Etiket: Ünlü ressamlar

Hüseyin Zekai Paşa Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Hüseyin Zekai Paşa; (d. 1860, Üsküdar, İstanbul – ö. 1919, İstanbul), Türkiye’de Batılı anlayışta çalışan ilk ressamlardan biridir.

İlköğrenimini tamamladıktan sonra Kuleli Askeri İdadisi’ne girdi. Aralarında Hoca Ali Rıza’nın da bulunduğu birkaç öğrenci arkadaşıyla birlikte özel bir resim atölyesi kurulması için okul yönetimine başvurdu. Bu atölyede Osman Nuri Paşa ve Süleyman Seyyid’in öğrencisi oldu. Mezun olduktan sonra Mekteb-i Harbiye’ye girdi. Orada öğrenciyken yaptığı Boğaziçi’ndeki donanma gecelerinden birini canlandıran resmi Abdülhamid tarafından beğenilince, mezun olduktan (1883) sonra teğmen rütbesiyle Şeker Ahmed Paşa’nın yanına hünkâr yaverliğine getirildi. Bu yıllarda Askeri inşaat Komisyonu başkanlığı görevini üstlendi. Alman imparatoru II. Wilhelm’in Suriye gezisi sırasında, eski yapıtlar uzmanı olarak ona eşlik etti. Şeker Ahmed Paşa’nın ölümü üzerine 1906’da saray ressamlığına ve yabancı konuklar teşrifatçılığına getirildi. Bugünkü Askeri Müze’nin kuruluş çalışmalarına katıldı. 1908’de 1. Tugay komutanlığından emekli olduktan sonra ölümüne değin Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Sanayi-i Nefise Encümeni üyeliğini sürdürdü. Geleneksel Türk el sanatlarıyla da yakından ilgilendi ve bu konuda Mübeccel Hazineler (1913) adlı bir kitapçık yazdı.

huseyin-zekai-pasa-1Hüseyin Zekâi Paşa, Avrupa’da resim öğrenimi görmemesine karşın, orada öğrenim görmüş ressamların yapıtlarını yakından incelemiş ve Batılı bir anlayışta çalışmıştı. İlk dönem resimleri, ayrıntıcı üslubu ile fotografik denebilecek bir gerçekçilikteydi. “Yıldız Sarayı Bahçesinden Peyzaj” (İstanbul Devlet Resim ve Heykel Müzesi) gibi bu yıllarda gerçekleştirdiği yapıtları, ince boya hamuru ve duru renkleriyle 19. yüzyıl manzara geleneğine bağlıydı. 1910’dan sonra katıldığı Galatasaray sergileri, Hüseyin Zekâi Paşa’nın Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’yle ilişki kurmasını sağladı. Bu tarihten sonra fotografik gerçekçi anlatım yerine, daha kalın fırça vuruşlarının egemen olduğu izlenimci bir anlayışa yöneldi. Bugün İstanbul Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde bulunan “Cami”, “Ayasofya Camisi Hünkâr Mahfili” gibi en önemli yapıtlarını gerçekçi ve izlenimci anlayışları özümseyerek oluşturdu. Duyarlı bir anlatımla ele aldığı bu resimlerinde izlenimci renk anlayışını kompozisyonun bütünselliğini yok etmeyen bir ayrıntı işçiliğiyle birleştirdi. Manzara türünün yanı sıra portre ve figürler de yaptı. Yapıtlarından örnekler İstanbul, İzmir ve Ankara Devlet Resim ve Heykel müzeleriyle Dolmabahçe ve Topkapı saraylarında bulunmaktadır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , , ,

Tiziano Vecellio (Titian) Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Tiziano VecellioTiziano Vecellio; (1477- 1576)

Ünlü bir İtalyan ressamıdır. 99 yaşına kadar yaşamış, bu uzun ömründe çok sayıda, yüksek değerde eser vermiştir.

Tiziano Fieve’de doğdu, zengin bir ailenin oğlu idi. 9 yaşındayken babası onu Venedik’e götürerek, çağının büyük ressamları yanında yetişmesini sağladı. Tiziano bu arada Giovanni Bellini’den de ders aldı, kısa zamanda Venedik ressamları arasına geçti. Büyük kiliselere duvar resimleri yaptı, daha sonra portre ressamı olarak da büyük ün kazandı.

Tiziano genç yaşta kazandığı ününü yüzyıla yakın bir ömür boyunca sürdürmüş, bu arada gerek renk, gerek şekil bakımından sonraki ressamlara örnek olmuş bir sanatçıdır. Hayatını saray gibi bir evde geçirmiş, vebadan ölmüştür. Bugün dünyanın en büyük müzelerinde bulunan eserleri arasında “Venüs”, “Danae”, “V. Charles”, “Bakkhus’la Ariadne” başta gelir.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , , , ,

William Holman Hunt Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

William Holman HuntWilliam Holman Hunt; (d. 2 Nisan 1827, Londra – ö. 7 Eylül 1910, Londra, İngiltere), Ön-Raffaellocuların en önemli temsilcilerinden İngiliz ressamdır. Parlak ve sert renkler, göz alıcı bir ışık ve özenli ayrıntıların öne çıktığı üslubuyla tanınmıştır.

1843’te Kraliyet Akademisi Okulları’na girdi. Burada, dostlukları yaşam boyu sürecek olan ressam John Everett Millais ile tanıştı. Önceleri toplumun Hunt’a karşı tavrı olumsuzdu. Ama 1854’te insan ruhunun kapısını çalan İsa alegorisini işlediği “Dünya’nın Işığı” (Keble College, Oxford) adlı yapıtı eleştirmen Ruskin tarafından övgüyle karşılandı ve Hunt’a ilk başarısını getirdi. 1854’te dinsel içerikli resimlerinde yerel ayrıntıları saptayabilmek amacıyla Suriye ve Filistin’i içine alan iki yıllık bir geziye çıktı. Sürüden atılmış bir hayvanı Lût Gölü kıyılarında betimlediği “Günah Keçisi” (1855) bu gezide gerçekleştirdiği resimlerden biridir. Daha sonraki yapıtlarının en önemlileri, iki ayrı yorumunu yaptığı “Masumların Zaferi” (1884, Tate Galerisi, Londra ve 1885, Liverpool), “Magdalen Kulesi’nde Mayıs Sabahı” (1889, Lady Lever Sanat Galerisi) ve gözleri bozulmadan hemen önce tamamladığı “Kutsal Ateşin Mucizesi”dir (1898).

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , , ,

Antoni Tàpies Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Antoni TàpiesAntoni Tàpies; İspanyol ressamıdır (Barselona, 1923 – 6 Şubat 2012).

Resim yapmayı kendi kendine öğrenen (1936-1942) Antoni Tapies, 1943’te hukuk öğrenimi görmeye başladı. 1946’da öğrenimim yarıda bırakarak kendini tümüyle sanatına adadı. 1945-1947 yılları arasındaki araştırmaları, kolaja ve ıskartaya çıkmış mallardan oluşan gereçlerin kullanımına (sicim ve kâğıt parçaları, vb.) dayanıyordu; bu çalışmalar, ressamın sonunda dada düşüncesini anımsatan yapıtlar yaratmasına yol açtı. Miro ile 1949’da karşılaşması, geleneksel tekniklere yabancı olan gereçleri özgürce kullanmasını sağladı.

1949’dan 1953’e kadar gerçeküstücülüğün ve Klee’nin etkisinde kaldı. 1953-1954’te kolaj çalışmalarına döndü, resimlerinde kullandığı maddelere kum da karıştırdı. O tarihten sonraki kompozisyonlarında dadanın ya da gerçeküstücülüğün izlerine Taslanmaz: Bunlar tam anlamıyla kişisel olan son derece belirsiz bir üslubun taslağı sayılır. Gerçekten de, bu üslup figüratif olarak nitelenemez ama bununla birlikte elden geldiğince yoğun bir biçimde, dolaysız “görünen”in altında yatan acıklı gerçekliği anımsatmayı amaçlar. 1960 yıllarında, yapıtları temelde “duvar imgesi”, bir başka deyişle gri ya da kahverengi düzlem yüzey çevresinde gelişir veya işaret ya da yazıtlarla (Graffitili Resim, 1969) örtülüdür. Sıkıntı izleriyle iyice ağırlaşmış olan bu garip yüzeylerde sanatçı 1969-1970 yıllarından başlayarak düğümlü paçavralar, torbalar, hatta mamul eşyalara yer verdi. Her zaman daha köktenci olan estetiği yadsımasıyla Tapies günümüzdeki kimi yoksul sanat temsilcilerinin deneyimlerine yaklaşmışa benzemektedir.

