Kaynak:Enson haber Biyografi
Ayberk Pekcan, geçtiğimiz günlerde sırt ağrısı şikayetiyle gittiği hastanede kanser olduğunu öğrendi. Haberi Twitter hesabından duyuran Ayberk Pekcan sağlık durumu hakkında bilgi verdi. İşte kansere yakalanan Ayberk Pekcan hakkında bilmeniz gerekenler.
Ayberk Pekcan 22 Mayıs 1970 tarihinde Mersin’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Adana’da başladı. Lise eğitimine ise Mersin’de devam etti. Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü Tiyatro Ana Sanat Dalı mezunu olan Ayberk Pekcan İstanbul’a yerleşerek oyunculuk kariyerine başladı. İlk oyunculuk deneyimini 1995 yılında ‘Çiçek Taksi’ dizisinde oynayarak kazandı. Ihlamurlar Altında, Yaprak Dökümü, Hayat Bilgisi, Kurtlar Vadisi, Keşanlı Ali Destanı gibi dizilerde yer aldı. Saç filmi ile 2010 yılında ulusal ve uluslararası film festivallerinde ödüller kazandı. 23. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde ‘Aşk ve Devrim’ filmindeki performansıyla ‘En İyi Yardımcı Erkek’ oyuncu ödülünü aldı. 2014-2018 yılları arasında ‘Diriliş Ertuğrul’ dizisinde ‘Artuk Bey’ karakteriyle boy göstererek herkes tarafından tanındı. 51 yaşındaki oyuncu Ayberk Pekcan Twitter hesabından yaptığı duyuru ile akciğer kanserine yakalandığını duyurdu.
Ayberk Pekcan akciğer kanseri olduğunu duyurmasının ardından hayranları yer aldığı sinema filmlerini araştırmaya başladı. İşte Ayberk Pekcan sinem filmleri ve oynağı karakterler:
Ünlü oyuncunun akciğer kanseri olduğu haberi hızla yayılırken gözler Ayberk Pekcan sağlık durumuna çevrildi. Tümörün karaciğer ve böbrek üstü bezlerine sıçradığını söyleyen oyuncu Pekcan, kişisel sosyal medya hesaplarından kemoterapiye başladığını duyurdu. Ayberk Pekcan, sağlığına kavuşmak için elinden gelen çabayı göstereceğini ifade etti. Ayberk Pekcan akciğer kanseri olduğu haberini şu mesajla duyurdu:
“Sevgili dostlar, on gün kadar önce sırt ağrısı şikayetiyle gittiğim doktorla başlayan süreç bugün bu noktaya geldi. Ben Akciğer Kanseri olmuşum. Tümör, karaciğer ve böbrek üstü bezlerine de sıçramış. Maalesef bu hastalık başlangıç evrelerinde hiç belirti vermedi. Kemoterapinin ilk günü. En büyük desteğim ailem yanımda. Yakındaki arkadaşlarım da öyle. Ben sağlığıma kavuşmak için elimden gelen çabayı göstereceğim. Sağlık dilekleriniz ve dualarınızı esirgemeyin. Kalın sağlıcakla…”
Akciğer kanseri yapısal olarak normal akciğer dokusundan olan hücrelerin ihtiyaç ve kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde bir kitle (tümör) oluşturmasıyla başlar. Akciğerde yer alan hücrelerin dengesiz bir şekilde çoğalması sonucu meydana gelen kötü huylu tümöral oluşumlara akciğer kanseri adı verilir. Akciğer kanseri oldukça sık görülen, ciddi sonuçları olan kanser türlerinden biri olarak bilinir.
Akciğer kanseri belirtileri:
.ilgili-haber{width:600px;padding:10px;border:0 solid #ededed;background-color:#fefefe;margin-bottom:20px;box-shadow:0 0 5px #ededed}.ilgili-haber-resim{width:150px;float:left}.ilgili-haber-text{width:380px;padding-left:20px;display:table-cell;vertical-align:middle;float:left}.ilgili-haber-text a{font-size:18px;color:#565656;font-weight:600;line-height:22px}
Kaynakça: tgrthaber
Şarkıcı,
söz yazarı, besteci; fotomodel, sinema ve dizi film oyuncusu. 1986, İstanbul doğumlu.
Boyu: 1.80 m, kilo: 76 kg. Halil İbrahim Ceyhan çok yönlü bir kişiliktir. Müzik
ve sinema sektöründe fotomodel, söz yazarı, şarkıcı, besteci ve aktör olarak yer
almaktadır. Eylül 2019’da yayımlanan Kendini Bana Bırak isimli bir single
çalışması vardır ve 1 milyona yakın izlenme elde etmiştir.
Halil
İbrahim Ceyhan, müzik çalışmaları yanı sıra ilk ve tek oyunculuk deneyimini 2019
yılında Hemen Döneriz isimli filmde yaşamıştı.
2020 yılında ekranlara gelen Kanal 7’nin yeni dizisi Emanet’te ise Yaman
karakterini canlandırdı.
Rol Aldığı Film
ve Diziler:
Emanet
(Yaman, TV Dizisi 2020-2021)
Hemen
Döneriz (Sinema Filmi 2019)
KAYNAK:
Halil İbrahim Ceyhan (imdb.com, 01.12.2020), Halil İbrahim Ceyhan (sinematurk.com,
01.12.2020), Halil İbrahim Ceyhan (diziseti.tv, 01.12.2020), Halil İbrahim
Ceyhan (beyazperde.com, 01.12.2020).
biyografya
Sinema ve dizi
oyuncusu. 26 Mayıs 1995, İstanbul doğumlu. Kariyerine 2002’de “çocuk
oyuncu” olarak başladı. Beykent Üniversitesi’nin “Tiyatro
bölümünde” eğitimini sürdüren Burak Yörük; Ben Onu Çok Sevdim, 20 dakika
ve Biz Boşanıyoruz adlı dizilerde oynadı. Genç oyuncu, geçtiğimiz yıllarda
vizyona giren “4N1K” filminde Barış Ozansoy karakteri ile
kariyerine büyük bir adım atarak sinema dünyasına “Merhaba” dedi.
Yörük ayrıca, aynı filmin devamı olan “4N1K-2″de rol aldı.
Burak Yörük, bu çalışmalarında
elde ettiği başarıyla yeni projelerde yer almaya devam etmektedir.
Rol Aldığı Film ve Diziler:
4N1K Düğün
(Barış, Sinema Filmi 2021)
Baraj (Tarık
Yılmaz, TV Dizisi 2020)
Reynmen. Ela (Burak
Yörük, Kısa Video Film 2019)
4N1K: Yeni
Başlangıçlar (Barış, TV Dizisi 2018-2020)
4N1K 2 (Barış
Ozansoy, Sinema Filmi 2018)
4N1K (Barış
Ozansoy, Sinema Filmi 2017)
Dayan Yüreğim (Erdem,
TV Dizisi 2017)
Ben Onu Çok
Sevdim (Aydın Menderes, TV Dizisi 2013)
20 Dakika
(Tayfur, TV Dizisi 2013)
Şeytan (TV
Dizisi 2005)
Perde (Dilenci
Çocuk, TV Filmi 2005
Biz Boşanıyoruz
(Cancan, TV Dizisi 2004)
Sırlar Dünyası /
Sır Kapısı (Yusuf Nayloncu Dedenin Çırağı, TV Dizisi 2002)
KAYNAKÇA: Burak
Yörük (foxtv.com.tr, 23.04.2018),
Burak
Yörük (imdb.com, 30.12.2020), Burak Yörük (sinematurk.com, 30.12.2020), Burak
Yörük (diziseti.tv, 30.12.2020), Burak Yörük (beyazperde.com, 30.12.2020).
biyografya
Sinema ve dizi oyuncusu. 2000 yılında Adana’nın Karaisalı
ilçesinde doğdu. Karaisalı Lisesi mezunudur. Babası Adana’da bir restaurant
işletiyor. Emrullah da zaman zaman burada garsonluk yapıyor.
Rol aldığı ilk dizi Sıfır Bir oldu. Bu dizi sayesinde
ünlü olan oyuncu. Sıfır Bir dizisinin devamı sayılan Sokağın Çocukları
dizisinde de rol aldı. 2020’de Sıfır Bir’in sinema filmi
versiyonunda da oynadı.
Rol Aldığı Film ve Diziler:
Sıfır Bir (Emrullah, Sinema Filmi 2020)
Sokağın Çocukları (Sedat, TV Dizisi 2020)
Sıfır Bir (Kararlı Çocuk, TV Dizisi 2018-2019)
KAYNAKÇA: Emrullah Sürmeli (imdb.com, 26.06.2020),
Emrullah Sürmeli (sinematurk.com, 26.06.2020), Emrullah Sürmeli
(sinemaoyunculari.com, 26.06.2020), Emrullah Sürmeli (beyazperde.com,
26.06.2020).
biyografya
Sporcu,
oyuncu. 1990, Bodrum / Muğla doğumlu. Profesyonel basketbolcu olan Selahattin
Paşalı Darüşşafaka Spor Kulübünde oynadı. Budapeşte’de Sanat Yönetimi okuduktan
sonra Craft Atölye’de oyunculuk eğitimi aldı.
2017’de
ilk oyunculuk deneyimini yaşadığı Kalp Atışı dizisinde Alp karakteri ile
kendini tanıtan Selahattin Paşalı, 2018’de Kanal D ekranlarına gelen Bir Umut
Yeter adlı dizide Arda Özkan, 2019 yılında rol aldığı Leke dizisinde Arda
karakterini, 2020’de Aşk 101 dizisinde Osman karakterini canlandırdı.
Rol Aldığı
Diziler:
Aşk
101 (Osman, 2020)
Leke
(Arda Yenilmez, 2019)
Bir
Umut Yeter (Arda Özkan, 2018)
Kalp
Atışı (Alp Sungur, 2017)
KAYNAKÇA:
Selahattin Paşalı (kanal.com.tr, 07.09.2018), Selahattin Paşalı (imdb.com,
25.01.2020), Selahattin Paşalı (diziler.com, 25.01.2020), Selahattin Paşalı
(diziseti.tv, 25.01.2020), Selahattin Paşalı (beyazperde.com, 25.01.2020),
Selahattin Paşalı (sinematurk.com, 25.01.2020).
biyografya
Sinema
ve dizi oyuncusu. 1999 yılında İstanbul’da doğdu. 4 Kardeş’in en küçüğüdür.
Kolej eğitiminden sonra Doğuş Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümüne devam
etmektedir.
Oyuncuk hayatına 7 yıl önce başladı. Birçok reklam filminde oynayan
oyuncu, Yıldızlar Şahidim adlı dizide kısa bir süre rol almıştır. Tiyatro
deneyimi de bulunan Atakan Hoşgören aynı zamanda 5 yıl kadar Beşiktaş
altyapısında basketbol oynamıştır.
Oyunculuk eğitimini, çeşitli oyuncu
koçlarıyla çalışarak edinen Hoşgören’in en son çalıştığı oyuncu koçu Burak
Sarımolla’dır. Kısa bir süre önce 4N1K – 2 filmdeki “Ali Tekelioğlu”
karakterini canlandırmıştır. 4N1K filminden sonra 2018’de başlayan 4N1K
dizisinde rol aldı. Hobileri arasında kitap, sinema, tiyatro,
basketbol, müzik, kısa film, spor ve Klasik Araba tutkusu bulunmaktadır.
Atakan Hoşgören 4N1K dizisinde Ali
Tekelioğlukarakterini canlandırdı. Yaprak’ı, her durumda, şartlar ne olursa
olsun, koruyan kollayan gamzeli kahraman. Çocukluktan beri hislerini Yaprak’a
ne anlatabilmiş ne de Yaprak anlayabilmiş.
Okulun basket takımının yıldız oyuncusu ve kaptanı. Barış burda da
Ali’nin tadını fena kaçırıyor. Babası Tekin’le yıldızları asla barışmamış.
Aralarında derin bir baba ve oğul çatışması var. Devasa bir gizemin ortasında
yaşıyor yıllardır ve henüz bunun farkında değil. Okuduğun okulun rehber hocası,
her belada kapısını çaldığı Ela Hoca, onun gerçek annesi ve Ali henüz bunu
bilmiyor.
Rol Aldığı
Diziler:
4N1K
(Ali Tekelioğlu, 2018)
Yıldızlar
Şahidim (2017)
Rol Aldığı
Filmler
4N1K
2 (Ali Tekelioğlu, 2018)
KAYNAKÇA:
Atakan
Hoşgören (foxtv.com.tr, 23.04.2018), Atakan Hoşgören (sinematurk.com, 23.04.2018), Atakan Hoşgören
(diziler.com, 23.04.2018).
biyografya
Senaryo yazarı, tiyatro, sinema ve
dizi film oyuncusu. 4 Haziran 1980, İstanbul doğumlu. Gerçek adı Meriç
Taşçıoğlu’dur. Galatasaray Lisesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik
Mühendisliği, London School of Arts Robert McKee’s Story mezunudur.
En son Kiralık Aşk olmak üzere 20
civarında sinema filmi ve Tv dizisinde senaryo yazarlığının yanı sıra; Çocuklar
Duymasın, Ayrılsak da Beraberiz gibi çok
sayıda tv dizilerinde oyuncu olarak yer aldı.
Deniz Coşkun’la birlikte Kiralık
Aşk dizisinin iki senaryo yazarından biridir. 2013 Antalya Televizyon
Ödüllerinde 1 Erkek 1 Kadın dizisinin senaristleri olarak Murat Dişli ile
birlikte ödül almıştır.
Meriç Acemi, yakın zamanda Aşk
Ekmek Hayaller, Mihrap Yerinde, Kiralık Aşk ve Ufak tefek Cinayetler dizilerinin
senaryolarını yazmış; en son Çocuklar Duymasın’ın oyuncu kadrosunda yer
almıştır.
Tiyatro (Oyuncu):
Huzursuzluk (YUO 2000)
Sersem Kocanın Kurnaz Kocası –
(SST 2001)
Senaryo Yazarı:
Ufak Tefek Cinayetler (TV Dizisi, 2017)
Kiralık Aşk (2015, TV Dizisi, Deniz
Coşkun’la birlikte).
Mihrap Yerinde (TV Dizisi, 2014)
Aşk Ekmek Hayaller (TV Dizisi,
2014)
İntikam (TV Dizisi, 2013)
Çanakkale Çocukları (Sinema Filmi,
2012)
Muck (TV Dizisi, 2012)
Canımın İçi (TV Dizisi, 2012)
Uygun Adım Aşk (TV Dizisi, 2009)
Kahve Bahane (TV Dizisi, 2009)
Açık Mutfak (TV Dizisi, 2009)
Aile Saadeti (TV Dizisi, 2009)
1 Kadın 1 Erkek (TV Dizisi,
2010-2014)
Kız Takımı Kız Takımı (TV Dizisi, 2008)
Goncakaranfil (TV Dizisi, 2008)
Zeliha’nın Gözleri (TV Dizisi, 2007)
Emret Komutanım (TV Dizisi 2005,
diğer senaristlerle birlikte)
Sinema ve Dizi Film (Oyuncu):
Kabuslar Evi: Tanıdık Yabancı (TV
Dizisi, 2006)
Döngel Karhanesi (Sinema Filmi,
2005, Melike)
Reyting Hamdi (TV Dizisi, 2002)
Analysis (Kısa Film (2002)
Çocuklar Duymasın (2002-2004,
2010-2013, Yasemin)
Ayrılsak da Beraberiz (1999)
KAYNAKÇA: Meriç Acemi
(startv.com.tr, 28.02.2018), Meriç Acemi
(sinematurk.com, 28.02.2018), Meriç Acemi (diziler.com, 28.02.2018).
Senaryo yazarı, tiyatro, sinema ve
dizi film oyuncusu. 4 Haziran 1980, İstanbul doğumlu. Gerçek adı Meriç
Taşçıoğlu’dur. Galatasaray Lisesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik
Mühendisliği, London School of Arts Robert McKee’s Story mezunudur.
