Etiket: yaptıkları

Hammurabi Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında Ne Yapmıştır?

hammurabiHammurabi; Birinci Babil Hanedanı’nın altıncı hükümdarıdır (İÖ 1728-1686).

Yaptığı yasalarla ünlüdür ve kurduğu hanedana adını vermiştir. İÖ 1950’den başlayarak gerilemeye başlayan ve bazı bölümlere uğrayan Babil Krallığı’nı yeniden birleştirmek için yoğun çaba harcadı. Aşağı Babil’de Larsa Kralı Rimsini ile komşuları olan bazı küçük kent krallıklarını yenilgiye uğratarak, onları Babil egemenliğine aldı. Daha sonra Mari Hanedanı’nı da yıkan Hammurabi, bütün Mezopotamya, Suriye ve Elam bölgesini devletine kattı (İÖ 1700). Asurlular üzerine yaptığı seferle de Ninova Kenti’ni ele geçirdi. Böylece, Birinci Babil Devleti, Akkat Devleti’nin eriştiği sınırlara kadar yayıldı.

Hammurabi, ilkçağ tarihinde yasalarıyla ünlü bir hükümdardır. O, Babil hukukunu ortaya koymakla, Mezopotamya’da Babilliler, Asurlular, Sümerler ve Amurruları, bir yönetim altında tek bir ulus olarak yaşatmayı amaçladı. Öte yandan yasaların yanı sıra devletçiliği ile de dikkati çeken Hammurabi, ele geçirdiği kentlere, güvendiği kişileri vali atadı, düzenli bir haberleşme örgütü oluşturdu. Bu düzenlemeler, Babil Devleti’nin uzun süre yaşamasını sağladı.

hammurabi-yasalariHammurabi Yasaları: 1901’de Sus Kenti’nde bulunan ve günümüzde Louvre Müzesi’nde sergilenen 2.25 m yüksekliğinde, dioritten bir sütuna kazılmış yasalar derlemesi. Taşm üst bölümünde Kral Hammurabi’yi Güneş Tanrı’sı Şamaş’ın önünde saygı duruşundayken gösteren bir kabartma yer alır. Yasalar, kabartmanın altında, taşın ön ve arka yüzüne olmak üzere yukarıdan aşağı okunan çivi yazısıyla 292 madde olarak Akkatça yazılmıştır. Hammurabi Yasaları, kendinden yaklaşık 300 yıl önce Sümer (Ur) Kralı Urnammu’nun çıkardığı ve ancak parçaları günümüze gelen yasalar derlemesiyle birlikte dünyanın en eski yasalarından biridir. Kısa ve özlü biçimde kaleme alınmış olan Hammurabi Yasaları, Mezopotamya’nın toplumsal koşulları, aile, ordu, yönetim üzerine dolaylı yoldan da olsa, bilgi verir. Yasaların büyük çoğunluğu olası tüm suçları tanımlar ve bunlara uygulanacak acımasız cezaları belirtir. Örneğin “Bir adamın karısı, başka bir adamla yatarken görülürse, ikisi birbirine bağlanıp suya atılmalı. Koca karısını bağışlamak isterse, kral da uyruğunu bağışlamalıdır.”

Başka bir yasaya göre de, “Eğer bir mimar (yapıcı) bir evi sağlam yapmaz da ev yıkılarak sahibinin ölümüne neden olursa, mimar bunu yaşamıyla öder.” Bu ve bunun gibi acımasız hükümlerine karşın Hammurabi’nin yasalar derlemesi, yasa ve hukukun egemen olduğu ve en aşağılık bireyin bile belirli bir yasal korunma altına alındığı, genelde sağlam ve iyi örgütlenmiş bir toplumu yansıtır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , ,

Hasan Ali Yücel Hayatı

Hasan Ali YücelHasan Ali Yücel; şair ve yazar, politikacıdır (İstanbul 1897-ay.y. 1961).

Vefa İdadisi’nden (lise) sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi (1921). Arada savaş askerliği yaptı. Felsefe ve edebiyat dallarındaki lise öğretmenliklerini (İzmir, İstanbul) bakanlık müfettişliği görevi izledi, yönetim görevleri aldı (Ortaöğretim Genel Müdürlüğü, 1933-1935), İzmir milletvekili olarak Meclis’e girdi (1935), Milli Eğitim Bakanlığı’nı üstlendi (1938-6 Ağustos 1946), döneminde unutulmaz iki atılımı gerçekleştirdi. Köy Enstitüleri’nin kurulup örgütlenmesi (1940 sonrası) dünya klasiklerinin bakanlık yayınları arasında yoğunluk ve seçkinlikle (1941 sonrası) çevrilip basılması, bakanlıktan ayrılışı politikadan da kopması oldu. İş Bankası kültür yayınlarını yönetti (1955-1960), ölüm yılında Kurucu Meclis üyesiydi (26 Şubat).

Şiir kitapları: Dönen Ses (1933). Sizin için (Çocuk şiirleri, 1938), Dinle Benden (1961).
İncelemeleri: Goethe, Bir Dehanın Romanı (1932), Türk Edebiyatına Toplu Bir Bakış (1932), Edebiyat Tarihimizden I (Y. K. Karaosmanoğlu) 1957.
Düşünsel yazı derlemeleri: Pazartesi Konuşmaları (1937), İçten Dıştan (1938), Hürriyete Doğru (1955), İyi Vatandaş-İyi İnsan (1956), Kıbrıs Mektupları (1957), İngiltere Mektupları (1958),Hürriyet Gene Hürriyet (2 cilt, 1960, 1966), Kültür Üzerine Düşünceler (öl.s. 1974).

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , ,

Maturidi Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında (Kısaca)

Maturidi

İslam’ın iman ve inanç esasları hususunda itikadî mezhep imamı olarak anılmaktadır. Semerkant şehrinde Milâdî 852 yılında doğdu. Yine bu şehirde Milâdî 944 yılında hakkın rahmetine ermiştir.

Kendisi de Türk bir ailenin mensubu olması, onun yazdığı kitaplar ve görüşleri özellikle Türk dünyası tarafından büyük kabul görmüş ve ilk olarak Orta Asya Horasan’ında ve Maveraünnehir bölgesinde, daha sonra da Hindistan, Pakistan Afganistan, Doğu Türkistan, Malezya, Endonezya, Kafkas ülkeleri, Rusya, Türkiye, Kırım, Balkanlar ve Ortadoğu ülkelerinde bulunan Müslümanların çoğunluğu tarafından itikâdî Mezhep imam’ı olarak kabul edilmektedir.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Eş’ari Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında (Kısaca)

Eş’arî

Tam adı Ebu Hasan el-Eşari olup, Milâdi 874 yılında Basra’da doğmuş, Miladi 936 tarihinde Bağdat’ta vefat etmiştir. İtikadi Mezhep imamlarından birisidir.

Vahiy ile Akıl arasında orta yolu tercih etmiş, döneminin diğer mezhep anlayışları karşısında Kur’an ve Hadisi esas alması bakımından takip etmiş olduğu metodu ile diğerlerinden ayıran özelliğe sahiptir.

Onun itikadi mezhep anlayışı Büyük Selçuklu ve diğer Türkler arasında benimsenmiştir. Tuğrul ve Çağrı Beyler, bu mezhebi benimsedikleri rivayet edilmektedir.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Hacı Bektaş Veli Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında (Kısaca)

Hacı Bektaş VeliHacı Bektaş Veli

Nişabur’da doğup, orada aldığı eğitim ve terbiye sonrasında Horasan’dan Anadolu’ya gelmiş ve İslam’ın Rum diyarında yayılmasında büyük emeği ve himmetleri olmuştur. Türk halkı arasında sevgiye üstün ahlak anlayışına, birlik ve beraberliğe dair yaptığı nasihatler asırlarca tesirini devam ettirmiştir.

Sade Türkçe ile Türk halkına seslenişi, merhametli ve insan sevgisinin onda doruk noktada oluşu sebebiyle, her dil ve dine mensup kişilerin feyiz aldıkları kaynak olmuştur. Osmanlı sultanları ona besledikleri derin saygıdan dolayı, Yeniçeri askeri ocağı, Bektaşî geleneği ile yetiştiriliyordu.

Bu ocağı, Ona bağlamakta ve onların savaşlarda galibiyet ve zaferi için Hacı Bektâş-ı Velini dua ettiği ittifakla nakledilmiştir. Onun hikmetli sözlerinden oluşan “Makalât” adlı meşhur kitabı günümüz Türkçesine Esad Coşan tarafından sadeleştirilerek çevrilmiştir.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Ebu Hanife Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında (Kısaca)

Ebu HanifeEbû Hanife

Ebu Hanife olarak bilinen Numan b. Sabit hazretleri Hicri 80 yılında-Milâdî 699 yılında Kûfe’de doğdu. Bağdat’ta Hicri 150-Milâdî 767 tarihinde vefat etmiştir.

