Etiket: kimya

Mario Molina Hayatı

Doğum tarihi: 19 Mart 1943, Mexico City, Meksika
Uyruğu: Meksika
Önemli Çalışması: Kloroflorokarbon (CFC) gazların dünyanın ozon tabakası için oluşturduğu tehdit üzerine çalışma
Ödülleri: Çevresel Başarı Tyler Ödülü (1983), NASA Olağanüstü Bilimsel Başarı Madalyası (1989), Nobel Kimya Ödülü (1995)

Hemen hemen herkes kloroflorokarbon gazlarının (CFC), çevremiz için kötü olduğunu bilir. Çoğu hükümet ozon tabakasını korumak için daha düşük CFC emisyonları elde etmeye çalışıyor. Dünya ilk kez, CFC’leri ve ozon tabakası üzerindeki etkilerini, bilim adamları Mario Molina ve Sherwood Rowland’ın 1978’de bulgularını yayınladıkları zaman duydu. Bu daha sonra Antarktika üzerindeki ozon deliğinin keşfine yol açtı. Keşif, iki bilim adamına ve 1995 Nobel Kimya Ödülünü kazandırdı. Böylece Mario Molina, Kimyada Nobel Ödülü kazanan ilk Meksika doğumlu bilim adamı oldu.

Mario Molina, 19 Mart 1943’te Mexico City’de doğdu. Babası Roberto Molina Pasquel, bir avukat ve bir diplomattı. Ülkenin Avustralya Büyükelçisi olarak, Filipinler ve Etiyopya’da görev yaptı.

Mario ilkokul eğitimini Mexico City’de tamamlandı. Lise çağından önce bile bilim, Mario’yu büyülerdi, mikroskop gibi bilimsel aygıtlarla deney yapmaktan büyük zevk alırdı.

Mario, evindeki bir tuvaleti bir laboratuvara dönüştürdü ve burada çok fazla zaman harcayarak kimyasal deneyler yaptı. Teyzesi Esther Molina da bir kimyacıydı ve genç Mario’nun kimyaya olan ilgisini çabucak fark etti. Ayrıca, sınıfının çok ötesindeki kimya deneylerini gerçekleştirmesine de yardımcı oldu.

11 yaşındayken Mario, İsviçre’de bir yatılı okula gönderildi. Kemanın becerisi müzik kariyeri yapmasını sağlayabilecekken, kimyaya olan hayranlığı ağır bastı ve araştırma kimyacısı olmaya karar verdi.

1960 yılında Meksika Ulusal Özerk Üniversitesi (UNAM) kimya mühendisliği programına kaydoldu. Lisans eğitimini tamamladıktan sonra doktorasını yapmaya karar verdi. Almanya ve Paris de dahil olmak üzere birçok farklı yere gittikten sonra Meksika’ya döndü ve UNAM’da Yardımcı Doçent oldu. 1968’de Berkeley için ayrıldı ve California Üniversitesi’nde fiziksel kimya alanında yüksek lisans eğitimi aldı.

Berkeley’de bilimin insan yaşamı ve toplum üzerindeki etkisine karşı, ilk ciddi bakışını kazandı. İnsanlığın yararı için değil, silahların geliştirilmesi gibi yıkıcı amaçlar uğruna araştırmalar yapılmasından ötürü üzgündü. Molina, topluma faydalı olacak projeler üzerinde çalışmak istediğine karar verdi. Doktora programını tamamladı. 1972’de, Berkeley’de bir yıl daha araştırma çalışmalarına devam etti.

Molina, 1973’te, Irvine, California’ya taşındı. Profesör Sherwood Rowland’in grubuna doktora sonrası araştırma görevlisi olarak katıldı. Burada CFC’lerle ilgili araştırmasına başladı. CFC’ler, soğutucu maddeler ve kimyasal iticiler olarak yaygın olarak kullanılan bir grup inert kimyasallardır. CFC’lerin o dönem çevreye zararsız olduğu düşünülse de, atmosferde birikmeye devam etmekteydiler. Bu birikmenin sonuçları bilinmiyordu.

