Medeni Aziz Efendi (d. 23 Mart 1842, Medine, Suudi Arabistan – ö. 27 Kasım 1895, İstanbul), Arap asıllı Osmanlı besteci. Şarkı formundaki yapıtlarıyla tanınmıştır.
On dört yaşında İstanbul’a gitti, Sultan Abdülmecid’in kızı Fatma Sultan’ın baş haremağası Anber Ağa’nın korumasına girdi. Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den müzik dersleri aldı. 1860’a doğru Fatma Sultan’ın kocası Müşir Nuri Paşa’nın imamı oldu. Rastlantıyla sesini dinleyen Sultan Abdülaziz, Aziz Efendi’yi beğenerek padişah ikinci imamlığına getirdi. Aziz Efendi bu yıllarda ünlü besteci Lâtif Ağa’dan ders alarak bilgisini artırdı. Daha sonra Galata Tütün Gümrüğü’nde, Posta ve Telgraf Nezareti muhasebesinde çalıştı; İnas (Kız) Sa-nayi-i Nefise Mektebi müdürlüğü (1880-88), Dilsizler ve Körler Mektebi müzik öğretmenliği (1888-92) ve kız rüştiyeleri başmüfettişliği (1892-95) yaptı.
Aziz Efendi birçok formda ürün vermişse de, günümüze ısfahan makamındaki bestesi dışında yalnızca şarkı formundaki yapıdan ulaşmıştır. Bunlarda Lâtif Ağa ve Hacı Arif Bey’in üsluplarını başarıyla birleştirdiği görülür. Biçimsel açıdan kusursuz şarkılarına örnek olarak “Kerem eyle mestane kıl bir nigâh” (hüzzam), “Ey çerh-i sitemger dil-i nâlâna dokunma” (hicaz), “Kendine niçin emsâl ararsın” (hicaz), “Demadem dide giryan oldu sensiz” (şevkefza), “Taliim bir dem bana yâr olmadı” (evcârâ) verilebilir.
kaynak:nkfu
Ambrosius; (d. y. 339, Augusta Tre-verorum, Belgica, Galya – ö. 397, Milano; yortu günü 7 Aralık), Milano piskoposudur. Kitabı Mukaddes araştırmacısı ve ortaçağın kilise-devlet ilişkileri anlayışının kaynağı olan görüşlerin öncüsü. Edebi yapıtları Latince söz sanatlarının başyapıtları olarak kabul edilmiş, ilahileriyle müzik tarihine de geçmiştir. Ambrosius aynı zamanda, büyük ilahiyatçı Aziz Augustinus’a Hristiyanlığı kabul ettirmesi, onu vaftiz etmesi ve kilisenin Roma İmparatorluğu’nun yıkıntıları üzerinde yükseldiği doğrultusundaki görüşüyle de tanınır.
İlk dönemi. Ambrosius, Galya genel valisinin ikinci oğlu olarak Augusta Treverorum’da (Trier) doğdu. Kısa bir süre sonra babası ölünce, Ambrosius Roma’da din adamlarının sık sık uğradığı bir sarayda yetişti. Yaklaşık 370’te Aemilia-Liguria valiliğine atandı ve Milano’da oturmaya başladı; 374’te de kent halkı tarafından piskopos ilan edildi.
Halkın sevdiği bir yabancı olan Ambrosius, seçilmesinin bir tartışmaya yol açmayacağı düşünülerek bu göreve getirilmiş, vaftiz edilmemiş sıradan bir insanken, sekiz günde piskoposluğa yükselmişti. Nüfuzlu çevrelerle sıkı ilişkileri olan, ama gösterişsiz bir senatörler ailesinden gelen Ambrosius, eyalet yöneticisi olarak önemsenmese bile, Milano piskoposu olarak çağının kültürel ve siyasal yaşamına egemen olmayı başardı.