1990’da Barselona’da, 2,000 kadar sanatçının yapıtının bulunduğu Antoni Tàpies Vakfı (Fundació Antoni Tàpies) açıldı.Ressamın ayrıca sanat konusunda çeşitli yazıları vardır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , , , ,

Fernand Léger Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Fernand LégerFernand Léger; (1881 – 1955)

Ünlü bir Fransız ressamıdır, kübizmin öncülerindendir. Normandiyalı bir çiftçi ailesinin çocuğudur. Küçük yaştan, sanata karşı duyduğu hevesten dolayı, ressam olmak üzere çiftçilikten ayrıldıysa da toprağa bağlılığını pek az ressam onun kadar değişik şekilde belirtebilmiştir. 16 yaşında Caen’de bir mimarlık bürosuna çırak girdi. 1900’de Paris’e geldi. Güzel Sanatlar Okulu’nda bir süre çalıştıktan sonra 1905’te Ruche kasabasına yerleşti. Orada, Paul Cezanne’ın etkisinde kaldı. 1910 yılında Picasso ile, Braque’la tanıştı. O yılda, Bağımsız Ressamlar Sergisi’ne “Ormanda Çıplak” adlı eseriyle katıldı. Ertesi yıl da aynı sergide, Gleizes, Delaunay, Metzinger gibi ressamlarla birlikte ilk kübizm sergisine katılıyordu.

Arkadaşları, günlük hayattan sahneleri canlandırırken Leger, sanayiye ait malzemenin resimlerini yapıyordu : Demiryolu işaretleri, motorlar, lokomotifler, makineler. Bütün derdi, gerçeği gerçekte olduğu gibi vermek değil, ona, çağdaş medeniyetin gerektirdiği yeni, makinemsi bîr görünüş kazandırmaktı. 1921′ den sonra, resimlerinde insan çehresi daha geniş yer almaya başladı. Bu arada, Fransa’da ve memleket dışında, sayısız sergilere katıldı. 1921 – 1922 arasında, tiyatrolar için dekor ve kostüm de çizmiş, 1937’de Paris’te açılan Yeni Keşifler Sergisi için, birçok dekor yapmıştır.

L^ger, kendine göre üslûbu, kişiliği olan bir ressamdır. Daha çok mekanik bir biçim içinde, sade, yalın renkleri sever. Eserleri dünyanın bütün büyük müzelerinde, koleksiyoncularında bulunur. Birçok modern ressamlar onun etkisi altında yetişmiştir.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , ,

Giuseppe Arcimboldo Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Giuseppe Arcimboldo; (d. y. 1527 – ö. 1593, Milano), İtalyan toplumsal yergi ressamı. Meyve, sebze, hayvan, kitap ve başka nesnelerden oluşan grotesk kompozisyonları, insan portrelerini andıracak biçimde düzenlenmişti. Çift imgeli bu resimler 20. yüzyılda Salvador Dalí ve başka gerçeküstü-cü ressamlar arasında büyük hayranlık uyandırdı.

Sanat yaşamına Milano Katedrali’nin pencere vitraylarının (tasarımı ile başlayan Arcimboldo daha sonra Prag’a yerleşti ve orada Habsburg hükümdarlarından II. Maximilian ve II. Rudolf un en gözde saray ressamlarından biri oldu. Bir yandan da saray tiyatrosu için dekorlar yaptı ve yanılsama yaratmada ustalık kazandı. Resimlerindeki alegorik anlam, biçimsel oyun ve görsel şakalar o dönemde beğenilmekle birlikte daha sonraki izleyiciler için anlamlarını yitirdiler. Alışılmışın dışındaki bakışını en iyi temsil eden resimleri “Yaz” ve “Kış” (Viyana Sanat Tarihi Müzesi) adlı portreleridir.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , , ,

Francis Bacon Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Francis Bacon; (d. 22 Ocak 1561, York House, Londra – ö. 9 Nisan 1626, Londra), İngiliz devlet adamı ve filozoftur. Doğanın ve toplumun kavranmasında deneyci bilgi öğretisini ve tümevarım yöntemini savunmuştur. Aynı zamanda İngiliz dilinin ustalarından biri olarak kabul edilir.