Hicri tarihleri gösteren kaynakları daha isabetli buluyoruz. Ebu Hanife, edindiği derin ilmi birikimi, Kur’an ve Hadis sahasındaki engin bilgisi ve üstün zekası, kendisine sorulan meseleler hakkında anında pratik cevaplar vermiş olması, dini hem tam anlamıyla bilmesi hem de titiz bir günlük yaşantısının olması sebebiyle, o dönemde her kesin takdirini kazanmıştır.

Re’y ev Kıyas’ı esas alması bakımından dikkat çekmiştir. Günümüze kadar her kes onu “imâmu Azam” yani en büyük imam olarak anmaktadır. En çok tanınan kitabı “el-Fıkhu’l-Ekber” adlı eseridir.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Mevlana Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında (Kısaca)

mevlana

Mevlana

Afganistan’ın Belh şehrinde 1207 yılında doğmuştur. Anadolu Selçuklu sultanı I. Alaaddin Keykubat’ın davetini kabul ederek ailesi ile birlikte henüz küçük yaşta iken Konya’ya gelmişlerdir.

Şemsi Tebrizî’den aldığı tasavvufi terbiye ile olgunluğa ermiş, Enfusi metotla zikir ve evradını icra etmiştir. En meşhur eseri Mesnevî ve Fîhi Ma Fih adlı eserleridir. Mevlana Farsça yazan ve konuşan, bilcümle aleme hitap eden bir tasavvuf geleneğinin önderidir.

Semâ ve raks (kendi etrafında dönme) ayinleri icra etmiştir. Dünyada en çok bilinen Tasavvuf Pîrlerinden birisi de Hz. Mevlana Celâleddin-i Rûmî hazretleridir. Felsefi düşüncesinde güzel ahlak ve başkalarının kusurlarını görmemezlikten gelmek, tevazu ve merhameti esas alan bir anlayışı savunmuştur.

Kabri Konya şehir merkezinde Mevlana dergahı ve külliyesi içindedir. Müze olarak da ziyarete açık tutulmuştur.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Yunus Emre Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında (Kısaca)

Yunus Emre

Yunus Emre

13. yüzyılın sonları ile 14. Yüz yılın ilk yarısında yani 1240-1320 tarihleri arasında yaşayıp vefat etmiş olduğu kuvvetli ihtimal olarak kaydedilmektedir. Tapduk Emre’den ders almıştır. Halkın anladığı sade dilden ilahi ve kasidelerini okuyup söylediği, hece vezniyle şiirlerini yazmış olması sebebiyle en çok okunan ve anlaşılan Türk Tasavvuf Pîri olmuştur.

Yunus Emre Divanı olarak şiir ve kasideleri bir araya getirilmiştir. Kabri hakkında farklı yerler gösterilmektedir. Yani Onu kendi beldelerinde göstermek isteyen pek çok seveni olmuştur. Yunus Emre’nin düşünce dünyasında maddiyatın hiç değeri yoktur. İnsan sevgisi, güzel ahlak ve ilahi aşktır. İnsanlar arasında bölücülük ve ayırım, imtiyazlı sınıf anlayışı gibi sathi anlayışlara onun kalbinde yer yoktur. Her şeye, Allah’ın eseri olduğu için sevgi ile bakar, ibadet yaparak kişinin kendisini üstün görmesini şiddetle kınamıştır. Önemli olan insan gönlünü kazanmak olduğunu anlatmıştır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Ahmet Yesevi Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında (Kısaca)

Ahmet YeseviAhmet Yesevî

Pîr-i Türkistanî diye de anılan Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri, Kazakistan’da Çimkent’te doğmuştur. Yusuf Hemedanî’in talebesi ve üçüncü halifesi olan Hoca Ahmet Yesevî, Türk Velilerinin kol başısıdır.

Hemen bütün Türk coğrafyasında çok derin etkisi olmuştur. Samimi ve bozulmamış bir Türk ortamında kurulan Yesevilik tarikatı ilk olarak Seyhun, Taşkent civarında, Doğu Türkistan’da kök salmış, kısa süre sonra da Türk dili ve kültürünün Maveraünnehir ve Harizm sahalarında halkın derin alakasına mazhar olmuştur. Oradan da Bozkırlara, Bulgarlar arasında ilgi görmüştür.

Moğol istilası sonrasında Horasan, iran, Azerbaycan’da nihayet 13.y.y.’da Anadolu’ya da tesir etmiştir. Nitekim başta Hacı Bektâş-ı Veli ve Sarı Sal-tuk Baba gibi erenler, onun talebeleri olarak İslam’ı yaymış, halkı ahlâken ve birliği noktasında cihad ruhu ile yetişmelerini sağlamıştır.