Kilise yöneticiliği. Milano’da sık sık toplanan imparatorluk divanı ile karşı karşıya geldiğinde, Ambrosius Romalı senatörlerin ayrıcalıklılığını savunan cumhuriyetçi bir anlayış ile halkın gönlünü okşama becerikliliğini birleştiren bir dirayet sergiledi. Roma senatosundaki pagan üyelerin 384’te dinsel hoşgörü isteğiyle açtıkları bir davayı geri çevirtmeyi başardı. 385-386’da Ariusçu heretiklerin kullanmak için istedikleri bir kiliseyi onlara vermeyi reddetti. 388’de bir Yahudi havrasını yakan piskoposu cezalandırdığı için İmparator Theodosius’u kınadı. 390’da Selanik’te çıkan bir karışıklığı halkı kılıçtan geçirerek cezalandıran Theodosius’a, halkın önünde tövbe cezası verdi. Trier’de zorla tahta oturan Maximus’a 383 ve 386’da yaptığı resmi ziyaretlerden de anlaşıldığı gibi, Ambrosius’un sadık bir diplomat olması ve yeteneği, bir eşi görülmemiş çıkışlarının hoş görülmesini sağlıyordu. Mektuplarında ve imparator II. Valentinianus ile İmparator Theodosius’un cenaze törenlerinde yaptığı konuşmalarında (De obitu Valentiniani consolatio; 392 ve De obitu Theodosii; 395) Hristiyan bir imparatorun, kilisenin bir oğlu olduğunu, İsa’nın buyrukları doğrultusunda hizmet verdiğini, dolayısıyla da piskoposların öğüt ve eleştirilerine uymak zorunda bulunduğunu savunan ortaçağ anlayışını geliştirdi.
Edebiyat ve müzik alanındaki başarıları. Ambrosius’un imparatorlarla ilişkileri, İtalya’nın kilise dışı yönetici sınıfı içindeki etkili konumunun yalnızca bir bölümüdür. Özellikle Philon, Origenes, Kaisareialı (Kayseri) Aziz Basileios ve pagan Yeni-Platoncu Plotinos’un yapıtları başta olmak üzere Ambrosius, çağındaki Hristiyan ve pagan Yunan öğretilerinin pek çoğunu özümledi. Bu öğretileri gerek Kitabı Mukaddes’i yorumlayan vaazlarında, gerek Eski Ahit’in tinsel anlamını bilgece felsefe simgeleriyle savunduğu Heksâemeron’da (Yaratılışın Altı Günü Üzerine), gerekse Yeni-Platoncu mistik dildeki derin bilgisini ortaya koyan De Isaac et anima (İshak ve Ruh Üzerine) ve De bono mortis (Ölümün Erdemi Üzerine) gibi patrikler üstüne hazırladığı vaazlarında kullandı. Tarihleri kesin olarak belirlenemeyen bu vaazlar Ambrosius’un başlıca yapıdandır ve Batı’da bugün de Yunan felsefesi ve ilahiyatı öğrencileri için vazgeçilmez kaynaklar sayılır. Ambrosius, bu tür vaazlarla, sonradan Kuzey Afrika’da Hippo piskoposu olan Augustinus’un Hristiyanlığı kabul etmesini ve kendisi gibi değerli bir ilahiyat öğretmeni olarak saygı görmesini sağladı. 384’te şüpheci bir retorik öğretmeni olarak Milano’ya giden Augustinus, 388’de, Ambrosius tarafından vaftiz edilmiş olarak buradan ayrıldı. Ambrosius’un Katolik Yeni-Platonculuğu Augustinus’u derinden etkilemiş, sonunda Hristiyan ilahiyatını değiştirecek olan felsefi temeli oluşturmuştur.
Ambrosius’un aydın Latinlere tanıttığı, kusursuz bir klasik dönem Hristiyanlığıydı. Din adamlarının ahlaki yükümlülükleri üzerine De officiis ministrorum (386; Papazların Görevleri Üzerine) adlı yapıtında Cicero’nun De officiis’ini (Görevler Üzerine) örnek almıştı. Hristiyanlaşan aristokratların davranışlarında kendilerine Romalı kahramanları değil, Eski Ahit ermişlerini örnek almaları için çalıştı. Bir zamanlar bir Roma valisi olarak yönettiği Kuzey İtalya kentlerinde bu aristokrat Hristiyanlığı, yazdığı mektuplar, gerçekleştirdiği ziyaretler- ve yaptığı atamalarla güçlendirdi.