Yaşamı. Babası krallık mühürdarı olan Francis Bacon, anne tarafından I. Elizabeth’ in başbakanı William Cecil’in akrabasıydı. 1573’te Cambridge’de Trinity College’a girdi. “Kısır” olarak nitelendirdiği Aristotelesçi felsefeye karşı duyduğu hoşnutsuzluk bu dönemde başladı. 1576’da hukuk öğrenimi görmek üzere Gray’s Inn’e girdi, ama ardından İngiliz büyükelçisinin maiyetinde Paris’e gitti. Babasının ölümü üzerine 1579’da geri döndü ve hukuk öğrenimini sürdürerek 1582’de avukat oldu. Aynı kurumdaki hocalık ve baro yönetim kurulu üyeliğinden sonra saray hukuk danışmanlığı yaptı. 1584’te parlamentoya girdi. Kraliçeye ve etkili kişilere çeşitli ülke sorunları ile ilgili mektuplar yazarak göze girmeye çalıştı, ama bu çabaları sonuç vermedi. 1593’te İspanya’ya açılan savaşın giderlerini karşılamak için krallık ödeneklerinin artırılmasına karşı çıkması, gözden düşmesine yol açtı. Danışmanlığını da yaptığı dostu genç Essex kontunun girişimlerine karşın, boşalan başsavcılık makamını, yaşamı boyunca rakibi olan Sir Edward Coke’a kaptırdı. Essex kontunun başka makamlar için yaptığı başvurular da hep sonuçsuz kaldı.

Bacon gene de saraya danışman olarak girmeyi başardı. İspanyol hazine gemilerinin yolunu kesmede başarısızlığa uğrayan koruyucusu Essex kontunu, İrlanda’daki Katolik ayaklanmasını bastırma işini üzerine alması için özendirdi. İşlerin ters gitmesi üzerine serinkanlılığını yitirip başına buyruk davranan Essex kontu ile ilgili gayri resmî yargılamada, “iyi yurttaş” olmanın “ivi insan” olmaktan önce geldiğini belirterek, koruyucusunu suçlamaktan kaçınmadı. 1601’de başarısız bir ayaklanma girişiminde bulunan Essex kontunu vatan hainliği ile suçlayan resmî raporu hazırladı.

Bacon, Elizabeth’in 1603’te ölmesinden sonra, kuzeni Robert Cecil’in de yardımıyla, çeşitli alanlardaki bilgi birikimini I. James’in hizmetine sunma olanağını buldu. İskoçya ile birleşme görüşmelerinde etkin bir görev aldı. 1605’te krala adadığı Advancement of Learning (Bilginin Gelişimi) adlı kitabını yayımladı. Ertesi yıl bir Londra Belediye Meclisi üyesinin kızıyla evlendi. Haziran 1607’de başsavcı yardımcılığı görevine getirildiyse de, siyasal alanda pek etkili olmadı. Sonraki yıllarda özellikle taht ile parlamento arasındaki ilişkileri ele alan mektuplarıyla James’i etkileyerek, 1613’te Coke’un yerine başsavcılığa geçmeyi başardı. Krallığın üstünlüğüne ilişkin görüşlerinden dolayı, geleneksel hukuku ve yargıçların bağımsızlığını savunan Coke ile giderek artan bir çatışmaya girdi. Baskıya karşı ayaklanmanın haklılığı üzerine bir broşür yazan bir din adamı ile ilgili davada, yargıçlara baskı yapılmasına aracılık etti. Coke görevden alındıktan sonra, Mart 1617’de mühürdar oldu. Ertesi yıl lord chancellor (adalet bakanı) ve Verulam baronu, 1621’de de St. Albans vikontu yapıldı.

Bacon’ın bu yükselişinde, parlamentodaki çalışkanlığının yanı sıra, etkili çevrelerle kurduğu ilişkiler de rol oynadı. Bu dönemde, bir defter içinde topladığı Commentarius Solutus (Serbest Yazılar) rakiplerinin zayıf noktalarından devlet işlerine, sağlık bilgilerinden felsefe tasarılarına kadar çok değişik konularla ilgilendiğini gösterir. En ünlü yapıtı Novum Organum’u (1620; Yeni Organon, 1948) yayımlamadan önce en az 12 taslak üzerinde çalıştığı anlaşılan Bacon, bu dönemde bazı küçük felsefe kitaplarının dışında, efsanelerin yorumlanmasına dayanan De Sapientia Veterum (1609; Eskilerin Bilgeliği) adlı ilginç bir kitap yazdı. Bilimlerin yeniden düzenlenmesini öngören Instauratio Magna (1620; Büyük Yenileme) ile yurt dışındaki bilginlerin ilgisini çekti. Bilim ve felsefeye düşkünlüğüne karşın, bu yıllarda asıl çabasını devlet işleri üzerinde yoğunlaştırdı. Ülkenin bir iç kargaşaya doğru sürüklendiğini görmekle birlikte, yeniliklerden ürktüğü için, kralın egemenliğinin korunması gereğini savundu. Büyük bir bağlılıkla hizmet ettiği kralın güvenini kazandı, ama onun üzerinde her zaman etkili olamadı.

Bacon 1621’de rüşvetçilikle suçlanıp yargılandı. Hastalığından dolayı savunma için süre istediği bir sırada, Lordlar Kamarası da hakkındaki şikâyetleri ele aldı. Bir pişmanlık dilekçesi vererek görevinden çekildiyse de, 40 bin sterlin para cezasına çarptırıldı ve Londra Kulesi’ne hapsedildi. Kısa bir süre sonra serbest bırakıldı; bundan sonra büyük sıkıntılar içinde yaşadı. Bu dönemde kendisini bütünüyle bilim ve felsefeye adayarak değerli yapıtlar verdi. Hukuk derlemeleri, İngiltere tarihi, tefecilik, İspanya ile savaşın getireceği sonuçlar ve eğitim reformları gibi değişik konular üzerinde durdu. Tasarladığı altı ayrı doğa tarihi kitabından yalnızca ikisini yazabildi. 1610’da yazmaya başladığı ve ideal topluma ilişkin bir ütopya denemesi olan Nova Atlantis’in (1627; Yeni Atlantis, 1957, 1966) bir bölümünü yayımladı. İtalyan düşünürler ile yazışarak onlara yapıtlarını gönderdi. İlk kez 1597’de yayımlanan Essayes (1625; Denemeler, 1975) adlı yapıtının üçüncü ve genişletilmiş baskısını hazırladı. 1622/23’te kralın elini öpmesine izin verildiyse de, hiçbir zaman tam anlamıyla bağışlanmadı.

Felsefesi. Bacon’ın, yaratılıştan doğaya yönelik, deneye eğilimli, sürekli araştırmayı seven, kesin bilgiye ulaşana kadar sorunları irdeleyen bir kişiliği vardı. Yapıtlarında eylem adamı ve düşünce adamı yönleri arasındaki karşıtlık belirgin olarak görülür. Bir yandan dürüst bilgeler aracılığıyla “insanın doğa üzerindeki egemenliğini son çizgisine ulaştıracak” bir toplumun düşünü kurarken, bir yandan da I. James’in çıkmazlarına düzeni koruyarak çözüm arıyordu. Siyasal düzlemde yükselme hevesinin yol açtığı bu çarpıklığa karşın, bir filozof olarak Bacon doğayı ve toplumu kavrama konusunda kuşkuya yer veren, önyargılardan uzak ve araştırmacı bir yaklaşımı benimsemiştir. Bu arada ortaçağ Aristotelesçiliğine karşı deneyci yöntemi savunan düşünürlerin yazdıklarından da yararlanmıştır.

Bacon’ın felsefesinin odağı bilimdir. Ona göre bilim bir ilerleme, gelişme sürecidir. Tarih boyunca dinsel, siyasal ve düşünsel nedenlerle önem verilmeyen bilimin, insanları aydınlatma ve yönlendirme işlevini öne çıkarmak gerekir. Bilim, sözcüklerle oynama yerine, doğanın özünü kavramaya yönelmelidir. Doğaya egemen olmanın birinci koşulu, onu kendi bütünlüğü içinde bilmek, onu düzenleyen genel yasaları kavramaktır. Bunun yolu da deneyden geçer. Kesin bilgi, kuşkunun bittiği yerde başlar.

Düzene düşkün bir kişi olan Bacon, bir bütün olarak gördüğü bilim ve yaratı ürünlerini us, düş gücü ve bellek yetilerine göre bölümlere ayırır. Felsefenin kapsamına giren bilimlerin , kaynağı us, düş gücünün ürünü şiir ve öteki yaratı örnekleri, belleğin ürünü ise tarihtir. Bütün bilimlerin görevi, olayların nedenlerini sonuçlarıyla bağlantılı olarak öğretmektir. Bacon, kendi döneminde eksik ve yetersiz olarak gördüğü felsefe ve bilim üzerinde durur. Bu bağlamda insan zihni ile nesnelerin doğası arasındaki ilişkiyi köklü bir biçimde yeniden düzenlemeyi amaçlar. Doğanın incelikli gizlerini araştırmada daha yetkin yöntemler geliştirerek insanoğlunun yaratıcı gücünü özgürleştirme peşinde koşar. Bacon’a göre, bunu sağlamak için tasımlara dayanan usavurmanın yerini, deneylere dayanan eleştirel bir tümevarım yöntemi almalıdır.