Sherwood ve Molina, CFC’lerin üst atmosfere sürüklendiğini ve nihayetinde güneş radyasyonu tarafından yok edildiğini keşfetti. Bu süreçte, ozon tabakasını hızla tahrip eden kloru serbest bırakmaktaydılar. Molina araştırmaya katıldıktan üç ay sonra, CFC’nin ozona zarar verdiğine dair teori geliştirildi.

Molina ve Sherwood’un Nature dergisinin 1974 tarihli sayısında yayınlanan bu konudaki bir makaleleri ile bilim dünyası, problem hakkında bilgi sahibi oldular. Bir sonraki adım, bilim insanlarını, hükümetleri ve medyayı ozon tabakasına yönelik tehditler konusunda uyarmaktı.

CFC’lerin o zamanlar yaygın olarak kullanılan kimyasallar olduğu için hissedarları ikna etmek zordu. Bazı şüphecilerden sonra, ticari üreticiler bile sorunun var olduğunu kabul etti ve CFC’lerin kullanımını azaltma çabaları başladı. Daha ileri çalışmalar Antarktika ozon deliğinin keşfine yol açtı ve sonunda bilim adamlarına Nobel Ödülü kazandırdı.

Mario Molina, 1974-2004 yılları arasında UC Irvine, Jet Propulsion Laboratory ve MIT’deki araştırma ve öğretim görevlerini içeren birçok önemli pozisyonda bulundu. Birçok çevre örgütünün kurullarında görev yaptı ve ABD Başkanı’nın Bilim ve Teknoloji Danışmanları Komitesi de dahil olmak üzere birçok önemli komitenin üyesi oldu.

Nobel Ödülü dışında Esselen Ödülü, olağanüstü bilimsel başarı için NASA Madalyası, BM Çevre Programı Global 500 Ödülü ve Amerikan Kimya Derneği Ödülü gibi birçok ödül kazandı. Ayrıca çeşitli Meksika, ABD, Kanada ve Avrupa üniversitelerinden onursal dereceler almıştır.

2005 yılında Dr. Mario Molina MIT’den Kaliforniya Üniversitesi, San Diego’ya ve daha sonra Mexico City’ye taşındı. Şu anki çalışmaları şehirlerdeki hava kirliliği, hava kalitesi ve küresel değişim sorunları ile ilgilidir.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Ahmed Zewail Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Doğum – Ölüm: 26 Şubat 1946, Damanhour, Mısır – 2 Ağustos 2016 Kalifornia – ABD
Uyruk: Mısırlı
Çalışmaları: Femtokimyanın öncüsüdür.
Ödüller: Nobel Kimya Ödülü (1999), Franklin Madalyası (ABD) (1998), Wolf Ödülü (İsrail) (1993), Priestley Madalyası (ABD) (2011), Davy Madalyası (2011)

Ahmed Zewail, 26 Şubat 1946’da Damanhour, Mısır’da dünyaya gelen ünlü bir bilim insanıdır. Femtokimyanın babası olarak bilinir. 1999 yılında bu alanda yaptığı çalışmalardan dolayı Kimyada Nobel Ödülü’nü kazandı. Zewail çalışkan bir aileden geliyordu.

Zewail iyi bir eğitim almıştır. Mısır’daki İskenderiye Üniversitesi’nden lisans ve yüksek lisans derecesine sahiptir. Bu dereceleri tamamladıktan sonra, doktorasını aldığı Amerika Birleşik Devletleri Pennsylvania Üniversitesi’ne gitti. Berkeley’de bulunan California Üniversitesi’nde doktora sonrası burs kazandı. İskenderiye Üniversitesi’ne giderken karısı ile tanıştı ve birlikte Birleşik Devletlere taşındı. Dört çocuk sahibidir.

1976’da Zewail, Caltech’te çalışmaya başladı. 1982’de Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı oldu. Zewail’in çalışmaları birçok üst düzey bilim adamı ve lider tarafından yaygın olarak kabul görmektedir. Aslında, Bilim ve Teknoloji Danışmanları Konseyi Başkanlığı olan PCAST’a katıldı. Bu, teknoloji, inovasyon ve bilim ile ilgili alanlardaki politikaları formüle etmeye yardımcı olan seçkin bilim adamlarından oluşan bir ekiptir. Bu grup, ABD Başkanı ve Başkan Yardımcısı’na tavsiyede bulunur.