En son Kiralık Aşk olmak üzere 20
civarında sinema filmi ve Tv dizisinde senaryo yazarlığının yanı sıra; Çocuklar
Duymasın, Ayrılsak da Beraberiz gibi çok
sayıda tv dizilerinde oyuncu olarak yer aldı.
Deniz Coşkun’la birlikte Kiralık
Aşk dizisinin iki senaryo yazarından biridir. 2013 Antalya Televizyon
Ödüllerinde 1 Erkek 1 Kadın dizisinin senaristleri olarak Murat Dişli ile
birlikte ödül almıştır.
Meriç Acemi, yakın zamanda Aşk
Ekmek Hayaller, Mihrap Yerinde, Kiralık Aşk ve Ufak tefek Cinayetler dizilerinin
senaryolarını yazmış; en son Çocuklar Duymasın’ın oyuncu kadrosunda yer
almıştır.
Tiyatro (Oyuncu):
Huzursuzluk (YUO 2000)
Sersem Kocanın Kurnaz Kocası –
(SST 2001)
Senaryo Yazarı:
Ufak Tefek Cinayetler (TV Dizisi, 2017)
Kiralık Aşk (2015, TV Dizisi, Deniz
Coşkun’la birlikte).
Mihrap Yerinde (TV Dizisi, 2014)
Aşk Ekmek Hayaller (TV Dizisi,
2014)
İntikam (TV Dizisi, 2013)
Çanakkale Çocukları (Sinema Filmi,
2012)
Muck (TV Dizisi, 2012)
Canımın İçi (TV Dizisi, 2012)
Uygun Adım Aşk (TV Dizisi, 2009)
Kahve Bahane (TV Dizisi, 2009)
Açık Mutfak (TV Dizisi, 2009)
Aile Saadeti (TV Dizisi, 2009)
1 Kadın 1 Erkek (TV Dizisi,
2010-2014)
Kız Takımı Kız Takımı (TV Dizisi, 2008)
Goncakaranfil (TV Dizisi, 2008)
Zeliha’nın Gözleri (TV Dizisi, 2007)
Emret Komutanım (TV Dizisi 2005,
diğer senaristlerle birlikte)
Sinema ve Dizi Film (Oyuncu):
Kabuslar Evi: Tanıdık Yabancı (TV
Dizisi, 2006)
Döngel Karhanesi (Sinema Filmi,
2005, Melike)
Reyting Hamdi (TV Dizisi, 2002)
Analysis (Kısa Film (2002)
Çocuklar Duymasın (2002-2004,
2010-2013, Yasemin)
Ayrılsak da Beraberiz (1999)
KAYNAKÇA: Meriç Acemi
(startv.com.tr, 28.02.2018), Meriç Acemi
(sinematurk.com, 28.02.2018), Meriç Acemi (diziler.com, 28.02.2018).
biyografya
Tiyatro
ve dizi film oyuncusu. 1993 yılında İstanbul’da doğdu. Mimar Sinan
Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Keman Bölümü ve Haliç Üniversitesi Tiyatro
Bölümü mezunu.
Hivda
Zizan Alp, tiyatro oyunculuğu yanı sıra dizi filmlerde de oynamaktadır. Dizi
oyunculuğuna 2014 yılında Yeşil Deniz dizisinde başlamıştı. 2017’de Fi
dizisinde Ada karakterini canlandırdı. 2019’dan itibaren Sefirin Kızı dizisinde yer aldı.
Rol Aldığı Bazı Tiyatro
Oyunları:
5.
Frank / Guillaume – 2014
Rol Aldığı
Diziler:
Sefirin
Kızı (Elvan, 2019-2020)
Fi
(Ada, 2017)
Yeşil
Deniz (Arife, 2014)
KAYNAKÇA:
Sefirin Kızı Oyuncuları Kadrosu ve Karakterleri (diziseti.tv, dizioyuncu.com, dizibilgi.tv, 8
Kasım 2019), Hivda Zizan Alp (tiyatrolar.com.tr, 8 Kasım 2019), Yeni dizi
Sefirin Kızı yakında Star’da! (Star Tv – YouTube – 8 Kasım 2019), Sefirin Kızı
çekimlerinden renkli kareler! (mynet.com,
8 Kasım 2019), Hivda Zizan Alp (imdb.com, 8 Kasım 2019), Hivda Zizan Alp (sinematuk.com,
8 Kasım 2019), Hivda Zizan Alp (beyazperde.com, 8 Kasım 2019), Hivda Zizan Alp (diziler.com,
8 Kasım 2019).
biyografya
Ahmet Kural babasının Emniyet Müdürü olması sebebi ile bulundukları Kütahya’da 10 Kasımk 1982 tarihinde doğmuştur.
Ahmet Kural Konya’da yer alan Selçuk Üniversitesine bağlı Radyo Televizyon Sinema bölümünen mezun olduktan sonra İstanbul’da Müjdat Gezen Sanat Merkezinde oyunculuk eğitimine devam etti. Burada eğitimine devam ederken Levent Kırca-Oya Başar tiyatrosu bünyesine katılıp turnelere çıktı. Burada oyunculuk yaparken Fikrimin İnce Gülü isimli TV dizisinde Savaş karakterini canlandırarak ilk defa bir dizi de oynamıştır. Ardından da TRT ekranlarına gelen Evimin Erkeği isimli dizide ise Kapıcı Reco karakterine hayat vermiştir.
İlk sinema filmi olan Güneşin Oğlu’nda ise Haluk Bilginer, Hümeyra ve Özgü Namal gibi isimler ile birlikte kamera karşısına geçmiştir.
2010 yılında çevrilen Çalgı Çengi isimli sinema filminde Murat Cemcir ile başrol oynarak büyük sükse yaptı. Ardından İşler Güçler dizisi ile Murat Cemcir ile birlikte Türk televizyonlarının fenomenlerinden birisi haline geldi.
Bir çok TV ve sinema projesinde yer alarak başarısını iyice yükseltmiştir.
kaynak:nkfu
13 Mayıs 1985 Erzincan doğumludur. Bursa Devlet Konservatuarı Müzik bölümünü bitirdi. Günümüzde halen İstanbul Üniveristesi’nde kaydı bulunmaktadır.
2013 yılında ‘Ben Hala Rüyada’ albümüyle iyi bir çıkış yapmıştır. Küçüklüğünden beri sahne sanatlarına ilgi duyan Koç, 2007’de BKM atölyesi oyuncuları arasında yer almıştır. 2009 yılında ilk defa Yılmaz Erdoğan’ın yönetmenliğinde olan ‘Neşeli Hayat’ filminde oynamıştır.
Ferhat Göçer’in seslendirdiği ‘Gül ki Sevgilim’ adlı şarkının bestesi ve sözleri kendisine aittir. Aynı zamanda Gülben Ergen’e klipte de eşlik ettiği ‘Giden Günlerim Oldu’ adlı şarkının da beste ve sözlerini kendisi yapmıştır.
Oyuncu yanı zamanda ‘3 Adam’ adlı tv proğramını devam ettirmektedir. Yine yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı ‘Bana Baba Dedi’ tv dizisinde kız arkadaşıyla başrol almaktadır.
Oğuzhan Koç – Çok Güzel Hareketler Bunlar 4. Bölüm İZLE
Neşeli Hayat (2009) Çok Film Hareketler Bunlar (2010)
Bana Baba Dedi (2015) – Kaan
Kaynak:Enson haber Biyografi
Pop
şarkıcısı, oyuncu. 1992 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Aslen
Şanlıurfalı’dır. Gerçek adı İbrahim’dir. İbrahim Tatlıses ve Derya Tuna
çiftinin oğlu olan İbrahim’in ismi kısaltılarak İbrahim ve Derya’nın oğlu
anlamına gelen İdo mahlası takılmıştır. Eğitimini İsviçre’de College du
Leman’da tamamlamıştır.
İş
hayatına babası İbrahim Tatlıses’e ait olan Tatlıses Tv’de başlayan İdo
Tatlıses 2013 yılında Dj’lik ve Tatlıses Kebap işletmesinde görev yapmaya
başlamıştır.
Lisans
eğitimini Beykent Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Bölümünde tamamlayıp,
mezuniyetinin ardından Amerika Boston’da sayılı müzik okullarından Berklee’ye
giderek 15 ay müzik eğitimi almıştır.
Müziğe
ilgisi olan bir ailede büyümesinin de etkisiyle müzik sektörüne atılan İdo,
2014 yılında Sonsuz Teşekkürler adlı single ile müzik dünyasına ilk adımını
atmıştır. Dönemin en hit parçaları arasına giren single bu alandaki başarısının
en büyük ispatı olmuştur. İdo Tatlıses daha sonra Satır Satır isimli ikinci
singlenı piyasaya sunmuştur. 2015 yılında ise Kaç kere ve Aşk Bunun Adı isimli
şarkılara klip çekmiştir.
2016
yılında televizyon dünyasına da atılan İdo, ilk olarak Mc Donald’s’ın reklam
yüzü olmuştur. Ardından Show Tv ekranlarında yayınlanan Aşk Kapıda dizisinde rol
almıştır.
KAYNAKÇA:
İdo Tatlıses kimdir? (haber7.com, 16.07.2018), İdo Tatlıses kimdir? (milliyet.com.tr,
16.07.2018), İdo Tatlıses kimdir, nerelidir, kaç yaşında? (mynet.com,
16.07.2018), İdo Tatlıses Kimdir, Nereli, Kaç Yaşında? (sadekadinlar.com, 16.07.2018),
İdo Tatlıses Kimdir (hurriyet.com.tr, 16.07.2018), İdo Tatlıses Kimdir (internethaber.com,
16.07.2018).
Pop
şarkıcısı, oyuncu. 16 Temmuz 1966, İzmir doğumlu. Gültepe Lisesi mezunu.6
kardeşten en küçüğü olan Yıldız Tilbe, Gültepe Lisesi’nde okurken eğitimini
yarıda bırakarak evlendi. Bu evlilikten Sezen adında bir kızı oldu. Eşinden
ayrıldıktan sonra ailesine ve kızına bakabilme k için şarkı söylemeye başladı.
Önce düğün salonlarında, ardından gece
kulüplerinde şarkı söyledi. Bir gece çalıştığı kulübe gelen Sezen Aksu ile
tanıştı ve onun daveti üzerine İstanbul’a gelerek vokalisti oldu. İstanbul’da
bir süre barlarda çalıştı ve Aydın Oskay’la anlaşarak “Delikanlım”
isimli şarkısı ve aynı ismi taşıyan albümüyle müzik piyasasına oldukça iyi bir
giriş yaptı. Bu sıralarda yaşam öyküsü neredeyse medyanın tamamı tarafından
yayınlandı.
İlk
klibini Cenk Torun’la birlikte oynadığı “Delikanlım” adlı parçaya
çekti. Sonraki albümlerinde da başarılı çıkışlar yaptıysa da, ilk albümünde
yakaladığı popülariteyi yakalayamadı. Bu süreçte adı daha farklı nedenlerle
anıldı. Yıldız ise söz konusu süreci ve bunun müziğine yansımalarını, “Yaşadıklarımla
anıldığım için, şarkılarım dikkate alınmadı” şeklinde yorumluyor. Yıldız
Tilbe, doğal insancıl ve yaptıklarından gerektiği zaman pişmanlık duyabilen
biri.
“Delikanlım”
albümünden sonra yayınladığı “Dillere Destan” (1995) albümü de iyi
eleştiriler aldı ve çok satan bir albüm oldu.
Yıldız
Tilbe ilerleyen yıllarda sırasıyla “Aşkperest” (1996), “Salla
Gitsin Dertleri” (1998), “Gülüm” (2001), “Haberi
Olsun” (2002), “Yürü Anca Gidersin” (2003) “Yıldız’dan
Türküler” (2004) ve yine 2004 yılında “Sevdiğime Hiç Pişman
Olmadım” isimli albümleri çıkardı.
Rol Aldığı
Diziler:
BKM
Güldür Güldür (Konuk Sanatçı, 2013)
Son
Kumpanya (1997)
Başka
Olur Ağaların Düğünü (Seren Serengil Seslendirmesi, 1990)
KAYNAKÇA:
Yıldız Tilbe (sinematurk.com, 15.09.2018), Yıldız Tilbe (diziler.com,
15.09.2018), Yıldız Tilbe (beyazperde.com, 15.09.2018), Yıldız Tilbe
(sinematurk.com, 15.09.2018), Yıldız Tilbe (sinematurk.com, 15.09.2018).
4 Nisan 1990 yılında İstanbul’da doğmuştur. Babası Trabzonlu annesi Boşnak’tır. 3 kardeşin ortanca olanıdır. İlköğretim ve lise eğitimini Ataşehir’de tamamlayan yakışıklı oyuncu, daha sonra 2007 yılında Ukrayna’ya gitmiştir.
Ukrayna’da Politeknik Üniversitesi’nde ilk bir yıl dil eğitimi aldı. 2. yılında ekonomi okudu. Daha sonra ise İstanbul’a dönmek zorunda kaldı. Bir müddet Bilgi Üniversitesi Radyo ve Televizyon Programcılığı Bölümü’nde devam etti. Sonrasında Yeditepe Üniversitesi’ne geçiş yaptı.
2011 yılında ilk TV dizisinde rol aldı. Andıç’ın ilk rolü Kanal D’de yayınlanan ‘Umutsuz Ev Kadınları’ dizisindeki Levent karakteriydi. 2014 yılında ise ‘Kaçak Gelinler’ adlı dizide varlıklı bir ailenin tek çocuğu rolünü canlandırmıştır. Oyuncumuz şimdilerde ise yine Kanal D ekranlarında yer alan ‘Tatlı İntikam’ adlı dizide başrol oynamaktadır.
Gökhan’dan Burak’a Meydan Dayağı – Kırgın Çiçekler 15.Bölüm İZLE
Tatlı İntikam 2016
Kırgın Çiçekler 2015
Kaçak Gelinler 2014
Umutsuz Ev Kadınları 2014
Aşk Ekmek Hayaller 2013
Yağmurdan Kaçarken 2013
Kolej Günlüğü 2011
Kaynak:Enson haber Biyografi
‘Mona Lisa’dan ‘Deniz Kızları’na karakter oyunculuğuyla başrol arasındaki sınırları kaldıran, sert adam rolleriyle tanınan İngiliz oyuncu Bob Hoskins 71 yaşında 30 Nisan 2014 tarihinde hayata veda etti.
Oyuncunun menajeri yaptığı açıklamada Hoskins’in akciğer iltihabından öldüğü açıklamasını yaptı. 71 yaşındaki oyuncu, 2012’de Parkinson hastası olduğunu ve oyunculuk hayatına son verdiğini açıklamıştı.
1942’de St. Edmund’ta işçi sınıfından bir ailenin çocuğu olarak doğan Bob Hoskins, Londra’da yetişti. Bir dönem ateş cambazlığı gibi sıradışı işlerde çalışan Hoskins, oyunculuk kariyeri tesadüfen başlayan aktörlerden. Bir tiyatroda oyuncu arkadaşını beklerken seçmelere geldiği sanılıp sarhoş bir şekilde sahneye çıkartılan ve rolü de alan Hoskins, doğal yeteneğiyle izleyenleri hemen etkileyecek bir yeteneğe sahipti.
İşçi sınıfından geldiğini sık sık vurgulayan Hoskins, bu anısını hayatını kurtaran olay olarak anlatıyordu. “Eğer oyuncu olmasaydım, şimdi muhtemelen hapiste olurdum” diyen Hoskins’in ilk rolü de televizyon için çekilen bir eğitim filmiydi. Ancak Hoskins, asıl ününü, efsane TV auteur’ü Dennis Potter’ın zamanında bizde de gösterilen dizisi ‘Pennies from Heaven’la kazandı. Sonrasında bol ödüllü bir kariyerle oyunculuk hayatına devam eden Hoskins, yer al dığı her filme kendi imzasını baskın bir şekilde atan oyunculardandı.