Bu öğreti Novum Organum’da, yapıtın mayasını oluşturan üç düşüncenin işlendiği özdeyişler biçimini alır. Bu düşünceler yeni bir mantığın gerekliliği, doğadaki niteliklerin “alfabe”sini oluşturacak “kalıp”lar (form) bulma çabası ve kapsamlı bir doğa tarihi derlemesine ilişkindir. Bunların kendi başlarına kavranabilir olduğunu, ama aralarındaki ilişkilerin karmaşıklık yarattığını savunan Bacon, bilimi, temelini doğa tarihinin, gövdesini fiziğin ve uç noktasını metafiziğin oluşturduğu bir piramit biçiminde görür. Başlangıçta zaman zaman uğraştığı doğa tarihi, yaşamının sonuna doğru çalışmalarının asıl odağı durumuna gelmiştir.

Bilim anlayışı. Bacon bilime büyük önem vermesine karşın, çağdaş anlamda iyi bir bilim adamı değildi. Astronomiye yaklaşımı tutucuydu. Matematiğin ve yeni bulunan logaritmanın önemini tam olarak kavrayamamıştı. Kaldıraç sistemi, cisimlerin ivmesi ve kan dolaşımı ile ilgili yeterli bilgisi yoktu. Bacon’ın, zamanındaki bu gelişmelerden habersiz oluşu, benzerlikleri kolayca kavrayabilen zekâsının, farklılıkları kavramaya aynı ölçüde yatkın olmayışıyla açıklanabilir. Çünkü onun için bilimin başlıca temeli tümevarım yöntemiydi.

Bacon’a göre doğayı tanıma yöntemi olan tümevarım, olayları oluşturan ve biçimlendiren özün kavranmasını sağlar. Tümevarımın başlıca kaynağı olan deney, kesin genellemelere varmak amacıyla belirli kurallar çerçevesinde yapılmalıdır. Tikel bir olaydan yola çıkarak genel sonuçlara ulaşmayı yanlış bulan Bacon, deney sonuçlarının toplanarak düzenlenmesiyle tümevarılabileceğini belirtir. Tümevarıma giden yolu tabıda praesentiae (varlık çizelgesi), tabula graduum (derece çizelgesi) ve tabula absentiae (yokluk çizelgesi) biçiminde üç basamağa ayınr. Birinci çizelgede incelenen özelliğin bulunduğu bütün olgular saptanarak sıralanır. İkinci çizelgede incelenen özelliğin değişik derecelerde bulunduğu durumlar sıralanır. Üçüncü çizelgede ise incelenen özelliğin bulunduğu durumlara olabildiğince çok benzeyen ama bu özelliği taşımayan durumlar belirlenir.

Bacon’ın tümevarım yöntemiyle uygunluk yöntemi, birleşmiş uygunluk-ayrım yöntemi ve eş değişmeler yöntemini temelde kavradığı söylenebilir. Bununla birlikte yöntemi iki önemli noktada eleştiriye uğramıştır. Birincisi, son derece uğraştırıcı olan bu yöntem kesin bir sonuca ulaşmak için bazı varsayımlardan yararlanmayı gerektirir; oysa Bacon bu tür varsayımlara ilişkin herhangi bir belirleme yapmaz. İkincisi, Bacon tümevarım yoluyla bulunması öngörülen “kalıp”ların yeterli ve tam bir tanımını vermekte güçlük çeker. Bu yöndeki açıklamaları oldukça genel bazı fiziksel özellikleri sıralamaktan öteye gidemez. Bu açmaza girmesinin başlıca nedeni, görüşlerini ortaya koyarken, ortaçağ skolastik düşüncesinden aldığı hareket, yasa, nitelik ve kalıp gibi kavramlara yeni anlamlar yükleme yoluna gitmesidir. Örneğin Bacon’ın kullandığı “yasa” terimi irdelenince, onun bu terimle (modern fizikte olduğu gibi) niteliksel ilişkilerden çok, yapılara ve hareketlere yüklenen özleri, yani olgulara ilişkin açıklayıcı varsayımları ifade ettiği anlaşılır. Ama, Bacon’ın bu varsayımları gerçek amacına ulaşmış sayılmazsa da, felsefi sezgiler olarak büyük değer taşır.