Zewail’in çalışmaları, pek çok kişi tarafından, femtokimya alanında en iyisi olarak kabul edilir. Femtokimya, son derece hızlı zaman ölçeklerinde ölçülen kimyasal reaksiyonların çalışmasıdır. Bu alanda yoğun olarak çalıştı. Bu çalışma alanına olan ilgisi, moleküler bir ışınla birlikte kullanılabilecek ultra hızlı bir lazer yapmak istemesiyle ortaya çıkmıştır. Sonunda, çalışmaları meyvelerini verdi.

Zewail, 2010 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı tarafından Kuzey Afrika ve Güneydoğu Asya’da bulunan ülkeleri ziyaret etmek üzere atanan bir elçiye katıldı. Bu dönemde Mısır Cumhurbaşkanlığı hedeflediğine dair çıkan söylentileri, Mısır’a sadece bilimsel açıdan hizmet edeceğini söyleyerek yalanladı. 2 Ağustos 2016’da Amerika Birleşik Devletleri’nin Kaliforniya eyaletinin Pasadena şehrinde solunum yetmezliği nedeniyle 70 yaşında hayatını kaybetti. Mısır’ın başkenti Kahire’de düzenlenen askerî cenaze töreni sonrasında aile kabristanına defnedildi.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , ,

Frederick Sanger Hayatı

Doğum – ölüm yeri: doğumu 13 Ağustos, 1918 in Rendcomb, Gloucestershire, İngiltere, Birleşik Krallık – ölümü 19 Kasım 2013, Cambridge, Birleşik Krallık
Uyruğu: İngiliz
Önemli Çalışması: İnsülin amino asit dizisi, DNA diziliminin dideoksi yöntemi
Ödülleri: Nobel Kimya Ödülü (1958), Copley Madalyası (1977), Nobel Kimya Ödülü (1980)

Frederick Sanger 1918’de İngiltere’de dünyaya gelen bir biyokimyacıydı. Sanger, bilime ve doğaya karşı daha çocukken ilgi duymaya başladı. İnsülinin yapısını keşfettiği için 1958’de Kimya dalında Nobel Ödülü’nü kazandı. 1980 yılında, DNA moleküllerinin dizilişiyle ilgili çalışmaları nedeniyle Kimyadaki ikinci Nobel Ödülü’nü kazandı.

Sanger, Gloucestershire, İngiltere’de büyüdü. Zengin bir Quaker evinde yetiştirildi. Babası evlendikten sonra Quakerizm’e yöneldi. Annesi tarafından büyükbabası da bir Quaker geçmişine sahip olan başarılı bir pamuk üreticisiydi.

Beş yaşındayken ailesi, Warwickshire’daki küçük bir köy olan Tanworth-in-Arden’e taşındı. 1927 yılında, Quakerlar tarafından işletilen bir hazırlık okuluna kaydoldu. On dört yaşındayken, Sanger, Dorset’in Bryanston Okulu’na kaydoldu. Bu okul, Sanger’in tercih ettiği daha liberal bir program olan Dalton sistemini uygulamaya koymuştu. 1940 yılında Margaret Howe ile evlendi ve üç çocuğu oldu.

Cambridge Üniversitesi’ne kaydoldu, ancak ailesinin, babası gibi bir doktor olmasını beklemesine rağmen, tıp eğitimi almamaya karar verdi. Bir bilim kariyer istiyordu çünkü bir problem çözücü olmak istiyordu. Amino asitlerin metabolizması üzerine çalıştı. 1943 yılında, doktorasını St. John’s College’dan biyokimya alanında aldı.

Daha sonra insülinin amino gruplarını tanımlamak üzerine çalışmaya başladı. Sanger bu çalışmalar sırasında, protein sekansını bulan ilk kişidir. Bunu yaparak, proteinlerin aslında sıralı moleküller olduğunu gösterdi. Benzer şekilde, bu proteinleri yapan DNA’lar ve genler aynı zamanda bir diziye sahip olmalıydı. Protein yapısına ilişkin araştırmasıyla ilgili olarak 1958’de Nobel Kimya Ödülü’nü aldı.