1980 yapımı ‘Uzun Kutsal Cuma’da kariyeri boyunca sık sık canlandıracağı Britanyalı gangsterlerden biri olarak seyirci karşısına çıktı. Neil Jordan klasiği ‘Mona Lisa’daki rolüyle en iyi erkek oyuncu Oscar’ına aday oldu, Altın Küre ve BAFTA ödüllerini aldı. Tabii ki kendine has havasıyla bu sert adam Hollywood’un da dikkatini çekti. Terry Gilliam’ın ‘Brazil’inin unutulmaz kadrosunda yer aldı. Robert Ze meckis’in ‘Masum Sanık Roger Rabbit’inde anime femme fatale Jessica Rabbit tarafından baştan çıkartıldığı sahne bir neslin zihinlerine kazındı.
‘Deniz Kızları’nda Cher ve Winona Ryder’la karşılıklı döktürdü. Ancak gişede de eleştirmenler nezdinde de batan ‘Super Mario Bros.’ sonrası Hollywood’dan ümidini kesti. Konuyla ilgili bir röportajda “Super Mario Bros. şunu gösterdi. Ben kendi işime ne kadar özen gösterirsem göstereyim, sonunda Hollywood, onu s.kip atabiliyor” demişti.
Kariyeri boyunca Thatcher karşıtlığını dile getirmekten sakınmayan Hoskins, bu dönemden bir hikayeyi konu alan ‘24 7: Twenty Four Seven’ın çok karamsar olup olmadığı sorusuna “Az bile… En azından bu filmde bir umut var. O dönem ise umuttan eser yoktu” cevabını vermişti. En son ‘Pamuk Prenses ve Avcı’yla perdeye gelmişti.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Kanal D’de yayınlanan “Güneşi Beklerken” dizisiyle yıldızı parlayan Kerem Bursin, düzgün fiziği ve yakışıklılığıyla tüm dikkatleri üzerine topladı. Genç kızların sevgilisi Kerem Bursin, ünlü firmaların reklamlarında da yer alıyor.
İşte Kerem Bürsin’in hayatı…
Yakışıklı oyuncu Kerem Bürsin, 4 Haziran 1987 tarihinde İstanbul’da doğdu. Türk oyuncu Kerem Bürsin Kanald ‘de yayınlanan “Güneşi Beklerken” adlı dizide “Kerem Sayer” rolüyle tanınmıştır.
2002’de on beş yaşındayken Teksas’a (ABD) yerleşti. Daha sonra üniversite eğitimi için Boston’a gidip orada Emerson College’da okudu. Kerem Bürsin, eğitimini tamamladıktan sonra Los Angeles’a taşındı. Oscar’lı yapımcı Roger Corman’ın, daha sonra aynı yönetmenin Sharktopus ve Ghost of the Imperial Palace filmlerinde oynadı.
Amerika’da yaşayan Kerem Bürsin, Boston Emerson College’dan sonra üniversite eğitimini tamamladı. Daha sonra Los Angeles’a taşınarak oyunculuk kariyerine de başlamış oldu.
Carolyn Pickman ve Eric Morris’ten oyunculuk eğitimi alan Bürsin, Gaye Sökmen Ajans’la anlaşarak Türkiye’de de oyunculuk yapmaya başladı. Kerem Bürsin, Eric Morris Technique’te Eric Morris’ten 2 yıl oyunculuk eğitimi almıştır. İyi derece İngilizce, orta derecede Fransızca bilmektedir.
Halen Güneşi Beklerken isimli dizide, Kerem Sayer karakterini canlandırmaktadır.
Kaynak:Enson haber Biyografi
FUNDA İLHAN KİMDİR?
28 Haziran 1971 İzmir doğumludur. Sanatçı çocukluk ve gençlik çağlarını İzmir’de geçirmiştir. Oyuncu olmaya karar veren güzel oyuncu, Dokuz Eylül Üniversitesi Tiyatro ve Oyunculuk Bölümü’nü bitirmiştir.
1993 yılından 1996 yılına dek Devlet Tiyatrolarında yer almıştır. 1996-1997’de kendi oluşturduğu sanat atölyesinde ikili oyunda oynadı. 1997 yılında kurucu oyuncu olarak katıldığı Kocaeli Büyükşehir Tiyatroları’nda ‘Hamlet Bahar Noktası Şehnaz Oyunu’ gibi oyunlarda oynadı.
Bu kurum içinde gösterdiği performansından dolayı Tüm Bel Sen Halk Jürisi En İyi Kadın Ödülünü aldı. Dizi oyunculuğu kariyerine ilk olarak ‘Mühürlü Güller’ adlı dizide rol alarak başlamıştır. Daha sonra ‘Kurtlar Vadisi Pusu’ dizisinde Amerikalı bir kadını canlandırmıştır. İlhan 1,68 boyunda ve 60 kilodur. Şuan ise halen TV’de olan ‘Güneşin Kızları’ dizisinde Sevilay adında bir karakteri canlandırmaktadır.
Mühürlü Güller – Funda İlhan İZLE
Güneş’in Kızları
Acil Servis
Güneşi Beklerken
Kötü Yol
Kurt Kanunu
Makber
Karadağlar
Ağlamak Yok
Oyunlarla Yaşayanlar
Kurtlar Vadisi Pusu
Fikrimin İnce Gülü
Gümüş
Sayın Bakanım
Mühürlü Güller
Kara Melek
Kaynak:Enson haber Biyografi
O bizim “Damat Feritimiz”… Tatlı dilli, güler yüzlü, yakışıklı mı yakışıklı Yeşilçam’ın göz bebeği oyunculardan biri; en sevdiklerimizden. Bugün ölümünün birinci yıl dönümü.
Sevgi, saygı ve özlemle anmak istedim…
…
Ve bir yıl daha geçti bile…
Özlemle…
Tarık 13 Aralık 1949’da İstanbul’da annesi Yaşar Hanım ve babası Hüseyin Yaşar Bey’in üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldiğinde ebeveynleri ona “Tarık Tahsin Üregil” adını verdi. Bir ablası ve bir abisi vardı.
Babası subaydı ve görevi nedeniyle Tarık, Erzurum Dumlupınar’da çocukluğun yaşadı. İlkokula burada başladı. Ancak babasının tayini Kayseri’ye çıkınca taşındılar ve Tarık, ilkokulu burada tamamladı. Babasının mesleğinden kaynaklı disiplinli ve göçebe bir çocukluk yaşadı.
Babası emekli olduğunda Tarık ortaokul çağına gelmişti. Emeklilikten sonra İstanbul Bakırköy’e taşındılar. Tarık, ortaokul ve lise eğitimini burada tamamladı.
Üniversite eğitimi için Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nü tercih etti. Buradan sonra İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdi.
Tarık, 1970’de “Ses” dergisinin düzenlediği “Sinema Artist” yarışmasına katıldı ve birinci oldu. Artık sinema için ilk adımını atmıştı ve ardı başarılarla dolu bir şekilde gelecekti.
1971’de ilk kez kamera karşısına geçtiğinde “Filiz Akın” ve “Ekrem Bora” başroldeydi. Tarık, “Emine” filmiyle oyunculuk kariyerine başladı.
Ama oyunculuk yolculuğu başlamadan önce Tarık, Bakırköy plajlarında cankurtaranlık yaptı. Bir yandan da sokaklarda işportacılık yapıyordu.
Gönlü artık sinemadan yanaydı, ancak sinema sektörünün iyi gitmediği 1978 – 1981 yılları arasında buradan para kazanamayacaktı. Bu süreçte de ticari taksi alarak kiralama sistemi ile ticaret yapmaya devam edecekti.
Tarık, yönetmen koltuğunda “Mehmet Dinler”in oturduğu, başrollerini “Fatma Girik” ve “Münir Özkul”un paylaştığı 1971 yapımı “Solan Bir Yaprak Gibi” filminde “Murat” karakteri ile Yeşilçam’a merhaba dedi. Bu filmden sonra da adını “Tarık Akan” olarak kullanmay aabaşladı. Ayrıca yine bu yıl “Vefasız”, “Melek mi Şeytan mı?” adlı filmlerde rol oynadı.
Bundan sonra her şey çok hızlı gelişti. 1972’de ilk başrolünü “Hülya Koçyiğit” ile “Beyoğlu Güzeli” filminde oynadı.
1970’te “Ertem Eğilmez” ile tanışmak ona “Ferit” karakterini getirdi ve Tarık, ailemizin Damat Ferit’i oluverdi. Adı Ertem Eğilmez’in her filminde “Ferit” oldu. Bu, Ertem Eğilmez’in ölen oğlunun adıydı. Bu yüzden her filminde “uzun oğlum” diye sevdiği tarık ile oğlunun adını yaşatacaktı…
Giderek Yeşilçam’ın aranan yakışıklı oyuncularından biri oluyordu ve başrolleri paylaştığı kadınlar dönemin hem en ünlü hem de en güzel kadınlarıydı. Tarık, “Türkan Şoray” ile ilk başrolünü de “Sisli Hatıralar”da oynadı; yıl 1972 idi.
Tarık, 1972 yapımı “Suçlu”da oynadığında ödüllendirileceği ilk büyük başarısını da yakalamış oldu. Yönetmen koltuğunda Mehmet Dinler oturuyordu ve başrolü “Fatma Belgen” ile paylaşmıştı. Ayrıca film, Tarık’ın oynadığı ilk romantik komediydi.
Bu film, 1973’te Tarık Akan’a “Altın Portakal Film Festivali”nde “En İyi Erkek Oyuncu Ödülü”nü kazandırdı.
Artık oyunculuğu da tescillendiğine göre, Tarık kesinlikle ünlüydü. Uzun boyu, çekici tavırları ve gözden kaçmayacak yakışıklılığıyla Tarık kısa sürede uzun bir yol yürümüştü…
Tarık, artık başarısına başarı katıyordu. 1972’de oynadığı “Sev Kardeşim” filminde “Adile Naşit, Münir Özkul, Hulusi Kentmen ve Hülya Koçyiğit” gibi güzel isimler de yer alıyordu. Yine aynı yıl “Tatlı Dillim” filminde “Filiz Akın” ile başroldeydi ve bu film aynı zamanda “Kemal Sunal”ın ilk filmiydi. Aynı zamanda kadroda “Münir Özkul, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Halit Akçatepe” gibi isimler de vardı.
Güzel ve başarılı kadın oyuncularla başrol paylaşmaya da devam ediyordu Tarık. 1972’de “Emel Sayın” ile ilk başrolünü “Feryat” filminde oynadı. Yine de eminim sizin de aklınızda bugün hala “Yalancı Yarim” var Emel Sayın ve Tarık Akan denilince. O naiflik, gözünün ondan başka kimseyi görmeyişi, aşkın sel olup akıp gidişi…
1973’teki isim ise “Necla Nazır”dı ve film de “Umut Dünyası”. 1974’te de “Hale Soygazi” ile “Oh Olsun”…
Her filmi bir başka güzeldi, eminim hepiniz için Yeşilçam filmleri öyledir. Ama yürekleri dağlayan bir film vardı hani, çok bilinen. Hasta küçük kardeşin çok istediği televizyona hepimiz ağlamışızdır içli içli. Çünkü film hakkını vermişti ve gözyaşlarımız boşuna değildi. Yeşilçam klasikleri arasına girdi ve en iyi drama filmlerinden biri oldu.
Evet, “Canım Kardeşim”. 1973’te “Halit Akçatepe” ve dönemin çocuk oyuncusu “Kahraman Kıral” ile başrolü paylaştılar bu filmde.
Nasıl ki “Yalancı Yarim” unutulmazsa, Emel Sayın ve Tarık Akan bir arada düşünüldüğünde “Mavi Boncuk” da hemen gelir akıllara. Hatta unutulmaz replikleri ve oyuncu kadrosuyla muhtemelen ilk sırayı çeker.
Özellikle Emel Sayın’ın kaçırıldığı sahne hafızalara adeta kazındı. Emel Sayın’ın “yalnız benim için bak yeşil yeşil” diye söylediği o şarkı… “Ben bu dertten ölürsem söyle küçük bey” diye içlenişi… Kemal Sunal’ın “soğuktan kapında donabilirim”leri…
Ah bu filmler, iyi ki vardı…
A bu arada heyecana kapılıp filmin içinde kaybolmuş da tarih bile vermemişim. “Mavi Boncuk”, 1975’te çekildi ve Yeşilçam’ın en iyi filmlerinden biri olarak gösterildi. Bunu söylemek için kadrosu bile yeterliydi çünkü: “Adile Naşit, Münir Özkul, Kemal Sunal, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Halit Akçatepe…”
Gösterime girdiği anda hasılat rekorları kıran ve serisi çekilen o mükemmel filmden bahsetmeden olmaz tabii; “Hababam Sınıfı”
1975’te “Ertem Eğilmez” yönetmenliğinde çekilen film ile her rolde beğendiğimiz Tarık, artık “Damat Ferit”ti. Her karakteri ayrı değerli, her sahnesi ayrı komik film, bugün bile sıkılmadan izlediğimiz klasikler arasında.
Şahsına münhasır karakterler oyuncuların üzerine yapışıp kaldı adeta: “Hafize Ana, Kel Mahmut, İnek Şaban, Güdük Necmi, Tulum Hayri, Hayta İsmail…”
Yeşilçam’ın en iyi romantik komedilerinden biri kabul edildi “Ah Nerede”. Filmde “Gülşen Bubikoğlu” ve Tarık Akan başrolü paylaşıyordu. 1975’te vizyona girmiş ve hasılat rekorları kırmıştı.
Çünkü kadın dünyalar güzeliydi ve adam çok yakışıklıydı. Nice hatalar yapmış, ama dönüp doğruyu bulmuştu. Zehra’dan sonra her şey başkaydı ve doğru olan ne varsa o yaşanmalıydı. Yani hayatın ta kendisiydi, aşkın ta kendisi…
Adam sonunda bir binanın tepesine çıktı ve “Seni seviyorum Zehra” diye atladı. Demek ki istenilen aşk böyle bir şeydi ve biz işte bu duyguyu pek sevdik. Bu yüzden “Ah Nerede” en iyi romantik komediler arasına girdi…
1976’da Yeşilçam’ın neredeyse bir araya toplandığı bir kadro ile bir film çekildi; “Bizim Aile”. Gerçekten de bir Türk ailesi vardı ekranda. Sevgi sonsuzdu.
Ne mutlu ki, Tarık da işte bu kadrodaydı. Bugün bile hala keyifle izlenen film, klasikler arasındaki yerini aldı.
Tarık, oynadığı romantik komedilerle büyük bir ün kazanmıştı. Üstelik bu rollere de çok yakışıyordu. 1976’dan sonra ciddiyetle bir karar aldı ve uyguladı. Artık romantik komedi çizgisinden ayrılıp daha ciddi rollere soyunmaya karar verdi ve henüz 28 yaşındaydı.
İlk iş imajını değiştirdi, bıyık bıraktı. Bir yandan eski tarzına da devam etti, ama ruhunun asi olduğuna karar vermiş ve yeteneğini daha başka filmlerde göstermeye karar vermişti. Ama bunun da hakkını verecekti.
Bıyıklı haliyle oynadığı ilk film, “Baraj” oldu; bir dram, gerilim filmiydi. 1978’de “Cüneyt Arkın” ile oynadığı “Maden” filmi büyük başarı elde etti. Yeşilçam tarihinin en iyi filmlerinden biri olarak kabul ediliyordu.
1978’de çekilmeye başlanmış, 1979’da vizyona giren bir “Zeki Ökten” yapımı olan “Sürü” filminde “Tuncel Kurtiz” ve “Melike Demirağ” ile başrolü paylaştı. Büyük ses getiren bu film de Yeşilçam’ın en iyileri arasına girmeyi başarmıştı. Ancak bu kez tek ödül bu değildi. 12 Ekim 2011 “Altın Portakal Film Festivali”, “Geç Gelen Altın Portakallar Gecesi”nde “En İyi Film Ödülü” aldı. Filmin ödülü tam 31 yıl sonra verilmişti. Çünkü 12 Eylül Darbesi yaşanmış ve 1980’de ödül gecesi yapılamamıştı.