Tümevarım yöntemini ilk kez kullanan Bacon olmadığı gibi, doğa bilimlerinin günümüzde kullandığı tümevarım yöntemi de onun biçimlendirmesine göre geliştirilmemiştir. Ama özellikle 19. yüzyılda biyolojinin Bacon’ın öngördüğü yolu izlediği söylenebilir. Charles Darvvin’in evrim kuramını geliştirirken Bacon’ın ‘yönteminden yararlandığı kuşkusuzdur. Royal Society’nin kuruculan Robert Hooke ve Robert Böyle, Bacon’ı yüceltmişler, 18. yüzyılda Jean d’Alembert ünlü Encyclopedie’yi hazırlarken Bacon’a gönül borcunu ödemiştir. Immanuel Kant Kritik der reinen Vemunffu (1781; Saf Aldın Eleştirisi) Bacon’a adamıştır. Bacon’ı yücelten 19. yüzyıl düşünürlerinden biri de olguculuğun kurucusu Auguste Comte’tur.

İdoller. Bacon’ın belki de en önemli katkısı, idola adını verdiği yanıltıcı düşüncelere ilişkin uyarışıdır. Ona göre idola, kişiyi doğru ve kesin bilgiye ulaşmaktan alıkoyan, deneyle bağlantısı olmayan önyargılardır. Bacon Novum Organum’da bu yanıltıcı düşünceleri şöyle sıralar:

1) idola tribus (soy idolleri), insanın doğasında bulunan ve çoğunluk tarafından paylaşılan önyargılardır. Bunun en açık örneği doğada gerçekte olduğundan daha büyük bir düzenlilik görme, kolayca genelleme yoluna giderek doğadaki olayları soyutlaştırma eğilimidir. Kuşaktan kuşağa geçen inanç ve söylencelerle karışmış bu yanılgılar, duyuların yetersizliğinden, doğa varlıklarına keyfi benzetmeler yüklemekten ve kesin ilkelere ulaşma tutkusundan kaynaklanır.

2) ldola specus (mağara idolleri), bireyin düşünsel ve bedensel yapısından doğan yanılgılardır. Birey dıştan gelen etkileri kendi zihnine yansıdığı gibi görür. Bu nedenle de doğanın bütünü yerine kendine yansıyan bölümünü temel alır; nesneler arasında aşırı ayrım ve benzetmeler yapma yoluna gider. Burada “mağara” benzetmesi Platon’un Devlet diyalogundaki “mağara” simgesinden etkilenerek kullanılmıştır.

3) ldola fori (çarşı idolleri), soyut sözcüklerin zihin üzerindeki etkisinden kaynaklanır. Bunlar en tehlikeli yanılgılardır. İnsanlar karşılıklı konuşmalarla düşünce alışverişinde bulunur. Gerçeğe dayanmayan soyut düşünceleri araştırmadan ve eleştirmeden benimsemek insanları yanılmalara sürükler.

4) ldola theatri (tiyatro idolleri), gelenek-leşmiş felsefe sistemlerinin ve yanlış kanıtların yol açtığı temelsiz düşünce kalıplarıdır. Bütün donmuş düşünce akımları bu bölüme giren önyargıların yoğunlaşmasıyla ortaya çıkar.

Denemeler. İnsanoğluna yalnızca “doğanın gizleri”ni değil, “yaşamın güçlükleri”ni de açıklamayı amaçlayan Bacon, ortaya koyduğu yeni mantığı, insan ilişkilerini de kapsayacak biçimde tasarlar. Bu yüzden Essayes’de tutku, ikiyüzlülük, kin ve sevgi gibi “yalın yaradılışlar”ı irdelemeye çalışır. Tarihten ve kendi gözlemlerinden çıkardığı deneyimlere dayanarak, davranış ve güdüleri inceler ve genellemelere varır. Bu yoldan insanoğlunun yaptıklarını ve yapması gerekenleri ortaya koyar. Gerçekçiliğin ve ahlaksal ideallerin bir karışımı olan bu denemeler, dünyevi bir bilgelik taşır. Yazılarına yansıyan kişiliği son derece berrak ve canlı olan Bacon’ın anlatımı insanı sıkmayan zengin imgelerle doludur. Okuyucusunu kolayca avucuna alarak zihnindeki akışa katar ve böylece düşüncelerini harekete geçiren duygu dünyasına taşır. Gerçek bir iletişim ustası olarak titizlikle işlenmiş dengeli cümleler kurar; düşüncelerini sunuş biçimi sağlam bir yapı gösterir. Bacon yapıtlarıyla bilimin ve felsefenin gelişme yolunu göstermiş, doğa ile us arasında bir bütünlük kurulabileceği inancını yerleştirmiştir.