Ambrosius, Milano’da Doğu müziğinin yeni melodilerini tanıttı ve “Aeterne rerum Conditor” (Toprağın ve Gökyüzünün Kurucusu) ve “Deus Creator omnium” (Her Şeyi Yaratan Ulu Tanrı) gibi ilahilerle halkı adeta büyüledi. Vaftiz adaylarını eğitmek için hiçbir çabadan kaçınmadı. Vaazlarında, özellikle De Nabuthe’de (Nabot Üzerine) toplumsal haksızlıkları kınadı ve hüküm giymiş birçok kişinin bağışlanmasını sağladı. Katı bir çileciliği savundu; bekâretin en üstün erdem olduğunu ısrarla belirttiği için, soylu aileler evlilik çağındaki kızlarını onun vaazlarına göndermek istemezlerdi.
Değerlendirme ve yorumlar. Ambrosius’un ününe ölümünden sonra da hiç gölge düşmedi. Augustinus’a göre o, örnek bir piskopostu, Milano diyakozu Paulinus, Augustinus’un özendirmesiyle, 412’de Ambrosius’un bir biyografisini yazdı. Augustinus’un muhalifi Pelagius’a göre ise Ambrosius “Latin söz sanatlarının çiçeği” idi. Vaazlarından Expositio evangelii secundum Lucam (390; Luka’ya Göre incil’in Açıklaması) elden ele dolaşmıştı.
Buna karşılık Ambrosius’un iki yüzlü tanrı Janus gibi bir kişiliği vardı. İsteklerini imparatora kabul ettirir, ama hiçbir zaman kendini, kilisenin devlete egemen olduğu bir rejimin öncüsü olarak görmezdi. Çünkü davranışlarına, Ariusçu saraylıların Milano’da Katolikliğin kökünü kazıyacağı ve putperest soylu grupların Hristiyanlığı bir gün karanlığa gömeceği yönündeki geleneksel korku yön verirdi. Bilgiye yaklaşırken yararlandığı yöntemin de aynı biçimde modası geçmişti. Dinsizlerle heretiklerin “dine karşı bu saygısızlıklarını felsefe fıçısında boyadıklarını” söylemişti. Oysa vaazları, çok belirgin biçimde, Plotinos’un putperest gizemciliğinin izlerini taşırdı. Milano’da S. Ambrogio Kilisesi’nin S. Satiro Şapeli’nde bulunan, onunla az çok çağdaş bir sanatçının elinden çıkmış mozaikte Ambrosius tam kendi istediği biçimde görünür: Elindeki Kitabı Mukaddes’i sıkıca kavramış gösterişsiz bir Hristiyan piskoposu. Ama onun piskoposluk görevlerini yerine getirme biçimi, Katolik Kilisesi’nin Roma İmparatorluğu’nun yıkıntıları üstünde “büyüyen bir ay gibi” yükselmesini sağlayacaktır.
kaynak:nkfu
Isidorus; Latince isidorus hispalensis, İspanyolca san isidro (d. y. 560, Cartagena ya da Sevilla – ö. Nisan 636, Sevilla, İspanya; azizler listesine kabulü, 1598; yortu günü, 4 Nisan), Latin Kilise Babaları’nın sonuncusu, ilahiyatçı ve ansiklopedi yazarıdır.
Yaklaşık 600’de kardeşi Aziz Leandrus’un yerine Sevilla başpiskoposu oldu. Bu dönemde İspanya Kilisesi’nde, bir dizi konsil toplandı. Isidorus’un başkanlık ettiği Toledo Konsili’nde (633) öteki siyasal ve dinsel konuların yanı sıra kiliseyle devlet arasında birliğin kurulması, Yahudilere hoşgörülü davranılması ve Missa ayinlerinde bir örnekliğin sağlanması yolunda kararlar alındı, isidorus, Leandrus’un Ariusçu Vizigotlara resmi Hristiyan öğretisini benimsetme çabalarını başarıyla sürdürdü.
Isidorus’un en önemli yapıtı Etymologiarum sive originum libri XX (Kökenler ya da Etimolojiler Üzerine Kitap) önceki ansiklopedicilerin, uzmanların ve çeşitli Latin yazarlarının yapıtlarına dayanıyordu. Yapıtın etimolojiyle ilgili 5. Kitabı sonraki sözlük yazarları için çok değerli bir kaynak oluşturdu. isidorus yapıtı hazırlarken özellikle 5. yüzyıl Latin dil bilginlerinden Servius ve Kilise Babaları ile 4. yüzyılda yaşamış retorikçi ve yorumcu Aelius Donatus’tan yararlanmıştı. Ortaçağ boyunca en çok okunan yapıtlar arasına giren Etymologiae’de yedi özgür sanat (artes liberales), antropoloji, kozmoloji, mimarlık, tarih ve tarım gibi genel ve kapsamlı bilgi dallarına uygulanmıştı.