1978’de “Fikret Hakan” ile başrol paylaşma şansı oldu. “Demiryol” adlı bu film, “Altın Portakal Film Festivali”nde 4 dalda ödül aldı. En İyi Erkek Oyuncu ödülü Fikret Hakan’ın oldu.
12 Eylül dönemi birçok alanı olduğu gibi Yeşilçam’ı da yavaşlatmıştı; çok az film çekiliyordu. Tarık da bu sebepten bu süreçte hiçbir filmde rol almadı.
1981’de “Müjde Ar” ile başrol paylaştığı “Deli Kan” filmi ile geri döndü.
Darbeden sonra Almanya’da yaptığı bir konuşmadan dolayı Türkiye’ye döndüğünde tutuklandı ve 2,5 ay cezaevinde kaldı. 31 Mart 1982’de beraat etti.
1982’de yönetmenliğini “Yılmaz Güney ve Şerif Gören”in yaptığı “Yol” filminde “Şerif Sezer” ile başrolü paylaştı. Oldukça ses getirdi. Dönemin yaşananlarını konu alıyordu. Bu filmin yeri ayrıydı. Çükü dünyanın en prestijli ödül törenlerinden biri olan “Cannes Film Festivali”nde en önemli ödül olan “Altın Palmiye”ye layık görüldü. Bu Türkiye için bir ilkti. Böylece dünya çapında izlenmeye başladı, ancak bu sefer de 1983’te Türkiye’de gösterimi yasaklandı. 1999’a kadar da bu yasak devam etti.
1984’te “Zeki Ökten”in yönetmenliğindeki “Pehlivan” filminde oynadı Tarık. Bu film ona “21. Altın Portakal Film Festivali”nde “En İyi Erkek Oyuncu Ödülü”nü getirdi.
Artık sert mizacı iyice oturmuştu yüzüne. Her film ayrı bir başarı demekti. Tarık Akan asla unutulmayacak oyuncular arasına çoktan girmişti…
Onca filmin arasında elbette bir de özel hayatı vardı. Gözler önünde olan yakışıklı bir erkekti ve onun yanında olmak için can atacak çok kadın olurdu. Ancak onun gönlü Yasemin Erkut’u seçti.
Tarık ve Yasemin 1986’da evlendi. Bu evlilikten aynı yıl “Barış Zeki Üregül” adını verdikleri oğulları geldi dünyaya. 1988’de de “Yaşar Özgür ve Özlem Üregül” adını verdikleri ikizleri…
Ancak yine de evlilikleri uzun sürmedi. Tarık ve Yasemin 1989’da boşandı.
Tarık, 1990’da Acun Günay ile birlikte yaşamaya başladı ve bu birliktelik o ölene dek sürdü…
Tarık, 90’larda daha az sinema filminde görüldü, ancak yine de vardı. Ancak bir yenilik vardı. Artık Tarık Akan, televizyon dizilerinde de görülecekti.
1992’de ilk kez “Taşların Sırrı” adlı dizide çıktı seyircisinin karşısına, bir yıl sürdü. Sinema filmleri de devam ediyordu bir yandan, sadece eskisi kadar sık değildi.
2000’e geldiğinde oyunculuğa 2 yıl ara verdi ve 2002’de sinemaya geri döndü. Yine sadece sinema değildi, bir yandan da TRT 1’de yayınlanan “Koçum Benim” adlı gençlik dizisinde oynuyordu.
Bir de “Vizontele” klasikleri var. “Yılmaz Erdoğan” filmlerinden “Vizontele Tuuba”da “Güner Sernikli” rolüyle yer aldı.
2009’da en son “Yol” filminde birlikte rol aldığı “Şerif Sezer” ile bir kez daha “Deli Deli Olma” filminde tekrar karşılaştı ve bu film de oldukça iyi bir hasılat elde etti. Ayrıca bu film Tarık için ayrıca değerliydi. Çünkü filmde gençliğini oğlu “Barış Zeki Üregül” oynuyordu…
Tarık, ömrüne 111 sinema filmi ve 4 dizi sığdırdı. İşte bunların yanına bir de kitap iliştiriverdi. Zamanında darbe döneminde ne yaşadıysa onu kaleme aldı ve 2002’de yayınladı.
Kitabı da tıpkı filmleri gibi ilgi çekmişti. Otobiyografi dalında yazdığı “Anne Kafamda Bit Var” onlarca baskı sattı.
Artık iyiden iyiye yaş alıyordu ve bir de üstüne akciğer kanseri olmuştu. Sonra tam akciğer kurutuldu derken kanser karaciğere de sıçradı.
16 Eylül 2016’da hayata gözlerini kapadı, 66 yaşındaydı.
Bugün ölümünün yıl dönümü. Tam 1 yıldır yok. Böyle sevilen insanlar hiç ölmüyor aslında ya da insan pek anlayamıyor. İstediğin her an bir filmiyle karşında olabileceğini bilmenin verdiği bir his belki de bu. Ama sonuç olarak o artık hayatta değil ve bir yıl geçti bile…
Zaman gerçekten de çok acımasız. Sanki daha dün ölüm haberini görmüşüm de boğazıma düğümler dolanmış gibi… Hangimizin çocukluk aşkı değildi ki yarattığı karakterler, hangimiz gülüşüne tutulmadık…
Dili, dini, ırkı, inanışı ne olursa olsun insan dediğin başka; ama sanatçı dediğin bambaşka… Bizden farklı olanı sevmemeye hep meyilli yürekler taşıyoruz. Oysa ki hayat senden farklı olanla çeşitlenip güzelleşiyor…
E o zaman Sevgili Damat Ferit, canım Tarık Akan, nurlarda uyu…
Hep yaptığım kapanışlar gibi, bolca özlem ekleyerek bir ucuna, diyorum ki, bir Tarık Akan geçti bu dünyadan…
İyi ki…
Damla Karakuş
[email protected]
Biyografisini okumak istediğiniz kişileri lütfen bizimle paylaşın.
Instagram: biyografivekitap
Kaynak:Enson haber Biyografi
22 Eylül 1977 yılında İstanbul’da doğdu. Gül ve Kemal Sunal çiftinin ilk çocuğudur. Aslen Malatyalılar. Ezo adında tiyatrocu bir kız kardeşi var.
Üniversite eğitimini İstanbul Yeditepe Üniversitesi İşletme bölümünde tamamladı. Babadan gelen oyunculuk yeteneği ile Dormen Tiyatrosu, Tiyatro İstanbul ve Sadri Alışık Kültür Merkezi Tiyatrosu gibi tiyatro topluluklarında çalıştı. Bunların yanı sıra dizi ve sinema filmlerinde oynadı. 1995 yılında ‘Aşk Üzerine Söylenmiş Her Şey’ adlı ilk sinema filminde oynadı. 1997 yılında ‘Şaban ile Şirin’ adlı ilk dizisinde oynadı.
1999 yılında ‘Propaganda’ adlı sinema filminde, 2000 yılında ‘Fosforlu Cevriye’ dizisinde, 2002 ‘En Son Babalar Duyar’ dizisinde, 2003 yılında ‘Okul’ adlı sinema filminde, 2004 yılında ‘Sayın Başkanım’ adlı dizide, 2005 yılında ‘Kanlı Düğün’ adlı dizide, 2006 yılında ‘Kısık Ateşte 15 Dakika’ adlı sinema filminde, 2008 yılında ‘Benim Annem Bir Melek’ adlı dizide, yine aynı yıl ‘Sana Mecburum’ adlı dizide, 2010 yılında ‘5’er Beşer’ adlı komedi programında, 2011 yılında ‘Banka’ adlı sinema filminde, yine aynı yıl ‘Huzurum Kalmadı’ adlı dizide, 2012 yılında ‘İnsanlar Alemi’ adlı komedi programında, 2013 yılında ‘Güldür Güldür’ adlı komedi programında (halen devam ediyor), 2013 yılında ‘Güzel Çirkin’ adlı dizide başrol, 2014 yılında ‘Yusuf Yusuf’ adlı sinema filminde başrol ve 2015 yılında ‘Hayat Öpücüğü’ adlı sinema filminde başrol olarak oynadı.
22 Temmuz 2011 yılında Ali Sunal ile Gökçe Bahadır hayatlarını birleştirdiler. Ancak evliliklerini pek uzun sürdüremediler ve 23 Şubat 2012 yılında tek celsede boşandılar.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Özgürlüğü sahnede buldu ve ondan vazgeçmeyecek kadar da cesaretliydi Al Pacino; her şeye rağmen. Annesine, babasına, hayata ve en çok da kendisine rağmen…
Onu öyle iyi tanıyorsunuz ki, hem hakkında hiçbir girizgah cümlesine gerek yok, hem de söylenecek ne çok söz var. Dahası onun hayatından öğrenecek ne çok şeyimiz var…
Yaralar alsak da kalkmayı öğrenmeliyiz mesela. Parçalanmış bir aileden yara alarak çıktıktan sonra da hayata tutunmanın birden fazla yolu olduğunu öğrenmeliyiz. İnsanın kendi gururunu, kendi inadını kırmanın yollarını arayacak kadar yüce gönüllü olabileceğini öğrenmeliyiz…
Hayatın herhangi bir aracı ile öğretecek ne çok şeyi var; önce bakmasını, sonra görmesini öğrenmeliyiz…
Al Pacino, 25 Nisan 1940’ta Doğu Harlem’de, Sicilya kökenli Salvatore ve Rose Pacino’nun tek çocuğu olarak dünyaya geldiğinde ona “Alfredo James Pacino” adını verdiler.
Alfredo, aslında bir aşkın meyvesiydi. Babası bir sabah evi terk edip gitmeseydi, belki çok farklı bir çocukluk yaşardı. Bir sabah babası gitti, California’ya yerleşti ve annesi onu alıp Bronx Hayvanat Bahçesi yakınlarında yaşayan ailesinin yanına taşındı. Parçalanmış bir ailenin çocuğu olarak büyüyecekti.
Babasına kızgın bir çocuktu Al; neredeyse bütün enerjisini ona kızarak geçirdi. Araları hiçbir zaman iyi olmadı. İçini rahatlatan, daha az yara almasını sağlayan tek şey, babasının evi onun yüzünden terk etmediğiydi. Elbette çok üzgündü, çocuk aklıyla babasına karşı öfkeliydi. Ama yine de aldığı yaralar hayat içinde kendini kotaracaktı.
Utangaç bir çocuktu. Belki de yalnızlığın getirdiği bir utangaçlıktı bu, içine kapanıyordu. Annesi varını yoğunu oğluna adamaya kararlıydı. Maddi manevi yatırımını ona yapacaktı. Al, henüz 3 yaşındayken Rose onu sinemaya götürmeye başlamıştı; neredeyse her akşam gidiyorlardı. Bir filmi seyredip eve döndüklerinde Al’ın yaptığı ilk şey, aynanın karşısına geçip beğendiği sahneleri canlandırmaktı.
Küçücük bedeniyle aynanın karşısında kendi kendine konuşuyordu ve bu anneannesini çok korkutuyordu. Bir süre sonra Al abartmış, anneannesi de o aynanın karşısına geçer geçmez oda değiştirmeye başlamıştı. Bir gün kızı Rose’yi karşısına aldı, “Al, bütün gün kendi kendine konuşuyor” diyerek endişesini anlattı. Ama Rose bunun bir sorun olduğunu düşünmüyordu, oğlunu teşvik etmesi gerektiğini düşünüyordu. Hayatının ilk 7 yılı, yalnızlığın portresi olarak duvarda asılı durdu.
Al’ın hayatında oyunculuk, yemek yemek, su içmek kadar doğal bir eylemdi. Kendi deyimiyle, “sinema salonuna doğmuş gibi” hissediyordu.
Küçükken bir şeyleri taklit etmeyi hepimiz severdik muhtemelen ve yaptığımız ne olursa olsun insanları güldürür. Oysa biz o anı ciddiyetle yaşıyoruzdur. İşte Al’ın ki de böyle bir şeydi. Henüz 6 yaşındayken “Lost Weekend”in neredeyse tamamını oynadığında, insanların kendisine neden güldüğünü anlayamıyordu.
Kendini ilk kez yine “kendisi” keşfetti. Bir gün, henüz 5 – 6 yaşlarındayken, yine aynanın karşısına geçmiş bir filmden kareler canlandırıyordu. Bir palyaço edasında durdu ve aynadaki suretine daha anlamlı baktı; 6 yaşında bir çocuk anlamlandırmasından öte olduğunu hissediyordu, bir şeyler fazlaydı. Sonra birden aynadaki yansımasına, gözlerinin içine bakarak, “Bu olamaz! Ben çok iyiyim. Kimse bu kadar iyi olamaz!” dedi. İşte bugünün Al Pacino’su, belki de o günün kararlığından doğacaktı.
Al’ın gözünde okul, arkadaşların olduğu, yalnızlığını gidereceğini bildiği bir masal diyarıydı. Ama oraya gitmeye başladığında pek de beklediği gibi çıkmadı. İyi yanları vardı elbette, artık yalnız değildi; ama okulun disipliniyle de bir türlü barış sağlayamıyordu. Küçücük bedeni ve kalbiyle acı çekiyordu Al, kafası çok karışıyordu. Oysa ileride filmlerini göstereceği insanları tanımaya, onları biriktirmeye başlamıştı. Tek sorun, bir türlü başının beladan kurtulmayışıydı…
Al, okul hayatına ısınamamıştı. Annesi anlayışlı bir kadın olmasa, yaşadıklarından sıyrılamazdı. İlk kez evden kaçtığında 11 yaşındaydı ve bu son olmadı. Rose, bu konuda da oğlunun yanında oldu, onu anlamak için uğraştı. Al’ın içinde kopan fırtınaların, her çocuğun kendine özgü oluşunun farkındaydı. Üstelik Al, kendi çocuğuydu. Özel olması için yeterliydi.
Hayatını değiştiren günü yaşadığında Al, 14 yaşındaydı. Bronx’a bir gezici sinema geldi; Martı filmiyle. Al, aslında filmi pek beğenmemişti, ama o gün Al tüm hayatının değişeceğini anladı. Çünkü böyle bir şeyle ilk kez karşılaşıyordu. Ogün oyuncu olmak istediğinden tamamen emin oldu. Annesi de onun her koşulda yanındaydı. Oğlunun kaybolup giden çocuklardan olmaması için her şeyi yapardı Rose. Sürekli okuyor, kendini geliştiriyordu. Al oyuncu olmak istiyorsa, elbette o da istiyordu.
Yaşadıkları bölgede her ulustan insan bulunuyordu. İlkokula başlayana kadar dışarı neredeyse hiç çıkmadı. Anneannesi çıkmaz, Al’ın da çıkmasına izin vermezdi. Dışarıda dayak yiyeceğini Al da biliyordu, çünkü burası kavganın kol gezdiği bir bölgeydi. 14 yaşında, hayatını değiştiren o günden sonra, bir senaryo yazmaya karar verdi. Hayatı olduğu gibi anlatmak istiyordu, evden kaçışları, yaşadığı mahalleyi, okula başladıktan sonra tanımaya başladığı bu mahalleyi, bir çocuğun gözüyle yazacaktı.
Hayat gelişti, ilerledi… 17 yaşında gittiği Güzel Sanatlar Okulu’ndan ayrıldı. Bundan sonra bulduğu işlerde çalışacak ve en önemlisi oyunculuk dersleri alacaktı…
Elbette bizim sevdiğimiz ünlü isimler öyle bir anda ünlü olmuyorlardı. İnsanız, hepimizin zorlu yollardan geçmesi gerekiyordu.
Al 16 yaşındaydı annesi ciddi sağlık sorunları yaşamaya başladığında. Önce çalışmayı bıraktı, sonra da oğluna herkesin hayalperest gördüğü konularda destek olmayı. Bunca yıl nasıl annesi kendisine baktıysa, şimdi sıranın kendisinde olduğunu biliyordu Al. Ancak annesinin oyunculukla ilgili hayaller kurmaktan vazgeçmesini istemesinden hiç hoşlanmıyordu.
