Zerrin Arbaş, 16 Aralık 1946 tarihinde Fransa’nın başşehri Paris’de doğmuştur. Babası ressam Avni Arbaş’dır. Fransız Hükümeti’nin bursu ile Paris’e giden babasının orada yaşaması sebebi ile Paris’de doğmuştur. Doğumu sırasında Annesi Zerrin Hanım ölünce babası ona annesinin adını verdi. Babası ona tek başına bakamayınca Paris’ten İstanbul’a anneannesinin yanına gönderdi. İstanbul’da büyüdü. İstanbul Saint George Avusturya Lisesi ve İstanbul Konservatuvarı Bale Bölümünden mezun oldu.
1964 yılında Cilalı İbo karakterini Feridun Karakaya (Cilalı İbo)‘nın canlandırdığı “Cilalı İbo Ve Kırk Haramiler” filmiyle sinemaya başladı.
Zerrin Arbaş, 1965 yılında “Türkiye Güzeli” seçildi. Ardından aynı yıl Amerika’ya gitti. Amerika’ya gidince orada “Play House” adlı tiyatro okuluna devam etti. Okuldan arkadaşının babası olan eşi olacak Dehl Berti ile tanıştı.
Zerrin Arbaş, 1967 yılında ABD’li Apaçi Kızılderili kökenli oyuncu Dehl Berti ile ABD’de evlendi. 1973 yılında boşandı. Bu evlilikten Derya Arbaş (d. 1968) adında kızı oldu. Kızı Derya Arbaş 22 Ekim 2003 tarihinde Los Angeles’de kendi evinde 35 yaşında geçirdiği kalp krizi sonrası ölmüştür.
Zerrin Arbaş, 1984 yılında Hakkı Göçeoğlu ile evlendi. 1988 yılında boşandı. Zerrin Arbaş İstanbul da emlak komisyonculuğu yapmaktadır.
Zerrin Arbaş, 1973 yılında tatil için Amerika’dan İstanbul’a geldiğinde yönetmen Memduh Ün’ün teklifi ile senaryosunu Duygu Sağıroğlu’nun yazdığı ve başrollerinde Fatma Girik ve Tamer Yiğit’in oynadığı “Toprak Ana” filminde yer almıştır. Böylece Türkiye’de kalarak sinema hayatına devam etmiştir.
1990 yılında yönetmenliğini Kartal Tibet’in yaptığı “Duygu Çemberi” adlı televizyon dizisinde Nükhet Duru, Faruk Peker, Cüneyt Türel, Kerim Afşar, Kayhan Yıldızoğlu ile birlikte oynadı.
1996 – 1999 yılları arasında senaryosunu Nuran Devres ve Kubilay Zerener’in yazdığı “Kara Melek” dizisinde Sanem Çelik, Ece Uslu, Mustafa Alabora, Zerrin Arbaş, Ziya Kürküt, Aliye Uzunatağan, Zehra Alptürk, Mehmet Ali Alabora, Kaan Çakır, Görkem Yeltan ile birlikte rol almıştır.
2009 yılında Halid Ziya Uşaklıgil’in romanından uyarlanan “Aşk-ı Memnu” dizisinin 2. Sezonunda Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ’un başrolde oynadığı ve Zerrin Arbaş, Hülya karakterini canlandırırken Nebahat Çehre, Selçuk Yöntem, Zerrin Tekindor, Hazal Kaya, Eda Özerkan, Nur Fettahoğlu, İlker Kızmaz, Fatma Karanfil ile beraber rol aldı.