Hoca Ahmet Yesevî’nin hikmetli söz ve sohbetleri “Divânı Hikmet” adlı eserinde toplanmış ve günümüze kadar asırlardır okunmaktadır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Hacı Bayram Veli Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında (Kısaca)

Hacı Bayram VeliHacı Bayram Veli

Hacı Bayram-ı Veli Fatih’in babası Sultan II. Murad döneminde Ankara’da yaşamış ve halkı irşad etmiştir.

1352 tarihinde Ankara’da “Zülfadıl köyünde” doğmuş, 1430 yılında vefat etmiştir. Kabri Ankara Ulus’ta Hacı Bayram-ı Veli Camiin yanı başındadır. Ziraat ve tarımla uğraşıp, somuncu Baba’dan ders almış, halka nasihatleri ile dikkatleri çekmiş ve devrinin en önemli Tasavvuf Pîrlerinden sayılmıştır. II. Murad ile Edirne’de yüz yüze görüştükleri zaman sultan Murad,

-İstanbul’un Fethi bana Nasip olacak mı?

-Hacı Bayram Hazretleri_ Hayır, Ne sana ne de bana nasip olmayacak, Lakin şu kundaktaki küçük Mehmet (Fatih Sultan Han) ile şu bizim köse’ye (Akşemseddin hazretleri) nasip olacak” müjdesini vermişti.

Felsefi anlayışını sultan II. Murada izah ederken “Sultanım! Bizim görevimiz Türk evlâdını alıp terbiye etmek, daha sonra da devlet-i Aliye’nin emrine vermektir” diye söylemiştir. Onun tasavvuf adap ve erkânı “Bayramîlik” tarikatı olarak oluşmuştur.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Ahi Evran Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında (Kısaca)

Ahi EvranAhi Evran

Ahi Evran’ın doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin bilgiye ulaşılmamış ise de, Anadolu Selçukluları Devleti döneminde 13.yüzyılda yaşadığı bilinmektedir. İslam ahlâk anlayışını; meslekî, ticarî ve sosyal hayata yönelik öğütler vererek, güncel ilkeleri ortaya koymuştur.

Böylece Anadolu’da özellikle Kırşehir, Kayseri, Konya, Denizli ve bu illerin civarındaki merkezî yerlerinde uygulanışına önderlik etmiştir.

O dönemde Ahilik teşkilâtı, hemen her bölgede şubeleri oluşturulmuş, Türk toplumunun işve meslek ahlakına, cihat ruhuna canlılık kazandırmıştır..

Ahilik kurumunun ilk Piri’dir. Şeyh Nâsirüd’-Dîn Muhammed Ahi Evran olarak bilinmektedir.

Mevlâna ve Hoca Sadeddin Konevî ile zaman zaman mektuplaştıkları bildirilmiştir. Yunus Emre ile de çağdaşı olan Ahi Evran, aynı zamanda hadis ve tasavvuf alanında çok iyi yetişmiş olup, dericilik sanatında Pîr olduğu rivâyet edilmektedir.

Ahi Evran’ın kitaplarından Metâliu’l-İmân, Mür-şîd’ül-Kifâye ve Menâhic-i Seyf en çok bilinenleridir. Ahi Evran hakkında yurt içi ve dışında pek çok araştırmacının çalışmaları bulunmaktadır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Şafii Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında (Kısaca)

Şafiî

Fıkıh mezhepleri arasında anne ve babası Arap olan tek mezhep imamı olarak bilinmektedir. İmamu Azam vefat ettiği yıl dünyaya gelmiştir, imamu Azamın talebelerinin öğrencisi olmuş ve derin dini bilgisi, örnek ahlâki yaşantısıyla o da, o dönemde her kesin takdirini kazanan üstün şahsiyetlerden olmuştur.

Kur’an ve Hadis kaynaklarına dayalı verdiği fetvaları ile ibadet ve muamelat hususlarında, Müslümanların önemli bir kısmı ona tabi olmuştur. Fıkıh Metodolojisi hakkındaki Risâlesi, Şafii Mezhebinin esaslarını oluşturmaktadır. İmamu Şafii Hazretleri, imamu Azam’ın kabrini ziyarete gittiği zaman, ona olan derin saygısından dolayı kendi fetvasına göre değil, imamu Azam’ın fetvasına göre ibadetlerini yaptığı rivayet edilmiştir.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , ,

Hz. İdris Hayatı Kısaca

Hz. İdris; Kuran’da adı geçen peygamberlerden biridir. Ölümsüz olduğuna inanılır. Sünniler arasında yaygın olan inanışa göre Hz. İdris, Adem ile Nuh peygamber arasındaki bir tarihte ortaya çıkmış ve suhuf (sayfalar) aracılığıyla kutsal vahiyleri aktarmıştır. Ölmemiş, sonsuza değin Tanrı’yla yaşamak üzere bedeniyle birlikte Cennet’e alınmıştır. Gene yaygın inanışa göre yazı yazmayı, dikiş dikmeyi ve bazı kehanet biçimlerini insanlara öğreten, ilk kez cihad eden odur. Bu nedenle zanaatçıların ve İslam mücahitlerinin piridir.