Sanki daha düne kadar yanında olan annesi değildi. Al, evi terk etti. Okulu bırakmıştı. Bir işten diğerine koşturarak çalıştı. Bütün kazancını da annesi için eve gönderiyordu. Sadece para değil, bunun yanında umutlar da gönderiyordu; çok yakında büyük işler yapıp zengin olacağını söylüyordu. Unutmasındı, ona çok iyi bakacaktı.
Annesi 43 yaşındayken maalesef öldü. Birlikte yapacak çok şeyleri vardı oysa. Annesi, onun her şeyiydi. Her ne kadar gençliğinin verdiği çözümle evden çıkıp gitse de ondan asla vazgeçmemişti. Ama sonuçta hayat da yaptığımız hataların ve çıkardığımız derslerin toplamıydı. Annesiyle çok zaman geçirememişti, ama onu hep yanında hissediyordu.
Annesi ölmeden bir süre önce Greenwich köyündeki küçük gösterilerde rol almaya başlamıştı Al. Oyunculuk dersleri de alıyordu. İçi tarifsiz bir şekilde rahattı. Belki de hayallerinden annesine rağmen vazgeçmeyerek aslında annesine en güzel hediyeyi vermiş, tek başına da bu hayatı yaşayabileceğini kanıtlamıştı. Al, büyüyordu. Çünkü konuşabildiğini fark ettiği, nefes aldığını hissettiği yerdeydi; sahnede.
Al, oyunculuk derslerini oldukça ilerletmişti. Artık gösterilerde küçük de olsa roller alıyordu. Kendini günden güne geliştiriyordu. Tüm çabalarının sonucu olarak 1966’da “Actors Studio”da eğitim alma hakkı kazandı. Al, annesinin kendisiyle gurur duyacağı biri olmak için çok çalışıyordu.
Artık yolu açıktı, bir star yetişecekti. 1967 – 1968 tiyatro sezonunda “The Indian Wants the Bronx”ta zalim bir sokak serserisini canlandırdı. Bu rol Al’a, “Obie Ödülleri”nde “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü getirdi. Başarısı ödülle taçlandırmadan geçilemezdi.
Al, Broadway’da sahneye ilk kez “Does the Tiger Wear a Necktie” oyununda topluma uyum sağlayamayan bir uyuşturucu bağımlısını canlandırdığı rolü ile çıktı. Bu oyun sadece 40 gösterimden sonra kaldırıldı. Ancak Al’a “Tony Ödülü”nü kazandırmaya yetmişti.
Al’ın kariyerinin ilk filmi 1969 yapımı “Me Natalie”i oldu. Kendini öylesine kanıtlamış, performansından o kadar söz ettirmişti ki, yapımcıların dikkatinden kaçamazdı. İşte bu başarı Al’a, onu ünlendiren filmi getirdi, “The Godfather (Baba)”.
Yapımcılığını Paramount’un üstlendiği bir “Francis Ford Coppola” filmi olan “The Godfather”de “Michael Corleone” rolünü almıştı. Ama hayatında bir şeylerin eksikliğini de hissediyordu. Annesini hissetmeye çok ihtiyacı vardı.
Al’ın hayattaki en büyük kavgası kendisiyleydi, hepimiz gibi. Gururunun hayattaki birçok şeyi kaçırma sebebi olduğunu kavramıştı. Belki bunca gururlu olmayı annesinden öğrenmişti. Sonuçta o da çocuğunu tek başına büyütmek zorunda kalmış yalnız bir kadındı. Al, kimseyi suçlamadı. Sadece yük olarak taşıdığı, ona fazla gelen bu gururu kırabilmek istiyordu. Çözümü babasına gitmekte buldu. The Godfather çekimleri devam ediyordu ve Al belli ki hayatında “baba” sözcüğünün karşılığını arıyordu.
Babasını pek tanımıyordu, belki kargacık burgacık birkaç anı parçası, hepsi bu. Babası kötü birine de benzemiyordu. Ama birine “baba” diyebileceğini de düşünmüyordu Al. Bu yüzden ona adıyla seslendi. Bundan da pek hoşlanmamıştı. Birinin ona annesinin baktığı gibi bakmasını özlemişti.
Çünkü Al “anne”yi işte şu duygusal sözlerle tanımlıyordu: “Ne yaptığınızın hiç önemi yoktur, anneniz size anne gibi bakar. Sizi gerçekten gördüğünü bilirsiniz. Fotoğrafınızı değil, sizi görür. İşte öyle bakılmasını istiyorum bana”.
Neyse ki babasıyla da bir orta yol buldu Al; bir tür aile duygusunu hissedebilmişti. Bunu kan bağı ile tanımlamıştı içinde. İşte bu bağı hissetmek, ona hayatının rolünü oynattı aslında. Baba filmindeki rolüne daha çok sahip çıkmasını sağlamıştı. Üstelik artık annesini de daha yakınında hissediyordu, dünyalara değerdi.
1972 yapımı The Godfather, Türkiye’de 2 Kasım 1973’te gösterime girdi. Bu film ile Al, “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ödülü için Oscar’a aday gösterildi. “The Godfather II”, 1974’te çekildi. “The Godfather III” ise, 1990’da çekildi, ancak Türkiye’de vizyona 1991’de girdi.
Al’ın, “Jill Clayburgh, Marthe Keller, Diane Keaton, Penelope Ann Miller, Debra Winger, Kathleen Quinian” gibi ünlü isimlerle beraberlikleri oldu.
İlk birlikteliği “Jan Tarant”tan, “Julie Marie” adını verdikleri bir çocukları oldu.
Ocak 2001’de de, 1997’de birlikteliklerinin başladığı “Beverly D’Angelo”dan “Olivia ve Anton” adını verdikleri ikiz çocukları oldu.
Al, yeteneğinin farkındaydı. Sadece Al değil, seyircisi ve yapımcılar da. “The Godfather II” ile üçüncü kez Oscar’a aday gösterildi.
1975 yapımı “Dog Day Afternoon” filminde homoseksüel sevgilisinin cinsiyet değiştirme parasını karşılamak için banka soyan bir aşığı oynadı. Başarılı bir kariyer grafiği vardı Al’ın. Ancak 1977 yapımı, konusu araba yarışları olan “Bobby Deerfield”de beğenilmemişti. Göklere çıkaranlarla seni taşlayanlar maalesef aynı kişiler olabiliyordu.
Al, çözümü Broadway oyunlarına dönmekte buldu. Onca başarının içinde çıkan birkaç sevilmeyen iş onu oyunculuktan vazgeçirtecek değildi. “The Basic Training of Pavlo Hummel”deki başrolü ile ikinci kez “Tony Ödülü”ne layık görüdü.
Hayat inişleri ve çıkışları ile vardı; başarının yanında başarısızlık da… Al’ın daha sonra homoseksüel bir seri katilin peşinde olan polis memuruna hayat verdiği 1980 yapımı “Curising” ve 1982 yapımı “Author Author” adlı komedi de başarılı olmadı.
Ama 1983 yapımı, yönetmen koltuğuna “Brian De Palma”nın oturduğu şiddet dolu ”Sacrface” filmi ilk gösterildiği andan itibaren sinemanın kült filmleri arasına girdi.
Bir başarı, bir başarısızlık yer ediyordu hayatında. 1985 yapımı “Revolution”dan sonra gözlerden uzaklaştı. Bu süreçte “The Local Stigmatic” adını verdiği film ile yönetmenliğe soyundu, ancak bu filmi piyasaya sürmedi.
Uzun bir sessizlikten sonra dönüşü 1989 yapımı “Sea of Love” ile oldu. Al, bu filmdeki performansı ile oldukça sükse yaptı. Hemen ardından 1990’da gösterişli bir gangsteri canlandırdığı “Dick Tracy” çekildi. Bu film ile altıncı kez “Oscar”a aday gösterildi.
1991’de romantik komedi türündeki “Frankie ande Johnny” ve hemen ardından çekilen “Glengarry Glen Ross” beğeni toplayan filmleri oldu. Tüm bunlardan sonra ve uzun süren sessizlikten sonra başarısı 1992 yapımı “Scent of a Woman” filmindeki rolüyle layık görüldüğü “Oscar” ile taçlandı. Al, “En İyi Drama Erkek Oyuncu Oscarı”nı aldı.
1993’te “Carlito’s Way”de rol aldı. 1995’te ise “Michael Mann”in yazıp yönettiği, “Robert De Niro”nun hayat verdiği bir hırsızın peşindeki polisi canlandıran “Heat” ile oyunculuğa devam etti. Başarı grafiği yükselişteydi. 1996’da politik bir dram filmi olan “City Hall”da idi. Ancak asıl yine bu sene yazdığı, yönettiği ve oynadığı “Looking for Richard” ile adından ayrıca söz ettirdi.
1997’de genç Hollywood starları ile gündeme geldi; Johnny Depp ile “Donnie Brasco”, Keanu Reeves ile “The Devil’s Advocate”. 1999’da da “The Insider” filminde, Russell Crowe ile başrolü paylaştı…
Al, milenyuma girişini 2000’de yönetmenliğini “Oliver Stone”un yaptığı “Any Given Sunday” ile yaptı. Bu filmde “Tony D’Amato” adında futbol aşığı bir koça hayat verdi. Ayrıca “Cameron Diaz, Jmaes Woods ve Dennis Quaid” gibi oyuncularla bir aradaydı.
2002’de “Andrew Niccol”un yönetmen koltuğuna oturduğu “S1M0NE” adlı filmde Al, Hollywood yıldızlarının kaprislerine karşı eline geçen her fırsatı değerlendirerek tepki göstermeyi amaçlayan “Viktor Transky” adında bir yönetmeni canlandırdı.
2003’te genç yıldız “Colin Farrell” ile “Çaylak” adlı filmdeydi. Yine 2003’te “Angels in America” adlı mini dizide rol aldı ve bu dizi ile Al ilk kez “Emmy” ödülü aldı. Ayrıca dizi 12 ayrı dalda “Emmy” ödülü aldı.
2003, Al için şanslı bir yıldı. “Venedik Taciri” adlı film de yine bu yıl çekildi ve Al, “Yahudi Tefeci Shylock” rolündeydi.
Biraz mola verdi ve 2005’te “Kirli Para” adlı filmde yer aldı. Ancak bu film pek beğenilmedi. 2007’de ise tekrar başrol oynadı; “Jon Avnet”in yönetmen koltuğuna oturduğu “88 Dakika” filmindeydi. Rolü, üniversitede hoca olan bir cinayet psikiyatristi idi.
2008’de ise en son 1995’te çalıştığı “Robert De Niro” ile tekrar başrolü paylaştılar. 2008 yapımı “Righteous Kill” filminde yönetmen koltuğunda bu kez “Jon Aventin” vardı.
Mesleğine olan aşkını ve bağlılığını tanımladığı çok güzel bir tanımı var Al’ın: “Benim için hayat burada, sahnede… Ve oyunculuk ip üstünde yürümekten farklı değil; ikisinde de yaparsın ya ölürsün”.
“Uçan Wallendalar” adlı trapez topluluğunun şefi Karl Wallenda’ya onca yaralar üzerine ısrarla neden mesleğe devam ettiği sorusuna verdiği cevaptan sonra bu tanımı uygun görmüş Al. Wallenda’nın cevabı kısa ve netmiş çünkü; “Hayat ipin üzerinde”…
İşte böyle cesaretli olabilmek gerek hayatta. Bir ipin üzerinde yürüyormuşçasına; tüm yaraları ve bantlarıyla…
Vazgeçmeyen yüreği ve göz kamaştıran yeteneği ile bir Al Pacino geçiyor bu dünyadan…
İyi ki…
Damla Karakuş
[email protected]
Biyografisini okumak istediğiniz kişileri lütfen bizimle paylaşın.
Kaynak:Enson haber Biyografi
En büyük çıkışını Yaprak Dökümü adlı dizideki Ferhunde karakteriyle yapan Deniz Çakır, ilk televizyon deneyimini aslında ‘Kadın İsterse’ isimli projede Alev karakteriyle yaşadı.
Deniz Çakır, 31 Aralık 1982 tarihinde Ankara’da dünyaya geldi. Kendisi Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nden mezun olmuştur. Ayrancı Süper Lisesi’nde okumuştur. Bu dönemde sık-sık tiyatro oyunlarına giden Çakır, bir gün yine bir oyunda Zeynep Eronat’ın performansından çok etkilenmiş ve böylece oyuncu olmaya karar vermiştir.
Deniz Çakır en büyük çıkışını Reşat Nuri Güntekin’in aynı adlı romanından günümüze uyarlanan Yaprak Dökümü dizisiyle yaptı. Dizi sayesinde tecrübesi ve popülaritesi artan Deniz Çakır dizide en önemli karakterlerden biri olan Ferhunde rolüyle dikkat toplamayı başardı. Dizideki oyunculuğu kendisine 2010 senesinde ilk kez takdim edilen İsmail Cem Televizyon Ödülleri’nde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu – Dram ödülü kazandırdı.
Küçükken taklit yapmayı seven ve en çok Emel Sayın’ı taklit eden Deniz, mezun olduktan sonra Ankara’dan İstanbul’a taşınma kararı almıştır. Konservatuvardan mezun olmadan önce Ankara Radyosu’nda, radyo tiyatrosu yaptı ve radyo reklamı seslendirdi.
2004-2006 Kadın İsterse Alev, 2006- 2010 Yaprak Dökümü Ferhunde, 2005 İki Arada Aşk Gizem, 2006 Evet Benim / İşte Benim Barmaid Funda – 2006 Avrupa Yakası Serap-Konuk Oyuncu, 2008 Kung Fu Panda Usta Engerek – Türkçe seslendirme 2008 Donkey Xote – Türkçe seslendirme 2008 The Simpsons: Movie Rod ve Todd Flanders – Türkçe seslendirme 2008 Iron Man Virginia “Pepper” Potts – Türkçe seslendirme, 2009 Kako Si? Lidya – Sinema filmi, 2009 40 Sevda Hemşire – Sinema filmi, 2010 Iron Man 2 Virginia “Pepper” Potts – Türkçe seslendirme, 2011 Ya Sonra Didem – Sinema filmi 2011 Cam İpek – Tiyatro 2011 İffet İffet, 2013 Muhteşem Yüzyıl Şah Sultan, 2014 Yasak (dizi) Calibe
Kaynak:Enson haber Biyografi
Yaptırdığı dövmeler, genç sevgilileri, rahatça cinsellikten konuşması…Bu cesur tavırları ona ‘delikanlı kadın’ sıfatının yakıştırılmasına neden oldu.
Billur Kalkavan, 2 Kasım 1962 tarihinde İstanbul’da Beylerbeyi’nde bahçeli bir evde doğdu. Dadılar, aşçılar ve uşaklarla büyüdü. Annesi Nuyan Hanım, babası armatör Nazım Kalkavan’dır. Rıza adında kardeşi var. Ortaokulda İngilizce öğrenmeye Amerika’ya gitti. Geldiğinde Kadıköy Maarif Koleji’ne girdi, lise ikide de okulu bıraktı. Seneler sonra, 84’te, Amerika’da lise bitirme imtihanlarına girdi. İlk dövmesini sağ omuz üstüne (akrep dövmesi) 1980 yılında İsviçre’de yaptırdı. 16 yaşında Mudo’da işe girdi. Sonra da Ömer Çavuşoğlu ve Ahmet Kozanoğlu’nun şirketlerinde çalıştı. 18 yaşında Güneş Gazetesi’nde Güneri Civaoğlu’nun Sekreteri olarak çalıştı. Güneri Civaoğlu’nun gazetesi satılınca Amerika’ya gitti ve 4 sene kalıp geri döndü. Sinemadaki ilk rolünde, 1969 tarihli “Ayrı Dünyalar adlı” filmde, Erol Taş’ın canlandırdığı kötü adam tarafından fidye için kaçırılan bir çocuğu canlandırdı. 1980 yılından itibaren tiyatroya ağırlık verdi. 2000 yılında Marion ile Muhammed” adlı tiyatro oyununda oynadı. Oyunda bir striptizciyi canlandıran Billur Kalkavan, sahnedeki seksi şovunu oyunun bir parçası olarak nitelendirdi..