Filmleri ve Dizileri :
Oyuncu :
2009 – Aşk-ı Memnu 2. Sezon (Hülya) (TV Dizisi)
2008 – Türk Usulü (Emine Hala) (Sinema Filmi)
2007 – Benim ve Roz’un Sonbaharı (Tijen) (Sinema Filmi)
2006 – Hanımanne (Hanımanne) (TV Filmi)
2005 – Yeniden Çalıkuşu (Seval) (TV Dizisi)
2005 – Belalı Baldız (TV Dizisi)
2004 – Villa (Berna Perdeci) (TV Filmi)
2003 – Yeşilçam Denizi (Arzu) (Tv Programı)
2003 – Bedel (TV Dizisi)
1997 – İntizar (TV Dizisi)
1996 – Tutku (Semra) (TV Dizisi)
1996 – 1999 – Kara Melek (Lamia Saylan ) (TV Dizisi)
1990 – Yuva (TV Dizisi)
1990 – Gizli Yüz (Antikacı Kadın) (Sinema Filmi)
1990 – Duygu Çemberi (Müdire) (TV Dizisi)
1987 – Bir Avuç Gökyüzü (Sinema Filmi)
1986 – Bitmeyen Sevda (Gül) (Sinema Filmi)
1976 – Örgüt (Sinema Filmi)
1975 – Üç Yaman Bakire (Nazlıhan) (Sinema Filmi)
1975 – Yatak Hikayemiz (Gülşen) (Sinema Filmi)
1975 – Deli Yusuf (Melek) (Sinema Filmi)
1975 – Curcuna (Ingrid) (Sinema Filmi)
1974 – Battal Gazi’nin Oğlu (İren) (Sinema Filmi)
1973 – Yeryüzünde Bir Melek (Meral) (Sinema Filmi)
1973 – Müthiş Bir Tren (Nadide) (TV Filmi)
1973 – Gazi Kadın / Nene Hatun (Prenses Katyuşka) (Sinema Filmi)
1973 – Toprak Ana (Kezban) (Sinema Filmi)
1965 – Şeker Gibi Kızlar (Sinema Filmi)
1965 – Berduş Milyoner (Sinema Filmi)
1964 – Şahane Züğürtler (Sevim Pastırmacıoğlu) (Sinema Filmi)
1964 – İstikbal (Sinema Filmi)
1964 – Cilalı İbo Ve Kırk Haramiler (Sibel, Melike Sultan) (Sinema Filmi)
Kaynak:Biyografi.info
1919 yılnda İstanbul’da doğmuştur. İlköğrenimine, babasının Kuvayi Milliye subaylarından süvari albayı olması nedeniyle Aydın’da başlamıştır. Kendisi de resim yapan, yedi yaşındaki oğluna, Anadolu’da Fransızca öğretmeni bulan bu aydın subay, Arbaş’a sanatı aşılayan ilk öğretmeni olmuştur.
Avni Arbaş,babasının 1929 yılında Sivas’ta ölümü üzerine annesi ile birlikte geldiği İstanbul’da Galatasaray Lisesi’ne kayıt olmuştur. O günün Galatasaray Lisesi öğrencileri ve günümüz ressamları Cihat Burak ile Selim Turan’la birlikte asker ressamlardan Mehmet Ali Bey’in öğrencisi olmuştur. Dönemin Akademi hocaları İbrahim Safi ile Naci Kalmukoğlu’nun atölyelerinde çalışmıştır. 1937 yılında şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesiolan dönemin Devlet Güzel Sanatlar Akademisi orta kısmına girmek üzere Galatasaray Lisesi’nden ayrılmıştır. İbrahim Çallı ve Leopold Levy’nin atölyelerinde çalışan Arbaş, Akademi’de kaldığı dokuz yılın son dönemlerinde Devlet Resim ve Heykel Sergilerine katılmıştır.
1946yılında okulu bitirdikten sonra; Dönemin iktidar partisi CHP’nin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in çabalarıyla düzenlediği yurt gezilerine seçilen ressamlardan biri de genç Avni Arbaş’tır.
1943 yılında, Zerrin adında, Fransızca bilen, Tatar kökenli bir genç kızla evlenmiştir. Bu arada başta Liman Sergisi olmak üzere bir çok karma sergiye katılmıştır. Akademideki eğitimini tamamladıktan sonra Fransız Hükümeti’nin verdiği bursla o yılların sanat merkezi Paris’e gitmiştir. Otuz yıl sürecek olan Fransa serüveninin başında acı bir olay yaşayan Avni Arbaş, “küçük kızının doğumu sırasında eşi Zerrin’i kaybetmiş, biricik kızına, ölen sevgili eşinin ismini vermiştir. Ancak kızına tek başına bakamayınca onu İstanbul’a anneanesinin yanına göndermek zorunda kalmıştır. Sözünü ettiğimiz küçük kızı Zerrin büyüdüğünde Türkiye Güzellik Kraliçesi seçilecek olan Zerrin Arbaş’tan başkası değildir.
Aynı dönemde yasamlarını Paris’te sürdüren ressamlarımız Fikret Mualla, Abidin Dino, Nejad Devrim, Mübin Orhon ile birlikte “L’Ecole de Paris” sanatçıları arasında anılmaya başlamıştır. 1951 yılında Türkiye’de Maya Galerisi’nde, 1954 yılında ise Paris’te Mahmut Makal’ın “Bizim Köy” adlı kitabından esinlenerek yaptığı çalışmaları ile ilk sergilerini açmıştır. İlk kişisel sergisi, Paris’ten gönderdiği resimleriyle, 1951 yılında İstanbul’da Maya Galerisi’nde açılmıştır. İki yıl sonra 1953 Paris’te Galerie La Roue’de sergi açan Arbaş’ın çalışmalarının çoğunu köy manzaraları ve köy hayatı konulu resimler oluşturmuştur. 1951’den bu yana İstanbul, New York, Paris, Ohio gibi sanat merkezlerinde kisisel sergiler gerçeklestirmiştir.