İdris’in tarihsel kimliği kesin olarak belirlenememiştir. Bazı dilbilimciler İdris ve Hızır adlarının aynı kişiliği belirttiği görüşündedir. Hz. İdris’i Kitabı Mukaddes’teki Ezra’yla, Havari Andreas ya da Büyük İskender’in aşçısı Andreas’la özdeşleştirenler de vardır. Kitabı Mukaddes’teki Enoş’la İdris Peygamber arasında da birkaç çarpıcı benzerlik görülür. Her ikisi de bedenleriyle birlikte Cennet’e alınmış inançlı kişilerdir. 365 yıl yaşadıklarının varsayılması. ikisinin de eski güneş kültlerinden kaynaklanmış olabileceğini göstermektedir.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , ,

Kral Offa Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Kral Offa; (ö. Temmuz 796), 757-796 arasında Mercia kralıdır. İngiltere’nin güneyinde Anglosakson dönemin (İS 5-11. yy) en güçlü krallıklarından birini kurmuştur.

Mercia’lı bir hükümdar ailesinden geliyordu. Kuzeni Kral Aethelbald’ın (hd 716-757) öldürülmesi üzerine başlayan iç savaş sonunda iktidarı ele geçirdi. Mercia’nın içinde ve çevresinde yer alan birçok küçük krallığı kendine bağlayarak İngiltere’nin bugünkü Yorkshire’ın güneyinde kalan kesimini tek bir yönetim altında birleştirdi. 796’da Frank kralı Charlemagne ile bir ticaret antlaşması imzalayan Offa, Papa I. Hadrianus’la da dostça ilişkiler kurdu. Bu ilişkinin sonucunda Offa papanın İngiliz kilisesi üzerindeki denetimini artırmasına izin verirken, papa da Offa’nın Lichfield’de bir başpiskoposluk kurmasını kabul etti. Böylece Mercia kilisesi Canterbury başpiskoposunun egemenliğinden kurtulmuş oldu.

Offa topraklarının sınırlarını Wye Irmağına kadar genişlettikten sonra Offa Şeddi olarak bilinen savunma setiyle koruma altına aldı. Mercia ile batıdaki Gal yerleşmelerini birbirinden ayıran bu set günümüzde de ayaktadır. Offa hükümdarlığı sırasında üzerinde kralın adı ve unvanıyla birlikte sikkelerin kalitesinden sorumlu olan kişinin adının da yazılı olduğu yeni metal paralar bastırdı. Offa’nın para basımında temel aldığı ilkeler İngiltere’de birkaç yüzyıl boyunca uygulandı.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , , ,

Rahibe Teresa Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Rahibe Teresa; 1910’da Skopje’de (Makedonya) doğdu. 1997’de, 87 yaşında öldü.

Rahibe Teresa, hayatını, yoksullara ve ölümcül hastalara adamış bir hemşireydi. En çok Kalküta’daki (Hindistan) sokak çocuklarıyla ilgili yaptığı çalışmalarla adını duyurmuştu.

Agnes Gonxha Bojaxhiu 12 yaşında rahibe olmuş ve Teresa adını almıştır. 1928’de Kalküta’da (Hindistan) bir manastırda ders vermek için bölgeye gönderilmiştir. Birkaç yıl sonra Tanrı’nın kendisinden şehirdeki yoksullara yardım etmesini istediği hissine kapılmıştır. 1948’de Roma Katolik manastırı yöneticilerinden izin istemiş ve iki yıl sonra bu isteği kabul edilmiştir.

Bu süre içinde hemşirelik okumuş ve cebindeki birkaç rupiyle Kalküta’ya gitmiştir. Orada beş evsiz çocuğu bir araya toplayarak onları bir arkadaşının evine yerleştirmiştir. Zamanla çocukların sayısı artmış ve eski okulundan arkadaşları yardımına gelmeye başlamışlardır. 1950’de kilise, Yardım Misyonerleri Cemaati kurmasına izin verdi. Kalküta’da ölmekte olanlar için bir ev ve cüzamlılara yardım için Shangi Nagar adında (Barış Kasabası) bir bakımevi açtı.