1951’de Cambridge Üniversitesi Tıbbi Araştırma Konseyi’ne katıldı. 1962’de Cambridge’deki Moleküler Biyoloji Laboratuvarı’nda çalışmaya başladı. Francis Crick, Aaron Klug ve John Kendrew da DNA’nın dizi problemleri üzerinde çalışıyorlardı. DNA sıralama problemini çözmek, Sanger’in protein dizilemesi üzerine yaptığı araştırmalarla ilgilidir. Başlangıçta daha küçük olduğu için RNA’yı sıraya koyma yöntemlerini araştırdı.

Zaman içerisinde bu, DNA için çok geçerli olan tekniklerle sonuçlandı. Sonuçta, bu, bugün sıralama tepkimelerinde kullanılan dideoksi sürecine yol açtı. 1980 yılında başka bir Nobel Kimya Ödülü kazandı ve nükleik asitlerde bulunan baz dizilerinin belirlenmesi konusundaki katkılarından dolayı ortağı Walter Gilbert bu ödülü paylaştı.

1985’te emekli oldu ve zamanının çoğunu bahçecilik yaparak geçirdi. Tıbbi Araştırma Konseyi ve Wellcome Trust, 1992 yılında Sanger Merkezi’ni kurdu. Genomlarla ilgili bilgileri geliştiren bir araştırma merkezidir. Bu araştırma merkezi, İnsan Genom Dizileme Projesi için en önemli sıralama merkezlerinden biri haline gelmiş ve diğer türdeki organizmalar için projeler dizilemeye başlamıştır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Aziz Sancar Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Aziz SancarMardin’in Savur ilçesinde okuma yazma dahi bilmeyen bir ailenin çocuğu olarak 1946 yılında dünyaya gelmiştir. Özellikle kanser tedavisi alanında ses getiren çalışmaları ile tanınmıştır. Uzmanlık alanı DNA onarımı, hücre döngüsüdür. Özellikle cilt kanseri konusunda ilk akla gelen bilim insanıdır.

İstanbul Üniversitesi Tıp fakültesi mezunudur. Aynı zamanda doktorasını da aynı üniversitede gerçekleştirmiştir. Şu anda Amerika’da yaşamaktadır ve Amerikan Bilim Akademisne kabul edilmiş nadir Türk bilim insanlarından birisidir. Şu anda Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü Başkanı olarak görev yapmaktadır.

2015 yılı Kimya dalındaki Nobel ödülünü İsveç’li Tomas Lindahl ve Amerikalı Paul Modrich ile DNA üzerinde yapmış oldukları çalışmalar sebebi ile kazanmışlardır. Nobel Akademisi ödül verme sebebini “for mechanistic studies of DNA repair” yani DNA Onarım Mekanizmaları olarak duyurmuştur.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Friedrich Paneth Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Friedrich Paneth; (d. 31 Ağustos 1887, Viyana – ö. 17 Eylül 1958, Viyana, Avusturya), Avusturyalı kimyacıdır. 1912-13 arasında Macar kimyacı George Charles de Hevesy ile birlikte radyoaktif izotoplarla işaretleme tekniğini geliştirmiştir.

Ünlü fizyolog Joseph Paneth’in oğluydu. Münih, Glasgow ve Viyana’da öğrenim gördükten sonra Viyana’daki Radyum Enstitüsü’nde, Prag, Hamburg, Berlin ve Königsberg’deki (bugün Kaliningrad, Rusya Federasyonu) araştırma gruplarında çalıştı. Nazi hareketinin tırmanması üzerine İngiltere’ye giderek 1933-38 arasında Londra’daki İmparatorluk Bilim ve Teknoloji Yüksekokulu’nda ders verdi. 1939’da da Durham Üniversitesi’nde kimya profesörü oldu. 1953’de AFC’ye dönerek Mainz’daki Max Planck Kimya Enstitüsü’nün yöneticiliğini üstlendi.