Isidorus’un öteki özgül çalışmaları arasında dil üzerine Differantiarum libri (Farklılıklar Kitabı), doğal bilimler ve kozmoloji üzerine De natura rerurn (Şeylerin Doğası Üzerine) ve De ordine creaturarum (Yaratılmış Şeylerin Düzeni Üzerine) sayılabilir. Aziz Hieronymus’un tarih yapıtını da Chronica majora (Büyük Vakayinameler) adıyla geliştirip sürdürmüştür. Başlıca ilahiyat yapıdan, De ortu el obitu patrum (Kilise Babaları’nın Kökeni ve Ölümü Üzerine), Kitabı Mukaddes’te adı geçen 86 kişinin biyografileri, Hippolu Aziz Augustinus’un yapıtları ile Papa Aziz I. Gregorius’un (Büyük) Moralia in Job’undan (Eyub Kitabı’nda Ahlak) derlenmiş Sententiarum libri tres (Üç Hüküm Kitabı), kilise görevleri ve görevlileriyle ilgili ayin kitabı De officiis ecclesiasticis (Kilise Görevleri Üzerine) ve tefekkür yapıtı Synonima’dır (Eşanlamlılar).
Collectio Canonum Isidoriana (isidorus Kilise Yasaları Derlemesi) olarak da anılan, İspanyol Kilisesi’nin yasa derlemesi Hispana Collectio’nun özgün metnini Isidorus’un hazırlayıp hazırlamadığı tartışmalıdır. Hispana’nın 9. yüzyılda genişletilmiş bir metni yanlışlıkla Isidorus’a dayandırıldığı için günümüzde Sözde isidorus Hükümleri olarak bilinir, isidorus 1722’de Papa XIII. Innocentius’un kararıyla kilise bilgini ilan edilmiştir.
kaynak:nkfu
Nikolay Kasatkin (Aziz> gerçek adı İvan Dmitroviç Kasatkin (d. 13 Ağustos 1836, Smolensk, Rusya – ö. 16 Şubat 1912, Tokyo, Japonya), Rus Ortodoks misyoneri ve Japonya’nın ilk Ortodoks piskoposu.
Nikolay Kasatkin 1861’de Hakodate’deki Rus konsolosunun özel rahibi olarak Japonya’ya gitti. Burada Hıristiyanlığı yayma çalışmaları gelişince Kutsal Sinod Japonya’da sürekli bir misyon açtı (1871). Hıristiyanlığı kısıtlayan yasalar 1873’te kaldırıldıktan sonra 1874’te Ortodoks cemaatinin üye sayısı 400’e ulaştı. Kasatkin 1880’de piskoposluğa yükseldi.
Rus-Japon Savaşı (1904-05) Rus ve Japon Ortodoks kiliseleri arasındaki ilişkiyi gerginleştirdiyse de Japon Ortodoks Kilisesi gelişmesini sürdürdü ve Nikolay bu kiliseye sadık kaldı. 1906’da başpiskopos oldu. 1912’de öldüğünde kilise 30 bini aşkın üyesiyle kendine yeterli özerk bir kurum olmuştu.
kaynak:nkfu
Aziz Yıldırım, 1952’de Diyarbakır’da doğdu. 1998’den beri Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 52. Başkanı olan Yıldırım, ilk kez 1415 Şubat 1998’de seçilerek başkanlık görevine geldi. Aradan geçen yaklaşık 16 yıllık sürede aday olduğu 11. kongrede de koltuğu bırakmadı. 3 kasım 2013 tarihinde yapılan Fenerbahçe Kulübü’nün olağanüstü genel kurulunda 11. kez başkan seçilen Aziz Yıldırım, görev süresinin ilk yılında, kulüp tarihinde en uzun süre başkanlık görevini yürüten isim olacak.