ÖBÜR YAPITLARI. De Interprelatione naturae proeminum (1603; Doğanın Yorumlanmasına Giriş), Redarguito philosophiarum (1609; Filozofların Eleştirisi), Historia Ventorum (1622), Historia Vitae et Mortis (1623; Yaşam ve Ölümün Tarihi), The Historie of the Raigne of King Henry the Seventh (1622; VII. Henry Döneminin Tarihi), Apophtagmes new and old (1625; Yeni ve Eski Özdeyişler), Sylva Sylvarum (ös 1627; Ormanların Ormanı), Cases of Treason (ös 1641; İhanet Davaları), Promus of Formularies and Elegancies (ös 1883), The Poems of Francis Bacon (ös 1870; der. ve bas. haz. Rahip A. B. Grosart; Francis Bacon’ın Şiirleri).

Francis BaconFrancis Bacon; İngiliz filozofu ve yazarıdır (Londra 1561-ay.y. 1626). Soylu bir ailedendi. İlk eğitimini ve Yunanca bilgisini annesinden edindikten sonra Cambridge’te Trinity College’de okudu (1573-1576), Fransa’daki İngiliz elçisi Sir Amias Paulet gözetiminde Paris’te bulundu. Babasının ölümü üzerine (1579) İngiltere’ye dönerek hukuk öğrenimini tamamlayıp avukatlığa başladı (1582). Parlamentoya girdi (1584), saray avukatlığına seçildi (1604), yeni Kral I. James döneminde de gücünü ve yerini korudu, başsavcılığa atandı (1613). Adalet Bakanlığı’na yükseltildi (1618). Verulam Baronluğu ünvanından sonra St. Albans Vikontluğu’nu da kazandı (1620). Mühürdar olarak görev yaparken rüşvet almakla suçlandı. Avam Kamarası‘nın ileri sürülen savları doğru bulmasıyla hapis ve para cezasına çarptırıldı, görevlerinden uzaklaştırıldı, yetkileri elinden alındı (1621). Cezası hafifletilip bağışlanınca köşesine çekildi. Kendisini 17. yüzyılın en büyük düşünürlerinden biri yapan, filozofluk düzeyine yükselten eserleriyle uygarlık tarihindeki önemli yerini aldı.

Rönesans Felsefesi’nin önde gelen kişilerinden biri olan F. Bacon’ın felsefesi bir bilim felsefesidir. Çağdaş bilgi kuramının kurucusu olan Bacon, Batı Felsefesi’ni de en fazla etkileyen filozoflardan biridir. Ona göre gerçek bilim, nedenlerin bilimidir, asıl güç bilgidir ve bizler ancak bilgiyle doğaya söz geçirebiliriz. İnsanoğlunun bilim sayesinde daha iyi ve mutlu bir yaşam kurabileceği düşüncesi, Bacon’ın felsefesinin temelini oluşturur. İlk çalışmalarının bazı bölümleri ele geçmemiş olan Bacon, genellikle kültür dili Latinceyi kullandı, geçkin yaşlarında İngilizcenin değerini benimser göründü.

Başlıca eserleri: Essays or Caunsels Civil and Moral (Siyaset ve Ahlak Üzerine Düşünceler) 1597 (ilk on denemeye 1624’teki 3. basımına kadar 58 yazı daha eklenmiştir); De Interpretatione natural proeminum (Doğanın Yorumuna Başlangıç) 1603; De Dignitate et augmentis scientiarum (Bilimlerin Değeri ve Çoğalmaları Üzerine) 1605; Novum organum scientiarum (Yeni Organon) 1620; Magna Instauratio (Büyük Yenileme) 1620); Nova Atlantis (Yeni Atlantis) 1624. Yeni Atlantis, Bacon’un düşsel bir toplumu (ütopya) betimleyen eseri; Nova Atlantis (bitmemiş olduğu kabul edilir, 1621). Antik çağı Yunan filozoflarından Platon’un ilettiği söylenceden yola çıkan filozof, bilim ve sanat adamlarınca yönetilen, yalancı politikacıların yer almadığı bu düş ülkesinde devletin insanların mutluluğunu nasıl sağladığını anlatır; tutkuların, zenginlik sağlayan ticaretin, değerli nesnelerin, savaşın yer almadığı; bütün yeniliklere açık; amacı belli bir sanat-bilim yönetimi, yazarının özlemi budur: “Olabildiği kadar kolay, rahat mutlu ve zevkli bir yaşamı ve sağlığı” sağlayıp koruyan bir devlet ve insanlar. Bu eserin, ardından gelen bu türdeki ürünleri etkileyip koşullandığına inanılır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , , , ,