlarına devam eder. Ancak Japonlar Sovyetler Birliği ile tek yönlü radyo sinyal trafiğine bakarak bir casus örgütünün varlığından şüphelenmeye başlarlar.
Japon gizli servisi ise istihabarat toplamaya başlamıştır.14 Ekim 1941 günü Ozaki yakalanır ve sorguya alınır. Sorge, gizli servisin ensesinde olduğu uyarılarını dikkate alır ve Japon sevgilisiyle beraber ülkeyi terk etmeye karar verir. Ancak 18 Ekim 1941 günü Tokyo’da yakalanır.
İlk başta Japonlar Nazi Partisi üyeliği ve Almanya bağlarından ötürü Sorge’un Abwehr ajanı olduğunu düşünür. Ancak Abwehr böyle bir ajanlarının olmadığını söyleyince Sorge ağır sorgulamaya alınır.
İşkence altındayken bile Sovyetler Birliğiyle ilgili tüm ilişki iddialarını yalanlar. Sorge’un, Japon savaş esirleriyle değiş tokuşu söz konusu olmamış çünkü Sovyet hükümeti de onunla ilgili tüm bağlantı iddialarını yalanlamıştır.
Richard Sorge Japonlar tarafından 7 Kasım 1944 günü. (Ekim Devrimi’nin 26. yıldönümü) sabahleyin asılır. Aynı gün içinde asılan Hotsumi Ozaki savaş sırasında Japonya’da vatana ihanetten asılan tek Japon vatandaşıdır.
Sovyetler Birliği ise 1964 yılına kadar Sorge’a sahip çıkmamıştır. Bunun Stalin’in Nazi saldırısını bildiren Sorge’un verdiği istihbarata itibar etmediğinin ortaya çıkmaması için yapıldığını savunanlar vardır.
Ancak unutulmamalıdır ki çok nadiren devletler yakalanan ajanlarına sahip çıkar. Sorge’un annesi hâlâ Almanya’da yaşamaktadır. Sorge ise önce Sugamo Hapishanesi mezarlığına, sonra ise Tokyo’daki Fuchu Mezarlığına defnedilmiştir.
Sevgilisi Hanako Ishii mezarını ölünceye dek ziyaret etmiştir.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Naomi Campbell, 22 Mayıs 1970 tarihinde Londra, Streatham’da doğmuştur. Londra’da bir işçi sınıfı mahallesinde büyüdü. Annesi, Valerie Campbell Jamaika kökenli eski bir balettir.
Babasının annesi çinli olduğundan babası Jamaika-Çin melezidir. Naomi Campbell’e annesi 4 aylık hamile iken babası terk etmiş ve annesinin ikinci evliliğinden olan “Campbell” soyadını almıştır.
Annesinin İtalya’da çalıştığı yıllarda 10 yaşında Roma’da İtalia Conti Academy’ne kabul edildi ve bale eğitimi almaya başladı.
İngiltere’de Dunraven School ve Inner London Education Authority’ye devam etti.
7 Şubat 1978’de Bob Marley’in müzik videosunda oynadı.
15 yaşında Italia Conti Academy öğrencisi iken, Londra Covent Garden’de alışveriş yaparken Beth Boldt tarafından keşfedildi. Ağustos 1988’de Vogue dergisine kapak oldu.
Naomi dergiye kapak olan ilk siyahi kız olma özelliğini taşımaktadır. Michael Jackson’ın “İn The Closet” isimli müzik videosu ile üne kavuştu, bu klipte oynayan Naomi Campbell Michael Jackson sayesinde şöhretinin zirvesine çıkmıştır. Bundan başka Jay-Z , Prens , Usher , George Michael gibi sanatçıların müzik videolarında yer aldı.
1994 Babywoman adında bir müzik albümü çıkardı. 1995 yılında japon şarkıcı Toshi ile bir düet yaptı “La, La, La Love Song”şarkısı ile Japonya listelerinde zirveye yerleşti. 2001 yılında San Francisco’da ve daha sonra Londra’da “Vajina Monologları “ adlı tiyatro oyununda rol aldı. Birçok Tv. Dizisi ve sinema filmlerinde rol aldı.
2008 yılından bu yana Naomi Campbell, Rus sevgilisi Vladislav Doronin ile birlikte Rusya’nın başkenti Moskova’da inşa edilen uzay aracı şeklindeki evlerinde yaşamaktayken 2012 yılında ayrıldılar.
Naomi Campbell, gittiği her tatil beldesinden ev alıyor, Türkiye, Miami ve Jamaika’dan ev alan campell son olarak İbiza’dan ev aldı.
Naomi Campbell, daha önceleri boksör Mike Tyson, aktör Robert De Niro, aktör Leonardo DiCaprio, aktör Sylvester Stallone, aktör Robbie Williams , gitarist Adam Clayton, dansçı Joaquín Cortés, Formula yarış başkanı Flavio Briatore gibi meşhurlarla birliktelik yaşamıştır.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Sadri Alışık 5 Mart 1925 yılında İstanbul’da doğdu. Asıl adı Sadrettin olmasına rağmen, annesi Saffet hanım ve babası Rafet Kaptan onu hep Sadri diye çağırırlardı. Babası Kaptan olduğundan haftada biriki kez eve gelebiliyordu. Bu yüzden ailenin sorumluluğu ve idaresi anne Saffet Hanım’da idi. Sadri Alışık sekiz yaşındayken kız kardeşi Nevin dünyaya geldi.
Sadri Alışık’ın içindeki oyunculuk aşkı küçük yaşlarda kendini göstermeye başlamıştı. Arkadaşları bilye oynayıp, uçurtma uçururken, O piyesler hazırlayıp mahalle arkadaşlarına oyunlarını sunardı. Altı-yedi yaşlarındayken bir sünnet gecesinde Naşid Özcan Tiyatrosu’nu izledi. O günden sonra tiyatroya olan tutkusu başladı. Paşabahçe 39. İlkokulunda üçüncü sınıftayken “İstiklal Piyesi” adlı oyunda “Adalı Halil” rolünü aldı ki bu başroldü.
İlkokulu bittikten sonra ailenin isteği ile Cağaloğlu’na taşındılar. Orta okul ikinci sınıfta tiyatro aşkı tekrar başladı. Ancak okulda tiyatro yoktu.
Liseye İstanbul Erkek Lisesi’nde başladı. Lisenin yanısıra Cağaloğlu Halk Evi’nde tiyatroya gidiyordu. Liseyi bırakıp devam mecburiyeti olmadığından Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne kayıt oldu.
Yavaş yavaş, sahne, resim, tiyatro derken sinemaya adım attı ve ilk filmi Günahsızlar’ı 1945 yılında çevirdi. Şöhret basamaklarını hızla ilerleyen Sadri Alışık 1959 yılında çevirdiği Yalnızlar Rıhtımı adlı filmde otuz sekiz yıllık hayat arkadaşı Çolpan İlhan ile tanıştı. Evlendikten bir kaç sene sonra oğlu Kerem dünyaya geldi. Sinema yaşantısının yanı sıra, sahne gösterilerinde de çok başarılı oldu. İçkiyi çok seven Sadri Alışık, en iyi dostu Ayhan Işık’ın ölümünden sonra kendini iyice içkiye verdi. Karaciğer yetmezliğinden Amerika’ya giden Sadri Alışık Amerika’da yaşayan Türk doktoru Münci Kalayoğlu tarafından ameliyat edildi ve sağlığına kavuştu. Sanat yaşamını televizyonda devam ettirdi.
Sadri Alışık genellikle, değişen toplumsal değerler içinde güzelliğe tutkun, umutlu, yaşama sevinciyle dolu, dürüstlüğü ve doğruluğu özleyen insan tipini oynadı.
Sinemanın yanısıra şiir ve resimle de uğraşan Alışık, beş yüzün üzerinde filmde rol aldı. En son rolü ise Yengeç Sepeti adlı dizide baba rolüydü.
Sadri Alışık 18 Mart 1995 yılında vefat etti.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Muhyi’ddin Arabi 17 Ramazan 560 (1165) tarihinde Endülüs’ün Mürsiye şehrinde doğdu. Sekiz yaşında babasıyla beraber İşbiliye (bugünkü Sevilla)- ya geldi. Henüz çocuk denecek yaşta kendisiyle görüşen İbn Rüşd, onunla görüştüğünden son derece memnun kalmıştı. Birçok şeyhlerden istifade eden İbnu’l-Arabi’nin ilk şeyhi, okuması yazması olmayan fakat maneviyatta çok ileri mertebelere yükselmiş olan Ebu Ca’fer al-‘Uryani’ dir. Bundan başka 55 şeyhten feyiz almıştır.
Arabi 590 (1194) yılında seyahate başlamış, Tunus’a gelmiş 591 (1195) te Fas’a geçmiştir. 595 (1199) da Kurtuba’da İbn Rüşd’ün cenaze merasiminde hazır bulunmuş, 597 (1201) de Mağrib şehirlerinde gezmiş, ertesi yıl hac gayesi ile Mısır’a gelmiş, Kahire’de Takiyyu’d-din Abdurrahman’ın elinden Hızır’ın hırkasını giymişitir. Mısır’dan Kudüs’e geçmiş buradan da yaya olarak Mekke’ye varmış, 598 (1202) yılı hac farizasına yetişmiştir. İki yıl Mekke’de kalmıştır.
601 yılı hac mevsimi sonunda Anadolu hacılarının daveti üzerine onlarla birlikte Bağdad üzerinden Anadolu’ya gelmiştir. Malatya’da hacdan beraber geldiği Mecdu’d-din İshak’ın evinde kalan İbnu’l-Arabi, onunla beraber Konya’ya gitmiştir. Daha sonra Bağdad’a uğrayıp 602 (1205) te Kudüs civarında, 12 Şaban 603 (22 Mart 1207) de Mısır’da, 604 (1208) de Mekke’de bulunmuştur. 606 (1209) da Konya’da Risaletu’l-Envar’ı yazmıştır. İki yıl sonra 608’de Bağdat ve Halep’te bulunmuştur. 612 (1215) de Konya Aksaray’a gelmiş, aynı yılın Ramazan ayında Sivas’ta bulunmuştur. Daha sonra Malatya’ya gelmiştir. Burada dostu Mecdu’d-din İshak’ın oğlu Sadreddin Konevi’yi yetiştirmeye başlamıştır. Oğlu Sadu’d-din Muhammed 618 de burada doğmuştur. Nihayet 627 yılında Şam’a yerleşmiştir.638 (16 Ekim 1240) tarihinde 78 yaşında iken vefat etmiş, Kasiyun Dağı eteğinde bulunan türbesine defnedilmiştir.
Kaynak:Enson haber Biyografi
1254 yılında Venedik’te dünyaya gelen Marco Polo yaptığı geziler ile yalnızca denizcilik tarihine değil, insanlık tarihine de damgasını vurmuş kaşiflerden biridir. Venedikli bir tüccarın oğlu olan Marco Polo’nun aslında Macar asıllı bir aileye sahip olduğuna dair de söylentiler bulunmaktadır. Babasının bir ticaret adamı olması nedeniyle tüm çocukluğu Akdeniz ve Karadeniz’de seyahat eden gemilerde geçen Polo, babasıyla birlikte birçok sahil kentine gitme fırsatı yakalamıştır. Babası ile amcası Papa 9. Gregorius tarafından Kubilay Han’a mektup iletmekle görevlendirildiğinde henüz 17 yaşında olan Marco Polo, amcası ve babasıyla birlikte mektubu iletmek üzere Pekin’e gitti. Marco Polo’nun kaşif yanı babası ve amcası ile çıktığı bu yolculukta gelişmiştir.
Papa tarafından verilen görev nedeniyle amcası ve babası ile birlikte neredeyse tüm Mezopotamya’yı dolaşan Polo, Pamir Dağları ve İran’a uğramıştır. Türkistan ve Gobi Çölü gibi bölgeleri de gezen ünlü kaşif yolculuğun son noktası olan Pekin’e ulaştığında aradan 2,5 yıl geçmiştir. Sonraki yıllar boyunca Orta Asya’yı karış karış gezen Marco Polo birçok coğrafi ve tarihi araştırmaya da imza atmıştır. Etnografya alanında yaptığı çalışmalar günümüze dek ulaşmış ve böylece insanlık tarihine büyük yarar sağlamıştır. 1292 yılında 38 yaşındayken İran Şahı ile evlenmek üzere bir prenses götürme görevi alan Marco Polo, bu göreve de tıpkı Pekin yolculuğunda olduğu gibi babası ve amcası ile birlikte gitmiştir.
14 gemi ve yaklaşık olarak 600 kişilik mürettebat ile yola çıkan Marco Polo, 18 ay boyunca denizde kaldı ve yolculuk sandığından çok daha zorlu bir sınav oldu. Dekkan Yarımadası’ndan dolaşarak İran’a ulaştıklarında 600 kişiden geriye yalnızca 20 kişi kalmıştı. 1295 yılında yeniden Venedik’e dönen Marco Polo baba mesleği olan ticaret ile ilgilenmeye başladı. Ticaret ile uğraşmaya başladıktan kısa süre sonra patlak veren Cuzzolo Savaşı, Marco Polo’nun da aralarında bulunduğu birçok Cenevizlinin esir düşmesine neden oldu. 13. yüzyılın sonralarında gerçekleşen bu olay ile birlikte, esir düşen Marco Polo, yakın arkadaşı olan Rusticheollo Pisa’ya anılarını yazdırmaya başladı. 2. Milione adını taşıyan bu kitap, günümüzde Marco Polo’nun geride bıraktığı en önemli eser olarak kabul edilmektedir.
Marco Polo yakın dostu Pisa’ya yazdırdığı anılarında yaptığı yolculuklarda başından geçenleri anlattı. Önemli pek çok coğrafi bilginin bulunduğu 2. Milione eseri ile kendinden sonraki denizcilere çok önemli bir kaynak bırakan Marco Polo, ayrıca gezdiği bölgelerin sosyolojik yapılarına dair de birçok bilgi vermiştir. Etnolojik incelemelerin de bulunduğu bu kitap kendinden sonra pek çok dile çevrilmiş ve Marco Polo’nun Afrika’dan Uzak Doğu’ya kadar tanınmasını sağlamıştır.
Kaynak:Enson haber Biyografi
1990’da Türkiye güzeli seçildikten sonra televizyonculuğa adım atan Ateş, 1992’de star Haber’i sunmaya başladı.
Bir süre Reha Muhtar’ın ekibinde çalışan Ateş, 1995’te Kana D Ana Haber’i sundu. 1996 yılında TGRT’ye geçen Jülide Ateş, 2007’de kanalın satılma sürecine kadar da buradaki görevini sürdürdü.
Daha sonra da Star TV’de bir süre Sabah programı sunan Ateş, NTV’ye 2012 yılında transfer olmuştu.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Asıl adı Kemal Sadık Göğceli olan Yaşar Kemal, 1923 yılında Adana’nın Osmaniye İlçesi’ne bağlı Hemite Köyü’nde doğdu.
Henüz ortaokul sıralarındayken halk yazınına duyduğu ilgi, onu folklor derlemeleri yapmaya yöneltti. O dönemde şiirleri, Adana Halkevi’nin yayını olan “Görüşler Dergisi” nde yayımlandı. Ortaokulun son sınıfındayken okulu bırakmak zorunda kalarak; ırgatlık, amelebaşılık, pirinç tarlalarında su bekçiliği, arzuhalcilik, öğretmenlik, kütüphane memurluğu gibi işlerde çalıştı.
Bu arada Ülke, Kovan, Millet, Beşpınar Dergilerinde, şiirleri görüldü. 1951 yılında İstanbul’a yerleşerek, Cumhuriyet Gazetesi’nde fıkra ile röportaj yazarlığı yapmaya başladı. “Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün” başlıklı röportajıyla, Gazeteciler Cemiyeti Özel Başarı Armağanı’nı kazandı.
O yıllarda öyküleriyle de ilgi çeken sanatçının, 1952 yılında “Sarı Sıcak” adlı öykü kitabı yayımlandı. İlk romanı “İnce Memed” 1955 yılında çıktı. 1955-1984 yılları arasında öykü, roman, röportaj ile makalelerinden oluşan 33 kitabı yayımlandı. Yaşar Kemal, ilk romanı “İnce Memed” ile 1955 yılında Varlık Roman Armağanı’nı kazandı. 1974 yılında “Demirciler Çarşısı Cinayeti” adlı yapıtı, Madaralı Roman Ödülü’nü aldı. “Yer Demir Gök Bakır” Fransa’da 1977 yılında, Edebiyat Eleştirmenleri Sendikası tarafından yılın en iyi yabancı romanı seçildi. “Binboğalar Efsanesi”, 1979 yaz dönemi için Büyük Edebiyat Jürisi tarafından seçilen kitaplar arasında yer aldı.
1982 yılında uluslararası Del Duca Ödülü’ne layık görülen Yaşar Kemal, 1984 yılında Fransa’ nın Légion D’Honneur Nişanı’nı aldı. Yapıtlarında; Torosları, Çukurova’yı, Çukurova insanının acı yaşamını, ezilişini, sömürülüşünü, kan davasını, ağalık ile toprak sorununu,çarpıcı bir biçimde ortaya koyan yazarın eşsiz betimlemeleri, eserlerinin en önemli özelliğidir. 29 dilde yayımlanmış olan kitaplarıyla, dünya yazınında çok önemli bir yeri vardır.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Çağan Irmak, 4 Nisan 1970 tarihinde İzmir’de dünyaya geldi. Çocukluğunu Seferihisar’da geçirdi. İlk ve orta derecede eğitimini burada tamamladıktan sonra Ege Üniversitesi Radyo-TV Bölümü’nü okudu.
Öğrencilik yıllarında çektiği “Masal” ve “Kurban” adlı kısa filmleriyle “Sedat Simavi Ödülü”ne layık görüldü. 1992 yılında üniversiteden mezun olduktan sonra Orhan Oğuz, Filiz Kaynak gibi yönetmenlerin yardımcılığını yaptı. Bu Irmak’ın uzun metrajlı filmleri için bir ön hazırlık oldu.
“Şaşıfelek Çıkmazı”, Çağan Irmak’ın televizyon dizilerine başladığı yapım oldu. Dizinin 2001 yılında devam eden bölümlerini de Çağan Irmak yönetti. Aynı yıl, “Bir Aşk Hikâyesi” adlı televizyon filminin senaryosunu yazdı.
“Mahallenin Muhtarları, Asmalı Konak ve Çemberimde Gül Oya” gibi televizyon dizisiyle kendini tanıttı ve sevdirdi. Dizileri, isminin tüm Türkiye’de duyulmasını sağladı. 1980’li yılların karışık, gergin ve politik haliyle, 2000’li yıllardaki kuşağın yaşadıklarını anlatan dizileri büyük ilgi gördü.
“Bana Old And Wise’ı Çal” adlı kısa filmi çok beğenilirken, genç yönetmene “İFSAK”ın düzenlediği kısa film yarışmasında birincilik ödülünü kazandırdı. 1999 yılında “Günaydın İstanbul Kardeş” adlı filmin yönetmenliğini yaptı.
Çağan Irmak’ın sinema için çektiği ilk film 2001 tarihini taşıyan “Bana Şans Dile” oldu. Dram türündeki film 2002’de çekimlerine başlayacağı “Asmalı Konak”ın yönetmen koltuğunda oturmasını sağladı.
Başarılı televizyon dizilerinden sonra sinemaya yöneldi. Irmak, 2005 yılında “Babam ve Oğlum”, 2007 yılında “Ulak” ve 2008 yılında “Issız Adam” adlı filmlerini yönetti. Babam ve Oğlum ve Issız Adam filmleri olumlu eleştiriler aldılar. Hatta Babam ve Oğlum, SİYAD Sinema Ödülleri töreninde “En İyi Yönetmen”, “En İyi Senaryo” ve “En iyi Film” ödüllerini aldı.
-Unutursam Fısılda
-Tamam Mıyız? (2013)
-Dedemin İnsanları (2011)
-Prensesin Uykusu (2010)
-Karanlıktakiler (2009)
-Issız Adam (2008)
-Ulak (2007)
-Babam ve Oğlum (2005)
-Mustafa Hakkında Herşey (2003)
-Bana Şans Dile (2001)
-Masal
-Kurban
-Düşlerimdeki Atatürk (2008)
-Bana Old and Wise’ı Çal (1998)
–Çalıkuşu
-Keşanlı Ali Destanı (2011)
-Kabuslar Evi (2006)
-Çemberimde Gül Oya (2004-2005)
-Asmalı Konak (2002-2004)
-Şaşıfelek Çıkmazı (2001)
Kaynak:Enson haber Biyografi