1969 – Ayrı Dünyalar (Dizi) 1978 – Sultan 1988 – Kaynanalar (Dizi) 1992 – Aşık Oldum(Dizi) 1993 – Mavi Sürgün 1994 – Sonradan Görmeler (Dizi) 1995 – Gece Otostopçusu (TV Filmi) 1996 – Tatlı Kaçıklar (Dizi) 1996 – Şahin 1997 – Böyle mi Olacaktı (Dizi) 1998 – Eyvah Babam (Dizi) 1998 – 2000 – Eyvah Kızım Büyüdü (Dizi) 2000 – Eyvah Kızım Büyüdü 2000 – Ölüm Peşimizde 2002 – Azad (Dizi) 2002 – Reyting Hamdi (Dizi) 2003 – Patron Kim (Dizi) 2004 – Metro Palas (Dizi) 2005 – 2006 – Ihlamurlar Altında (Dizi) 2008 – Bir Avuç Huzur 2008 – Kraliçe Fabrikada 2008 – Mezuniyet 2008 – Servet Avcısı (Dizi) 2012 – Acayip Hikayeler (Dizi) 2012 yılında HTV kanalında haftanın 5 günü 00:00-01:00 arası cinsel hayat ile ilgili bir program yaptı.
Kaynak:Enson haber Biyografi
30 Haziran 1982 yılında babasını iş durumu nedeni ile Suudi Arabistan’da doğdu. Aslen İzmirlidir. Pekin beş yaşındayken doğduğu Suudi Arabistan’ı bıraktı ve İzmir’e dönüş yaptılar. İlk öğrenimini Yaşar Neng Koleji’nde tamamladı.
Lise öğrenimini ABD Arkansas Lake Side Hing okulunda tamamladı. Üniversite öğrenimini ise İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro ve Oyunculuk bölümünde tamamladı. İlk olarak 2002 yılında E’n Son Babalar Duyar’ dizisinde oynadı. 2005 yılında ‘Organize İşler’ adlı ilk sinema filminde oynadı.
Yine aynı yıl üniversiteden mezun oldu ve İstanbul’a yerleşip BKM Atölye oyunculuğuna katıldı. ‘Havuçlu Anne’ karakteri ile tüm beğenileri toplamayı başardı. 2006 yılında ‘Fırtına’ adlı dizide, 2007 yılında ‘Kutsal Damacana’ adlı sinema filminde oynadı.
2008 yılında ‘Sınıf’ dizisinde, 2008 yılında ‘Çok Güzel Hareketler Bunlar’ adlı skeç programında, 2009 yılında ‘Neşeli Hayat’ filminde, 2010 yılında ‘Çok Film Hareketler Bunlar’ sinema filminde, 2011 yılında ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisinde, yine aynı yıl ‘Aşağı Yukarı Yemişliler’ dizisinde, 2012 yılında ‘Annem Uyurken’ adlı dizide, 2012 yılında ‘İşler Güçler’ adlı dizide, 2013 ‘Mutlu Aile Defteri’ adlı dizide, 2014 yılında ‘İtirazım Var’ adlı dizide, 2014 yılında ‘Kim O’ adlı dizide, 2014 yılında Mahsun Kırmızıgül’ün sinema filmi olan ‘Mucize’ adlı sinema filminde oynadı.
İlk başrol deneyimini ise Murat Boz ile, ünlü yazar PuCCa’nın ‘Hadi İnşallah’ adlı kitabından uyarlanan aynı adlı sinema filminde yaşadı. 2010 yılında ‘Neşeli Hayat’ adlı filmdeki rolü ile ‘Sinema Yazarları Derneği’nin düzenlediği ödül töreninde SİYAD’ın ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ ödülünü kazandı. Yine aynı yıl ‘Neşeli Hayat’ filmindeki rolü ile 15. Sadri Alışık Ödülleri, ‘En İyi Yardımcı Kadın Ödülü’nü kazandı.
Kaynak:Enson haber Biyografi
16 Ekim 1984 tarihinde Ankara’da dünyaya geldi. Tam adı Vildan Pelin Karahan’dır. Anne ve babası Pelin Karahan henüz bir yaşındayken boşandılar. İlk öğrenimini Ankara Arı Koleji’nde tamamladı.
Orta öğreniminin İlk bölümünü Ankara Gaziosmanpaşa İlköğretim Okulu’nda tamamladı. Diğer bölümünü ise İzmir Ödemiş İlköğretim Okulu’nda tamamladı. Aynı yıl Ankara Polis Koleji’ni kazandı fakat yapamadı. Lise öğrenimini Ankara Sokullu Mehmet Paşa Lisesi’nde tamamladı.
Üniversite eğitimini Eskişehir Anadolu Üniversitesi Turizm Otel İşletmeciliği bölümünde tamamladı. Pelin Karahan öğrencilik yıllarında oldukça sosyaldi. Dansa ve oyunculuğa yeteneği vardı. Çalışmak için geldiği İstanbul’da ek iş olarak yapmak için Erberk Ajans’a kaydoldu. Kaydolduğu bu ajans aracılığı ile Çağan Irmak yönetmenliğinde Demirdöküm reklamında oynadı.
Ardından Yedigin, Coca Cola, Ülker Royal Golf, Carrefour, Penti, Kit Kat, İpana ve Komili Şampuan gibi markaların reklamlarında oynadı. 2007 yılında Kanal D’de yayınlanan ‘Kavak Yelleri’ dizisinin seçmelerini kazandı ve Aslı karakterine can vererek başrol oynadı. Bu dizi ile adeta yıldızı parladı, dizi tam dört sezon sürdü. 2012 yılında Star Tv’de yayınlanan ‘Muhteşem Yüzyıl’ adlı dizide Mihrimah Sultan karakterini canlandırdı.
2015 yılında ATV’de yayınlanan ‘Yeter’ adlı dizide Aylin karakterine can vererek başrol oynadı. Ayrıca ‘TRT Okul kanalında Bir Evde’ adlı hayvan programını sundu. 2011 yılında Medya ve Sanat Ödülleri ‘En Başarılı Bayan Dizi Oyuncusu’ (Kavak Yelleri) ve 2015 BIAF Beirut İnternational Awards Festival ‘En İyi Kadın Oyuncusu’ (Muhteşem Yüzyıl) ödüllerini almaya hak kazandı.
2011 yılında pilates öğretmeni Erdinç Bekiroğlu ile evlendi. Fakat evlilikleri sürdüremediler ve 2013 yılında boşandılar. 24 Haziran 2014 tarihinde iş adamı Bedri Güntay ile hayatlarını birleştirdiler. 27 Aralık 2014 tarihinde Ali Demir adında bir oğulları oldu.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Didem Balçın, 18 Mayıs 1982 Ankara doğumludur. Özlem adında bir ablası vardır. Annesi İstanbullu babası ise Gaziantepli’dir. Annesi Nur Balçın, Japonya’da 1975 yılında düzenlenen bir güzellik yarışmasında Türkiye’yi temsil etmiştir. Babası ise TRT radyosunda çalışıyordu.
Balçın, Ankara Üniversitesi Tiyatro ve Oyunculuk Bölümü mezunudur. Sanat hayatına başlamadan önce ablası ile birlikte İstanbul Taksim civarında ‘Doda Sanat’ adlı bir sanat okulu açtı. İlk olarak başrollerinde Haluk Bilginer ve Sumru Yavrucuk’un yer aldığı ‘Sevgili Dünürüm’ dizisinde rol aldı.
2011 yılında ‘Firar’ isimli dizide Gönül karakteriyle rol aldı. 2014 yılında ‘Çakallarla Dans’ adlı sinema filminde Fatma karakteriyle rol almıştır. 10 Aralık 2014’te TRT 1 ekranlarında yer alan ‘Diriliş Ertuğrul Gazi’ adlı dizide rol aldı. Dizi halen ekranlarda gösterilmektedir. Didem Balçın aynı zamanda Levent Kırca’nın yazdığı birçok tiyatro oyununda da rol almıştır.
Didem Balçın’ın bilinmeyen yönleri VİDEO
Kaynak:Enson haber Biyografi
10 Şubat 1957 yılında Erzincan’da doğan Oya Aydoğan, dört kişilik bir ailenin en küçük üyesiydi.
Oya Aydoğan’ın çocukluğunu Beyoğlu’nda geçirdi. Ortaokul eğitimini Ste. Pulchérie’de, liseyi ise Notre dame de Sion’da aldı.
Oya Aydoğan sinemaya ilk girişini 1972 yapımı ‘Kabadayılar Kralı’ ile yaptı. Aydoğan, 1975 yılında ‘Alev Gün’ takma adıyla katıldığı güzellik yarışmasına katıldı.1976 yılında düzenlenen 8. Sinema Artisti Yarışması’nda birinci oldu. 1978 yılında Haluk Ulusoy ile nikah masasına oturan Oya Aydoğan, 4 gün sonra sürpriz bir şekilde boşanma kararı aldı.
80’li yılların başında sahneye çıkmaya başlayan Oya Aydoğan, İbrahim Tatlıses, Ferdi Tayfur, Kemal Sunal gibi birbirinden usta isimlerle kamera önüne çıktı. Bursalı gazinocu Tamer Taylan ile uzun süreli biliktelik yaşan Oya Aydoğan, Latif Demirbağ ile ikinci evliliğini gerçekleştirdi. Çiftin bu evlilikten Gurur adını verdiği bir oğlu dünyaya geldi. Oya Aydoğan, uzak kaldığı setlere 2011 yılında ‘Bez Bebek’ dizisi ile dönmüştü.
Ünlü oyuncu aynı yıl sunuculuğunu Emel Müftüoğlu ile üstlendiği ‘Şekerli Kahve’ isimli televizyon programı ile izleyicileriyle buluştu. 2015 yılında romantik komedi türündeki ‘Aşk Nerede’ ile sinemaseverlerin karşısına çıkan Aydoğan, kariyerine 51 sinema filmi, 8 de televizyon dizisi sığdırarak başarılı bir grafik çizdi.
Oya Aydoğan hayatını kaybetti VİDEO
Kaynak:Enson haber Biyografi
4 Mayıs 1989 tarihinde Antalya’nın Elmalı ilçesinde doğmuştur. Annesi ve babası o çok küçükken ayrıldı. Annesinin çalışması nedeni ile Burcu Biricik’i ve abisi anneannesi büyüttü. Henüz lisede oynarken katıldığı bir tiyatro festivalinde ödül aldı. Bunun üzerine oyunculukta kendini geliştirme kararı aldı.
Üniversite eğitimini İzmir Ege Üniversitesi’nin Arkeoloji bölümünde tamamladı. Üniversite eğitimi devam ederken Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosunda oyunculuk eğitimi aldı. Eğitimi sırasında Yaşlı Hanımın Ziyareti, Vazifemi Yaparım, İkinin Biri, Yedi Kocalı Hürmüz ve Gözlerimi Kapadım gibi birçok tiyatro oyununda oynadı.
2006 yılında henüz 17 yaşındayken güzellik yarışmasında ‘Akdeniz Kraliçesi’ seçildi. İlk televizyon rolünü ise 2007 yılında Show TV’de yayınlanan ‘Maçolar’ adlı dizide yan rol oynayarak adımını attı. 2011 yılında Kanal D’de yayınlanan ‘Artiz Mektebi’ adlı yarışmaya katılarak Alican Aytekin ile birlikte birinciliği paylaştı.
Aynı yıl Zen Profilo adlı markanın reklamında oynadı. Yine 2011 yılında Star TV’de yayınlanan ‘Muhteşem Yüzyıl’ adlı dizede rol aldı. 2012 yılında Usta Kemal ve Düşman Kardeşler adlı dizilerde rol aldı.
Yine aynı yıl Biskrem reklamında oynadı. 2013 yılında ise asıl parladığı dizi olan ‘Beni Böyle Sev’ adlı dizide rol aldı. TRT 1’de yayınlanan bu dizide Seda karakterine can verdi. Yine aynı yıl n11.com, Molped ve Tudors gibi pek çok reklamda oynadı.
2014 yılında Kanal D’de yayınlanan ‘Şeref Meselesi’ adlı dizide Kübra karakterine can verdi. Bu dizide başrol oynamadı, fakat baş rol oyuncuları kadar sevilip benimsendi. 2016 yılında ise başrol oyunculuğunu yine Kanal D’de yayınlanan ‘Hayat Şarkısı’ adlı dizide rol aldı.
Halen devam eden dizi izleyiciler tarafından büyük ilgi gördü. 27 yaşındaki güzel oyuncu, Hülya karakteri ile kafamızda çizdiğimiz kötü kadın tiplemesini tamamen farklı bir boyut getirdi.
Kaynak:Enson haber Biyografi
16 haziran 1983 tarihinde İstanbul’da doğdu. Kendisinde 8 yaş büyük Aslı adında bir ablası var. Oyuncu Açelya Elmas ise üvey ablasıdır. İlköğrenimi 50. Yıl Cumhuriyet Okulunda tamamladı. Lise eğitimini dil eğitimi için Özel Kalamış Lisesinde tamamladı. Üniversite eğitimini ise İstanbul Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinin Tiyatro bölümünde tamamladı.
2004 yılında henüz üniversite son sınıftayken ‘Haziran Gecesi’ adlı dizide Özcan Deniz ile başrol oynadı ve bütün ilgileri üzerine toplamaya başladı. Özcan Deniz’in sevgilisi Havin karakterine can veren güzel oyuncu dizi sayesinde şöhret basamaklarını emin adımlarla çıkmaya başladı.
Yine aynı yıl ilk sinema deneyimini ‘G.O.R.A.’ adlı sinema filminde konuk oyuncu olarak yaptı. 2006 yılında ‘Candan Öte’ adlı dizide Gülen karakterini canlandırarak yine başrol oynadı. Dizilerin yanı sıra reklam filmlerinde de oynamaya başladı. 2007 yılında başrollerini Emre Altuğ ile paylaştığı ‘El Gibi’ adlı dizide rol aldı. 2008 yılında ‘Doktorlar’ adlı dizide oynadı. 2009 yılında ‘Nefes’ aldı dizide bir çok usta oyuncu ile birlikte rol aldı. 2011 yılında ‘Ay Tutulması’ adlı dizide Ayla karakterine can vererek yine başrol oynadı. Dizinin ilginç hikayesi oldukça ilgi çekti. Bu dizi biter bitmez yine Star TV’de yayınlanan ‘Bir Ömür Yetmez’ adlı dizide rol aldı.
Haziran Gecesi – Naz Elmas İZLE
Yine aynı yıl ‘Ya Sonra’ adlı sinema filminde rol aldı. 2012 yılında ‘Ustura Kemal’ adlı dizide Angela adlı karakteri oynadı. 2013 yılında Kanal D’de yayınlanan ‘Güzel Çirkin’ adlı dizide rol aldı. 2014 yılında ise 3. sinema filminde bu kez başrol oynamayı başardı. ‘Stajyer Mafya’ adlı sinema filminde Canan karakterini canlandırdı. Yine aynı yıl Kanal D’de yayınlanan ‘Merhamet’ adlı dizide oynadı. 2015 yılında TRT 1’de yayınlanan ‘Filinta’ adlı dizide Azize karakterini canlandırdı. 2016 yılında ‘Kördüğüm’ adlı dizide rol aldı.
Şimdilerde ise yeni yayınlanacak olan ‘İstanbul Sokakları’ adlı dizide Sibel karakterini canlandıracak. Sahneyi kutsal yer olarak gördüğünü söyleyen güzel oyuncu, ata binmeyi, yüzmeyi ve tenis oynamayı sevdiğini söyledi.
Elmas ‘Haziran Gecesi’ adlı dizide büyük ilgi görmüştü, ancak sonraki oynadığı dizilerin reytinglerinde ciddi sorunlar yaşadı. ‘Ay tutulması’, ‘Nefes’, ‘Bir Ömür Yetmez’ ve ‘Ustura Kemal’ adlı diziler en fazla 16 bölüm çekilebildi ve sonra yayından kaldırıldı.