Rahibe Teresa tüm dünyada yetimler için 60 okul ve sokakta yaşayan insanlar için evler açmıştır. Bu evler ve kuruluşlar, insanların bağışlarıyla kurulmuştur.

1963’te Hindistan hükümeti, Hintlilere yardımları nedeniyle ona Padmashri unvanını vermişlerdir.

1979’da Nobel Barış ödülü’nü, dünyadaki tüm yoksullar adına kabul etmiştir. 1997 yılında hastalanıp ölene kadar tüm zamanını insanlara yardım ederek geçiriyordu.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , , ,

Oturan Boğa Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

Oturan Boğa, İngilizce sitting bull. Yerli adı tatanka iyotake (d. y. 1831, Grand Irmağı yakınları, Dakota Toprakları – Ö.15 Aralık 1890, Grand Irmağı kıyısı, Güney Dakota, ABD), Titan Dakotalarının reisidir. Beyazların saldırıları karşısında Büyük Ovalar’da yaşayan bütün Dakota kabilelerini yönetimi altında birleştirmiştir.

Göçebe ve savaşçı bir kabile olan Hunkpapa Dakotalarındandır. Genç yaşta Güçlü Yürek savaşçılarının önderi oldu. Ardından kabilenin refahıyla ilgilenen bir grup olan Sessiz Yiyenlere katıldı. Dakotaların av alanının batıya, Şoşon, Crow ve Assinibo Yerlilerinin bölgesine doğru genişlemesine yardımcı oldu. Beyazlarla ilk kez Haziran 1863’te, “Minnesota Katliamı”ndan sonra ABD ordusunun Santi Dakotalarına karşı misillemeye girişmesi üzerine başlayan çarpışmalarda karşı karşıya kaldı. Sonraki beş yıl boyunca Dakotaların avlanma alanlarına saldıran ABD ordusuyla sık sık çatışmaya girdi. Cesareti ve bilgeliği sayesinde yaklaşık 1867’de bütün Dakota halkının reisi durumuna geldi.

1870’lerde Black Hills’de altın bulununca yöreye hücum eden beyazlar, II. Laramie Kalesi Antlaşması (1868) uyarınca Yerlilere bırakılan toprakları istila ettiler. 1875’in sonlarında Dakotalara, 31 Ocak 1876 tarihine değin kendilerine ayrılan alanlara yerleşmezlerse ABD’nin düşmani sayılacakları bildirildi. Bu emre uymayı reddeden Oturan Boğa, General George Crook Mart 1876’da Yerlilere karşı harekete geçince, Dakotaları, Şayenleri ve Arapahoların bir bölümünü ABD birliklerine karşı savaşmak üzere Montana Topraklarındaki kampında topladı. 17 Haziran’daki Rosebud Çarpışması’nın sonunda Crook’un birlikleri geri çekilmek zorunda kaldı. Bu çarpışmanın ardından, bütün Yerli kabileleri kamplarını Little Bighorn Irmağı vadisine taşıdı. 25 Haziran’da Little Bighorn’daki Yerlilere karşı saldırıya geçen George Armstrong Custer yenilgiye uğradı ve komutasındaki bütün askerler öldürüldü. Dakotalar bu çarpışmayı kazandılarsa da, beyazların hızla yayılması karşısında başlıca geçim kaynakları olan buffaloların soyu tükenmeye başlayınca yaşamlarını sürdüremez hale geldiler. Sonunda birçok Dakota açlık karşısında teslim oldu. Oturan Boğa Mayıs 1877’de adamlarıyla birlikte Kanada sınırını geçtiyse de artan baskılar karşısında 1881’de teslim olmak zorunda kaldı. 1883’ten sonra Standing Rock’ta yaşamaya başladı ve 1885’te Buffalo Bili olarak tanınan William Cody’ nin düzenlediği Vahşi Batı gösterisine katılarak dünya çapında ün kazandı.