1943 yılında evlendiği eşi Zerrin’in ölümü üzerine 1950`lerin başlarından beri birlikte olduğu Henriette Lapouge ile 1958 yılında ikinci evliliğini yapmıştır. Sanatını ve yeteneklerini iyice geliştiren Avni Arbaş, Paris, Antibes ve Vallauris`te, aralarında Picasso, Tristan Tzara, Aragon, Prevert kardeşlerin de bulunduğu çok ünlü ressamlar dostlar ve sanatçılar çevresi edinmiştir. Ecole de Paris ressamları arasında yerini alan meşhur bir Türk ressamı olmuştur. Bu çevrenin sayesinde 1966 yılında Henri Montherlant’ın 3. cildini onbeş Litho (Taş baskı) çalışmasıyla resimlemeyi başarmıştır. Bu eserin lüks baskısında, sanatçının, Fernand Mourlot Atölyesinde gerçekleştirdiği on beş özgün litho yer almıştır.
Ressam Avni Arbaş yaşamını çeşitli dönemlerinde şair nazım Hikmet ile karşılaşmıştır. Nazım Hikmet, Arbaş’ın Atlar tablosu için bir de şiir yazmıştır. Ressam Arbaş, o günleri şöyle anlatmıştır: ” Nazım’ı ilk gördüğümde 15 yaşındaydım. O dönemde, Galatarasay’da her sene fuar yapılırdı. Orada bir hoca vardı. Ressam. O da fuarda bir pano almış, bir şeyler yapıyor, ben de yardım ediyordum. Hava güneşliydi. Bahçedeydik, Yusuf Ziya da vardı. O zamanlarda o çevrede gazetelerin büroları vardı. O sırada beyazlar giymiş, uzun boylu, sarı hatta kızıl saçlı bir adam geldi. Hemen tanıdım. Daha önce resimlerini görmüştüm çünkü. Orada tanışmadık ama o onu ilk görüşümdü. Sonra aradan seneler geçti. Paris’teydim. 1958 senesiydi. Abidin Dino aradı. “Nazım geldi” dedi. “Yarın Montparnasse’da bir kafede bulaşacağız sen de gel”. Eşimle birlikte gittik. Beni gördüğünde sanki uzun süredir görmediği bir dostuymuşum gibi kucaklaştık. O sırada eşim Henriette’i Nazım’la tanıştırırken ona başımızdan geçen bir olayı anlattım. Picasso ile tanıştığımızda Henriette “Dünyada en çok tanışmak istediğim iki kişi vardı biri sizsiniz (Picasso) biri de Charlie Chaplin demişti. Henriette bunu söyledikten sonra Picasso ” Ve Nazım Hikmet” diye eklemişti. Bunu anlatınca Nazım, kalkıp Henriette’in elini öptü ve teşekkür etti. Nazım’a “Niye Henriette’e teşekkür ediyorsun” diye sorunca da ” Beni düşündüğü için” diye cevap verdi. Ben Nazım’a onu düşünenin Henriette değil Picasso olduğunu söyleyince de epey gülmüştük. Bir sergi açmıştık Paris’te. Benim orada Atlar diye bir tablom vardı. Onu çok sevdi Nazım. Moskova’ya döndüğünde bana bir mektup yazmıştı. O şiiri de yazmış. Şiirin iyi olmadığını düşünmüş, özür diliyordu. Eşine az rastlanır derecede mütevazı bir insandı. “
1937 yılında burslu olarak gittiği Fransa’dan yurda hiç dönmemiş dolayısı ile askerlik hizmetini de yapmamıştır. Resim alanındaki üstün başarısına rağmen Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır. 1977 yılında Türkiye’ye dönmüş ancak; askerliğini yapmadığı gerekçesiyle vatandaşlığını kaybettiğini öğrenince sıkıntılı süreçler yaşamaya başlamıştır. . Verdiği büyük mücadele sonunda vatandaşlığını yeniden elde etmiştir. Bu dönemde ağırlıklı olarak Mustafa Kemal portrelerinin yanı sıra, “İstanbul” ve “Boğaz” ve Marmara`nın manzaralarını, güney sahillerini, balıkları, balıkçıları, meyveleri ve çiçekleri resimlemiştir. 2003 yılında kansere yenik düşmüş; yaşamını sürdürdüğü İzmir’in Foça ilçesinde 84 yaşında iken ölmüştür.
Sanatçının yapıtları İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Musee de Picasso (Antibes), Amman Güzel Sanatlar Müzesi gibi kurumların yanı sıra, Türkiye, Fransa, İtalya, İsviçre ve ABD’deki özel koleksiyonlarda bulunmaktadır
Kaynak:Enson haber Biyografi