İşlerde olduğu kadar özel hayatında da hüsran dolu günler yaşayan Elmas 2014 tarihinde evlendiği Emre Kıramer’den ani bir şekilde boşanma kararı aldılar. Yakın dostlarına eşinden severek boşandığını söyleyen güzel oyuncu bunalıma girdi ve kendisini bir dönem eve kapattı. Elmas’ın telefonunu da kapatması ile endişelenen ailesi onu yalnız bırakmamaya çalıştıklarını söylediler.
Kaynak:Enson haber Biyografi
20 Ağustos 1992 yılında İstanbul’da doğdu. Babası Çerkes, annesi Rus asıllı olan Atagül henüz 8 yaşındayken oyuncu olmaya karar vermiştir. 13 yaşına geldiğinde annesi ile gidip Erberk Ajans’a kaydolmuştur.
Kaydolmasının ardından reklamlarda oynamaya başladı. Üniversite eğitimini Yeditepe Üniversitesi’nin Tiyatro bölümünde hala sürdürüyor. 2006 yılında oyunculuk dünyasına adımını atarak ‘Yaprak Dökümü’ adlı dizide Deniz karakterini oynadı. Yine aynı yıl ‘İlk Aşk’ adlı sinema filminde başrol oynadı. Bu dizideki performansı ile Altın Koza Film Festivalinde Umut Veren Genç Kadın Oyuncu ödülünü kazandı. 2011 yılında ‘Canım Babam’, ‘Kalbim Seni Seçti’ ve Mahsun Kırmızıgül’ün yönetmenliğini yaptığı ‘Hayat Devam Ediyor’ adlı dizilerde oynadı.
Yine aynı yıl Özcan Deniz ile başrollerini paylaştığı ‘Araf’ adlı sinema filminde oynadı. Bu filmle birlikte adeta ödüllere doyamadı ve 6 dalda ödül aldı.
2012 yılında ‘Araf’ filmi ile Moskova 2morrow Film Festivalinde ‘Şimdinin ve Geleceğin En İyi Oyuncusu’ ödülünü aldı. Yine aynı yıl 19. Altın Koza Film Festivalinde Türkan Şoray’ın elinden ‘Umut Veren Genç Kadın Oyuncu’ ödülünü kazandı. Türkan Şoray ödülü verirken Atagül için ‘veliahdım’ dedi.
2013 yılında ise şuan nişanlısı olan Kadir Doğulu ile başrollerini paylaştığı ‘Fatih Harbiye’ adlı dizide oynadı. Gözde çiftin beraberlikleri bu dizide başladı ve evliliğe doğru emin adımlarla ilerliyor. Çift, temmuz ayında evleneceklerini açıkladı.
2015 yılında ‘Senden Bana Kalan’ adlı sinema filminde Elif karakterini canlandırarak başrol oynadı. Yine aynı yıl başlayan ve halen devam eden başrollerini Burak Özçivit ile paylaştığı ‘Kara Sevda’ adlı dizide oynuyor. Dizi izleyiciden büyük ilgi görüyor.
Kara Sevda 1. Bölüm 1. Fragman VİDEO
Kaynak:Enson haber Biyografi
Barış Bağcı, 27 Mayıs 1975 Karaman doğumludur. Konya’da Selçuk Üniversite’sinde Konservatuar ve Tiyatro Bölümü mezunudur. İlk olarak Trabzon Devlet Tiyatrosu’nda yer aldıktan sonra oyunculuğuna İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda devam etmiştir.
2009 yılında ‘Nefes Vatan Sağolsun’ adlı sinema filminde bir üsteğmeni canlandırmıştır. 2011de ‘Küçük Hanımefendi’ dizisinde yer almıştır. 2012 yılındaysa baş rollerde Ezgi Mola’nın yer aldığı ‘Pazarları Hiç Sevmem’ adlı sinema filminde oynamıştır. Günümüzde ise TRT 1 ekranlarında yer alan ‘Diriliş Ertuğrul Gazi’ dizisinde ‘Baycu Noyan’ karakterini oynamaktadır.
Barış Bağcı Rol Aldığı Televizyon Dizileri:
Diriliş Ertuğrul – Carmagon Noyan
Kara Kutu – Katip
Gümüş – Emir
Kırık Kanatlar -Halim
Yaprak Dökümü – Ali Sarper
Küçük Hanımefendi – Ömer
Nefes: Vatan Sağolsun – Üsteğmen – Barış
Pars: Kiraz Operasyonu –
Kaybedenler Kulübü – Devrim
Pazarları Hiç Sevmem – Ali
Diriliş Ertuğrul Noyan Aksiyon Sahnesi İZLE
Kaynak:Enson haber Biyografi
12 Eylül 1965 Ankara doğumludur. İlköğretim ve liseden sonra 1989 yılında Ankara Hacettepe Üniversitesi Devlet Konsevatuarı Bölümünden mezun oldu. 1989-1993 yılları arasında Diyarbakır’da görev yaptı.
Devlet tiyatrolarında Sanat yönetmenliği gibi görevleri aldı. 1996!dan bu yana televizyonda çeşitli projelerde yer almaya başladı. 2006 yılında Devlet Tiyatrolarından ayrılmıştır. Televizyonda birçok dizide ve reklam filminde rol almış olsa da en iyi çıkışını ‘Leyla ile Mecnun’ dizisinde canlandırdığı İskender karakteriyle yapmıştır.
Bu proje yayından kaldırıldıktan sonra aynı isimlerle ‘Ben de Özledim’ adlı yeni bir projeyle geri dönüş yapmıştır. Bazı sinema filmlerinde de yer alan Taylan, 15. Altın Koza Festivalinde En İyi Erkek Oyuncu ödülüne layık görülmüştür. Taylan, aynı zamanda Yılmaz Erdoğan’ın yönettiği bir proje olan ‘Kelebeğin Rüyası’ filminde de rol almıştır.
Ahmet Mümtaz Taylan – Baba ve Kızı Reklamı İZLE
Oyunculuk kariyerinde gayet başarılı olan Taylan, evlilik hayatında pek başarılı olamamıştır. 2007 yılında Ayçin İnci ile evlenmiş fakat biilinmeyen sebeplerden dolayı 2012 yılında boşanma kararı almıştır. Şimdilerde ise Kanal D ekranlarında yer alan ‘Hayat Şarkısı’ adlı dizide evin babasını canlandırmaktadır.
Hayat Şarkısı : (2016) Çırağan Baskını (2014)
Güzel Köylü : Hüsnü Alkan (2014)
Cinayet : Serdar Akar – (2014)
Ben de Özledim : Onur Ünlü – (2013)
İşler Güçler : Selçuk Aydemir – (2012) (Konuk Oyuncu)
Kötü Yol : Nisan Akman – 2012 Behzat Ç : Serdar Akar – 2011
Leyla ile Mecnun : Onur Ünlü – (2010 – 2013)
Ateşe Yürümek : Cankat Ergin – (2010)
Son Bahar : Nihat Durak – (2008)
Hayat Apartmanı : Hüdaverdi YavuzAtilla Cengiz – (2007)
Başımın Belası : Tuğba German – (2007)
Ezo Gelin : Uluç Bayraktar – (2006)
Daha Neler : Birkan Uz – (2006)
Kınalı Kuzular : Tunç Davut – (2006)
Avrupa Yakası : Jale Atabey – 2006
Çapkın : Bora Onur – (2005)
Kayıp Aşıklar : Veli Çelik – (2004)
Sahra : Volkan Kocatürk – (2004)
Arapsaçı : Davut Coşkun -(2004)
Kurşun Yarası : Sadullah CelenÖzer Kızıltan – (2003)
Çaylak : Nihat Durak – (2002)
Kumsaldaki İzler : Veli Çelik – (2002)
Zeybek Ateşi : Veli Çelik – (2002)
Baba : Yağur TaylanDurul Taylan – (2002)
Yılan Hikayesi : Nihat Durak – (2000)
Barbunya Nuri : 2000
Kaynak:Enson haber Biyografi
Ayşe Tolga 9 Haziran 1973 İstanbul doğumludur. Sinema ve Dizi oyuncusu olan Tolga, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümünden mezundur.
Reklâmcılık, sahne ve görsellikle ilgili eğitimlere de katıldığından moda, sağlık, yaşam biçimi üzerine yapılan programlara da sunuculuk yapmıştır.
‘Life Style’ adlı bir çalışmadaki reklâm filmine de yaratıcı yönetmen ve oyuncu olarak görev yapıyor. Bazı reklâm ajanslarına da danışmanlık yapmaya devam ediyor. Güzel oyuncu, 1994 yılında dizi hayatına giriş yapmıştır. 1994 yılından 1996 yılına dek ‘Şehnaz Tango’ dizisiyle tanınmıştır.
Gülden’in Kahveye Gitmesi – Seksenler 87. Bölüm İZLE
1. 80’ler – 2012 (Gülden)
2. Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü? – 2005 (Nilüfer Hatun)
3. Efsane – 2002 (Müge)
4. Beşik Kertmesi – 2002 (Yağmur)
5. Çifte Bela – 2001 (Fatmagül)
6. Ayrılsak da Beraberiz – 2002 / 2004 (Berna)
7. Çarli İş Başında – 2000 / 2001 (Pamuk)
8. Ah Bir Zengin Olsam – 1999 (Ceren)
9. Aşkın Dağlarda Gezer – 1999 / 2000 (Selvi) 1
10. Şehnaz Tango – 1994 / 1996 (Nurşen)
Kaynak:Enson haber Biyografi
25 Mayıs 1963 Ankara doğumludur. Aslen Rizeli olan bir babanın kızıdır. Babası profesör doktor olan bir iç hastalıkları uzmanıdır. Kendisinin kendinden yaşça küçük bir erkek kardeşi vardır. Babasının bir spikerle yaptığı evlilikten bir oğlu daha olmuştur. Nergis Kumbasar, babasının mesleki çalışmaları sebebiyle anaokulunu ABD’de okumuştur. Daha sonra TED Koleji’nde eğitimine devam etmiştir.
Annesi tarafından mankenlik ve zarafet okuluna gönderilmiştir. Üniversite eğitimini almak üzere Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne başlamış fakat yarıda bırakmış, İstanbul’da mankenlik yapmaya başlamıştır. Bu dönemde çeşitli reklâm filmlerinde oynamıştır. Televizyon dizilerine ilk olarak 1985 yılında TRT1 ekranlarında yayınlanan ‘Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’ adlı dizideki ‘Nüzhet’ karakteriyle adım atmıştır.
Sanatçı 1989 yılında ünlü şovmen Mehmet Ali Erbil ile hayatını birleştirmiş bu evlilikten Yasmin adında bir kızları olmuştur. Oyuncu günümüzde ise Star TV’de ‘Kiralık Aşk’ dizisinde Neriman İplikçi karakterini canlandırmaktadır.
Nergis Kumbasar – Beyaz Show İZLE
Sevmek ve Ölmek Zamanı (1989) – Aysun
Muhteris Ruhlar (2002) – Rüstem’in kuzeni
Neva (2013)
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1985) – Nüzhet
Eyvah Kızım Büyüdü (2000) – Berna
Tam Pansiyon (2004) – Şermin
Çapkın (2005) – Kevser
Acemi Cadı (2006) – Melda
Papatyam (2009-11) – Semiha
Kiralık Aşk (2015-16) – Neriman İplikçi
Lipton (2016)
Signal (2016)
Kaynak:Enson haber Biyografi
Perran Kutman, hangi açısından bakarsan şanslı ya da şansız bulacağın bir çocukluk yaşadı. Hiç arkadaş bulamadığı için şanssız; ailesinin sonsuz sevgisini tattığı için de şanslıydı. Sadece oyuncaklarını arkadaş edinebilmek taklit yönünü geliştirecekti Perran’ın ve o bir gün ülkesinin sayılı kadın komedi oyuncularından biri olacaktı…
Bir diğer şansı da, hayatının aşkını bulacak ve mutlu bir hayat sürecekti…
Perran, 30 Kasım 1949’da, İstanbul Aksaray’daki 11 odalı bir konakta, Sabriye Hanım ve Rıdvan Bey’in ilk çocukları olarak dünyaya geldiğinde ailesi ona “pervane” anlamına gelen “Perran” adını verdi; “Perran Kanat”. Annesi, Perran’ın doğumu öncesinde üç gün üç gece sancı çekti. Dünyaya gelişi bir hayli zor oldu yani. Öyle ki Sabriye Hanım’ın, sancılar arasında “Bir doğsun, yüzüne tokat atacağım!” diye söylendiği de olmuştu.
Sabriye Hanım, İETT muhasebesinde çalışıyordu. Bir yandan da kadın mecmuası çıkarıyordu. Kendini yetiştirmiş, aydın bir kadındı. Babası Rıdvan Bey ise, Milli Eğitim Basınevi Müdürü idi. Perran iki kişilik dünyalarına sekizinci harikaları olarak girmişti. El bebek gül bebek büyüttüler; ilk göz ağrılarıydı. Ne alınırsa çifter çifter alınıyordu.
Ailesi zamanla bu özeni abarttı ve Perran’ın bir tek canlı arkadaşı yoktu. Japonya’dan getirilmiş oyuncakları arkadaşı olmuştu; odasında yapayalnızdı. Çünkü ailesi onu terbiyesi bozulmasın diye asla sokağa çıkarmaz, başka çocuklarla görüştürmezdi. Perran, envaiçeşit oyuncaklarını kimseyle paylaşamadan, yalnız bir çocuk olarak büyüdü. Yıllar sonra bu günlerini “Masanın bacaklarıyla konuşurdum” itirafıyla anlatacaktı…
Perran, kah masanın bacaklarıyla kah oyuncaklarıyla konuşarak 8 yaşına kadar gelmişti. Bu yaşı, anne ve babasının boşandıkları zamana denk geldi. Evet, Sabriye Hanım ve Rıdvan Bey ayrıldılar; ama küsmediler. Rıdvan Bey ikinci kez evlendiğinde de dostlukları devam etti. Hatta kızı Berna, Sabriye Hanım’a “Cici Anne” diyecekti. Perran ise, hayatlarında başrolden hiç inmedi. Onunla ilgili bütün kararlarını ortaklaşa almaya devam ettiler.
Elbette değişen şeyler de vardı. Perran, anne ve babasının yoğun olan iş hayatı sebebiyle babaannesinde kalmaya başlamıştı. 15 yaşına gelene kadar babaannesinin koynunda uyudu Perran. Sonra da hep aynı odada…
Çok seviyorlardı birbirlerini, ölesiye düşkünlerdi. Babaannesinin gerçekçi ya da tüm hayalleri, hep Perran üzerine kuruluydu. En çok bir gün torununu Kraliçe Elizabeth’in oğlu ile evlendirme hayalleri kuruyordu. Çünkü onun torunu, canının içi kızı, bir prensesti.
Perran, yalnız kalınca çareyi kendi kendine taklitler yapmakta bulmuştu. Taklitlerini çalışıyor, sonra da ailesine sunuyor; onları eğlendiriyordu. Annesi, Perran’ın yeteneğini keşfetmişti, ailecek konservatuara gitmesi gerektiğine karar verdiler. Perran, “İstanbul Belediye Konservatuarı”na kaydoldu.
Perran artık konservatuara başlamıştı. İlk günler nasıl da çekilmez gelmiş, hiç sevmemişti. Ama sonra alıştıkça sevdi, sevdikçe daha da bağlandı. Çok iyi bir öğrenci olmuştu. Öğrencilik yıllarından bulacaktı sahneye çıkma şansını…
Perran, ilk kez sahneye çıkıyordu. Şu konservatuara girişi daha dün gibi kapıda duruyor, o günden şu ana geçen zaman hafızasından usul usul akıyordu. Bu anı yıllar sonra bir röportajında şu cümlelerle anlatacaktı:
“Gülriz Sururi ve Engin Cezzar da konservatuarda oldukları için, beni “Kurban” oyununda oynattılar. Hiç unutmam korodaydım. Kara çarşaflı kızlardan biriydim. Hiçbir yerim görünmüyordu. Anneannem, beraber getirdiği arkadaşlarına “Torunum efendim!” diyerek benimle gurur duyardı”.