1889’dan sonra Dakotalar arasında beyazlan yok edip eski gelenekleri yeniden kuracak bir kurtarıcının geleceğini telkin eden “Hayalet Dansı” yaygınlaşmaya başladı. Bunun Dakotaları yeniden ayaklanmaya yönelteceğinden korkan ABD yetkilileri elebaşlarını yakalamak için Yerli polisini ve askerleri harekete geçirdi. Oturan Boğa kendisini yakalayanlar tarafından öldürüldü ve Yates Kalesi’ne gömüldü. Cesedi 1953’te Güney Dakota’daki Mobridge’e taşındı ve mezarına granit bir sütun dikildi.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , ,

Alp Arslan Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında Hayatı

Alp Arslan; (d. 20 Ocak 1029 – ö. 25 Kasım 1072, Barzam Kalesi), Büyük Selçukluların ikinci hükümdarıdır (1063-72). Saltanatı devraldığında Horasan ve Batı İran’dan oluşan Büyük Selçuklu topraklarına Gürcistan, Kafkasya ve Anadolu’nun büyük bir bölümünü kattı.

Alp Arslan, Horasan valisi Çağrı Bey’in oğlu ve ilk Büyük Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey’in yeğeniydi. 1059’da babası, 1063 te amcası öldü. Amcası çocuksuz olduğundan Alp Arslan, İran’ın güneyindeki Kirman dışında, hanedanın tüm mülkünün tek vârisi oldu; çok geçmeden kardeşlerinden birinin elinde bulunan Kirman’ı yasal devlet biçiminde kendine bağladı. Kuzeni ve rakibi olan Kutalmış ile Tuğrul’un eşlerinden birinin oğlunu da kolayca saf dışı etti.

Sonradan egemen olduğu geleneksel İslam topraklarının dışında doğmuş olan Alp Arslan, buraların yönetimini, veziri Nizamülmülk‘e bıraktı; Nizamülmülk, Melikşah zamanında da aynı görevi sürdürecekti. Alp Arslan Irak üzerindeki denetimini korumakla birlikte, halifeliğin merkezini barındıran bu ülkeden uzak durdu. Amacı, halifelikle çıkar çatışmalarına fırsat vermemek, Tuğrul’un son dönemindekilere benzer karışıklıklardan kaçınmaktı.

Alp Arslan kendinden önceki Büyük Selçuklu hükümdarıyla aynı doğrultuda bir politika izledi. Orta Asya’da, Hindistan’ın dağlık bölgelerindeki üslerinde kıstırılmaları zaten pek güç olan Gazne hükümdarlarıyla barışçı bir ilişki sürdürürken Maveraünnehir’deki Karahanlılara karşı zor kullanıyordu. Asıl başarının kendisini beklediği batıda ise, daha karmaşık bir durumla karşı karşıyaydı. Bir yandan, koruyucusu olduğu, Bağdat’taki Sünni Abbasi halifesinin kabul etmediği İsmaili Fatımi sapmasını bastırmak üzere Mısır’a yürümek kararındaydı. Öte yandan, askeri gücünün, Türkmenler üzerindeki etkinliğinin sürmesine bağlı olduğunun farkındaydı. Türkmenleri ise her şeyden önce kâfirlere karşı açılacak cihadın başarısı ve Hıristiyan topraklarına düzenlenecek akınlar ilgilendiriyordu. Alp Arslan’ın Bizans ve doğusundaki komşuları üzerine düzenlediği seferler özerk Türkmen gruplarının saldırılarıyla genişledi. 1064’te Ani’yi ve Kars’ı alarak sınırları bir ölçüde belirginleştirdi ve Türkmenlerin Aras Irmağı boylarındaki otlaklarda kesin denetimini sağladı. Türkmenlerin ganimetlerini yığmak üzere her seferinde İslam topraklarına dönmelerine karşın, Türkmen akınları Bizans savunma sistemini zayıflattı ve Türklerin Anadolu’yu fethetmelerine ortam hazırladı. Öte yandan, bu akınlara tepki olarak Bizans da Suriye ve Kafkasya’da karşı hareketlere girişti ve sonunda taraflar görüşme masasına oturdu.

Artık Bizans cephesinin yeterince güvenlikte olduğu kanısını edinen Alp Arslan, Mısırlı isyancıların ve Sünni Abbasi halifesinin isteğiyle Fatımilere karşı büyük seferini başlatmaya karar verdi. Abbasi tarafına geçmekte geç kalan Mirdasilerin elindeki Halep’e saldırmaya ardından da Suriye’yi işgal etmeye hazırlanırken, Bizans imparatoru Romanos IV. Diogenes’in güçlü bir orduyla Kafkasya’daki artçı güçlerine saldırmakta olduğunu öğrendi. Hemen geldiği yoldan dönerek, Ağustos 1071’de, Malazgirt’te rakibinin karşısına çıktı. Sayısal üstünlüğüne karşın moral bozukluğu içinde olan Bizans ordusu, küçük ama inançlı Büyük Selçuklu kuvvetleri karşısında bozguna uğradı. Akşam olduğunda, Bizans ordusu yenilmiş ye tarihte ilk kez bir Bizans imparatoru bir İslam hükümdarına tutsak düşmüştü. Alp Arslan’ın amacı Bizans İmparatorluğu’nu yıkmak değildi; sınırların yeniden tanımlanması, imparatordan düzenli haraç ve ittifak sözü kendisi için yeterliydi. Ama, Malazgirt Savaşı’yla, Anadolu Türkmen fetihlerine açılmış oldu.