Aziz Yıldırım, 2 Kasım 1952’de Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde dünyaya geldi. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini Düzce’de gerçekleştiren Yıldırım, Düzce’de amatör futbol takımı olan Hamidiyespor Kulübü’nde oynayarak futbola giriş yaptı. Liseden mezun olduktan sonra, Ankara Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi’ne giren Yıldırım, buradan inşaat mühendisi olarak mezun oldu.
Aynı zamanda bir inşaat firmasına sahip olan Aziz Yıldırım, 1990-1992 yılları boyunca Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Metin Aşık başkanlığındaki yönetimde görev aldı. 1991-1992 sezonunda ise Futbol Şubesi sorumluluğunu üstlenen Yıldırım, yıldız futbolcu Tanju Çolak’ın Galatasaray takımından Fenerbahçe’ye transferini gerçekleştirdi. 15 Şubat 1998 tarihinde yapılan Fenerbahçe Genel Kurultayı’nda başkanlık için aday olan Yıldırım, rakibi Vefa Küçük’ü 1 oyla geçerek seçimi kazandı. Yıldırım 469 oy alarak, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 52. Başkanı oldu. Aynı yıl 14 Haziran’da yapılan seçimde 655 oy alan Yıldırım, 1 Temmuz 2001’de verilen oyların 1069’unu topladı.
Fenerbahce Şükrü Saracoğlu Stadı’nın 52.000 kapasiteye ulaşmasında en çok emeği olan Yıldırım, Fenerbahçe’nin bir marka haline gelmesinde büyük katkılar sağladı. 20 Şubat 2000’deki başkanlık seçiminde 2 bin 657 oy, 3 Mart 2002’de yapılan seçimde ise 2 bin 175 oy alarak Fenerbahçe’deki görevini sürdürmeye devam eden Yıldırım, Türkiye çapında 45 şubesi bulunan Fenerium Mağazaları’nı açtı.
5 Mart 2006’da yapılan Fenerbahçe Kulübü Olağan Genel Kurulu’nda tek aday olan Aziz Yıldırım, 3 bin 676 oyla 7. kez başkanlığa seçildi. Yıldırım’ın yeni yönetim kurulu ise 3 bin 665 oy aldı. Değişen tüzük gereği, 2009 yılının Mayıs ayına kadar görevde kalan Aziz Yıldırım, sonuçların açıklanmasının ardından şöyle konuştu: “Bize verilen bu oylardan güç alarak Fenerbahçe için en iyisini yapmaya çalışacağız. Fenerbahçe’nin isteklerini biliyoruz. Ben ve arkadaşlarımız idrak ediyoruz. Yapacağımız çalışmalarla 3 yıl sonra inşallah Fenerbahçe’yi dünya devlerinden birisi yapacağız.”
Aziz Yıldırım, 7 Mart 2004 tarihinde yapılan bir önceki seçimlerde aldığı 3 bin 555 oyu geçerek, 3 bin 676 oyla bugüne kadarki en fazla oyunu almış oldu. Fenerbahçe Başkanı olarak 8 yıldır görev yapan Yıldırım, yeniden başkanlık görevine seçilmesiyle, 16,5 yıl ile şimdiye kadar en uzun süre başkanlık görevinde kalan Şükrü Saracoğlu’nun ardından, üst üste en uzun süre görev yapan 2. başkan oldu. Aynı zamanda Yıldırım’ın başkanlığı sırasında Fenerbahçe takımı Otto Bariç, Joachim Löw, Rıdvan Dilmen, Zdenek Zeman, Turhan Sofuoğlu, Mustafa Denizli, Werner Lorant, Oğuz Çetin, Tamer Güney, Christoph Daum gibi birçok antrenörle çalıştı.
Aziz Yıldırım, şike davası kapsamında 3 Temmuz 2011’de “Ekonomik çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek” ve “Şike yapmak” iddiasıyla gözaltına alındı. Çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Yaklaşık 1 yıl Metris Cezaevi’nde tutuklu kaldı. Şike davasında 23. duruşma sonunda hüküm giymesine rağmen tutuklu kaldığı süre göz önüne alınarak 2 Temmuz 2012 tarihinde tahliye edildi. Mahkeme, Aziz Yıldırım hakkında “Spor kulüplerinde ve federasyonlarda görev yapmaktan yasaklama” ve “Stadyumlara giriş yasağı” kararları verdi.
İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi, şike davası kapsamında Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ı Süper Lig’deki 13 maçta yargıladı. Bu 13 maçın 6’sından beraat eden Yıldırım’ın, 4 müsabakada şike yapmak, 3 müsabakada teşvik primi vermek suçlarını işlediğine hükmedildi. Mahkeme ayrıca Aziz Yıldırım’a 18 bin 750 gün adli para cezası da verdi. Aziz Yıldırım’ın mali durumunu dikkate alan mahkeme, bu cezanın günlüğü 70 TL’den toplamda 1 milyon 312 bin 500 TL’ye yükseltilmesine ve bu cezanın 20 eşit taksitle ödenmesine karar verdi. Yıldırım, kararı temyiz etti. Yargıtay 5. Ceza Dairesi 17 Ocak 2014 tarihinde hakkındaki hükümleri onadı.
Hükmün infazını gerçekleştirecek olan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz eden Yıldırım’ın itirazı, 23 Haziran 2014 tarihinde mahkeme tarafından kabul edildi. Buna göre Aziz Yıldırım’ın infazı durdurulmuş ve yeniden yargılanmasına karar verilmiştir.
Fakat davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Aziz Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu 6 sanığın yaptığı başvuruları karara bağladı. Mahkeme, Aziz Yıldırım, Olgun Peker, İlhan Ekşioğlu, Abdullah Başak, Ahmet Çelebi ve Selim Kımıl hakkında, “ileride telafisi imkansız zararlara sebebiyet vermemek” açısından “yeniden yargılama ve infazların erteleme” kararı verdi.
Bunun üzerine Trabzonspor ve Bucaspor; Aziz Yıldırım, Olgun Peker, İlhan Ekşioğlu, Abdulah Başak, Ahmet Çelebi ve Selim Kımıl’ın “Yeniden yargılama” ve “İnfazın ertelenmesi” taleplerinin kabul edilmesi kararına itiraz ettiler. Bu itirazları 1 Eylül tarihinde karara bağlayan mahkeme, Trabzonspor ve Bucaspor’un itirazlarını reddederek, dosyayı bir üst mahkeme olan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. 29 Eylül 2014 tarihinde itirazı değerlendirip reddeden 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Aziz Yıldırım’ın ve diğer sanıkların yeniden yargılanması kararını kesin hükme bağlamış oldu. Dosya 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geri gönderildi.
31 Mayıs 2015’te Fenerbahçe Kulübü’nün Seçimli Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda Aziz Yıldırım yeniden başkanlığa seçildi ve tekrar gündeme geldi.
Kaynak:Enson haber Biyografi
Rutkay Aziz 1947 yılında İstanbul’da doğdu. Asıl adı Ünal Aziz Rutkay olan; Avusturya Lisesi ‘nde soyadları adlardan önce okunduğu için ismi “Rutkay Aziz” olarak dilegelmiştir. Avusturya Lisesi’ ni bitirdikten sonra Bakırköy Lisesi’ ne kaydoldu. Lisans öğrenimini Galatasaray Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi’ nde tamamladı.
Tiyatroya lisede öğrenimi sırasında başladı. Muhsin Ertuğrul yönetimindeki LCC tiyatro okulunda tiyatro eğitimi aldı. İlk tiyatro deneyimini Peter Weiss’ın “Marat-Sade” oyunundaki “Marat” rolüyle yaşadı. Tiyatro hayatına 1971 yılından itibaren Ankara Sanat Tiyatrosu’ nda profesyonel olarak devam etti. İlk sinema deneyimini 1987 yılında “Yer Demir Gök Bakır” filmiyle yaşadı. Ziya Öztan’ ın yönettiği hem sinemada hem de televizyonda dizi halinde yayınlanan “Cumhuriyet” filminde Mustafa Kemal ATATÜRK rolünü canlandırdı.
İyi derecede Almanca ve Fransızca bilmektedir ve şiir okuma ve yazma uğraşları arasındadır. Tiyatro faaliyetlerinin yanı sıra 2004 yılından beri ATV’de yayınlanan Avrupa Yakası adlı dizide Çapkın Bülent karakterini canlandırmıştır. Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı ‘nın başkanıdır.Öz kızı olan Doğa Rutkay’da babasının yolundan oyuncu olarak devam etmektedir.
Kaynak:Enson haber Biyografi