1967’de konservatuardan mezun oldu. Hemen ardından da “Ulvi Uraz Tiyatrosu”nda sahnedeydi. Burada da oyunculuk sınavını geçmişti. Perran’ın gözünde Uraz, mükemmel bir hocaydı. Ondan sahne tahtasına saygı duymayı öğrendi.
Perran, 1969’da “Nisa Serezli”, 1973’te “Sezer Sezin” tiyatro topluluklarında çalıştı. Hayatının aşkını da 1980’de “Müjdat Gezen” ile çalışırken tanıyacaktı. Bu meslek, ona hayatın tüm lezzetlerini getirecekti.
Perran, son tiyatro oyunu “Artiz Mektebi”ni ise 1987’de oynayacaktı.
Perran birçok dizide, filmde, tiyatro oyununda oynayacaktı elbet; ama ilkler özeldi. 1972’de sinema için ilk kez kamera karşısına “Şehvet Kurbanı” filmi için geçti; yönetmen koltuğunda Nejat Saydam oturuyordu.
Zamanla sinemada klasikler arasına girecek, “Köyden İndim Şehire, Salak Milyoner, Hababam Sınıfı, Gırgıriye” birçok filmde rol alacak, hanemize konuk olacaktı…
1972 senesi, Perran’ın hayatında bir yeniliği daha barındırıyordu. Perran, aynı sahneyi paylaştığı 42 yaşındaki oyuncu “Hüseyin Kutman” ile evlendi. Kendisi ise, 23 yaşındaydı. Tanınmaya başladığı zamanlardı ve biz onu işte bu sebepten “Perran Kutman” olarak tanıyacaktık.
Aralarındaki yaş farkına rağmen gerçekleşen bu evlilik, 1979’da boşanma ile sonuçlandı. Perran ise, “Kutman” soyadı ile tanındığı için, eski eşinin soyadını taşımaya devam edecekti.
Bu ayrılığın üzerinden birkaç ay geçmişti ki, gazetelerde “Oyuncu Perran Kutman ile Yazar Engin Ardıç nişanlandı” haberleri verildi. Ancak bu nişan evlilikle sonuçlanmayacaktı.
Perran, nişanını yeni atmış bir kadındı ve hayatının aşkı “Koral Sarıtaş” ile çok geçmeden tanıştı.
Perran, o zamanlar Müjdat Gezen ile Miyatro adını verdikleri tiyatroyu kurmuşlardı. Burada Marşantiz adlı bir müzik grubu vardı ve Koral, bu grubun davulcusuydu. Büyük aşktı onlarınki; daha ilişkilerinin bir yılı dolmadan nikah masasına oturdular.
O zaman haberleri yoktu tabii; ama bu aileye iki kardeş gelin olacaktı. Perran’ın babasının ikinci evliliğinden olan kız kardeşi Berna da, Koral’ın kardeşi Özden ile evlenecekti. Hiç çocuk sahibi olmayacaklar; ama Berna ve Özden sağ olsun, çocuk sevgisini tadacaklardı.
Perran Kutman, 35 yıl sonra evliliğini bir röportajında şöyle özetleyecekti: “Aşk gidiyor; ama bitmiyor. Köklü bir sevgiye dönüşüyor. Aşk, küçük heyecanlardır. Halbuki sevgi, çok köklü ve vazgeçilmezdir. Koral’ı kaybetmekten korkarım. Büyük ihtimalle o da beni kaybetmekten korkuyor. Bizde artık hayat arkadaşlığı başladı. Onun hissi de bambaşka…”
Belli ki Perran, ömürlük aşkı bulmuştu…
Bir serisini izledik biz Gırgıriye’nin. Şenlik, cümbüş, eğlence, ne ararsak bulduk. “Sabahat”, Gırgıriye’nin dilinde “Sabayat” karakterine can verdi Perran Kutman. Evet, zaten bir ünü vardı; ama burada “Münir Özkul, Adile Naşit, Müjdat Gezen, Gülşen Bubikoğlu, Ayşen Gruda, Şener Şen” gibi güzel isimlerle bir aradaydı ve ününe ün kattı. Hepsi bir bütün olduğunda o mükemmel eğlence çıkıyordu ortaya…
Perran Kutman, önce Türk filmlerinin komedi yüzü olarak kendini gösterse de, 1986’da TRT2’de bir dizi ile çıktı seyircisinin karşısına; Perihan Abla. Mahalle kültürü içinde yaşayan, bütün mahallenin sevgilisiydi Perihan Abla. Öylesine samimi, öylesine bizden biriydi ki; çok geçmeden seyircisinin gönlünü fethetmiş, hepimizin Perihan Ablası oluvermişti.
Perran Kutman, artık beraberinde anılacağı bir ada kavuşmuştu. Dizi de TRT2’den TRT1’e geçti.
Bu dizi ile 1987’de Altın Kelebek Ödülleri’nde “Yılın Kadın Komedi Sanatçısı” ödülünü aldı.
Perran Kutman, her dönemde bir rolüyle ikonikleşmeye devam ediyordu. Artık 2000’lere gelmiştik ve Perran Kutman 2003’te bu kez “Hayat Bilgisi” dizisinde karşımıza “Afet Güçverir” karakteriyle çıktı karşımıza. “Hoca camide!” ünlemiyle bir anda hayatımıza girdi ve bu kez de 2006’ya kadar hepimizin öğretmeni oldu.
2010’da, “Deli Saraylı”, 2012’de ise, “Canımın İçi” dizisi ile kamera karşısındaydı…
Yaşam Boyu Onur Ödülü
Bunca başarının elbette ödülü de olmalıydı. Perran Kutman, bu ülkenin komedi dalında yetiştirdiği o güzel isimlerden biriydi. Sanat yaşamı boyunca birçok ödül aldı. Ancak muhtemelen en anlamlısı 8 Ekim 2011’de Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde layık görüldüğü “Yaşam Boyu Onur Ödülü”ydü.
Bizi güldüren yüzüyle, büründüğü karakterlerden kalbimize dokunuşuyla bu ödülü gerçekten hak etmişti.
Kah Perihan Abla, kah sevenleri ayıran Sabayat, kah Neriman Abla, kah Afat Hoca… Bol kahkahası ve yeteneğiyle bir Perran Kutman geçiyor bu dünyadan…
İyi ki…
Damla Karakuş
[email protected]
Biyografisini okumak istediğiniz kişileri lütfen bizimle paylaşın.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Nisa, doğduğu evden dünyaya açılırken hem yalnızdı, hem değil. Küçük oğluyla bir başlarına keşfettiler hayatın döngüsünü. Sonunda bir pişmanlığı olmadan, içi kıpır kıpır yaşadığı, sevdiği, affettiği bir hayatı olmuştu; ne büyük şanstı…
Anne ve babasından aldığı sevgiydi belki işine bunca aşkla sarılışının sebebi. Geçtiği yollar ne olursa olsun nereye varmak istediğinden emin olmanın bilgiçliği vardı kararlarında. Öyle ki, bir gün adı hep güzel anılacak, ondan hep iyi bahsedilecekti…
Nisa, 12 Nisan 1928’de, İstanbul’da doğduğunda Hayrunnisa Hanım ve Emin Sait Bey, ona Nurinnisa Ersan adını verdi. Anne ve babasının tek çocuğu olarak büyüdü. Daha çocuk yaşlarında oyunculuğa düşkünlüğü gözle görülür bir gerçekti. Yıllar sonra adıyla ödüller verilecek bir oyuncu olacağı tahmin edilmezdi belki, ama zaman her şeyi sırasıyla getirecekti.
İstanbul’da doğmuş olmak zamanla birçok şeye ulaşımı kolaylaştıracaktı. Erenköyl Kız Lisesi’nden mezun oldu. Liseden sonra İsviçre’ye üniversite eğitimi almaya gidecek kadar da şanslıydı, ailesi onun bu eğitimi almasını istemişti. Lozan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ndeydi. Türkiye’ye tekrar döndü ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Fransız Filolojisi ve Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne devam etti. Eğitim alma konusunda sınırlar koyamamıştı kendine. O yıllarda açılan Gazetecilik Enstitüsü’ne girdi. Yolunu tiyatro ve cümleler çizecekti.
Oyunculuk sevgisi yüreğine çocuk yaşlarda düşmüştü. Üniversite zamanlarına geldiğinde tiyatro ile amatör olarak ilgilenmeye başladı. Bir yandan da Yeni Sabah Gazetesinin Beyoğlu muhabiri olarak çalışıyordu.
Oyunculuk ve yazma işini sevgi ile yapıyordu. Hayat ve Akbaba mecmualarında yazdı. Amatör olarak Gençlik Tiyatrosu’nda çalıştı. 1954’te ilk kez “On Küçük Yaramaz” oyunuyla sahnedeydi. Profesyonelliğe ilk adımını ise Küçük Sahne’de “Fare Kapanı” oyunu ile attı.
Artık yolu açılmıştı, belki sadece hayalini kurabileceği isimlerin sahnesindeydi. Münir Özkul Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu, Oda Tiyatrosu’nda çalıştı.
Oyunculuğa başlayıp güzel tiyatrolarda ilerleme şansını yakalamıştı Nisa. Dormen Tiyatrosu’ndan ayrıldıktan sonra ilk kez kendi tiyatrosunu kurma şansını da yakaladı.
Nisa Serezli, Ayfer Feray ile bir tiyatro kurdu. Ancak gençlik zamanlarında bu ortaklık yürümedi. Sonrasında Nisa Serezli – Tolga Aşkıner Tiyatrosu ile yollarına devam ettiler.
Nisa, Bülent Veziroğlu ile üniversite için İsviçre’ye gittiği dönemlerde flört ediyordu ve bu süreçte nişanlandılar. 1946’da evlendiler ve 7 ay sonra Levent adını verdikleri bir oğulları oldu. İşte bu yüzden Nisa eğitim hayatına ara verdi.
Ancak bu hızlı gelişmeler aralarında sorunları da doğurmuştu. Nisa, eşi Bülent’e, Bülent’in sonra evleneceği Emine Hanım’dan gelen mektupları da görünce, boşandılar. Levent 1 yaşındaydı ve Nisa İstanbul’a döndü.
Nisa, 1945’te kaybetmişti babası Emin Sait Bey’i. Boşanıp İstanbul’a döndükten sonra babasından kalan mirasla Taksim Kazancı Yokuşu’nda bir ev aldı; üst katı kiraya verdi ve alt katta oğluyla yaşamaya başladı. Bir yandan da Gazetecilik eğitimine devam ediyordu. Oğlunu da yalnız bırakmamak için kalacak yer arayan bir teyzeye, Semine Hanım, evinin bir odasını verdi. Ondan para yerine o yokken oğluyla ilgilenmesini istiyordu. Levent’i Semine Teyzesi ile birlikte büyüttü Nisa.
Boşanmış ve çocuklu bir kadın olarak hayat pek de renkli değildi. Ama o hayatı dolu dolu yaşamayı ve tüm renkleri görerek tadını çıkarmayı tercih etmişti.
Tiyatro yapmaya da üniversite eğitimi sıralarında başlamıştı. Artık oyunculuğunu kanıtlamaya başladığı sırada Metin Serezli le tanıştılar ve evlendiler. Uzun süreli bir evlilik değildi. 1957’de ayrıldılar. Geçimsizlikleri vardı. Nisa’nın değil, ama Metin’in ilk evliliğiydi. Aradığı hayatı Metin’de de bulamamıştı Nisa. Yoluna devam etti. Elbet bir gün bulacaktı.
Yoluna devam ederken Metin ile aralarında asla küslük olmadı. Metin de yoluna Nevra Serezli ile devam etti, evlendiler. Hatta şöyle bir anıları vardı: Nisa ve Nevra Hanım bir Anadolu turnesinde birliktelerdi. O sıralar Nisa ve Metin boşanmış, Metin ile Nevra arasında evlilik yolu kurulmuştu. İçinde bulundukları araba kaza yaptı. Şanslılardı ki, kimseye bir şey olmamıştı, ama Nevra bayılmıştı. Nisa da onu ayıltmak için bir tokat attı o panikle ve bir anda etrafında gülüşler yükseldi. Bugüne gelişleri ve şu an içinde bulundukları durum bir hayli garipti çünkü. Sonra bu olay ne zaman konuşulsa “Acaba o tokattaki gerçek amaç neydi” diye bir gülüşmeden geçilmedi.
Nisa, rol aldığı oyunlarda başarılı performanslar sergiledi. 1964’te “Şahane Züğürtler”, 1966’da “Tatlı Kaçık” oyunlarındaki başarısı, özellikle “Yılın En Başarılı Kadın İskender Tiyatro Armağanı”na layık görüldü. Özellikle “Tatlı Kaçık” rolünden sonra artık böyle anılacaktı.
Bunun yanında sayısını bilmediği kadar oyunun da çevirisini yaptı ve hatta bunlardan birçoğunda da oynadı.
Sinemada bulunuşu da yine filmlerdeki çevirileri ve seslendirmeleri ile oldu. Özellikle 1970’lerde yaptığı “Pasaklı Sally” ile seslendirmesi ile bu alanda ne kadar başarılı olduğunu gösterdi.
En onur verici olanı ise, yıllar süren emeklerinin ödülü olarak adı, “Nisa Serezli Aşkıner Ödülü” olarak “Afife Tiyatro Ödülleri” kapsamındaki bir ödüle verildi. Bu ödül, yaşamı boyunca tiyatro dalında başarılı çizgisini sürdürmüş tiyatro sanatçılarına bugün hala verilmektedir.
Nisa ve Tolga’nın yollarını kesiştiren tiyatro oldu. Başta “Biz sadece arkadaşız” reddettikleri süreçlerin üstüne bir gün sonunda kendilerini nikah masasında buldular.
Nikahları sade bir törenle Betül Mardin’in Teşvikiye’deki evinde kıyıldı. Törende 25 davetli ve 8 gazeteci vardı. Davetiyeye saat 17:00 yazılmıştı. Ancak o gün maç olduğu akıllarından çıkmıştı. Çünkü şahit Haldun Dormen trafik sebebiyle ancak 18:30’da gelebilmişti. Küçük aksilikler yaşansa da sonunda sade bir törenle evlenmişlerdi, mutlulardı.
Ancak balayından sonra Nisa turneye çıkacak, Tolga’da askere gidecekti. Evlilikleri başlar başlamaz ayrılıyorlardı. Ama bunlar tatlı bekleyişlerdi, aşk vardı. Ölene dek birlikte mutlu yaşadılar…
Birlikte kurdukları “Nisa Serezli – Tolga Aşkıner Tiyatrosu”, gün gelip Nisa ölene kadar var oldu. Onlarınki aşkın ve işin uyumuydu…
Nisa, tüm yaşamını tiyatroya adamış başarılı bir oyuncuydu. Kalbi erken yorulmuştu sadece. 25 Ağustos 1992’de kalp krizi geçirdi ve gözlerini sonsuzluğa kapadı…
Oğlu Levent’le ana oğuldan çok iki arkadaş gibiydiler. Hep konuşur, dertleşirlerdi; Levent hep merak ettiklerini sorardı annesine. Nisa ölmeden bir ay önce yine sordu annesine: “Yaşadığın hayattan memnun musun?” diye.
Cevabı oğlunun içini rahatlatmak için mi yoksa gerçek düşünceleri olduğundan mı bilinmez, ama şunları söyledi Nisa: “Evet, Leventciğim, güzel bir hayatı dolu dolu yaşadım ve hiçbir şey için pişman değilim. Gene de bugünkü aklım olsa babandan ayrılmazdım. Huysuzdu muysuzdu ama ben de çok alıngandım canım”
Yaptığı işe gönül vermiş ve hayatının en olmadık zamanlarında yalnız kalmış bir kadındı Nisa Serezli ve gönlünü evvela tiyatroya kaptırmıştı. Ölüm yıl dönümünde anmak istedim onu, sevgiyle…
Bu dünyadan bir güzel Nisa Serezli geçti diye…
İyi ki…
Damla Karakuş
[email protected]
Biyografisini okumak istediğiniz kişileri lütfen bizimle paylaşın.
Kaynak:Enson haber Biyografi