Alp Arslan 1072’nin sonunda Karahanlı sınırına döndü ve Barzam Kalesi’nde bir tartışma sırasında tutsaklardan biri tarafından ölümcül biçimde yaralandı. Parlak Malazgirt zaferinin ardından bir tutsağın eliyle gelen ölümü, ahlakçılara iktidarın yalnız Tanrı’ya ait olduğunu söylettirecek kadar sıradandı. O sıralar 17 yaşında olan oğlu Melikşah’ın Nizamülmülk’ün gözetimi altında yerini almasını vasiyet etmişti.

Adını çevreleyen görkeme karşın, Alp Arslan’ın değerlendirilmesi güç bir kişiliği vardı. Müslümanların gözünde büyük bir önder, bir eğitici, dürüst ve hiyanete asla göz yummayan bir insandı. Hıristiyanlarsa, ününü oğlu Melikşah’ınkiyle karşılaştırarak, Alp Arslan’a daha olumsuz yaklaşırlar. En gözde uğraşının fetih olduğu, ilim ve ülkenin yönetimi gibi konuları vezirine bıraktığı anlaşılmaktadır.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , , ,

U Nu Aslen NERELİ , kimdir , kaç yaşında ,biyografisi , hakkında

U Nu; eskiden Thakin Nu (d. 25 Mayıs 1907, Wakema, Birmanya [bugün Myanmar] – ö. 14 Şubat 1995), Birmanya bağımsızlık mücadelesinin önderi ve Birmanya Birliği başkanıdır (1948-58,1960-62).

Rangoon Universitesi’nden 1929’da mezun oldu. Bir süre Pantanaw’daki lisenin müdürlüğünü yaptıktan sonra 1934’te üniversiteye dönerek hukuk öğrenimine başladı. Rangoon Öğrenci Birliği’nin başkanı olarak öğrenci hareketlerine katıldı. Gençlik önderlerinden Aung San’la birlikte 1936’da üniversiteden atılmasını protesto eden ve İngiliz sömürge yönetimiyle çatışan öğrencilerin boykot eylemiyle ülke çapında adını duyurdu. Ertesi yıl Dobama Asiayone’ye (Biz Burmalılar Derneği) katıldı ve bağımsızlık mücadelesinde önemli bir rol oynadı. Ayaklanma suçundan 1940’ta hapse atıldı. Japon işgalinden sonra serbest bırakılınca, 1943’te Japon yanlısı Ba Maw hükümetinde dışişleri bakanlığı yaptı. Ama çok geçmeden Japonların baskıcı tutumu karşısında düş kırıklığına uğradı.

Aung San’ın 1947’de öldürülmesinden sonra Antifaşist Halkın Özgürlüğü Birliği’ nin başkanlığını üstlenen U Nu, Ocak 1948’de bağımsızlığın ilan edilmesiyle ilk başbakan oldu ve kısa bir kesinti (1956-57) dışında 10 yıl bu görevde kaldı. Pyidawtha (Refah) adını verdiği program çerçevesinde köylüleri topraklandırma ve halkın yaşam düzeyini yükseltme çabaları, savaşın yol açtığı geniş çaplı yıkım ve pirinç ihracatındaki düşüş nedeniyle başarıya ulaşamadı. Komünistlerle azınlıkların ayaklanmaları, ekonomik durgunluk ve yönetimdeki aksaklıklar karşısında 1958’de istifa ederek iktidarı General Ne Win başkanlığındaki geçici hükümete bıraktı. Parlamenter yönetimin yeniden kurulduğu 1960’ta ikinci kez başbakanlığa getirildi. Mart 1962’de Ne Win’in düzenlediği darbeyle devrilerek hapse atıldı. Hapisten çıktıktan sonra 1969’da yurtdışına çıkarak bir direniş hareketi örgütlemeye çalıştı. Bir sonuç alamayınca Hindistan’a yerleşti. Ne Win’in çağrısı üzerine 1980’de Birmanya’ya döndü. Temmuz 1980’de Rangoon’a (Yangon) giderek Budacı keşiş oldu.

kaynak:nkfu

Etiketler, , , , , , , , , ,