Paneth 1918-22 arasında, radyoaktif izotoplarla bizmut, kurşun ve polonyum hidrürleri elde etti. 1929’dan başlayarak da metil ve etil serbest köklerinin kısa süre için var olduklarını kanıtladı. Soy gazları mikrogram düzeyinde çözümlemesi atmosferdeki gazların bileşimine yönelik çalışmalarına yol açtı ve havanın bileşiminin en az 61 km yüksekliğe kadar sabit kaldığı sonucuna vardı. Göktaşlarının ve yerdeki kayaçların radyoaktif bozunması sonucunda oluşan helyumu ölçmesi de bu taşların yaşını belirleme yöntemlerinin bulunmasını sağladı.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , ,

Francis William Aston Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Francis William Aston; (d. 1 Eylül 1877, Harborne, Birmingham – ö. 20 Kasım 1945, Cambridge, İngiltere), İngiliz kimyacı ve fizikçidir. Kütle spektrografını ve farklı kütlelerdeki pek çok çekirdek türünü (nüklit) bulması nedeniyle 1922 Nobel Kimya Ödülü’nü almıştır. Farklı kütlelerdeki atom ve molekül parçalarını birbirinden ayırarak, bu parçacıkların kütlelerini çok kesin değerlerle ölçebilen kütle spektrografı, bugün jeoloji, kimya, biyoloji ve nükleer fizikte yaygın olarak kullanılmaktadır.

Aston, kimya öğrenimi görmesine karşın, 1895’te X ışınlarının, 1896’da radyoaktifliğin bulunmasından sonra birdenbire canlanan fizik bilimlerine ilgi duymaya başladı ve 1903’te, içi gaz dolu bir tüpten akım geçirerek X ışınları üretmenin yollarını araştırmaya girişti. 1910’da Cambridge’de, gaz ortamda elektrik boşalımı sonucunda ortaya çıkan artı yüklü ışınları inceleyen Sir J. J. Thomson’ın asistanı oldu. Bu dönemde Thomson, neonla deneyler yaparak kararlı (radyoaktif olmayan) elementlerin izotopları olduğuna ilişkin ilk kanıtları elde etti.

I. Dünya Savaşı’ndan sonra Aston, artı yüklü ışınlar üreten yeni bir aygıt yaparak buna, kütle spektrografı adını verdi. Yalnız neonun değil, başka birçok elementin de bir izotoplar karışımı olduğunu gösterdi. Bilinen 287 doğal nüklitten 212’sini Aston’ın bulmuş olması, çalışmalarının boyutu üzerine yeterli bir fikir verebilir.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , ,

Paracelsus Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında Paracelsus’un Kimyaya Katkıları

ParacelsusParacelsus, asıl adı Philippus Aureolus Theophrastus Bombastus von Hohenheim (d. 10/14 Kasım 1493, Einsiedeln, İsviçre -ö. 24 Eylül 1541, Salzburg, Salzburg Başpiskoposluğu), tıpta kimyanın önemli bir rolü olduğunu belirleyen gezgin Alman hekim ve simya bilgini.

Hekim olan babasının da ders verdiği Villach’taki madencilik okulunda öğrenim gördü. Genç yaşta kazandığı kimya ve metalürji bilgisi ileride ilaç tedavisi alanında yapacağı büyük buluşlara temel oluşturdu. 1507’de Avrupa’nın ünlü öğretmenlerinden ders almak üzere bir kentten öbürüne geçerek çeşitli üniversitelerde okudu. Ama üniversitelerin her şeyi öğretmediği, hekimlerin kocakarılar, Çingeneler, büyücüler ve gezgin kabilelerden ders alması gerektiği ve bilginin deneyimlerin ürünü olduğu görüşüne vardı.

Kaynaklara göre Viyana Üniversitesi’nden 1510’da tıp bakaloryasıyla mezun olduktan sonra eğitimini Galenos ve ortaçağ Arap bilginlerinin eleştirildiği Ferrara Üniversitesi’nde sürdürdü. Orada yıldızlarla gezegenlerin insan vücudunun işleyişini denetlediğini ileri süren dönemin geçerli görüşlerine karşı çıkma ve bunu belirtme özgürlüğünü buldu. 1. yüzyılda yaşamış ünlü Romalı hekim Celsus’tan üstünlüğünü dile getiren “para-Celsus” (Celsus’u aşan) takma adını bu dönemde kullanmaya başladığı sanılır.

Doktorasını tamamladıktan kısa bir süre sonra kara Avrupa’sının yanı sıra İngiltere, İskoçya ve İrlanda’yı kapsayan, yıllar sürecek gezilerine başladı. Bir süre askeri cerrahlık yaptı. Rusya’da Tatarlara esir düştü. Litvanya’ya kaçtı, oradan da Macaristan’a geçti. 1521’de İtalya’da yeniden orduda cerrah olarak görev aldı. Gezilerini Mısır, Arabistan, Filistin ve İstanbul’da sürdürdü. Gittiği her yerde en etkili tedavi yöntemlerini bulma ve daha da önemlisi doğanın gizli güçlerini öğrenme amacıyla simya araştırmaları yaptı.

On yıl kadar gezgin olarak yaşadıktan sonra 1524’te Villach’a döndüğünde mucizevi tedaviler yaptığına ilişkin ünü yayılmıştı. Paracelsus’un kent hekimliğine atandığı ve Basel Üniversitesi’nde tıp dersleri vereceği duyulunca Avrupa’nın dört bir yanından gelen öğrenciler kente dolmaya başladı. Derslerine yalnız öğrencileri değil, istekli herkesi çağırması yetkilileri öfkelendirdi. Haziran 1527’de bir öğrenci grubuyla birlikte İbn Sina ve Galenos’un kitaplarını üniversitenin önünde yaktı. Luther gibi halk diline tutkun olduğundan, derslerinde ve yazılarında Latince yerine Almancayı kullandı. Davranışları ve sözleriyle büyük tepki uyandırmasına karşın, ünü ve öğrencilerinin sayısı daha da arttı. Derslerinde doğanın iyileştirici gücünü vurgulayarak döneminde uygulanan tedavi yöntemlerini ve yanlış uygulamaları acımasızca eleştirdi; yararsız haplar, merhemler, şuruplar, yakılar ve tütsülerle alay etti.

Pek çok düşman edindiğinden Basel’deki başarısı bir yıldan kısa sürdü. Kentin hekimleri, eczacıları ve devlet görevlileriyle arası iyice bozulunca, canını kurtarmak için kentten kaçmak zorunda kaldı. İzleyen sekiz yıl boyunca güç koşullarda sürekli dolaşırken, eski el yazmalarını gözden geçirdi, yeni araştırmalarını kaleme aldı. Die Grosse Wundartzney’ın (Büyük Cerrahi Kitabı) yayımlanmasıyla 1536’da yeniden eski ününe kavuştu, zengin oldu ve saray çevrelerinde bile aranmaya başladı. 1541’de Bavyera dükü prens-başpiskopos Ernst’le buluşmak üzere gittiği Salzburg’da Beyaz At Hanı’nda esrarengiz bir biçimde öldü.

Tıp tarihinde seçkin bir yeri olan Paracelsus öncü çalışmalarıyla da tanınır. 1530’da o zamana değin bilinen en iyi frengi tanımını yaparak, bu hastalığın cıvalı bileşiklerin vücuda uygun dozlarda verilmesiyle başarıyla tedavi edilebileceğini ileri sürdü. Bu tedavi yöntemi daha sonra 1909’da bulunan Salvarsan tedavisine öncülük etti. Madenci hastalığı olarak bilinen silikozun maden buharlarının solunmasından kaynaklandığını buldu. Günümüzde homeopati olarak bilinen uygulamayı o dönemde kavrayarak, uygun dozlarda verilen hastalık etkeninin iyileştirici özellik kazanabileceğini savundu. Bazı kaynaklara göre 1534’te vebadan kırılan Stertzing kentinde bir hastanın dışkısından iğneyle aldığı küçük bir parçayı ekmekle karıştırarak yaptığı haplarla pek çok hastayı iyileştirdi. İlk kez guatrın minerallerle, özellikle içme suyundaki kurşunla bağlantılı olduğunu ortaya koydu. Cıva, kükürt, demir ve bakır sülfat içeren yeni kimyasal bileşimler hazırlayarak ilaç olarak kullandı. 1618’de yayımlanan ilk Londra Farmakopesi’nde belirtildiği gibi tıbbı kimyayla birleştirdi. Bütün bunların yanı sıra psikiyatrik tedavilerin gelişmesine de önemli katkıda bulundu.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,