Osman Hamdi Bey Hayatı

Osman Hamdi Bey Hayatı

Osman Hamdi BeyOsman Hamdi Bey (30 Aralık 1842, İstanbul – 24 Şubat 1910, İstanbul)

Büyük bir Türk arkeolog, müzeci ve ressamıdır. Sadrazam İbrahim Ethem Paşa’nın büyük oğlu, Halil Ethem Eldem’in ağabeysidir. İstanbul’da doğdu. Öğrenimini tamamladıktan sonra hukuk okumak için Paris’e gönderildi. Bir müddet hukukla uğraştıktan sonra, küçük yaştan beri beliren istidadına uyarak, Paris Güzel Sanatlar Okulu’na girdi. Sekiz yıldan fazla Paris’te kaldı. Akademik çalışmanın bütün inceliklerini benimsedi, birçok sergiye katıldı.

Osman Hamdi, memlekete döndükten sonra, 1868’de, Bağdat valiliğine tâyin edilen Mithat Paşa’nın yanına «umûr-ı ecnebiyye» (yabancı işler) müdürü olarak verildi. Vazifesi Bağdat umumi valisinin yabancılarla temasını sağlamaktı. Orada hikâyeci Ahmet Mithat’ı tanıdı. Tarihe merak sardı: İlk arkeoloji araştırmalarına Bağdat’ta başladı. İstanbul’a döndükten sonra yabancı sefirler teşrifatçılığına getirildi. Viyana sergisine birinci komiser olarak katıldı, eserleriyle takdir uyandırdı, madalya kazandı.

Osman Hamdi, 1881’de yurdumuzda ilk defa müze müdürü oldu. O güne kadar ne müze vardı, ne de müdürü. Hamdi Bey’in çeşitli araştırmalarla, göz nuru, emek ve para harcayarak güneş ışığına çıkardığı arkeoloji eserleri ihmalci kimselerin elinde, Çinili köşk’te bir yığın halinde atılı durunca Hamdi Bey işe başlar başlamaz hemen bir «âsâr-i atîka nizamnamesi» (eski eserler tüzüğü) hazırladı, bulunacak olan değerli kalıntıların yabancı memleketlere kaçırılmasını önledi. Bugün Paris’in Louvre Müzesi’ni süsleyen «semadirek Zaferi» adındaki kanatlı heykelle, «Milo Venüsü» faciası henüz unutulmamıştır. Bu gibi şaheserlerin muhafazası için Çinili Köşk’ün karşısındaki arsada bir Asâr-i Atîka (Arkeoloji, eski eserler) müzesi binasının yaptırılmasını sağladı. Bugün eski eserler müzesindeki çok değerli tarihi eşyanın mühim bir kısmı, bu arada İskender Lâhdi diye tanınan mermer lahit, Osman Hamdi’nin çalışmaları ile oraya getirilmiştir. Bu keşifler, Sayda kazısında Hamdi Bey tarafından yapıldı ve ona uluslararası büyük ün sağladı.

Hamdi Bey, bu müzeden başka bir de Sanayî-i Nefîse-i Şâhâne’nin (bugünkü Güzel Sanatlar Akademisi) kurulmasına ön ayak oldu. 1882’de, Müze müdürlüğünü bırakmamak şartı ile, Güzel Sanatlar Mektebi’nin müdürlüğü de kendisine verildi. Hamdi Bey, ömrünün sonuna kadar bu okulun müdürlüğünü yaptı.

Osman Hamdi «Müze Müdürü Hamdi Bey» diye tanınır. Ressamlığı ise memleket içinden çok memleket dışında tanınıyordu. Sebebi, resimlerinin konularıdır. Çünkü Osman Hamdi Bey, konularını tam bir Fransız romantiğinin Doğu ülkelerine bakışı ile seçmişti. «Silâh Taciri», «Kaplumbağalı Adam», «Kuran Okuyan Adam», «Şehzadebaşı Camisi Avlusunda Kadınlar» gibi tablolarının hepsi sadece bir tarih sayfasının tespitinden ibaret gibi görünür.

Hamdi Bey’in ölümü, gerek memlekette, gerek dünyada derin yankılar uyandırmıştır. Eserleri bazı Avrupa müzeleriyle İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde, özel koleksiyonlarda bulunmaktadır. Son çağ Türk biliminin en seçkin siması olan Hamdi Bey, gerçek bir uluslararası ün kazanmış birkaç Türk bilgininden biridir. Yabancı üniversitelerden pek çok ilmi paye almıştır.

kaynak:nkfu

Sen de Yorum yazmalısın bence.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir